açmadan önce çalkalayınız tavsiyesine uyulmuştur. bütün millet çalkalanıyoruz bakalım köpürecek miyiz.
başbakan rte’nin kurban bayramı için bastırdığı afiş.
deniz baykal’ın cevabı da gecikmemiş: o zaman kapat o ampulü! bu durumda rte ceza’ysa baykal sagodur.
deniz baykal’ın cevabı da gecikmemiş: o zaman kapat o ampulü! bu durumda rte ceza’ysa baykal sagodur.
tuğba özayın eşine yazdığı şarkı sözüymüş. oy allahım oy ben ölem ya!
ne demek ki bu? hani öbürü gitti bunla idare et gibi mi? yoksa öbürüyle tamamen ilgisiz de işte yürek işte aşk dedirtmek için mi yazıldı bu söz? yahu el değmemiş bir yüreğin de yok ki senin. beynimin bekareti dese neyse. tey tey!
ne demek ki bu? hani öbürü gitti bunla idare et gibi mi? yoksa öbürüyle tamamen ilgisiz de işte yürek işte aşk dedirtmek için mi yazıldı bu söz? yahu el değmemiş bir yüreğin de yok ki senin. beynimin bekareti dese neyse. tey tey!
yaran alper canıgüz romanı. romantik, polisiye, bilim kurgu özellikleriyle en iyi türk romanı sıfatını alabilir almayadabilir. her hafta değiştiriyorum kararımı bu klasmanda.
-----------------------------alıntı----------------------------
kahramanımızın iş yerindeki partneriyle tanıştığı an içinden geçirdikleri;
sanem hanım. sanem. evlen benimle sanem. kadınım ol benim. yaşadığım tüm acıları, taptığım bütün kötülükleri, pişmanlıklarımı, hatalarımı akla. başına çiçekten taçlar yapayım, sana şiirler yazayım, seni her gece masallar anlatarak uyutayım. bazı akşamlar dvdde film seyredelim seninle. birlikte hüzünlenelim, birlikte gülelim. sanat galerileri gezelim. sen benden daha çok anla modern sanatı. gördüğümüz eserlerin ne anlama geldiğini açıkla bana, ben başımı sallayım. ah ben ne aptalmışım! nasıl olup da varlığından kuşkuya düşmüşüm? oysa hayat denen bu yaranın seni bulmak dışında ne anlamı olabilirdi ki? bak şimdi her şey ne kadar açık görünüyor oysa. ilk görüşte aşka inanırsın, değil mi sanem? evet, çok doğru. ben de başka türlüsüne inanmam zaten. biliyor musun sanem, ben seni hep severim. her gün daha çok severim. bak mesela pencerenin önüne bir kuş konar ben seni severim, bir tren yolculuğunda pencereden dışarı bakarken derme çatma bir ev gözüme çarpar ben seni severim, burnuma eskilerden, hangi uzak hatıraya ait olduğunu bir türlü çıkaramadığım bir koku çarpar ben seni severim, kafama kuş sıçar ben yine seni severim... anlıyor musun beni? sonra ben bazen biraz fazla kıskanç olabilirim. diyelim yazlık bir yere gitmişizdir de, bir akşam sen çok hoş bir tunik giymişsindir, oradaki bütün erkekler bayılır sana, hemen âşık olur. ben mesela tunik nedir onu bile bilmeden kıskançlıktan çatlayabilirim böyle bir durumda. ama belli etmem. ama sen yine de sezersin. öyle bir laf edersin ki ben, benden başka hiç kimseye bakmayacağını anlarım. o kadar da incesindir. bir de, bir iyilik rica edeceğim senden. gözlerine o elem ifadesini yükleyen alçağın adını söyle bana. söyle ki, ona hemen düello şahitlerimi göndereyim. silah seçimini o yapsın. evet. utanarak kabul ediyorum ki, bunu bir yerde okudum. ama ne fark eder? bütün şiirler, romanlar senin için yazılmadı mı zaten? şarkılar senin için söylenmedi mi? masumların kanı senin için akmadı mı? ruhum hep seni aradı benim sanem. hep seni arar. milyonlarca yıl geçsin, sistemler çöksün, güneşler patlasın benim ruhum seni arar. ve biliyor musun sanem, bulur da. şimdi bulduğu gibi bulur. seni seviyorum. seni seviyorum. seni seviyorum.
-----------------------------alıntı----------------------------
yerim ki ben bunu.
-----------------------------alıntı----------------------------
kahramanımızın iş yerindeki partneriyle tanıştığı an içinden geçirdikleri;
sanem hanım. sanem. evlen benimle sanem. kadınım ol benim. yaşadığım tüm acıları, taptığım bütün kötülükleri, pişmanlıklarımı, hatalarımı akla. başına çiçekten taçlar yapayım, sana şiirler yazayım, seni her gece masallar anlatarak uyutayım. bazı akşamlar dvdde film seyredelim seninle. birlikte hüzünlenelim, birlikte gülelim. sanat galerileri gezelim. sen benden daha çok anla modern sanatı. gördüğümüz eserlerin ne anlama geldiğini açıkla bana, ben başımı sallayım. ah ben ne aptalmışım! nasıl olup da varlığından kuşkuya düşmüşüm? oysa hayat denen bu yaranın seni bulmak dışında ne anlamı olabilirdi ki? bak şimdi her şey ne kadar açık görünüyor oysa. ilk görüşte aşka inanırsın, değil mi sanem? evet, çok doğru. ben de başka türlüsüne inanmam zaten. biliyor musun sanem, ben seni hep severim. her gün daha çok severim. bak mesela pencerenin önüne bir kuş konar ben seni severim, bir tren yolculuğunda pencereden dışarı bakarken derme çatma bir ev gözüme çarpar ben seni severim, burnuma eskilerden, hangi uzak hatıraya ait olduğunu bir türlü çıkaramadığım bir koku çarpar ben seni severim, kafama kuş sıçar ben yine seni severim... anlıyor musun beni? sonra ben bazen biraz fazla kıskanç olabilirim. diyelim yazlık bir yere gitmişizdir de, bir akşam sen çok hoş bir tunik giymişsindir, oradaki bütün erkekler bayılır sana, hemen âşık olur. ben mesela tunik nedir onu bile bilmeden kıskançlıktan çatlayabilirim böyle bir durumda. ama belli etmem. ama sen yine de sezersin. öyle bir laf edersin ki ben, benden başka hiç kimseye bakmayacağını anlarım. o kadar da incesindir. bir de, bir iyilik rica edeceğim senden. gözlerine o elem ifadesini yükleyen alçağın adını söyle bana. söyle ki, ona hemen düello şahitlerimi göndereyim. silah seçimini o yapsın. evet. utanarak kabul ediyorum ki, bunu bir yerde okudum. ama ne fark eder? bütün şiirler, romanlar senin için yazılmadı mı zaten? şarkılar senin için söylenmedi mi? masumların kanı senin için akmadı mı? ruhum hep seni aradı benim sanem. hep seni arar. milyonlarca yıl geçsin, sistemler çöksün, güneşler patlasın benim ruhum seni arar. ve biliyor musun sanem, bulur da. şimdi bulduğu gibi bulur. seni seviyorum. seni seviyorum. seni seviyorum.
-----------------------------alıntı----------------------------
yerim ki ben bunu.
dünya şirini memelog, memebilimci.
bir espri yapasınız var fakat gülmezler diye mi korkuyorsunuz?
aklınıza süper bir fikir geldi fakat yazacak mecaliniz mi yok?
bir kelime duydunuz anlamı nedir mi diyorsunuz?
ukde verin emma doldursun. diye reklam veren bilgiç insan yardımsever yüce ruh.
anlamadım ki geliri mi var bu işten nedir?
aklınıza süper bir fikir geldi fakat yazacak mecaliniz mi yok?
bir kelime duydunuz anlamı nedir mi diyorsunuz?
ukde verin emma doldursun. diye reklam veren bilgiç insan yardımsever yüce ruh.
anlamadım ki geliri mi var bu işten nedir?
hepsinin kısmı eksik kalmış saptama. arapların hepsi kara değildir bu doğru. sarı saçlı mavi gözlü beyaz tenli arap var. ben gördüm. fakat kara olanları da yok sayamayız. veriler var! gerçekler var! kara araplar var!
bulunmaması durumunda kederlendirendir. benim neden neşeli bir çöp kutum yok diye dertlere gark olur, tefekküre dalarım.
emma: baba ben bu aksam bi arkadasta kalacagim
emmababa: onun da annesi bizde kalacaksa tamam.
sene 2003. düşündüm de pek bir şey değişmemiş o seneden bu seneye.
emmababa: onun da annesi bizde kalacaksa tamam.
sene 2003. düşündüm de pek bir şey değişmemiş o seneden bu seneye.
şaşırılacak bir doğa olayı değil netekim cami nasıl ayakkabınızı kapıda bıraktığınız yerse meclis de aklınızdan soyunduğunuz, kapıda düzgün bir şekilde bıraktığınız bir bina. gülelim diye tbmm tv izlediğimiz zamanlar geçti artık trajik sahneler yaşanıyor derken yine şenlenecek gibi ortalık.
artık bir write up yazmanın farz olduğu sözlük benim içün de. hemen de girişeyim...
önce burada sevmediğim, sevemediğim, göz ardı edemediğim şeylerden bahsedeceğim müsaadenizle ki hemen arkasından sevdiklerimi yazıp barış sevgi kardeşlikle sonlandırabileyim. böyle de cinim. neyse, sevemediğim şeyler demiştim evet;
- tepede duran türk bayrağını gereksiz buluyorum. bunu da iletmiştim indy beye kendisi de demokraside çareler tükenmeyeceğini şeyetmişti ve bunu başlık haline getirmemi söylemişti. yani bence o olmamış orda dediğim için kalkmayacaktı elbette ki. e ben bunu da gereksiz bulmuştum. tembelim ezelden.
- şu apostrof meselesi. onu da çözümlemeye çalışıyoruz. dikkat edilirse bunlar hep şekle şemale yönelik şeyler.
- şimdi sözlükle ilgili olmayan bir tane, yazarlarla ilgili de sıkıntım şuydu ki o da tematik entryler. copy paste tematik entrylerden hazzetmiyorum. (son derece kişisel) yani sol framei bomboş görmeyi tek kelimelik tanım entryleri ile görmeye yeğlerim. o derece hınçlıyım mevzuya. ama burası da sözlük değil mi? tematik entryler de olacak illa ki. -niye illa ki bilmiyorum ama oluyor işte- bunun için de tematik moodu önerisi getirmiştim. lakin sanıyorum bunu da başlık açmadığımdan es geçtik sonra.
- yazarlarla ilgili diğer sıkıntım da eften püften çağrışımlar eften püften bkzlar. ha diyeceksiniz ki sana göre eften püften. ben de diyeceğim ki evet canımın içi, aynen. şimdi sözlüğe yeni gelen yazarlar bu yolla ortama ısınıyor kör değilim görüyorum. bunlara sözüm yok. fakaaat artık rüştünü ispatlamış yazarlar bunu yapınca basıyorum berbata bilesiniz. ne kadar netim bak.
- bir diğer sıkıntım da yazarların yazmaması. fakat bunu eleştirecek merci değilim. keyf ve inspire meselesi. ben neden sıkıntı duyuyorum? ben kendi adıma yazmak isteyip konu bulamayıp etkilenecek de kimse olmayınca sıkıntı duyuyorum. aynı sorumluluğu üzerimde de hissediyorum e böyle olunca iteliyorum biraz kendimi. istiyorum ki siz de iteleyin de sonra yuvarlanalım.
- bir de oylamanın eksikliği. rica ediyorum elinizi korkak alıştırmayın. berbat hoş basın bir şeyler ki okunduğunu bilelim. sayısal değeri önemli değil. okunmuyorsa niye emek veriyoruz? diy mi ama diy mi ama?
bunlar işte. onun dışında çok güzel çok süper. bir kere insanlar sıcacık. anlayışlı. böyle ayar mayar peşinde pek insan yok. (gerçi bunu özlediğim zamanlar da oluyor- ekol belli) trollümüz yok. bu da çok enteresan. herkes aile gibi olmuş ki budur sanırım en önemli özelliği. -elma şekeri biraz abartıyor bu sözlüğü içselleştirmeyi- dışardan geleni bir dışlama falan yok. en şaşırdığım da bu olmuştu. -son derece gerizekalı olanlar da var bak görmedim değil gördüm ama anlama çabası içindeler en azından. bunu takdir etmek gerek.-
seviyorum sizi. öyle yani. haydi canlarım.
öbdüm.
önce burada sevmediğim, sevemediğim, göz ardı edemediğim şeylerden bahsedeceğim müsaadenizle ki hemen arkasından sevdiklerimi yazıp barış sevgi kardeşlikle sonlandırabileyim. böyle de cinim. neyse, sevemediğim şeyler demiştim evet;
- tepede duran türk bayrağını gereksiz buluyorum. bunu da iletmiştim indy beye kendisi de demokraside çareler tükenmeyeceğini şeyetmişti ve bunu başlık haline getirmemi söylemişti. yani bence o olmamış orda dediğim için kalkmayacaktı elbette ki. e ben bunu da gereksiz bulmuştum. tembelim ezelden.
- şu apostrof meselesi. onu da çözümlemeye çalışıyoruz. dikkat edilirse bunlar hep şekle şemale yönelik şeyler.
- şimdi sözlükle ilgili olmayan bir tane, yazarlarla ilgili de sıkıntım şuydu ki o da tematik entryler. copy paste tematik entrylerden hazzetmiyorum. (son derece kişisel) yani sol framei bomboş görmeyi tek kelimelik tanım entryleri ile görmeye yeğlerim. o derece hınçlıyım mevzuya. ama burası da sözlük değil mi? tematik entryler de olacak illa ki. -niye illa ki bilmiyorum ama oluyor işte- bunun için de tematik moodu önerisi getirmiştim. lakin sanıyorum bunu da başlık açmadığımdan es geçtik sonra.
- yazarlarla ilgili diğer sıkıntım da eften püften çağrışımlar eften püften bkzlar. ha diyeceksiniz ki sana göre eften püften. ben de diyeceğim ki evet canımın içi, aynen. şimdi sözlüğe yeni gelen yazarlar bu yolla ortama ısınıyor kör değilim görüyorum. bunlara sözüm yok. fakaaat artık rüştünü ispatlamış yazarlar bunu yapınca basıyorum berbata bilesiniz. ne kadar netim bak.
- bir diğer sıkıntım da yazarların yazmaması. fakat bunu eleştirecek merci değilim. keyf ve inspire meselesi. ben neden sıkıntı duyuyorum? ben kendi adıma yazmak isteyip konu bulamayıp etkilenecek de kimse olmayınca sıkıntı duyuyorum. aynı sorumluluğu üzerimde de hissediyorum e böyle olunca iteliyorum biraz kendimi. istiyorum ki siz de iteleyin de sonra yuvarlanalım.
- bir de oylamanın eksikliği. rica ediyorum elinizi korkak alıştırmayın. berbat hoş basın bir şeyler ki okunduğunu bilelim. sayısal değeri önemli değil. okunmuyorsa niye emek veriyoruz? diy mi ama diy mi ama?
bunlar işte. onun dışında çok güzel çok süper. bir kere insanlar sıcacık. anlayışlı. böyle ayar mayar peşinde pek insan yok. (gerçi bunu özlediğim zamanlar da oluyor- ekol belli) trollümüz yok. bu da çok enteresan. herkes aile gibi olmuş ki budur sanırım en önemli özelliği. -elma şekeri biraz abartıyor bu sözlüğü içselleştirmeyi- dışardan geleni bir dışlama falan yok. en şaşırdığım da bu olmuştu. -son derece gerizekalı olanlar da var bak görmedim değil gördüm ama anlama çabası içindeler en azından. bunu takdir etmek gerek.-
seviyorum sizi. öyle yani. haydi canlarım.
öbdüm.
olay yeri kamera kayıtlarında görülen haliyle beresi meşhur olan bir adamdan söz ediliyorsa, samast beresi diye bir şey bu hiper milliyetçi vatansever oğlanlığın simgesi olduysa mal kızların da sıraya girmemelerine şaşmamak gerektiği kanaatindeyim. gördüğünüz üzre gerzek genler hem babadan hem anneden geliyor. sonra da soruyoruz neden aptallaşıyor bu millet diye. gayet açık halbüse.
çocuğuna da senin baban kahramandı der bununla evlenen.
çocuğuna da senin baban kahramandı der bununla evlenen.
bir sınıf başkanı yardımcısının yürek dağlayan feryadı. hepimiz de anladık ki kızımız atalay’a aşık bir de. bak burdan sosyolojik çıkarım yapacağım hemen kulakları aç: kızlar, kendilerini üzen, dalga geçen, yanından geçerken saçını çeken, tekme atan tokasını alıp ordan oraya fırlatan çocuklara aşık olmakla başlıyorlar bu işe. bu işin sonu barzo adamlarla evlenmek ve tayyip’e oy vermeye gidiyor.
(bkz: sinif baskaninin ve yardimcisinin drami)
edit: atalayın cevap hakkını unutmuşum. o hakkı kullanmıştı zira atalay ve demişti ki; herkes de beni suçluyo. sen de haklısın atalay, sıcacık bir insansın.
(bkz: sinif baskaninin ve yardimcisinin drami)
edit: atalayın cevap hakkını unutmuşum. o hakkı kullanmıştı zira atalay ve demişti ki; herkes de beni suçluyo. sen de haklısın atalay, sıcacık bir insansın.
online oyunların vazgeçilmezi türk kısaltması. party dağılıyordur:
- cya guys.
+ c ya.
- ciaooo.
+ aeo.
allah da senin...
- cya guys.
+ c ya.
- ciaooo.
+ aeo.
allah da senin...
(bkz: icimde ates var atalay)
muhabbet kuşumun kanadının altındaki tümörü aldırmıştık da bugün pansumana geldik. diye elinde kafesle muayenehaneye dalan kadını görünce akıldan geçen soru.
-----------------------------ağlantı----------------------------
düşlemeyi bıraktım.. bağırmayı da.. ağlamayı da bıraktım.. sigarayı bırakamadım.. okumayı bıraktım.. düşünmeyi bırakamadım ..
uyumayı unuttum, yıkanmayı, kedilerimi sevmeyi, yemek yemeyi de.. zaten mutfak leş gibi, izmaritlerle dolu tabaklar, saçlarımı kazıttım.. kimseyle konuşacak bir şeyim kalmadı.. bekliyorum...
yolum düşmüyor artık deniz kenarına kaç zamandır martıların seslerini de unuttum üstümde bir gece öncesinden kusmuk lekeleri bulunan eski hırkayı giymek de rahatsız etmiyor artık bunları benden nefret et diye yazmıyorum ama istersen edebilirsin buruşmuş kağıtlarla dolu çalışma odam(ız) o çok istediğin(miz) cam kapaklı kitaplığın camları kırılmış ayağıma batınca farkettim tarçın beni görünce korkuyor eskiden eve gelince kucağıma çıkar beni teselli ederdi balkon penceresine ekmek kırıntısı koymadığım için kuşlar da yok artık
"şu sigarayı bırak artık" diyordun ya bana, ben de bırakabileceğim halde bırakmıyordum. senin benim için üzülüyor olmana içten içe sevindiğimden.. "ben ölürsem üzülür müsün?" dediğimde "saçma saçma konuşma allah aşkına" deyip beni hafifçe itelediğinde, ben içten içe gülüyordum. gece uykunda dönüp bana sımsıkı sarıldığında, hani ben hafifçe kaçmak isterken -ki sen uykunda bile- beni tutardın ya, ben içten içe sıcacık...
sokağa çıkmak arkadaşlarla buluşmak konuşmak içmek bunların hepsini unuttum telefonumu kapattım sonra da kaybettim zaten kaybolması iyi oldu aslında akşam olunca sıkılıyorum biraz zaten uyumadığımdan sokakta sesler azalınca sanki hava da temizleniyor herşey çekilince köpekler bazen hiç susmuyor bazen kediler atışıyorlar
"aslında her şey çok başka olurdu.. biraz çaba gösterseydin" demiştin ya bana -üzüntülü- hani hiç sesimi çıkarmamış ve pencereye dönmüştüm.. kapı sesiyle saç tellerime kadar biriken ağrıyı atmak istercesine haykırarak.. her neyse.. ben beklemeye devam ediyorum, senin burada kalman doğru olmazdı zaten.. hoşçakal diyememiştim ya sana,
hoşçakal...
-----------------------------ağlantı----------------------------
düşlemeyi bıraktım.. bağırmayı da.. ağlamayı da bıraktım.. sigarayı bırakamadım.. okumayı bıraktım.. düşünmeyi bırakamadım ..
uyumayı unuttum, yıkanmayı, kedilerimi sevmeyi, yemek yemeyi de.. zaten mutfak leş gibi, izmaritlerle dolu tabaklar, saçlarımı kazıttım.. kimseyle konuşacak bir şeyim kalmadı.. bekliyorum...
yolum düşmüyor artık deniz kenarına kaç zamandır martıların seslerini de unuttum üstümde bir gece öncesinden kusmuk lekeleri bulunan eski hırkayı giymek de rahatsız etmiyor artık bunları benden nefret et diye yazmıyorum ama istersen edebilirsin buruşmuş kağıtlarla dolu çalışma odam(ız) o çok istediğin(miz) cam kapaklı kitaplığın camları kırılmış ayağıma batınca farkettim tarçın beni görünce korkuyor eskiden eve gelince kucağıma çıkar beni teselli ederdi balkon penceresine ekmek kırıntısı koymadığım için kuşlar da yok artık
"şu sigarayı bırak artık" diyordun ya bana, ben de bırakabileceğim halde bırakmıyordum. senin benim için üzülüyor olmana içten içe sevindiğimden.. "ben ölürsem üzülür müsün?" dediğimde "saçma saçma konuşma allah aşkına" deyip beni hafifçe itelediğinde, ben içten içe gülüyordum. gece uykunda dönüp bana sımsıkı sarıldığında, hani ben hafifçe kaçmak isterken -ki sen uykunda bile- beni tutardın ya, ben içten içe sıcacık...
sokağa çıkmak arkadaşlarla buluşmak konuşmak içmek bunların hepsini unuttum telefonumu kapattım sonra da kaybettim zaten kaybolması iyi oldu aslında akşam olunca sıkılıyorum biraz zaten uyumadığımdan sokakta sesler azalınca sanki hava da temizleniyor herşey çekilince köpekler bazen hiç susmuyor bazen kediler atışıyorlar
"aslında her şey çok başka olurdu.. biraz çaba gösterseydin" demiştin ya bana -üzüntülü- hani hiç sesimi çıkarmamış ve pencereye dönmüştüm.. kapı sesiyle saç tellerime kadar biriken ağrıyı atmak istercesine haykırarak.. her neyse.. ben beklemeye devam ediyorum, senin burada kalman doğru olmazdı zaten.. hoşçakal diyememiştim ya sana,
hoşçakal...
-----------------------------ağlantı----------------------------
atatürkün temennisi ve isteklerinin en basit olanı. sonra zaten unutmayacağımızı düşünse gerek ki çıkartmış nutuktan bu kısmı. aslında öyle olmamış da ben yazdım şu an.
çok sinirbozucu bir pozisyonda bulunan yazar. sözlük sahibi kimliğini yazarlığının önüne koymuyor, deneyimledim. bir saat içinde beş altı başlık altında taban tabana zıt fikirlerle birbirimize verip veriştirmişliğimiz var. arkamdan bir kişi bile hişş şu emma vardı nooldu ona? demeyecek olmasına rağmen beni ne attı ne de negatif bir baskı yaptı.
sinirbozucu kısmı da şu oloyor ki bunu da başka yerde kendisinin pozisyonunda deneyimledim, şimdi bir iki atıştığı biri daha sonra hakikaten kural, konsept ihlali de yapsa şutlayamıyor. yani yapar da hani cevab veremedi attı çocuğu görüyo mısan? olmasın diye... zor döstüm çok zor.
(bkz: şöför yanı mevkiindeki sizin işiniz de zor be abi adamı)
sinirbozucu kısmı da şu oloyor ki bunu da başka yerde kendisinin pozisyonunda deneyimledim, şimdi bir iki atıştığı biri daha sonra hakikaten kural, konsept ihlali de yapsa şutlayamıyor. yani yapar da hani cevab veremedi attı çocuğu görüyo mısan? olmasın diye... zor döstüm çok zor.
(bkz: şöför yanı mevkiindeki sizin işiniz de zor be abi adamı)
çok büyük ihtimalle 2006da sarhoşken bilgi sözlüke kayıt yaptırdığım nick. 2 sene de yazmışım heralde aynı sarhoşlukla hiç hatırlamıyorum yahu! fakat bütün başlıklarımı o açmış, bütün şarkılarımı o dinlemiş, bütün şiirlerimi de o okumuş. bir garip bir enteresan. ben değilsem kim? delirezeam.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?