kadınların istekleri bitmez.. hep tanrı ötesi birşeylerin arayışındalardır bir türlüde bulamazlar. tabi kadın adı üstünde bulamazlarsa yaratırlar.. üreme içgüdüsünden yola çıkaraktan en iyisi bunların olduğuna karar vermiş ve arayışlarını bu şekilde dillendirmişlerdir diyelim. hem olgun, hem yakışıklı, hem zeki, hemde anlayışlı. ulan tanrı bile bu kadar marifetli değil!
yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. sert ve
sağlam bir havanın estiği yere kaç! yalnızlığına kaç! sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın.onların göze görünmez öclerinden kaç!.. artık el kaldırma onlara! sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değil ki! nietzsche demiş.
sağlam bir havanın estiği yere kaç! yalnızlığına kaç! sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın.onların göze görünmez öclerinden kaç!.. artık el kaldırma onlara! sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değil ki! nietzsche demiş.
#1018413
bu entrysiyle beni inanılmaz şaşırtmış şaşırma yetimi kaybetmemişim benden filozof olur dememe sebep olmuş bilgiç. ırkçı yada inkarcı bir söylem içerisinde olmadığını bağır bağır ilan ederken tamamen ırkçı yada inkarcı bir söylem içerisinde olması epey şaşırtıcı. enteresan olan benim dilim kürtçe, ben kürdüm diyen bütün bir halkı yok sayıp alooo sizin diliniz yok lan salak mısınız, bak ben yok diyorum.. belgeler mi? siktirin hepsi sahte diyen bir bilgiç canlandırıyorum gözümde. bu söylemler bana hep türk solu ya da milli mücadele derneklerinde che, marx, lenin gibi kişilerin fotoğraflarıyla beraber attıkları sloganları anımsatır. malını türkten al paran pkkye gitmesin, en iyi kürt camında türk bayrağı asan kürttür ( camında türk bayrağı asmıyorsa potansiyel pkklidir.) buna benzer bir çok söylemden sonra biz marksistiz, biz solcuyuz, biz söyleyiz, asla faşist değiliz, ırkçı söylemlere karşıyız diyen o grupla bu tarz insanları ayırt edemediğim için üzgünüm. ama gerçekten görsel ve yazılı medyanın taraflı yazıları, insanların okumadan, araştırmadan, yada şartlanarak araştırmaları sonucu çıkan bu sonuçlar benim midemi yeterince bulandırmaya yetti. oturup tartışırmıyız? imkansız.. şartlanmış bilinçlerdir beni en çok korkutan.
( bu kadar yazmaya değer mi diye sorsam tabiki değmez diye cevap veririm kendime.. ama işte insan bazen susturamıyor kendini)
bu entrysiyle beni inanılmaz şaşırtmış şaşırma yetimi kaybetmemişim benden filozof olur dememe sebep olmuş bilgiç. ırkçı yada inkarcı bir söylem içerisinde olmadığını bağır bağır ilan ederken tamamen ırkçı yada inkarcı bir söylem içerisinde olması epey şaşırtıcı. enteresan olan benim dilim kürtçe, ben kürdüm diyen bütün bir halkı yok sayıp alooo sizin diliniz yok lan salak mısınız, bak ben yok diyorum.. belgeler mi? siktirin hepsi sahte diyen bir bilgiç canlandırıyorum gözümde. bu söylemler bana hep türk solu ya da milli mücadele derneklerinde che, marx, lenin gibi kişilerin fotoğraflarıyla beraber attıkları sloganları anımsatır. malını türkten al paran pkkye gitmesin, en iyi kürt camında türk bayrağı asan kürttür ( camında türk bayrağı asmıyorsa potansiyel pkklidir.) buna benzer bir çok söylemden sonra biz marksistiz, biz solcuyuz, biz söyleyiz, asla faşist değiliz, ırkçı söylemlere karşıyız diyen o grupla bu tarz insanları ayırt edemediğim için üzgünüm. ama gerçekten görsel ve yazılı medyanın taraflı yazıları, insanların okumadan, araştırmadan, yada şartlanarak araştırmaları sonucu çıkan bu sonuçlar benim midemi yeterince bulandırmaya yetti. oturup tartışırmıyız? imkansız.. şartlanmış bilinçlerdir beni en çok korkutan.
( bu kadar yazmaya değer mi diye sorsam tabiki değmez diye cevap veririm kendime.. ama işte insan bazen susturamıyor kendini)
içtik, şarkılar söyledik, kalamar getirttik şimdi rumuz pilis tiray egenin yanına geldik. kahvemizi içiyor kahkahalar atıyoruz. bu güzel günde bizimle beraber olan ve günümüzü dahada güzelleştiren bütün gelenlere bir kere daha teşekkür ediyoruz.
iki gündür facebook, gazate ve sözlüklerde sürekli önüme çıkan bir mektuptur. öncelikle aşşağıda mektubu sunalım
burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor, ya da “ben pkk’lıyım, seni vururum” diye tehdit ediliyoruz. can ve mal güvenliğimiz sıfır. kimse vergi vermiyor, elektrik-su vb. faturalar ödenmiyor.
herkese ayda 150 tl çocuk parası (ki çocuk başına), çocuk ultrasonda görüldüğü andan itibaren de mama ve bez parası ödeniyor.
okula giden her çocuğa devlet harçlık veriyor, harçlık gecikince anneler okulu basıp çocukları okuldan almakla tehdit ediyor.
o çocuklar ne yapıyor peki? üzerlerinde üniformaları, ellerinde pkk bayrakları ile dtp mitingine gidiyor. herkese, eksin ya da ekmesin, toprak yardımı yapılıyor (ki zaten kimse ekmiyor ya).
bu yardımda sadece beyana
bakıyorlar. adam 5’i 50 yazdırabiliyor. van’da dağıtılan paraya bakınca, göl bile tarım arazisine sayılsa
az gelir. her cuma kaymakamlık elden nakdi para dağıtıyor.
buralarda tek vergi verenler devlet memurları... insan içinden ve de dışından lanetler okuyor.
(bu yazıyı herkese dağıtın, bilinsin. neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini!)
sevgiyle kalın!
<fatih>
bu mektupla alakalı doğru yada yanlış çok enteresan yorumlar okudum. bazıları evet doğrudur, ben biliyorum diye çığırırken diğer kısım ise bunun aslı yoktur, böyle bir şey söz konusu olamaz diye bağırmakta.
yakın zamanda doğuda zorunlu görev yapan bir doktor arkadaşımla konuşmuştuk. kendisi psikiyatriydi bir zamanlar. bana ’’ canım burdaki insanlar korkuyorlar, güvenemiyorlar.. güven sorunu yaşıyorlar.. bundan dolayı burada görev yapmak zor.. kabullenmeleri biraz zaman alıyor fakat kabüllendiklerinde seni baş tacı yapıyorlar.. akşam yemeğime kadar getiriyorlar.. öylede bir sahiplenme yönleri var’’ demişti.
bu yazıyı okuyunca aklıma onun ve diğer zorunlu görev yapan öğretmen arkadaşlarımın söyledikleri geldi. hatta diyarbakırda görev yapan amcamın söyledikleri geldi. hepsinin ortak söylemleri oldu. çoğu ’’korkuyorlar, güvenemiyorlar’’ kelimelerini kullanmıştır. onları boşverelim birde gidip görmek, onlarla kısa bir süre içinde olsa tanışmak, onları yaşamak zaten size yeterince durumu açıkladığına inanıyorum.
sevgili doktorumuz ’’burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor’’ diye başlamış cümlesine.. ne zamandır işi görülmeyen bir insan yetkililere gitmemesi, sesini çıkarmaması, tepki vermemesi doğal karşılanmaya başlandı ki? ’’çalışmayana ses etmeyin’’ bilinci taşımalıyız.. koyun muyuz lan biz? evet evet koyunuz.. ses çıkarmayı bilmiyoruz.
’’herkese ayda 150 tl çocuk parası alıyor’’ demiş. dört çocuklu bir ailenin aylık geliri 600tl yani. eh bide okul masrafı var.. salak bu insanlar... niye mutlu değiller? doğudan iş olanağı olan şehirlere neden göç ediyorlar? neye dayanmış, nasıl bir araştırma sonucunda bunu söyleyebilmiş? aklım almıyor.
’’neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini’’ bu ise en acısı.. işini iyi yapmadığın için kaymakama gitmelerinden şikayetçi olan doktor ağbeymiz bunları çalışmamakla suçluyor. iş olanaklarını ele almadan, ordaki koşullarını düşünmeden.
daha fazla yorum yapmak istemiyorum aslında.. cidden nifak tohumları serbeştiren görüşleri epey etkili olabilir bilmeyen insanlar için.
farklı doğularda bulunup, farklı görüşlerimiz varmış herzamanki gibi..
hala şaşkınım..
burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor, ya da “ben pkk’lıyım, seni vururum” diye tehdit ediliyoruz. can ve mal güvenliğimiz sıfır. kimse vergi vermiyor, elektrik-su vb. faturalar ödenmiyor.
herkese ayda 150 tl çocuk parası (ki çocuk başına), çocuk ultrasonda görüldüğü andan itibaren de mama ve bez parası ödeniyor.
okula giden her çocuğa devlet harçlık veriyor, harçlık gecikince anneler okulu basıp çocukları okuldan almakla tehdit ediyor.
o çocuklar ne yapıyor peki? üzerlerinde üniformaları, ellerinde pkk bayrakları ile dtp mitingine gidiyor. herkese, eksin ya da ekmesin, toprak yardımı yapılıyor (ki zaten kimse ekmiyor ya).
bu yardımda sadece beyana
bakıyorlar. adam 5’i 50 yazdırabiliyor. van’da dağıtılan paraya bakınca, göl bile tarım arazisine sayılsa
az gelir. her cuma kaymakamlık elden nakdi para dağıtıyor.
buralarda tek vergi verenler devlet memurları... insan içinden ve de dışından lanetler okuyor.
(bu yazıyı herkese dağıtın, bilinsin. neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini!)
sevgiyle kalın!
<fatih>
bu mektupla alakalı doğru yada yanlış çok enteresan yorumlar okudum. bazıları evet doğrudur, ben biliyorum diye çığırırken diğer kısım ise bunun aslı yoktur, böyle bir şey söz konusu olamaz diye bağırmakta.
yakın zamanda doğuda zorunlu görev yapan bir doktor arkadaşımla konuşmuştuk. kendisi psikiyatriydi bir zamanlar. bana ’’ canım burdaki insanlar korkuyorlar, güvenemiyorlar.. güven sorunu yaşıyorlar.. bundan dolayı burada görev yapmak zor.. kabullenmeleri biraz zaman alıyor fakat kabüllendiklerinde seni baş tacı yapıyorlar.. akşam yemeğime kadar getiriyorlar.. öylede bir sahiplenme yönleri var’’ demişti.
bu yazıyı okuyunca aklıma onun ve diğer zorunlu görev yapan öğretmen arkadaşlarımın söyledikleri geldi. hatta diyarbakırda görev yapan amcamın söyledikleri geldi. hepsinin ortak söylemleri oldu. çoğu ’’korkuyorlar, güvenemiyorlar’’ kelimelerini kullanmıştır. onları boşverelim birde gidip görmek, onlarla kısa bir süre içinde olsa tanışmak, onları yaşamak zaten size yeterince durumu açıkladığına inanıyorum.
sevgili doktorumuz ’’burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor’’ diye başlamış cümlesine.. ne zamandır işi görülmeyen bir insan yetkililere gitmemesi, sesini çıkarmaması, tepki vermemesi doğal karşılanmaya başlandı ki? ’’çalışmayana ses etmeyin’’ bilinci taşımalıyız.. koyun muyuz lan biz? evet evet koyunuz.. ses çıkarmayı bilmiyoruz.
’’herkese ayda 150 tl çocuk parası alıyor’’ demiş. dört çocuklu bir ailenin aylık geliri 600tl yani. eh bide okul masrafı var.. salak bu insanlar... niye mutlu değiller? doğudan iş olanağı olan şehirlere neden göç ediyorlar? neye dayanmış, nasıl bir araştırma sonucunda bunu söyleyebilmiş? aklım almıyor.
’’neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini’’ bu ise en acısı.. işini iyi yapmadığın için kaymakama gitmelerinden şikayetçi olan doktor ağbeymiz bunları çalışmamakla suçluyor. iş olanaklarını ele almadan, ordaki koşullarını düşünmeden.
daha fazla yorum yapmak istemiyorum aslında.. cidden nifak tohumları serbeştiren görüşleri epey etkili olabilir bilmeyen insanlar için.
farklı doğularda bulunup, farklı görüşlerimiz varmış herzamanki gibi..
hala şaşkınım..
vayyy böyle bir hastalık varmış dediğim durumdur.
bu kişiler, kişisel ego ideallerine sahiptir. yani toplumsal faydadan çok bireysel çıkarları ön planda tutar ve kişisel egolarını tatmin edemedikleri zaman kendilerini kötü hisseder.
entel bunalımı mutluluk hormonu denilen serotoninin az salgılanması sonucu ortaya çıkar. bu kişiler her şeyi entelektüelize ettiği için kontrolü kaybettikleri zaman bunalıma girer ve depresyonun derinliklerinde boğulmamak için konferanslar verir, şiirler, yazılar yazar.
bunalımdaki entellektüeller, depresyonla mücadelede egolarını patlatarak yol alır. karşı tarafta hayret duygusu uyanması, ünlü kişileri etkilediklerini görmeleri onların psikolojik gıdalarıdır. en büyük tutkuları en akıllı, en yetenekli, en ityi olduklarına inanmalarıdır. bu rahatsızlığı yaşayan kişiler depresyonu örtülü yaşarlar
bütün insanlık entel bunalımında diyebiliriz o halde. çünkü herkes kendisini en akıllı, en bilgili, en iyisi olduğunu düşünür..
bu kişiler, kişisel ego ideallerine sahiptir. yani toplumsal faydadan çok bireysel çıkarları ön planda tutar ve kişisel egolarını tatmin edemedikleri zaman kendilerini kötü hisseder.
entel bunalımı mutluluk hormonu denilen serotoninin az salgılanması sonucu ortaya çıkar. bu kişiler her şeyi entelektüelize ettiği için kontrolü kaybettikleri zaman bunalıma girer ve depresyonun derinliklerinde boğulmamak için konferanslar verir, şiirler, yazılar yazar.
bunalımdaki entellektüeller, depresyonla mücadelede egolarını patlatarak yol alır. karşı tarafta hayret duygusu uyanması, ünlü kişileri etkilediklerini görmeleri onların psikolojik gıdalarıdır. en büyük tutkuları en akıllı, en yetenekli, en ityi olduklarına inanmalarıdır. bu rahatsızlığı yaşayan kişiler depresyonu örtülü yaşarlar
bütün insanlık entel bunalımında diyebiliriz o halde. çünkü herkes kendisini en akıllı, en bilgili, en iyisi olduğunu düşünür..
şiddet eğilimi hatta ruh hastası olan bir toplum yetişiyor.. epeyde kök salarak büyüyor.. aferim bize! hayır.. aferim size!
yazdığı entryi okudum.
gazı atıp insanları öldürenler işte bu zihniyetteydi. cezaevlerinde yatan erkeklere tecavüz edenler işte bu zihniyetteydi. erkek çocuklarının kıcına jop sokanlar bu zihniyetteydi. kendi bokunu yedirenler bu zihniyetteydi. ailelerin yanında çocuklarına tecavüz edenlerde bu zihniyetteydi. daha sayayım mı? saymayayım.. yoruldum.. yazdıklarımdan ben tiksiniyorum..
güzelim, canım.. sen kapat burnunu vazifeni yap.
gazı atıp insanları öldürenler işte bu zihniyetteydi. cezaevlerinde yatan erkeklere tecavüz edenler işte bu zihniyetteydi. erkek çocuklarının kıcına jop sokanlar bu zihniyetteydi. kendi bokunu yedirenler bu zihniyetteydi. ailelerin yanında çocuklarına tecavüz edenlerde bu zihniyetteydi. daha sayayım mı? saymayayım.. yoruldum.. yazdıklarımdan ben tiksiniyorum..
güzelim, canım.. sen kapat burnunu vazifeni yap.
(bkz: şiddet eğilimi)
(bkz: takıntı)
(bkz: tecavüz istemi)
(bkz: öğrenmeye açık olmama)
ee şimdi soralım efendim. siz hasta mısınız?
(bkz: takıntı)
(bkz: tecavüz istemi)
(bkz: öğrenmeye açık olmama)
ee şimdi soralım efendim. siz hasta mısınız?
bu manşet altında habertürkün yayınladığı fotoğrafa tepkiler yağdırmışlar. yağdırılan tepkilere biraz göz gezdirdim. enteresan tepkiler yer alıyor.
’’niye ölenin fotoğrafı var, öldürenin yokmuş. mahremmiş. çocuklar görebilir, psikolojileri bozulabilirmiş.’’
saymışlarda saymışlar.kıyamam..çocukların gözlerini gerçeğe karşı kapatsınlar.. kanlar içinde olan bir kadının çıplaklığını sorgulayalım topluca.. neden?
merak ettiğim konuya değineyim hemencicik.
hergün tvlerde olan diziler, kuzey güneyler, fatmagülün suçu neler, yaprak dökümleri ve bunun gibi bir ton diziyi izlerken sevgili ev kadınlarımız ( pardon.. köşe yazarlarımız, sanatçılarımız, düşünürlerimiz) manşet adı altında verilen fotoğrafın vahşetine değinmişler..
biz kendi korkularımız, görmek istemeyeceklerimiz görmemezlikten geliyoruz sürekli zaten.. yine aynı yoldayız.. yaşanan durumun acı olmasından öte niye tüm çıplaklığı ile karşımızda diye tepki veriyoruz.bunu fotoğraflayıp manşet yapmışlar ki her gün yaptıkları manşetler arasında en gerçekçi olanıdır bu.
bütün çıplaklığı ile, bütün gerçekçiliğiyle manşetteydi bugun. sorulacak şey neden o fotoğrafın çekildiği değildir, neden öyle bir durumu yaşadığımızdır.
yani gerçeğin kendisi.
’’niye ölenin fotoğrafı var, öldürenin yokmuş. mahremmiş. çocuklar görebilir, psikolojileri bozulabilirmiş.’’
saymışlarda saymışlar.kıyamam..çocukların gözlerini gerçeğe karşı kapatsınlar.. kanlar içinde olan bir kadının çıplaklığını sorgulayalım topluca.. neden?
merak ettiğim konuya değineyim hemencicik.
hergün tvlerde olan diziler, kuzey güneyler, fatmagülün suçu neler, yaprak dökümleri ve bunun gibi bir ton diziyi izlerken sevgili ev kadınlarımız ( pardon.. köşe yazarlarımız, sanatçılarımız, düşünürlerimiz) manşet adı altında verilen fotoğrafın vahşetine değinmişler..
biz kendi korkularımız, görmek istemeyeceklerimiz görmemezlikten geliyoruz sürekli zaten.. yine aynı yoldayız.. yaşanan durumun acı olmasından öte niye tüm çıplaklığı ile karşımızda diye tepki veriyoruz.bunu fotoğraflayıp manşet yapmışlar ki her gün yaptıkları manşetler arasında en gerçekçi olanıdır bu.
bütün çıplaklığı ile, bütün gerçekçiliğiyle manşetteydi bugun. sorulacak şey neden o fotoğrafın çekildiği değildir, neden öyle bir durumu yaşadığımızdır.
yani gerçeğin kendisi.
güzel şey tabi. yalnız günümüzdeki sevgi anlayışıyla sevmek ve sevilmek değil. çıkarsız, bencillikten arınmış bir sevgi en güzeli. sevmek sevdiğinin sevindiğine sevinmektir diyelim ve böyle sevip sevilelim.
13 gün sonra askere gidecek arkadaşımızdır. bizler sırtımıza alıp en büyük asker bizim asker diye bağır bağır bağırmak isterdik fakat fiziksel gücümüz buna elverişli değil. bol bol mektup yazarız eskilerin anısına.
gecenin son saatlerinden aklımda kalanlar.
- rumuz pilis tiray egen: evlen artık abi gençlerin önünü aç.
- independence : kimle evleneyim?
- rumuz pilis tiray egen : bir karıyla.
- rumuz pilis tiray egen: evlen artık abi gençlerin önünü aç.
- independence : kimle evleneyim?
- rumuz pilis tiray egen : bir karıyla.
herkes doğal ( soyunuk) gelirse fotoğraf çekeceğim zirve olacaktır. sonrasında porno sitelerinde mi yayınlarız bilemiyorum.
17 yaşında komünist manifestoyu okuyup, sonrasında çocukları ve eşi desteğiyle üniversiteye gidip mezun olmuş ve tarih profesörü olarak hayatına devam etmiş howard zınn’ın yazdığı marxın dönüşü karl marxın hayatını anlatan fakat pek gerçekliğe dayanmayan müthiş bir oyun. yönetimi ve oyunculuğunu üstlenen genco erkal tarafından türkiyede dostlar tiyatrosunda sahnelenmiş ve kesinlikle izlenilmeye değer oyun.
-sus olric düşünüyorum.
-düşünmek ne haddinize efendim.
-descartes düşündükçe var oluyor.
-o düşündükçe var olur, siz yok olursunuz efendimiz.
-düşünmek ne haddinize efendim.
-descartes düşündükçe var oluyor.
-o düşündükçe var olur, siz yok olursunuz efendimiz.
bizim dilimizdeki anlamı ipnedir. harika insanlardır. zararsız, eğlenceli, konuşkan. onlarla sabaha kadar içip kendinizi teslim edebilirsiniz. bir kadın gibi sinirlenip triplere girmez, bir erkek gibi size saldırmazlar. toplumun dışladığı insanlardır ama hiçte dışlanmayı haketmemişlerdir. en iyi dostluklar gaylerle başlar!
rakı sofrası kuramadık, balıklarımız, rokamız, salatalarımız yoktu tabi.. birayla başladık ve iki kadeh rakı eşliğinde çok keyifli saatler geçirdik. ben karga sesimle yine sahnelerde yer alıp insanlara işkenceler yaptım. mariomusunsen, zerdust boabdil , goshenit ve nickini bilmediğim bilgiçlerimiz sahnede göbek attılar. independence alkolü bıraktı ve alkolsüz sarhoş oldu kartalkalkardalsarkar yerinden kalkmadan, bağır bağır şarkılarımıza eşlik etti. deli gibi rakı içme isteğim dindi mi? sanmam.. ama birazdaha erteleyebileceğim sayelerinde bu isteğimi! sağolun, varolun!
verdiğim oy aldığım oyları geçmiş bulunmakta. herkesi sever, herkesi sayar, herkesin hakkını veririz!
her zirvemiz gibi bu zirvemizde güzel geçmiştir. öyle güzel geçmiştir ki pazar günü saat:15:00’da eve varmış, 16:00’da uyumuş, bugün saat : 06:00’da uyanmama sebep olmuştur. gecenin en eğlendirici yanı indy’nin bir kişi üzerine oynamaya yeltenip kendisini sohbetin tam noktası yapmasıdır. en son ’’yeter benim üzerime değil ulan’’ demesiyle son bulmuştur. mariomusunsen’in doğum gününüde iki gün önceden kutlamıştık. tekrardan kendisine sağlıklı, mutlu, huzurlu, aşklı, paralı yıllar diliyorum. son olarak bizlere güzel saatler yaşatan bilgiçlerimize ve bizi çok güzel misafir eden rumuz pilis tiray egen’e teşekkür ederim.
not: mutant ve diğer bilgiçlerimizin gelememesine üzüldüm. bunu başka bir zaman başka bir şekilde telafi edelim.
not: mutant ve diğer bilgiçlerimizin gelememesine üzüldüm. bunu başka bir zaman başka bir şekilde telafi edelim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?