confessions

karall

- Yazar -

  1. toplam entry 307
  2. takipçi 1
  3. puan 12724

yaran diyaloglar

karall
olay rizede yasli bir amcanin igne vurdurmak icin gittigi bir eczahanede gerceklesir. amca iceri girer ignesi oldugunu söyler pansuman odasina gecer ve olaylar gelisir...

eczaci: merhaba amca hos geldin ignen vardi degil mi?
amca: he usagum yignem varidi ne deyile onda penisilin he he penisilin..
eczaci: tamam amca sen söyle uzan ben igneyi hazirlayayim.
amca uzanirken eczaci da igneyi hazirlar..
eczaci: amca dün hangi taraftan vurmustuk igneyi sagdan mi soldan mi ?
amca: niye sorayisun usagum?
eczaci: bu simdi agir bir igne amca iki gün üst üste ayni taraftan vurursak iyi olmaz morarir iltihap da yapabilir sikinti olur sonra dün sagdan vurduysak bugün soldan vuralim bigün bir tarafa diger gün diger tarafa.
amca: yahu farketmez sen vur usagum sagi da bir soli da..
eczaci: amca olur mu öyle sey?
amca: torinum ben yengene kirk senedu ayni yerden vuriyirum bisey oldugu yok sen vur bise olmaz!!

seklinde gelisen diyalogdur. aynen yasanmistir

puanın ne kadar düşükse o kadar iyi yazarsın

karall
kürtten evliya olmaz
hakkini vererek sex yapan kiz
bes vakit namaz kilan orospu
titresimli telefonu gote sokup kendini aramak
e o zamaaan ben de senin amina koyim
gerdek gecesi dokulen kanlarin hesabi sorulacaktir
baba ben nasil oldum
mevlana degilim ben adam ol gel

bunun gibi envai cesit entrycikleri ve baslikciklari olusturan yazarciklarin; ki bu basliklar sadece sol taraftaki basliklar silsilesinden secildi, sahip oldugu bos bir zihniyetin lamücerret somut etkisi olan oylari hesaba katinca düsünülesi basliktir efendim.

cogunluk mu seciyor kaliteyi? bu basliklari acmaya mütemayil akillari apis aralarindaki zavallilarmi seciyor kaliteyi kaliteliyi hem kime göre neye göre seciyor diye düsündürmesi muhtemel baslik olma özelligine de sahip olmaya mazhar basliktir. haa unutmadan bir digeri icin

bana berbat oyu veren bilgiclere selam ederim


allah

karall
varlilgina ilk insanla birlikte inanilan ve baglanilan en yüce varlik. varliginin alametlerine heryerde rastlamak mümkündür. maddi bir varlik olmadigi icin maddeye bulanmis varliklar o´nu dogrudan dogruya göremezler; görmeye tahammül edemezler. günesin isigina bile dayanamayan göz nasil olur da kainatin yaraticisini ve ilk sebebini görebilir ? o´nun varligi kalplerde daha iyi hissedilir. medeni veya vahsi her milletin, her kavmin dilinde ona karsilik bir kelime mutlaka vardir. bütün milletlerin tariinde, batili bir cok milletlerin kanunlarinin basinda, kitaplarinin baslangicinda,, paralarinin üzerinde, sanatkarlarinin eserlerinde, sairlerinin misralarinda, dindarlarin dudaklarinda ve kalplerinde, filozofun düsüncesinde, kafirlerin inkarlarinda,alimlerin arastirmalarinda, hasili bir yerde onun ismi ile karsilasmak daima mümkündir. neden? cünkü o. varliklarin yaraticisi sebeplerin sebebi ve gayelerin gayesidir.

o mutlak varliktir. yoklukla karismis degildir. mükemmeldir;noksanliklarda beridir zorunlu ezeli ve ebedi bir varliktir..o, subjektif veya objektif bir varlik degildir. öyle olsaydi insan onu tasavvur edebilirdi. o objeye subjeye göre degismeyen izafi olmayan mutlak varliktir. mutlak varlik olmasaydi, mutlak yokluk olurdu. mutlak yokluk ise yoktur.

allah, kisiliksiz ve alemle karismis bir varlik degildir. panteistlerin dedikleri gibi o, alemin icinde degildir. alemin disinda, varliklari sonsuzca asan, sahsiyeti olan bir varliktir. yaraticidir. alemleri ve varliklari hür iradesi ile yaratmistir. eger o, yaratici olmasaydi, yani hür bir yaratma olmasaydi, alem ve varliklar suursuz bir tesadüfün eseri olurdu. bu ise mümkün degildir. mümkün olsa bile, hürriyet ve düzen olmazdi. hürriyet olmasaydi insan hürriyeti, dolayisiyle sorumlulugu ve ahlaki dayanaksiz kalirdi. tipki varligin mesnetsiz kalmasi gibi...

demek ki o, ontolojik yönden tek prensip olur, var olusun ve külli faaliyetin en üstün sebebidir.

mantik yönünden, alemdeki nizamin, insandaki aklin, esya ile düsünce arasindaki iliskinin üstün prensibidir.

allah, fiil sahibi mutlak fail olarak düsüldügü zaman insani sonsuzca asan, insanliga emirler veren, tavsiyelerde bulunan, yol gösteren, kendisine ibadet edilen, alemin düzenini kuran ve kontrol altinda tutan bir varlik akla gelir.

varligimizin ve hürriyetimizin kaynagi oldugu icin, ahlaki hayatin, ahlaki davranislarin da üstün prensibi, kaynagi ve teminatidir.

allah´in varligini isbat icin cesitli deliller ileri sürülmüstür. bunlar fizik metafizik (ontolojik), ahlaki ve ilmi deliller olmak üzere cesitli gruplara ayrilabilir.

allahin varligina akil ile nüfuz edilemez. o`na ancak inanilir; cünkü akli asan ve onu yaratan bir varligi akil akil kavrayamaz ve kusatamaz. insan zihni de , o`nu bu yüzden tasavvur edemez.

eski ve yeni felsefelerde allah`in varligi ile ugrasmayan ve o`na bir problem olarak yer vermeyen felsefe yoktur. bundan auguste comte`un povitivizmini bile istisna etmemek gerekir. her ne kadar o , dinin geride kaldigini söyleyerek pozivist anlayista böyle bir problemi lüzum görmemisse de pozitivizmin subjektif devresinde, yani ikinci devresinde bile dinin lüzumuna inandi ve insanligi tanri ilan etti ."insanlik dini" adiyla yeni bir din kurdu ve bunun ilmihalini yazdi. pozitivizmin etkisinde olan viyana mektebi hürriyet,gayelik ve düzen gibi allah fikrinin de sözde problem oldugunu söyledi.

materyalistlerin bu problem karsisindaki olumsuz tavirlari gibi nietzsche, n. hartman´in ve benzeri bazi filozoflar da allah´i inkar etmek suretiyle kendi varliklarini tasdik edebileceklerini ileri sürmüslerdir. bunlara santre´i de dahil etmek mümkündür. a comte, insanligi tanrilastirarak yine bu probleme yer vermisti. nietzsche de insani tanrilastirarak ayni seyi olumsuz yönden yapmistir.

görülüyor ki allah`tan vazgecmek ve problem olarak dahi o´nun disinda kalmak mümkün olmuyor... insan her zaman her seyinde o´na muhtactir. o yoksa ahlakin, cemiyetin, bizzat insanin, ilmin ve medeniyetin, dolayisiyle hayatin bir anlami yoktur; cünkü o taktirde her sey kör bir tesadüften ibaret kalir. hersey bir vehimler ve hayaller kargasasindan öteye gecmez. ahlaki, toplumsal ve insani her düzen, sa`nat hayati allah`a yani askin ve kusatici olan yüce varliga inanmakla mümkündür. aksi takdirde "kör bir mekanizm"in kucagina düsülür. eger bu kör bir mekanizm ve tesadüfler dünyasi hakim ise insani bilimler ve tabiiat bilimleri dahi temelsiz kalir. insanlar mekanik varliklar olmaktan öteye gidemez. insanin sevgisini, yardim merhamet ve sefkatini, yani onun faziletlerinin izahini yapmak mümkün olmaz. onlar da mesnetsiz kalir. ne alemi izah edebiliriz ne de insani!!!

allah`i inkar edip insani alem ve madde icinde eritmek materyalist felsefelerin isidir. alemi ve insani allah ile birlestirmek ise panteist anlayislarin karidir. bu ifratlarin hepsinden kurtulmak , allah`i ve yaraticiligini o`na teslimiyeti kabul etmekle olur. o zaman varliklar degerine göre alemde yerlerini bulurlar.

bu konuda bakiniz:

1- muharrem cakar, varligin sebebi allah.
2- cemil sena, allah fikrinin tekamülü ( taassup düsmanlari ve laiklik kahramanlari) ist. 1934.
3- prof. dr.i. agah cubukcu, islam felsefesinde allahin varliginin delilleri.(2. baski) ankara 1971.
4- dr. halim bilsel, allah vardir. ( 6. baski) ist. 1974.
5- john clever monsma, nicin allaha inaniyoruz? 1-2 ( taninmis 23 alimin ve düsünürün arastirmalariyla ulastiklari neticeleri anlatan kitap) cev. i. sitki. ersöz ist. 1977.
6- s. hayri bolay, türkiye`de ruhcu ve maddeci görüsün mücadelesi, ankara 1977.
7- a. mahmud-el akkad, allah dar el-hilal, tarihsiz.
8- b, topaloglu, islam kelamcilari ve filozoflarina göre allah`in varligi, ankara.
9- a. draz, din ve allah inanci, ist,. 1978.
10- r.le roy, le probleme de dieu, paris,1930.
11- r. arnaldez, le dieu de l`islam, roma 1968.
12- m aydin, müsbet ilim ve allah, ist., 1971.
13- vasfi yaner, modern ilimde kainat telakkisi ve modern bilginde allah fikri, konya, 1943.
14- t. izutsu, kuranda allah ve insan, cev.:s. ates, ankara,1975.
15- muammer sencer, allah neden var? tarihsiz.
16- m. feredico siacca, le probleme de dieu et la religion dans la philosophie contemporaire, paris, 1950.
17- c. tresmontant comment se pose aujourd`hui le probleme de l`exixtence de dieu, paris, 1973.

yaran diyaloglar

karall
olay benimle büyük teyzem arasinda gecer.
yemek sonrasi oturulmaktadir ve olaylar gelisir...

t: olm bak ne zamandu gurbetesun nasi orala? hic anlatmayisun!
k: anlattim ya teyze cok anlatacak bisey yok ki siradan hayat iste bildigin avrupa.
t: e peki insanlari nasi? cana yakin midule ?
k: teyze hangi avrupa milletinin bizim gibi cana yakin, sempatik oldugu görülmüstür? bildigin buzdolaplari.. tabi sempatik olanlari da var ama genelde cok soguklar irkcilik yapiyorlar bide serefsizler...
acliktan ölsen orada kimse yanasip "kardesim acmisin? ne bu hal? bir derdin mi var?" demez sana öyle biyer...
t: hmm kizlari nasi peki güzel kizla var mi oralara ?
k: kizlari fena degil bildigin klasik avrupali hatunlar teyze sarisin mavi göz...
t: e sikeyi misun olari bari?
k: dumur!!!

salatanin suyuna ekmek banmak

karall
bu basliktaki bütün entrileri ac bir halde iken okuyup agzini sulandiran, sonuc itibariyle daha ileri gidemeyip salata suyuna ekmek banamayan benim haricimdeki sair mesreplerin de sarf edebilecegi b.. ye ! cümlesini söylemeye mütemayil sahsiyetlerin icinde bulundugu halin ve benzer sair ahvalin sebebi olan baslik...

bilgiçlerin şiirleri

karall

gölgem ve ben

birkaç otonun farı , şehrin ışıkları.
yıldızlar ve ayın güneşe inadı gözümde…
denizin sesi ve üç beş ferahnak kararlı melodiydi kulağımı kaşıyan.
gece küsüp ay ’geceaydın’ dediğinden beri…

sonra seherin alacasında bir çizgi oldu düşlerim.
hem ufuğa hem de tarihe paralel.
kafamda bir film şeridi gibi bir şey.
kimi ak der kimi kara söyler…

ademden günümüze neler olmuş neler bitmiş meyve tadında.
acısıyla tatlısıyla…
kalemle kâğıdın hikâyesı kadar eskiydi sanki düşlerim,
ilk ayet canlılığında…

karmakarışıklığımla yol aldım…
bambaşkaydım o gece…
gecenin alyalazı , üşüten deli poyraz , gölgelere düşmüş çiğ taneleri…
ve ben yalınayak dışarda.

kaldırımlarda gördüm gecenın karanlık yüzünün yansımasını.
toprak tabanlı gökkübbe tavanlı bu sokakta…

sonra da ilkin kaldırımlar karşıladı beni,
öyle yalnız ve ıslak.
ölüm soluklu dört duvar bir tavan.
sanki tek dostumdu gölgem.
çünkü yanımdaydı her an…

bir o terketmedi beni,
bir de terkedenlere inat sigaram…
birini tüketip diğerini yakıyorum; ışıksız bir evdeki mumların vardiyesi gibi…

maziye dalıp dalıp gitmelerim.
beynimde yankılanan sorularım ve parlayan cevaplarım gün ışığında…

arayıp bulamadıklarım ve peşisıra giden adımlarım.
ve düşünüşlerim…
her yağmur sonrası toprak kokusunda…

öncesi ve ondan öncesi …
sonrası ve üç noktası ...




peşisıra giden adımlarım, gölgem ve ben .
bir sobe yerinde durakladık sobeleyerek uyuyan bütün insaları.
çöplükleri karıştıran çakallar ve karanlık yüzü gecenin sahitlerimizdir.
olur ki inanmazsanız…


içimden bir dal kırıldı .
önümüz bahar ya !
çiçeklerin açma zamanı ,
dalların yeşerme zamanı…
atalete ve mahmurlu gözlere veda zamanı…
üşüten rüzgâra aldırmama zamanı…
yine çiçeklerin açma zamanı ,
dalların yeşerme zamanı…

örtündük rüzgârı üzerimize,
dilimizde türkülerle.
uşak’ın derinliği hüseynî’nin inceliğiyle.

vakti gelince son bulacak olan zaman tâlimimiz döndürdü çarklarını.
yelkovana inat…
akrebe inat…

gerideydi gecenin alyalazı, seherin alacası.
gölgelere düşmüş çiğ taneleri ve geride kalmış ayak izlerim
ve düşünüp yakarışlarım, ağlayışlarım
her yağmur sonrasında…

geriye bakmak istemedi gözlerim…
bir varmış bir yokmuş,olgunlaşmamış meyve tadındaki hikâyenin tozları silinmiş eski püskü sayfalarına…
ve daha doldurulmayı bekleyen boşluklarına.

ânın kıymetini bilme zamanıdır şimdi!
yazılanı okuma zamanı .
okunanı yazma zamanı.

koskoca evrende bir sevgi çekirdeği olma zamanı…
sevme zamanı …
sevilme zamanı…

baharı bekleyerek örtündük rüzgârı üzerimize.
dilimizde türkülerle.

üstümüzdeki kuru yapraklarla…

yanyana…

yana yana…

cay demlemek

karall
simdi cay demlemek bir sanattir arkadaslar bu iyi bellene...
ilk önce kullandiginiz su gercekten temiz ve guzel bir su olmali, kirecsizi dogali en babasindan makbuldur.
öyle musluktan sicak suyu doldur iki dakikada kaynasin ne idügü belirsiz suyla olmaz bu is. cay demliyosun kardesim keyif isi bu ihtiyactan cay icen mi var? aranizda varsa bisey diyemem ona zaten. neyse velhasili kelam yukarida bahsettigim temiz dogal ve soguk olan suyumuzu aliriz güzelce kaynatiriz suyu ibre yüze vurunca
al asagi ederiz demligi ve keyfe göre cay ekleriz demligin üst kismina. yapilmasi gereken bir diger önemli hususta demlige bosaltilan caya suyu sadece bir noktada dökmek bahce sular gibi degil,sadece bir noktaya!

- nasil dökecekmissiniz suyu ?
- sadece bir noktayaaaaa...
- kardesim sanat bu dedik ya allah allah.

evet nerede kalmistik haa suyu yavasca cayin uzerinde bir noktaya döktügümüzde diledigimiz kadar azalan suyu telafi ederiz kisik ateste tekrar kaynayip bir on dakika daha gecene kadar bekleriz sonra cayimiz icmeye hazir isteyene kupa isteyene ince belli bardak tabi makbulu ince bellidir.

haa unutmadan eger cayin üzerine dökecegimiz suyumuz gercekten güzelse dagdan kirdan bayirdan aldiginiz su ise dogal su ise

-nasil su ise ?
-dogaaaalll
-hahhh afferim

caya bir noktaya dökecegimiz su soguk da olabilir! sayet suguk ise suyumuuz, cay kolay kolay bayatlamaz. sabah demlerseniz aksama da icersiniz dolaba koymak sartiyla tabi ögrenciyseniz pratiklik kazandirir.
dileyen demligin üst kismina karanfil de koyabilir.

simdi demlediniz cayi o simdi kuru kuru da icilmez cayin sekeri muhabbettir arkadaslar!

- neymis cayin sekeri?
- muhabbeeeet

bide üzerine yakarsiniz cigaranizi karsilikli efendim hatta bunu gec ne öyle ne idügü belirsiz sigaraymis o eskiden vardi... robot olmayin biraz dogal olun yahu kardesim aliyosunuz iciyosunuz o gazete kagidindan yapilmis sigaralari sonrada cay sigara keyfi yapiyorum diyosunuz peh peh peh ...
karrrdeslerim sarma tütün icin! bilimum türkiyemin miss gibi dogal tütünleri iyidir ama gidipte eminönünden yarisi talas tütün almayin alipta icmeyin icipte ben tütün ictim demeyin tamam mi ?
veya büyük sehirlerde yasayanlar icin bir alternatif drum icin güzeldir iyidir kalitelidir koyu mavi paketi makbuldur...

tütünü sardiginiz kagitta ince olsun öyle gazete kagidi gibi olanlarindan degil! heryerde bulunan o arabistan membagli olan kagitlar pek iyi degildir ama is görür. imkani olana ocb premium öneririm cok kaliteldir sarmasi zordur cok fazla söner ama sapina kadar dogaldir kagit tadi gelmez cigerinize tütün icerisniz bu kagitla hah neyse konusturmayin beni yaa zaten konuyu dagittik neyse simdi sarma tütün muhabbet ve guzel demlenmis cay...

baslar muhabbet iste o zaman. o zaman keyif yaparsiniz. ya da evinizde nargile varsa, benim gibi ehli keyfseniz kardesim biraz daha ugrasin nargie yapin. aman halilara köz möz düsürmeyin yakmayin ortaligi hadi bakalim göreyim sizi. sonra kirin muhabbetin belini. öyle futbol alisveris boktan püsürden konusupta asabini bozmayin adamin. insandan konusun kültürden konusun tarihten konusun siyasetten konusun felsefeden konusun haa öyle adam olun.

hadi ders bu kadar simdi gidin bi cay koyun...

ubudiyet

karall
bendelik, kulluk, kölelik. kul olduğunu bilip allah’a itaat etmek. allah’a teslim olup, kur’an ve peygamber (a.s.m.) vasıtası ile verilen emirleri aynen icra ve tatbike çalışmak.(insanlar kendileri için değil, allah’a ubudiyet için yaratılmışlardır.)(ubudiyet, emr-i ilâhîye ve rıza-i ilâhîye bakar. ubudiyetin dâîsi, emr-i ilâhî ve neticesi rıza-i hak’tır. semeratı ve fevaidi, uhreviyedir. fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faideler ve kendi kendine terettüb eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz. belki zaifler için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. eğer o dünyaya ait faideler ve menfaatler, o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubudiyeti kısmen ibtal eder. belki o hasiyetli virdi akim bırakır, netice vermez. işte bu sırrı anlamıyanlar, mesela yüz hasiyeti ve faidesi bulunan evrad-ı kudsiye-i şah-ı nakşibendî’yi veya bin hasiyeti bulunan cevşen-ül kebir’i o faidelerin bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar. o faideleri göremiyorlar ve göremiyecekler ve görmeye de hakları yoktur. çünki o faideler, o evradların illeti olamaz ve ondan onlar kasden ve bizzat istenilmeyecek. çünkü onlar fazlî bir surette, o halis virde talebsiz terettüb eder. onları niyet etse, ihlası bir derece bozulur. belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer.yalnız bu kadar var ki; böyle hasiyetli evradı okumak için, zaif insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. o faideleri düşünüp, şevke gelip, evradı sırf rıza-yı ilahî için, âhiret için okusa zarar vermez. hem de makbuldür. bu hikmet anlaşılmadığından; çoklar, aktabdan ve selef-i salihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şübheye düşer, hattâ inkar da eder.
(bkz: rububiyet)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol