1530 yılında protestan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen walsingham, kraliçe i. elizabet’in isteği üzerine oluşturulan kraliyet istihbarat sisteminin kuran kişidir. cambridge üniversitesinde hukuk eğitimi alan walsingham, daha sonra ingiltere’nin bir çok ülke ile ilişkilerin yönlendirmiştir.
modern anlamda ajanlık sistemini de o geliştirmişti. dönemin şartlarına göre ispanya üzerinde kurduğu bir istihbarat sistemiyle çok başarılı sonuçlar elde etti. zira o dönemde kıta avrupası’nda, ingiltere’nin en büyük rakibi ispanya idi.
francis walsingham ajan yöneticiliği görevini yürütürken aynı zamanda kraliçe i. elizabethin yazman diplomatlığını da yapıyordu. 1577de şövalye unvanını aldı. ona kraliçeye karşı katolik entrikalarını ortaya çıkarması görevi de verildi. avrupada büyük bir ajan ağı kurdu. ispanyanın, fransanın ve italyanın pekçok bölgesine ajan yerleştirdi. bu ajanlar sayesinde ispanyol donanmasının operasyonları haber alındı. böylece ingiliz donanmasının ispanyollarla denizde zamanında karşı karşıya gelmesi sağlanmış oldu.
sir francis walsingham 1590 yılında öldü.
1759 yılında dünyaya gelen joseph fouche, fransız ihtilali döneminin en bilinen casuslarından birisiydi. ihtilal boyunca halkın arasına adam sızdırarak yönetime bilgi veren fouche ilkin napolyon tarafından polis yöneticisi yapılmıştı. ve napolyonun 1815te iktidardan düşüşüne kadar ajan ağının ve double casusların iyi bir yöneticisiydi. louis xviii yönetimi altında tekrar polis bakanı olan fouche 1820 yılında öldü.
reinhard gehlen 1902 yılında dünyaya geldi. nazi almanyasında casusluk uygulamalarını başlatan teorisyen ve pratisyen olarak ün yaptı ve giderek bütün zamanların en büyük espiyonaj ustalarından biri olarak anılmaya başlandı. gehlenin bazı türk casus yöneticilerini de etkilediği ileri sürüldü. gehlenin en önemli özelliklerinden biri o dönemde pek kapalı bir yapıya sahip olan sovyetler hakkında önemli bilgiler toplaması ve bunları amerikalılara vermesi oldu.
aslında gehlen, 1955-68 yılları arasında batı alman gizli servisinin yöneticisi olana kadar amerikalılara da çalıştı. 1942de dış doğu orduları komutanlığına atandığında sovyet savaş suçlularına ve sivillerine karşı acımasız bir tutum takındı. 17 temmuz 1944de loringhoven birliği gehlene stauffenbergin hitlere suikast yapmak üzere plan yaptığını bildirdi. nazi yönetimi bu başkaldırıdan sıyrıldı. gehlen aralık 1944de tümgeneralliğe terfi etti. nisan 1945te hitler düştü. böylece gehlen de ordu komutanlığından ayrıldı. mart ayında gehlen ve ajanları pekçok gizli sovyet dokümanının mikrofilmini çekti ve bunları avusturya alplerinde çelik davulların içinde sakladı. gehlen, mayıs ayında bu bilgileri amerikan ordusundaki meslektaşlarına teslim etti. o zaman sovyetlerle ilgili fazla bilgiye sahip olmayan amerikalılar bu bilgilerden ötürü gehlene minnettar kaldılar.
bu aşamadan sonra oss (office of strategic services-amerikan stratejik hizmetler bürosu) ve ciain kontrolü altında gehlen bir istihbarat örgütü kurdu. ilk kadroda 350 eski alman ordu istihbarat ajanı bulunuyordu. ve gehlen örgütü giderek ciain doğu avrupa ile sovyetler birliğindeki gözü kulağı oldu. 1956 yılında gehlen örgütü şimdiki yapısını aldı. bu, aynı zamanda kısa adı bnd olan federal almanya gizli servisi bundesnachrichtendienstın doğumuydu. gehlen bu örgütün başına getirildi.
gehlen, nisan 1968de alman gizli servisinde çalışırken kgb adına casusluk yapan heinz felfein kimliğinin deşifre edildiği operasyondan sonra istifa etti. bu, gehlen için eksi bir puandı ama felfe skandalına rağmen gehlen 1979da ölene dek istihbarat tarihinin efsane isimleri arasında anıldı. öldükten sonra da bu sıfatını korudu.
aslında gehlen, 1955-68 yılları arasında batı alman gizli servisinin yöneticisi olana kadar amerikalılara da çalıştı. 1942de dış doğu orduları komutanlığına atandığında sovyet savaş suçlularına ve sivillerine karşı acımasız bir tutum takındı. 17 temmuz 1944de loringhoven birliği gehlene stauffenbergin hitlere suikast yapmak üzere plan yaptığını bildirdi. nazi yönetimi bu başkaldırıdan sıyrıldı. gehlen aralık 1944de tümgeneralliğe terfi etti. nisan 1945te hitler düştü. böylece gehlen de ordu komutanlığından ayrıldı. mart ayında gehlen ve ajanları pekçok gizli sovyet dokümanının mikrofilmini çekti ve bunları avusturya alplerinde çelik davulların içinde sakladı. gehlen, mayıs ayında bu bilgileri amerikan ordusundaki meslektaşlarına teslim etti. o zaman sovyetlerle ilgili fazla bilgiye sahip olmayan amerikalılar bu bilgilerden ötürü gehlene minnettar kaldılar.
bu aşamadan sonra oss (office of strategic services-amerikan stratejik hizmetler bürosu) ve ciain kontrolü altında gehlen bir istihbarat örgütü kurdu. ilk kadroda 350 eski alman ordu istihbarat ajanı bulunuyordu. ve gehlen örgütü giderek ciain doğu avrupa ile sovyetler birliğindeki gözü kulağı oldu. 1956 yılında gehlen örgütü şimdiki yapısını aldı. bu, aynı zamanda kısa adı bnd olan federal almanya gizli servisi bundesnachrichtendienstın doğumuydu. gehlen bu örgütün başına getirildi.
gehlen, nisan 1968de alman gizli servisinde çalışırken kgb adına casusluk yapan heinz felfein kimliğinin deşifre edildiği operasyondan sonra istifa etti. bu, gehlen için eksi bir puandı ama felfe skandalına rağmen gehlen 1979da ölene dek istihbarat tarihinin efsane isimleri arasında anıldı. öldükten sonra da bu sıfatını korudu.
1894 yılında dünyaya gelen ve yahudi katliam emrinin veren ss subaylarından biri olan hess, 1920den itibaren en yakınında yer alanlardan biri oldu. ne var ki, hitlerin yardımcısı olmasına rağmen nsdap iktidara gelip güce kavuştuğu zaman kendine devlet kademesinde önemli bir yer bulamadı.
mayıs 1941de kendi kullandığı messerschmidt bf-110 uçağıyla ingiltereye gitti. amacı iskoçyaya inip 1936 berlin olimpiyatları sırasında tanıştığı ve ileride hamilton dükü olacak clydesdale markisini görmekti. gerçi marki daha sonra berlin olimpiyatlarında bulunmuş olduğunu kabul etmekle birlikte hessi tanımadığını açıklamıştır.
markinin ona churchill ile bir görüşme ayarlayabileceğini ve böylece ingiltere ile almanya arasında süregelen savaşa bir son verebileceğini düşünüyordu. bu görevi çok gizlice planlamıştı, birkaç yakınından başka kimsenin, hitlerin bile, bu olaydan haberi yoktu. zaten hitler böyle bir girişimi asla onaylamazdı.
churchill hessle görüşmeyi reddetti. savaşın bitmesini ingilterede hapiste bekleyen hess, nüremberg mahkemelerinde yargılandı ve suçlu bulundu. batı almanyadaki spandau hapishanesine kondu. 1987 yılında hücresinde kendini asarak intihar etti.
hess, auschwitz toplama kampinin kumandanı idi. hess ikinci dünya savaşının sonunda kurulan nümberg mahkemelerinde bulunduğu "itiraflarinda", auschwitzin içinde "wolzek" adi verilen özel bir imha kampi oldugunu, kendi komutasi altinda burada 2.5 milyon yahudinin öldürüldügünü söyledi. ve hess bu ifadesinden sonra ömür boyu hapse mahkum edildi.
mayıs 1941de kendi kullandığı messerschmidt bf-110 uçağıyla ingiltereye gitti. amacı iskoçyaya inip 1936 berlin olimpiyatları sırasında tanıştığı ve ileride hamilton dükü olacak clydesdale markisini görmekti. gerçi marki daha sonra berlin olimpiyatlarında bulunmuş olduğunu kabul etmekle birlikte hessi tanımadığını açıklamıştır.
markinin ona churchill ile bir görüşme ayarlayabileceğini ve böylece ingiltere ile almanya arasında süregelen savaşa bir son verebileceğini düşünüyordu. bu görevi çok gizlice planlamıştı, birkaç yakınından başka kimsenin, hitlerin bile, bu olaydan haberi yoktu. zaten hitler böyle bir girişimi asla onaylamazdı.
churchill hessle görüşmeyi reddetti. savaşın bitmesini ingilterede hapiste bekleyen hess, nüremberg mahkemelerinde yargılandı ve suçlu bulundu. batı almanyadaki spandau hapishanesine kondu. 1987 yılında hücresinde kendini asarak intihar etti.
hess, auschwitz toplama kampinin kumandanı idi. hess ikinci dünya savaşının sonunda kurulan nümberg mahkemelerinde bulunduğu "itiraflarinda", auschwitzin içinde "wolzek" adi verilen özel bir imha kampi oldugunu, kendi komutasi altinda burada 2.5 milyon yahudinin öldürüldügünü söyledi. ve hess bu ifadesinden sonra ömür boyu hapse mahkum edildi.
tam adı reinhard tristan eugen heydrichtir. 1904ta kültürlü bir ailenin çocuğu olarak doğmuş, ailesi kaiser wilhelm sadakatle bağlıydı. öyle ki 1918te kaiser tahttan inip yönetimi sosyal demokratlar ele geçirince babası buna çok büyük tepki göstermiştir.
birinci dünya savaşından sonra almanyaya hakim olan kaos ortamı heydrich düşüncelerini çok derinden etkiledi. komünist ve sosyalistlere karşı savaşmaya karar verdi. hallede pan germen alman nasyonel gençlik birliğine katıldı. ancak buradaki ortam onu hayal kırıklığına uğrattı. bu sokak siyaseti onun gibi iyi eğitim almış genç bir adama göre değildi. bunun üzerine 1922de deniz kuvvetlerine katıldı, 1928de deniz üst teğmeni oldu. kadınlara olan düşkünlüğü 1931de deniz kuvvetlerinden ayrılmasına neden oldu.
1929te nsdap üyesi olan nişanlısı lina onuda parti üyesi olmaya ikna etti. himmlerle mülakatı sırasında himmler ona şöyle dedi: "ss için bir istihbarat servisi kurmak istiyorum ve buna uygun bir adama ihtiyacım var. eğer bu işi yapabileceğinizi düşünüyorsanız. 20 dakika içinde bunu nasıl yapardınız yazınız. " heydrichin hazırladığı plan himmleri büyülemişti. böylece heydrich sdsini kurmak için işe koyuldu. heydrich resmen 22 nisan 1934te sdnin başına getirildi. sürekli terfi eden heydrich rsha (reich güvenlik merkezi) nin başına geldi.
çekoslavakyanın işgalinden sonra 27 eylül 1941 tarihinde çekoslavakya protektoru oldu. çok iyi bir strateji güderek yerel halkın desteğini aldı, üretimi arttırdı. öyle ki sürgündeki çekoslavak hükümeti ve ingilizler bu alman-çek ittifakını bozmak için bir operasyon düzenlediler. heydrich, kendisine karşı girişilen suikastten sağ kurtulmayı başardıysa da ihtirasına yenilip suikastçilere silahını çekip saldırmış ve bu sırada yakınında patlayan el bombası yüzünden ağır yaralanmış, 1 hafta sonra hastanede ölmüştür. (27 mayıs 1942 suikast günü, 4 haziran 1942 öldüğü gün)
birinci dünya savaşından sonra almanyaya hakim olan kaos ortamı heydrich düşüncelerini çok derinden etkiledi. komünist ve sosyalistlere karşı savaşmaya karar verdi. hallede pan germen alman nasyonel gençlik birliğine katıldı. ancak buradaki ortam onu hayal kırıklığına uğrattı. bu sokak siyaseti onun gibi iyi eğitim almış genç bir adama göre değildi. bunun üzerine 1922de deniz kuvvetlerine katıldı, 1928de deniz üst teğmeni oldu. kadınlara olan düşkünlüğü 1931de deniz kuvvetlerinden ayrılmasına neden oldu.
1929te nsdap üyesi olan nişanlısı lina onuda parti üyesi olmaya ikna etti. himmlerle mülakatı sırasında himmler ona şöyle dedi: "ss için bir istihbarat servisi kurmak istiyorum ve buna uygun bir adama ihtiyacım var. eğer bu işi yapabileceğinizi düşünüyorsanız. 20 dakika içinde bunu nasıl yapardınız yazınız. " heydrichin hazırladığı plan himmleri büyülemişti. böylece heydrich sdsini kurmak için işe koyuldu. heydrich resmen 22 nisan 1934te sdnin başına getirildi. sürekli terfi eden heydrich rsha (reich güvenlik merkezi) nin başına geldi.
çekoslavakyanın işgalinden sonra 27 eylül 1941 tarihinde çekoslavakya protektoru oldu. çok iyi bir strateji güderek yerel halkın desteğini aldı, üretimi arttırdı. öyle ki sürgündeki çekoslavak hükümeti ve ingilizler bu alman-çek ittifakını bozmak için bir operasyon düzenlediler. heydrich, kendisine karşı girişilen suikastten sağ kurtulmayı başardıysa da ihtirasına yenilip suikastçilere silahını çekip saldırmış ve bu sırada yakınında patlayan el bombası yüzünden ağır yaralanmış, 1 hafta sonra hastanede ölmüştür. (27 mayıs 1942 suikast günü, 4 haziran 1942 öldüğü gün)
the doors - the end
the strokesun ve hemen ardından garage-rockın popülerliğinin dirildiği dönem keşfedilen new york art-punk üçlüsü yeah yeah yeahs, solist karen o, gitarist nicolas zinner ve baterist brian chaseden oluşuyor. o, chasele ohio oberlin kolejinde, zinnerla ise new york universitesine transfer olduktan sonra tanıştı.
zinner ve o, 2000’de grubu kurduklarında unitard adında bir folk ikilisiydi. ama zamanla ohionun efsanevi avant-punk sahnesinden etkilenen ikili tarzlarını elektroniğe doğru kaydırdı. gruba aldıkları davulcu kendi isteğiyle ayrıldıktan sonra chasei kadroya kattılar.
yeah yeah yeahs ilk provasında oldukça başarısız şarkı denemeleri gerçekleştirdi. kısa bir süre sonra the strokes ve the white stripesı destekleyen bir tarza geçiş yaptılar. bunun üzerine sanatsal olduğu kadar seksi denebilecek bir garage-punk tarzı oluşturdukları yönünde ciddi söylentiler dolaşmaya başladı.
2001in sonunda kendi plak şirketleri shiftyden, boss hugdan bildiğimiz jerry teel’in de yardımıyla kendileriyle aynı adı taşıyan eplerini çıkardılar. grup, sonraki yıl uluslararası platforma taşındı ve amerikalı girls against boysla birlikte turneye çıkıp south by southwestte sahne aldı. aynı dönem jon spencer blues explosionla birlikte avrupada turneye çıktı ve ingiltere turnesinde ana grup oldu. wichita recordings grubun epsinin ingiltere dağıtımını, touch and go firması da amerika dağıtımını üstlendi.
grup 2002 yılında, turnelerden arta kalan zamanda, ilk albümlerine son şeklini verdi ve sleater-kinney, liars, jon spencer blues explosionla birlikte amerikada sahne almaya devam etti.
aynı yıl, ilk albümlerinin öncesinde, özel hayranları için machine adlı eplerini yayınladılar. sonrasında 2003de piyasaya çıkan fever to tell için interscopela anlaştılar.
bu albüm, eplerinden sound olarak daha temiz ve şarkı sözleri olarak daha eklektik olduğu için oldukça iyi eleştiriler aldı ve ticari anlamda da azımsanmayacak bir başarı elde etti. albümün muazzam parçası maps, 2004 yılında hit oldu ve fever to tellin altın plak almasını sağladı.
grup elemanları 2005 yılında birtakım bireysel projeleri gerçekleştirmek için kendilerine zaman ayırdı. o, spike jonze tarafından yönetilen nike ayakkabı reklamının müziklerini hazırlayan yapımcı squeak e. cleanla gerçekleştirdikleri hello tomorrow adlı ortak projede şarkı söyledi. zinnerda kendi yan projesi olan head wound cityle kayıtlar yaptı ve i hope you are all happy now adında bir fotoğraf kitabı yayınladı.
yeah yeah yeahs aynı yılın sonlarına doğru yapımcı cleanle birlikte ikinci albümlerini kaydetmek için tekrar stüdyoya girdi. clean, (şakayla karışık) albümün onun kedisiyle ilgili olduğunu ve aslında ilk olarak adına coco beware koymayı düşündüklerini; fakat sonrasında show your bones olarak değiştirdiklerini söyledi. 2006 baharında yayınlanan albüm grubun en olgun, parlak çalışması olarak kabul edildi ve albüm listelerinde 11. sıraya kadar yükseldi.
zinner ve o, 2000’de grubu kurduklarında unitard adında bir folk ikilisiydi. ama zamanla ohionun efsanevi avant-punk sahnesinden etkilenen ikili tarzlarını elektroniğe doğru kaydırdı. gruba aldıkları davulcu kendi isteğiyle ayrıldıktan sonra chasei kadroya kattılar.
yeah yeah yeahs ilk provasında oldukça başarısız şarkı denemeleri gerçekleştirdi. kısa bir süre sonra the strokes ve the white stripesı destekleyen bir tarza geçiş yaptılar. bunun üzerine sanatsal olduğu kadar seksi denebilecek bir garage-punk tarzı oluşturdukları yönünde ciddi söylentiler dolaşmaya başladı.
2001in sonunda kendi plak şirketleri shiftyden, boss hugdan bildiğimiz jerry teel’in de yardımıyla kendileriyle aynı adı taşıyan eplerini çıkardılar. grup, sonraki yıl uluslararası platforma taşındı ve amerikalı girls against boysla birlikte turneye çıkıp south by southwestte sahne aldı. aynı dönem jon spencer blues explosionla birlikte avrupada turneye çıktı ve ingiltere turnesinde ana grup oldu. wichita recordings grubun epsinin ingiltere dağıtımını, touch and go firması da amerika dağıtımını üstlendi.
grup 2002 yılında, turnelerden arta kalan zamanda, ilk albümlerine son şeklini verdi ve sleater-kinney, liars, jon spencer blues explosionla birlikte amerikada sahne almaya devam etti.
aynı yıl, ilk albümlerinin öncesinde, özel hayranları için machine adlı eplerini yayınladılar. sonrasında 2003de piyasaya çıkan fever to tell için interscopela anlaştılar.
bu albüm, eplerinden sound olarak daha temiz ve şarkı sözleri olarak daha eklektik olduğu için oldukça iyi eleştiriler aldı ve ticari anlamda da azımsanmayacak bir başarı elde etti. albümün muazzam parçası maps, 2004 yılında hit oldu ve fever to tellin altın plak almasını sağladı.
grup elemanları 2005 yılında birtakım bireysel projeleri gerçekleştirmek için kendilerine zaman ayırdı. o, spike jonze tarafından yönetilen nike ayakkabı reklamının müziklerini hazırlayan yapımcı squeak e. cleanla gerçekleştirdikleri hello tomorrow adlı ortak projede şarkı söyledi. zinnerda kendi yan projesi olan head wound cityle kayıtlar yaptı ve i hope you are all happy now adında bir fotoğraf kitabı yayınladı.
yeah yeah yeahs aynı yılın sonlarına doğru yapımcı cleanle birlikte ikinci albümlerini kaydetmek için tekrar stüdyoya girdi. clean, (şakayla karışık) albümün onun kedisiyle ilgili olduğunu ve aslında ilk olarak adına coco beware koymayı düşündüklerini; fakat sonrasında show your bones olarak değiştirdiklerini söyledi. 2006 baharında yayınlanan albüm grubun en olgun, parlak çalışması olarak kabul edildi ve albüm listelerinde 11. sıraya kadar yükseldi.
these immortal souls; 1987 yılında; crime and the city solution ardından, solist/gitarist rowland s. howard, bas gitarist harry howard ve baterist epic soundtracks tarafından kuruldu. aralarına klavyede geneieve mcguckin’i de ekleyen these immortal souls, kendilerine özgü “şehir blues”u melodilerini icra etmeye başladı. “modern müzik konusunda beni rahatsız eden şeylerden biri sadece belirli bir duyguyu etkilemek için yazılıyor olması.
bana göre önemli olan; derinliği olan herhangi bir şeyin aynı zamanda çatışan tüm duyguları etkileyebilmesi.” diyerek rowland; grubunun geçeceği yolun özetini yapıyordu. rowland howardın kişisel geçmişi these immortal souls hakkında fikir sahibi olmamızı sağlıyor. örneğin kırıp geçiren gitar sound’u the birthday party’nin integral’ini oluşturuyordu. 1983 yılında birthday party’nin dağılması ardından rowland ve kardeşi aralarına simon bonney, mick harvey ve eski swell maps ile red crayola bateristi epic’i de ekleyerek crime and the city solution’ı oluşturdu. rowland grup hakkında “bir çok sevdiğim şarkı var.
bu şarkılar eğer ben ‘evet ben bu şarkıları söylerim’ demezsem repertuara giremezler. çünkü ortaya çıkacak işten bir parça dahi olsa samimiyet bekliyorsanız yazdığınız şarkı sözlerini beğenmeden bir başkasına veremezsiniz.” diyordu. ilk 45’lik marry me (lie lie) 7 eylül 1987 yılında piyasaya çıktı. melody maker’ın şarkı hakkındaki düşüncesi “romero’nun bir sonraki filminin ana konusu olabilecek bu sapasağlam müzikleri ortaya çıkarırken rowland howard’ı etkileyen şeyler nedir?” olmuştu. kişisel kudrete karşı dürüstlük bunun cevabı olabilir. these immortal souls’u etkileyen temalar çok az insanın bakmayı akıl edebildiği yerlerde. “sevdiğim tüm müzikler insanı yerlere vuracak karaktere sahipler. öyle ki bu müzikler aklınızın alamayacağı içgüdüsel olayları algılamanızı sağlıyor ve sizi hiç bir şeyi düşünmeyeceğiniz veya neler olduğu konusunda fikir yürütmeyeceğiniz bir boyuta taşıyor.” diyerek rowland müziğini yaparken etkilendiği şeyler konusunda ipucu veriyor. “olay aslında tam düştüğünüz sırada notaları girmekten ibaret.” ilk albüm get lost (dont lie!) 1 aralık 1987 yılında piyasaya çıktı.
albüm; hayalet şehrin piyanosunun phil spector melodilerini çaldığı ve umutsuzluğun iyimserlikle tanıştığı bir paralel evrene geçirerek dinleyiciyi baştan çıkarıyordu. doğal olarak albümün sunduklarıyla ortaya çıkan uyuşmazlıkların çoğu kendi cazibesi yüzünden gerçekleşiyordu. “bizimle, diyelim ki u2 arasındaki fark; onların destansı bir havası varken, asaleti resmetmekten tedirgin olmaları, bu bir haksızlık duygusu, ‘neden bu korkunç şeyler var olmak zorunda ki?’ diye soruyoruz. öte yandan bu tip olayların var olması gerektiğini de düşünüyoruz.” diyor rowland. albümde yer alan önemli şarkılar arasında; these immortal souls, one in shadow, one in sun, ‘blood and sand’ ve bir alex chilton cover’ı olan hey! little child bulunuyordu. melody maker’ın yorumu ise “sonuca bakacak olursak; limiti olmayan isteklerin istiaresi. aşk, egemenlik fantazisini izliyor” olmuştu.
these immortal souls etkileyici, ilham verici konserlerle yolculuğuna 1988 yılında başladı. grubun konserleri hakkında yapılan yorumlardan biri: “yok etme duygularıyla korunma mücadelesi grubu çekici hale getiriyor.” olmuştu. daha önce yapılan işbirliklerinin meyveleri 1988 yılının nisan ayında honeymoon in red albümünün lydia lunch ın widowspeak plak şirketinden yayınlanmasıyla ortaya çıktı. 1988 yılının haziran’ında berlin’de kayıtları tamamlanan albümde adı geçenler arasında rowland, lydia, geneveive ve birthday party’nin bas gitaristi tracey pew’da blunuyordu. lydia, rowland’ı ilk defa birthday party zamanında duyduğundan beri onunla birlikte çalışmak için azimliydi. lydia, rowland’ı; new york’tan londra’ya kadar takip etmiş ve sanatçı hakkında “dünyadaki en iyi gitarist” diyordu. rowland, harry ve lydia 1991 yılında “shotgun wedding” albümü için tekrar bir araya geldi.
aralarına bad seeds’ten jim sclavunos’u da alan grup 91 yılının sonuna kadar konserler verdi. rowland aynı zamanda londra’da sadece bir tek konser için tender justice adındaki grupla sahne aldı ve einstürzende neubautenla thirsty animal 45’liklerinde birlikte çalıştı. “stüdyoya girdiğimde blixa (bargeld)in vücuduna mikrofonlar bağlanmıştı. bas ritmlerini alabilmek için blixa’nın vücuduna vuruyorlardı. stüdyonun yerine etler atılmıştı. 3 gündür yiyecek hiç bir şey vermedikleri ve midesinin etrafına mikrofonlar yerleştirdikleri bir köpeğin o etleri yerken çıkarttığı sesleri kaydediyorlardı. çok tuhaftı. bu stüdyonun ortasında durmak zorundaydım. ortalıkta kemik ve et parçaları vardı ben de gitar çalıyordum. bakılması bile oldukça güç bir olaydı, inanın bana” 1992 yılının eylül ayında londra’da, town and country club’da; bad seeds konserinin bir parçası olarak kısmen tekrar bir araya gelen birthday party üyeleri olarak üç şarkı çaldı. wild world, dead joe ve nick the stripper. rowland konser hakkında; “oldukça iyi ve bir o kadar da heyecan vericiydi fakat aynı zamanda 1983 yılına bir geri dönüş gibiydi, çünkü ben hala herkesten farklı şarkılar yapmak istiyorum. ben çalmamız gereken şarkıları söyledim. nick ve mick’de bunun aptalca olduğunu. ben de evet işte hiç bir şey değişmemiş diye düşündüm” diyor. fakat bu dıştan gelen baskılara rağmen, rowland düşündüklerinden vazgeçmedi. 1992 yılının ekim ayında these immortal souls; king of kalifornia 45’liğiyle birlikte tekrar yayınlandı. aralık ayında ise oldukça iyimser bir havası olan im never gonna die again albümü piyasaya çıktı.
im never gonna die again için rowland; “albüm genelde diğer insanların sizi nasıl algıladığı ve ne kadar insanın size düzgün davrandığı, bir süre sonra da sizin ne olduğunuzla ilgili. uzun yıllar insanlar yaptığım kayıtların kasvetli olduğunu söyledi. fakat ben bu albümleri hiç de kasvetli bulmadım. ben buck’ın fizz’ini ya da insanlığı ifade etmeyen kayıtları kasvetli buluyorum.” diyordu. bununla birlikte im never gonna die again oldukça sıcak karşılandı. “bunun sebebi sadace howard’ın mükemmel bir gitarist olması değil. günümüzde; romantik yalnızlığını bu şekilde yakalayabilen çok az şarkı sözü yazarı var.” diyordu vox. im never gonna die againin yayınlanmasından sonra epic soundtracks solo projeleri üzerinde çalışmak için these immortal souls’dan ayrıldı. rowland, harry ve geneveive ise memleketleri avustralya’ya geri döndü. rowland, lydia lunch’la çalışmaya devam etti. (1994 live in siberia albümünde yer aldı) ikili birlikte konserler verip yeni shotgun wedding materyalleri üzerinde çalışmaya devam etti. these immortal souls’un yeni çalışmaları ise bu durumda rafa kaldırıldı.
bana göre önemli olan; derinliği olan herhangi bir şeyin aynı zamanda çatışan tüm duyguları etkileyebilmesi.” diyerek rowland; grubunun geçeceği yolun özetini yapıyordu. rowland howardın kişisel geçmişi these immortal souls hakkında fikir sahibi olmamızı sağlıyor. örneğin kırıp geçiren gitar sound’u the birthday party’nin integral’ini oluşturuyordu. 1983 yılında birthday party’nin dağılması ardından rowland ve kardeşi aralarına simon bonney, mick harvey ve eski swell maps ile red crayola bateristi epic’i de ekleyerek crime and the city solution’ı oluşturdu. rowland grup hakkında “bir çok sevdiğim şarkı var.
bu şarkılar eğer ben ‘evet ben bu şarkıları söylerim’ demezsem repertuara giremezler. çünkü ortaya çıkacak işten bir parça dahi olsa samimiyet bekliyorsanız yazdığınız şarkı sözlerini beğenmeden bir başkasına veremezsiniz.” diyordu. ilk 45’lik marry me (lie lie) 7 eylül 1987 yılında piyasaya çıktı. melody maker’ın şarkı hakkındaki düşüncesi “romero’nun bir sonraki filminin ana konusu olabilecek bu sapasağlam müzikleri ortaya çıkarırken rowland howard’ı etkileyen şeyler nedir?” olmuştu. kişisel kudrete karşı dürüstlük bunun cevabı olabilir. these immortal souls’u etkileyen temalar çok az insanın bakmayı akıl edebildiği yerlerde. “sevdiğim tüm müzikler insanı yerlere vuracak karaktere sahipler. öyle ki bu müzikler aklınızın alamayacağı içgüdüsel olayları algılamanızı sağlıyor ve sizi hiç bir şeyi düşünmeyeceğiniz veya neler olduğu konusunda fikir yürütmeyeceğiniz bir boyuta taşıyor.” diyerek rowland müziğini yaparken etkilendiği şeyler konusunda ipucu veriyor. “olay aslında tam düştüğünüz sırada notaları girmekten ibaret.” ilk albüm get lost (dont lie!) 1 aralık 1987 yılında piyasaya çıktı.
albüm; hayalet şehrin piyanosunun phil spector melodilerini çaldığı ve umutsuzluğun iyimserlikle tanıştığı bir paralel evrene geçirerek dinleyiciyi baştan çıkarıyordu. doğal olarak albümün sunduklarıyla ortaya çıkan uyuşmazlıkların çoğu kendi cazibesi yüzünden gerçekleşiyordu. “bizimle, diyelim ki u2 arasındaki fark; onların destansı bir havası varken, asaleti resmetmekten tedirgin olmaları, bu bir haksızlık duygusu, ‘neden bu korkunç şeyler var olmak zorunda ki?’ diye soruyoruz. öte yandan bu tip olayların var olması gerektiğini de düşünüyoruz.” diyor rowland. albümde yer alan önemli şarkılar arasında; these immortal souls, one in shadow, one in sun, ‘blood and sand’ ve bir alex chilton cover’ı olan hey! little child bulunuyordu. melody maker’ın yorumu ise “sonuca bakacak olursak; limiti olmayan isteklerin istiaresi. aşk, egemenlik fantazisini izliyor” olmuştu.
these immortal souls etkileyici, ilham verici konserlerle yolculuğuna 1988 yılında başladı. grubun konserleri hakkında yapılan yorumlardan biri: “yok etme duygularıyla korunma mücadelesi grubu çekici hale getiriyor.” olmuştu. daha önce yapılan işbirliklerinin meyveleri 1988 yılının nisan ayında honeymoon in red albümünün lydia lunch ın widowspeak plak şirketinden yayınlanmasıyla ortaya çıktı. 1988 yılının haziran’ında berlin’de kayıtları tamamlanan albümde adı geçenler arasında rowland, lydia, geneveive ve birthday party’nin bas gitaristi tracey pew’da blunuyordu. lydia, rowland’ı ilk defa birthday party zamanında duyduğundan beri onunla birlikte çalışmak için azimliydi. lydia, rowland’ı; new york’tan londra’ya kadar takip etmiş ve sanatçı hakkında “dünyadaki en iyi gitarist” diyordu. rowland, harry ve lydia 1991 yılında “shotgun wedding” albümü için tekrar bir araya geldi.
aralarına bad seeds’ten jim sclavunos’u da alan grup 91 yılının sonuna kadar konserler verdi. rowland aynı zamanda londra’da sadece bir tek konser için tender justice adındaki grupla sahne aldı ve einstürzende neubautenla thirsty animal 45’liklerinde birlikte çalıştı. “stüdyoya girdiğimde blixa (bargeld)in vücuduna mikrofonlar bağlanmıştı. bas ritmlerini alabilmek için blixa’nın vücuduna vuruyorlardı. stüdyonun yerine etler atılmıştı. 3 gündür yiyecek hiç bir şey vermedikleri ve midesinin etrafına mikrofonlar yerleştirdikleri bir köpeğin o etleri yerken çıkarttığı sesleri kaydediyorlardı. çok tuhaftı. bu stüdyonun ortasında durmak zorundaydım. ortalıkta kemik ve et parçaları vardı ben de gitar çalıyordum. bakılması bile oldukça güç bir olaydı, inanın bana” 1992 yılının eylül ayında londra’da, town and country club’da; bad seeds konserinin bir parçası olarak kısmen tekrar bir araya gelen birthday party üyeleri olarak üç şarkı çaldı. wild world, dead joe ve nick the stripper. rowland konser hakkında; “oldukça iyi ve bir o kadar da heyecan vericiydi fakat aynı zamanda 1983 yılına bir geri dönüş gibiydi, çünkü ben hala herkesten farklı şarkılar yapmak istiyorum. ben çalmamız gereken şarkıları söyledim. nick ve mick’de bunun aptalca olduğunu. ben de evet işte hiç bir şey değişmemiş diye düşündüm” diyor. fakat bu dıştan gelen baskılara rağmen, rowland düşündüklerinden vazgeçmedi. 1992 yılının ekim ayında these immortal souls; king of kalifornia 45’liğiyle birlikte tekrar yayınlandı. aralık ayında ise oldukça iyimser bir havası olan im never gonna die again albümü piyasaya çıktı.
im never gonna die again için rowland; “albüm genelde diğer insanların sizi nasıl algıladığı ve ne kadar insanın size düzgün davrandığı, bir süre sonra da sizin ne olduğunuzla ilgili. uzun yıllar insanlar yaptığım kayıtların kasvetli olduğunu söyledi. fakat ben bu albümleri hiç de kasvetli bulmadım. ben buck’ın fizz’ini ya da insanlığı ifade etmeyen kayıtları kasvetli buluyorum.” diyordu. bununla birlikte im never gonna die again oldukça sıcak karşılandı. “bunun sebebi sadace howard’ın mükemmel bir gitarist olması değil. günümüzde; romantik yalnızlığını bu şekilde yakalayabilen çok az şarkı sözü yazarı var.” diyordu vox. im never gonna die againin yayınlanmasından sonra epic soundtracks solo projeleri üzerinde çalışmak için these immortal souls’dan ayrıldı. rowland, harry ve geneveive ise memleketleri avustralya’ya geri döndü. rowland, lydia lunch’la çalışmaya devam etti. (1994 live in siberia albümünde yer aldı) ikili birlikte konserler verip yeni shotgun wedding materyalleri üzerinde çalışmaya devam etti. these immortal souls’un yeni çalışmaları ise bu durumda rafa kaldırıldı.
the flaming stars 1994 yılında gallon drunk eski davulcusu max decharne önderliğinde kuruldu. decharneye gitarlarda mark hosking ile huck whitney, bas gitarda paul dempsey ve bateride joe whitney katıldı. the flaming starsın müziğindeki güçlü gitarların eşlik ettiği karanlık soundu göz önünde bulunduracak olursak nick cave & the bad seeds ve tindersticksle benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz.
1995 martında grup ilk epsi ‘hospital, heaven or helli piyasaya sürdü. özellikle john peel ve steve lamacq grubun yayınladığı ilk 45lik "kiss tomorrow goodbye"a programlarında sık sık yer verdi. the flaming stars jonh peelin programına 6 kez katıldı. ayrıca topluluk mark lamarrın programına bir kez, mark radcliffein programına da iki kez katıldı. (max decharne programda son kitabından hikayeler okudu).
1997 baharında grup “bring me the rest of alfredo garcia” kayıtlarını tamamlayıp yayınladı. üç ay sonra da “sell your soul to the flaming stars” piyasaya çıktı. çıktıkları ingiltere turnesinde çok büyük başarı yakalayan grubun parçaları da kendi memleketlerindeki radyolarda çalınmaya başladı. 2001 yılının kışında grup “a walk on the wired side”ı piyasaya sürdü. "some things you dont forget" ingilterede çok büyük başarı yakaladı. the flaming stars, jello biafranın plak şirketi alternative tentacles anlaşma imzaladıktan sonra amerikada da tanınmaya başladı. grubun sunset & void albümü ise 2002 yılında piyasaya çıktı. 2004 nisan ve mayıs aylarını stüdyo geçiren californialı dört lü bir önceki albümde olduğu gibi alternative tentacles/virusden ‘named and shamed’ i yayınladı
1995 martında grup ilk epsi ‘hospital, heaven or helli piyasaya sürdü. özellikle john peel ve steve lamacq grubun yayınladığı ilk 45lik "kiss tomorrow goodbye"a programlarında sık sık yer verdi. the flaming stars jonh peelin programına 6 kez katıldı. ayrıca topluluk mark lamarrın programına bir kez, mark radcliffein programına da iki kez katıldı. (max decharne programda son kitabından hikayeler okudu).
