confessions

melankomik

- Yazar -

  1. toplam entry 9888
  2. takipçi 3
  3. puan 200667

sözlük efsaneleri

melankomik
şimdi size asırlardır dilden dile dolaşan, hiç kimsenin bilmediği, bilse de söylemediği seri eksi oy veren ibne’nin efsanesini anlatacağım.

12653124 sözlük yılı önce jedi sözlüğü kurduktan sonra tek yaptığı şey bütün gün boş boş oturup moderatörlerle birlikte sol frame’i izlemekmiş. bi gün jedi’nin kafasının tası iyice atmış, demiş ki: "ulan bütün gün böyle boş boş oturacaksak ne sikime kurdum ben bu sözlüğü?!" "bu sözlükte yazan, okuyan birileri olmadıktan sonra ne anlamı kalır benim jediliğimin?" hemen modları çağırmış, ve onlara şu tarihi sözleri söylemiş:

-ben bu sözlüğe yazı yazacak, sol frame’in makus talihini yenecek yazarlar alacağım. onlar bilgiçlerdir. ama siz de bilgiçlere hizmet edeceksiniz. onlara yardım edeceksiniz. onların yanlışlarını düzeltip onları uyaracaksınız. ben ki bundan sonra sizleri bununla görevlendiriyorum.

bütün modlar jedi’nin bu sözlerini severek onaylamışlar. "tabii ki jedimiz, artık bizim görevimiz budur, görevimizi severek yapacağız" demişler.

ama içlerinden biri "hayır!" demiş. "ben hiç kimseye hizmet etmem. kimse için uğraşmam. non serviam!"

"peki" demiş jedi. "paşa gönlün bilir. ben de senin moderatörlük yetkini elinden alıp, yönetim kadrosundan kovuyorum."

bunun üzerine o da demiş ki; "öyleyse benim de bundan sonra tek amacım senin o sikik bilgiçlerini yoldan çıkarmak, aralarını açmaya çalışmak, birbirlerine kin duymalarını sağlamak, onların arasına haset tohumları ekmek olacak." "seri eksi oy veren ibne diyecekler artık bana!" "ve yoldan çıkarmayı başardığım herkes de birer seri eksi oy veren ibne olacak" "o vakit pişman olacaksın bana yaptıklarından ötürü!"

"hıı hı" demiş jedi. kafasını sallamış sadece. "git ne halin varsa gör şimdi!"


işte o gün bugündür nerede iki bilgicin arası açılacak gibi olsa, ne zaman biri yarasından ötürü gocunup bir başkasına kin duymaya yeltense seri eksi oy veren ibne hemen orada olur, o bilgicin hırsını körükler, berbat butonunu onun sol kulağına fısıldarmış.. ve çok kolaymış ona kanmak. çok kolaymış...

sözlük yemini

melankomik
1 - her şeyden önce bilgi sozluk yazarı olmanın gerekliliklerini ve ayrıcalıklarını kavramadan, sözlük formatı denen şeyin ne olduğunu anlamadan yazmaya başlamayacağıma. ((bkz: ben sana yazar olmazsın demedim adam olamazsın dedim))

2 - bööle şeeler yazmiycaama :)

3 - sözlükte kimseye dil uzatmayacağıma. (yalamak ya da hakaret etmek için, orası size kalmış)

4 - ayar verirken ya da yerken insanlıktan çıkmayacağıma. ((bkz: bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı))

5 - berbat bir entry gördüğüm de değil kankam, babam bile olsa acımadan berbat butonuna davranacağıma. (hatta mümkünse houston aracılığıyla neden berbat oyu verdiğinizi o yazara söyleyin, ne yani)

6 - oylama sırasında ideolojilerimi bir kenara bırakacağıma.

7 - sözlük bana karı bul lan allahsız ya da sözlük bana herif bul lan allahsız moduna girdiğimi anladığım an düzelene kadar, eğer düzelmiyorsam sonsuza kadar kendimi sözlükten uzaklaştıracağıma.

8 - bu sözlüğün okurlara da sahip olduğunu, sadece yazarlardan ibaret olmadığını unutmayacağıma. ((bkz: ulu orta ayar vermek) , (bkz: houston))

9 - sözlüğün ebesini rahat bırakacağıma.

10 - değil seri eksi oy veren ibne, berbat oyu mafyasının saldırısına bile uğrasam yılmayacağıma. bu durumlar için güzel bir bkz var : çok da penis

11 - bize bu imkanları sağladığı için independence a aldığım her nefeste dua edeceğime (bkz : 3. maddenin ihlali)

12 - insanlara puanları kadar değil insanlıkları kadar değer vereceğime...

namusum ve şerefim üzerine and içerim..!

muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur...

(bkz: bilgi sözlük yazarlarının kan grupları)

bilgiçlerin şiirleri

melankomik
-en çok da yokken varsın-

zaman
yokluğunun en ağır vurduğu saatlere ilerlerken
yokluğun
varlığın kadar büyük içimde
çözdükçe karışan bir bilmece gibi gece
seni böyle tastamam
içimde hissederken
bu kadar mutsuz olmam
neden ki sence

sokakta buluyorum kendimi bazen
avutuyorum sonra da
uyku tutmamıştır
bir şey takılmıştır diye aklıma
ama biliyorum ki sensin neden
hep sendin aslında
dipsiz bir kuyusun içimde
her şeyimi attım dolmuyor
ben de istiyorum olsun diye
ama inan ki, inan ki olmuyor

şehir bana düşman oldu sanki
hayaline bile değişemiyorum hiçbir mutluluğu
gül bahçesinde dikenlere dolanmak gibi
adım adım küçültüyorum istanbul’u

hala bakıyorsam aynaya
dışarı çıkmadan önce
belki bir gün olur da
beni görürsün diye
bir caddede
bir sokakta

sanki her yüz buruk
her yer soğuk
her şey donuk yokluğunda
benim değil gibi ellerim
artık en basitler en zor
yokluğuna alıştıkça
artıyor özlemin
hüzünlerim bire bin
sevinçlerim bine bir veriyor

bazen rastlıyorum o şarkıya
daha mı hüzünlü artık notalar
içimdeki yıkıntıya
ne kadar yağmur yağar
sensizlik nakaratımda
daha kaç nota var

ilham perim
iyilik meleğim
kırık penceremdeki büyülü çiçeğim
güneşim oldun
zamansız açtın
amansız soldun

sessizlikle mühürleniyor
sensiz geçen her dakika
küçük oyuncaklar gibi duruyor
en büyük sorumluluklarım artık
zaman geçiyor geçmesine ama
takvimler yırtık
artık daha yavaş dönüyor dünya
aylar ve anlar paramparça
saatler kırık

geçilmez yollardan geldim sana
daha koşmayı bile öğrenmeden
gittiğim her yerde sen varsın
gitmediğim her yerde sen

şimdi istanbul hırçın bir deniz
yüzme bilmeyen kollarım çaresiz
hüzünlü bir keman sesi her fonda
durup durup batıyor içimde bir bıçak
kayboldum istanbul’da
çocuk gibi hıçkırarak

zaten istanbul dediğin
bir kaç cadde
bir kaç kapı benim için
ne boğazı görebilirim
ne göğüne bakabilirim
ya seni içimde
güzel bir hayal ama
öldürür bitiririm
ya da her tekil şahısta
bir sen arar gözlerim
her belirsiz silüeti
belirene kadar sen bilirim

seninle her şey kolaydı
iyilik meleğim
kanatların vardı
yemin ederim

öyle unutuyordum ki kendimi
yanında hiç "ben" olamadım
senin yanın en rahattı
içimdeki ben uykuya daldı
hep kabuğumla kaldım

seninleyken sensizliğin
hayalini kurmuyordum
şimdi sensizken senin
hayalinde boğuluyorum

bir aşk hikayesi olsaydı bu keşke
ağlasaydım gecelerce
sonra nefrete dönüşseydi sevgim
bilindik sonu bilmezmişçesine
yaşayamam deseydim

ölürken içimde bir sızı kalacak
dudağımda bir tebessüm
sırrımızı öğreneceğim diye mutlu
sensiz geçen zamana üzgün

eskiden hayalini kurarak uyurdum
şimdi hayalinin bitmesini bekliyorum
ne kadar çokmuşsun
ne kadar çocukmuşum
yeni yeni anlıyorum

nerde bir beyaz kağıt görse
kalemim isyan eder sen diye
kağıt ve kalem
ateş ve barut artık gözümde
seni yazmak..
mutlu eden bir işkence

yokluğundan kaçıp hayaline
hayalinden kaçıp yokluğuna sığınıyorum
köklerin inmiş ki öyle derine
asıldıkça boğuluyorum

biz birbirimize ceza mıydık
yoksa ödülümüze mi kıydık
rüyalarımı hep sana yordum
sen de mi rüyaydın, bilmiyordum

sorularla yaşamıştım onca zaman
seninle her şeyi bildim sanmıştım
oysa sen verdiğin cevaplardan
daha fazla soru bıraktın

gözüm herkesi sen bilmiş
kokun üzerime
ismin sayfalarıma
yüzün gözlerime
sesin kulaklarıma
ellerin ellerime
varlığın hayatıma sinmiş

yine dalıp gidersek aynı anda uzaklara
anlamasa da herkes
yanında olduğumu bilecek misin
yüzünü bile unutur belki gözlerim ama
sevgin kalbimden
kalbim senden geçmez
sen de beni hep sevecek misin

yokluğunda biter de bir ömür
ben farkına bile varamam
içimde tüm kelebekler ölür
senin kanatlarını kıramam

yokluğunla savaşamadım üzgünüm
yağmalanan kalbimde kanun neye yarar
avuntum, bugün sensiz geçen son günüm
yarın yeni bir gün başlayıncaya kadar

ayları geçip günlerde boğuldum
artık her şey daha uzun
biliyor musun, yokluğunla dost oldum
biraz da zoraki, biri gardiyan, biri mahkum

iki bahar yaşadım seninle
hayatımın özeti iki bahar
kırık bir ömür gibi yapayarım
iki bahar eridi ellerimde
yok olup bitene kadar
damla damla, adım adım
sensiz dört mevsim kar
beş vakit gece
nefret etsem de neye yarar
razıyım
bininci baharın olmaya bile

gunler kisaldi, mevsim degisti, saclarim uzadi.
sayamadan eriyip gidiyor takvimin yapraklari
aylardan daha hizli gececek seneler
belki de cocukca gelecek yazdigim bu cumleler
daha nice takvimler bitecek belki
ellerim sicakligini unutacak, hatta kirisacak
ama oyle muhurlemissin ki
kalbim hep biraktigin gibi kalacak

aynı nefes aynı adam aynı şehir
nasıl her şey bu kadar değişir
sen miydin güneşi daha parlak yapan
hep böyle yavaş mıydı ki zaman
en içten duam
en güzel rüyamsın
dünüm bugünüm yarınım
en çok da yokken varsın

öyle çok görmek istedim ki yüzünü. saatler sürecek bir gözyaşı nöbeti pahasına resmini açtım. bir de yasak bir şarkı açtım üstüne. gözyaşlarım iyice akar da belki biter diye. bitmiyor be ömrümün varı. ne rüyalarımdan yüzün gidiyor ne de azalıyor özlemin. hayatımda meydana gelen her güzel değişikliğin ardına, senin bunu görmemiş olmanın üzüntüsü ekleniyor. sebepsiz mutluluklarım oluyor bazen, senden biliyorum. üzüntüleri kendimden. seni düşünmemeye çalıştığım her düşüncenin sonu sana çıkıyor, sana gidebileceğim tüm yollarsa yokluğuna. eğer cennete gidecek ve seni göreceksem diye düşününce, ölmek için sabırsızlandığım oluyor. mevsimler değişiyor da içimde sen hep aynısın. o kadar çok kandırdım ki geçecek diye diye, artık kalbim de inanmıyor avuntularıma. çatısız ev gibiyim yokluğunda, yağmurlar içime içime yağıyor. ne gözyaşları akıttım içime, içimde kayalar eridi de, kalbimden mührün düşmüyor.

güzel kızların duygusal olması

melankomik
şimdi efendim bu gerçeği herkesin kabul ettiğini düşünerek başlıyorum; (merak etmeyin tek tek açıklayacağım)

önce çirkin kızlara değinelim;

özet olarak; çirkin kızların beğeneni/peşinden koşanı/isteyeni pek fazla olmadığı için haliyle seçici olma hakları da genellikle olmaz. ve belli bir süre içerisinde yaşayabilecekleri ilişki miktarı da güzel kızlardan az olur.

evet başlıyoruz.

şimdi bu süre t olsun. (2 yıl alalım)
ilişki sayısı i olsun. (i=f/s)
teklif sayısı f olsun. (10/g per hafta)
seçicilik s olsun. (s=g^2)
güzellik katsayısı g olsun. (1-10 arası)
duygusallık katsayısı da d olsun. (100’den başlasın ve biten her ilişki için 2 puan azalsın)

yaşadığımız her ilişkiden sonra biraz daha duygusuzlaştığımızı varsayarsak. (ne varsayması bu bir gerçek zaten)

g değeri 1 ile 10 arasında olsun. ve biz g=1 olan bir kızla g=8 olan bir kızı karşılaştıralım:

g=8 olan kızın adı ceren, g=1 olan kızın adı da müberra olsun.

bu iki kızın t sürede yaşadığı ilişkiyi ve bundan nasıl etkilendiklerini inceleyeceğiz.

t = 2 yıl almıştık.

ceren’e t sürede 8x adet teklif gelirken müberra’ya x adet teklif gelecektir.

seçicilik daha önce belirttiğimiz gibi güzellik katsayımızın karesiydi. (neden eşit değil de karesi diye sorarsanız bu ikisi doğru orantılı değildir. güzellik arttıkça seçicilik çok daha fazla artar. bkz: parabol)

buradan;

ceren’in seçicilik katsayısı = 64
müberra’nın seçicilik katsayısı = 1

olur.

yani müberra her teklifi kabul ederken (müberra’yı olabilecek en çirkin kız olarak tasavvur ettik çünkü) ceren ise 64 tekliften birini kabul edecektir.

şimdi;

ceren’e t sürede 8x teklif yapılacak ve ceren 1/8x (8/64) kadarını kabul edecek. müberra ise x kadarını.

yani müberra bu sürede ceren’den 8 kat fazla ilişki yaşamış olacak.

teklif oranını haftada 10/g kez almıştık

yani ceren için 1,25 (10/8) haftada bir tekliften, 2 yılda 80 teklif, müberra için 10 (10/1) haftada bir tekliften 2 yılda 10 teklif.

bu tekliflerin ceren 80/64 = 1,25 tanesini ilişkiye çevirirken, müberra ise 10/1 = 10 tanesini ilişkiye çevirmiş olacak

yani;

ceren bu sürede 1,25 ilişki yaşarken,

müberra 10 ilişki yaşayacak.

ceren’in 100 olan duygusallık katsayısı bu süre sonunda yalnızca 1,25*2= 2,5 puan düşüp 97,5 olurken;

müberra’nın duygusallık katsayısı ise 10*2=20 puan düşerek, 80 puan olacak. (10 yıl sonraysa tamamen bitecek)

müberra zamanla cok daha umursamaz, keyfine düşkün, gününü yaşayan birine dönüşürken;

ceren hala gidenin ardından ağlayan, sevgilisiyle konuşurken telefonu saatlerce kapatamayan, sulu gözlü bir kız olarak uzun süre kalacak.


bu arada;

(bkz: ironiden anlamayan nesile asina degilim)
(bkz: bütün kızlar güzel)


ek edit: öss’ye hazırlanırken bile bu kadar kafa patlatmadım.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol