hani beklersin ya birini, ne zaman gelecek dersin ki gelse de farkı olmayacaktır yokluğundan varlığının...o öyle bir bekleyiştir ki yüzyıllar sürer hani. kızarsın, küsersin, bağırır çağırırsın ama nafile bilirsin. bütün bu yaptıkların belki de onun hiçbir yüzüne isabet etmez çünkü...çünkü bekletiyorsa, yalan söylüyorsa gördüğün suretten belki de onlarca vardır onda. hangi birine haykıracaksın ki yaptıklarını? hangi biri anlayacak söylediklerini?
onu beklerken kurduğun bütün cümleler boğazında düğüm olacak kuvvetle muhtemel. ve sen karşısında sadece donup kalacaksın. belki seni anlar diye ümit edip kıvranacaksın.
boşa ümit etme. eğer birini hep istiyorsan ve o hiç gelmiyorsa beklemek budur ve bunun sonu yoktur... çünkü o hep gider, sen hep beklersin!
5 dakika sonra orda olurum diyen sicaksutorbasiyla buluşmak için dolmuşa binilir. buluşma noktasına ulaşmaya ramak kala telefon çalar;
sicaksutorbasi : nerdesin?
gerzekparatoneri: yoldayım. sen?
sicaksutorbasi : ben de çıkıyorum şimdi.
gerzekparatoneri: nee? sen daha yeni mi biniyorsun dolmuşa???
sicaksutorbasi : yok ben buraka biniyorum. öyle daha hızlı olacak!
ps: bana fesatsın diyen torbayı kamuoyunun vicdanına havale ediyorum!...
sicaksutorbasi : nerdesin?
gerzekparatoneri: yoldayım. sen?
sicaksutorbasi : ben de çıkıyorum şimdi.
gerzekparatoneri: nee? sen daha yeni mi biniyorsun dolmuşa???
sicaksutorbasi : yok ben buraka biniyorum. öyle daha hızlı olacak!
ps: bana fesatsın diyen torbayı kamuoyunun vicdanına havale ediyorum!...
haftalardır bu maçı bekliyoruz, ne hayaller kuruyoruz, ’bir umudum sensin, hayat yaşanmaz sensiz’ diyoruz, sabah uyanıp ilkokula yeni başlamış çocuklar gibi heyecanlanıyoruz, 90 dakika elimiz böğrümüzde yırtınarak maç seyrediyoruz, elin adamı çakıveriyor maçı aldık dediğimiz anda kırmızıyı, bir de penaltıyı, değiştiriveriyor maçın kaderini. saniyede ulan saniyede!
sonra neymiş, alex kralmış, neymiş hakem tarafsızmış! ya hadi ufak ufak uzayın! ’futbolun katili türk hakemleri’ dedik, ’fakir edebiyatı yapmayın’ dediniz. futbolu katletti bu gece fifa kokartlı sayın cüneyt çakır...
oha dedik, ’federasyon’ değil ’fenerasyon’ dedik, dinletemedik.
hayır o değil de gökhan gönül’e benzer pozisyonda neden kart göstermedi hakem anlamıyorum.
karabasanlar bassın seni cüneyt çakır!
ve evet;
(bkz: aşkından kahrolduk geberiyoruz)
son olarak;
inadına siyah ulan! inadına beyaz ulan! alayınıza gider ulan!!!
edit: şu anda cüneyt çakır sözlükte at koşturuyor...
sonra neymiş, alex kralmış, neymiş hakem tarafsızmış! ya hadi ufak ufak uzayın! ’futbolun katili türk hakemleri’ dedik, ’fakir edebiyatı yapmayın’ dediniz. futbolu katletti bu gece fifa kokartlı sayın cüneyt çakır...
oha dedik, ’federasyon’ değil ’fenerasyon’ dedik, dinletemedik.
hayır o değil de gökhan gönül’e benzer pozisyonda neden kart göstermedi hakem anlamıyorum.
karabasanlar bassın seni cüneyt çakır!
ve evet;
(bkz: aşkından kahrolduk geberiyoruz)
son olarak;
inadına siyah ulan! inadına beyaz ulan! alayınıza gider ulan!!!
edit: şu anda cüneyt çakır sözlükte at koşturuyor...
sokakta mendil satan çocuktan bahsedip, kanuniyi çocuklarına net bookunda, ipadinde öğret diyen insanlarla da karşılaşmak varmış ahir ömrümde. retorikle yürüseydi bu işler, sokakta bir tane dilenci olmazdı. olur olmadık yerde ortaya ama sokakta aç insanlar var deyip, o aç insanlar ondan yardım isteyince kovalayan bünyeler de mevcut ona bakarsan.
hem 70 milyon nüfuslu ülkenin ciddi bir kısmı açlık sınırında yaşarken ve bu insanların kendilerini geliştirecek bir kaynakları yokken, safi beyaz cam izleyerek dünyayı algılamaya çalışıyorken ne ipadi, ne ipodu, ne net booku allah aşkına? çelişki hakkında kafa yorarken ciddi anlamda kodlama hatası verdi beynim. sokakta mendil satan çocuklarımız nasıl doğruyu öğrenecek peki? ipadlerinden mi?
çocuğuma tarihi kitaplardan öğretirim ama öğrendiği şeyleri o diziyi izleyerek hiçe sayabilir mesela. çocuk ya hani!
beğenmeyen izlemez, izletmez evet! beğenmediğim şey hakkında yorum yapamayacaksam yerin dibine batsın o zaman var denilen hürriyet! yani sen elmayı seviyorsun diye ben de mi seveyim şimdi?
kanunide her fani gibi öldü gitti tabi. ona da kalmadı dünya. ama kanımca taaa o zamanlarda deselerdi ki hürremle aşkınızı sizi romantik bir aşık gibi göstererek anlatacaklar, bunu da dizi yapacaklar bilesiniz herhalde tiz vurdururdu adamların kellesini. bilin bakalım neden? çünkü o kudrete sahipti.
ben dizi diyorum, kanuni diyorum, yanlış anlatılıyor diyorum, bana dünya diyorlar, barış diyorlar, vapurlar, gemiler falan...
hem 70 milyon nüfuslu ülkenin ciddi bir kısmı açlık sınırında yaşarken ve bu insanların kendilerini geliştirecek bir kaynakları yokken, safi beyaz cam izleyerek dünyayı algılamaya çalışıyorken ne ipadi, ne ipodu, ne net booku allah aşkına? çelişki hakkında kafa yorarken ciddi anlamda kodlama hatası verdi beynim. sokakta mendil satan çocuklarımız nasıl doğruyu öğrenecek peki? ipadlerinden mi?
çocuğuma tarihi kitaplardan öğretirim ama öğrendiği şeyleri o diziyi izleyerek hiçe sayabilir mesela. çocuk ya hani!
beğenmeyen izlemez, izletmez evet! beğenmediğim şey hakkında yorum yapamayacaksam yerin dibine batsın o zaman var denilen hürriyet! yani sen elmayı seviyorsun diye ben de mi seveyim şimdi?
kanunide her fani gibi öldü gitti tabi. ona da kalmadı dünya. ama kanımca taaa o zamanlarda deselerdi ki hürremle aşkınızı sizi romantik bir aşık gibi göstererek anlatacaklar, bunu da dizi yapacaklar bilesiniz herhalde tiz vurdururdu adamların kellesini. bilin bakalım neden? çünkü o kudrete sahipti.
ben dizi diyorum, kanuni diyorum, yanlış anlatılıyor diyorum, bana dünya diyorlar, barış diyorlar, vapurlar, gemiler falan...
kendi soyunu, tarihini bir kenara atıp bunun üzerinden siyaset yapmaya çalışan değişik bir zihniyetle karşılaştık bu dizi sayesinde. öyle bir zihniyet ki, padişaha padişah denmesini muhafazakarlık kabul ediyor, osmanlı dönemiyle kendi zamanını eş tutup kanuni’ye padişah dedi diye ülkenin tüm problemlerini insanın üstüne atıveriyor, üstüne üstlük muhafazakar yaftasını yapıştırıveriyor adamın alnına. kanuni sultan süleyman bir padişahtı efendim!
şimdi padişahlığın ne demek olduğunu anlatıp yormak istemiyorum kendimi. araştırıverilsin bir zahmet!
kimse ’baştakine’ padişah demiyor, padişah kabul etmiyor. saltanat kalkalı çok oldu. yoksa farkında değil misiniz? hangi zihniyet daha muhafazakar ben bilemedim şimdi. ’kanuni adam gibi anlatılsın arkadaş’ diyen zihniyet mi yoksa sırf böyle söyledi diye o insanın siyasi kimlik tespitini ortaya koyan zihniyet mi onu da anlamadım.
padişahlar içki içmez, onlar sevişmez, alem yapmazlar demedik! has odada cariyesiyle sessiz sinema oynamaz dedik. kafanızdan element uydurmayın.
kanuni’nin önünde cihan titrermiş dedik, kanuni allahmış demedik! tarih ne yazıyorsa doğru odur. okumak lazım!
evet kanuni’ye padişah diyorum ve hayır muhafazakar değilim. alkol de kullanırım, bara da giderim, senin karşı olduğun muhafazakar sisteme de karşıyım. oldu mu canım?
kanuni adam gibi anlatılsın demek muhafazakarlıksa da senin gözünde muhafazakar olayım. olsun be!
edit: imla
şimdi padişahlığın ne demek olduğunu anlatıp yormak istemiyorum kendimi. araştırıverilsin bir zahmet!
kimse ’baştakine’ padişah demiyor, padişah kabul etmiyor. saltanat kalkalı çok oldu. yoksa farkında değil misiniz? hangi zihniyet daha muhafazakar ben bilemedim şimdi. ’kanuni adam gibi anlatılsın arkadaş’ diyen zihniyet mi yoksa sırf böyle söyledi diye o insanın siyasi kimlik tespitini ortaya koyan zihniyet mi onu da anlamadım.
padişahlar içki içmez, onlar sevişmez, alem yapmazlar demedik! has odada cariyesiyle sessiz sinema oynamaz dedik. kafanızdan element uydurmayın.
kanuni’nin önünde cihan titrermiş dedik, kanuni allahmış demedik! tarih ne yazıyorsa doğru odur. okumak lazım!
evet kanuni’ye padişah diyorum ve hayır muhafazakar değilim. alkol de kullanırım, bara da giderim, senin karşı olduğun muhafazakar sisteme de karşıyım. oldu mu canım?
kanuni adam gibi anlatılsın demek muhafazakarlıksa da senin gözünde muhafazakar olayım. olsun be!
edit: imla
koskoca, evet koskoca bir cihan padişahını cicim ayındaki bir damat gibi canlandırıyorlar yahu. evet koskoca cihan padişahı, beğenemedin mi? o cihan padişahı ki sırf heybeti, ihtişamı, kararlılığı, öngörüsü ve yazdığı kanunlar sebebiyle kanuni diye anılır... ve o cihan padişahı ki karşısında allahın kulu saçının telini oynatamaz! padişahı evliya ya da peygamber gibi görmeye lüzum yok. zira onlar zamanında zaten bu denli kudretliymiş. e şimdi böyle konuşmak kolay tabi. o zamanki gibi kelle koltukta gezmiyorsun sokakta!
hürrem sultana aşık olduğu, uğruna şehzade mustafanın annesi mahidevranı elinin tersiyle ittiği doğru. tarih bunu yazar evet. ama tarih hürremin kendisine sülüman diye inlediğini yazmaz! tarih, karşısında ben senin arkadaşın, dostun, sırdaşın, yoldaşın olucam diyen hürremi yazmaz!
harem padişahın evidir, özelidir evet. ailesi, karıları, çocukları haremde yaşar. işte bu yüzden harem sarayın en özel ve en gizemli yeridir. çalışan görevlilerin erkek olması bile yasakken, hepsi hadımken, cariyelerin tarih yazdığına ihtimal vermiyorsak eğer haremde ne yaşanmış, olaylar nasıl gelişmiş hala bilememekteyiz. sırdır harem! hala!
şimdi dur ama sen. kurgu bu, dizi bu bikbikbik diyenler olacak. kurgu da olsa çoluk çocuk izliyor yahu. ben kanuniye cihan padişahı derken, torunlarım siktir et pezevengi, zaten uçkur düşkününün tekiymiş diyebilir! bu da müthiş bir yozlaşmadır. kendi tarihlerinden bihaber çocuklar geleceklerini kuramazlar!
hürrem sultana aşık olduğu, uğruna şehzade mustafanın annesi mahidevranı elinin tersiyle ittiği doğru. tarih bunu yazar evet. ama tarih hürremin kendisine sülüman diye inlediğini yazmaz! tarih, karşısında ben senin arkadaşın, dostun, sırdaşın, yoldaşın olucam diyen hürremi yazmaz!
harem padişahın evidir, özelidir evet. ailesi, karıları, çocukları haremde yaşar. işte bu yüzden harem sarayın en özel ve en gizemli yeridir. çalışan görevlilerin erkek olması bile yasakken, hepsi hadımken, cariyelerin tarih yazdığına ihtimal vermiyorsak eğer haremde ne yaşanmış, olaylar nasıl gelişmiş hala bilememekteyiz. sırdır harem! hala!
şimdi dur ama sen. kurgu bu, dizi bu bikbikbik diyenler olacak. kurgu da olsa çoluk çocuk izliyor yahu. ben kanuniye cihan padişahı derken, torunlarım siktir et pezevengi, zaten uçkur düşkününün tekiymiş diyebilir! bu da müthiş bir yozlaşmadır. kendi tarihlerinden bihaber çocuklar geleceklerini kuramazlar!
kanuni sultan süleyman gibi heybetli bir padişahı baygın bakışlı, romantik görünümlü bir adamın, halit ergençin canlandırdığı dizi. yarın akşam hep birlikte izleyip göreceğiz harem hayatını. zira fragmanlardan anlaşıldığı üzere böylesine haşmetli bir padişahın savaşta kılıç kullanırken değil yalnız haremden hatun kaldırırken ne denli başarılı olduğunu izleyeceğiz. rastgele!...
sanki türk kadınları sarışın erkek istemezmiş gibi rus olsun çamurdan olsun takıntısı vardır bunların. e biz de isteriz herkes kıvanç tatlıtuğ kadar yakışıklı olsun, göbekte baklavalar mevcut olsun, gözler renkli, saçlar sarı olsun... ama ne demişler; umduğunla değil, bulduğunla yetin!... evet!
kendisinin ailece hastası olduğumuz için ailemi temsilen bizzat benim katılacağım buluşmadır.
beni nasıl tanıyacağınızı sorarsanız; yakamda bir kırmızı karanfil, kafamda siyah bir fötr olacak. bilgilerinize...
beni nasıl tanıyacağınızı sorarsanız; yakamda bir kırmızı karanfil, kafamda siyah bir fötr olacak. bilgilerinize...
james churchward tarafından mu kıtasından kalan tabletler olan naacal tabletlerinin bulunmasıyla hakkında birtakım bilgilere ulaşılmıştır. churchward bu tabletlerin peşinden ömrü boyunca koşmuş, sonunda bir tibet rahibi tarafından hem bu tabletleri okuma becerisi kazandırılmış, hem de tabletleri inceleme fırsatı bulmuştur.
tabletlerden çıkan sonuç ise yeryüzündeki ilk insanın mu kıtasında ortaya çıktığı, atlantis ile benzer bir din benimsedikleri ve arasındaki tek farkın mu uygarlığının tek tanrılı dine inanıyor olması, inandıkları bu tanrının güneş anlamına gelen ra kelimesinin kendi uygarlıklarının adlarıyla birleşmesiyle oluşan ra-mu, yani munun güneşi adını aldığı, din öğretiminin naacal adı verilen inisiye rahipler tarafından verildiği ve bu öğretinin yalnızca belli aşamalardan geçip inisiye olan özel insanlara verildiği ve bu öğretilerin ezoterik sırlar içerdiğidir.
tıpkı hint mitolojisinde olduğu gibi mu uygarlığı da insanlığın iyiden kötüye doğru gidişini yıkıma yaklaşma olarak görmüşlerdir. altın çağdan demir çağa düşüş ve tüm manevi değerlerin yittiği anda meydana gelen bir tufan... mu uygarlığının çöküş nedeni ise bu düşüş sırasında yaşanan manevi kargaşa ve yozlaşma dönemini atlatamamasıdır.
tabletlerden çıkan sonuç ise yeryüzündeki ilk insanın mu kıtasında ortaya çıktığı, atlantis ile benzer bir din benimsedikleri ve arasındaki tek farkın mu uygarlığının tek tanrılı dine inanıyor olması, inandıkları bu tanrının güneş anlamına gelen ra kelimesinin kendi uygarlıklarının adlarıyla birleşmesiyle oluşan ra-mu, yani munun güneşi adını aldığı, din öğretiminin naacal adı verilen inisiye rahipler tarafından verildiği ve bu öğretinin yalnızca belli aşamalardan geçip inisiye olan özel insanlara verildiği ve bu öğretilerin ezoterik sırlar içerdiğidir.
tıpkı hint mitolojisinde olduğu gibi mu uygarlığı da insanlığın iyiden kötüye doğru gidişini yıkıma yaklaşma olarak görmüşlerdir. altın çağdan demir çağa düşüş ve tüm manevi değerlerin yittiği anda meydana gelen bir tufan... mu uygarlığının çöküş nedeni ise bu düşüş sırasında yaşanan manevi kargaşa ve yozlaşma dönemini atlatamamasıdır.
binlerce yıl öncesinde sahip oldukları medeniyetle insanlığı şaşırtan uygarlıktır.
james churcwarda göre mayalar kayıp kıta mudan tufan sonrasında göç eden halkın torunlarıdır. munun ulaştığı medeniyetle mayaları karşılaştırırsak bu mümkün görünüyor. sürekli tekrar eden bir tufanla yıkım döngüsünün içinde bulunduğumuza inanırlar. güneş takvimini bulan uygarlık, araştırmacılara göre 2012 yılında bitirdikleri bu takvimde bir sonraki tufan tarihini belirlemiştir.
james churcwarda göre mayalar kayıp kıta mudan tufan sonrasında göç eden halkın torunlarıdır. munun ulaştığı medeniyetle mayaları karşılaştırırsak bu mümkün görünüyor. sürekli tekrar eden bir tufanla yıkım döngüsünün içinde bulunduğumuza inanırlar. güneş takvimini bulan uygarlık, araştırmacılara göre 2012 yılında bitirdikleri bu takvimde bir sonraki tufan tarihini belirlemiştir.
online uyeler
gerzekparatoneri (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
$u anda yonetimden
jedi,
0 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),
uyelerden ise
0 gammaz,
1 bilgic,
0 comez,
uyelerden toplam 1 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.
ayrica
$u anda bilgi sozluku 4 ki$i okuyor.
ne yapsam bilemedim??!!!
gerzekparatoneri (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
$u anda yonetimden
jedi,
0 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),
uyelerden ise
0 gammaz,
1 bilgic,
0 comez,
uyelerden toplam 1 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.
ayrica
$u anda bilgi sozluku 4 ki$i okuyor.
ne yapsam bilemedim??!!!
- sana sonsuza kadar aşık kalıcam müberra!
+ ( ! ) <- buna anlat kamil. akşam eve gidince dinler gülerim.
hikayenin gelişinden de gidişinden de anlaşılacağı üzre ne sonsuz aşk vardır, ne de sonsuza kadar aşık kalacağını söyleyen kamillere inanan saftirik kızlar...
titanic batar, romeo ölür arkadaş. bu da böyle biline!
+ ( ! ) <- buna anlat kamil. akşam eve gidince dinler gülerim.
hikayenin gelişinden de gidişinden de anlaşılacağı üzre ne sonsuz aşk vardır, ne de sonsuza kadar aşık kalacağını söyleyen kamillere inanan saftirik kızlar...
titanic batar, romeo ölür arkadaş. bu da böyle biline!
rastgele tanıştık kendisiyle. bir okuyup çıkacaktım aslında ben. okuyunca vay anasını kaliteli yazarları var dedim ve hemen ben de dahil olmak istedim sözlüğe. o zamanlar sıkça sözlükteydim. ama aynen şimdiki gibi fazla yazmadım hiç. zaten konuşmayı da pek sevmem. mizacım bu arkadaş. neyse efendim öyle böyle derken bayağı zaman geçti aradan. hatta o zamanlar buralar dutluktu. valla bak.
o zamandan beri takip ettiğim muhteşem yazarları var sözlüğümün. sözlüğüm diyorum çünkü başka herhangi bir sözlükte bulunamayacak bir sıcaklığı var bilgi sözlüğün. yazarların çok azıyla sohbet etme fırsatım olmuş olsa da, sürekli entrylerini takip ettiğim için sanki her gün görüştüğüm dostlarımmış gibi geliyorlar bana.
saçma sapan yerlerde aklıma geliyor ve bir girip bakasım geliyor kim ne yazmış diye. ne zaman sözlük muhabbeti geçse hemen okuyun bilgi sözlüğü hoşunuza gidecek diyorum. okumuyorlarsa allah bildiği gibi yapsın onları e mi!
yani demek istediğim şu ki;
(bkz: sözlük çok sevdim seni lan allahsız)
şimdi ben bu entry nereye yazılır bilemedim, sığdıramadım hiçbir yerlere.
günlük tadında entry girdin diye kınamasın kimse beni. entry komple tanım içeriyor işte.
öptüm, tşk, bye.
o zamandan beri takip ettiğim muhteşem yazarları var sözlüğümün. sözlüğüm diyorum çünkü başka herhangi bir sözlükte bulunamayacak bir sıcaklığı var bilgi sözlüğün. yazarların çok azıyla sohbet etme fırsatım olmuş olsa da, sürekli entrylerini takip ettiğim için sanki her gün görüştüğüm dostlarımmış gibi geliyorlar bana.
saçma sapan yerlerde aklıma geliyor ve bir girip bakasım geliyor kim ne yazmış diye. ne zaman sözlük muhabbeti geçse hemen okuyun bilgi sözlüğü hoşunuza gidecek diyorum. okumuyorlarsa allah bildiği gibi yapsın onları e mi!
yani demek istediğim şu ki;
(bkz: sözlük çok sevdim seni lan allahsız)
şimdi ben bu entry nereye yazılır bilemedim, sığdıramadım hiçbir yerlere.
günlük tadında entry girdin diye kınamasın kimse beni. entry komple tanım içeriyor işte.
öptüm, tşk, bye.
seri eksi oy veren ibnenin muhteşem oyu verenlere tazyikli su sıkıp muhteşem alan tüm entryleri eksilemek suretiyle sabote edeceği düşünülen gündür.
başlamaz olsaydı keşke dediğim dizi. ne zaman atvyi açsam tekrarı var çünkü. hayır bu kadar çok tekrarını verince 2. bölümde reytingler tavana mı vuruyor anlamış değilim. aha da lanetliyorum onları. inşallah 5 bölüm sonra kalkar yayından da onca masrafları boşa gider.
mükemmel olur. neden mi?
her yazar 25 tane entry yazsa, bunlardan 4 tanesi tematik olsa
çıkar 25ten 4ü
25-4=21
bu kayda değer entryleri 3er kişi okusa
böl 21i 3e
21/3=7
evet! bilgi sözlüğün 7. yılı! kutlu olsun!
böyle bir şey olur sanırsam!
her yazar 25 tane entry yazsa, bunlardan 4 tanesi tematik olsa
çıkar 25ten 4ü
25-4=21
bu kayda değer entryleri 3er kişi okusa
böl 21i 3e
21/3=7
evet! bilgi sözlüğün 7. yılı! kutlu olsun!
böyle bir şey olur sanırsam!
sensiz gelen günleri nasıl da cesur karşıladım… sığınmadım uykunun ardına, aksine hep uyanık kalmayı istedim. hatırlayayım seni diye, yokluğunun her anını tüm hücrelerimde hissedeyim diye. her sabah uyandığımda önce kendimi alıştırdım yokluğuna. derin derin iç geçirdim. uyandığımda sesini duymayı hiç özlemedim, uyurken ‘iyi geceler’ demeyi de. sana arkamı dönüp giderken içimde fırtınalar kopuyordu oysa… nasıl yaşarım, ne yaparım bilmiyordum, öğrendim. yürümeyi, konuşmayı, nefes alabilmeyi hepsini sensiz yapabilmeyi öğrendim. güldüm, hem de çok. çünkü içimden geliyordu, yokluğuna sadece gülüyordum. ne yapabilirdim ki başka?
tam bir yıl geçti üzerinden. koskoca bir yıl! sensizlikle başlayıp sensizlikle biten upuzun 365 gün! şimdi karşıma geçip neden diye sorma! sensiz yaşamayı öğrendim, ondan koymuyor artık yokluğun bana!
tam bir yıl geçti üzerinden. koskoca bir yıl! sensizlikle başlayıp sensizlikle biten upuzun 365 gün! şimdi karşıma geçip neden diye sorma! sensiz yaşamayı öğrendim, ondan koymuyor artık yokluğun bana!
pelin batu new yorktan msn ile canlı yayına bağlanıyor bu gece. ibretlik bir program!
aşk ve yalnızlık... dünyanın en kuvvetli, en zehirli hisleri! bir aşk için yazılır şarkılar, şiirler, bir de yalnızlık için. biri karşındakine duyulan his, diğer karşında olmayana duyulan özlem. ne kadar tezatlarsa o kadar yakınlar birbirlerine. çünkü aşk alamadığın karşılığa yalnızlığını ortak etmek, yalnızlık da hayallerine aşkı ortak etmek demek! ikisini de sorgulayamazsın, gelme diyemezsin, git de diyemezsin... apansız gelirler, arsızlar yani! seçemedim ikisinden birini. ikisini de aldım koynuma bu gece. sabah olduğunda birinin gitmesi gerekecek ama biliyorum. bir seçim gerekecek... aşk! öyle gir ki kanıma, öyle zehirle ki beni, gün ışıdığında koynumdan çıkıp giden sen olma! sanma ki sensiz yaşayamam! sensiz de yaşanır da şu yalnızlık yok mu? o çok koyuyor insana!...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?