bu tip erkeklere "ay, sakalın batiyoooo berkut" filan seklinde bir tepki gosterildiginde, suratında hain bir gülümsemeyle, inadına sakalını kız arkadasının yanagına zımpara misali sürtmeye kalkabilir.
(bkz: yapma canim yapma arkadasim)
(bkz: yapma kardesim yapma arkadasim)
okuyan insanda cesitli çagrısımlar uyandıran msn seyşi... "bil bakalim ne dinliyorum" seklinde baslayan, daha sonra "bil bakalım su an üzerimde ne var" diye devam edecekmis hissi veren fasilite.
atatürkün ünlü vecizesini "efendiler! hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz hatta reis-i cumhur olabilirsiniz ve hatta makine muhendisi olabilirsiniz; fakat hiçbir zaman sanatkar olamazsınız" seklinde degistirmeye sebep olan kisi...
ilk okul matematik kitaplarında yer alan cocuktur. "ali parasının yarısıyla defter, kalanın üçte biriyle kalem, beste ikisiyle gofret, onda dokuzuyla hedehodo aldı. geriye ne kaldı?"
gercek olamayacagını bile bile,o an icin insanın kendince uydurdugu bir vicdan rahatlatma cümlesi..
(bkz: pembe yalanlar)
(bkz: pembe yalanlar)
bir nevi "ben işte böyle super bir insanım" deme şekli.
cesitli ortamlarda olusabilecek birbirine laf sokma sevdasindan uzak kalmak. kimseyle polemiğe girmemek. kendi halinde gecinip gitmek.
ayrıca, ses tonu ve vurgulaması da insanı çileden çıkartmaktadır.
komik bir preteknolojik alet. renkli tv hissi vererek insanları kandırma çabası... gelecekte, televizyonun bir kandırmacadan ibaret olacagının ilk işaretleri...
kitap okumuyorum onun yerine alt yazılı film izliyorum, aynı şey... diyebilen insanların mevcut oldugu da acı bir gercektir.
(bkz: facit), kollu facit...
aynı suda iki kere yıkanılmaz.. köprünün altından çok sular akmıştır artık.
hem ırmak aynı ırmak değildir, hem kişi eski kişi değildir; yeni birisidir.
hem ırmak aynı ırmak değildir, hem kişi eski kişi değildir; yeni birisidir.
kar kokusu... derin derin cekersin icine, acı soguk burun kanatlarını titretir,her kar yagdıgında aglamaklı olursun, gozlerin kızarır. ama soguktan mı, zihne hücum eden anıların ağırlıgından mı bilinmez...
yilin ilk kari yagarken, yukardan aşagıya yavasça süzülen bir kar tanesini seçip, yere düşene kadar izlemek, iyice alçaldigi icin göremeyip, pencerenin camına burnunu yapıstırmak, buğulanan cama sevdicegin adını yazıvermek, birisi görüp aptal aşık diye gülecek korkusuyla bir çırpıda o güzel ismi silmek. yere inmeye calışan kar tanesini unutmak, yeni birini secmek, zihinde çalan her yerde kar var şarkısı eşliginde dans eden karları seyretmek... kar tanesi küçük, mutluluk büyük...
aşkın olduğu yerde mantık bulunmazmış, sözünün doğrulugunun ispatıdır.
yalniz yalniz bireyciklerden oluşan bir toplum içinde, yalniz bir birey olduğunu fark eden boynu bükük garibin, hazin öyküsünü özetleyen sözlerdir. hepimiz kalabalıklar içinde yalnızız, dört bir tarafımıza ördüğümüz duvarlardan oluşan dünyamız o kadar dar ki, içeriye başka kimse sığamıyor ve bir gün, yalnızlığın hayat tarzımiz haline geldiğini anlayıveriyoruz. ardından ağzımızdan ümitsizce dökülüveriyor o kaçınılmaz cümle: korkarim ki hala yalnizim
kalbe saplanan hançerdir.
soran kişinin hangi duygular icinde oldugunu anlamanın mümkün olmadıgı bir sorudur. cevaplarla ilgili bir ipucu beklentisi mi vardır, bilinmez. sinir edicidir.
bembeyaz kumsal, turkuaz mavisi bir deniz, yeşil ormanlar, hindistan cevizleri, her an taze balık... yok efendim, senaryo imiş de, yarışmacılar show yapıyorlarmış da, vicik vicik bir programmis da... varsin oyle olsun, hangi program düzmece degil ki, hangisinde rol kesmiyorlar ki? ahu-meriç, tulin-caner, safiye-faik ve birbirinin tekrari olan diziler... survivori neden seyretmeyecekmişim, seve seve seyrediyorum, hastasiyim tropikal iklimin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?