1997 baharında grup “bring me the rest of alfredo garcia” kayıtlarını tamamlayıp yayınladı. üç ay sonra da “sell your soul to the flaming stars” piyasaya çıktı. çıktıkları ingiltere turnesinde çok büyük başarı yakalayan grubun parçaları da kendi memleketlerindeki radyolarda çalınmaya başladı. 2001 yılının kışında grup “a walk on the wired side”ı piyasaya sürdü. "some things you dont forget" ingilterede çok büyük başarı yakaladı. the flaming stars, jello biafranın plak şirketi alternative tentacles anlaşma imzaladıktan sonra amerikada da tanınmaya başladı. grubun sunset & void albümü ise 2002 yılında piyasaya çıktı. 2004 nisan ve mayıs aylarını stüdyo geçiren californialı dört lü bir önceki albümde olduğu gibi alternative tentacles/virusden ‘named and shamed’ i yayınladı
stone roses, happy mondays gibi grupların yükselttiği madchester platformuna; keyboardda rob collins, gitarda jon baker, bas gitarda martin blunt ve bateride jon brookesdan oluşan charlatansda 1989 yılında eklendi. aralarına müzik dünyasının şüphesiz en etkileyici erkek vokallerinden ve açık sözlü, içine çekip alabilen şarkı sözlerinin mimarı tim burgees eklenmeden önce bir çok solistle yollarını açmaya çalışan topluluğun bir plak şirketiyle masa başına oturma istekleri başarısızlıkla sonuçlanınca 1990 yılının ocak ayında kendi plak şirketleri dead dead goodu kurup 12"lik ilk singleları "indian rope"u piyasaya sürdüler.
rob collinsin keyboarduyla güçlenerek mancherster çıkışlı benzerlerinden ayrılan single sayesinde charlatans kısa bir süre içinde bağımsız listelerde bir numaraya yükseldi. aynı yılın baharında beggars banquetla anlaşan grup asıl önemli başarılarını bir kaç ay sonra piyasaya sürdüğü "the only one i know"la kazandı.
grubun ilk albümü "some friendly"den çıkan ikinci single theda, the only one i knowun başarısını pekiştirdi nitekim single listelerde bir numaraya yükseldi. başarıyla girilen yolda 1991 yılıyla birlikte grubun önüne engeller de çıkmaya başladı. grup bu tarihte çıktığı amerika turnesi sırasında isimlerinin sonuna u.k. eklemeleri için zorlandı. bunun da nedeni charlatans adında 60lı yıllarda kurulmuş los angeleslı bir garage rock grubunun zaten bulunmasıydı.
turnenin ardından ingiltereye dönen ve royal albert hallda bir konser veren charlatansdan jon baker bu konserin ardından gruptan ayrıldığını açıkladı ve bakerın yerine mark collins geçti. grubun yaşadığı sorunlar bununla da kalmadı. blunt yaşadığı şiddetli depresyonlar sebebiyle zor günler yaşıyor ve yaşatıyordu. sonunda charlatansın olumlunun yanında olumsuzun da yer aldığı farklı yorumlarla kabul gören ikinci albüm "between 10th & 11th" piyasaya çıktı.
charlatansın gün geçtikçe zayıflayan popülerliği 1992 yılında rob collinsin de adının karıştığı soygun sonucunda (olayın tamamen tesadüf olduğu savunulsa da) kaybolmaya yüz tutmuştu. 8 ay hapis cezasına çarptırılan collins tutuklanmadan önce grubunun üçüncü albümü için hazırlanan parçaların çalışmalarında bulundu. 1994 yılında piyasaya çıkan "up to our hips" eleştirmenler ve grubun hayranları tarafından olumlu eleştiriler alırken çıkan ilk single cant get out of bed bir önceki albüm "between 10th & 11th"ın grubun üzerine getirdiği çelişkiyi de ortadan kaldırdı.
bu arada üçüncü albüm "up to our hips" piyasaya çıkmadan solist tim burgess, chemical brothersın life is sweet parçası için grupla işbirliği yaptı. 1995 yılında ise charlatansın yine listelerde bir numaraya kadar yükselen "the charlatans [uk]" albümü piyasadaydı. charlatansın piyasaya sürdüğü albümler ingilterede bir numaraya kadar yükselirken topluluk amerikada istediği başarıyı elde edemiyordu öyle ki rob collinsin tutuklanması sebebiyle charlatansın amerika turnesi yarım kalmıştı. rob collins; topluluğun "the charlatans"dan sonra piyasaya süreceği bir sonraki albüm çalışmaları sırasında stüdyoya gelirken geçirdiği trafik kazası sonucu öldü.
collinsin grubun soundu açısından önemli bir yerde olmasına rağmen charlatans, collins olmadan primal screamden martin duffynin de yardımlarıyla "tellin stories" albümlerini piyasaya sürdü. 1997 yılında piyasaya çıkan ve yine listelerde bir numaraya yükselen "tellin stories"i 1999 tarihli the blond waltz, impossible ve my beautiful friend gibi eminim bir çok kişinin rüyalarını kaçıracak kadar derin, sözlerin bir yerde mutlaka bittiğini kafanıza vurarak size hatırlatan şarkılara sahip olan "us and us only" takip etti. bir sonraki albüm ise geçen sene (2001) piyasaya çıkan tim burgessin, karısından da oldukça etkilenerek yazdığı, kadınların erkeklerden daha önce geliştikleri ve bir erkeğin her zaman önünü açması için bir kadına ihtiyacı olduğunu anlatan a man needs to be told, sex pistolsın pretty vacantından alıntılarla yazılan youre so pretty were so pretty gibi şarkıların yer aldığı ve son 10 yılın en önemli albümleri arasında sayabileceğimiz "wonderland" piyasadaydı.
charlatans uk 2002de; "melting pot" adında bir toplama albüm, 1990 yılından 1997 tarihine kadar kaydedilen canlı ve video kayıtlarından oluşan bir dvd, amerika ve kanadada yayınlanmayan, 2001 yılında manchesterdaki evening news arenada verdikleri konser sırasında kaydedilen parçaların yer aldığı "live it like you love it", ayrıca eski plak şirketleri olan beggars banquetle anlaşıp "songs from the other side"ı piyasaya sürdüler. 2004te ‘up at the lake’, 2006 yılında ise yeni plak şirketleri sanctuaryden ‘simpatico’yu yayınladılar.
rob collinsin keyboarduyla güçlenerek mancherster çıkışlı benzerlerinden ayrılan single sayesinde charlatans kısa bir süre içinde bağımsız listelerde bir numaraya yükseldi. aynı yılın baharında beggars banquetla anlaşan grup asıl önemli başarılarını bir kaç ay sonra piyasaya sürdüğü "the only one i know"la kazandı.
grubun ilk albümü "some friendly"den çıkan ikinci single theda, the only one i knowun başarısını pekiştirdi nitekim single listelerde bir numaraya yükseldi. başarıyla girilen yolda 1991 yılıyla birlikte grubun önüne engeller de çıkmaya başladı. grup bu tarihte çıktığı amerika turnesi sırasında isimlerinin sonuna u.k. eklemeleri için zorlandı. bunun da nedeni charlatans adında 60lı yıllarda kurulmuş los angeleslı bir garage rock grubunun zaten bulunmasıydı.
turnenin ardından ingiltereye dönen ve royal albert hallda bir konser veren charlatansdan jon baker bu konserin ardından gruptan ayrıldığını açıkladı ve bakerın yerine mark collins geçti. grubun yaşadığı sorunlar bununla da kalmadı. blunt yaşadığı şiddetli depresyonlar sebebiyle zor günler yaşıyor ve yaşatıyordu. sonunda charlatansın olumlunun yanında olumsuzun da yer aldığı farklı yorumlarla kabul gören ikinci albüm "between 10th & 11th" piyasaya çıktı.
charlatansın gün geçtikçe zayıflayan popülerliği 1992 yılında rob collinsin de adının karıştığı soygun sonucunda (olayın tamamen tesadüf olduğu savunulsa da) kaybolmaya yüz tutmuştu. 8 ay hapis cezasına çarptırılan collins tutuklanmadan önce grubunun üçüncü albümü için hazırlanan parçaların çalışmalarında bulundu. 1994 yılında piyasaya çıkan "up to our hips" eleştirmenler ve grubun hayranları tarafından olumlu eleştiriler alırken çıkan ilk single cant get out of bed bir önceki albüm "between 10th & 11th"ın grubun üzerine getirdiği çelişkiyi de ortadan kaldırdı.
bu arada üçüncü albüm "up to our hips" piyasaya çıkmadan solist tim burgess, chemical brothersın life is sweet parçası için grupla işbirliği yaptı. 1995 yılında ise charlatansın yine listelerde bir numaraya kadar yükselen "the charlatans [uk]" albümü piyasadaydı. charlatansın piyasaya sürdüğü albümler ingilterede bir numaraya kadar yükselirken topluluk amerikada istediği başarıyı elde edemiyordu öyle ki rob collinsin tutuklanması sebebiyle charlatansın amerika turnesi yarım kalmıştı. rob collins; topluluğun "the charlatans"dan sonra piyasaya süreceği bir sonraki albüm çalışmaları sırasında stüdyoya gelirken geçirdiği trafik kazası sonucu öldü.
collinsin grubun soundu açısından önemli bir yerde olmasına rağmen charlatans, collins olmadan primal screamden martin duffynin de yardımlarıyla "tellin stories" albümlerini piyasaya sürdü. 1997 yılında piyasaya çıkan ve yine listelerde bir numaraya yükselen "tellin stories"i 1999 tarihli the blond waltz, impossible ve my beautiful friend gibi eminim bir çok kişinin rüyalarını kaçıracak kadar derin, sözlerin bir yerde mutlaka bittiğini kafanıza vurarak size hatırlatan şarkılara sahip olan "us and us only" takip etti. bir sonraki albüm ise geçen sene (2001) piyasaya çıkan tim burgessin, karısından da oldukça etkilenerek yazdığı, kadınların erkeklerden daha önce geliştikleri ve bir erkeğin her zaman önünü açması için bir kadına ihtiyacı olduğunu anlatan a man needs to be told, sex pistolsın pretty vacantından alıntılarla yazılan youre so pretty were so pretty gibi şarkıların yer aldığı ve son 10 yılın en önemli albümleri arasında sayabileceğimiz "wonderland" piyasadaydı.
charlatans uk 2002de; "melting pot" adında bir toplama albüm, 1990 yılından 1997 tarihine kadar kaydedilen canlı ve video kayıtlarından oluşan bir dvd, amerika ve kanadada yayınlanmayan, 2001 yılında manchesterdaki evening news arenada verdikleri konser sırasında kaydedilen parçaların yer aldığı "live it like you love it", ayrıca eski plak şirketleri olan beggars banquetle anlaşıp "songs from the other side"ı piyasaya sürdüler. 2004te ‘up at the lake’, 2006 yılında ise yeni plak şirketleri sanctuaryden ‘simpatico’yu yayınladılar.
stone roses; yine manchester çıkışlı ve okul arkadaşı olan gitarist john squire ve vokalist ian brown tarafından kurulmuş english rose adlı grubun devamı olarak da gösterilebilinir. 1985 yılında stone roses; squire ve brownın aralarına baterist reni, gitarist andy couzens ve bas gitarist pete garnerı da almasıyla resmi olarak kuruldu.
topluluk manchester yakınlarındaki depolarda ilk konserlerini vermeye başladı nitekim kısa bir süre içinde de hatrı sayılır bir hayran kitlesi kazandı. bu sırada grup 60lı yılların klasik ingiliz sounduyla heavy metal arasında gidip geliyor arada goth rocka da değiniyordu. 1987 yılında couzen kısa bir süre sonra da garner gruptan ayrıldı. garnerın yerine asıl adı gary mounfield olan mani geçti. kısa bir süre sonra topluluk ilk singleları so youngı kaydetti ve thin line plak şirketinden de piyasaya sürdü ki aynı yılın sonunda grubun ikinci singleı sally cinnamon yayınlandı. 1988 yılının sonbaharında stone roses; silvertone recordsla anlaştı ve sadece başlangıç dört saniyesinin nirvananın in utero albümünde yer alan radio friendly unit shiftera olan benzerliği sebebiyle yıllar sonra tekrar anılan ve raflardan indirilen elephant stone adındaki neo-psychedelic gitar soundlu singleı piyasaya sürdü.
elephant stoneun yayınlanmasından kısa bir süre sonra 1989 yılında; stone roses londrada ve manchesterda biletleri günler önce tükenen konserler vermeye başladı. mayıs ayında türünün ilk ve en başarılı örneklerinden biri olarak da kabul edilen ve sadece 60ların gitar soundu değil aynı zamanda dans müziğin, acid house kültürünün ritmik melodilerini de barındıran the stone roses piyasadaydı. elbetteki o yıl stone rosesın tarifini kendi müziklerinde uygulayan bir çok grup ingilterede ortaya çıktı.
eleştirmenler grubu; rockn roll hızını acid house platformuna taşıyan bir önder olarak gösterdi. o yılın yazında grubun bu çok önemli ilk albümünden üçüncü single she bangs the drums piyasaya çıktı ve gruba listelere giriş jetonunu da bu single verdi. she bangs the drums ancak ilk 40ın içindeyken; kasım ayında fools gold listelere girmiş üstelik kendine ilk 10un içinde yer de bulmuştu. (fools gold - 1989 yılında top 10da 8 numaraydı) aynı yılın sonunda biletleri günler önce biten küçük klüpler gruba dar gelmeye başladı nitekim artık stone rosesın adı artık yine biletleri günler önce biten büyük arenaların girişlerinde yazıyordu. 1990 yılının ilk dönemi, bu defa listelere giriş yapacak olan grubun daha önce çıkan singlelarının tekrar yayınlanmasına ayrıldı. aynı yılın temmuzunda ise stone roses one lovela dönüş yaptı. (listelere dört numaradan giriş yaptı). one loveın yayınlanmasının ardından stone roses, spike adasında 30,000in üzerinde izleyicinin katıldığı kendi festivallerini düzenledi. bu festivalin ardından araya açtıkları davayla silvertone records girdi. stone roses her ne kadar plak şirketinden ayrılmak istese de silvertone onları bırakmıyor, açtıkları davayla topluluğun yeni bir single yayınlamasını engelliyordu.
daha sonraki iki sene boyunca bu anlaşmazlık sürüp gitti ki bu arada topluluk yeni bir albüm çıkartacak materyale bu süre içinde sahip oldu, fakat dava sonuçlanıncaya kadar beklemek zorunda kaldılar. bu arada, bir çok major plak şirketi saman altından grupla ilişkiye girmeye çalışıyordu. 1991 yılının mart ayında açılan dava mahkemeye intikal etti. geçen iki ayın ardından da grup silvertonea karşı olan davasını kazandı ve milyonlarca dollar karşılığında geffen recordsla anlaşmasını imzaladı. üç yıl boyunca stone roses daha önce yapmış olduğu tüm eksik, yarım çalışmalarını bir kenara bıraktı ve çıkartacakları ikinci albüm çalışmalarına yeni materyallerle hazırlanabilmek için yoğunlaştı. bu dönemde basında adlarını fazla duyuramamaları grup üyeleri bu hareketleriyle esrarengiz yönlerini koruyorlar anlamına gelmiyordu. nitekim futbol maçı seyretmek dışında pek de bir şey yaptıkları söylenemezdi.
sonunda 1994 yılında geffen plak şirketi grubun ikinci albümlerini tamamladığı haberini verdi ve second coming aynı yılın baharında piyasaya çıktı. albümden çıkan ilk single love spreads oldu ki grubun geri dönüş şarkısı da diyebiliriz bunun için. (listelere iki numaradan giriş yaptı). love spreads eleştirmenlerden farklı yorumlar aldı kimi singleı başarılı bulurken kimi hiç onaylamıyordu. love spreads listelerde sadece bir kaç hafta kalabildi.
1995 yılının başında albümü tanıtmak amacıyla dünya çapında bir turneye çıkma kararı alan stone rosesın bu kararı son dakikada ertelendi çünkü reni (baterist) gruptan ayrıldı. reninin yerine daha önce rebel mc ile çalışmış olan robbie maddix alındı. bunun üzerine küçük bir amerika turnesine çıkan grubun attığı bu adımda ertlenemek zorunda kaldı çünkü john squire ciddi bir bisiklet kazası geçirdi. bu kaza topluluğun beş yıl aradan sonra ingilterede verecekleri ilk konser olacak 25. glastonbury festivalinden çekilmek zorunda kalmaları anlamına geliyordu. squireın iyileşmesiyle birlikte topluluk kaldıkları yerden, olumlu eleştiri ve gördükleri saygıyla birlikte yollarına devam etti.
1990 yılından beri ingilterede turneye çıkmayan stone roses üyeleri 1995 yılında aralarına ekledikleri klavyeciyle birlikte bir konser verdi. 1996 yılının baharında john squire kendisine daha aktif ve yeni bir grup bulduğu için stone rosesdan ayrıldığını açıkladı. stone roses ise yoluna yeni gitaristleriyle birlikte devam edeceklerini söyledi fakat ekim ayında grup dağıldı. squirein yeni grubu seahorses ilk albümünü 1997 yılının haziran ayında yayınlarken ian brownın ilk solo çalışması unfinished monkey business 1998 yılında ve 2000 yılında da golden greats albümü piyasaya çıktı.
topluluk manchester yakınlarındaki depolarda ilk konserlerini vermeye başladı nitekim kısa bir süre içinde de hatrı sayılır bir hayran kitlesi kazandı. bu sırada grup 60lı yılların klasik ingiliz sounduyla heavy metal arasında gidip geliyor arada goth rocka da değiniyordu. 1987 yılında couzen kısa bir süre sonra da garner gruptan ayrıldı. garnerın yerine asıl adı gary mounfield olan mani geçti. kısa bir süre sonra topluluk ilk singleları so youngı kaydetti ve thin line plak şirketinden de piyasaya sürdü ki aynı yılın sonunda grubun ikinci singleı sally cinnamon yayınlandı. 1988 yılının sonbaharında stone roses; silvertone recordsla anlaştı ve sadece başlangıç dört saniyesinin nirvananın in utero albümünde yer alan radio friendly unit shiftera olan benzerliği sebebiyle yıllar sonra tekrar anılan ve raflardan indirilen elephant stone adındaki neo-psychedelic gitar soundlu singleı piyasaya sürdü.
elephant stoneun yayınlanmasından kısa bir süre sonra 1989 yılında; stone roses londrada ve manchesterda biletleri günler önce tükenen konserler vermeye başladı. mayıs ayında türünün ilk ve en başarılı örneklerinden biri olarak da kabul edilen ve sadece 60ların gitar soundu değil aynı zamanda dans müziğin, acid house kültürünün ritmik melodilerini de barındıran the stone roses piyasadaydı. elbetteki o yıl stone rosesın tarifini kendi müziklerinde uygulayan bir çok grup ingilterede ortaya çıktı.
eleştirmenler grubu; rockn roll hızını acid house platformuna taşıyan bir önder olarak gösterdi. o yılın yazında grubun bu çok önemli ilk albümünden üçüncü single she bangs the drums piyasaya çıktı ve gruba listelere giriş jetonunu da bu single verdi. she bangs the drums ancak ilk 40ın içindeyken; kasım ayında fools gold listelere girmiş üstelik kendine ilk 10un içinde yer de bulmuştu. (fools gold - 1989 yılında top 10da 8 numaraydı) aynı yılın sonunda biletleri günler önce biten küçük klüpler gruba dar gelmeye başladı nitekim artık stone rosesın adı artık yine biletleri günler önce biten büyük arenaların girişlerinde yazıyordu. 1990 yılının ilk dönemi, bu defa listelere giriş yapacak olan grubun daha önce çıkan singlelarının tekrar yayınlanmasına ayrıldı. aynı yılın temmuzunda ise stone roses one lovela dönüş yaptı. (listelere dört numaradan giriş yaptı). one loveın yayınlanmasının ardından stone roses, spike adasında 30,000in üzerinde izleyicinin katıldığı kendi festivallerini düzenledi. bu festivalin ardından araya açtıkları davayla silvertone records girdi. stone roses her ne kadar plak şirketinden ayrılmak istese de silvertone onları bırakmıyor, açtıkları davayla topluluğun yeni bir single yayınlamasını engelliyordu.
daha sonraki iki sene boyunca bu anlaşmazlık sürüp gitti ki bu arada topluluk yeni bir albüm çıkartacak materyale bu süre içinde sahip oldu, fakat dava sonuçlanıncaya kadar beklemek zorunda kaldılar. bu arada, bir çok major plak şirketi saman altından grupla ilişkiye girmeye çalışıyordu. 1991 yılının mart ayında açılan dava mahkemeye intikal etti. geçen iki ayın ardından da grup silvertonea karşı olan davasını kazandı ve milyonlarca dollar karşılığında geffen recordsla anlaşmasını imzaladı. üç yıl boyunca stone roses daha önce yapmış olduğu tüm eksik, yarım çalışmalarını bir kenara bıraktı ve çıkartacakları ikinci albüm çalışmalarına yeni materyallerle hazırlanabilmek için yoğunlaştı. bu dönemde basında adlarını fazla duyuramamaları grup üyeleri bu hareketleriyle esrarengiz yönlerini koruyorlar anlamına gelmiyordu. nitekim futbol maçı seyretmek dışında pek de bir şey yaptıkları söylenemezdi.
sonunda 1994 yılında geffen plak şirketi grubun ikinci albümlerini tamamladığı haberini verdi ve second coming aynı yılın baharında piyasaya çıktı. albümden çıkan ilk single love spreads oldu ki grubun geri dönüş şarkısı da diyebiliriz bunun için. (listelere iki numaradan giriş yaptı). love spreads eleştirmenlerden farklı yorumlar aldı kimi singleı başarılı bulurken kimi hiç onaylamıyordu. love spreads listelerde sadece bir kaç hafta kalabildi.
1995 yılının başında albümü tanıtmak amacıyla dünya çapında bir turneye çıkma kararı alan stone rosesın bu kararı son dakikada ertelendi çünkü reni (baterist) gruptan ayrıldı. reninin yerine daha önce rebel mc ile çalışmış olan robbie maddix alındı. bunun üzerine küçük bir amerika turnesine çıkan grubun attığı bu adımda ertlenemek zorunda kaldı çünkü john squire ciddi bir bisiklet kazası geçirdi. bu kaza topluluğun beş yıl aradan sonra ingilterede verecekleri ilk konser olacak 25. glastonbury festivalinden çekilmek zorunda kalmaları anlamına geliyordu. squireın iyileşmesiyle birlikte topluluk kaldıkları yerden, olumlu eleştiri ve gördükleri saygıyla birlikte yollarına devam etti.
