beraber yaptığımız ve ayrılmadan önce çerçevelettiğimiz puzzle nooldu sevgilim?astın mı duvarına?ya sana boyadığım ayna çerçevesi?kendine bakabildin mi içinden?her baktığında hatırlar mısın acaba beni?hani gitmeden önce çok beğendiğin palto?alabildin mi mesela?hala aynı hayalleri kuruyor musun acaba?peki ya mutlu musun?acaba ayrılırken senin de için acıdı mı?
ince ince küçük ayrıntılar batar gözünüze... aradan iki yıl geçer hala kafanıza takılan bi problemde dur ben bi "o"nu arayayım dersiniz.oysa o çoktan çıkmıştır hayatınızdan..şimdi saç şekli nasıldır ya da nerde oturur bilinmez..
oysa "o"nu unutmak imkansızdır...o sizden bi parçadır.sizi siz yapandır..hamurunuzda izi vardır tozu vardır.o kadar uzun yıllar berabersinizdir ki artık onun tepkilerini vermeye onun kahkahalarını atmaya alışmışsınızdır...siz biraz da"o"sunuzdur...
her yeni ten ondan bi parçadır, kızarsınız kendinize bunun bi lanet olduğunu düşünürsünüz içinize yapışmış bu eski rüyadan sıyrılmak istersiniz, olmaz..hiç kimse size "o"nu unutturamaz...
metronun yukarı çıkan merdvenlerinden aşağıya inmeye çalışan oğlan çocuklarına metronun bekçisi "çocuklar ters yöne girmişsiniz ceza yazarım" der.oğlan çocukları "iyi o zaman emmi plakaya yaz " diye cevap veririler...bekçinin cevabı manidardır:"yazarım emmeee insan içine çıkamazsınız hehehehehee"....
milli kütüphanenin 500 küsür kapasiteli çalışma salonunda bağıra bağıra telefonla konuşmakta olan kimseye m.kütüpne sakinlerinden biri,
-kardeşim özel mi?
-....
-hayır özelse çıkalım da rahat konuş...
-hıck...
-kardeşim özel mi?
-....
-hayır özelse çıkalım da rahat konuş...
-hıck...
tek başına günde üç film seyrettiğin, tek başına olduğun için yemek yemeyi unuttuğun, o gün sesini hiç kullanmadığın için çatallandığını anladığın, gece bile yalnızlıktan saatlerce uyuyamayıp kanepede uyuyakalmayı ümit ettiğin, artık okumaktan bunaldığın, sevilmek istediğini hissettiğin, hayatına bi şahit bi tanık istediğin anlar....hep yalnızsındır, daima...için bomboştur ve bunu doldurmak için harcadığın tüm çabalar sabote edilmiştir..sen bu yapayalnızlığa alıştığın için daha pervasız daha yabani ve daha zorsundur..zor ve daha bi yalnız...herbiden yalnız..
genelde erkeklerin kadınları mitolojik bi tanrıça sandıkları durumda verdikleri tepkilerdendir.uzun süreli bi ilişki sonrası"sevgilim, ben sıçarım,artık bunu kabul et ve gerçekten kokar" gibi bi gerçeğe çağrı çabası karşısında kulaklar kapatılıp "hayır hayır" diye bağırır talihsiz sevgili, ve sonra döner; "peki ya badegül...o da sıçıyo mu?hepiniz mi sıçıyosunuz lan!yok artık lan bu kadarı da fazla!" ama tuvaletin yakınından geçilir ve o dehşetengiz kokuyla karşılaşılır...artık inanmamak için gerçekten aklını yitirmek gereklidir...erkek sevgilinin tercihi bu yönde olacaktır.
aynı zamanda çok kibar, zeki ve başarılı olduklarında insan bünyesinde çelişki yaratacak insan grubudur....gerçek olduğuna inanılmaz sırf bu yüzden belki de yanına yaklaşılmaz...emin olmak için....bazıları da vardır ki allahım bu kadar güzel bi yüzün altına nasıl olmuş da bu kadar kirli bi kalp vermiş dedirtir insana...
tek istedikleri en az diğerleri kadar kendini ifade etmek olan insanlardır bu "türbanlı", "türbanlı" derken sanki "vebalı" gibi bahsedilen kişiler...türban siyasi simgedir, baş örtüsü değildir cinsinden garip bir de savunma vardır....hangisi türban ya da hangisi baş örtüsü kimse bunun net bi tanımını veremez..özde aslında kendiyle hesaplaşma vardır bu düşmanlığın altında...size tanrıyı hatırlattığı kurallar olduğunu düşündürdüğü ve belki de bu kadar akıl karıştırıcı şey varken her türlü süsten güzellikten vaz geçip kendilerini o kapalılığa mahkum edebilecek kadar güçlü ve iradeli oldukları için içten içe bi imrenme bi kıskanma...nerden vardın bu sonuca diye sormayın kendi nefsimi dinledim...
acaba onlara saldırarak ülkeyi koruduklarını ya da gerçekten halklarını düşündüklerini filan mı sanıyor bu baş örtülüleri türbanlıları "ötekileştiren" sonra da her ne hıncı varsa onlardan çıkaran kişiler....
biri onlara söylesin, baş örtüsü bir türkiye gerçeği....kafanızı kaldırıp anadoluya bir bakın kaç kişiden kaçının başı örtülü....acaba "öteki" olan kısım hangisi?
acaba onlara saldırarak ülkeyi koruduklarını ya da gerçekten halklarını düşündüklerini filan mı sanıyor bu baş örtülüleri türbanlıları "ötekileştiren" sonra da her ne hıncı varsa onlardan çıkaran kişiler....
biri onlara söylesin, baş örtüsü bir türkiye gerçeği....kafanızı kaldırıp anadoluya bir bakın kaç kişiden kaçının başı örtülü....acaba "öteki" olan kısım hangisi?
zayıf olmak için özel bi çabası olmayan ama doğuştan böyle olan ve herkesin nasıl bu kadar zayıf kalıyosun sorusuna mantıklı bi cevabı olmayan ve başka çaresi olmadığı için kendini güzel hisseden ve kabul edilesi bi üstünlükle zayıf olduğu için güzel bulunan kızlar da olabilir...
onun için sadece bi başarıdır elde etmek...bi hırs...o kadar yalnız, çaresiz ve acınasıdır ki işte bundan medet umar, bi kadını elde etmek....bi kadına sahip olmak...zafere giden her yol mübahtır...aslında o hiç ısınmamıştır ki soğusun...o sadece heves etmiş, inat etmiştir..onun bu ego tatminine ihtiyacı vardır...bilmediği ya da anlamadığı karşıdaki kadın bi insandır..incinir, şaşırır, karmaşıklaşır her şey onun için...ve kadın sarsılır, adalet duygusu yıpranır..allah hiç ısınmayan ama her nasılsa soğuyan erkeğin belasını versindir...evet, kesinlikle...
bu filmi izleyip de bikaç gün içinde kendine gelmeyi başarabilen insan daha tanınmamıştır...film insanın insan olduğu için utanmasına ve lanet olsun hayat bu kadar kirli işte gibi bi melankoliye kapılmasına sebep...sarsar...hele o caanım jennifer connellynin o tokmak gibi zencinin hain ellerine düştüğü ve o iğrenmeyle alnında çatlayan çaresizlik damarı insanı intihar bile ettirir derecededir neredeyse....
muhteşem türk zekasıyla kadınları aşşağılamak için kullanılan bi terime dönüşmüş bi şeker sloganı.."delikli nane olum bu" derken ordaki delik kelimesinden bile tahrik olan caanım sapık türk abazlarını tebrik etmek lazım...
olgunlaşmak yanmaktır...dolmaktır..ağırlaşmak ve eğilmektir...insan olgunlaşır olgunlaştıkça durgunlaşır..acaba olgunlaşmak yaşama sevincini yitirmek midir yoksa dinmek, durulmak mı?insan büyüdükçe hayalleri küçülür mü?peki küçük hayaller olgunluğun bedeliyse fazla ağır bi bedel değil mi...
sırtından sarılmışsa sevgili o sevişme sonraları ömrünüzün en muhteşem anlarıdır..öyle ki sevişmek bu kadar güzel değildir....
hoşlanılan kişiyle yalnız kalabilmek için kız arkadaşa "kızım kaybolun da herifle biraz yalnız takılalım, bahane bulun defolun" içerikli mesajı yanlışlıkla yanında oturduğun ve yalnız kalmak istediğin hoşlanılan şahsa göndermek....
eski sevgilinin birden badem gözlü ve sırma saçlı olduğu durumdur...akıllara zarar bi durumdur, sevilmese bile kıskançlığın baki kaldığının kanıtıdır.
uyumuyorum ben, gözlerimi dinlendiriyorum.
çok doğal bi insan tepkisidir aslında..bi nevi empati modelidir ben komik buluyorum acaba onlar da komik buluyo mu gibi..ya da her insanın nihai amacı olan taktir görmek ve kabul edilmek sürüye dahil olmak psikolojisi..
bi de bunun yapılan her espriyi açıklayan versiyonu vardır ki işte o gerçekten kafa yarılasıdır.
bi de bunun yapılan her espriyi açıklayan versiyonu vardır ki işte o gerçekten kafa yarılasıdır.
uyuşturucu hap alındığında da beyin aynı salgıları salgılarmış...ayrıca aşkla obsesyon durumunda verilen tepkiler ve beyin değişimleri de aynı imiş dolayısıyla da aşk gerçekten bir uyuşturucu bi gerçeği terkediş bi kaçış biçimi...bi yanılsama...kişi aşık olunca "ben"in yalnızlığından kurtulur biz içinde eriyip "ben"i kaygılamyı bırakır kendini hiç olmadığı kadr özel ve önemli hisseder aslında aşık kişi kendini sewer çünkü bilinçaltında evet ben sewilmeye layığım ve o beni sewmeli o zaman ben de bunun karşılığında onu sewmeliyim gibi şartlanma yatar...bu psikoloj,k boyutuydu...
tasavvufta aşık kişi övülür çünkü aşk rabıtayı teke indirir dolayısıyla bu teke inmiş rabıtayı kırıp kişiyi özgür kılmak daha kolaydır..her fenafiilah(tasavvufta son raddede olma durumu, allahta yok olma) mertebesine erişmiş kişi vaktiyle bi kişiyi sewmiştir..aşık insan yerde yada gökte değildir tıpkı sufiler gibi...bu da tasavvufi....
tasavvufta aşık kişi övülür çünkü aşk rabıtayı teke indirir dolayısıyla bu teke inmiş rabıtayı kırıp kişiyi özgür kılmak daha kolaydır..her fenafiilah(tasavvufta son raddede olma durumu, allahta yok olma) mertebesine erişmiş kişi vaktiyle bi kişiyi sewmiştir..aşık insan yerde yada gökte değildir tıpkı sufiler gibi...bu da tasavvufi....
tony gatlif imzalı 97 yapımı muhteşem bi çingene filmi...ömürde en az bi defa izlenesi bi film...müzikler belki de filmden bile can yakıcı...tavsiye edilesi....
jean renoya aşık olduğum ve evet ya birine aşık olmak için demekki yakışıklı olması gerekmiyor dediğim filmdir..natalie portman ise daha göt kadar küçücük bi kızken bile nası ettiyse sexy olmayı başarmış ve alla alla bacaksıza bakale gibi bi yoruma sebebiyet verdirmiştir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?