confessions

ederleziavela

- Yazar -

  1. toplam entry 790
  2. takipçi 1
  3. puan 54697

sevgili türbanlı kardeşime mektup

ederleziavela
bana kalbin kadar ayırdıgın bu temiz sayfa için $ahsına müte$ekkir oldugumu bilmeni isterim.

yıllardır kafandaki bez parçası için attıgın "özgürlük" naralarını yakından takip eden, sindirilmi$, hakkı yenmi$ ve dahi, hâlâ yenmeye devam edilen bir ba$ka azınlıgın mazlum bireyi oldugumu bilmeni isterim. dolayısıyla, seni anlayabiliyorum.

bizler ki, üç tarafı denizlerle kaplı kıymetli bir cografyada ya$am mücadelesi veren, farklı kültür ve inançların temsilcileriyiz.

tüm önyargılarımı azat edip nesnel bir yargıya varma zamanı geldi ve dahi geçti diye dü$ünüyorum.

eger bugün; çe$itli inanç, ideoloji ve kültürel nedenlerden dolayı birbirimize dü$mü$sek; bu bizim degil, hegamonik iktidar hırsıyla yanıp tutu$an mevki/makam ve koltuk saplantısı yüzünden, dini kullanarak inançlarımızı sömüren insan görünümlü yecüc mecüc, üçkagıtçıların suçudur.

bin yıllardır; "tezat", zarurile$tirilen mevcut müesses nizamın hüküm sürdügü militarizm ve statuko arasında, yel degirmenine aduket çekmeye çalı$an homo erectus olmanın pek kolay olmadıgını biliyorum. senin de bilmeni, bilmenden ziyade; bu soruna bakı$ açının afaki olmasını temenni ediyor ve istiyorum.

sırf erkek oldugum için minibüste yanıma oturmasan da, yaptıgım alı$veri$in para üstünü elime dokunmamak için metal platforma koyan kasiyer olsan da, ba$ı açık cagda$ kızlara yosma gözüyle baksan da, kamuya açık alanda el ele tutu$up, öpü$en gençleri ahlâksız olarak nitelendirsen de, üniversitede egitim alan ya$ıtlarına imrenerek bakıp, bizlere içten içe kin beslesen de, kafandaki türban; senin tercihin degil çevre baskısının bir ürünü olsa da, senin ve senin zihniyetine sahip tiynetsiz iktidarının bencil oldugu gerçegini degi$tirmez.

öyle ki; bu cografyada din’ini, kültürünü, ve ya$amını özgürce idame ettiren tek zümre sizlersiniz. lakin gözünüz doymadıgı gibi, egonuz da, bencilliginiz de zerre azalma yok.azalma olmadıgı gibi hâlâ özgürlükten bahsetmeniz oldukça ironik.

sevgili türbanlı karde$im; i$sizlik sayısının milyonlara ula$tıgı, borcun ayyuka çıktıgı, ekonominin dibe vurdugu, egitimsizligin tavan yaptıgı, asgari ücretin 400 ytl oldugu bir ülkede, inan senin türbanın gündemi me$kul edecek en son sorunlardan bir olmalı diye dü$ünüyorum. ama yok; sizlere örümcek beyinliler dedigimiz takdirde, bizleri kategorizasyon ile suçluyor ve a$agılandıgınızı deklare ederek ajitasyon yapıyorsunuz.

bu ülkede mazlum edebiyatı yapacak, a$agılandıgını dü$ünecek son zümre sizlersiniz. inançlarını, kültürünü ve ananelerini seneler boyunca ifa edemeyen, e$itlik ve özgürlük istedigi için, komunist ve bölücü yaftası yiyen ve dahi cayır cayır yakılarak öldürülen alevi karde$lerimi dü$ündügüm de, ne hikmetse senin türbanın ve mazlum edebiyatın aklıma geliyor ve gülüyorum.

sevgili türbanlı karde$im; 200 alevi bir araya gelip gösteri yapmayı dü$ünüyoruz. inançlarımıza özgürlük ve cemevi isteriz diye bagırıp, haykırmak istiyoruz.lakin linç ediliriz korkusuyla cesaret edemiyoruz. korkumuzun nedeni malum!, daha öceki tecrübelerimiz. çünkü bizler mum söndü yapan ahlâksız bir toplumuz. temeli; "eline, beline, diline hakim ol" olan bir kültürün doktrinleri ile yeti$en bireyler olarak "ensest ili$ki"’ye girmekle suçlanmayan, a$agılanmayan, inançlarını özgürce ya$ayabilen insanlarız. sevgili karde$im; bu ithamı yapan sizlersiniz.buna ragmen a$agılanmaktan bahsediyorsunuz ya, helal olsun sizlere!.

temennim $udur ki; kafanızdaki bez parçası yüzünden egitim haklarınızdan mahrum kalmayın.ama yarın birgün, üviversitenin kantinini parseller ve grupla$ırsanız, ki ben eminim grupla$acaksınız, o zaman sizlerden hesap sorar, attıgınız özgürlük, insan hakları naralarını bir tarafınıza sokarız. müneccim ya da medyum degilim. her cuma eminönü camii’nden çıkıp "tekbir" e$liginde yaktıgınız canları çok iyi biliyorum.

beni sakın yanlı$ anlama sevgili karde$im; annem, anneannem ve babaannem’de ba$örtüsü takar.ama hiçbiri kafasındaki bez parçasını ne simgele$tirir, ne de siyasile$tirir.

örtünmenizin nihai nedeni ilahi emir iken, sizler bu sorunu insan hakları ve bireysel tercih olarak lanse ediyorsunuz. bira yerine soda içmek bireysel tercihtir. lakin örtünmek tercih degil, dinin ve aldıgınız ilahi emir’in dayatmasıdır.

sana kapanmayı emreden islam dini, bir adamın 4. karısı olmanı da emreder. emirlere uyarken seçici olmayın, i$inize gelen emri uygulamayın. malum sizler; islam dini’nin temsilcileri oldugunuz kadar, ahâk timsali bekçilersiniz de!.

sizlerden ve sizleri temsil eden mebuslardan ricam; özgürlük naraları atarken azınlıkları da dü$ünmeniz. azınlıkların sorunları gündeme ta$ındıgında 12 maymun’u oynamaz, duyarlı olup bizlerle birlikte yürür ve saflarımızda yer alırsanız müte$ekkir oluruz.

dip not; rahatsız olursan "sevgili" ibaresini kaldırabilirim. " malum"!.

adalet ve kalkınma partisi

ederleziavela
liberal (yenilikçi) bir oluşum.

rtük’ün dizilere getirdiği sigara ve içki yasağına müteakiben, filmlere de aynı yasağı getirmesi bu liberal zihniyetin ürünü olsa gerek. bakalım daha ne tür yenilikler göreceğiz.

yıllar önce mehmet ali birand, tayyip erdoğan’a bir sual yöneltmişti. hani rejim karşıtı söylemlerinden dolayı cezasını tamamlayıp, akp’yi kurdugu vetireyi hepimiz hatırlarız.

mab; "cezanızı doldurdunuz ve siyasi yasağınız kaltı. msp bünyesinde yer aldığınız süreci nasıl tanımlıyorsunuz".

rte; "o bir hataydı. ben değiştim artık".

buradan çıkaracağımız sonuç; dervişin ziki ya da fikri bir tarafa, bu adamın gerçekten liberalleşebileceğini o yıllarda nasıl idrak edemedim kendime kızıyorum.

(bkz: muhafazakar liberallerin ironi yeteneği)

hazreti muhabbet

ederleziavela
bilgi sözlüğe uğradığını yeni fark ettiğim ek$i yazarı.
en son lafmacun org semalarında görüldüğü rivayetler arasında.
kurban ı keriz’in ek$i’deki serüvenini yakından takip etmiş bir yazar olarak şunu söyleyebilirim ki, sırf kutsal kitapların dikteleri ile hayatını idame ettiren, sırf odun ateşinde kızarma korkusu ile haram yemeyen, zina yapmayan, sırf cennetteki huri vaadi yüzünden zekat veren sözde müslümanların konfiçyus’udur.

hesabı verilemeyecek kelimelere imza atttığını düşünmüyorum. attıysa da "x kişilerin" vereceği hesap bizleri neden bu kadar ilgilendirir ki?... aksine, kendisini morpheus olarak tanımlıyorum. o sadece iki hap uzatıp açılan kapıların gittiği yeri gösterir. seçim şansı bizlere ait.

islam dinine ve inananlara saygısızlık yaptığını iddia etmeden önce, ateizm-ateist ya da benzer "izm"’ler veyahut mefhumlar hakkında yazdıklarımıza dikkat etmemiz gerekiyor. bilgi sözlüğün din hanesinde islam yazıyor da benim mi haberim yok?!.

ateist olabilir, deist olabilir, materyalist olabilir bizleri ilgilendirmez. inandıklarını kaleme alırken kullandığı uslup kesinlikle mizah ve ironi ile süslüdür. tabi bazılarımız için konu kuran ı kerim olduğu takdir de, maalesef at gözlüklerimizi çıkarmadan yazılanları yorumlarız.

bu yazar hakkında neden yazıyorum?..
hani tüm sözlükler demokrasiden dem vurur. inançlara saygıdan bahseder. demokrasi; herkesin kafasına göre yorumladığı bir kavram. bence demokrasi; çogunluğun belirlediği idololoji ve inancı azınlıklara empoze etmek ya da dayatmak olmamalıdır. hele hele, saygı kisvesi altında sözlükteki linç severleri galeyana getirmek hiç olmamalıdır.

kendince tanrı ve dini eleştiren, kafa patlatıp araştıran, bilgi edinen ve dahi bu bilgileri aktarırken, bizlere bilimsel örnekler sunabiliyorsa , namaste sayın hazret demekten başka çaremiz yok.

eyyamcılık yapıp, binicem üstüne vurucam kırbaçı demek primitif koyunlara özgü bir devinimdir.

çok seslilik mi dediniz?...

alın size çok seslilik.

- tekbir
+ allahu ekber
- tekbir
+ allahu ekber
- mumin kardeşlerim. ilk hedefiniz sivas valiliğidir ileri

6 kasım 2007 liverpool beşiktaş maçı

ederleziavela
liverpool

kaleye çekilen şut: 30
isabetli şut : 19
topla oynama oranı : % 65

besiktas

kaleye çekilen şut: 4
isabetli şut: 1
topla oynama oranı: % 35

futbolda, extreme bir durum olmadığı sürece, topa daha fazla hakim olan takımın oyunu kazanma olasılığı diğer takıma oranla daha fazladır. peki topa sahip olmak için ne gerekli ? ortasahanın hakimiyeti. bu hakimiyeti de, ancak ve ancak mücadele ile kazanabilirsiniz.

beşiktaş dün bunu başaramadı. sürekli pas hataları, korkak bir oyun anlayışı, kadro yetersizliği, taktiksel hatalar vs vs vs ama emin olun liverpool, ömrü hayatında bu futbolu kolay kolay oynayamaz.

olmadı mı bir takım şanssızlıklar ? tabiki oldu (!) ilk gol defans hatası ile geldi. peter crouch’un çektiği şut hakan arıkan’dan dönüp tekrar crouch’un önüne düştü.ikinci gole de, defansın hatası ve hakemlerin dikkatsizliği neden oldu. yahu ingiliz takımlarının fırsatçılığını yıllardır öğrenemedik gitti (!) gerek manchester united, gerek arsenal ve gerek chelsea, olası taç, serbest vuruş ve faul gibi kararlarda , rakip oyuncular malak malak etrafa bakarken topu oyuna sokup rakibi gafil avlarlar. özellikle bu atraksiyonu, ryan giggs, frank lampard, thierry henry, robert pires, steven gerrard, david beckham ve adını hatırlamadığım nice oyun kurucular tatbik eder. bu stratejik hareketi tüm takımlar uygulasa da, bence ingiliz takımları bu konuda ihtisas yapmıştır.

hal böyle olunca john arne riise’de ikinci göle sebep olan taç atışını kullanmıştır. ha yerinden kullanmaması çok mu sorun ? eger 1-2 metre ise sorun teşkil etmez, fakat dünkü gibi 6-7 metre koşup andrej voronin’e atılan taç atışına markus merk ya da yan hakemler müdahale etmeliydi.

beşiktaşlı değilim. malubiyete de kulp bulmak değil amacım, ki bu skora kulp falan bulamazsınız zaten... diğer gollere bakıyoruz, biri ibrahim toraman’a çarptı gol oldu, bir diğeri sanırım koray ya da diatta ya çarptı gol oldu (!) demem o ki, şans faktoru malesef beşiktaş’ın yanında hiç olmadı. yenilen 4 göle bakıyoruz, şanssızlık, hakem hataları etki etmiş, peki kalan 4 gol ? e kusura bakmayın ama 4-0 dan sonra beşiktaş’ın dizginleri bırakması, bekaretim nasıl olsa telef oldu, bari tecevüzden zevk alayım mantığına bürünmesi gayet normal. keza liverpool’unda tecevuzcu co$kun kimliğine bürünmesi de bir o kadar normal (!)

olan oldu, besiktas tarih yazdi ama beni ilgilendiren kısım bundan sonrasıdır. ertuğrul sağlam istifa etti ya da istifaya zorlandı tam olarak bilmiyorum fakat sinan engin efendi şöyle bir açıklama yaptı ki, beni asıl huzursuz eden...

" sayet istenirse istifaya hazirim "

be kardeşim, sen de bu takımın teknik kadrosunda isen eger ertuğrul sağlam’ın ödediği kefarete ortak olman gerekmez mi ? bu dürüstlüğü, bu delikanlılığı gösterecek adam degil misin sen ? ama nerdeee, beşiktaşa canım feda parolası adı altında rant sağlamak varken, beşiktaş spor kulubunun adını kullanarak mafya babalarına yardım etmek varken, neden istifa etsin sinan engin ?

zılgıttan payını asıl alması gereken yıldırım demirören denilen facia karakterdir.

ulan vicente del bosque’yi getirdin devre arası gönderdin, jean tigana’yı getirdin onu da gönderdin, gönderirken verdiğin tazminatlar beşiktaş’ın kasasından çıktı (!) transferi teknik heyet yapıyor dedin ne üdüğü belirsiz, ikinci sınıf oyuncuları kadroya kattın. yönetimde çıkan çatlak sesleri bertaraf etmek için kulube canı gönülden bağlı yöneticilerin ayağını kaydırdın. olası bir başarısızlıkda teknik hocalara yüklendin, kovdun, ceza verdin vs vs vs... fenerbahçe derbisini kaybettin mhk ve tff ’na saldırdın. haddin ve yetkin olmamasına rağmen beşiktaş’ın paf takımını sahaya sürmekle tehdit ettin. yine haddin ve yetkin olmayarak affan kececi ve ismet arzuman’ı istifaya davet ettin. başarısızlığına kulp bulmak, gündem değiştirmek için, maç sonunda fenerbahçe spor kulubunun yöneticilerine bok atarak zan altında bırakmaya çalıştın. yahu kardeşim, bari her fırsatda beşiktaş’ın hakkları diye çemkirme (!) beşiktaşın haklarını çok düşünseydin eğer, beşiktaş’ın borsadaki hisselerini, olası dalgalanmaları ve deger kayıplarını düşünüp takımı sahadan çekme kararı almaz, seyirciyi maca gelmesin gibi bir kelamı ekranlar aracılıgı ile taraftara deklare etmezdin. yahu kardeşin beşiktaş spor kulubu senin babanın çiftliği mi ki ?

bir insan hatayı önce kendin de aramalı diye düşünüyorum. her fırsatta masaya yumrugunu vuran, her fırsatta beşiktaş için, elinden geleni yaptıgını söyleyen yıldırım demirören, vakt i zamanında kulube hibe ettiği parayı giderken alacagını söyleyen bir adam (!) bakın adam diyorum, gote girebilecek entryler?

velhasıl kelam, alınan 1-2 başarısız sonuç neticesinde, istifalara, görevlerden alınmalara karşıyım fakat sezarın hakkını sezara verceksin..

asıl yıldırım demir ören’e iltimas tanınmamalıdır.

yönetemiyorsan gideceksin (!)

inançsiz türk askerinin şehit olması

ederleziavela
kadın programlarından ve makas aldırmaktan arta kalan vakti olursa, zekeriya beyaz hocamızın, açıklık getirmesi gerektiğini dü$ündüğüm konu.

şehit : allah yolunda öldürülen müslümana şehit denir.

şehitlik : şehitlik, allah katında yüksek bir rütbedir.

ateizm : dinsel öğretiyi kabul etmeyen felsefi görüştür.

ateist : ateizm yanlısı, tanrı tanımayan.


kuran ı kerim’de şehitler hakkında şöyle buyurulur: (bakara, 154) “allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. bilakis onlar diridirler. lakin siz onu anlayamazsınız.”

şehit olan kişi, isyankar ya da günahkâr olursa söyle buyrulmuştur.

allah (c.c.) : “şüphesiz iyilikler, kötülükleri yok eder.” (hud, 44)

hz. peygamber, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “kötülüğün ardından bir iyilik işle ki onu silsin. doğum neticesinde ölen de şehittir. hatta zinadan meydana gelme bir çocuğu doğurma esnasında ölen kadın da şehittir. fakat böyle bir hamile kadın karnındaki çocuğu düşürmeye çalışırken ölünce şehit olmaz.”

udud savaşında bir asker gelip sordu; “ya rasulallah! hemen harp edeyim de sonra müslüman mı olayım?”

rasulullah (s.a.v.): “müslüman ol, sonra harp et.” buyurdu. o da hemen müslüman oldu, sonra vuruştu. nihayet şehit edildi. bunun üzerine rasulullah; “az işledi, fakat çok kazandı.” buyurdu. (buhari, 8/277)

kafirler hangi şartlarda olursa olsun onlar asla şehit olamazlar. zira kafirin bütün amelleri seraba benzer. beklentileri olmasına binaen umduklarını bulamazlar.

görüldüğü üzere; ateist bir asker, cenk esnasında ölürse malesef şehitlik kavramından faydalanamıyor.

şahsi fikrim; düşünün ki, inançsız dahi olsa, ülkesini, ailesini ve insanlarını savunmak için harp eden bir bireyin öldüğü takdirde bu mertebeden faydalanması gerekir. eğer bu mantığa göre düşünürsek, " iman etmek " insanlara dikte edilmeye çalışılan bir kavram olup çıkar. islamiyet müsamaha dini ise eger, ya da islamiyette zorlama yoksa, yukarıda bahsettiğimiz konu ile ilgili küçük bir çelişki var gibi (!)

"""" udud savaşında bir asker gelip sordu; “ya rasulallah! hemen harp edeyim de sonra müslüman mı olayım?” rasulullah (s.a.v.): “müslüman ol, sonra harp et.” buyurdu """"

şimdi adam kapmış kılıcı savaşmaya gelmiş, savaşma sebebi karı kız olmadığı aşikar. buna rağmen önce kelime i sahadet getir sonra savaş denilmiş.

seçme sansı adı altında bir dikte, dayatma ve zorlama, ki zorlama burada yokmuş gibi dursa da, bence, dolaylı yoldan olsa dahi bir zike zike durumları söz konusu.

ya müslüman olup şehit olacaksın ya da müslüman olmayıp necati (!) aynı amaç uğrına kan dökülüyorsa eğer, neden böyle çifte standart yapılır anlam vermem mümkün değil.

bu tek duze mantıga gore malesef sehit olarak nitelendirilen askerlerimiz sehit mertebesınde yer almamaktadır.

frodo ile sam arasındaki carpik ilişki

ederleziavela
sam karakterinin film boyunca frodo efendiye " bay " diye hitap etmesi, gollum ibnesinin erzakı aparması ve sam’in son kalan yiyeceklerini dahi frodo’ya vermesi, yetmezmiş gibi sırtında taşımalar, terini silmeler gibi geyşa hizmet anlayışı sebebi ile sam adlı parlak hobbit’in, inceden inceye frodo efendiye yazıldığı su götürmez bir gerçektir.

bakmayın filmin sonunda sam’in evlendigine falan.

anneye msn öğretmenin birey üzerindeki etkisi

ederleziavela
kısmi felçe kadar yolu olan etki.

ömrünü, oklava, mutfak ve emekli maaşını almak için, halk bankası arasında geçiren bir annenin teknolojiye hakım olmak isteyişini yadırgamıyorum elbet, fakat bu teknoloji sapkınlığının öğreten bireyin sinir sitemi üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçek.

öncelikle, bu sinir hastası olma yolunda ilk adım bilgisayarın nasıl açılacagını öğretmekle başlar.daha sonra windows, adsl, msn, ve msn kullanımı (!)

yahu, hadi cihazı açmayı kapamayı öğrettiniz, sadece bununla sınırla olsa neyse fakat her pc normal açılacak diye bir kaide yok, siz murphy yasaları deyin durun, ben bu durumu kısaca ibnelik olarak tanımlıyorum.

bios kazan kaldırır, sürekli güvenli kip ya da adım adım onaylama seçenegini kullanmak zorundasınızdır. hadi işin bu zor kısmını öğrettik, sırada adsl’e nasıl baglanılır konulu tez çalışmamıza gelelim.

- anne bak tıklıyosun zoom ikonuna
- evet evladım
- buraya kullanıcı adı, buraya da şifre giriyorsun
- sen bunları bir kagıta yazsana evladım

zoom adsl / çift tıkla ama soldakine/kullanıcı adı; ederleziavela@ttnet/şifre; bagdagül/ messenger’a çift tıkla/e-mail adres/şifre/bağlan/yeşil olanlara çift tıkla/
pencere/ titreşim; şimdilik bu kadar yeter.


tabii kendi listenize annenizin msn adresini eklediyseniz, borsaya endeksli olmasa da, sinir katsayınızda bol dalgalanmalı bir artış söz konusu olacaktır. gün içinde, ortalama 80 defa titreşim almanız, çalısırken kocaman bir öpücüğün defalarca ekranı kaplaması, sürekli " evladımcevapversenenedencevapvermiyorsun " gibi cümleler yüzünden beyin jimnastiği yapmak zorunda oluşunuz yetmezmiş gibi, bir de anne hattan düşerse ziki tuttunuz! akabinde 10 dakika sürecek bir telefon konusmasına kendinizi hazırlamalısınız.

ama öküzlük öğreten kişide, zira bu gibi olasılıkları da düşünmek ve ona göre tedbir almak gerek.

öğreten kişiyi psikolojik buhrana iten olay annenin ajitasyonudur. nihayetinde, candır, kandır, bir tanedir. her ne olursa olsun keyif aldığı, merak saldığı msn’i hangi koşullarda olursanız olun öğretmek durumundasınız, çünkü bu sizin asli göreviniz ya da küçük bir kardeşiniz varsa ona paslayın, zaten küçük kardeşler angaryaya alışıktır.

(bkz: ekmek almaya sürekli küçük kardeşi göndermek)

konudan pek sapmadan, girilen psikolojik buhranı izah edelim.

saatlerce, günlerce msn öğretmeye calıştığınızı ve çalışırken ömrünüzden, şaçlarınızdan feragat ettiğinizi bir kenara bırakarak, anneye yeter ulan tadında çemkirişleriniz başınıza iş açacaktır.

duygusal, bol entrikalı brezilya ve eski türk filmleri hususunda doktora yapan annenin belaltı vurma saati gelir.

- yemedim yedirdim giymedim giydirdim
+ anne başlama yine
- kursağmdan kestim sana harçlık verdim
+ offf valide ...
- hani neydi o kızın adı ?
+ hangi kız ?
- hani varya sarısın trakyalı
+ bagdagül mü ?
- evet, onunla buluşmaya gidecegin zaman pazar paramı verdim
+ anne 7 yıldır profesyonel iş hayatı içindeyim
- bu sana verdiğim pazar parası gercegini değiştirmez
+ valide örseledin beynimi
- öğret şunu diyorum kızıyorsun evladım
+ hassasım anne su gunlerde
- sanki muayyen gününüz var, hassasmıs (!)
+ oo yeter ama, nerde benim prozac ?

abi yeter (!) anlatırken dahi fena oluyorum...

secilmis kişinin matrix e anus yolu ile bağlanması

ederleziavela
makinelerin yaptığı teknik bir hatanın seçilmiş kişiye denk gelmesi. utopik senaryomuza göre, aslında seçilmiş kişi kavramının oluşmasında bu teknik hatanın payı büyük olsa gerek zira adı üstünde seçilmiş kişi (!) diğerlerinden farklı ve üstün meziyetlere sahip olmalıdır.

bilindiği üzere seçilmiş kişiyi seçilmiş kişi yapan yegane unsur matrix te zikinin keyfine göre takılmasıdır. bence bu farklılık rektum kasları ile alakalı olsa gerek, çünkü insan vücudunda en fazla sinir burada bulunmaktadır.

dolayısı ile, standart bir beyinin verecegi sinyallerin ortalama 4 katını anüs te bulunan sinirler ile temin edebiliriz.

o değil de ne kötü bir sey yahu (!) düşünsenize insan ırkınının devamlılığı size bağlı, zion ’daki ahali size tanrı muamelesi yapıyor fakat siz matrix’e bağlanmak için her gün tumanı indirip doggy style takılıyorsunuz...

(bkz: seçilmiş kişiyi matrix te morpheus sikermiş)


ben olsam morpheus’un şahsıma teklif ettiği kirmizi ve mavi hapı fitil olarak sokardım bir tarafına.neymiş kırmızı hap alis harikalar diyarı’na açılan pencereymiş, ulan ibne 20 cm lik boru sana girmiyor tabii, ahkam kesmek kolay.

mala vurmanın dayanılmaz hafifligi

ederleziavela
özellikle elektronik eşyalar için geçerli olan bir kuram.

dvd, vcd, play station gibi cihazların zamansız bozulduğunu, takıldığını ve donduğunu biliyoruz. bu durum cihazı kullanan bireyler üzerinde bir sinir, bir pırtlama etkisi yaratır. vucut, petrol rafinerisi gibi adrenalin pompolar, ısı artar ve kaçınılmaz son.

(bkz: etna ağladı be)

çalış la muga godum nidaları eşliğinde osmanlı tokatı ile bozulan cihaz ilişkilendirilir.

ha çalışır çalışmaz ayrı konu, mühim olan deşarj olup hafiflemek. (!)

ek bilgi ; eger mal başkasının malı ise sakın teşebbüs etmeyin zira osmanlı tokatı yemeniz kaçınılmaz olabilir.

nazgül un kafasini kesen prenses görünümlu cani

ederleziavela
varını yoğunu orta dünya’nın huzuruna adamış gibi görünse de şahsımın nazarında, sağa sola yavrulamasın diye kancık kedilerin kafasına keserle vuran melahat teyze’den bir farkı olmayan şahsiyet.

aragorn’un çükünün şehvetine kapılıp, atının arkasında fortçu bir hobbit ile gondor düzlüklerine cenk etmeye giden bu hanım kızımız, aslında rohan kralı theoden’in cami avlusunda bulduğu bir velet olup, iktidarsız theoden’in aleme madara olmayayım diye büyütüp, prenses sıfatı verdiği cani ruhlu kaltağın tekidir.

ceylan gibi minas tirith semalarında seken ve soyu tükenmeye yüz tutmuş güzelim nazgül’ün kafasını üç kuruşluk metal parcası ile keserken söyle bir cümle kumuştur ki, gondor’un koordinatlarını, enlem ve boylamını bilsem saçını başını yolsun diye panter emel’i ışınlardım.

nazgül lordu: kimse nazgül ile avının arasına girmek istemez
rohan lı eowyn: engel olacağım dokuzların en totoşu
nazgül lordu: engel olmak mı? seni ahmak seni.hiçbir ölümlü erkek bana engel olamaz.
rohan lı eowyn : kukuların gücü adına obarak, çotanak

şeklinde diyaloglar yaşandıktan hemen sonra nazgül ve efendisi sizlere ömür.

yahu prenses dediğin uyurken yedi cüceler’in tacizine uğrasa dahi, dizini kırar beyaz atlı prensini bekler.

haliç e sürgün yiyen masum bokun hazin sonu

ederleziavela
bokunda hazin sonu mu? olurmu$ lan dümbelek demeyin.

insan dışkısının yapısını az çok biliyoruz. koliform ve fekal bakteriler, patojenik mikro organizmalar, hormonlu bileşikler ve bence en kıymetlısi amonyak’tır.

amonyum nitrat dahi elde edilebiliyor.

amonyak oksiyeni yok eder ve çeşitli toksitlerin salgılanmasına sebep olur.

öncelikle bokun maruz kaldığı kötü muameleye midnight express’deki william billy hayes totoşu dahi kalmamıştır.

sulabh international social service organisation adlı bir sivil toplum kuruluşu, insan atığını biyogaz ve gübreye dönüştüren ucuz bir sistemin, dünyada 2,6 milyon kişinin tuvalet gereksinimini uygun koşullarda giderme ve küresel ısınmayı azaltma olanağı sağlayacağını açıkladı (!)

inanmayan, hindistan’da düzenlenen yedinci dunya tuvalet zirvesi’ni araştırıp bilgi edinebilir.

cidden arkadaşlar bok deyip geçmeyin, zira içindeki bakterileri göz önünde bulundurursak , o da bir canlı sayılır. allama bugün git tibet’e, budistler boka bile tamah ediyor, zarar görmesin diye elleri ile toprağa gömüp, tütsü yakıp dua ediyorlar.

türkiye’de malesef bu felsefeyi idrak etmek ve insanlara kabul ettirmek zor.

pikniğe giden mangal düşkünü bir baba, ormanın derinliklerine sıçarken kıçına vuran ilik esintiden değil, yediği 1 kilo kanatı çıkarırken oluşan rahatlamadan feyz alır. işin duygusal yanı da var. lord of the mangalci hiç düşünüyor mu acaba kıçını sildiği ısırgan otunun üzerinde can çekişen dışkıyı? ve bu dı$kının yapa yalnız ormanda tek ba$ına yalnız kalacagını? hiç sanmıyorum (!) ama yadırgamıyorum da çünkü isirgan otu ile dötü silen bir türk insanının dü$üneceği en son $eydir bokun makus talihi.

yahu vakt i zamanında cin komunist partisi dahi müslüman hui’leri domuz eti yemeye zorlamıştır ve yetmezmiş gibi hui’lere sıçtıkları boku zorla yedirmişlerdir. aynı muameleyi, kizil muhafizlar tibetli buda ve panchen lama’yı insan dışkısı yemeye zorlayarak tatbik etmişlerdir.

aslında yazıyı incelediğinmiz de sosyolojik bir tespit çıkıyor. ne sosyolojiği yahu direkt dirimbilim’i ilgilendiren bir tespit (!) nihayetinde bok yaşayan bir organizmadır.

bokun tarihcesi hakkında detaylı bilgiye sahip değilim ama kısa bir arştırmadan sonra şunu söyleyebilirim ki dışkı, işkence aleti olarak kullanılmı$, toplulukların inançlarına, görüşlerini saygısızlık yapmak, dirençlerini kırmak, aşağılamak gibi pek etik olmayan davranışlarda rol almış.

allahtan teknoloji gelişiyorda bokun kıymetini yeni yeni anlıyoruz. önceleri piknik alanlarında doğal ped olarak kullanılsa da şimdilerde biyogaz, gübre gibi insanoğluna gerekli bir takım maddelerin üretilmesinde kullanıyoruz.

demedi demeyin teknoloji biraz daha ilerlerse, boktan sakiz dahi yapabilir bu insanoglu (!)

türkiye’de manzara hep aynı (!)

otur klozete, yak bir sigara, eline kağıt kalem alıp başlık düşün ve bırak ifrazatı... bok menşeli başlık üretip bokun hazin sonunu düşünebiliyorsan ne mutlu sana... çünkü nirvana’ya giden yolda sağlam bir adım atmışsındır. daha sonra deri pardosu giymiş bir budist karşına çıkıp sana soracak

- siyah hap mı ?
- kahverengi hap mı ?

bok sadece bok değildir

tanim : bu kadar fonksiyonel olmasına rağmen, türkiye’de bir hiçmiş gibi davranılan dışkının halic e gidene kadar yaşadığı badereler bir kenara, bir gübre ya da soygaz olamadan derin suların, derin karanlıklarında yapa yalnız kalışı (!)

ek olarak,

http://www.ratemypoo.com/pictures/000000172/124797/
http://www.ratemypoo.com/pictures/000000699/98405/

cihana korku salan türk akıncilarınin tayt giymesi

ederleziavela
parasızlıktan iti kırpan ye$ilcam produksiyonlarında sıkca kar$ıla$tıgımız komik sahne.

leonidas gibi bacak kasları olmasa da orta asya’da duduklemedik hancı kızı bırakmayan bu cengaverlere tayt giydiren zihniyeti kınıyorum.

ulan hadi remzi usta’nın konfeksiyon atolyesinde i$lediniz $ile bezini, fakat rengini barı sarı yapmasaydınız. akıncı deyince insan aragorn gibi bir karakter canlandırıyor gozunde ama nafile, bizimkilere bakıyorsun halit akcatepe, erol tas ve cuneyt arkın (!)

bir diger konu kara murat ’a tanınan iltimas(!) tamam abi ana karakterdir, buzdolabına ucan dekmuk atar, kızları dudukler, dagıtmadık han bırakmaz, tavugu elle yıyen bizans munafıklarına kata cizer, sarap fıcılarını kafalarına indirir, henuz ı$ın kılıcı icat edilmemesine ragmen surdan sura ı$ınlanır, masallah neo efendinın 40 ajan smith’in umugunu sıkması gıbı 50 bizansı bir kılıc darbesinde yere serer, sanki kılıc excalibur anasını satayım, bildigin anlı $anlı, egzoz’dan olma tencereden dogma aluminyum.

buraya kadar tamam , fakat tarkan ve kurdu’nun sucu nedır arkada$ ? kartal tibet filmın bazı sahnelerinde elle yedigi tavukları gercekten mideye cukkalasa, leonidas kadar olmasa da bir ibrahim uzulmez’in bacak kaslarına sahip olurdu.

hadi kara murat ve e$rafına tayt giydiriyorsunuz da tarkan’a neden mini etek vari bi kıyafet uygun gorursunuz ?

yahu seyrederken tırsacagıma, ya da heybetınden gotumde karıncalanma olu$acagına bıyıklarımı sıvazlıyorum bazı bazı, neyse ki, kız arkada$ım arıyor o anda da kendime geliyorum.

tarkan’ın kurt diye yutturulan bakımsız sokak kopegınden bahsetmiyorum bile.

olmuyor ye$ilcam, zaten hic olmadı ki.

digiturk reklamındaki güzel kız

ederleziavela
korku filmi hayranı olup, fakat filmi yalnız seyredemeyecek kadar tırsak hanım kızımız.

öyle ki, bir o kadar isterik bu kızımız(!) dü$ünün abi gece yarısı çıtır kapı kom$unuz zili çalıyor, korku filminden etkilendiğini söylüyor, bu sebepten dolayı filmi sizinle el ele tutu$arak izlemek istediğini ifade ediyor, tabi ifade ederken tüm vücudu ihtiras içinde yanıyor ya da size öyle geliyor.

ah ah, 5 sene oldu digiturk bağlatalı arada sırada alt kom$umuzun torna tesviye mezunu oğlu tayyar gelir dizi seyretmeye. yetmezmi$ gibi, herif bir de `vucut gelistirme` ile ilgileniyor.boy 186, 90 kg eleman(!) sürekli `testosteron` içeren ilaçlar alıyor. her yerinden kıl çıkmı$ herifin, niyeti bozsa falan el fatiha (!)

(bkz: korkuyorum doktor)

(bkz: gökten merve yağsa bize tayyar dü$er)

http://www.kisaca.net/ujsr3
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol