confessions

emma the gold one

- Yazar -

  1. toplam entry 928
  2. takipçi 1
  3. puan 31225

her gün icecegim

emma the gold one
bayağı eski bir dengesiz herifler parçası. punk ritmiyle ilk etapta kulağa pek eğlenceli gelse de vokal ve sözler bakımından hüzün yaratır. o pis pis gülüş de saudade işte.

yalan gülüşler bunlar
biliyorum bu sahte duruşlar
geçecek ben arkamı dönünce
bitecek sen eskiye dönünce
eksik olan bişeyler var
biyerde ve hala olmayan
anlamsız gözükse de sana
benim canımı çok acıtan

her gün içeceğim
ve sana pis pis güleceğim
her gün eğleneceğim

takılıp düşerken sen
beni yukarı çekersen
belli mi
gene de inanamam ben sana
arkamdaydın gördüm seni
yakamı bırakmayan ellerin
hiç pas tutmayan o sözlerin
aşağı atarken kendimi
yakışır itersen sen beni

her gün içeceğim
ve sana pis pis güleceğim

zargana

emma the gold one
zargana, betty, koma ve ismet’in kitabı. rita’nın da belki biraz ama helenistik sütunlara yapıştırılmış greenpeace afişlerini sevmeyiz biz. ’’berlin berlin’’ diye şarkılar söyleten bir kitap olduğunu da eklemeliyim ama zargana ve betty gitmez berlin’e bir daha.
bir de hani kırk kere okuyup rahiplerin elindeki holy biblelara çevirdiğiniz kitaplar vardır: the quotes books. eskir kenarları, sayfaları kopar dökülür falan. onlardan biri zargana. bu anlamda hakan günday’ın veriminden sözetmeye gerek yok zaten de alıntılamazsak ayıp olacak kısımlar var biraz:

* insandı ve bir aklı vardı. ikisi bir araya gelince atom bombası ortaya çıkmıştı.
* cahil ile anarşist arasındaki fark tüy kadardır. o aradaki tüyün üzerinde durur bütün okunan kitaplar.
* bilemezdi rimbaud, bir çocuğun övgüler yağdırdığı acımasız adamlara benzemek için günün birinde kentin dışındaki terk edilmiş iki katlı bir binayı ateşe vereceğini.
* insanlar uyurken evlerine hırsızları yollayan hayattır. insanlar ölüyken paralarını işletenlerse şirketler. ikisi de durmaz.
* demirperdeyi aralayıp bakanlara ellerindeki fındıklı çikolataları gösteriyorlardı. kimin nereye sıkıştığı, duvarın hangi yakasının berlin olduğu belli değildi.
* tekrar kapattı gözlerini. görülecek bir şey olmadığını on ikinci yaşında anladı.
* görüşlerini satan herkesi kurşuna dizmek istiyorum.
* zargana ile rita ise iki sevgiliden çok, helenistik bir sütun üzerine yapıştırılmış bir greenpeace afişini andırıyorlardı.
* çocuklar karşılıklı susarken sıkılmazlar.
* bir girdabın içinde usulca dolaşmak çıkış yolunu bulmanın en kolay yöntemidir.
* zamanın olmadığı yerde geç kalmak da yoktur.
* dürüstlüğünden şüphe edilen zekinin içindeki şeytanın omzuna dokunarak onu uyandıracak elin tek sahibi aptaldı. ... aptallık bir acımasızlık radarıydı.
* sadece et yığınları kendini asar. sadece onlar bileklerini keser ya da ilaçla ölmeye çalışır. kafaya ateş etmek! işte yapılması gereken bu! sadece düşünmekten yorulanlar beyinlerini öldürmek için şakaklarına dayarlar namluları. ... sadece düşünenler deler kafatasını.

piç

emma the gold one
güldürürken düşündüren falan değil düpedüz kahkahalar attırırken ağlatan bir kitap piç. facebook tripli sitelerde ’’piçlik kanımızda var yea’’ türevi iletilerle profillerini bezeyenlere ’’hığhığ. canım benimsin sen.’’ diyenlerdenseniz hiç okumayın bu kitabı, çok şiddetli izleri olabilir hayatınızda.
okurken ’’doğru diyosun be abi de n’apalım?’’larla hafif hafif gülerken, facebook piçlerinden değil de günday’ın piçlerinden olmanın biraz da anlaşılmış olmakla ilgili kıç kalkmasını yaşarken sonunu okumak kafadan bir hafta ağız açmamaya sebep olabiliyor. abarttığımı düşünmeyin rica ederim.
günday’ın güzelliği burda biraz galiba, kitlesini asla sınırlamıyor söylemlerinde, ancak bir kitle oluşuyor sürekli ’’yeni bir şey yazsın’’ diyen. durup dururken ’’adam yazsa da okusak ya..’’ diyen. çok ekstrem öğelerden bahsetmediği açık da şerbeti nerde çözebilsem... hakan günday olurum zaten!

alıntılamanın farz olduğu anlar vardır hayatta ya öyle bir an şimdi de;

’’piçler babaları bilinmeyenler değil babalarına ihanet edenlerdir. ....kimse öz çocuğunun ihanetlerinden canlı kurtulamaz.’’

’’piçlerin değerleri, sahip oldukları ancak kullanmadıkları fırsatlarla yeteneklerin niteliğine ve niceliğine göre belirlenir. ’’

’’en çok acı çeken piç aileleri kolay ders almayanlardır.’’

’’ satranç oynayanlar piçleri terk eder. poker oynayanlarsa görüşmeye devam eder.’’

’’ piçlerin suçunun bir adı vardır: hayat felci.’’

’’ piçlik insanın son halidir. daha ilerisi yoktur.’’

’’ sadece mükemmel insan adayları piçe dönüşebilir. çünkü çok mutsuz sonların birinci şartı çok mutlu başlangıçlardır.’’

’’ piç olmanın, doğuştan gelen tek şartı herhangi bir alanda üstün yetenek sahibi olmak ve o alana ilgi duymamaktır.’’

ve en sevdiğim olan,
’’ entelektüel birikim zehirli atıklara benzer. ilk alıcıya tereddütsüz verilir. damper kalkar ve ilk uygun görülen kişinin başından aşağı bilgiler, görüşler yağmaya başlar.’’

böyle bir şey sanki. gibi gibi.

’’çok eğlendim, teşekkür ederim. hoşça kalın.’’

hakan günday

emma the gold one
üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek bir adam. kendi bile şaşırıyordur buna çok eminim. yazı dili çok sıradan ve bir o kadar farklı. yazma heveslisi, yazmadan duramayan kişilerin bazı ortak yaşam alanları ve anları vardır ya hani, işte bunca ortaklık içinde siz böyle güzel yazamıyorsanız ve karşınızdaki yazdıkça ’heh! heh! tam da bu! ’ diye heyecanlanıyorsanız, yapacak bir şey kalmamıştır artık peygamber ilân etmekten başka.

herkes aynı şeyleri yaşayabilir ama bu herkeste aynı dili geliştiremez. rispekt.

yan babilon

emma the gold one
çiftetelli ritmli bandista ayarı. yemekli misafirler için karşılama müziği olarak kullanırsanız bir daha gelmemelerini garanti edemeseniz de en azından bir dahaki gelişlerinde jazz cdlerini evde bırakırlar. lütfen!

sözleri veriyorum korkmaa;

evire çevire seni öyle bir döverim
bir o kadar dayak da ben yerim netekim
elindeki çoksa az olanla paylaş
nasıl müzisyen bilemiyo’m şu serdar ortaç

koyudan açığa doğru tüm renkler ton ton
benim memurum işini bilir dediydi tonton
bir elimde mikrofon kafamda da ponpon
uçuyo’n dediler bana yere de kon kon

ister polis olsun ister astinomia fon
burda vurdu ferhat’ı orda gitti aleko’n
lakin atina’da bu kez işlemedi tiyatron
bu sefer de sen yan, yan yan yan babilon

yan yan yan babilon
yan yan yan yan yan yan
yan yan yan babilon
bu sefer de sen yan, yan yan yan babilon

yine tersoya düştüm kafamda harmanım
içine edeyim böyle nankör karmanın
her mevsim ekilip bitmeyen tarlanın
kargasını kovalasan ne yazar kemâlım

iskele alabanda yelkenler fora
derrida’nın sevdiğim bir eseri khôra
feylezoflar dünyayı yorumladı ama
öldürmeyeceksin derdi on emirde tora

ister polis olsun ister astinomia fon
burda vurdu ferhat’ı orda gitti aleko’n
lakin atina’da bu kez işlemedi tiyatron
bu sefer de sen yan, yan yan yan babilon

yan yan yan babilon
yan yan yan yan yan yan
yan yan yan babilon
bu sefer de sen yan, yan yan yan babilon

google wave

emma the gold one
tüm fonksiyonları kullanılabilir olduğunda yeme de yanında yat olacak oluşum. lakin şimdi giriş yaptığımda birbirimizin yüzüne bakıyoruz. hayır insanda bir de sorumluluk yaratıyor. tüm arkadaşlarını davet ettiğinden emin olmak istiyorsun. ’’ne menem bişi?’’ derlerse cevabın yok. ’’davetiyeyle giriyosun olm, kesin süper şeyler olacak!’’ beklentisi ile işte dünya daha yaşanır bir yer oluyor falan. teşekkürler google.
46 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol