confessions

quantitatif

- Yazar -

  1. toplam entry 478
  2. takipçi 1
  3. puan 14915

sabaha yakışan sözler

quantitatif
üşüyen bedenin ve yaşaran gözlerin pekte sağlıklı düşünmeni engeller.ama uyuklayarak geldiğin yolda aklını gıdıklayan şeyler vardır.aslında akşamdan nadasa bıraktığın düşümcelerinin solumasıdır sebebi sabah sabah seni şair kılan.durmayan sadece seni farkketmeyen dolmuş şöfürü değil adımlarının çok önünde yürüyen başka bir sendir.kovalanır gibi yürümek soluk soluğa bıraksa da senden kaçanı yakalaman an meselesidir.az sonra ağırlaşmış bulutların arasından güneşin ışığı görünür.için ısınır.başını kaldırıp boş sokaklara,
-merhaba!
dersin sabah yakışan sözler...

çıplaklık

quantitatif
gölgeye bıraktığım düşünceler yavaş yavaş canlanır.heyecanlanmaya başlarım.penisim sertleşir.gözlerim daha da açılır.kalbimin atışı hızlanır,geceleyin bilmediğim yolda duyduğum köpek sesleriyle ürktüğümde adımlarımın hızlandığı gibi.bir sağa bir sola basarım yürümeye başlayan bebek gibi.perdenin arasından sızan ışık kırılır vücudundan.dövülür gibi çarpar duvara en karanlık yerlerin sanki bir zambak gölgesi.erguvan kokuları gelir burnuma ve yüzüme sabahın ılıklığını andırır çıplaklığının rengi vurur.
bakamam!
az sonra kör olacağımı,bakmaya doyamadan öleceğimi de bile bile seyrederim çıplaklık.
çıplaksın...

beyoğlu

quantitatif
kaçarçasına yürürüm ana caddesinde.ferahlamak için ara sokaklarına kaçarım.sessizliği yakalamak zor oldukça.yatık kaldırımları ve sökük demirleriyle gündüzün karanlığını yaşatır bazı yerlerde.pencerenin pervazına dayanmış kalın ğögüslerin taşıdığı vücudun ağzından;
-gel konuşalım yakışıklı
-türküm,doğruyum,babamın oğluyum tümceleri dökülür...
şaşırırsın.birden nerde olduğunu idrak edemezsin.girdiğin sokak sade bir sokak değildir.hemen çıkmak istersin.anne şevkatini bulman zordur.kafanı kaldırana kadar kalabılağa karışırsın.birbirini tanımayan insanlar yürü aşağı,yukarı,sağa,sola.
birden bir ses çalınır kulağına
-özgürlük,halkların kardeşliği diye
başını yukarı kaldırdığında komünist partinin tabelasını görürsün.
sağda ağa camii çoğu zaman işemeye girersin.adımların yavaşlar,yorulursun,susarsın.köşedeki barda bir şeyler içersin.yorulursun kalabalık yorar seni sen kalabalığı yorarsın.sesler anlamını yitirir.aynı yerlere bastığını zannerdersin.
tünele doğru ferahlar cadde.insanlar da.kalabalığın ulaşamadığı yerler de vardır,sesin ulaşamadığı...piyona,gitar ve kadın kahkaları...
beyoğlu beyoğlu beyoğlu...

1 mayıs

quantitatif
1 mayıs işçinin emekçinin bayramı yıl 2006.sabah uyandığımda öyle çok dolu dolu bir haz duymasamda,dünyanın başka yerlerinde de benim gibi işçilerin kalkarak akıllarından aynı şeyleri geçiridiğini bilmek güzel bir şeydir.bu sabah dünyanın bütün ülkelerinde en büyük alanlarında işçilerin ve emekçilerin bayramı sloganlarla,şarkılarla,gösterilerle,pankartlarla,bayraklarla alana her rengin hakim olduğu;alana hakların,özgürlüğün,eşitliliğin,kardeşliğin renginin çalındığı bir ortamda kutlanacaktır.
bindiğim otobüste böyle şeyler düşünürken yüzlerine baktığım insanların aynı şeyleri düşünmediğini hissettim.başka başka şeylerin sıkıntısı vardı yüzlerideki çizgilerde.bir kaç kişinin konuştukları da apolitik şeylerdi(futbol,magazinsel haberler ya da gündelik şeylerdi)
az önce geçtiğim taksim meydanında yıllar önce yapılan eylemlerde olamamamın üzüntüsü ya da kapitalizmin askerleri tarafından öldürülen o malum bir mayıs.o zamanda olup ölmek de güzel bir şeydir belki.katlanamadiklarımızın bizi boğarak öldürmesinden iyidir.nefes alamamak.
öldükten sonra yaşam var mıydı?bence yok.bunu hissediyorum.kafasını göğe kaldırıp bulutlara bakarak az sonra yağmur yağacak diyen babamın hissetiği gibi ve hep yağmur yağardı.
bu hisseleri,düşünceleri,duyguları kaybetmemeği dilerek kutlu olsun 1 mayıs işçinin emekçinin bayramı.

sonu bilinen filmi izlemek

quantitatif
sonu bilinen filmi izlemek aslında bir film için saygıdeğer bir teşekkürdür.tabii ki bu sadece izleyiciyi farklı bir sonla şaşırtmak ve büyülemek istemeyen bir film için mümkün olur.zaten bu amaçlanmış bir filmde bence iyi bir film değildir.elbette ki bir filmin sonu önemlidir ama filmin sadece finali ile hatırlanması ki bu hatır zaman sonra yerini başka hatırlamalara bırakır bir anlamda çabuk tüketimle ilgili de olabir.şunu da belirtmeliyim ki başından sonuna kadar hatta yapım aşamasında ve sonrasında unutulmayan filmler esas kült yapımlardır ve değerli olanları bunlardır.kapitalist sistemin yıprattığı hem izleyiciyi hem de yönetmeni baltaladığı ve sadece kapital amaçlı filmler ancak sonu bilindiği ve izlendiği halde kötü bir izlenim yaratır.şu da bilinmelidir ki film yapmak bir sanattır.ve sadece hadi eğlenelim mantığla film izlemek saygısızlıktır.

kutsal seks

quantitatif
italya’da katolikler’in seks hayatının nasıl olması gerektiğini anlatan ‘sesso santo’ (kutsal seks) isimli bir kitap geniş yankı uyandırdı.evlilik öncesi ya da evlilik dışında cinsel ilişki, insanı cehenneme götüren bir günah. hatta evli çiftler de seks yaparken bazı kurallara uymak zorunda...
‘seks için seks insanı bağımlılığa, hastalıklara ve ölüme sürükler. cinsel ilişki çocuk sahibi olma isteğiyle bağlantılı olduğu zaman kabul edilebilir ve doğaldır, ama çiftin evli olması şarttır. evlilik öncesi ya da evlilik dışı her ilişki günahtır.’
bu sözler, italya’da geçtiğimiz günlerde katolik uzmanlarca yayınlanan ve tartışma konusu olan ‘sesso santo’ (kutsal seks) adlı kitapta yer alıyor. bir psikolog, bir jinekolog ve bir ilahiyatçı, kitapta katolik dinine uygun cinselliği tarif ediyor.
uzmanlara göre insanları tuzağa düşüren bu tür günahların ardında şeytan var. çünkü kural tanımayan tüm şeytani tarikatlar, cinsel günahlarla besleniyor. insanın etrafı tehlike dolu. erkek televizyonda gördüğü çıplak kadını izlerken, ya da mini etekli bir kadın, erkeklerin bakışlarını üzerinde topladığı an, nikahı zedeleniyor, günah işliyor.
kitaba göre sınır tanımayan zevk alma arzusu, insanı ruhunu yozlaştırıyor, insanın içindeki tüm iman ışıltısını söndürerek, kişiyi korkunç cehennem ateşi riskiyle karşı karşıya bırakıyor.
üç tür öpüşme
seks uzmanlarına göre tüm nedenlerin kökeninde üç tür öpüşme var.
bir; kardeşler, arkadaşlar arasında, yanağa, alna ve ele kondurulan yakınlar arasındaki öpüşme.
iki; nişanlılar arasında erotik olmayan ancak belirli bir mahremiyeti olan öpüşme.
üç; evliler arasında öpüşme. dudak ve dilin buluştuğu bu öpüşme için evlilik kesinlikle şart. bu öpüşmeyle iki kişinin ağzı da sayısız bakterilerle birlikte evleniyor.
oral ile anal seks gibi ‘erotik sapıklıklar’ ise kutsal seksin karşıtı ve hastalık kaynağı. eşin bedeni ya da cinsel organıyla oynamak bile ateşle oynamakla eşdeğer ve uçurumun kenarında yürüyüşe çıkmak gibi. ve bu tür yasak ilişkiler, onarılamayacak hasarlara yol açıyor. cinsel sapmalar yüzünden, kişide güvensizlik, suçluluk ve korku gibi bir zincirleme reaksiyon yaşanıyor. bunlar da da kürtaj, cinayet ya da intihar gibi vakalara sebep oluyor.
ancak kitap sadece bazı yasaklamalar getirmiyor, evli çiftlerin mutlu olması için bazı ipuçları da veriyor. diyelim erkek çok hızlı, kadın da yavaş, bu durumda soğuk suyun mucize yarattığı söyleniyor. ancak soğuk su içilecek mi, yoksa üzerlerine mi dökülecek belli değil.
cennet pozisyonu
katolik uzmanlar, doğum kontrol yöntemi kullanmadan güvenli bir seks pozisyonu da tavsiye ediyorlar. bu tür cinsel birleşmenin adı ‘cennet pozisyonu.’ erkek çıplak olarak sırt üstü yatıyor. ereksiyona başlayan penisi, kapalı bacaklarının arasına sıkıştırıyor. eşi çıplak üzerine yatıyor ve vücudunu yapıştırıyor. bu sırada çiftlerin, öpüşmesi, birbirlerine yumuşakca sarılmaları, sessizce birbirlerini izlemeleri ya da dua etmeleri serbest.
katolik kilisesi dar kafalı erkeklerle dolu
austin powers filminde baştan çıkarıcı felicity’yi canlandıran heather graham, katolik kilisesi’ni ‘cinselliği bastırmakla’ suçladı. amerikan talk dergisi’ne yaptığı açıklamada dini yıkıcı olmakla eleştiren heather graham, ‘katolik kilisesi, kadın cinselliğini şeytani olarak algılayan dar kafalı erkeklerle dolu. niye ben bu adamların söylediklerini yapacakmışım? gençlik yıllarımda din, bir ilişkinin nasıl olması gerektiği konusunda kafamı karıştırdı. içime kapanmıştım. reddedilir endişesiyle birilerinin çıkıp beni ikna etmesini bekledim’ dedi.

kaynak: hürriyet 04.01.2001

ibrahim hakkı erzurumlu

quantitatif
18 mayıs 1703’te erzurum’un hasankale ilçesinde doğdu. babası derviş osman, erzurum’un tanınmış kişilerinden. annesi hanife hatun’un soyu ise kendisini peygamber ilan eden islamiyet’in kurucusu muhammed’e kadar uzanıyor. ilk eğitimini babasından alan ibrahim hakkı, yedi yaşındayken annesini kaybetti. derviş osman, eşinin ölümünden sonra tillo’ya giderek burada yaşayan kadiri şeyhlerinden ismail fakirullah’ın müridleri arasına katıldı. ibrahim hakkı dokuz yaşındayken amcası ali efendi onu babasının yanına, tillo’ya götürdü.
ibrahim hakkı, tillo’da tefsir, hadis ve fıkıh eğitimi gördü. babasının arkadaşı molla muhammed al-suhrani’den astronomi ve matematik dersleri aldı. ibrahim hakkı, tasavvuftan edebiyata, dil, kelam ve ahlak konularından astronomiye kadar birçok eser veren ibrahim hakkı, 18. yüzyıl klasik islam kültürünün osmanlı’daki son temsilcilerinden biri sayılıyor.

kaynak,hürriyet pazar gazetesi, 28.05.2000

marifetname

quantitatif
ibrahim hakkı erzurumlu, 18.yüzyılda marifetname adında bir kitap yazmış. bu kitapta, "cinsel öğütler,kadın-erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiği hakkında bilgiler yer almaktadır.bunlardan bazıları aşağıdaki gibidir:
-yumurtası sıcak olmayan erkeğin sakalı olmaz
-erkek karısına üzüntülerini, kederlerini, düşmanlarını ve borçlarıyla alacaklarını söylememelidir.
-erkek, karısıyla şakalaşmalı, güldürücü sözler söylemeli. yalnız kadın kıyafetine girmeyip başka şekilde nezih eğlenceler yapmalı.
-kadının hainliğinden, aldatma ve tuzaklarından sakınmak lazım. çünkü hz. adem, eşi havva anamızın aldatmasıyla allah’a asi olmuştur.
-erkek, karısının öfkesi karşısında susmalıdır. ta ki kadın pişmanlık duyup kocasından özür dileyinceye kadar. çünkü kadın ruhen zayıftır. susma onu yener.
-erkek eşine rıfk ile muamele edecek, iyilikle idare edecek. çünkü kadın eğri kaburga kemiğinden yaradılmıştır, aklı ve dini eksiktir, kocasına sığınmıştır. güleryüzle sohbet için alınmıştır.
-karı kocasının her emrine itaatli olmalıdır.
-kadın sesini kocasının sesinden fazla yükseltmeyecek.
-karı kocasına merhaba efendim, hoş geldiniz demeli.
-kocası kapıdan içeri girince hemen ayağa kalkıp karşılamak.
yukarıda ki bilgilerden de anlaşılacağı gibi kadının nasıl toplumun gerisinde bırakıldığı ve şimdilerde de eskilerin söylediği şeylerin nerelerden beslendiği anlaşılmaktadır.

islami cinsel bilgiler

quantitatif
hacı mustafa rakım isminde bir zatın bundan tam 128 sene önce yayınladığı ‘‘mürşîd-i müteehhilîn’’, yani ‘‘evlileri irşad’’ isimli kitap islami cinsel bilgiler içeren bir kaynak olarak incelenebilinir.son zamanların gen haritası ile ilgili konulara da gönderme yaptığı yorumu yapılabilir ama biraz komik bir o kadar da ilginç bir saptana olur sanırım.h.m rakım efendi’nin yazdıklarını okurken bir kaç kelimenin anlamını saptamak gerekir.cima;dediği cinsel ilişki,veled;çocuk,er;erkek,meni;sperm demek.aşağıda hacı efendinin bu kunu ile ilgili bir kaç saptamasını okuyacaksınız:
cimaya bak veledini tanı
meyve ağacı altında cima edenin veledi zalim olur.
-cima sırasında konuşanın veledi dilsiz olur.
-yorganın altına girmeyip yıldızların altında cima edenin veledi münafık olur.
-başkalarının yanında cima edenin veledi hırsız olur.
-ister zorla, ister rızayla yapılsın, hamamda cima edenin veledi ahmak olur.
-ayın ilk gününde, on beşinde veya son gününde cima edenin veledi deli olur. ama ayın ilk günü sabaha yakın cima edenin veledi cömert olur.
-öğleden evvel ve sonra cima edenin veledi şaşı olur.
-ramazan bayramı gecesi cima edenin veledi anaya ve babaya ási olur.
hacı mustafa rakım’ın haftalık cima çizelgesi:
-pazartesi gecesi cima edenin veledi álim ve sofu olur.
-salı gecesi cima edenin veledi cömert ve şefkatli olur.
-çarşamba gecesi cima edenin veledi katil ve kavgacı olur.
-perşembe günü öğleden evvel cima edenin veledi álim olur ve şeytan o çocuktan kaçar.
-cuma namazından evvel cima edenin veledi ya cennete girer yahut şehid olur. cuma gecesi cima edenin veledi ise ibadetine düşkün, içten ve samimi olur.
son olarak hacı efendi’nin yaratılma(hamilelik) konusundaki görüşlerini bildiriyorum:
avratların ’uşaklık’ denilen rahimlere kese gibi birşeydir. bir parça et, biraz sinir ve biraz da damardır ve vücudun sağ tarafındadır. rahmin ön tarafında erin menisini çekmeye yarayan iki kanada benzer bir nesne bulunur. kanatların biri erin menisini avratın menisiyle karıştırır, öteki kanat da bu sırada içindekiler dökülmesin diye rahmin ağzını kapatır.
yaratma öncesinde ebeveyn cima eder. meni rahmin içine girince erkeğin menisi avratın her organına, her bir tüyünün dibine ve derisinin her bir noktasına kadar uzanır. kırk gün bu vaziyette bekler, sonra kan olur ve avratın rahmine iner.
derken, avratın rahminde vazifeli olan melekler meniyi ellerine alırlar. eğer veled yaratılmayacaksa rahme bir avuç kan atarlar, yok eğer yaratılacaksa ellerine bir miktar da toprak alırlar ve meniyi o toprak ile yoğururlar. bu toprak, doğacak olan çocuğun öldüğü zaman gömüleceği mezarın toprağıdır.
melekler hazırladıkları bu karışımı kırk gün sağ ellerinde tutarlarsa karışım çamur olur. sonra sol ellerine alırlar, bu defa kemik olur ve organlar ortaya çıkar. ilk ortaya çıkan kemik pazu kemiğidir ve kabirde en son çürüyen kemik işte budur. derken sırasıyla sağ elin şehadet parmağı, sol el ve ayaklar ortaya çıkar. dört gün sonra tam 248 edet kemik, sinirler, 360 adet damar ve damarlardan akan kan yaratılır. beşinci ve altıncı gün tüylerle tırnaklar ortaya çıkar. yedinci gün burunla ağız şekillenir. onuncu gün ise baş parmaktan içeriye ruh üfürülür’

bu yazıda murat bardakçı’nın metninden faydanıldı.

keklik gibi

quantitatif
keklik gibi kanadımı süzmedim,
murat alıp doya doya gezmedim,
bu kara yazıyı kendim yazmadım.

alnıma yazılmış bu kara yazı,
kader böyle imiş
ağlarım bazı
gönül eyy,sevenim eyy!

geceleri uyku girmez gözüme
zalim yastık diken oldu yüzüme
uyma dedim uydu eller sözüne

erdal erzincan’dan dinleyince bu türküyü şerbet içmiş gibi oluyorsunuz.

beyoğlunun gül suyu kokması

quantitatif
bilindiği üzere islamiyet dinin peygamberinin kutlu doğum haftası ile ilgili bir vakfın yapmış olduğu çalışma sonrası çok paralar verilip cdler,güll suyuları,bolanlar,güller hazırlanıp pazar mantığı ile sağa sola saçılarak ve bir de baş şişirici bir dinletiyle dağıtılması,geçenlerde rastladığım beyoğlunda kokusunu takip ederek bulduğum ve tiksindiğim şey.madem bu kadar yüce ve kutsal bir şeyden bahis edersiniz nedir bu sokak tezgahı mantığı.dünyaya gönderilen son peygamber olam kişiyi böyle mi anar oldunuz?kimler hangi matbaalar ya da tüccarların ceblerine paralar aktı.pazarda avazı çıktığı kadar bağıranlandan ne farkınız var.hoş zaten camii hocalarının pazarcılardan-din pazarlamalarından ne farkı vardır.

türküm doğruyum

quantitatif
ilkokulda beş yıl boyunca okutulan.artık hesabını siz yapın kaç sefer eder ama yine yıllar sonra aklımda sadece bu iki kelime kalan andımız.zorla öğretilen gencecik beyinlerimize,hücrelerimize kazınmaya çalışılan andımızın hikayeside vardır belki.aslında köşe başında ki camii hocasından dinlemek gerekir.belkide bir cuma vaazında anlatırlar.

söyleme ağlarım

quantitatif
söylenilen şeydir yüreği yakan.ve laf en sevdiğinden gelirse kavrulursun.küle dönersin.hatta ağlamak ateşi söndürür gibi bir etki de yaratsa sonraları katre katre çıkar dumanı.söyleme ağlarım.gözlerine bakamam.kalkar giderim.durmam buralarda.

aşk iki kişiliktir

quantitatif
yanlış hatırlamıyorsam küçük iskenderin bununla ilgili bir şiiri vardi.iki kişiden aşk,üç kişiden toplum oluşur.özgünce kitabında yer alır.hatta şöyle bir şey daha vardı;aşık oldum,ölü ve yaralıların ayısı belli değil.

kapıyı calan sen olmalıydin

quantitatif
vakti geldi.saat 09:30.bir saatten beri hazırlanıyorum.temiz çamışırlar giydim.dişlerimi iki kez fırçaladım.şimdi aralılarla camdan bakıyorum.az sonra sokağın başından saçları uçuşarak gelen yarim.gözlerinin içiyle gülerek el sallayacak bana.saat 09:45 huzursuzlanmaya başladım.zaten yavaş yavaş cadde de kalabalıklaşmaya başladı.bir sigara yaktım.bir sigara daha.saat 10:15.artık gelmeyecek gibi.telefondan da ulaşamadım.uyuklaya kalmışım.kapı vuruldu.heyecanlandım.hızlıca kapıyı açtım.açmaz olaydım.
gelen sen değildin.sanki kapıyı açan da ben değildim.kapıda ki kimdi bilmiyorum.gözlerim yandı.ağlayamadım.duyduklarım...
aahh,kapıyı çalan sen olmalıydın.

photographer

quantitatif
onunlayken bir toplum oluştarabilirsiniz.benim tanıdığım tek ve ilk fotoğrafçı.ve hayatımda olmasaydı neleri kaybedeceğimi aklıma getirmek bile istemiyorum.bizim gibi hayat görüşleri olan insanların sıkıştığı bu toplumda benim nefes almamı sağlayan şahsiyetlerdendir.onunla konuşurken küçük iskender’le,nazim hikmet’le,ahmet arif’le konuşursunuz sanırsınız.film seyrederken bernardo olur.dostum.kardeşim.hayallerimizin ışığında buluşacağmız günler yakındır umarım.güneşli günler göreceğiz...

özlemimsin

quantitatif
dün gece içtim,
kaçıncı sigara ve şarap bardağdı hatırlamıyorum.
ama sabah kaltığımda ağzım petrol kuyusu tadındaydı.
belki benzin de işmişimdir.
bazı geceler beraber yapardık,içerdik kusana kadar,
sevişirdik yorgunluktan gözlerimiz kapanana kadar.
uyandığmızda aynı tada yakın bir agızla uyanırdık
ama öpüşürdük.
doya doya,kana kana içerdim seni.
çok uzun zaman oldu sen gideli ve gelmeyeli.
ben sensiz kalalı sessizleştim daha da.
azaldım her gün,
gece.
ne kaldı.
sen kalan hayalimde,hayalimde kalan sen.
hasretimsin,özlemimsin.

yalnızlıga sarılmak

quantitatif
düşün beyaza dönmüş bir gece.ılık ılık esen rüzgarın sesi ve kulağına gelen melodiler.az önce izlediğin filmin sahnelerini düşünür;siyah zemine beyaz küçük yazılar akar gider gözlerinde televizyonun ekranından.bir hüzün dolar içeri pencerenden bir koku duyarsın yatağında geçen geceden kalma sevgilinden.bir saç teli,bir kaç toka ve başka başka, başkasına küçük sana büyük şeyler geçer eline.bakamazsın,sarılıp yatamazsın ki uyayabilesin.bir sigara yakarsın dumanı alevinden kırmızı.için yanar kırmızı kırmızı nefes alırsın.duvarında alabildiğine yalnızlık her yerine sarılır.gözlerin kapanır,beynin uyuşur ve gidersin...

brokeback mountain

quantitatif
büyük bir aşk öyküsü yine hüzünle biter bu filmde.belkide mutluluğu çok az bir farkla kaçırmışlardır.yine bir filmde geçer yıllar sonra buluşan bir çift arasında şöyle bir cümle;mutluluk aramızdan şöyle bir geçti.ayni şey bu filmdeki aşıklar arasında da olur.güzel bir doğada küçük bir çadırda başlayan ilişkileri,başkaları ile evlenmelerine rağmen devam eder.aslında aşkları her şeye rağmen devam eder.tutku dolu birliktelikler yetmemeğe başlar,birlikte yaşayabilirler ama toplumsal baskı buna izin vermez.arabaya binip giden bir adam ve onun ardından bakan başka bir adam.ateşin başında dururken gelip arkasından sarılıp ’atlar gibi ayakta mı uyuyorsun’derdi annem demişti sevgilisine,hatırlar az önce sarıldığı sevgilisinin ardından bakan adam.sonra sonra bir kart ölüm haberi.ve dolabında içinde kavga ettiklerinde kanları karışan gömlekleri ve güzel günler geçirdikleri brokeback dağı.filmde başka pek çok değinilmesi gereken şeyler vardır ama bence tam anlamıyla büyük bir aşkın yaşandığı bir öyküdür.
11 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol