zehnterdorf

onun ara kitabı ’benim hüzünlü orospularım’ dır. bir ayağı çukurda çapkın eskisi bir adamın gencecik bir kıza nasıl aşık olduğunu anlatır. bence adının dışında pek bir cazibesi olmayan tek kitabıdır marquez’in.

ring tur. sayısızca tur bindirme.

yüksekten süzülümlü, salınımlı çaresizlik.

portekiz’ de bir rahibe ve bir fransız soylusu aşk yaşarlar. sevgilisi fransa’ ya döner. rahibe manastırdan ona beş mektup yollar. mektupları yıllar sonra birisi bulur. fransızca çevrileri yapılarak 17.yüzyılda fransa’ da barbin isimli biri tarafından ’fransızca’ ya çevrilmiş portekiz mektupları’ adıyla yayımlanır.

meraklı insanlar yıllarca bu iki kişiyi çok araştırırlar. hatta kitabın türkçe çevirisinde sunuş bölümünde okuyucuların mektupları bir türlü oldukları gibi kabul etmek istemedikleri bile yazılıdır. hep senaryolar üretilmiştir.
bu küçük kitabı okuyanlar yoğun duygu şeysi hissederler ve "keşke mektupların karşılıkları da olsaydı" derler.

bazı kesimlere göre de bu mektuplar, mektup türünün edebiyatta en yerinde kullanıldığı eserlerdir sadece. yazarının bilinmezliği cazibelerini arttırır.

(bkz: eski türk filmleri)

cmyk baskıdaki dört rengi temsil eder.
c: cyan yani mavi
m: magenta bildik göz alıcı pembe (zarif bir renk olarak kabul edilir.)
y: yellow sarı
k: black siyah
aslında üç ana renk vardır. diğer renkler bunların karışımlarıyla oluşturulur. siyah bile.
üç mürekkebi karıştırıp maliyetleri iyice arttırmamak için siyah renk sonradan eklenmiştir.

uykusuz geceler!

renkleri dans ettiren dürbün.

hurafe olduğu için adı çıkmış dokuza, inmez sekize muamelesi gören halbuki tanrı vergisi asil bir rengi olan kedidir.

tüm kağıtmendiller nasıl selpak ise, tüm granül kahveler de nescafedir.

adam paris i hatırlar, champs elysee’ i, st.michelle’ i ve de yıllanmış bojole sarabını. sevgilisinin hala ona ait olduğu zamanlardaki parissine günlerini anar. fotograflara bakar.
gary moore’ un iki satır sözle harikalar yarattığı şarkıdır.

arada uzuuun saniyeler boyunca moore susup, gitarından şahane sesler çıkarır.

fransız asıllı realist ressamdır. (1819-1877) resimleri ilginç olmakla beraber, estetikten çoğunlukla estetikten uzak ve gerçeğin peşindedir.
"portrait of the artist" ya da "man with a pipe" en güzel resmleridir.
eserleri biraz da caravaggio yu andırırır.

"gözyaşlarımı ağabeyimden saklamaya çalıştım, dışarıya baktım. sokaklardan, caddelerden geçiyorduk. bir sürü araba üst üste insanlar, kalabalık...herkes birbirinin yaşamından habersiz., bir yol tutturmuş gidiyordu. kimse kimsenin umurunda değildi; kimse böyle bir çaba içinde de değildi. derin bir nefret duydum....”

sadece iyi bir oyuncu değilmiş, “anne kafamda bit var” isimli kitabı, onun hayatı da nasıl oynadığını anlatıyor.

http://www.bbc.co.uk/cbeebies/teletubbies

arkasından bir bardak soğuk su içirtiren, kaşarlı tost yedirten, acı çektirten kimsedir.

insanı şoka sokar, sonrada utandırır...

sigarayı çay bardağında söndürmek kalıcı bir çözüm gibi görünse de, bardağın dibinde kalan çay yavaş yavaş sigara tarafından emilir.sonunda filitre bölümüne gelir bu arada kağıt kısım çoktan dağılmıştır. içinden tütünün hala yanmamış kısmı da bardağa dağılır. iğrenç bir görüntü çıkar ortaya. dumanını ciğerlerime çekerken bayram ettiğm o güzelim sigaram bitmiş bile olsa ne hale gelir yahu.

iremania.

"yemyeşil bir deniz senin gözlerin
ne bir sandal, ne bir ada, ne bir sahil var, boğuluyorum.
gözlerinde menevişler, denizde martılar gibi
bakışların köpük köpük, sonsuzluğu anlatır gibi
bu bakışlar bir gün beni öldürecek sevgilim
bu bakışlar ne zaman beni, güldürecek sevgilim
güldürecek sevgilim, güldürecek misin sevgilim?
yemyeşil gökyüzü senin gözlerin
ne bir rüzgar, ne bir bulut, ne bir yağmur var, boğuluyorum."

faydayı ya da zararı doğurabilecek olasılıkların tümü.

alman sürrealist sanatçı wolfgang lettl ’in
’kardinal de guevara, um sich blickend’
gerçekten çok ilginç bir resimdir.

http://www.lettl.de/b782.html