1990 yılından beri ingilterede turneye çıkmayan stone roses üyeleri 1995 yılında aralarına ekledikleri klavyeciyle birlikte bir konser verdi. 1996 yılının baharında john squire kendisine daha aktif ve yeni bir grup bulduğu için stone rosesdan ayrıldığını açıkladı. stone roses ise yoluna yeni gitaristleriyle birlikte devam edeceklerini söyledi fakat ekim ayında grup dağıldı. squirein yeni grubu seahorses ilk albümünü 1997 yılının haziran ayında yayınlarken ian brownın ilk solo çalışması unfinished monkey business 1998 yılında ve 2000 yılında da golden greats albümü piyasaya çıktı.
neil halstead’in rüyasında gördüğü iki isim vardı grubun adını tayin edecek ; “slowdive” ve “slowburn”. nihayetinde 1989 yılının ekim ayında, ingiltere reading’de slowdive’a kararkılmış olarak neil halstead ve rachel goswell tarafından grup kuruldu.
kaydettikleri demolar ilk başlarda sadece eğlenmek içindi ve 1990’ ların başına kadar slowdive fikri hakim olamadı. en önemli değişiklik üçüncü gitarist christian savill’in gruba katılmasıyla oldu. savill dergide gördüğü “ kadın gitarist” aranıyor ilanına yazdığı içten mektup ile geri dönen tek kişi olmuş , gerekirse etek bile giyebileceğini söylemişti.
böylelikle gitar ve vokalde neil halstead , aynı hocadan gitar dersi aldığı mahalle arkadaşı rachel goswell; gitarda christian savill; davulda adrian sell ve basda nick chaplin ile slowdive stüdyoya girmiş oldu. ikinci demo creation plak şirketinin dikkatini çekmiş, gruba daha donanımlı imkanlarla baştan kayıt yapabilme olanağı sağlamıştı.
kendilerini henüz 20’li yaşlarda ingiliz shoegaze sahnesinin ortasında bulan slowdive post punk’ın daha atmosferik tarafında duran gruplardan etkilenmişti. creation plak şirketinin sahibi alan mcgee, prodüktör alan moulder ve my bloody valentine’ın gitaristi kevin shields; 90’lı yıllar başında ingilterede ortaya çıkan, manchestera alternatif shoegaze tarzının, örnekleri olarak the byrds, jesus and the mary chain, cocteau twins, my bloody valentine , chameleons ve spacemen 3’yi göstermişlerdi.
kaydetmeye başladıkları demolar üzerine creation’dan gelen anlaşma teklifi sırasında sell üniversiteye gitmek için gruptan ayrıldı. sell’in yerine sadece ikinci 45’lik “morningrise”da bulunmak üzere bir yıldan daha az bir süreyle neil carter gelmişti. ikinci davulcununda ayrılmasıyla charlottes üyelerinden simon scott slowdive’a gruba dahil oldu. (simon’da daha sonra 1994 yılının mart ayında jaz kariyerine devam etmek üzere gruptan ayrılacak ve kuzey amerika turnesine çıkmadan hemen önce yerini ian maccutcheon’a bırakacaktı.)
scott ile yollarına devam eden slowdive 3. 45’likleri “holding our breath”i yayınladı. her iki 45’likte lush, moose, swervedriver, curve, ve blur’ün de yer aldığı ingiliz indie listelerinde kayda değer etki yaratmıştı. 1991 yılının eylül ayında ilk albümleri “just for a day” yayınlandığında , creation records’un en atmosferik ve tuhaf grubu onlardı. çıkış parçaları indie listelerinde ilk 10’un içine girip ingiliz basının ilgisini çekmeye yetecek kadar kaldıktan aylar sonra “blue day” isimli toplama albümleri piyasaya çıktı. bu toplamaya kaydettikleri ilk üç 45’liği, syd barret’ın golden hair parçası cover’ını ve "avalyn"’in enstrumental versiyonunu dahil etmemişlerdi.
1995’in nisan ayında creation, grubun üçüncü ve son stüdyo albümü olan “pygmalion”un çıkmasından kısa bir süre sonra grupla olan anlaşmasını bozdu. anlaşmanın bozulması vokallere eşlik eden goswell ve mccutcheon’un davuldaki varlığına rağmen solo çalışma sayılabilcek kadar halstead’ın imzasını taşıyan albümün amerika’daki basımını etkilemişti. chaplin ve savill’in de gruptan ayrılması üzerine üç kişi olarak yeni bir etiket arayışına düşen slowdive ‘ın 4ad’ye 3 günde kaydettiği 6 adet demo yolladığı söylentileri daha sonra doğrulandı, ve rachel, ian, neil 1995 yazında mojave 3’yi kurarak 4ad ile andlaşma imzaladı.
* slowdive creation’ın 2 şubat 1995 de irc üzerinden yayınladığı ilk gruptu.
* slowdive’ın basın bültenlerinden bir tanesinde elefant records’un ispanya’da piyasaya süreceği tribute albüm için galaxie 500’ün "fourth of july" parçasını coverlayacağı yazmaktaydı. albüm neyazık ki yayınlanamadı, bundan sonrada yayınlanırsa içinde slowdive coverı yer alamayacak.
kaydettikleri demolar ilk başlarda sadece eğlenmek içindi ve 1990’ ların başına kadar slowdive fikri hakim olamadı. en önemli değişiklik üçüncü gitarist christian savill’in gruba katılmasıyla oldu. savill dergide gördüğü “ kadın gitarist” aranıyor ilanına yazdığı içten mektup ile geri dönen tek kişi olmuş , gerekirse etek bile giyebileceğini söylemişti.
böylelikle gitar ve vokalde neil halstead , aynı hocadan gitar dersi aldığı mahalle arkadaşı rachel goswell; gitarda christian savill; davulda adrian sell ve basda nick chaplin ile slowdive stüdyoya girmiş oldu. ikinci demo creation plak şirketinin dikkatini çekmiş, gruba daha donanımlı imkanlarla baştan kayıt yapabilme olanağı sağlamıştı.
kendilerini henüz 20’li yaşlarda ingiliz shoegaze sahnesinin ortasında bulan slowdive post punk’ın daha atmosferik tarafında duran gruplardan etkilenmişti. creation plak şirketinin sahibi alan mcgee, prodüktör alan moulder ve my bloody valentine’ın gitaristi kevin shields; 90’lı yıllar başında ingilterede ortaya çıkan, manchestera alternatif shoegaze tarzının, örnekleri olarak the byrds, jesus and the mary chain, cocteau twins, my bloody valentine , chameleons ve spacemen 3’yi göstermişlerdi.
kaydetmeye başladıkları demolar üzerine creation’dan gelen anlaşma teklifi sırasında sell üniversiteye gitmek için gruptan ayrıldı. sell’in yerine sadece ikinci 45’lik “morningrise”da bulunmak üzere bir yıldan daha az bir süreyle neil carter gelmişti. ikinci davulcununda ayrılmasıyla charlottes üyelerinden simon scott slowdive’a gruba dahil oldu. (simon’da daha sonra 1994 yılının mart ayında jaz kariyerine devam etmek üzere gruptan ayrılacak ve kuzey amerika turnesine çıkmadan hemen önce yerini ian maccutcheon’a bırakacaktı.)
scott ile yollarına devam eden slowdive 3. 45’likleri “holding our breath”i yayınladı. her iki 45’likte lush, moose, swervedriver, curve, ve blur’ün de yer aldığı ingiliz indie listelerinde kayda değer etki yaratmıştı. 1991 yılının eylül ayında ilk albümleri “just for a day” yayınlandığında , creation records’un en atmosferik ve tuhaf grubu onlardı. çıkış parçaları indie listelerinde ilk 10’un içine girip ingiliz basının ilgisini çekmeye yetecek kadar kaldıktan aylar sonra “blue day” isimli toplama albümleri piyasaya çıktı. bu toplamaya kaydettikleri ilk üç 45’liği, syd barret’ın golden hair parçası cover’ını ve "avalyn"’in enstrumental versiyonunu dahil etmemişlerdi.
1995’in nisan ayında creation, grubun üçüncü ve son stüdyo albümü olan “pygmalion”un çıkmasından kısa bir süre sonra grupla olan anlaşmasını bozdu. anlaşmanın bozulması vokallere eşlik eden goswell ve mccutcheon’un davuldaki varlığına rağmen solo çalışma sayılabilcek kadar halstead’ın imzasını taşıyan albümün amerika’daki basımını etkilemişti. chaplin ve savill’in de gruptan ayrılması üzerine üç kişi olarak yeni bir etiket arayışına düşen slowdive ‘ın 4ad’ye 3 günde kaydettiği 6 adet demo yolladığı söylentileri daha sonra doğrulandı, ve rachel, ian, neil 1995 yazında mojave 3’yi kurarak 4ad ile andlaşma imzaladı.
* slowdive creation’ın 2 şubat 1995 de irc üzerinden yayınladığı ilk gruptu.
* slowdive’ın basın bültenlerinden bir tanesinde elefant records’un ispanya’da piyasaya süreceği tribute albüm için galaxie 500’ün "fourth of july" parçasını coverlayacağı yazmaktaydı. albüm neyazık ki yayınlanamadı, bundan sonrada yayınlanırsa içinde slowdive coverı yer alamayacak.
david eugene edwards: solist, banco ve gitar; jean - yves tola: perküsyon; pascal humbert: bas gitar ve double bas; steve taylor: gitar ve keyboard.
1968: denver / colorado çıkışlı, şarkılarında dinsel temelara yer veren, nick cave ve gun clubın gotik tonlarını bizlere hatırlatan16 horsepowerın solisti david eugene edwards; bir pederin torunu olarak dünyaya geldi. ve çocukluğunu da büyükannesi ve büyükbabasının yanında geçirdi.
çocukluğu hakkında hatırladığı ilk şeyler bir şehirden başka birine yolculuk etmek ve büyükbabasının brimstone sermonilerini dinlemekti. 17 yaşında evlenen edwards; büyükbabasının kilisesinden daha bireysel hristiyanlık öğretilerini bulabilmek için ayrıldı. 1982 edwardın ilk grubu punk etkilerini gösteren rmc (restless middle class) kuruldu. 1984 david eugene edwards ve keven soll; bir echo & the bunnymen konserinde tanıştı. 1984 - 1985 jeffrey - paul norlander ilk grubu pavilion stepsde çalmaya başladı. edward da grup üyelerinden biriydi, grupta gitar çalıyordu.
1985 yılının mayısında grup, 7 şarkıdan oluşan snow songs adlı albümlerini piyasaya sürdü. 1986 edwards, norlander ve slim cessna blood flower adlı grupta birlikte çalışmaya başladı. colaradodan ayrılıp bostona gittiler. coloradoya dönmeden önce bostonda ancak dört beş kez çalma fırsatı buldular. 1987 blood flower 4 şarkıdan oluşan 7lik "come faithful and true"u piyasaya sürdüler. bu albümde gitarda edwards vardı. 1988 norlander; denver gentlemenda çalmaya başladı. bu albümde edwardsla birlikte çalıyordu. 1989 los angeles çıkışlı grup; passion fodder "woke up this morning" albümünü piyasaya sürdü.
passion fodderın grup elemanları arasında ise; bateride jean-yves tola ve bas gitarda pascal humbert da bulunuyordu. 1989 veya 1990 norlander, erkek kardeşi ve edwards tekrar los angelesa gitti. roger cormanın hollywood stüdyolarında tola ve humbertla tanıştılar. tola daha sonra denver gentlemena katıldı. humbert ise passion fodderla çalışmaya devam etti. 1991 norlander, denver gentlemenın yeni varyasyonlarını oluşturabilmek için ilk denvera dönen oldu. 1992 edwards denvera geri döndü. dönmeden önce de pascal humbertla birlikte 16 horsepowerı kurdu. tola da kısa bir süre sonra gruba katıldı.
edwards ve tola da denvera dönmeden önce grup; los angelestaki cafe largoda sadece bir konser verebildi. humbert ise denvera dönmeyip los angelesta kaldı. burada aynı zamanda aktrist olan eszter balintle çalışmaya başladı. denverda soll bas gitarist olarak görevini sürdürdü. böylece 16 horsepower tam anlamıyla müzikal yaşamına başlamış oldu. 1994 "shametown 7" yayınlandı. 1995 16 horsepower epsi yayınlandı. aynı yılın sonlarına doğru "sackcloth n ashes"ın promosyon kopyaları dağıtıldı. 1996 prodüktörlüğünü warren bruleighin yaptığı "sackcloth n ashes" piyasaya çıktı. almanyada albüm 4 numaraya kadar yükseldi. violent femmesdan gordon gano ise albümde yer alan süpriz isimdi. albümde gano; keman çaldı. gordon gano; edwardsın etkilendiği en önemli isimlerden biriydi aynı zamanda.
edwardsın etkilendiği diğer isimler arasında ise; bob dylan, leonard cohen, johnny cash, joy division, the birthday party / nick cave & the bad seeds, the gun club ve hungarian band muzsikas bulunuyordu. 16 horsepowerın orjinal kadrosu da humbertın aralarına katılmasıyla oluştu. aslında ilk başta müzikal hayatına bas gitarist olarak başlayan humbert, grupta gitar çalmaya başladı. müzikal sebeplerden dolayı edwards ve tola; sollun grup içerisinde yapması gereken görevleri de üstlendi. böylece soll; eski gitar dükkanda çalışmaya geri döndü. 1999 yılında kalamath brothersa katıldı. sollun yerine ise rob redick katıldı fakat grubun daimi üyesi olarak gösterilmedi. edward ve tola; rob redickin değerinin verecekleri canlı performanslar sırasında görecekleri açıklamasını yaptı. 1997 redick resmi olarak sixteen horsepowerdan çıkarıldı. olay için tola "karşılıklı bir mutsuzluktu" dedi.
1999 yılında redicki candleboxın bas gitaristi oldu. humbert tekrar bas gitara geçti bu sırada aynı zamanda ilk defa double bassı da kullanmaya başladı. norlander ise sixteen horsepowera çellosu, kemanı ve gitarıyla katıldı. prodüktörlüğü ve aynı zamanda albümde bir kaç parçaya da enstrümanlarıyla eşlik eden john parish tarafından yapılan "low estate" piyasaya çıktı. albüm 1997 yılında 9 numaraya yükseldi. 1998 norlander, avrupa turnesinde gruba daha fazla eşlik etmeme kararı aldı. edwarda göre bunun sebebi, norlanderın ailesine ve evine daha yakın olma isteğiydi. bu sırada grupta üstü kapalı bir takım müzikal değişimler gerçekleşti. 1999 yılının ilk yarısında norlander ve rebecca vera, hoitoitoi adında yeni bir grup kurdular. grubun neredeyse iki senedir gitar teknisyeni olan steve taylor ise sixteen horsepowera katıldı. grubun 1996 yılında verdiği avrupa turnesinde bazı şarkılarıyla gitarıyla eşlik etti. aynı zamanda grubun kaydettiği bir parçada da adı geçti.
taylor ise redickle birlikte hoss adındaki grupla çalışmaya başladı. 1999 şubat ayında sixteen horsepowerın; şu anda çalışmalarını sürdürmeyen a&m plak şirketiyle olan anlaşmaları iptal edildi. temmuzda ise grup; avrupa için glitterhousela anlaştı. aynı yılın sonuna doğru amerika için razor & tie adlı plak şirketiyle anlaşma imzaladı. 2000 prodüktörlüğünü bob ferbracheın yaptığı "secret south" ve sadece mailla sipariş edilebilinen "hoarse" albümleri piyasaya çıktı. secret southda keman çalan ve aynı zamanda asher edwardsın da keman hocası olan elin palmer gruba turne sırasında eşlik etti. fakat temmuz ayından sonra elin palmer gruptan ayrıldı. asher edwardsda "secret south"da keman çalanlar arasında yer alıyordu. 2000 yılının ekim ayında humbertın enstrümental solo projesi olan "lilium"un ilk albümü "transmission of all the good - byes" yayınlandı. aynı yılın aralıkında absolom plak şirketinden "introducing... the denver gentlemen" piyasaya çıktı. albümde yer alan tüm parçalar 1995 yılında kaydedilmişti. edwards denver gentlemen grubunun elemanlarından biri değildi. 2001 2001 yılının martında grubun avrupada yer alan plak şirketi glitterhouse tarafından "hoarse" albümü yayınlandı. 2002 yılında, gruptan ‘sackcloth ‘n’ ashes’ albümünden sonra ayrılan gitarist keven sollun tekrar topluluğa dahil olması ile beraber ‘folklore’ albümü kaydedildi ve nylı plak şirketi jetsetten yayınlandı.
1968: denver / colorado çıkışlı, şarkılarında dinsel temelara yer veren, nick cave ve gun clubın gotik tonlarını bizlere hatırlatan16 horsepowerın solisti david eugene edwards; bir pederin torunu olarak dünyaya geldi. ve çocukluğunu da büyükannesi ve büyükbabasının yanında geçirdi.
çocukluğu hakkında hatırladığı ilk şeyler bir şehirden başka birine yolculuk etmek ve büyükbabasının brimstone sermonilerini dinlemekti. 17 yaşında evlenen edwards; büyükbabasının kilisesinden daha bireysel hristiyanlık öğretilerini bulabilmek için ayrıldı. 1982 edwardın ilk grubu punk etkilerini gösteren rmc (restless middle class) kuruldu. 1984 david eugene edwards ve keven soll; bir echo & the bunnymen konserinde tanıştı. 1984 - 1985 jeffrey - paul norlander ilk grubu pavilion stepsde çalmaya başladı. edward da grup üyelerinden biriydi, grupta gitar çalıyordu.
1985 yılının mayısında grup, 7 şarkıdan oluşan snow songs adlı albümlerini piyasaya sürdü. 1986 edwards, norlander ve slim cessna blood flower adlı grupta birlikte çalışmaya başladı. colaradodan ayrılıp bostona gittiler. coloradoya dönmeden önce bostonda ancak dört beş kez çalma fırsatı buldular. 1987 blood flower 4 şarkıdan oluşan 7lik "come faithful and true"u piyasaya sürdüler. bu albümde gitarda edwards vardı. 1988 norlander; denver gentlemenda çalmaya başladı. bu albümde edwardsla birlikte çalıyordu. 1989 los angeles çıkışlı grup; passion fodder "woke up this morning" albümünü piyasaya sürdü.
passion fodderın grup elemanları arasında ise; bateride jean-yves tola ve bas gitarda pascal humbert da bulunuyordu. 1989 veya 1990 norlander, erkek kardeşi ve edwards tekrar los angelesa gitti. roger cormanın hollywood stüdyolarında tola ve humbertla tanıştılar. tola daha sonra denver gentlemena katıldı. humbert ise passion fodderla çalışmaya devam etti. 1991 norlander, denver gentlemenın yeni varyasyonlarını oluşturabilmek için ilk denvera dönen oldu. 1992 edwards denvera geri döndü. dönmeden önce de pascal humbertla birlikte 16 horsepowerı kurdu. tola da kısa bir süre sonra gruba katıldı.
edwards ve tola da denvera dönmeden önce grup; los angelestaki cafe largoda sadece bir konser verebildi. humbert ise denvera dönmeyip los angelesta kaldı. burada aynı zamanda aktrist olan eszter balintle çalışmaya başladı. denverda soll bas gitarist olarak görevini sürdürdü. böylece 16 horsepower tam anlamıyla müzikal yaşamına başlamış oldu. 1994 "shametown 7" yayınlandı. 1995 16 horsepower epsi yayınlandı. aynı yılın sonlarına doğru "sackcloth n ashes"ın promosyon kopyaları dağıtıldı. 1996 prodüktörlüğünü warren bruleighin yaptığı "sackcloth n ashes" piyasaya çıktı. almanyada albüm 4 numaraya kadar yükseldi. violent femmesdan gordon gano ise albümde yer alan süpriz isimdi. albümde gano; keman çaldı. gordon gano; edwardsın etkilendiği en önemli isimlerden biriydi aynı zamanda.
edwardsın etkilendiği diğer isimler arasında ise; bob dylan, leonard cohen, johnny cash, joy division, the birthday party / nick cave & the bad seeds, the gun club ve hungarian band muzsikas bulunuyordu. 16 horsepowerın orjinal kadrosu da humbertın aralarına katılmasıyla oluştu. aslında ilk başta müzikal hayatına bas gitarist olarak başlayan humbert, grupta gitar çalmaya başladı. müzikal sebeplerden dolayı edwards ve tola; sollun grup içerisinde yapması gereken görevleri de üstlendi. böylece soll; eski gitar dükkanda çalışmaya geri döndü. 1999 yılında kalamath brothersa katıldı. sollun yerine ise rob redick katıldı fakat grubun daimi üyesi olarak gösterilmedi. edward ve tola; rob redickin değerinin verecekleri canlı performanslar sırasında görecekleri açıklamasını yaptı. 1997 redick resmi olarak sixteen horsepowerdan çıkarıldı. olay için tola "karşılıklı bir mutsuzluktu" dedi.
1999 yılında redicki candleboxın bas gitaristi oldu. humbert tekrar bas gitara geçti bu sırada aynı zamanda ilk defa double bassı da kullanmaya başladı. norlander ise sixteen horsepowera çellosu, kemanı ve gitarıyla katıldı. prodüktörlüğü ve aynı zamanda albümde bir kaç parçaya da enstrümanlarıyla eşlik eden john parish tarafından yapılan "low estate" piyasaya çıktı. albüm 1997 yılında 9 numaraya yükseldi. 1998 norlander, avrupa turnesinde gruba daha fazla eşlik etmeme kararı aldı. edwarda göre bunun sebebi, norlanderın ailesine ve evine daha yakın olma isteğiydi. bu sırada grupta üstü kapalı bir takım müzikal değişimler gerçekleşti. 1999 yılının ilk yarısında norlander ve rebecca vera, hoitoitoi adında yeni bir grup kurdular. grubun neredeyse iki senedir gitar teknisyeni olan steve taylor ise sixteen horsepowera katıldı. grubun 1996 yılında verdiği avrupa turnesinde bazı şarkılarıyla gitarıyla eşlik etti. aynı zamanda grubun kaydettiği bir parçada da adı geçti.
taylor ise redickle birlikte hoss adındaki grupla çalışmaya başladı. 1999 şubat ayında sixteen horsepowerın; şu anda çalışmalarını sürdürmeyen a&m plak şirketiyle olan anlaşmaları iptal edildi. temmuzda ise grup; avrupa için glitterhousela anlaştı. aynı yılın sonuna doğru amerika için razor & tie adlı plak şirketiyle anlaşma imzaladı. 2000 prodüktörlüğünü bob ferbracheın yaptığı "secret south" ve sadece mailla sipariş edilebilinen "hoarse" albümleri piyasaya çıktı. secret southda keman çalan ve aynı zamanda asher edwardsın da keman hocası olan elin palmer gruba turne sırasında eşlik etti. fakat temmuz ayından sonra elin palmer gruptan ayrıldı. asher edwardsda "secret south"da keman çalanlar arasında yer alıyordu. 2000 yılının ekim ayında humbertın enstrümental solo projesi olan "lilium"un ilk albümü "transmission of all the good - byes" yayınlandı. aynı yılın aralıkında absolom plak şirketinden "introducing... the denver gentlemen" piyasaya çıktı. albümde yer alan tüm parçalar 1995 yılında kaydedilmişti. edwards denver gentlemen grubunun elemanlarından biri değildi. 2001 2001 yılının martında grubun avrupada yer alan plak şirketi glitterhouse tarafından "hoarse" albümü yayınlandı. 2002 yılında, gruptan ‘sackcloth ‘n’ ashes’ albümünden sonra ayrılan gitarist keven sollun tekrar topluluğa dahil olması ile beraber ‘folklore’ albümü kaydedildi ve nylı plak şirketi jetsetten yayınlandı.
david berman, silver jews’ı 1989 yılında arkadaşları gitarist stephen malkmus ve baterist bob nastanovich’le birlikte kurdu. üçlü, virginia üniversitesi’nde okurken ectoslavia adıyla müziklerini icra etmekteydiler. üniversite bittikten sonra new york’a taşınıp burda bir apartman dairesini paylaşmaya başladılar. gruplarına silver jews adını koymalarının ardından yorucu geçen bir iş gününün devamında birlikte çalışıyor; genelde oldukça sert ve doğaçlama müzikler yapıyorlardı.
o sırada berman ve malkmus bir müzede bekçi, nastanovich ise otobüs şöförüydü. iş çıkışı ise grup insanların telesekreterlerine şarkı kaydediyordu. doğaçlama yapılan bu müzik siver jews’ın özelliği oldu. new york’a taşınmadan fakat okulu bitirdikten sonra malkmus, çocukluk arkadaşı scott kannberg’le pavement adındaki grubu kurdu.
fakat pavement’ın kazandığı başarı silver jews’ı gölgede bırakmış hatta pavement’ın yan projesi olduğu fikrini doğurmuştu. buna rağmen silver jews, gerek şarkı sözleri gerekse yaptığı müzikle david berman sayesinde ayakta duruyordu. grubun ilk kayıtlarında berman, silver jews’ın kendi adıyla ayakta durabilmesi için malkmus ve nastanovich’in kendi isimleri yerine takma adlar kullanmalarını istemişti. fakat kısa bir süre sonra grubun hayranları ‘hazel figurine’ ve ‘bobby n.’in kim olduğunu öğrendi. nastanovich’in pavement’a ilk albümleri slanted and enchanted çıkmadan önce ikinci baterist olarak katılmasıyla birlikte siver jews’ın bir yan proje olma fikri de tekrar gündeme gelmiş oldu.
hem berman hem de malkmus’un okuldan arkadaşı olan steve west ise her iki grupta da davul çalıyordu. (silver jews’ın “dime map of the reef” albümünde ve pavement’ın “watery domestic” albümünden sonraki tüm çalışmalarında.) bu arada bazen silver jews’ın pavement’a olan bağlantıları konusunda takındığı tavır başarılı oluyordu. örneğin drag city plak şirketi’nin patronu dan koretsky, pavement’ın verdiği bir konser sırasında berman’la tanışıp silver jews çalışmalarını duyma fırsatı bulmuş ardından da grupla anlaşma imzalamıştı.
silver jews’ın; drag city’den piyasaya sürdüğü ilk ep 1990 tarihli “dime map of the reef”in ardından berman, university of massachusetts’e kaydolu ve burada şehrin yerli gruplarından scud mountain boys ve new radiant storm king elemanlarıyla tanıştı. okul hayatı, berman için şarkı sözü yazmaya zaman bulabilmesi demekti ve sonunda yeni bir albüm için yeterli materyale sahip oldu. bu çalışmalar da 1994 yılında piyasaya çıkan starlite walker’da yer aldı. ayrıca yeni albüm berman’ı, malkmus ve nastanovich’le (bu defa albümde kendi adlarını kullandılar) tekrar bir araya getirdi.
war comet ve silver palace gibi farklı gruplarla çalışmanın yanı sıra berman, silver jews’ın üçüncü albümü “the natural bridge”in kayıtlarını, new radiant storm king elemanları ve drag city sanatçılarından aynı zamanda da prodüktör rian murohy’le birlikte 1996 yazında kaydetti. aslında berman bu albümü malkmus, nastanovich ve scud mountain boys elemanlarıyla birlikte kaydetmeyi planlıyordu fakat bu gerçekleşemedi. 1998 tarihli “american water” albümü orjinal silver jews kadrosunu tekrar bir araya getirdi. berman’a bu albümde malkmus’un yanı sıra yeni silver jews üyesi bas gitarist mike fellows, baterist tim barnes ve piyanist chris stroffolino da eşlik etti. 2005 yılında ise grup drag city etiketli, kayıtları memphisdeki tarihi easley-mccain stüdyolarında yapılan ‘tanglewood numbers’ piyasaya sürüldü.
silver jews diskografisi: 1994 starlite walker, 1996 the natural bridge, 1998 american water, 2001 bright flight, 2005 tanglewood numbers
o sırada berman ve malkmus bir müzede bekçi, nastanovich ise otobüs şöförüydü. iş çıkışı ise grup insanların telesekreterlerine şarkı kaydediyordu. doğaçlama yapılan bu müzik siver jews’ın özelliği oldu. new york’a taşınmadan fakat okulu bitirdikten sonra malkmus, çocukluk arkadaşı scott kannberg’le pavement adındaki grubu kurdu.
fakat pavement’ın kazandığı başarı silver jews’ı gölgede bırakmış hatta pavement’ın yan projesi olduğu fikrini doğurmuştu. buna rağmen silver jews, gerek şarkı sözleri gerekse yaptığı müzikle david berman sayesinde ayakta duruyordu. grubun ilk kayıtlarında berman, silver jews’ın kendi adıyla ayakta durabilmesi için malkmus ve nastanovich’in kendi isimleri yerine takma adlar kullanmalarını istemişti. fakat kısa bir süre sonra grubun hayranları ‘hazel figurine’ ve ‘bobby n.’in kim olduğunu öğrendi. nastanovich’in pavement’a ilk albümleri slanted and enchanted çıkmadan önce ikinci baterist olarak katılmasıyla birlikte siver jews’ın bir yan proje olma fikri de tekrar gündeme gelmiş oldu.
hem berman hem de malkmus’un okuldan arkadaşı olan steve west ise her iki grupta da davul çalıyordu. (silver jews’ın “dime map of the reef” albümünde ve pavement’ın “watery domestic” albümünden sonraki tüm çalışmalarında.) bu arada bazen silver jews’ın pavement’a olan bağlantıları konusunda takındığı tavır başarılı oluyordu. örneğin drag city plak şirketi’nin patronu dan koretsky, pavement’ın verdiği bir konser sırasında berman’la tanışıp silver jews çalışmalarını duyma fırsatı bulmuş ardından da grupla anlaşma imzalamıştı.
silver jews’ın; drag city’den piyasaya sürdüğü ilk ep 1990 tarihli “dime map of the reef”in ardından berman, university of massachusetts’e kaydolu ve burada şehrin yerli gruplarından scud mountain boys ve new radiant storm king elemanlarıyla tanıştı. okul hayatı, berman için şarkı sözü yazmaya zaman bulabilmesi demekti ve sonunda yeni bir albüm için yeterli materyale sahip oldu. bu çalışmalar da 1994 yılında piyasaya çıkan starlite walker’da yer aldı. ayrıca yeni albüm berman’ı, malkmus ve nastanovich’le (bu defa albümde kendi adlarını kullandılar) tekrar bir araya getirdi.
war comet ve silver palace gibi farklı gruplarla çalışmanın yanı sıra berman, silver jews’ın üçüncü albümü “the natural bridge”in kayıtlarını, new radiant storm king elemanları ve drag city sanatçılarından aynı zamanda da prodüktör rian murohy’le birlikte 1996 yazında kaydetti. aslında berman bu albümü malkmus, nastanovich ve scud mountain boys elemanlarıyla birlikte kaydetmeyi planlıyordu fakat bu gerçekleşemedi. 1998 tarihli “american water” albümü orjinal silver jews kadrosunu tekrar bir araya getirdi. berman’a bu albümde malkmus’un yanı sıra yeni silver jews üyesi bas gitarist mike fellows, baterist tim barnes ve piyanist chris stroffolino da eşlik etti. 2005 yılında ise grup drag city etiketli, kayıtları memphisdeki tarihi easley-mccain stüdyolarında yapılan ‘tanglewood numbers’ piyasaya sürüldü.
silver jews diskografisi: 1994 starlite walker, 1996 the natural bridge, 1998 american water, 2001 bright flight, 2005 tanglewood numbers
manic street preachers üyesi richey edwards kayboldu. polisin 3 haftadır süren arama çalışmaları sonucu terk edilmiş bir araba bulundu.
polis 1 şubat’tan beri kendisinden haber alınamayana manic street preachers gitaristi richey edwards’ın hayatından endişe duyuyor. uzun süredir tuhaf davranışlar sergilyen edwards’ın nerede olduğu bilinmiyor.
polis 17 şubat cuma günü edwards’ın terk edilmiş arabasını severn köprüsü yakınlarındaki auste service station’da buldu.
richey, batı londra’da yer alan bayswater caddesi’ndeki embassy otel’den 1 şubat günü sabah 7 sularında geride ilaçlarını, tuvalet eşyalarını ve toplanmış bavulunu bırakarak çıktı. richey’nin yanında yaklaşık £2,000 olduğu tahmin ediliyor. dedektifler richey’nin uzun süredir devam eden depresyonundan kurtulmak için kredi kartlarını, prozac’ını, pasaportunu bıraktığı cardiff bay’deki evine doğru yola çıktığını düşünüyor.
cardiff polisinden dedektif frank stockholm bundan sonra severn haliç’ini araştıracaklarını söyledi. dedektif; “nehir gelgitler yaşıyor bu yüzden makineler, kullanarak nehrin dibini araştıramıyoruz. fakat kimliği belirlenemeyen bedenlerin olup olmadığını araştırıyoruz. her zaman için olayın positif yönünden bakmalıyız. edwards’ın arabasını bulduğumuz servis istasyonu bir başka otobana bağlanıyor dolayısıyla kendisi rahatlıkla başka bir araçla yoluna devam edebilir”
richey, manics’ solisti james dean bradfield’la birlikte yeni albüm promosyonu için amerika’ya gidecekleri gün kayboldu.
richey’nin babası graham edwards “rock ‘n’ roll camiası içinde oldukları için her zaman için stres içindeydiler, olayın bununla ilgili olduğunu düşünüyorum. bu karakter olayından çıkmış durumda, herkes onun için endişeleniyor. eğer yalnız kalmaya ihtiyacı varsa sorun değil. eğer çözüme ulaşması gereken bir problemi varsa unutmasın ki ona her zaman destek veren bir ailesi ve onu çok seven grup arkadaşları, dostları var”.
manic’s bas gitaristi nicky wire “eğer richey geri dönmek istemiyorsa sorun değil. sadece bize telefon açmasını veya bir haber göndermesini istiyoruz. onun için çok endişeleniyoruz. daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı.”
richey’nin kaybolmadan önce bankadan £200 çektiği ve o günden sonra da hesabına hiç dokunulmadığı açıklandı.
2 şubat’ta manic street preachers menajeri martin hall tarafından londra’daki harrow road polis istasyonu’na richey’nin kaybolduğu rapor edildi.
manic street preachers’ın plak şirketi sony’den rob stringer; “her zaman positif bir ruh hali vardı. provalara devam ediyorlardı ve her şey normal gözüküyordu. 6 yeni şarkı kaydetmişlerdi ve bunlardan ikisi richey’e aitti. richey, james’le birlikte amerika’ya gitmekten söz ediyordu. o sabah james odasına gitmiş fakat richey çıkmıştı. kıyafetlerini odasında bırakmış ve anladığımız kadarıyla wales’a gitmişti, hepsi bu. insanları bu kadar endişendiren şey geride hiç bir iz bırakmamış olması. richey iyi görünüyordu. grup içinde herhangi bir tatsızlık, anlaşmazlık yoktu. fakat geçen sefer hastaydı, ailesi ve grubun menajeri onu hastaneye götürmek zorunda kalmıştı. herkes böyle bir şeyin olabileceğini biliyordu fakat bu defa bunu kimse önceden tahmin edemedi” dedi.
richey’nin en yakın arkadaşı byron james “richey sebebi olamayan bir şeyi asla yapmaz. çok akıllı biridir. normal şartlar altında böyle ortadan kaybolmaz. hepimiz gerçekten onun için çok endişeleniyoruz. umarım bizimle irtibata geçer. bana göre çok esrarengiz bir durum bu. geçen hafta annesi bana telefon açıp ‘richey’i gördün mü?’ diye sormuştu. telefon açması da çok tuhaftı çünkü richey sorumluluklarının farkındaydı ve turneye çıkacaklarını biliyordu. annesi onun nerede olduğunu veya ne yaptığını her zaman bilirdi.”
di stockholm “richey’nin ailesi onun için çok endişeleniyor. onlar ve grubun diğer elemanları özel hayatının gizliliğine saygı duyuyor. sadece iyi olup olmadığını bilmek istiyorlar. eğer bunu görebilseydi sadece bize veya ailesinden bir kişiyle temasa geçmesini isteyecektik ondan. olayın detayları polis tarafından tüm dünyaya yayıldı. sadece bizimle temasa geçmesini istiyoruz.”
richey kaybolmadan iki hafta önce saçlarını kesmişti. arkadaşları richey’nin saçlarını kazıdığını ve kafaderisine iki çizik attığını söylediler. bu nedenle önceki haline göre oldukça farklı görünüyordu. plak şirketi temsilcileri onu bu haliyle ancak bir nme okurunun fark edebileceğini söyledi.
arkadaşları onun sahte bir pasaportla avrupa’ya gitmiş olabileceği ihtimalini göz önünde bulunduruyor.
richey kaybolmadan altı ay önce zihinsel yorgunluk ve depresyon şikayetleri yüzünden özel bir kliniğe yatmak istediğini söylemişti. o zaman james dean bradfield “o kadar hastaydıki hemen hastaneye yatması gerekiyordu. durum öyle bir noktaya geldi ki kendi küçük takıntılarıyla bile başa çıkamıyordu. kendi efsanesini ölümsüzleştirmeye çalıştığını veya ikonlaşmaya çalıştığını söylemek üzerinde durduğumuz noktanın yanında kalıyor. bu noktayı geçtiğinizde birinin gerçekten çok hasta olduğunu göryorsunuz.”
aynı zamanda richey gruba son ana kadar şarkı sözlerini tamamlayarak destek çıktı. neden gittiğine dair hiç bir not bırakmamış olsa da. martin hall “gruba bir çok şarkı sözü sundu, bu endişe verici olabilir fakat o şarkı sözü yazarıydı ve o da bunu yapıyordu.”
manic street preachers o zamandan beri 2 avrupa konserini - viyana (şubat 11) ve prag (12) – ve 8 mart ve 9 nisan tarihleri arasında 26 gün sürecek amerika turnesini iptal etmek zorunda kaldı. grup aynı zamanda judge dredd filmi için hazırlayacakları şarkının kayıtlarını da ertelemek zorunda kaldı.
bu arada grubun basın sözcüsü fransız ulusal radyosunda 16 şubat’ta yayınlanan programda gitaristin intihara teşebbüs ettiğine yönelik iddia’nın yanlış olduğunu kanıtladı. “richey kayboldu. kimse onun nerede olduğunu bilmiyor. fakat onu gören biri varsa polisle irtibata geçmesi lazım.” dedi.
richey’nin babası graham; “lütfen bizimle irtibata geç richey. herkes senin için çok endişeleniyor.”.
bölüm 2:
yazının orijinali 4 mart 1995’te nme dergisi’nde yayınlanmıştır:
richey manic 4 haftadır kayıp
polis manic street preachers gitaristi richey edwards’ın kaybolmasını (iyi olduğunu umduklarının altını çizerek) “esrarengiz” olarak nitelendirdi.
dedektifler richey’i kaybolduğu gün 1 şubat’la; terk edilmiş olarak bulunan l519hkx numarasıyla kayıtlı vauxhall cavalier arabasını buldukları 14 şubat tarihleri arasında arabanın yakınlarında onu bulmaya çalıştıklarını söyledi.
yazının orijinali 4 mart 1995’te nme dergisi’nde yayınlanmıştır:
motorcar emptiness: manics esrarı hala çözülemedi
richey edwards bir aydır kayıp. nerede olduğuna dair tek ipucu severn köprüsü yakınlarında bulunan terk edilmiş arabası. andy richardson efsaneyi bir araya getirmeyi umut ediyor.
richey edwards’ın arabasını bıraktığı servis istasyonu; iş adamları, yolcular ve genç aileler ziyaret ediyor. severn köprüsü’nün üzerinden görülmeye değer bir manzara var. burası tam olarak richey’nin sevgililer gününde gümüş rengi vauxhall cavalier arabasını bırakıp kayıplara karıştığı yer. burası izin sona erdiği yer.
richey’nin arabası şimdi ailesinin blackwood’daki bungalovunun bulunduğu çıkmaz sokağın yokuşunun ucunda duruyor. hala tertemiz. olayı araştıran dedektifler hiç bir notun, bir yere saklanmış eşyanın ve nereye gittiğine dair herhangi bir belirtinin olmadığını açıkladı.
aynı dedektifler şimdi 1 şubat’la 14 şubat arasında edwards’ın arabasını gören nme okurlarından ve geçen dört haftada kendisini görmüş olabilecek otelin sahiplerinden yardım bekliyor.
araştırmayı takip eden dedektif frank stockholm nme’e “her zaman bir açık kapı bırakıyoruz. bir otelde veya hastanede olma ihtimali var. aynı zamanda ingiltere’den ayrılmış da olabilir ve belki biri onu havaalanında görmüştür. nerede olduğuna dair bilgisi olan herkesten yardım bekliyoruz” dedi.
newport’tan bir yetkili richey’nin çok az arkadaşı olduğunu söyledi.
en yakın arkadaşı byron harris ise oldukça endişeli. richey’i bulabilmek için herşeyi yapabileceğini söylüyor. “onun nerede olduğuna dair en ufak bile bir fikre sahip olan herkes lütfen polisle irtibata geçsin” diyor.
“onu tanıyan herkes çok üzülüyor. bütün bakış açıları kapandı ve kimse ne yaptığını bilmiyor. onun görmeye veya kalmaya gidebileceği bir kişinin olabileceğini dahi düşünemiyoruz. bu da artık insanlardan yardım istemenin zamanı gelmiştir demek. onu veya arabasını gören veya onunla ilgili herhangi bir bilgiye sahip olan herkes. defalarca nerede olabileceğini düşündüm fakat bir sonuca ulaşamadım. şimdi yapabileceğimiz tek şey beklemek.”
polis, richey bayswater caddesi, londra’da yer alana embassy otel’den 1 şubat’ta ayrıldığından beri herhangi bir görgü tanığıyla irtibata geçemedi. ellerine geçen tek positif ipucu severn köprüsü yakınlarında buldukları arabası oldu.
arabanın bulunduğu servis istasyonunun sahibi tom cassidy; “arabası 14 şubat’ta park görevlilerimiz tarafından fark edildi. çarşambadan beri orada olduğunu görünce bana haber verdiler. ben de polise haber verdim. çünkü araba çalıntı olabilirdi tek bildiğim de buydu. çarşamba günü de herşey ortaya çıktı.”
cassidy, elemanlarından hiç birinin onu görmediğini ve servisin yakınındaki otel personeli de edwards’ın oda rezervasyonu yaptırmadığını belirtti.
cassidy; “araba kilitliydi ve ne olduğuna dair herhangi bir ipucu yoktu. şüphelenecek hiç bir durum yoktu ortada, bir çanta veya not veya görebileceğimiz herhangi bir şey. bizde herkesin bildiğinden daha fazlasını bilmiyoruz. yardımcı olabilmeyi isterdik fakat tek bildiğimiz burada kilitli duran bir arabadan başka bir şey değil. kimse onu burada görmedi. fakat daha sonra bir çok kişi geldi buraya.”
di stockholm: “daha fazla ipucu elde edene kadar elimizden başka bir şey gelmiyor. endişelendiğimiz tek şey şu anda güvende olup olmadığı. eğer güvenliğini göz önünde tutup bizimle irtibata geçmeye hazırsa ve eğer istediği şey vereceği bilgileri kimseye ulaştırmamamızsa bunu ailesi dışında kimseye bildirmeyeceğimizi temin ederiz. eğer kendini iyi hissetmiyorsa ve tıbbi desteğe ihtiyacı varsa bunu da ayarlayabiliriz, bir polis doktorunun kontrolünden geçebilir ve eğer isterse sonrada gidebilir. sadece bizimle irtibata geçmesini istiyoruz.”
di stockholm; richey’nin kendine zarar verdiği konusunda herhangi bir delile ulaşmadıklarını söyledi. kuşkulu ölüm olaylarını araştıran yetkililer ve diğer polis görevlilerinin düzenli kontrolleri yaptıklarını fakat hiç bir bulguya ulaşılmadığını söyledi.
“m4 veya m5 karayollarına geçmiş ve istikametini değiştirmiş olabilir. hatta ülkeyi bile terk etmiş olabilir. umudumuzu yitirmiyoruz. her yerde olabilir.”
newport, blackwood ve cardiff’ten arkadaşları, müzik camiasından tanıdıkları richey’nin kaybolmasından son derece üzgün olduklarını söylediler. edwards’ın halk tarafından son görüldüğü yer olan tj’in klübündekiler de olayı duyunca çok şaşırdıklarını söyledi.
klübün müdavimlerinden biri “gittiğinden beri herkesin düşündüğü şey buydu. insanların yüzünde bunu görebilirsiniz. onun tanıdıklarının morali her zaman kötüdür. herkes ona saygı duyardı, grubunu sevmeyenler bile.”
manics’le ekim ayında turneye çıkan dub war grubundan jeff rose “bizim manics’le turneye çıkmamızı sağlayan kişi odur. turneye çıktık ve mükemmel geçti. anlaşma yapmadan önce bile bütün konserlerimize gelirdi, t-shirt’lerimizi ve 45’liklerimizi satın alırdı. çok “cool” biriydi. fakat şimdi çok endişeliyim. bu çok korkutucu. annem eğer ben de onun gibi kaybolsaydım bunun çok korkunç olacağını söyledi. kimsenin onun görmemiş olmasından dolayı çok endişeliyim. umarım iyidir. onun gibi birinin kaybolmasından dolayı çok üzgünüm, çünkü o çok iyi bir adamdı.”
gal müziği komitesine ait novocaine’den steve evans; “buradaki insanlar için çok şey ifade ediyordu. bir manics hayranı değilim, bir albümleri bile yok bende, fakat bir ahbaplık ruhu bir ahbaplık ruhu’dur. hepimizin dileği aynı umarız geri döner. fakat olanları düşününce çok üzücü olduğunu görüyorsunuz. umarım biri bir şey yapar, biri gelir ve ‘ben onu gördüm’ der. umarım kafasına uygun birini bulmuş ve onunla gitmiştir şimdi de mükemmel vakit geçiriyordur. olabilecek her güzel şeyi hak ediyor o. bu çok acıklı ama en azından birileri bir şey biliyordur.”
bu arada eski dostu gouge’dan jayne thomas;
“kaybolduğu için herkes kendini harap ediyor. richey’i en son temmuz ayında gördüm ve iyi olmadığını söylüyordu. fakat bu adam herkes için esin kaynağı olmuştu, benim için de öyle. eğer sadece kafasını toparlamak için gittiyse bir müddet sonra birimizi mutlaka arayacaktır.”
polis 1 şubat’tan beri kendisinden haber alınamayana manic street preachers gitaristi richey edwards’ın hayatından endişe duyuyor. uzun süredir tuhaf davranışlar sergilyen edwards’ın nerede olduğu bilinmiyor.
polis 17 şubat cuma günü edwards’ın terk edilmiş arabasını severn köprüsü yakınlarındaki auste service station’da buldu.
richey, batı londra’da yer alan bayswater caddesi’ndeki embassy otel’den 1 şubat günü sabah 7 sularında geride ilaçlarını, tuvalet eşyalarını ve toplanmış bavulunu bırakarak çıktı. richey’nin yanında yaklaşık £2,000 olduğu tahmin ediliyor. dedektifler richey’nin uzun süredir devam eden depresyonundan kurtulmak için kredi kartlarını, prozac’ını, pasaportunu bıraktığı cardiff bay’deki evine doğru yola çıktığını düşünüyor.
cardiff polisinden dedektif frank stockholm bundan sonra severn haliç’ini araştıracaklarını söyledi. dedektif; “nehir gelgitler yaşıyor bu yüzden makineler, kullanarak nehrin dibini araştıramıyoruz. fakat kimliği belirlenemeyen bedenlerin olup olmadığını araştırıyoruz. her zaman için olayın positif yönünden bakmalıyız. edwards’ın arabasını bulduğumuz servis istasyonu bir başka otobana bağlanıyor dolayısıyla kendisi rahatlıkla başka bir araçla yoluna devam edebilir”
richey, manics’ solisti james dean bradfield’la birlikte yeni albüm promosyonu için amerika’ya gidecekleri gün kayboldu.
richey’nin babası graham edwards “rock ‘n’ roll camiası içinde oldukları için her zaman için stres içindeydiler, olayın bununla ilgili olduğunu düşünüyorum. bu karakter olayından çıkmış durumda, herkes onun için endişeleniyor. eğer yalnız kalmaya ihtiyacı varsa sorun değil. eğer çözüme ulaşması gereken bir problemi varsa unutmasın ki ona her zaman destek veren bir ailesi ve onu çok seven grup arkadaşları, dostları var”.
manic’s bas gitaristi nicky wire “eğer richey geri dönmek istemiyorsa sorun değil. sadece bize telefon açmasını veya bir haber göndermesini istiyoruz. onun için çok endişeleniyoruz. daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı.”
richey’nin kaybolmadan önce bankadan £200 çektiği ve o günden sonra da hesabına hiç dokunulmadığı açıklandı.
2 şubat’ta manic street preachers menajeri martin hall tarafından londra’daki harrow road polis istasyonu’na richey’nin kaybolduğu rapor edildi.
manic street preachers’ın plak şirketi sony’den rob stringer; “her zaman positif bir ruh hali vardı. provalara devam ediyorlardı ve her şey normal gözüküyordu. 6 yeni şarkı kaydetmişlerdi ve bunlardan ikisi richey’e aitti. richey, james’le birlikte amerika’ya gitmekten söz ediyordu. o sabah james odasına gitmiş fakat richey çıkmıştı. kıyafetlerini odasında bırakmış ve anladığımız kadarıyla wales’a gitmişti, hepsi bu. insanları bu kadar endişendiren şey geride hiç bir iz bırakmamış olması. richey iyi görünüyordu. grup içinde herhangi bir tatsızlık, anlaşmazlık yoktu. fakat geçen sefer hastaydı, ailesi ve grubun menajeri onu hastaneye götürmek zorunda kalmıştı. herkes böyle bir şeyin olabileceğini biliyordu fakat bu defa bunu kimse önceden tahmin edemedi” dedi.
richey’nin en yakın arkadaşı byron james “richey sebebi olamayan bir şeyi asla yapmaz. çok akıllı biridir. normal şartlar altında böyle ortadan kaybolmaz. hepimiz gerçekten onun için çok endişeleniyoruz. umarım bizimle irtibata geçer. bana göre çok esrarengiz bir durum bu. geçen hafta annesi bana telefon açıp ‘richey’i gördün mü?’ diye sormuştu. telefon açması da çok tuhaftı çünkü richey sorumluluklarının farkındaydı ve turneye çıkacaklarını biliyordu. annesi onun nerede olduğunu veya ne yaptığını her zaman bilirdi.”
di stockholm “richey’nin ailesi onun için çok endişeleniyor. onlar ve grubun diğer elemanları özel hayatının gizliliğine saygı duyuyor. sadece iyi olup olmadığını bilmek istiyorlar. eğer bunu görebilseydi sadece bize veya ailesinden bir kişiyle temasa geçmesini isteyecektik ondan. olayın detayları polis tarafından tüm dünyaya yayıldı. sadece bizimle temasa geçmesini istiyoruz.”
richey kaybolmadan iki hafta önce saçlarını kesmişti. arkadaşları richey’nin saçlarını kazıdığını ve kafaderisine iki çizik attığını söylediler. bu nedenle önceki haline göre oldukça farklı görünüyordu. plak şirketi temsilcileri onu bu haliyle ancak bir nme okurunun fark edebileceğini söyledi.
arkadaşları onun sahte bir pasaportla avrupa’ya gitmiş olabileceği ihtimalini göz önünde bulunduruyor.
richey kaybolmadan altı ay önce zihinsel yorgunluk ve depresyon şikayetleri yüzünden özel bir kliniğe yatmak istediğini söylemişti. o zaman james dean bradfield “o kadar hastaydıki hemen hastaneye yatması gerekiyordu. durum öyle bir noktaya geldi ki kendi küçük takıntılarıyla bile başa çıkamıyordu. kendi efsanesini ölümsüzleştirmeye çalıştığını veya ikonlaşmaya çalıştığını söylemek üzerinde durduğumuz noktanın yanında kalıyor. bu noktayı geçtiğinizde birinin gerçekten çok hasta olduğunu göryorsunuz.”
aynı zamanda richey gruba son ana kadar şarkı sözlerini tamamlayarak destek çıktı. neden gittiğine dair hiç bir not bırakmamış olsa da. martin hall “gruba bir çok şarkı sözü sundu, bu endişe verici olabilir fakat o şarkı sözü yazarıydı ve o da bunu yapıyordu.”
manic street preachers o zamandan beri 2 avrupa konserini - viyana (şubat 11) ve prag (12) – ve 8 mart ve 9 nisan tarihleri arasında 26 gün sürecek amerika turnesini iptal etmek zorunda kaldı. grup aynı zamanda judge dredd filmi için hazırlayacakları şarkının kayıtlarını da ertelemek zorunda kaldı.
bu arada grubun basın sözcüsü fransız ulusal radyosunda 16 şubat’ta yayınlanan programda gitaristin intihara teşebbüs ettiğine yönelik iddia’nın yanlış olduğunu kanıtladı. “richey kayboldu. kimse onun nerede olduğunu bilmiyor. fakat onu gören biri varsa polisle irtibata geçmesi lazım.” dedi.
richey’nin babası graham; “lütfen bizimle irtibata geç richey. herkes senin için çok endişeleniyor.”.
bölüm 2:
yazının orijinali 4 mart 1995’te nme dergisi’nde yayınlanmıştır:
richey manic 4 haftadır kayıp
polis manic street preachers gitaristi richey edwards’ın kaybolmasını (iyi olduğunu umduklarının altını çizerek) “esrarengiz” olarak nitelendirdi.
dedektifler richey’i kaybolduğu gün 1 şubat’la; terk edilmiş olarak bulunan l519hkx numarasıyla kayıtlı vauxhall cavalier arabasını buldukları 14 şubat tarihleri arasında arabanın yakınlarında onu bulmaya çalıştıklarını söyledi.
yazının orijinali 4 mart 1995’te nme dergisi’nde yayınlanmıştır:
motorcar emptiness: manics esrarı hala çözülemedi
richey edwards bir aydır kayıp. nerede olduğuna dair tek ipucu severn köprüsü yakınlarında bulunan terk edilmiş arabası. andy richardson efsaneyi bir araya getirmeyi umut ediyor.
richey edwards’ın arabasını bıraktığı servis istasyonu; iş adamları, yolcular ve genç aileler ziyaret ediyor. severn köprüsü’nün üzerinden görülmeye değer bir manzara var. burası tam olarak richey’nin sevgililer gününde gümüş rengi vauxhall cavalier arabasını bırakıp kayıplara karıştığı yer. burası izin sona erdiği yer.
richey’nin arabası şimdi ailesinin blackwood’daki bungalovunun bulunduğu çıkmaz sokağın yokuşunun ucunda duruyor. hala tertemiz. olayı araştıran dedektifler hiç bir notun, bir yere saklanmış eşyanın ve nereye gittiğine dair herhangi bir belirtinin olmadığını açıkladı.
aynı dedektifler şimdi 1 şubat’la 14 şubat arasında edwards’ın arabasını gören nme okurlarından ve geçen dört haftada kendisini görmüş olabilecek otelin sahiplerinden yardım bekliyor.
araştırmayı takip eden dedektif frank stockholm nme’e “her zaman bir açık kapı bırakıyoruz. bir otelde veya hastanede olma ihtimali var. aynı zamanda ingiltere’den ayrılmış da olabilir ve belki biri onu havaalanında görmüştür. nerede olduğuna dair bilgisi olan herkesten yardım bekliyoruz” dedi.
newport’tan bir yetkili richey’nin çok az arkadaşı olduğunu söyledi.
en yakın arkadaşı byron harris ise oldukça endişeli. richey’i bulabilmek için herşeyi yapabileceğini söylüyor. “onun nerede olduğuna dair en ufak bile bir fikre sahip olan herkes lütfen polisle irtibata geçsin” diyor.
“onu tanıyan herkes çok üzülüyor. bütün bakış açıları kapandı ve kimse ne yaptığını bilmiyor. onun görmeye veya kalmaya gidebileceği bir kişinin olabileceğini dahi düşünemiyoruz. bu da artık insanlardan yardım istemenin zamanı gelmiştir demek. onu veya arabasını gören veya onunla ilgili herhangi bir bilgiye sahip olan herkes. defalarca nerede olabileceğini düşündüm fakat bir sonuca ulaşamadım. şimdi yapabileceğimiz tek şey beklemek.”
polis, richey bayswater caddesi, londra’da yer alana embassy otel’den 1 şubat’ta ayrıldığından beri herhangi bir görgü tanığıyla irtibata geçemedi. ellerine geçen tek positif ipucu severn köprüsü yakınlarında buldukları arabası oldu.
arabanın bulunduğu servis istasyonunun sahibi tom cassidy; “arabası 14 şubat’ta park görevlilerimiz tarafından fark edildi. çarşambadan beri orada olduğunu görünce bana haber verdiler. ben de polise haber verdim. çünkü araba çalıntı olabilirdi tek bildiğim de buydu. çarşamba günü de herşey ortaya çıktı.”
cassidy, elemanlarından hiç birinin onu görmediğini ve servisin yakınındaki otel personeli de edwards’ın oda rezervasyonu yaptırmadığını belirtti.
cassidy; “araba kilitliydi ve ne olduğuna dair herhangi bir ipucu yoktu. şüphelenecek hiç bir durum yoktu ortada, bir çanta veya not veya görebileceğimiz herhangi bir şey. bizde herkesin bildiğinden daha fazlasını bilmiyoruz. yardımcı olabilmeyi isterdik fakat tek bildiğimiz burada kilitli duran bir arabadan başka bir şey değil. kimse onu burada görmedi. fakat daha sonra bir çok kişi geldi buraya.”
di stockholm: “daha fazla ipucu elde edene kadar elimizden başka bir şey gelmiyor. endişelendiğimiz tek şey şu anda güvende olup olmadığı. eğer güvenliğini göz önünde tutup bizimle irtibata geçmeye hazırsa ve eğer istediği şey vereceği bilgileri kimseye ulaştırmamamızsa bunu ailesi dışında kimseye bildirmeyeceğimizi temin ederiz. eğer kendini iyi hissetmiyorsa ve tıbbi desteğe ihtiyacı varsa bunu da ayarlayabiliriz, bir polis doktorunun kontrolünden geçebilir ve eğer isterse sonrada gidebilir. sadece bizimle irtibata geçmesini istiyoruz.”
di stockholm; richey’nin kendine zarar verdiği konusunda herhangi bir delile ulaşmadıklarını söyledi. kuşkulu ölüm olaylarını araştıran yetkililer ve diğer polis görevlilerinin düzenli kontrolleri yaptıklarını fakat hiç bir bulguya ulaşılmadığını söyledi.
“m4 veya m5 karayollarına geçmiş ve istikametini değiştirmiş olabilir. hatta ülkeyi bile terk etmiş olabilir. umudumuzu yitirmiyoruz. her yerde olabilir.”
newport, blackwood ve cardiff’ten arkadaşları, müzik camiasından tanıdıkları richey’nin kaybolmasından son derece üzgün olduklarını söylediler. edwards’ın halk tarafından son görüldüğü yer olan tj’in klübündekiler de olayı duyunca çok şaşırdıklarını söyledi.
klübün müdavimlerinden biri “gittiğinden beri herkesin düşündüğü şey buydu. insanların yüzünde bunu görebilirsiniz. onun tanıdıklarının morali her zaman kötüdür. herkes ona saygı duyardı, grubunu sevmeyenler bile.”
manics’le ekim ayında turneye çıkan dub war grubundan jeff rose “bizim manics’le turneye çıkmamızı sağlayan kişi odur. turneye çıktık ve mükemmel geçti. anlaşma yapmadan önce bile bütün konserlerimize gelirdi, t-shirt’lerimizi ve 45’liklerimizi satın alırdı. çok “cool” biriydi. fakat şimdi çok endişeliyim. bu çok korkutucu. annem eğer ben de onun gibi kaybolsaydım bunun çok korkunç olacağını söyledi. kimsenin onun görmemiş olmasından dolayı çok endişeliyim. umarım iyidir. onun gibi birinin kaybolmasından dolayı çok üzgünüm, çünkü o çok iyi bir adamdı.”
gal müziği komitesine ait novocaine’den steve evans; “buradaki insanlar için çok şey ifade ediyordu. bir manics hayranı değilim, bir albümleri bile yok bende, fakat bir ahbaplık ruhu bir ahbaplık ruhu’dur. hepimizin dileği aynı umarız geri döner. fakat olanları düşününce çok üzücü olduğunu görüyorsunuz. umarım biri bir şey yapar, biri gelir ve ‘ben onu gördüm’ der. umarım kafasına uygun birini bulmuş ve onunla gitmiştir şimdi de mükemmel vakit geçiriyordur. olabilecek her güzel şeyi hak ediyor o. bu çok acıklı ama en azından birileri bir şey biliyordur.”
bu arada eski dostu gouge’dan jayne thomas;
“kaybolduğu için herkes kendini harap ediyor. richey’i en son temmuz ayında gördüm ve iyi olmadığını söylüyordu. fakat bu adam herkes için esin kaynağı olmuştu, benim için de öyle. eğer sadece kafasını toparlamak için gittiyse bir müddet sonra birimizi mutlaka arayacaktır.”
public image limited’ın metal box albümünün kapanış şarkısından ismini alan radio 4; gitar riffleri ve dans edilebilinir ritmleriyle gang of four, mission of burma, ve p.i.l gibi 70 sonu 80 başı grupları tekrar canlandırdı.
grup; bas guitarist anthony roman, gitarist tommy williams, baterist greg collins, perküsyoncu p.j. oconnor, ve klavyeci gerard garone tarafından 1999 yılında new york’ta kuruldu. kısa bir süre sonra topluluk new jerseyde bulunan plak şirketi gern blandsten için 3 şarkıdan oluşan ep’lerini kaydetti. radio 4’un 2000 yılında piyasaya sürdüğü ilk albüm the new song and dance’in prodüktörlüğünü tim oheir yaptı. bir sene sonra topluluk tekrar oheir ile birlikte stüdyoya girip 12"’lik albümleri dance to the underground’u kaydetti.
albümle aynı adı taşıyan şarkının funk ritmleri ve bas melodileriyle gerçekleşen remix’i radio 4 için yeni bir yol belirlemiş oldu. brooklyn’deki bodrumlarında kaydettikleri demoların ardından radio 4 yeni albümleri gotham! için dfa ekibi tim goldsworthy ve james murphy ile çalışmalara başladı.
ikili daha önce james lavelle projesi u.n.k.l.e., david holmes, turing machine, trans am, the rapture, zero zero, bs 2000 ve primal scream’le de çalışmıştı. gotham!, 2002 yılında gern blandsten etiketiyle piyasaya çıktı. bir çok çevre tarafından oldukça olumlu tepkiler alan gotham!’dan bir sene sonra radio 4, astralwerks ile anlaştı, ‘dance to the underground’u yeniden kaydetti playgroup ve faint’in remixlerini de ekleyerek piyasaya sürdü. grubun üçüncü albümü stealing of a nation’ın prodüktörlüğünü max heyes yaptı. stealing of a nation, eylül 2004’te müzik marketlerdeki yerini aldı. 2006 yılında ise şimdilik son albümleri enemies like this piyasaya çıktı.
grup; bas guitarist anthony roman, gitarist tommy williams, baterist greg collins, perküsyoncu p.j. oconnor, ve klavyeci gerard garone tarafından 1999 yılında new york’ta kuruldu. kısa bir süre sonra topluluk new jerseyde bulunan plak şirketi gern blandsten için 3 şarkıdan oluşan ep’lerini kaydetti. radio 4’un 2000 yılında piyasaya sürdüğü ilk albüm the new song and dance’in prodüktörlüğünü tim oheir yaptı. bir sene sonra topluluk tekrar oheir ile birlikte stüdyoya girip 12"’lik albümleri dance to the underground’u kaydetti.
albümle aynı adı taşıyan şarkının funk ritmleri ve bas melodileriyle gerçekleşen remix’i radio 4 için yeni bir yol belirlemiş oldu. brooklyn’deki bodrumlarında kaydettikleri demoların ardından radio 4 yeni albümleri gotham! için dfa ekibi tim goldsworthy ve james murphy ile çalışmalara başladı.
ikili daha önce james lavelle projesi u.n.k.l.e., david holmes, turing machine, trans am, the rapture, zero zero, bs 2000 ve primal scream’le de çalışmıştı. gotham!, 2002 yılında gern blandsten etiketiyle piyasaya çıktı. bir çok çevre tarafından oldukça olumlu tepkiler alan gotham!’dan bir sene sonra radio 4, astralwerks ile anlaştı, ‘dance to the underground’u yeniden kaydetti playgroup ve faint’in remixlerini de ekleyerek piyasaya sürdü. grubun üçüncü albümü stealing of a nation’ın prodüktörlüğünü max heyes yaptı. stealing of a nation, eylül 2004’te müzik marketlerdeki yerini aldı. 2006 yılında ise şimdilik son albümleri enemies like this piyasaya çıktı.
gizli fakat bir o kadar edebi anlatımlara sahip olan şarkı sözleri, hiç beklemediğiniz bir anda yaptıkları geri dönüşleri ve lo-fi kaydettikleri albümleri ile pavement 90lı yılların amerikasında underground kültürünün en önemli isimlerinden biri oldu. aslında pavement ve sebadoh yine 90lı yıllarda lo-fi akımının öncülerindendir.
grubun en önemli özelliği belki de şarkı sözlerinde kullandıkları akıllıca hareketlerdir. amerika ve ingilterede bulunan bir çok grupta pavementın bu özelliğini taklit etmiştir. stephen malkmus virginia üniversitesinde öğrenimini tamamladıktan sonra stocktona geri döndü ve burada çocukluk arkadaşı scott kannbergle bilikte 1989 yılında pavementı kurdu. pavement 7" lik ilk epsi "slay tracks"i 1989 yılında çıkardı. bu ep 800 dolar maliyetle gary younga ait olan yerel bir stüdyoda kaydedildi ve ikilinin kendi plak şirketi olan treble kickerdan piyasaya çıktı. epden sadace bir kaç yüz kopya basılmış olsa da aralarında dj john peelda olmak üzere underground camiasının önemli isimlerinin dikkatini çekmeyi başardı. bu önemli bir adımdı çünkü epden sadece bir kaç yüz kopyanın basılmış olmasının yanı sıra basın tarafından ne grubun kendisi ne de albüm tanıtıldı. 1990 yılında piyasaya çıkan "demolition plot j-7" ile birlikte grup kendilerine ait olan bu soundu da güçlendirdi.
bu arada pavement, dreg city recordsla anlaşma imzaladı ve "demolition plot j-7"ın kayıtları sırasında aralarına gary youngı da ekledi. fakat grup, 1991 yılında piyasaya çıkan "perfect sound forever"a kadar hiç bir konser vermedi. 1991 yılında verdikleri ilk konserin hazırlıkları sırasında pavement aralarına bas gitarist mark iboldu ve malkmusun üniversiteden arkadaşı olan baterist bob nastanovichi de ekledi. bu yeni line-up grubun "slanted and enchanted" albümünde ilk kez pavement dinleyicilerinin karşısına çıktı ki bu arada pavement hiç bir albümünü tam kadro olarak kaydetmemiş, sadece iki eleman, malkmus ve kannbergin birlikteliği şeklinde gelişmiştir olaylar.
"slanted and enchanted" 1992 yılında matador recordstan çıkmadan önce hatta daha promosyon cdler dağıtılmadan önce bir çok müzik eleştirmeni tarafından olumlu eleştirilerle karşılanıp basında adından oldukça söz ettiren bir albüm ve grup olma özelliğini yakaladı. hatta bu olumlu eleştiriler pavementın uzun dönem dinleyicileri ve basının da dışına taşıp sokaktaki insanlarında diline dolandı. pavement bu başarısını, çok az şehirde gerçekleşmiş de olsa, bir dünya turnesiyle tanıttı.
bu arada youngın bu turne sırasındaki davranışları da uzun süre konuşuldu. çünkü young, dinleyicileri kapıda karşılayıp ellerini sıkıyor bir nevi onlarla tanışıyor ve konser sırasında da sıcak davranışlarıyla yakalanan bu elektriğin kaybolmasını engelliyordu, bazende fazla içki yüzünden yürüyemeyecek hale geliyordu. sonuçta 1993 yılında youngın gruptan ayrılmasına karar verildi. youngın grupla birlikte olan son çalışması ise yine 1992 tarihinde piyasaya çıkan "watery domestic" epsi oldu. youngın yerine ise bob nastanovichin bir arkadaşı olan steve west geçti. westin gruba katılmasından kısa bir süre sonra çıkartmış oldukları ilk epler drag citynin 1993 yılı koleksiyonunda "westing (by musket and sextant)"da derlendi. pavementın soundunda da youngın ayrılmasının ardından belirgin bir farklılık gözlendi. bunda grubun diğer elemanlarla birlikte her zaman çalışacak bir bateriste sahip olması ve gerçek stüdyolarda bu çalışmaların yapılmasının büyük etkisi vardı.
bazı kişiler grubun "slanted and enchanted" albümünden sonra piyasaya çıkan 1994 tarihli "crooked raind, crooked rain" albümünün grup için bir dönüm noktası olduğu fikrini savundular. albüm amerika listelerine 121 numaradan girip yine albümden piyasaya çıkan single cut your hairda singlelar listesinde 10 numaraya kadar yükseldi ayrıca mtv tarafından da oldukça desteklendi. fakat bu desteklenme aynı zamanda grubun asla bir mainstream grubu bir star olamayacağını da bir kez daha ispatladı; pavement bir underground kültürü olarak kalmalıydı. "crooked rain"in ardından pavement çok seyrek olarak kayıtlarla ilgilendi.malkmus ve nastanovich aynı zamanda starlie walkera ve silver jewsın projelerine de katkıda bulundu.
pavement 1995 yılında piyasaya sürdükleri "wowee zowee" ile geri döndü. daha geniş ve eklektik bir düzen üzerinde oturtulmuş olan bu albümle birlikte pavement bir kez daha underground kültürün içinde olduğunu ve buradan kopmasının ne kadar zor olduğunu ispatlamış oldu. "wowee zowee" ile birlikte grup yine eleştirmenler ve grubun hayranları tarafından tarafından tam not aldı. aynı zamanda grup düzenlenen beşinci lollapaloozada da beck ve sonic youth gibi sanatçılarla sahne aldı. fakat grubun beklediği bir izleyici potansiyeli bu festivalde bulunmuyordu. pavement 1996 yılına "pacific trim" eplerini piyasaya sürerek başladı, senenin geri kalan bölümünde ise bir sonraki albümlerinin kayıtlarına ayırdılar.
prodüktörlüğünü mitch easterın yaptığı "brighten the corners" 1997 yılında piyasaya çıktı. albüm, amerika müzik listelerinde 70 numaradan giriş yaptı. çıktıkları dünya turunun ardından pavement 1998 yılının ikinci yarısında dinlenmeyi tercih etti. bu sırada malkmus ve kannbergde solo çalışmalarına ağırlık verdi. malkmus yeni silver jews ve pavement parçalarını scarnellayla birlikte los angelesda veridiği iki konserde tanıttı. kannberg ise one night stand adındaki yardım konserinde half five quarter to sixde bateri çaldı. bu arada kannberg daha sonra adı amazing grease olacak ve aralarında psych-pop gruplarından orangerında olduğu pray for mojo adındaki kendi plak şirketini kurdu. aynı yılın sonbaharında pavement tekrar bir araya geldi ve prodüktör nigel godrichle birlikte "terror twilight"ı kaydetti. bu arada jonny greenwood albüm kayıtları sırasında gruba armonikasıyla eşlik etti. 1999 yılında piyasaya çıkan "terror twilight" yine olumlu eleştiriler aldı fakat kannberg "terror twilight"ın bir pavement albümünden çok bir stephen malkmus albümü olduğu kanısındaydı.
"major leagues" epsinde kannbergin louder than you thinkden gary youngla birlikte kaydettiği parçalarda yer alıyordu. bu arada kannberg, malkmusun solo çalışmaları pavementın diğer elemanlarının bir şekilde dışlandığını bu da grubun sonunun gelmek üzere olduğunu ve aslında 20 kasım 1999 tarihinde londradaki brixton akademisinde verdikleri konserde pavement olarak müzikal yaşamlarını bitirdiklerini söylüyordu. bu konserde malkmus seyircilere, bunca senedir onlarla birlikte oldukları için teşekkür ediyordu. fakat grubun plak şirketi olan matador, pavementın sadece bir boşluk içinde olduğunu belirtiyordu ki 2000 yılının baharında malkmusun ve kannbergin ayrı ayrı solo projeleriyle ilgilendikleri açıklandı. kannbergin gary youngla birlikte gerçekleştirdiği projesi "preston school of industry", malkmusun projesinin adı ise önce "the jicks" daha sonra "stephen malkmus and the jicks" oldu. bu projede malkmusla birlikte "dharma bums" ve "fastbacks"den baterist john moen ve daha önce "minders"la da birlikte çalışmış olan bas gitarist joanna bolmeda bulunuyordu.
malkmusun 2000 yılında spine verdiği röportajda grubun dağıldığı bir kez daha onaylanıyordu. bu arada ibold ve nastanovichde grubun yaşadığı bu boşluk sırasında yan projelerle ilgilendiler. ibold kendi plak şirketini kurdu; west yine yan projesi olan "marble valley"le birlikte bir albüm kaydedip turneye çıktı. 2000 yılının sonlarına doğru stephen malkmusun kısaca "stephen malkmus" olarak bilinen albümü "swedish reggea" piyasaya çıktı, o ve jicksin 2001 yılında elasticadan justine frischmannında konuk gitarist olarak katılacağı bir turneye çıkacağı, nastanovichinde grubun yol menajeri olacağı açıklandı. kannberg ve grubu da 2001 yılında konserler vermeye başladı.
grubun en önemli özelliği belki de şarkı sözlerinde kullandıkları akıllıca hareketlerdir. amerika ve ingilterede bulunan bir çok grupta pavementın bu özelliğini taklit etmiştir. stephen malkmus virginia üniversitesinde öğrenimini tamamladıktan sonra stocktona geri döndü ve burada çocukluk arkadaşı scott kannbergle bilikte 1989 yılında pavementı kurdu. pavement 7" lik ilk epsi "slay tracks"i 1989 yılında çıkardı. bu ep 800 dolar maliyetle gary younga ait olan yerel bir stüdyoda kaydedildi ve ikilinin kendi plak şirketi olan treble kickerdan piyasaya çıktı. epden sadace bir kaç yüz kopya basılmış olsa da aralarında dj john peelda olmak üzere underground camiasının önemli isimlerinin dikkatini çekmeyi başardı. bu önemli bir adımdı çünkü epden sadece bir kaç yüz kopyanın basılmış olmasının yanı sıra basın tarafından ne grubun kendisi ne de albüm tanıtıldı. 1990 yılında piyasaya çıkan "demolition plot j-7" ile birlikte grup kendilerine ait olan bu soundu da güçlendirdi.
bu arada pavement, dreg city recordsla anlaşma imzaladı ve "demolition plot j-7"ın kayıtları sırasında aralarına gary youngı da ekledi. fakat grup, 1991 yılında piyasaya çıkan "perfect sound forever"a kadar hiç bir konser vermedi. 1991 yılında verdikleri ilk konserin hazırlıkları sırasında pavement aralarına bas gitarist mark iboldu ve malkmusun üniversiteden arkadaşı olan baterist bob nastanovichi de ekledi. bu yeni line-up grubun "slanted and enchanted" albümünde ilk kez pavement dinleyicilerinin karşısına çıktı ki bu arada pavement hiç bir albümünü tam kadro olarak kaydetmemiş, sadece iki eleman, malkmus ve kannbergin birlikteliği şeklinde gelişmiştir olaylar.
"slanted and enchanted" 1992 yılında matador recordstan çıkmadan önce hatta daha promosyon cdler dağıtılmadan önce bir çok müzik eleştirmeni tarafından olumlu eleştirilerle karşılanıp basında adından oldukça söz ettiren bir albüm ve grup olma özelliğini yakaladı. hatta bu olumlu eleştiriler pavementın uzun dönem dinleyicileri ve basının da dışına taşıp sokaktaki insanlarında diline dolandı. pavement bu başarısını, çok az şehirde gerçekleşmiş de olsa, bir dünya turnesiyle tanıttı.
bu arada youngın bu turne sırasındaki davranışları da uzun süre konuşuldu. çünkü young, dinleyicileri kapıda karşılayıp ellerini sıkıyor bir nevi onlarla tanışıyor ve konser sırasında da sıcak davranışlarıyla yakalanan bu elektriğin kaybolmasını engelliyordu, bazende fazla içki yüzünden yürüyemeyecek hale geliyordu. sonuçta 1993 yılında youngın gruptan ayrılmasına karar verildi. youngın grupla birlikte olan son çalışması ise yine 1992 tarihinde piyasaya çıkan "watery domestic" epsi oldu. youngın yerine ise bob nastanovichin bir arkadaşı olan steve west geçti. westin gruba katılmasından kısa bir süre sonra çıkartmış oldukları ilk epler drag citynin 1993 yılı koleksiyonunda "westing (by musket and sextant)"da derlendi. pavementın soundunda da youngın ayrılmasının ardından belirgin bir farklılık gözlendi. bunda grubun diğer elemanlarla birlikte her zaman çalışacak bir bateriste sahip olması ve gerçek stüdyolarda bu çalışmaların yapılmasının büyük etkisi vardı.
bazı kişiler grubun "slanted and enchanted" albümünden sonra piyasaya çıkan 1994 tarihli "crooked raind, crooked rain" albümünün grup için bir dönüm noktası olduğu fikrini savundular. albüm amerika listelerine 121 numaradan girip yine albümden piyasaya çıkan single cut your hairda singlelar listesinde 10 numaraya kadar yükseldi ayrıca mtv tarafından da oldukça desteklendi. fakat bu desteklenme aynı zamanda grubun asla bir mainstream grubu bir star olamayacağını da bir kez daha ispatladı; pavement bir underground kültürü olarak kalmalıydı. "crooked rain"in ardından pavement çok seyrek olarak kayıtlarla ilgilendi.malkmus ve nastanovich aynı zamanda starlie walkera ve silver jewsın projelerine de katkıda bulundu.
pavement 1995 yılında piyasaya sürdükleri "wowee zowee" ile geri döndü. daha geniş ve eklektik bir düzen üzerinde oturtulmuş olan bu albümle birlikte pavement bir kez daha underground kültürün içinde olduğunu ve buradan kopmasının ne kadar zor olduğunu ispatlamış oldu. "wowee zowee" ile birlikte grup yine eleştirmenler ve grubun hayranları tarafından tarafından tam not aldı. aynı zamanda grup düzenlenen beşinci lollapaloozada da beck ve sonic youth gibi sanatçılarla sahne aldı. fakat grubun beklediği bir izleyici potansiyeli bu festivalde bulunmuyordu. pavement 1996 yılına "pacific trim" eplerini piyasaya sürerek başladı, senenin geri kalan bölümünde ise bir sonraki albümlerinin kayıtlarına ayırdılar.
prodüktörlüğünü mitch easterın yaptığı "brighten the corners" 1997 yılında piyasaya çıktı. albüm, amerika müzik listelerinde 70 numaradan giriş yaptı. çıktıkları dünya turunun ardından pavement 1998 yılının ikinci yarısında dinlenmeyi tercih etti. bu sırada malkmus ve kannbergde solo çalışmalarına ağırlık verdi. malkmus yeni silver jews ve pavement parçalarını scarnellayla birlikte los angelesda veridiği iki konserde tanıttı. kannberg ise one night stand adındaki yardım konserinde half five quarter to sixde bateri çaldı. bu arada kannberg daha sonra adı amazing grease olacak ve aralarında psych-pop gruplarından orangerında olduğu pray for mojo adındaki kendi plak şirketini kurdu. aynı yılın sonbaharında pavement tekrar bir araya geldi ve prodüktör nigel godrichle birlikte "terror twilight"ı kaydetti. bu arada jonny greenwood albüm kayıtları sırasında gruba armonikasıyla eşlik etti. 1999 yılında piyasaya çıkan "terror twilight" yine olumlu eleştiriler aldı fakat kannberg "terror twilight"ın bir pavement albümünden çok bir stephen malkmus albümü olduğu kanısındaydı.
"major leagues" epsinde kannbergin louder than you thinkden gary youngla birlikte kaydettiği parçalarda yer alıyordu. bu arada kannberg, malkmusun solo çalışmaları pavementın diğer elemanlarının bir şekilde dışlandığını bu da grubun sonunun gelmek üzere olduğunu ve aslında 20 kasım 1999 tarihinde londradaki brixton akademisinde verdikleri konserde pavement olarak müzikal yaşamlarını bitirdiklerini söylüyordu. bu konserde malkmus seyircilere, bunca senedir onlarla birlikte oldukları için teşekkür ediyordu. fakat grubun plak şirketi olan matador, pavementın sadece bir boşluk içinde olduğunu belirtiyordu ki 2000 yılının baharında malkmusun ve kannbergin ayrı ayrı solo projeleriyle ilgilendikleri açıklandı. kannbergin gary youngla birlikte gerçekleştirdiği projesi "preston school of industry", malkmusun projesinin adı ise önce "the jicks" daha sonra "stephen malkmus and the jicks" oldu. bu projede malkmusla birlikte "dharma bums" ve "fastbacks"den baterist john moen ve daha önce "minders"la da birlikte çalışmış olan bas gitarist joanna bolmeda bulunuyordu.
malkmusun 2000 yılında spine verdiği röportajda grubun dağıldığı bir kez daha onaylanıyordu. bu arada ibold ve nastanovichde grubun yaşadığı bu boşluk sırasında yan projelerle ilgilendiler. ibold kendi plak şirketini kurdu; west yine yan projesi olan "marble valley"le birlikte bir albüm kaydedip turneye çıktı. 2000 yılının sonlarına doğru stephen malkmusun kısaca "stephen malkmus" olarak bilinen albümü "swedish reggea" piyasaya çıktı, o ve jicksin 2001 yılında elasticadan justine frischmannında konuk gitarist olarak katılacağı bir turneye çıkacağı, nastanovichinde grubun yol menajeri olacağı açıklandı. kannberg ve grubu da 2001 yılında konserler vermeye başladı.
slowdive’ın son albümü pygmalion henüz kayıt aşamasındaydı ki neil halstead vaktini yeni parçalar yazarak geçirmeye başlamıştı. grubun creation plak şirketiyle olan andlaşmasının bitmesini takiben slowdive geride bıraktığı üç kişi – rachel goswell, neil halstead ve ian mccutcheon – ile üç gün içinde kaydettiği altı demo parçayı alarak ivo watts russel’ın sahibi olduğu ingiltere merkezli indie plak sirketi 4ad’nin kapısını çaldı. kristin hersh, pixies, breeders ve cocteau twins’in aralarında bulunduğu isimlerle çalışan russel, demoları dinler dinlemez daha fazla parça kaydetmelerini söyleyerek üçlüye maddi destekte bulunacağını söyledi.
slowdive adıyla yol almaktansa mojave çölünü yakalarına takıp yasal gerekçeler sebebiylede sonuna “3” ekleyen grup, 1996 kaydı ilk albümleri “ask me tomorrow”da yeralan altı demo ve sonradan kaydettikleri üç yeni parça ile 4ad’nin himayesine girmiş oldu.
loş ve zeki aralıklarla kullanılmış kasvetli temasıyla tartışılır country referansları bulunan mojave 3 , mazzy star ve the cowboy junkies’e benzerliği ile dikkat çekmiş, bildik slowdive tınılarının daha narin ve zayıf unplugged versiyonu olarak da tanımlanmışdı.
grup, 4ad ‘nin amerika turnesi kapsamında scheer ve lush ile birkaç ay süren konserler verdi ve "shaving the pavement tour" ile adlandırıldı.
ikinci albümleri “out of tune” ile slowdive’dan dümeni tamamiyle mojave 3’ye kıran üçlüye gene shoegaze tarzın önemli ismi chapterhouse’dan gitarist simon rowe ve keyboarduyla alan forrester katıldı.
rowe ve forrester’ın da farkedilir varlıkları ile mojave 3 ve halstead’in klasik şarkıları bob dylan, nick drake ve neil young gibi isimlerle kıyaslanmaya başlandı.
iki yıl aradan sonra gelen “excuses for travellers” isimli üçüncü ve en başarılı albümleri grubun ilk iki albümünün kırması gibiydi. uğultulu kakafoninin yerini daha sakin ve minimalist , folk öğeli bir müziğe bırakmasıyla mojave 3’ye country grubu yakıştırmasında bulunanlara cevap niteliğindeki “excuses for travellers” da şarkıların çoğu “birşeylerden uzaklaşmak” hakkındaydı. londra’da mark van hoen ile birlikte kaydedilen albümdeki parçalarda rachel goswell’in yazdığı "rachels song" ve ian mccutcheon’ın kapanış parçası olan "got my sunshine"da bu kez grubun diğer elemanlarının da parmağı vardı. 3 yıl sonra mojave 3 , halstead’in solo albümünden hemen sonra dördüncü ve son albümleri olan “spoon and rafter”ı yayınladı.
2004 yılında ise ‘waves and universal isimli solo albüm yayınladı. 2006da grup 5. stüdyo albümleri ‘puzzles like you’ ile üç yıl aradan sonra dönüş yaptı.
* halstead, mojave 3’nin slowdive’dan çok da ayrı bir yolda gitmediğine değindiği röpörtajında “ tek istediğim basit, sade şarkılar yazmak, bu slowdive’da da böyleydi, sadece o zaman daha gürültülü ve uğultulu müzik yapıyorduk, şimdiyse sessiz” dedi. slowdive olarak çıkartmış oldukları son albümün mojave 3’nin ilk albümüyle bağlantılı olduğu düşünülünce eskiden daha çok seslere odaklanan grubun artık şarkıya - sözlere titizlendiği söylenebilir.
slowdive adıyla yol almaktansa mojave çölünü yakalarına takıp yasal gerekçeler sebebiylede sonuna “3” ekleyen grup, 1996 kaydı ilk albümleri “ask me tomorrow”da yeralan altı demo ve sonradan kaydettikleri üç yeni parça ile 4ad’nin himayesine girmiş oldu.
loş ve zeki aralıklarla kullanılmış kasvetli temasıyla tartışılır country referansları bulunan mojave 3 , mazzy star ve the cowboy junkies’e benzerliği ile dikkat çekmiş, bildik slowdive tınılarının daha narin ve zayıf unplugged versiyonu olarak da tanımlanmışdı.
grup, 4ad ‘nin amerika turnesi kapsamında scheer ve lush ile birkaç ay süren konserler verdi ve "shaving the pavement tour" ile adlandırıldı.
ikinci albümleri “out of tune” ile slowdive’dan dümeni tamamiyle mojave 3’ye kıran üçlüye gene shoegaze tarzın önemli ismi chapterhouse’dan gitarist simon rowe ve keyboarduyla alan forrester katıldı.
rowe ve forrester’ın da farkedilir varlıkları ile mojave 3 ve halstead’in klasik şarkıları bob dylan, nick drake ve neil young gibi isimlerle kıyaslanmaya başlandı.
iki yıl aradan sonra gelen “excuses for travellers” isimli üçüncü ve en başarılı albümleri grubun ilk iki albümünün kırması gibiydi. uğultulu kakafoninin yerini daha sakin ve minimalist , folk öğeli bir müziğe bırakmasıyla mojave 3’ye country grubu yakıştırmasında bulunanlara cevap niteliğindeki “excuses for travellers” da şarkıların çoğu “birşeylerden uzaklaşmak” hakkındaydı. londra’da mark van hoen ile birlikte kaydedilen albümdeki parçalarda rachel goswell’in yazdığı "rachels song" ve ian mccutcheon’ın kapanış parçası olan "got my sunshine"da bu kez grubun diğer elemanlarının da parmağı vardı. 3 yıl sonra mojave 3 , halstead’in solo albümünden hemen sonra dördüncü ve son albümleri olan “spoon and rafter”ı yayınladı.
2004 yılında ise ‘waves and universal isimli solo albüm yayınladı. 2006da grup 5. stüdyo albümleri ‘puzzles like you’ ile üç yıl aradan sonra dönüş yaptı.
* halstead, mojave 3’nin slowdive’dan çok da ayrı bir yolda gitmediğine değindiği röpörtajında “ tek istediğim basit, sade şarkılar yazmak, bu slowdive’da da böyleydi, sadece o zaman daha gürültülü ve uğultulu müzik yapıyorduk, şimdiyse sessiz” dedi. slowdive olarak çıkartmış oldukları son albümün mojave 3’nin ilk albümüyle bağlantılı olduğu düşünülünce eskiden daha çok seslere odaklanan grubun artık şarkıya - sözlere titizlendiği söylenebilir.
cocteau twins ve joy division/new order gibi karanlık karışımlardan oluşan iskoç topluluk lowlife, eski cocteau twins basçısı will heggie ve solist craig lorentson tarafından 1985 yılında kuruldu.
isimlerini public image limitedın bir şarkısından alan grup, nightshift plak şirketi ile anlaşma imzaladı ve 1985 yılında ilk çalışmalarını altı şarkıdan oluşan rain epleriyle piyasaya sürdü. grubun ilk albümü permanent sleep bir sene sonra 1986 yılında müzik marketlerdeki yerini aldı. 1987 yılında önce 12" vain delights ardından diminuendo albümü yayınlandı.
aynı senenin sonunda bir başka 12" olan eternity road çıktı. grup 1988 yılında dört şarkıdan oluşan swirl, it swings eplerini ve lowlifeın 45liklerinden ve en iyi şarkılarından oluşan from a scream to a whisperı hazırladı ardından yayınladı. 1989 yılında godhead, 1991de san antorium ve 1995 senesinde lowlifeın gush albümleri piyasaya çıktı.
1990-1991 yıllarında nightshift plak şirketi topluluğun erken dönem çalışmalarını sadece plağa basıp yeniden yayınladı.
isimlerini public image limitedın bir şarkısından alan grup, nightshift plak şirketi ile anlaşma imzaladı ve 1985 yılında ilk çalışmalarını altı şarkıdan oluşan rain epleriyle piyasaya sürdü. grubun ilk albümü permanent sleep bir sene sonra 1986 yılında müzik marketlerdeki yerini aldı. 1987 yılında önce 12" vain delights ardından diminuendo albümü yayınlandı.
aynı senenin sonunda bir başka 12" olan eternity road çıktı. grup 1988 yılında dört şarkıdan oluşan swirl, it swings eplerini ve lowlifeın 45liklerinden ve en iyi şarkılarından oluşan from a scream to a whisperı hazırladı ardından yayınladı. 1989 yılında godhead, 1991de san antorium ve 1995 senesinde lowlifeın gush albümleri piyasaya çıktı.
1990-1991 yıllarında nightshift plak şirketi topluluğun erken dönem çalışmalarını sadece plağa basıp yeniden yayınladı.
kings of convenience: mevki: norveçin ikinci büyük şehri bergenden güneye doğru yaklaşık yarım saat yürüdüğünüzde king of convenienceın hikayesinin başladığı yere varmış olursunuz.
bahsettiğimiz yer; üst katı erlend oyesin psikiyatrist olan babasına, alt katı ise erlenin ressam olan annesine ait eski büyük bir ev. üst kattaki dairenin bazı pencerelerinden; apartmanları, küçük bir futbol sahasını, her daim trafiğin olduğu ana caddeyi ve bütün bu karmaşanın ortasında sıkışmış yazın ördeklerin yüzdüğü küçük bir göl görünüyor. sound: herşeye rağmen bu eski ve beyaz bir ev; erlend ve eirikin şarkı sözlerinin ilk kez gün yüzüne çıktığı yerdi.
bu sırada ikilinin yanında norveçli ve adları pek duyulmamış topluluk skogdan arkadaşları vardı. kendilerine bir fincan kahve koyup şu sorulara cevap bulmaya çalışırlardı: şehrin ortasındaki bir park yerinin ücretini ödeyip, arabayı park etmek yerine piknik yapsalardı be olurdu? kızlar gerçekten farklı bir gezegenden mi gelmişlerdi? ve bhutanın başkenti neresiydi? çaylar soğuduğunda ve saat geç olduğunda, gitar çalmaya ve oyuncak dükkanından aldıkları plastik flütler, komşularının eski bir hediyesi olan balalayka ve okuldan aldıkları klarnetlerle küçük konserler vermeye başlarlardı.
söylentilere göre bu verilen küçük konserler sırasında yapılan kayıtlar hala varlığını korumakta. oldukça özel kayıtlar. komik gözlükleri olan çocuk: erlend, sahneye çıkmadan önce de bergende ünlü bir kişiydi. okulda oldukça tembel bir öğrenciydi. fakat farklı bir kabiliyeti vardı (hala var). dergilerde, kitaplarda, televizyon şovlarında gördüğü tuhaf detayların hepsini hatırlıyordu. aynı zamanda dünyadaki tüm ülkelerin başkantlerini ezbere biliyordu. bu da kendisine trivial pursuit oyunlarına her katıldığında kazanmasını sağlıyordu. o, skog adlı grubun tuhaf solistiydi.
bu müzik türüyle haşır neşir bir çok kişi skogun müzikal hırsını ve tutkusunu anlayamadı. bununla birlikte küçük bir hayran kitlesi grubun bütün konserlerine gidiyordu. bugün kendilerine hayalperestler deniyor. onlar gelecekte olabilecekleri önceden gördüler. yumuşak sesli karate-kid: gençken eirik oldukça yetenekli bir dağcıydı. aynı zamanda karate kurslarına da gitti. bugün ise kısa duvarlara, yoksa kayalara tırmanarak veya yoga yaparak kendine bakıyor. goethenin renk olma ve jung’a göre rüyaların nasıl tercüman oldukları konusunda kitaplar okuyor. eirikin hayatının her bölümünde kalite bulunuyor. bunu tek bozacak şey ise hiç bir zaman bir defada çalışmayan 66 model beetleı. skog döneminde eirik şarkı söylemiyordu.
hatta söyleyebileceğini bile bilmiyordu. gerçekten başlayacağa işe inanmadan yapabileceğini söyleyebilecek türden bir insan değildi. fakat bir gün; eirik ve grubun diğer üyeleri sesinin o kadar da kötü olmadığını fark etti. ve son skog kaydında; norveçli sanatçıların joy divisiona yaptıkları tribute albümde, grubun kaydettiği "eternal" parçasında solist eirik oldu. ikilinin bir araya gelmesi: skog elemanlarının tamamı farklı yönlere dağıldı. erlend londra kayıtlı norveçli topluluk; peachfuzzın "komik gitarist"i olmuştu. eirik psikoloji derslerine başladı. baterist gazeteci olarak kendine iş buldu. gitarist bir kafe açtı, it-öğrencisi ve grubun internet sitesi www.kingsofconvenience.comun web-masterı oldu.
erlend ne zaman londradan gelse ikili o eski beyaz evde oturup çalışmalarına devam etti. bir süre sonra yapılan çalışmalar bir adım daha ilerledi ve sadece oturup çalmak yerine şarkıları kaydetmeye başladılar. eirik okul için, londranın hemen dışında doğu greensteade taşındığında şarkıları üzerinde daha düzenli çalışmaya başladılar. iki akustik gitarla şarkı yazan iki kişi için oldukça uygun olduğunu düşündükleri kings of convenienceı gruplarına isim olarak seçtiler. imza: 4 kanal kayıt cihazıyla çalışmak; 18 yaşında okulu terk ettikten sonra tek hayali plak sözleşmesi olan erlend için işleri oldukça kolaylaştırmıştı. bu sırada farklı plak şirketleriyle görüşmelerini sürdürüyordu. source recordstan bir fransız çalışan ikilinin yaptığı akustik sakin kayıtlardan kar elde edebileceklerini fark eden ilk kişi olmuştu. grup plak şirketiyle sözleşme imzaladı. eski beyaz evin pencere pervazında veya eirikin yeni apartman dairesinde oturup çay içip bir yandan da şarkı yazan ikiliye tüm dünya artık kulak kabartmaya hazırdı.
bahsettiğimiz yer; üst katı erlend oyesin psikiyatrist olan babasına, alt katı ise erlenin ressam olan annesine ait eski büyük bir ev. üst kattaki dairenin bazı pencerelerinden; apartmanları, küçük bir futbol sahasını, her daim trafiğin olduğu ana caddeyi ve bütün bu karmaşanın ortasında sıkışmış yazın ördeklerin yüzdüğü küçük bir göl görünüyor. sound: herşeye rağmen bu eski ve beyaz bir ev; erlend ve eirikin şarkı sözlerinin ilk kez gün yüzüne çıktığı yerdi.
bu sırada ikilinin yanında norveçli ve adları pek duyulmamış topluluk skogdan arkadaşları vardı. kendilerine bir fincan kahve koyup şu sorulara cevap bulmaya çalışırlardı: şehrin ortasındaki bir park yerinin ücretini ödeyip, arabayı park etmek yerine piknik yapsalardı be olurdu? kızlar gerçekten farklı bir gezegenden mi gelmişlerdi? ve bhutanın başkenti neresiydi? çaylar soğuduğunda ve saat geç olduğunda, gitar çalmaya ve oyuncak dükkanından aldıkları plastik flütler, komşularının eski bir hediyesi olan balalayka ve okuldan aldıkları klarnetlerle küçük konserler vermeye başlarlardı.
söylentilere göre bu verilen küçük konserler sırasında yapılan kayıtlar hala varlığını korumakta. oldukça özel kayıtlar. komik gözlükleri olan çocuk: erlend, sahneye çıkmadan önce de bergende ünlü bir kişiydi. okulda oldukça tembel bir öğrenciydi. fakat farklı bir kabiliyeti vardı (hala var). dergilerde, kitaplarda, televizyon şovlarında gördüğü tuhaf detayların hepsini hatırlıyordu. aynı zamanda dünyadaki tüm ülkelerin başkantlerini ezbere biliyordu. bu da kendisine trivial pursuit oyunlarına her katıldığında kazanmasını sağlıyordu. o, skog adlı grubun tuhaf solistiydi.
bu müzik türüyle haşır neşir bir çok kişi skogun müzikal hırsını ve tutkusunu anlayamadı. bununla birlikte küçük bir hayran kitlesi grubun bütün konserlerine gidiyordu. bugün kendilerine hayalperestler deniyor. onlar gelecekte olabilecekleri önceden gördüler. yumuşak sesli karate-kid: gençken eirik oldukça yetenekli bir dağcıydı. aynı zamanda karate kurslarına da gitti. bugün ise kısa duvarlara, yoksa kayalara tırmanarak veya yoga yaparak kendine bakıyor. goethenin renk olma ve jung’a göre rüyaların nasıl tercüman oldukları konusunda kitaplar okuyor. eirikin hayatının her bölümünde kalite bulunuyor. bunu tek bozacak şey ise hiç bir zaman bir defada çalışmayan 66 model beetleı. skog döneminde eirik şarkı söylemiyordu.
hatta söyleyebileceğini bile bilmiyordu. gerçekten başlayacağa işe inanmadan yapabileceğini söyleyebilecek türden bir insan değildi. fakat bir gün; eirik ve grubun diğer üyeleri sesinin o kadar da kötü olmadığını fark etti. ve son skog kaydında; norveçli sanatçıların joy divisiona yaptıkları tribute albümde, grubun kaydettiği "eternal" parçasında solist eirik oldu. ikilinin bir araya gelmesi: skog elemanlarının tamamı farklı yönlere dağıldı. erlend londra kayıtlı norveçli topluluk; peachfuzzın "komik gitarist"i olmuştu. eirik psikoloji derslerine başladı. baterist gazeteci olarak kendine iş buldu. gitarist bir kafe açtı, it-öğrencisi ve grubun internet sitesi www.kingsofconvenience.comun web-masterı oldu.
erlend ne zaman londradan gelse ikili o eski beyaz evde oturup çalışmalarına devam etti. bir süre sonra yapılan çalışmalar bir adım daha ilerledi ve sadece oturup çalmak yerine şarkıları kaydetmeye başladılar. eirik okul için, londranın hemen dışında doğu greensteade taşındığında şarkıları üzerinde daha düzenli çalışmaya başladılar. iki akustik gitarla şarkı yazan iki kişi için oldukça uygun olduğunu düşündükleri kings of convenienceı gruplarına isim olarak seçtiler. imza: 4 kanal kayıt cihazıyla çalışmak; 18 yaşında okulu terk ettikten sonra tek hayali plak sözleşmesi olan erlend için işleri oldukça kolaylaştırmıştı. bu sırada farklı plak şirketleriyle görüşmelerini sürdürüyordu. source recordstan bir fransız çalışan ikilinin yaptığı akustik sakin kayıtlardan kar elde edebileceklerini fark eden ilk kişi olmuştu. grup plak şirketiyle sözleşme imzaladı. eski beyaz evin pencere pervazında veya eirikin yeni apartman dairesinde oturup çay içip bir yandan da şarkı yazan ikiliye tüm dünya artık kulak kabartmaya hazırdı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?