confessions

ederleziavela

- Yazar -

  1. toplam entry 790
  2. takipçi 1
  3. puan 54690

kanser olduğunu öğrenmek

ederleziavela
once icinizi bir korku kaplar. acaba ! dersiniz olecek miyim? lakin hayata o kadar sıkı sıkı sarılırsınız ki, o hayatı elinizden bırakın tanrıyı - kanseri kimse artık alamayacaktır.hele ki, size destek olacak bır sevdiceginiz ya da sevdikleriniz varsa vız gelir tırıs gider, artık nereye gidiyorsa kendini yenilemeyen o yavsak hucreleriniz.

gunes sızın ıcın soluk dogar her sabah, acaba soruları cogalır.bugun mu? yarın mı? ne zaman gıbı soru ısaretleri ile zaten yorgun olan beyniniz daha da yorulur ama bır gunes her sabah dogar kapınızda ve elinde kocaman bır buket gul ile " gunaydın askların en guzeli " der.ne solan gunes gelır akıllara ne hucreler.koy gotune hayatın der ademoglu ve o cıcek getırene oyle sıkı sarılır ki bırakmamacasına, kerpeten getırsenız sokemezsınız.

gun gelir beyaz bır melek o uzun sarı saclarınızı odunc ıster sızden.hayır dersınız, aglarsınız, sızlarsınız ama vermek zorundasınızdır.evet kemoterapi ve ardından radyoterapiye tabi tutulursunuz.aynaya her baktıgınızda acaba soruları cogalır.acaba bu uzun sarı saclarım gibi bedenım demi teslim olacak!

yine o gunes dikilir her sabah kapınıza " askların en guzeli " der.kafanızdaki bereyi cıkarır oper.

sevdiceginize saka ile karısık, bu yasta evlenip cocuk dogurulur mu be diyen siz, allahım ne olur gunesimden torun torba gormemi nasip eyle dersiniz.

evet maalesef yukarıdaki eleman sızı iplemez ve buraya kadar der.

nereden mi biliyorum ?

askların en guzelinden

türkiye de popüler müzik kültüru

ederleziavela
kayahan, sezen aksu, ajda pekkan, mfö vb gibi usta sanatçıların " trt " bünyesinde toplanıp kadrolu sanatçı olmaları sebebi ile kısmen hayatımıza bu müzik tarzi yerle$miştir.

dünden bügüne pop müziğe dikkat ediyorum, inanılmaz bir kalite farkı var.tamam eskiden teknoloji bu kadar gelişmemişti bu sebepten dolayı ensturumanların tınıları belirli bir desibelin ve ahengin üstüne çıkamıyordu lakin günümüzde seray sever gibi şahısların sesi dahi gerekli teknolojik yardım ile bir nebze dinlenebilir hale getirilebiliyor.

insan ister istemez bu iki dönemi mukayese ediyor.

örneğin sezen aksu, nazan öncel gibi hem yorumcu, hem besteci hem de söz yazarı olmak günümüz türkiye’sinde zor zanaat.zaten bu gibi kaliteli besteciler günümüz populer müziğini ayakta tutmaktadır.

dünden bügüne pop müzikte bir diğer değişiklik ise bu sektörün rant alanı haline dönü$mesidir.ha eskiden de rant alanı degil miydi ? tabiki evet lakin geçmişte bir elin parmakları kadar star mevcuttu fakat inanılmaz kaliteli eserler ortaya çıkarılır, icra edilirdi şimdi bakıyoruz günümüz populer müziğe herkes star amk , " ipini koparan " eline mikrofon alıyor.

bu sanırım birazda müzik şirketlerinin suçu olsa gerek zira " imç " bilinen adıyla unkapanı çarşısı müziğin kalbiydi ve insanlar ceplerinde para olsa dahi sesleri beğenilmediği takdirde şarkıcı yapılmaz ve hatta demo bile hazırlayamazlardı.

efendim şimdi " imç " okyanusun dibine demir atmış bir türlü o demirden kurtulamaz halde, kısaca battı batıyor.bunun sebebi özerk müzik şirketleridir.her eline mikrofon alanın şarkıcı olmaya çalıştığı bu dönemde doğal olarak uç kuruşu bir araya getiren her iş adamı soluğu kültür bakanlığı’nın kapısında alıp müzik şirketi kurmak için gerekli izni alabiliyor.

sonrası malum, 4-5 menejer ve meslek birlikleri ( mesam, müyap, msg, muyor 1) yardımı ile kurulan müzik şirketleri sanatçı portfoyü oluşturup piyasaya kemikaze edası ile dalıyor.

serdar ortaç gibi yeni nesil bestekarların varlığı allahtan sezen aksu, nazan öncel gibi beste fabrikatörlerinin yokluğunu pek aratmıyor zira şu an tüm eğlence mekanlarında bangır bangır dinlenen birçok musiki eseri ya serdar ortaç imzalı ya sezen ya da nazan öncel ha arada yıldız tilbe gibi şarkıcılar da tarzlarının farklılığından olsa gerek göze batıyorlar fakat ben yıldız tilbe’nin artık pop müzik yaptığına inanmıyorum.

buraya kadar beste ve besteciler hakkında nacizane tespitlerde bulundum ama müziğin özü bana göre bestedir zira beste olmasa müzik yalın halde populer kültüre hitap edemez diye dü$ünüyorum.

gelelim günümüz populer müziği olu$turan daha doğrusu poluler olan pop müzik yorumcularına.

hande yener, demet akalın, bengü, kenan doğulu, yalın, mustafa sandal, tarkan ve nice yorumcular eğer halen türkiye’de dinlenebiliyor ve müzikten kazanç elde ediyorlarsa bu yine kaliteli besteci ve söz yazarlarının sayesindedir.

hande yener ve demet akalın gibi şu sıralar birbirlerine televizyon aracılığı ile giydiren yorumcuları anlamak zor.bu iki elemanında sesleri beş para etmez.

zaten kapı gıcırtısına bile sempatisi olan bir milletiz bu sebepten mütevellit , hareketli bir iki eser bulunur, teknoloji yardımı ile mikslenir, arka fona daya gitsin bası tizi, cıstak cıstak eşliğinde bir de güzel nakarat tuttur, ses zaten teknoloji yardımı ile kıvama getirilir, ha birazda degajeyi aç al sana pop müzik yorumcusu.

bu duruma ayşe hatun önal ve o dillere pelesenk olmuş " çeksene elini kırcan mı belimi " parçası en büyük örnek olsa gerek zira hiç unutmam eğlence mekanlarında bu parça çalındığında sanki sahneye iron maiden çıkmış fear of the dark’ı çalıyomuşcasına bir hareketlilik bir hengame oluşurdu.

hande yener’in parcası şu sıralar pek rağbet görmektedir.

(bkz: oynat uğur)

ahanda nakaratı:

kavga etmez sever beni
romeo romeo romeo
sabaha kadar kucaklar beni
romeo romeo romeo

nedir şimdi bu şarkının dinleyiciye verdiği mesaj ?

romeo diye bir dallama sabaha kadar pompalıyormuş hatunu, mevzu bu ..!

öyleki aynı tınıyı dü$ünün size hemen şarkıya uygun bir nakarat yazayım.

(bkz: bakınız)

dedin ki ben romeo
gerçek aşkın savaşçısı
yalnızlık bitti
sil gözyaşlarını

kavga etmez sever beni
romeo romeo romeo
sabaha kadar kucaklar beni
romeo romeo romeo

(bkz: bakınız)

dedim ki selamın aleyküm
ben alemin pompacısı cabbar
kaldır eteğini
göster küfelerini

polemiğe girmez sikerim seni
ooooo ooooo ooooo
sabaha kadar pompalarım seni
ooooo ooooo ooooo

yurdum eller havayacıları da nakarat ve müziğin uyumu ile götlerini ba$larını sallayarak deşarj oluyorlar ama burada bir yanılgı var bence, zira bir şarkı dinleyiciye bir şeyler katmalı, kah hüzünlendirmeli, kah dü$ündürmeli.

ahhh ahh rahmetli cem karaca, barış manço ve niceleri kulaklarınız çınlasın be..!

anneye msn öğretmenin birey üzerindeki etkisi

ederleziavela
kısmi felçe kadar yolu olan etki.

ömrünü, oklava, mutfak ve emekli maaşını almak için, halk bankası arasında geçiren bir annenin teknolojiye hakım olmak isteyişini yadırgamıyorum elbet, fakat bu teknoloji sapkınlığının öğreten bireyin sinir sitemi üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçek.

öncelikle, bu sinir hastası olma yolunda ilk adım bilgisayarın nasıl açılacagını öğretmekle başlar.daha sonra windows, adsl, msn, ve msn kullanımı (!)

yahu, hadi cihazı açmayı kapamayı öğrettiniz, sadece bununla sınırla olsa neyse fakat her pc normal açılacak diye bir kaide yok, siz murphy yasaları deyin durun, ben bu durumu kısaca ibnelik olarak tanımlıyorum.

bios kazan kaldırır, sürekli güvenli kip ya da adım adım onaylama seçenegini kullanmak zorundasınızdır. hadi işin bu zor kısmını öğrettik, sırada adsl’e nasıl baglanılır konulu tez çalışmamıza gelelim.

- anne bak tıklıyosun zoom ikonuna
- evet evladım
- buraya kullanıcı adı, buraya da şifre giriyorsun
- sen bunları bir kagıta yazsana evladım

zoom adsl / çift tıkla ama soldakine/kullanıcı adı; ederleziavela@ttnet/şifre; bagdagül/ messenger’a çift tıkla/e-mail adres/şifre/bağlan/yeşil olanlara çift tıkla/
pencere/ titreşim; şimdilik bu kadar yeter.


tabii kendi listenize annenizin msn adresini eklediyseniz, borsaya endeksli olmasa da, sinir katsayınızda bol dalgalanmalı bir artış söz konusu olacaktır. gün içinde, ortalama 80 defa titreşim almanız, çalısırken kocaman bir öpücüğün defalarca ekranı kaplaması, sürekli " evladımcevapversenenedencevapvermiyorsun " gibi cümleler yüzünden beyin jimnastiği yapmak zorunda oluşunuz yetmezmiş gibi, bir de anne hattan düşerse ziki tuttunuz! akabinde 10 dakika sürecek bir telefon konusmasına kendinizi hazırlamalısınız.

ama öküzlük öğreten kişide, zira bu gibi olasılıkları da düşünmek ve ona göre tedbir almak gerek.

öğreten kişiyi psikolojik buhrana iten olay annenin ajitasyonudur. nihayetinde, candır, kandır, bir tanedir. her ne olursa olsun keyif aldığı, merak saldığı msn’i hangi koşullarda olursanız olun öğretmek durumundasınız, çünkü bu sizin asli göreviniz ya da küçük bir kardeşiniz varsa ona paslayın, zaten küçük kardeşler angaryaya alışıktır.

(bkz: ekmek almaya sürekli küçük kardeşi göndermek)

konudan pek sapmadan, girilen psikolojik buhranı izah edelim.

saatlerce, günlerce msn öğretmeye calıştığınızı ve çalışırken ömrünüzden, şaçlarınızdan feragat ettiğinizi bir kenara bırakarak, anneye yeter ulan tadında çemkirişleriniz başınıza iş açacaktır.

duygusal, bol entrikalı brezilya ve eski türk filmleri hususunda doktora yapan annenin belaltı vurma saati gelir.

- yemedim yedirdim giymedim giydirdim
+ anne başlama yine
- kursağmdan kestim sana harçlık verdim
+ offf valide ...
- hani neydi o kızın adı ?
+ hangi kız ?
- hani varya sarısın trakyalı
+ bagdagül mü ?
- evet, onunla buluşmaya gidecegin zaman pazar paramı verdim
+ anne 7 yıldır profesyonel iş hayatı içindeyim
- bu sana verdiğim pazar parası gercegini değiştirmez
+ valide örseledin beynimi
- öğret şunu diyorum kızıyorsun evladım
+ hassasım anne su gunlerde
- sanki muayyen gününüz var, hassasmıs (!)
+ oo yeter ama, nerde benim prozac ?

abi yeter (!) anlatırken dahi fena oluyorum...

haliç e sürgün yiyen masum bokun hazin sonu

ederleziavela
bokunda hazin sonu mu? olurmu$ lan dümbelek demeyin.

insan dışkısının yapısını az çok biliyoruz. koliform ve fekal bakteriler, patojenik mikro organizmalar, hormonlu bileşikler ve bence en kıymetlısi amonyak’tır.

amonyum nitrat dahi elde edilebiliyor.

amonyak oksiyeni yok eder ve çeşitli toksitlerin salgılanmasına sebep olur.

öncelikle bokun maruz kaldığı kötü muameleye midnight express’deki william billy hayes totoşu dahi kalmamıştır.

sulabh international social service organisation adlı bir sivil toplum kuruluşu, insan atığını biyogaz ve gübreye dönüştüren ucuz bir sistemin, dünyada 2,6 milyon kişinin tuvalet gereksinimini uygun koşullarda giderme ve küresel ısınmayı azaltma olanağı sağlayacağını açıkladı (!)

inanmayan, hindistan’da düzenlenen yedinci dunya tuvalet zirvesi’ni araştırıp bilgi edinebilir.

cidden arkadaşlar bok deyip geçmeyin, zira içindeki bakterileri göz önünde bulundurursak , o da bir canlı sayılır. allama bugün git tibet’e, budistler boka bile tamah ediyor, zarar görmesin diye elleri ile toprağa gömüp, tütsü yakıp dua ediyorlar.

türkiye’de malesef bu felsefeyi idrak etmek ve insanlara kabul ettirmek zor.

pikniğe giden mangal düşkünü bir baba, ormanın derinliklerine sıçarken kıçına vuran ilik esintiden değil, yediği 1 kilo kanatı çıkarırken oluşan rahatlamadan feyz alır. işin duygusal yanı da var. lord of the mangalci hiç düşünüyor mu acaba kıçını sildiği ısırgan otunun üzerinde can çekişen dışkıyı? ve bu dı$kının yapa yalnız ormanda tek ba$ına yalnız kalacagını? hiç sanmıyorum (!) ama yadırgamıyorum da çünkü isirgan otu ile dötü silen bir türk insanının dü$üneceği en son $eydir bokun makus talihi.

yahu vakt i zamanında cin komunist partisi dahi müslüman hui’leri domuz eti yemeye zorlamıştır ve yetmezmiş gibi hui’lere sıçtıkları boku zorla yedirmişlerdir. aynı muameleyi, kizil muhafizlar tibetli buda ve panchen lama’yı insan dışkısı yemeye zorlayarak tatbik etmişlerdir.

aslında yazıyı incelediğinmiz de sosyolojik bir tespit çıkıyor. ne sosyolojiği yahu direkt dirimbilim’i ilgilendiren bir tespit (!) nihayetinde bok yaşayan bir organizmadır.

bokun tarihcesi hakkında detaylı bilgiye sahip değilim ama kısa bir arştırmadan sonra şunu söyleyebilirim ki dışkı, işkence aleti olarak kullanılmı$, toplulukların inançlarına, görüşlerini saygısızlık yapmak, dirençlerini kırmak, aşağılamak gibi pek etik olmayan davranışlarda rol almış.

allahtan teknoloji gelişiyorda bokun kıymetini yeni yeni anlıyoruz. önceleri piknik alanlarında doğal ped olarak kullanılsa da şimdilerde biyogaz, gübre gibi insanoğluna gerekli bir takım maddelerin üretilmesinde kullanıyoruz.

demedi demeyin teknoloji biraz daha ilerlerse, boktan sakiz dahi yapabilir bu insanoglu (!)

türkiye’de manzara hep aynı (!)

otur klozete, yak bir sigara, eline kağıt kalem alıp başlık düşün ve bırak ifrazatı... bok menşeli başlık üretip bokun hazin sonunu düşünebiliyorsan ne mutlu sana... çünkü nirvana’ya giden yolda sağlam bir adım atmışsındır. daha sonra deri pardosu giymiş bir budist karşına çıkıp sana soracak

- siyah hap mı ?
- kahverengi hap mı ?

bok sadece bok değildir

tanim : bu kadar fonksiyonel olmasına rağmen, türkiye’de bir hiçmiş gibi davranılan dışkının halic e gidene kadar yaşadığı badereler bir kenara, bir gübre ya da soygaz olamadan derin suların, derin karanlıklarında yapa yalnız kalışı (!)

ek olarak,

http://www.ratemypoo.com/pictures/000000172/124797/
http://www.ratemypoo.com/pictures/000000699/98405/

şahin k

ederleziavela
youtube’da bır vıdeosunu ızledıgım sahsıyet.

yasananlar su sekildedir.

sahin baba ve ortalama 90 kg lık 3 adet hatun plajda sere serpe uzanmıslardır. film konulu olacak ya, dogal olarak denıze gırmelerı gerekıyor.

bu 90 ceker hatunlar kosarak denıze atlıyorlar, daha dogrusu denızı tasırıyorlar.bu elemanda "maxımus" edası ve heybetı ıle hanımlara ıstırak etmek ıcın suya gırmektedır.hatunlardan bırı sahın babaya su atar ama kedı refleksı ıle sudan cıkan sahın baba kadına kaya parcası atar.cıdden kaya attı, hanı es kaza hatuna denk gelse fılm yarıda kalır.

sonrası daha enteresan.

cadırı dıken sahın baba, taslık bır alana battanıyelerı serer ve kadınların uzanmasını ıster.battanıyenın uzerıne uzanmaya calısan bır kadına su kelamı soylemıstr.

(bkz: dikkat et gözelim amına tas batar sonra)

(bkz: yerlerdeyiz)

edit: bahsettıgım konu ıle ılgılı lınk...

http://tinyurl.com/2kjpwk

etom

ederleziavela
hemen hemen her baslıgın altında bir adet entrysi bulunan 4. nesil bilgic.

bakıyorum bu bilgice 4. nesil lakin 3764 entry kasmıs.makına gibi bu adam, bır gun bakıyorum muthis tespitler yapmıs, bir gun bakıyorum kurgu yazmıs, bir gun bakıyorum tematık dosemıs, bazen ortalıgı tanıma bogmus, üstelik yazdıklarının kaynağı rektum kasları veya anüs değil. derli toplu akıllı fikirli entryler giriyor.


(bkz: sürekli yazıyor efendim durduramıyoruz)
(bkz: etom entry giriyor herkes siperlere)

annenin temizlik yaparken vibrator bulması

ederleziavela
annenin temizlik yaparken porno cd arsivinizi bulmasindan daha beter bir durum.zira eve gelindiğinde masanın üzerinde porno ar$şiv yerine 20 cm lik tırtıklı, kendinden $arjlı, darbeli yapay çükü bulmanız a$ikar.

yakalatan $ahsın cinsiyeti ile ilgili tuhaf durumlar olu$abilir.zira erkekseniz ziki tuttugunuz an bu andır.hemen olaya müdahale edip sağlam bir yalan uydurulmalıdır.

-bu ne evladım ?
-su tabancası anne
-dur seni bir ıslatayım
-anne tabanca ile şaka olmaz

yakalatan hatun ki$i ise eger topu annenin üzerine atabilir.

-bu ne evladım ?
-anneler günü hediyesi
-daha çok var kızım anneler gününe
-e bende sonra vercektim
-test mi ediyorsun?
-olur mu anneee
-yürü doktora, bekaret kontrolü yaptıracagız
-ama anneeee

gibi palavralar uydurulsa bile, bu durumdan yırtmanız utopik bir düşüncedir.tek kurtulu$unuz " babanızın viagraya olan muhtaçlığı " ve " annenizin bu durumdan $ikayetçi olmasıdır"

babayı tanga giyerken yakalamak

ederleziavela
kişide b 12 etkisi yaratan, sen misin cocukken bana bisiklet almayan? ile başlayıp sigara içerken yakalanıp yediğiniz o tokatlara kadar, hayatınızın bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçmesini sağlayacak aktivite.

her ne kadar baba " oğlum yazın rahat oluyor" ya da " temiz don bulamadım bu annenin " gibi palavralar sıksa da bir türk erkeğinin tanga giymeyecegini bilirsiniz daha doğrusu şekerlenmemiş bir türk erkeği diyelim.

hayat burada zor kararlar almanıza vesile olacaktır.ya ispiyonlayıp o bisikletin ve yediğiniz tokatların acısını çıkartacaksınızdır ya bu durumu belgeleyen bir adet resim ile babayı ömür boyu haraca bağlayacaksınızdır.

işte tam burada, aklınıza yıllardır babanızdan duyduğunuz, beyninizi kemiren o palavra cümle gelecektir.

(bkz: yemedim yedirdim giymedim giydirdim)

(bkz: allahtan giydirmedin)

mala vurmanın dayanılmaz hafifligi

ederleziavela
özellikle elektronik eşyalar için geçerli olan bir kuram.

dvd, vcd, play station gibi cihazların zamansız bozulduğunu, takıldığını ve donduğunu biliyoruz. bu durum cihazı kullanan bireyler üzerinde bir sinir, bir pırtlama etkisi yaratır. vucut, petrol rafinerisi gibi adrenalin pompolar, ısı artar ve kaçınılmaz son.

(bkz: etna ağladı be)

çalış la muga godum nidaları eşliğinde osmanlı tokatı ile bozulan cihaz ilişkilendirilir.

ha çalışır çalışmaz ayrı konu, mühim olan deşarj olup hafiflemek. (!)

ek bilgi ; eger mal başkasının malı ise sakın teşebbüs etmeyin zira osmanlı tokatı yemeniz kaçınılmaz olabilir.

sevgili türbanlı kardeşime mektup

ederleziavela
bana kalbin kadar ayırdıgın bu temiz sayfa için $ahsına müte$ekkir oldugumu bilmeni isterim.

yıllardır kafandaki bez parçası için attıgın "özgürlük" naralarını yakından takip eden, sindirilmi$, hakkı yenmi$ ve dahi, hâlâ yenmeye devam edilen bir ba$ka azınlıgın mazlum bireyi oldugumu bilmeni isterim. dolayısıyla, seni anlayabiliyorum.

bizler ki, üç tarafı denizlerle kaplı kıymetli bir cografyada ya$am mücadelesi veren, farklı kültür ve inançların temsilcileriyiz.

tüm önyargılarımı azat edip nesnel bir yargıya varma zamanı geldi ve dahi geçti diye dü$ünüyorum.

eger bugün; çe$itli inanç, ideoloji ve kültürel nedenlerden dolayı birbirimize dü$mü$sek; bu bizim degil, hegamonik iktidar hırsıyla yanıp tutu$an mevki/makam ve koltuk saplantısı yüzünden, dini kullanarak inançlarımızı sömüren insan görünümlü yecüc mecüc, üçkagıtçıların suçudur.

bin yıllardır; "tezat", zarurile$tirilen mevcut müesses nizamın hüküm sürdügü militarizm ve statuko arasında, yel degirmenine aduket çekmeye çalı$an homo erectus olmanın pek kolay olmadıgını biliyorum. senin de bilmeni, bilmenden ziyade; bu soruna bakı$ açının afaki olmasını temenni ediyor ve istiyorum.

sırf erkek oldugum için minibüste yanıma oturmasan da, yaptıgım alı$veri$in para üstünü elime dokunmamak için metal platforma koyan kasiyer olsan da, ba$ı açık cagda$ kızlara yosma gözüyle baksan da, kamuya açık alanda el ele tutu$up, öpü$en gençleri ahlâksız olarak nitelendirsen de, üniversitede egitim alan ya$ıtlarına imrenerek bakıp, bizlere içten içe kin beslesen de, kafandaki türban; senin tercihin degil çevre baskısının bir ürünü olsa da, senin ve senin zihniyetine sahip tiynetsiz iktidarının bencil oldugu gerçegini degi$tirmez.

öyle ki; bu cografyada din’ini, kültürünü, ve ya$amını özgürce idame ettiren tek zümre sizlersiniz. lakin gözünüz doymadıgı gibi, egonuz da, bencilliginiz de zerre azalma yok.azalma olmadıgı gibi hâlâ özgürlükten bahsetmeniz oldukça ironik.

sevgili türbanlı karde$im; i$sizlik sayısının milyonlara ula$tıgı, borcun ayyuka çıktıgı, ekonominin dibe vurdugu, egitimsizligin tavan yaptıgı, asgari ücretin 400 ytl oldugu bir ülkede, inan senin türbanın gündemi me$kul edecek en son sorunlardan bir olmalı diye dü$ünüyorum. ama yok; sizlere örümcek beyinliler dedigimiz takdirde, bizleri kategorizasyon ile suçluyor ve a$agılandıgınızı deklare ederek ajitasyon yapıyorsunuz.

bu ülkede mazlum edebiyatı yapacak, a$agılandıgını dü$ünecek son zümre sizlersiniz. inançlarını, kültürünü ve ananelerini seneler boyunca ifa edemeyen, e$itlik ve özgürlük istedigi için, komunist ve bölücü yaftası yiyen ve dahi cayır cayır yakılarak öldürülen alevi karde$lerimi dü$ündügüm de, ne hikmetse senin türbanın ve mazlum edebiyatın aklıma geliyor ve gülüyorum.

sevgili türbanlı karde$im; 200 alevi bir araya gelip gösteri yapmayı dü$ünüyoruz. inançlarımıza özgürlük ve cemevi isteriz diye bagırıp, haykırmak istiyoruz.lakin linç ediliriz korkusuyla cesaret edemiyoruz. korkumuzun nedeni malum!, daha öceki tecrübelerimiz. çünkü bizler mum söndü yapan ahlâksız bir toplumuz. temeli; "eline, beline, diline hakim ol" olan bir kültürün doktrinleri ile yeti$en bireyler olarak "ensest ili$ki"’ye girmekle suçlanmayan, a$agılanmayan, inançlarını özgürce ya$ayabilen insanlarız. sevgili karde$im; bu ithamı yapan sizlersiniz.buna ragmen a$agılanmaktan bahsediyorsunuz ya, helal olsun sizlere!.

temennim $udur ki; kafanızdaki bez parçası yüzünden egitim haklarınızdan mahrum kalmayın.ama yarın birgün, üviversitenin kantinini parseller ve grupla$ırsanız, ki ben eminim grupla$acaksınız, o zaman sizlerden hesap sorar, attıgınız özgürlük, insan hakları naralarını bir tarafınıza sokarız. müneccim ya da medyum degilim. her cuma eminönü camii’nden çıkıp "tekbir" e$liginde yaktıgınız canları çok iyi biliyorum.

beni sakın yanlı$ anlama sevgili karde$im; annem, anneannem ve babaannem’de ba$örtüsü takar.ama hiçbiri kafasındaki bez parçasını ne simgele$tirir, ne de siyasile$tirir.

örtünmenizin nihai nedeni ilahi emir iken, sizler bu sorunu insan hakları ve bireysel tercih olarak lanse ediyorsunuz. bira yerine soda içmek bireysel tercihtir. lakin örtünmek tercih degil, dinin ve aldıgınız ilahi emir’in dayatmasıdır.

sana kapanmayı emreden islam dini, bir adamın 4. karısı olmanı da emreder. emirlere uyarken seçici olmayın, i$inize gelen emri uygulamayın. malum sizler; islam dini’nin temsilcileri oldugunuz kadar, ahâk timsali bekçilersiniz de!.

sizlerden ve sizleri temsil eden mebuslardan ricam; özgürlük naraları atarken azınlıkları da dü$ünmeniz. azınlıkların sorunları gündeme ta$ındıgında 12 maymun’u oynamaz, duyarlı olup bizlerle birlikte yürür ve saflarımızda yer alırsanız müte$ekkir oluruz.

dip not; rahatsız olursan "sevgili" ibaresini kaldırabilirim. " malum"!.

evrim teorisi

ederleziavela
evrim teorisi tanrı ve din ile çelişen bir teoridir.bazı bunyeler "çürütüldü bu" dese de çürütülmesi soz konusu degildir.
insanın aklına şu soruları getiren kavram kargaşalarıdır.

tanrı kavramı: gözle görülmeyen herseyi yöneten ve belirleyen ilahi güç.materyalizme gore tanrı soyut bir kavramdır.fakat materyalizm de kendi içinde celişmektedir.peki bir dagın arkasını goremiyorsak orada birsey yokmudur? düz mantık kullanırsak evet dagın arkası soyut bir kavramdır tıpkı tanrı da oldugu gibi.işte burada "mantık" devreye girmelidir.dagın arkasında baska bir madde oldugu aşikardır ya da muhtemel.

sunu anlamamaktayım, yıllardır bu teroriyle tassak gecen bunyeler hep su sualin arkasına sıgınmıslardır." kanıt " ...!
onlara gore bulunan fosiller ve hiyerogliflerin bir anlamı yoktur.zira net bir kanıt isterler.ornegin buzullar da bulunacak bir homo sapiensin kalkıp konusması gibi.
bu insanlar kendi içlerinde çelişmektedir.bu teroiyi desteklemeyen zevatların aslında sordukları en sacma sordur "
kanıt" !

tanrı kavramının kanıtı nerdedir? bilinen kutsal kitaplarda mı?
peki bulunan fosillerin net kanıtlar olmadıgını iddia eden bu zevatlara sormak isterim, peki bu kutsal kitapların kavimler tarafından yazılmadığı gerceğini kanıtlayabilirmiyiz? aslında arkeoloji burada devreye girer.mö-ms diye yasam sınıflandırılmıstır.tanrı kendini neden neolitik çağda gostermemiştir.yoksa o çaglar da yasayan insan toplulukları henuz bu kavramı uydurabilecek zekaya sahip değillermiydi ?

bakıyoruz tanrı tarafından indirilen 4 kitap ve dinlere.madem insan toplumu tanrının var olduguna inanıyor ve hepsi kendi dinlerini esas tutuyor diğer dinlerin türev oldugunu iddia ediyor.tanrı neden tek bir kitap indirip tek bir din olusturmamıstır.acaba tanrı insanlarla kafama bulmuştur.din yuzunden olen milyonlarca insanın oldugunu düşünürsek eger bu tanrının sucudur insanların değil.

musa peygamber firavundan kaçmak için denizi yarmıştır deniliyor.mitolojıden baska birsey degildir kanımca.evet bu olayın kanıtı " kutsal kitaplar da yazmasıdır" !

bir tarafta bulunan fosiller bir tarafta insanlar tarafından efsaneleştirilmiş olaylar ve kavram kargasaları ve " kanıt" faktoru akıllara geliyor ister istemez.din toplumların afyonudur.

şimdi kanıtlanamadı lan bu teori hehe diye nam salan bunyelere sormakta fayda vardır.senin kanıtınmı gercekcidir yoksa bulun
an fosiller ve hiyeroglifler mi? ateistlere, nihilistlere veya materyalizmi benimseyenlere neden bukadar onyargılıyız.bir taraf inancı diğer taraf gercekçiliği sorgulamaktadır.

ben mangalımı sondurucumu hazır tutmaktayım
her ihtimale karsı.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol