doğu da görev yapan bir doktorun mektubu

nys
iki gündür facebook, gazate ve sözlüklerde sürekli önüme çıkan bir mektuptur. öncelikle aşşağıda mektubu sunalım

burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor, ya da “ben pkk’lıyım, seni vururum” diye tehdit ediliyoruz. can ve mal güvenliğimiz sıfır. kimse vergi vermiyor, elektrik-su vb. faturalar ödenmiyor.
herkese ayda 150 tl çocuk parası (ki çocuk başına), çocuk ultrasonda görüldüğü andan itibaren de mama ve bez parası ödeniyor.
okula giden her çocuğa devlet harçlık veriyor, harçlık gecikince anneler okulu basıp çocukları okuldan almakla tehdit ediyor.
o çocuklar ne yapıyor peki? üzerlerinde üniformaları, ellerinde pkk bayrakları ile dtp mitingine gidiyor. herkese, eksin ya da ekmesin, toprak yardımı yapılıyor (ki zaten kimse ekmiyor ya).
bu yardımda sadece beyana
bakıyorlar. adam 5’i 50 yazdırabiliyor. van’da dağıtılan paraya bakınca, göl bile tarım arazisine sayılsa
az gelir. her cuma kaymakamlık elden nakdi para dağıtıyor.
buralarda tek vergi verenler devlet memurları... insan içinden ve de dışından lanetler okuyor.
(bu yazıyı herkese dağıtın, bilinsin. neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini!)
sevgiyle kalın!
<fatih>


bu mektupla alakalı doğru yada yanlış çok enteresan yorumlar okudum. bazıları evet doğrudur, ben biliyorum diye çığırırken diğer kısım ise bunun aslı yoktur, böyle bir şey söz konusu olamaz diye bağırmakta.

yakın zamanda doğuda zorunlu görev yapan bir doktor arkadaşımla konuşmuştuk. kendisi psikiyatriydi bir zamanlar. bana ’’ canım burdaki insanlar korkuyorlar, güvenemiyorlar.. güven sorunu yaşıyorlar.. bundan dolayı burada görev yapmak zor.. kabullenmeleri biraz zaman alıyor fakat kabüllendiklerinde seni baş tacı yapıyorlar.. akşam yemeğime kadar getiriyorlar.. öylede bir sahiplenme yönleri var’’ demişti.

bu yazıyı okuyunca aklıma onun ve diğer zorunlu görev yapan öğretmen arkadaşlarımın söyledikleri geldi. hatta diyarbakırda görev yapan amcamın söyledikleri geldi. hepsinin ortak söylemleri oldu. çoğu ’’korkuyorlar, güvenemiyorlar’’ kelimelerini kullanmıştır. onları boşverelim birde gidip görmek, onlarla kısa bir süre içinde olsa tanışmak, onları yaşamak zaten size yeterince durumu açıkladığına inanıyorum.

sevgili doktorumuz ’’burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor’’ diye başlamış cümlesine.. ne zamandır işi görülmeyen bir insan yetkililere gitmemesi, sesini çıkarmaması, tepki vermemesi doğal karşılanmaya başlandı ki? ’’çalışmayana ses etmeyin’’ bilinci taşımalıyız.. koyun muyuz lan biz? evet evet koyunuz.. ses çıkarmayı bilmiyoruz.

’’herkese ayda 150 tl çocuk parası alıyor’’ demiş. dört çocuklu bir ailenin aylık geliri 600tl yani. eh bide okul masrafı var.. salak bu insanlar... niye mutlu değiller? doğudan iş olanağı olan şehirlere neden göç ediyorlar? neye dayanmış, nasıl bir araştırma sonucunda bunu söyleyebilmiş? aklım almıyor.

’’neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini’’ bu ise en acısı.. işini iyi yapmadığın için kaymakama gitmelerinden şikayetçi olan doktor ağbeymiz bunları çalışmamakla suçluyor. iş olanaklarını ele almadan, ordaki koşullarını düşünmeden.

daha fazla yorum yapmak istemiyorum aslında.. cidden nifak tohumları serbeştiren görüşleri epey etkili olabilir bilmeyen insanlar için.

farklı doğularda bulunup, farklı görüşlerimiz varmış herzamanki gibi..

hala şaşkınım..


zotac
bu gibi durumlarda doktor amcanın öncelikle çıkıp canlı yayınlarda, evet aslı var ben yazdım, götten uydurulmuş bir mektup değil bu, yaşayıp da yazdım demesi lazım ki, propoganda amacı ile yazılmadığını bilelim.
ha hikayedeki doktor amcam çıkıp bunu açıkladığında da adama sormazlar mı?

"ulan doktor amcam benim, senin yaşın kaç bilmiyorum ama, devlet bugüne kadar o bölgede kürt de bizim canımız söylemini laf da değil de, eylem kısmında gösterseydi, oradaki cahil veya bilgili kesimi, pkk terör örgütüne karşı kendi kaderleri ile yüzyüze bırakmasaydı, sahiplenseydi, sktirin gidin lan bu insanlar benim, size düşmez sahiplenmek deseydi, ve ordaki insanlar acaba o silahların tehdidi altında, mecbur kaldığı için, sahipsiz kaldığı için, pkk ye yakınlaşıp da, devlete küsmeseydi, acaba sen bugün bunları yine yazabilir miydin? keşke devlet taa ilk başından bu yana, pkk ile mücadelesinde ne kadar kararlı olduğunu gösterseydi de, siz benim insanımsınız, sizin kılınıza kimse dokunamaz deseydi, sen bunları yazabilir miydin amcam benim?

mesudiye
okuduktan sonra bu doktorla ilgili vardığım sonuç şu. bu doktor askerden daha asker kafalı. hal böyle olunca her ne kadar memleketin en ücra noktalarında görev yapsa da beraber yaşadığı insanların sorunlarını anlamaktan uzak.

o değil de şu memleket biraz demokratikleşse geçmişin acılarıya yüzleşebilecek cesarete sahip olsa da doğuda askerlerin ya da askerden daha asker kafalı sivillerin yaşadıklarının yanında bir de o bölgenin insanlarının yaşadıklarını öğrense bu memleket.

siz batılı çağdaş türkler siz 12 yaşınızda 13 kurşunla ölmek nedir bilir misiniz?

ya da odun toplamak için dolaşırken kafanıza havan topu geldi mi? anneniz cesedinizin parçalarını eteğine toplamak zorunda kalmamıştır zaten.

ya da pkk’nin lojistik desteğini kesmek adına bir gece ansızın köyünüz yakıldı mı? büyükşehirlerin varoşlarında işsiz kaldınızmı ya da parçalanmış ailelerin yaşadığı sıkıntıları bilir misiniz?

taş atmanın bedeli olarak 14 yıl ceza da almamışsınızdır, zaten siz neden taş atacaksınız ki sizi karşı doğrultulmuş bir namlu yok çünkü.

bu doktor! bence doğuda gördüğü insanları dağda çoban şehirde şark çıbanı saymaktan öteye gidememiş. bende memleketin en doğusuna gitmiş bir insan olarak şunu söyleyebilirim ki birkaç kendini bilmezin dışında kimse kimseyi tehdit etmez oralarda. birkaç kişiden yola çıkarak milyonlarca insanı genelleyen bir insanın doktorluğu da o bölgeye fayda getirmez zannımca.

not:doktor demişken aklıma geldi 1995 yılında bir yaz günü doğuda bir hastane koridorunda bir babanın kucağında alnından vurularak öldürülmüş 4-5 yaşlarındaki çocuğunun o görüntüsünden sonra doğuda hiçbir şeyin batıdaki gibi olmasını beklemiyorum.
independence
ben henuz cocukken(ben de bir zamanlar cocuktum, valla!) tan gazetesi vardi. bir gun bir haber yayinlami$ti man$etten;

"sakalli bir bebek dogdu, 3 gun sonra kiyamet kopacak dedi ve öldü."

haber tam olarak bu $ekildeydi ve inan bana o haber bu mektuptan daha inandiriciydi.

yalniz garip ve rahatsiz edici olan mektup ve icerigi degil, mektubun kafaniza yatan kismini ele$tirip diger taraflarini yok saymak.

doktor beyimiz demi$ ki "birisinin i$ini halletmezsen hemen kaymakama gidiyorlar."

lan nereye gidecek, ba$bakanliga mi? bulundugun yerin devlet ayagi kaymakam i$te, oraya gidecek adam zaten. bu kisim ele$tiriliyor, yani bu kisma kadar mektup dogru olarak du$unuluyor ancak daha sonrasinda mektup ile alakali "sahte" raporu veriliyor. ee neden yarisi dogru da yarisi yanli$ bu mektubun? adam i$ini yapmami$ ve halk kaymakama gitmi$ $ikayet icin, bu kismina kadar dogru ama cocuk ba$ina 150 lira devlet maa$i okul yardimi falan hepten yalan. ne sikimden i$ lan bu?

yazi yalansa ba$tan sona yalandir, ba$ini ayri tut kicini ayri tut zihniyeti egemen durumdayken neyin hesabini yapiyoruz ki biz hala.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol