türkiyede en fazla gariban gence karşılıksız burs vererek okutan, yurdumun değişik yerlerinde kötü durumda olan lise ve ilköğretim okullarını da iyileştiren ve aynı zamanda türkiyede en fazla burslu öğrenci okutan üniversite.
sanıldığı gibi zengin okulu değil, içinde elinizi sallasanız burslu öğrenciye değiyor
çeviri sanılabilecek bir yazı;
kadıköydeki umumi helaya gittiğimde, lavabodaki sabunlukların yanına yazmışlar
press the pomp for soap (sabun için pompaya basınız)
lütfen pompaya yavaş basınız
düşündüm, heralde yabancılar pompaya basmayı, türkler de ayarlı basmayı bilmiyorlar
kadıköydeki umumi helaya gittiğimde, lavabodaki sabunlukların yanına yazmışlar
press the pomp for soap (sabun için pompaya basınız)
lütfen pompaya yavaş basınız
düşündüm, heralde yabancılar pompaya basmayı, türkler de ayarlı basmayı bilmiyorlar
türk milleti için o an bayram olan olay.
kardeş kardeşi öldürmekten bıkmış olsa da türkiye’de kan davası haline bürünmüş olaydan bir türlü el-etek çekilemiyordu. onlar vurdu öyleyse biz de... biz de vurmalıyız. onlar komunist diye vuruyoruz, onlar faşist diye vuruyoruz.
derken biri geldi, ordudanmış, o da hepsini onlar anarşist diye tuttu içeri tıktı. sokakta büyük ve günler süren sessizlik ama gazetelerde bayram havası. yazarların, gazetecilerin; "yaşasın evren paşa" içerikli köşe yazıları...
o an için bu gerçekten türkiye cumhuriyetinin ikinci kurtuluşu olmuştu. sokaklar artık cesetlerle dolup dolup taşmıyordu. hapishaler ise biraz kalabalıklaş mıydı ne?
yaşasın evren paşa!!!
evren paşa bu alkışlar eşliğinde sahneye çıktı. suçluları, hangi suçu olursa olsun, sağdan soldan asa asa geçti ve kendini ve milletini savundu; "asmayalım da besleyelim mi?"
evet sokaklar cesetlerle dolup dolup taşmadı ama ekmek kuyruğu gibi idam sehpası kuyruğu oluştu cezaevi bahçelerinde.
olan o kadar olaydan sonra bu darbe gereksizdi demek için kör olmak gerekiyor
sonra evren paşa yaşadıkça yaşatmadı. sağcıları, solcu polislere, solcuları sağcı polislere sorgulattı, evet. bu da daha fazla suçsuzun suçlu görünmesine sebep oldu. binlerce insan, aklını, ailesini ve evini darbeden önce kaybetmişse, bir o kadarı da darbeden sonra kaybetti.
herkes gördü ki, ülkede tepeden bir elin inmesi gerekiyormuş ama o el daha fazla orada kalmamalıymış. önceki acılar sonradan da yaşanmışsa, bu o elin tepeden inmesinden değil, o elin indiği yerde uzun süreli kalmasından olmuştur.
kenan evrenin bir de "ne dediler" isimli kitabı mevcuttur. bu kitapta, darbe sırasında alkış tutan gazetecilerin, sıkıyönetimden sonra kenan evrene yönelik suçlamalarını konu edinmiş, iyi bir çalışmadır.
kardeş kardeşi öldürmekten bıkmış olsa da türkiye’de kan davası haline bürünmüş olaydan bir türlü el-etek çekilemiyordu. onlar vurdu öyleyse biz de... biz de vurmalıyız. onlar komunist diye vuruyoruz, onlar faşist diye vuruyoruz.
derken biri geldi, ordudanmış, o da hepsini onlar anarşist diye tuttu içeri tıktı. sokakta büyük ve günler süren sessizlik ama gazetelerde bayram havası. yazarların, gazetecilerin; "yaşasın evren paşa" içerikli köşe yazıları...
o an için bu gerçekten türkiye cumhuriyetinin ikinci kurtuluşu olmuştu. sokaklar artık cesetlerle dolup dolup taşmıyordu. hapishaler ise biraz kalabalıklaş mıydı ne?
yaşasın evren paşa!!!
evren paşa bu alkışlar eşliğinde sahneye çıktı. suçluları, hangi suçu olursa olsun, sağdan soldan asa asa geçti ve kendini ve milletini savundu; "asmayalım da besleyelim mi?"
evet sokaklar cesetlerle dolup dolup taşmadı ama ekmek kuyruğu gibi idam sehpası kuyruğu oluştu cezaevi bahçelerinde.
olan o kadar olaydan sonra bu darbe gereksizdi demek için kör olmak gerekiyor
sonra evren paşa yaşadıkça yaşatmadı. sağcıları, solcu polislere, solcuları sağcı polislere sorgulattı, evet. bu da daha fazla suçsuzun suçlu görünmesine sebep oldu. binlerce insan, aklını, ailesini ve evini darbeden önce kaybetmişse, bir o kadarı da darbeden sonra kaybetti.
herkes gördü ki, ülkede tepeden bir elin inmesi gerekiyormuş ama o el daha fazla orada kalmamalıymış. önceki acılar sonradan da yaşanmışsa, bu o elin tepeden inmesinden değil, o elin indiği yerde uzun süreli kalmasından olmuştur.
kenan evrenin bir de "ne dediler" isimli kitabı mevcuttur. bu kitapta, darbe sırasında alkış tutan gazetecilerin, sıkıyönetimden sonra kenan evrene yönelik suçlamalarını konu edinmiş, iyi bir çalışmadır.
asılan erkeklere yüzüne karşı veya arkadaşlarına "ayyyh salak şey" diyip hem de içten içe bu duruma sevinen, hoşuna giden ama teklif gelince de düşünmeden kabul eden kız modelidir.
mesela kötü espriler başlığına sahiden berbat bir espri yazılır ve bu espri berbat oyu alır, yazar da tereddüte düşer, acaba mükemmel bir espri yaptım da benim mi haberim yok diye
ben özgürüm moduna giriş anı
dünyadaki saadeti ancak ve ancak iki yumurta arasında yakalabileceği konusunda kendini kandırmış insanlardır.
iki açıdan bakılması gereken yer. birinci açısı, türkiyenin en güneydoğusu hakkariden karsa, oradan sivasa ve mersine kadar uzayan bölge değil, sadece türkiye içinde bakılınca hakkariden adıyamana kadar uzayan ve buraya dikkat diyarbakırı da dışarıda bırakan bölge.
nerden geldi bu bölge?
bu bölgeyi ilk firdevsi şehnamesinde anlattı (bkz.3. cilt.) kraldan kaçan insanların yerleştikleri yer, zagros dağlarının doğusu. bir dakika, doğusu iranda kalıyor. sonra da artan nüfusları ile dağıldıkları bu bölge.
bu bölgeyi sonra timur söyledi, o da sadece şirazdan tebrize ve oradan da mardine olan yerler. sonra yavuz sultan selim ve kanuni bu toprağa sahibim dedi. ama asla bir ülke olarak böyle bir yer var olmadı. olmayacak da.
ikinci açıdan bakacak olursak amerikanın, israilin, ermenistanın, rum yönetiminin ve bilimum avrupalı batılı ülkelerin yalakalığını yaparak kurulduğu konusunda önce kendini kandırmış sonra da o devletler tarafından kandırılmış sonrasında da kendi kendine kurulduğunu ilan eden ama yine de bu şekilde gaza getirilmesine rağmen hiçbir yerde elçilik açması mümkün olmamış olan ülkemsi yer. amerikanın iraka girerek bir tek buradakilere dokunmaması, acaba! dedirtirken orada binlerce insanın katlinden faydalanan tek toplumun oh be dediği ve yıllarca ekmeğini bölüştüğü insanlara ihanet ettiği (türkiyedeki gibi) yer.
saddamın ölümünden faydalanan tek irak topluluğunun kurduğunu sandığı yer
nerden geldi bu bölge?
bu bölgeyi ilk firdevsi şehnamesinde anlattı (bkz.3. cilt.) kraldan kaçan insanların yerleştikleri yer, zagros dağlarının doğusu. bir dakika, doğusu iranda kalıyor. sonra da artan nüfusları ile dağıldıkları bu bölge.
bu bölgeyi sonra timur söyledi, o da sadece şirazdan tebrize ve oradan da mardine olan yerler. sonra yavuz sultan selim ve kanuni bu toprağa sahibim dedi. ama asla bir ülke olarak böyle bir yer var olmadı. olmayacak da.
ikinci açıdan bakacak olursak amerikanın, israilin, ermenistanın, rum yönetiminin ve bilimum avrupalı batılı ülkelerin yalakalığını yaparak kurulduğu konusunda önce kendini kandırmış sonra da o devletler tarafından kandırılmış sonrasında da kendi kendine kurulduğunu ilan eden ama yine de bu şekilde gaza getirilmesine rağmen hiçbir yerde elçilik açması mümkün olmamış olan ülkemsi yer. amerikanın iraka girerek bir tek buradakilere dokunmaması, acaba! dedirtirken orada binlerce insanın katlinden faydalanan tek toplumun oh be dediği ve yıllarca ekmeğini bölüştüğü insanlara ihanet ettiği (türkiyedeki gibi) yer.
saddamın ölümünden faydalanan tek irak topluluğunun kurduğunu sandığı yer
nankör kişiler için söylenen atasözü genelde hayırsız evlatlar için kullanılmaktadır
en kısa tabir ile, atatürkü dindar kimselerin sevmemesinin en büyük sebebidir.
ne kılıbıktır ne pısırık, sadece biraz akılsızdır ki böyle erkekler ölmeden ya da annesi ölmeden boşanmıştır muhtemelen
kürt konferansı, ermeni konferansı ve osman pamukoğlunun konferansını da barındırabilen.
solcuların; "niye osman pamukoğlunu çağırıyorlar"
sağcıların; "niye kürt konferansı yaptırıyorlar"
aşırı dincilerin; "niye ermenilere konferans veriyorlar"
diye sevmedikleri ama üçü açısından da bakılınca tüm fikirlere eşit yaklaşan ve kesinlikle siyasi bir açıdan kimseye öncelik de tanımayan hakkını da yemeyen okulun düzenlemiş olduğu konferanslardan biri
solcuların; "niye osman pamukoğlunu çağırıyorlar"
sağcıların; "niye kürt konferansı yaptırıyorlar"
aşırı dincilerin; "niye ermenilere konferans veriyorlar"
diye sevmedikleri ama üçü açısından da bakılınca tüm fikirlere eşit yaklaşan ve kesinlikle siyasi bir açıdan kimseye öncelik de tanımayan hakkını da yemeyen okulun düzenlemiş olduğu konferanslardan biri
eğer fenerbahçeliyseniz, kurtuluş savaşında cephedeki askerlere, ingilizlere karşı aldığı galibiyetlerle moral vermiş bir kulübün taraftarısınız demektir
eğer fenerbahçeliyseniz aziz yıldırımın paracıkları sayesinde her branşta dünyanın önde gelen isimlerini toplayabilirsiniz demektir.
eğer fenerbahçeliyseniz türkiyede en pahalı futbol maçlarına gidiyorsunuz demektir (bayan basketbolda galatasaray biletleri fenerbahçenin 3 katıdır)
eğer fenerbahçeliyseniz "bu ne ya" der, peşine de "bu kadroyla da şampiyon olamıyoruz yuh artık" dersiniz
ancak bu taraftarlar öyle taraftarlardır ki, türkiyede bir takımı en körü körüne (iyi manada) sorgusuz, sualsiz, tüm doğru ve yanlışlarıyla sonuna kadar destekleyen en fanatik taraftar topluluğuna sahip takımının taraftar topluluğu. bir de gfb var
eğer fenerbahçeliyseniz aziz yıldırımın paracıkları sayesinde her branşta dünyanın önde gelen isimlerini toplayabilirsiniz demektir.
eğer fenerbahçeliyseniz türkiyede en pahalı futbol maçlarına gidiyorsunuz demektir (bayan basketbolda galatasaray biletleri fenerbahçenin 3 katıdır)
eğer fenerbahçeliyseniz "bu ne ya" der, peşine de "bu kadroyla da şampiyon olamıyoruz yuh artık" dersiniz
ancak bu taraftarlar öyle taraftarlardır ki, türkiyede bir takımı en körü körüne (iyi manada) sorgusuz, sualsiz, tüm doğru ve yanlışlarıyla sonuna kadar destekleyen en fanatik taraftar topluluğuna sahip takımının taraftar topluluğu. bir de gfb var
her anılışlarında anneleri de bir kereliğine yad edilen hocalardır
bülent ersoy, aslında ileride kral olarak da anılabilirdi ama şeyini; hakkını kaybetti
fuck you: lanet olası
dini bir gereklilik değildir. inanç değildir. ezana gösterilen saygı gereğidir.
ezan okununca dinlemek gerektiği toplumumuzda yer bulmuştur. iyi de bir huydur ki en azından gürültü kalabalığı olmaz.
ama bunun yanında
"ezan okunurken dinlemezsen ölürken sesin kısılır, selavat getiremezsin"
"ezan okunurken konuşmak büyük günahtır"
"ezan okunurken dinlemeyen müslüman değildir"
şeklinde hurafelerle insanları dinlemeye zorlamak da büyük bağnazlıktır, aymazlıktır, yobazlıktır.
ezan okununca dinlemek gerektiği toplumumuzda yer bulmuştur. iyi de bir huydur ki en azından gürültü kalabalığı olmaz.
ama bunun yanında
"ezan okunurken dinlemezsen ölürken sesin kısılır, selavat getiremezsin"
"ezan okunurken konuşmak büyük günahtır"
"ezan okunurken dinlemeyen müslüman değildir"
şeklinde hurafelerle insanları dinlemeye zorlamak da büyük bağnazlıktır, aymazlıktır, yobazlıktır.
- eşin seni aldatıyor.
- sana ne!
- ama benimle aldatıyor.
- bana ne!
- ama senin eşin seni benle aldatıyor
- baştan söylesene. nerdesiniz ulan vuracam ikinizi de
- sana ne!
- ama benimle aldatıyor.
- bana ne!
- ama senin eşin seni benle aldatıyor
- baştan söylesene. nerdesiniz ulan vuracam ikinizi de
- komşu, nedir senin evde her gece her gece olan gürültü
- tadilat var da komşu
- gıcır gıcır ne tadilatı
- hönk!
- gıcır gıxır diyorum her gece her gece
- tadilat dedim ya komşu
- anladım da, zorlanıyorsun herhalde, haber ver biz de yardım ederiz.
- yok sağol, kendim yapabilirim.
- tadilat var da komşu
- gıcır gıcır ne tadilatı
- hönk!
- gıcır gıxır diyorum her gece her gece
- tadilat dedim ya komşu
- anladım da, zorlanıyorsun herhalde, haber ver biz de yardım ederiz.
- yok sağol, kendim yapabilirim.
birinci kısmını bilmemek değil öğrenmemek ayıptır; ikinci kısmını ise eşeğe altın semer vursalar eşek yine eşektirin karşıladığı ve iki sözü birden kullanmak yerine tek seferlik yapılan söz
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?