genellikle ot yiyip, not sıçan öğrencilere denir.
bildik bir canlı türü olmadığını düşündüğüm, (zavallı yaratıkları olmayacak durumlara sokmamak adına)hayvan bile diyemeyeceğimiz bir mahluk olmalı bunu yapan şey.
mama tasları boş kaldığında gece gündüz durmadan maaaaauuuuu gibi sesler çıkarmaları bunun bir göstergesidir.
“bu kedi yine kilo mu aldı ne?”
“öküz gibi oldun tarçın”
“tüylerinin kesilme vakti geldi senin. hayvan gibi duruyorsun yine”
gibi söylemler kâr etmez. çünkü durumun tüylerinin uzaması ile ilgisi yoktur. hakkaten yağ yapmıştır.
“bu kedi yine kilo mu aldı ne?”
“öküz gibi oldun tarçın”
“tüylerinin kesilme vakti geldi senin. hayvan gibi duruyorsun yine”
gibi söylemler kâr etmez. çünkü durumun tüylerinin uzaması ile ilgisi yoktur. hakkaten yağ yapmıştır.
tüm kağıtmendiller nasıl selpak ise, tüm granül kahveler de nescafedir.
*şalvar pantolon giymek, dilleri dışarıda bırakılan ama aynı zamanda fosforlu bağcıkları olan beyaz spor ayakkabı giymek, kazakları pantalonun içine sokup kumaş kemer takmak, deri kravat takmaktır.
*şehir içi telefon görüşmelerinde henüz 0216 ya da 0212 koymamaktır.
*çoşkun ve nuri abilerden korkmaktır.
*trt2 de pop saati (zaten bir o vardı) programını dört gözle beklemektir. clip denen şeyleri henüz bilmemektir.
*saçları mümkün olduğunca yukarıya doğru tarayıp kabartmak jöleleyip yine krepelemektir. gerekirse serpil abla’nın (çakmaklı) kullandığı saç mandallarından ya da alına saç bantı takmaktır.
*dudaklara sedefli pembe ruj sürüp, kulaklara da devasa küpeler takmaktır.
*sütyen askısının altına ek vatkayı geçirmektir. başa bere takmaktır. kocaman kalın kemerlerle renkli plastik bilezikler takmaktır.
*çay partilerine gitmektir . sigara içmeyi denemektir.
*şeker kız’ ı, voltran’ı heyecanla beklemektir. hatta he-man, clemantine, yakari, musti ve emily’ i ve uçan kaz morton’u seyretmektir.
*o zamanki ahlak değerleri içerisinde! ! ! kurum tarafından kötü örnek olacağı düşünüldüğünden gecenin bir yarısı yayınlanan mavi ay’ ı beklemektir.
*savaş ay’ın değil modern robin hood ların yer aldığı a takımı’ nı seyretmektir.
*polis radyosu’ nu dinlemektir.
*bravo’nun bayi’ye gelmesi için dua edip, 1 ay gecikmeli de olsa okumadan önce koklamaktır. onyedi dergisi alıp okumaktır.
*milliyet çocuk dergilerine hasta olmaktır.
* çocukların sokakta oynayabildiği yıllardır. dehşet içinde erkeklerin oynadığı uzun eşeği seyretmek, lastik atlamak, sek sek oynamak, bakkaldan alınan lastik topla kuka, yakan top, istop vs. oynamaktır. gazoz kapaklarıyla kürsüde maç yapmaktır.
*bakkaldan kese kağıdında bisküvi almaktir. kolayı cam şişeden içmek, meybuz ve torbasından çıkan kırmızı kaşıkla leblebi tozu yemektir.
*kadıköy iskelesinde büfeden (zamanın fast foodları) amerikanlı sosisli yemektir.
*çernobil faciası demektir.
*tontonu bir şey sanmaktır. netekim ressam dede’ yi farklı yönüyle görmüş olmaktır.
*christopher reeve’ e ya da semantha fox’a aşık olmaktır.
*bağdat caddesi’ nde çift yönlü trafik olması, beyoğlu’nun da trafiğe açık olmasıdır.
*jeanny’i, big in japan’ i, self control’ ü ve gecenin bu saatinde adını anımsayamadığım daha bir sürü şarkıyı dinlemektir. doldurma kasetler satın almaktır. madonnayı, cindy lauper’ i taklit etmektir.
*evde sobanın üzerine elma kabuğu, mandalina kabuğu koymaktır. pazar sabahları sobanın üzerinde ekmek kızartmaktır. önü arkası “careless whisper” doldurulmuş kaseti dinlemektir.
* insanların nispeten mutlu olduğu, aşkların sanal değil, platonik olduğu, yapaylığa iki onluk dilim kala gelip geçmiş yıllardır seksenli yıllar.
*şehir içi telefon görüşmelerinde henüz 0216 ya da 0212 koymamaktır.
*çoşkun ve nuri abilerden korkmaktır.
*trt2 de pop saati (zaten bir o vardı) programını dört gözle beklemektir. clip denen şeyleri henüz bilmemektir.
*saçları mümkün olduğunca yukarıya doğru tarayıp kabartmak jöleleyip yine krepelemektir. gerekirse serpil abla’nın (çakmaklı) kullandığı saç mandallarından ya da alına saç bantı takmaktır.
*dudaklara sedefli pembe ruj sürüp, kulaklara da devasa küpeler takmaktır.
*sütyen askısının altına ek vatkayı geçirmektir. başa bere takmaktır. kocaman kalın kemerlerle renkli plastik bilezikler takmaktır.
*çay partilerine gitmektir . sigara içmeyi denemektir.
*şeker kız’ ı, voltran’ı heyecanla beklemektir. hatta he-man, clemantine, yakari, musti ve emily’ i ve uçan kaz morton’u seyretmektir.
*o zamanki ahlak değerleri içerisinde! ! ! kurum tarafından kötü örnek olacağı düşünüldüğünden gecenin bir yarısı yayınlanan mavi ay’ ı beklemektir.
*savaş ay’ın değil modern robin hood ların yer aldığı a takımı’ nı seyretmektir.
*polis radyosu’ nu dinlemektir.
*bravo’nun bayi’ye gelmesi için dua edip, 1 ay gecikmeli de olsa okumadan önce koklamaktır. onyedi dergisi alıp okumaktır.
*milliyet çocuk dergilerine hasta olmaktır.
* çocukların sokakta oynayabildiği yıllardır. dehşet içinde erkeklerin oynadığı uzun eşeği seyretmek, lastik atlamak, sek sek oynamak, bakkaldan alınan lastik topla kuka, yakan top, istop vs. oynamaktır. gazoz kapaklarıyla kürsüde maç yapmaktır.
*bakkaldan kese kağıdında bisküvi almaktir. kolayı cam şişeden içmek, meybuz ve torbasından çıkan kırmızı kaşıkla leblebi tozu yemektir.
*kadıköy iskelesinde büfeden (zamanın fast foodları) amerikanlı sosisli yemektir.
*çernobil faciası demektir.
*tontonu bir şey sanmaktır. netekim ressam dede’ yi farklı yönüyle görmüş olmaktır.
*christopher reeve’ e ya da semantha fox’a aşık olmaktır.
*bağdat caddesi’ nde çift yönlü trafik olması, beyoğlu’nun da trafiğe açık olmasıdır.
*jeanny’i, big in japan’ i, self control’ ü ve gecenin bu saatinde adını anımsayamadığım daha bir sürü şarkıyı dinlemektir. doldurma kasetler satın almaktır. madonnayı, cindy lauper’ i taklit etmektir.
*evde sobanın üzerine elma kabuğu, mandalina kabuğu koymaktır. pazar sabahları sobanın üzerinde ekmek kızartmaktır. önü arkası “careless whisper” doldurulmuş kaseti dinlemektir.
* insanların nispeten mutlu olduğu, aşkların sanal değil, platonik olduğu, yapaylığa iki onluk dilim kala gelip geçmiş yıllardır seksenli yıllar.
cold mountain filmiyle beklediği oscarı alamayınca biraz burulmuş, bu hali ile bizleri de üzüntüler içinde bırakmış yakışıklı aktör.
- aval aval bakmayın biriniz de barbekü sosunu bulsun artık!
ölebilme ihtimalinin hemen hemen hiç olmadığı masum yalanlardan biridir.
(bkz: yalandan kim ölmüş)
(bkz: yalandan kim ölmüş)
müdür müdür müdür döngüsüne bir adımı kalmış yetkilidir.
peru doğmulu (1942) , şilili yazardır. 1973 yılında öldürülen şili devlet başkanı salvador allendenin yeğenidir. bu olaydan sonra amerika ya yerleşmiştir. ülkemizde tanındığı ilk kitabı ruhlar evi dir. bu kitap daha sonra filme çekilmiş, başrollerini jeremy irons ve meryl streep oynamıştır.
allende kitaplarında genllikle şili den toplumsal ve ekonomik problemlerden, zamanın ailelerinden bahseder. her zaman kitaplarında siyasi bir izlenimle gerçekçi bir anlatıma yer verir. her kitabı ayrı hemen hemen aynı çevrede ve zamanlarda fakat ayrı bir dünyada gibidir.
en güzel kitapları ruhlar evi, eva luna, eva luna anlatıyor, aşktan ve gölgeden, kaderin kızı, sararmış bir fotoğraf, sonsuz düzen dir.
hepsinden ayrı olarak paula isimli kitabı, kendi kızının ölümcül bir hastalık ile mücadele ederken, okuması için yazdığı notlardan oluşmaktadır.
allendenin kitapları her zaman ayrı bir tad verir.
allende kitaplarında genllikle şili den toplumsal ve ekonomik problemlerden, zamanın ailelerinden bahseder. her zaman kitaplarında siyasi bir izlenimle gerçekçi bir anlatıma yer verir. her kitabı ayrı hemen hemen aynı çevrede ve zamanlarda fakat ayrı bir dünyada gibidir.
en güzel kitapları ruhlar evi, eva luna, eva luna anlatıyor, aşktan ve gölgeden, kaderin kızı, sararmış bir fotoğraf, sonsuz düzen dir.
hepsinden ayrı olarak paula isimli kitabı, kendi kızının ölümcül bir hastalık ile mücadele ederken, okuması için yazdığı notlardan oluşmaktadır.
allendenin kitapları her zaman ayrı bir tad verir.
renkleri dans ettiren dürbün.
roma toplumunda istenmeyen kişilere ait kayıt, yazıt, heykel, anıt, ne varsa yok edilirdi. bu kişinin artık adı anılmasın diye ismi tüm kayıtlardan çıkarılırdı. romalılar buna “hatıraların lanetlenmesi” anlamına gelen “domnatio memoriae” diyordu. deli olduğu söylenen nero başa geçtiğinde kendinden önceki tüm hükümdarların heykellerini talan ettirmiştir.
m.ö 6. yy.’da yaşamış midilli’li (lesbos) kadın şairdir. aynı zamanda tarihte bilinen ilk oyun yazarıdır. o dönemde kültürel egemenliğin erkeklerin tekelinde olmadığını gösteren sappho zengin bir adamla evlenmiş ve yaşadığı adada evlenmemiş kadınlar için eğitim veren bir çeşit akademi kurmuştur. bir rivayete göre aşkı yüzünden intihar etmiştir. yaşadığı dönemlerde hem aşklarıyla hem liderlik, hem de eğitimci özellikleriyle ortalığı ayağa kaldırmıştır. şiirlerinde hep özgün bir sesleniş vardır. sapphonun tarihteki ilk lezbiyen olduğu da söylenir. kimseden çekinmeyen yapısıyla şiirlerinde afrodit’ten sevdiği genç kızlardan bahseder, aşkı yüceltir.
“hiç uyumadan kasırga nasıl sökerse
meşeleri kökünden
öyle söküyor yüreğimi aşk.”
-
“atthis seni yıllar önce
sen daha yaramaz bir çocukken sevdim.”
-
“ölüm kötü bir şey
bak işte tanrılardan belli.
iyi bir şey olsaydı ölüm,
önce tanrılar ölmez miydi? ”
“hiç uyumadan kasırga nasıl sökerse
meşeleri kökünden
öyle söküyor yüreğimi aşk.”
-
“atthis seni yıllar önce
sen daha yaramaz bir çocukken sevdim.”
-
“ölüm kötü bir şey
bak işte tanrılardan belli.
iyi bir şey olsaydı ölüm,
önce tanrılar ölmez miydi? ”
otopsi
morgda açılınca kafatası
doktor beyler beyin gördüler
indirince tenkafesine neşteri
doktor beyler yürek gördüler
yürekte ne gördüler dersiniz
yürekte memleket gördüler
dünya gördüler
bir de dost gördüler
ama bu işte doktor beyler
doğrusu geç kaldılar
çok geç kaldılar
halim şefik
morgda açılınca kafatası
doktor beyler beyin gördüler
indirince tenkafesine neşteri
doktor beyler yürek gördüler
yürekte ne gördüler dersiniz
yürekte memleket gördüler
dünya gördüler
bir de dost gördüler
ama bu işte doktor beyler
doğrusu geç kaldılar
çok geç kaldılar
halim şefik
yeni bölümlerinin eski tadı veremediğini düşündüğüm dizi. iki haftadır farklı dizileri işleyerek komik olmaya çalışmaları ise insanda "yakında kabak tadı mı verecek acaba?" hissini şey ediyor.
çabuk dikkat çeken renklerdendir. hem rahatlatıcı hem de harekete geçirici bir etkisi vardır. turuncu renk bir grup için kullanılıyorsa o grubun elemanları nedense daha kalabalık görünürler. hollandalılarında böyle bir inanışları vardır. dünya kupalarından birinde hollanda milli takımı teknik direktörü bu turuncu formalarla biz zaten rakipten daha kalabalık çıkıyoruz sahaya demiş.
her gittiğimde bana kendimi temel reisin temel gıda olarak hamburgerden başka bir şey tüketmeyen akrabası gibi hissettiren büfe.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?