confessions

cetniklereolum

- Yazar -

  1. toplam entry 2399
  2. takipçi 1
  3. puan 48955

hz. muhammed

cetniklereolum
sen yoktun...
hz adem’deydi nurun
önce cenneti,
sonra yeryüzünü şereflendirdin.
adem nuruna affedildi
arafat bu affa şahitti
sen yoktun
nuh’un gemisindeydi nurun...
dalgalar yeryüzünü boğarken
toprağın bağrındaki su
gökyüzüyle buluşurken
ve bu bir ilahi azap derken,
allah nurunu taşıdı binbir sebeble
tufan,nurunu selamladı edeple...

sen yoktun...
hz.ismail’in alnındaydı nurun
ibrahimi bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
"rabbimiz" dedi,
" onlara kendi içlerinden
senin ayetlerini okuyacak
kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
onları temizleyecek bir elçi gönder ";
amin dedi on sekiz bin alem
nurunla aydınlanan minicik ellerini
semaya kaldırarak
amin dedi ismail.
hira nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
medine’den adı uhud olan bir amin yankılandı
sevr dağında
sen yoktun
sultanım...
hz.isa ahmed diye muştuladı seni
alemlerin efendisi diye sana seslendi
" artık ben sizinle çok söyleşmem "dedi havarilerine
çünkü bu alemin reisi geliyor...
bekleyin ahmed geliyor
kainata rahmet geliyor...
havarilerin yüzünü okşayan, ölüleri dirilten bir nefes oldun.
ama sen yoktun
sen yoktun....
hz.abdullahın alnındaydı nurun
başı eğik gezerdi mazlum
put eyle göklerden seni sorardı
varaka seni arardı sema’da
anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
ağlayarak süslediler ölüme!...
ağlayarak “hadi dayına gidiyorsun” dediler.

sen yoktun sultanım...
canlı canlı toprağa gömülmenin adı idi dayıya gitmek,
anne yüreğinin çıldırtan çaresizliği idi,
ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi.
en son çocuk atılırken çukura,
annesinin suretinde bir melek tuttu onu
ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi
melekler süslüyordu hira’yı,
efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur
efendisine hazırlanıyordu mekke
alem, efendisine hazırlanıyordu.
kainatın gözü hz.amine’deydi
toprak yalvarıyordu rabbine...
gel diye ağlıyordu mazlumlar
gözleri sema’da
ve bir gelişin vardı ya resülallah
bir inişin vardı yeryüzüne
ve cebrail ardında yalın kılıç melekler
bir inişin vardı yeryüzüne
yetimler en huzurlu geceyi geçirdiler belki de...doya doya.
sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini
herşey sus pus olmuştu.
hadi diyordu yıldızlar, hadi diyordu ay,
kainat bir isim duymak istiyordu
ve bir ses yükseldi amine’nin evinden
muhammed...
karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini
muhammed...
seni yaratan allah’a kurbanız ey dürr-i yekta...
sana o adı veren rahman’a kurbanız
artık sen vardın...
susuz topraklara rahmet indi seninle
annenden sonra, anne halime sevindi seninle
yağmura mı ihtiyaç var?...
kaldır şehadet parmağını...
yağmuru salsın allah
sonra tut ağacın yaprağını
köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün allah.
yeter ki sen iste
sen iste ya resülallah
deki; ben kimim?...
dağlar, taşlar dile gelsin...
dilsiz çocuklar ellerinden tutup "ente resülallah" desin
sen vardın...
bedir kârdı,
uhud dardı,
hendek yardı,
yiğitlerin vardı.
ölmek için yarışan yiğitlerin
hele bir enes’in vardı ya resülallah
uhud’da öldüğünü duyunca arkadaşlarına;
" niye burada oturuyorsunuz ? " diye sordu...
onlarda ;" allah’ın resül-ü öldürülmüş ! " deyince...
" peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız,
kalkın ve o’nun gibi ölün." demişti.
ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
hem de ne şehit ey nebi...
vücudu yaralardan tanınmaz halde idi
kız kardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...
musab bin umeyer’in vardı senin...
uhud’da sancağını taşıyan, öyle bir aşkla sana bağlıydı ki!...
allah o gün meleklerini musab’ın suretinde indirdi.
ebu hureyre’n vardı...
acıkınca mescidin önünde durur
sana bakardı, sen anlardın.
" ya ebahir!..gel " derdin
ve sen gittin...
bir gidişle gittin.
ardında hüznün kaldı,
hasretin kaldı göklerde,
bilal ezan okuyamaz oldu
ne zaman teşebbüs etse
" muhammed resülallah " demeye...
dizinin üstine çöker kendinden geçerdi.
sonra günler ay, aylar yıl oldu.
asırlar oldu...
sensizliğe açtık gözlerimizi
ama sen bırakmazsın bizi
sen varsın...
ey şehitlerin sultanı sen varsın
bir şehit bile ölmezken
sana nasıl yok deriz.
ebu talip şam’a giderken,
devesinin önüne geçip;
" beni burada kime bırakıp da gidiyorsun " demiştin
" ne anam var ne babam..."
ebu talip bırakmamıştı bu yüzden
sensizliğin ızdırabı ile inleyen
ümmetini kime bırakıp gidiyorsun ya resülallah
bırakma bizi ki ; allah " sen onların içindeyken onlara azap edecek değiliz." buyuruyor
bırakma bizi !...
hayatı seninle öğretti rahman
kulluğu seninle tanıdık
duayı senden öğrendik sevgili,
hz.ömer umre için senden izin isteyince,
kardeşcik dedin ona;
" duanda bana da yer ayırır mısın ? "
bizler ömer değiliz ama bütün dualarımız senin için
ey rabbimiz!...
resülünü anışımızdan haberdar et...
o’na binler salat,binler selam...
habibine makam-ı mahmud-u ver...
o’na vesile-i lütfet...
o’nu refik-i ala’ya yükselt....
bizi de affet...
o’nun hatırına affet...
zatının hatırına affet...
ne olur affet bizi...
bizi affet....

miraç

cetniklereolum
kapatın gözlerinizi
ve karanlığı seyredin.
işte böyle bir gece.
mekke’de bir gece
yorgunluk havada
gariplik suda
simsiyah bir sessizlik
uyku bile uykuda.
kâbe’nin hatîm kısmında
yanı üzre yatan biri var
yıl hüzün yılı
ebu talib yok
yıl hüzün yılı
vefakâr eş
haticetül kübrâ yok.
kâbe’nin hatîm kısmında
yanı üzre yatan biri var
teselli arayan kalp
hüzünle çarpan kalp
o’nun kalbi.
ve ayak sesleri
yıldızlar ışıldıyor.
bu ayak sesleri göklerden
yol veriyor yıldızlar.
semâdan inenler var.
izin verseydi allah
kâinat inerdi yere
çünkü kâbe’nin hatîm kısmında yatan
sultân-ı levlâk’tır.
habîb-i zîşândır o
nur-u hüda’dır.
merhamet ufkunun nazlı güneşi
kainatın biricik çiçeğidir o.
izin verseydi allah
âlemler inerdi yere
oysa emir yalnız cebrail’e
ve yalnız cebrail iner yere
kalk ya rasulallah
semada melekler seni bekler
taif’te taşlanan yüzüne hasret
alaya alınan sözüne hasret
seni bekler melekler.
yer yüzünde vefa yok mu?
seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin.
sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden?
davetini hafife mı aldılar?
üzülme ve aç gözlerini
öteler bekliyor seni
bu gece kainat adını anacak,
aç gözlerini ki alemler nazarına kanacak.
burak, senin için uçacak.
aç gözlerini ya habiballah
bu gecenin adına isra diyecek allah.
ey yedi kat sema aç kapılarını,
ve haber ver hasretle bekleyen peygamberlere
deki hazreti adem’e;
cennetin kapısına adı yazılan
isminin hatrına af istediğin
salih oğul geliyor.
söyle isa’ya:
kuytu köşelerde
havarilerinle allah’a sığınırken,
bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığın
ve insanlığa gelişini müjdelediğin
ahmet geliyor.
yusuf’a, idris’e, harun’a söyle
musa’ya deki:
vasıflarına hayran olup da
ümmetinden olmak istediğin
salih kardeş geliyor.
müjde ver ibrahim eygamber’e:
dua dua yalvarıp
gelmesini istediğin oğul geliyor
aç kapılarını ey yedi kat sema
bu gelen muhammed mustafa
cebrail yol gösterir
ve yürür sultanlar sultanı
bu nasıl bir yürüyüştür.
bu nasıl bir eda?
inci inci ter mübarek alınlarında
baştan ayağa edep var
attığı her adımda.
sultanım,
cennetler gösterilirken o gece
ümmetini hayal ettin mi cennette?
cehennemin alevleri selamlarken seni,
gözyaşlarını gördü mü cebrail?
ümmetim dedin mi?
sen unutmazsın bizi bunda kuşku yok
tahiyyat duası haber verdi bize
sen bizi hiçbir yerde
hiçbir zaman unutmadın
inşallah biz de seni unutanlardan olmayız.
allah seni unuttumasın bize.
bir söz sultanının dediği gibi
eğer günahlarımızdan dolayı girersek cehenneme
ve allah biran olsun açarsa ufkumuzu
talaal bedru aleyna diyeceğiz.
miraç gecesi
yürüdü rasulullah
cebrail önde
bir gece yürüyüşüyle
yürüdüler… yükseldiler.
yükseldikçe yükseldiler.
cebrail durdu birden,
ya rasulallah, benimle buraya kadar.
efendimiz niçin diye sordu
burası sidr-i münteha’dır
bir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum.
allah rasulu, sordular:
nasıl gidilir sidre-i münteha’da?
cibril-i emin cevap verdi:
aşkla!
aşkla gidilir ya rasulallah
aşkla gidilir ya habiballah
aşkla gidilir ya nebiyyallah
yürü sultanım yol senindir!
aşk vadisinde mühür senin.
söz senindir hal senindir.
muhabbetin adı sensin.
varlıkların tadı sensin
yürü ve selamını ilet
gözü yaşlı ümmetinin
sensiz bunca yetimin
ilet selamını
ahir zamanın ahını
yüceler yücesine ilet
sultanım
sen dönerken miraçtan
ilahi hediyelerle
bizim için miraç olan
beş vakit namazla,
bakara suresinin son iki ayetiyle
ve şirke düşmeyenin affedilebileceği müjdesiyle
dönerken sen miraçtan
biz ahir zamandan
ebu bekir edasıyla bakıyoruz sana
“o söylediyse doğrudur”
rasulullah söylediyse doğrudur.
ve bir ayetin sıcaklğı sarıyor
kainatin kalbini:
her türlü noksanlıktan münezzeh olan allah
kulunu geceleyin mescid-i haram’dan alıp,
kendisine bir takım ayetler gösterelim diye
etrafını mübarek kıldığımız
mescid-i aksa’ya götürdü.
çünkü, işiten ve bilen odur.
şimdi açın gözlerinizi
ve mîrâc’a hazırlanın

her çocuk islam fitrati uzerine dogar

cetniklereolum
hz muhammede ait bir söz hadis tam olarak ’her çocuk islam fıtratı üzerine doğar sonra ebeveyni onu hıristiyan yahudi veya mecusi yapar eğer anne babası müslüman ise çocuk da müslüman olur.’ şeklindedir

anlam açıktır yaratıcı kulundan yapamayacağı bir şey istemez akıl sahibi her insan allahın kurallarına göre yaşayabilir yeter ki allaha ulaşmayı denesin.

şüphesiz allah katında din islamdır.(al i imran suresi/19)

cezayir anlaşması

cetniklereolum
1975 yılında iran ile ırak arasında imzalanan anlaşma anlaşma iran ile ırak arasındaki şatt ül arap nehri sorununu çözmüştür bunun dışında iran ıraktaki kürtlere olan desteğini kesmiş ırak ise ayetullah humeyniyi ülkeden kovmuştur 1975 yılında saddam hüseyin tarafından imzalanan bu anlaşma 1980 yılında yine saddam hüseyin tarafından bozulmuş körfez savaşı çıkmıştır.

neden berbat oyu verildiği anlaşılan entryler

cetniklereolum
#473995

anlıyorum evet aramızda siyonistler ya da onların yerli işbirlikçeleri var galiba olsun biz biliriz ki siyonizm filistinle sınırlı değildir önce filistin sonra nil ile fırat arasındaki bölge daha sonra tüm islam coğrafyası hedefleridir yalnız unutulan bir şey var hatırlasalar çok iyi olur.
(bkz: hıttin zaferi)
(bkz: hıttin korkusu)
(bkz: kafirler istemese de allah nurunu tamamlayacaktır)

halid islambuli

cetniklereolum
halid islambuli, 14 kasım 1957 yılında minye vilayetinin melya kasabasında dünyaya gelmiştir. ilk ve ortaokulu doğum yerinde okuyan şehid, liseyi asyut vilayetinde okuduktan sonra harp okuluna girerek, mezun oldu. sonra topçu teğmen olarak orduda göreve başladı.
halid, müslüman bir aile içinde islami bir terbiyeyle yetiştirilmiştir. babası mısır’ın tanınmış avukatlarındandır. 1954-56 yılları arasındaki müslüman kardeşler mensuplarına yönelik tutuklama kampanyasından o’da nasibini aldı ve bir süre hapiste yattı.
halid islambuli, cihad örgütü saflarına sedat’ı öldürme eylemini gerçekleştirdiği 6 ekim 1981’den iki yıl önce katılmıştır. örgütün güney said liderlerinden kerim zühdi ve onun vasıtasıyla hareketin 1979’daki lideri abdusselam ferac ile tanıştıktan sonra halid, artık cihad örgütünün elemanlarından biridir.
halid, cihad hareketi elemanlarının uyguladıkları metod çerçevesinde abdusselam ferac’ın derslerine devam etti ve ailesinden aldığı islami terbiye ve eğitime ek olarak siyasi bilinci esaslı bir biçimde gelişti. halid ordu içindeki ve dışında ki bazı etkinliklerinden dolayı çevresinin dikkatini üzerinde topluyordu. hatta 6 ekim 1981 tarihinden önce askeri istihbarat tarafından sorgulaması yapıldı. bu sorgulamada orduda emri altındaki askerlere yönelik dini propaganda faaliyetlerinde bulunmaması konusunda uyarıldı. ayrıca, mısır islami hareketinin temel taşlarından biri olan, ömrünü köktenci müslüman gençlik yetiştirmek için adayan değerli insan, hareket adamı abdullah semmavi ile irtibat kurmaması, ondan uzak durması istendi.
cihad hareketi mensuplarının fikir yapısını oluşturan temel fikir adamları ve eserlerinden kısaca söz edersek halid’in de fikri oluşumu ortaya çıkmış olur. cihad örgütü genelde düşüncelerini imam ibn teymiye, ibn cevzi, şevkani, ibn hazm gibi insanların eserlerini okuyarak oluşturuyorlar. temel islami konulara yaklaşımlarının bu düşünürlerin eğilimleri doğrultusunda olduğu söylenebilir. siyasi düşünce ve toplumsal, sosyal olaylar karşısındaki tavırlarında ise en çok çağdaş düşünürlerden mevdudi ve seyyid kutub’dan etkilenmişlerdir. cihad hareketi seyyid kutub’dan, dr. salih seriyye’den azami miktarda yararlanmış, 1979’da abdusselam ferac’la birlikte hareketin temeli açık ve net olarak ortaya çıkmıştır. cihad, 1979’da başlamış bir hareket değildir. bu hareketin temeli hapishanede şehid seyyid kutub tarafından atılmış, 74’de şehid dr. salih seriyye tarafın dan geliştirilmiş, 1979’dan itibaren abdusselam ferac ile birlikte o günün şartlarına en uygun yöntemlerle uygulanmıştır. yani hareket seyyid kutub, salih seriyye ve abdusselam ferac gibi üç büyük liderini şehid vermiş bir şehidler halkası ile gelmektedir.
cihad hareketi bid’atlardan arındırılmış net islami bir kültürün yanında, keskin ve köktenci, diri, zulme ve zalimlere boyun eğmeyecek, allah’ın dinine saldıran alçaklara karşı mümince tavırlar ortaya koyabilecek kişilikte insanların yetişmesi ve şehadet sevdalılarının oluşması için elemanlarını ruhi, siyasi ve içtimai her konuda eğiten, kontrol altında tutan, hizbullahi bir teşkilattır. bundan dolayı da halid’ler gibi hizbullahiler yetiştirmiş ve müslümanlara zulmedenlerin önüne halid’leri çıkartmıştır.
mısır’lı müslümanın içinde bulunduğu zulüm ort***** rıza göstermeyen halid, 25 eylül 1981’de abdusselam ferac’a askeri törene katılacağını ve zulmün başı sedat’ı ortadan kaldırabileceğini açıklar. 6 ekim 198l’de kahire’deki askeri törende üç arkadaşı ile birlikte islam’a saldıranlara ne gibi muamele yapılacağını dünyanın gözleri önüne sermiştir.
sedat’ın halid tarafından öldürülmesi eylemi, cihad hareketi şura meclisi’nin aldığı kararla gerçekleşmiştir. bu,abdusselam ferac’ın mısır’da islami hareketin yoluna devam edebilmesi için o günkü şartlarda hareketin önünde engel teşkil eden sedat’ın ortadan kaldırılması gerektiği şeklindeki düşüncesinden kaynaklanmış ve halid tarafindan uygulamaya koyulmuştur.
0 gün nisbeten kuru ve güneşli idi... ekim ayı geçiyordu. mısır’ın ileri gelenlerinin oturduğu nasr şehrinin birkaç km. güneyindeki mahallelerde bir kaynama göze çarpıyordu. askeri kamyonlar geçide hazırlanıyordu... bu askeri geçit, mısır’ın 1973 ramazan ayında her yı1 yapılan kutlamalarla ilgiliydi.
mısır firavunu sedat da özel makam yerinde oturuyordu...
sedat, bir süre önce islami güçlere karşı şiddetli bir şekilde ezmek için mücadele başlatmıştı. sağında onun veliahdı ve yardımcısı hüsnü mübarek, solunda savunma bakanı ebu gazale oturmuştu. amerika büyükelçisi alfred aturtoun ve amerikalı generaller enver sedat’ın tam arkasındaki sırada dizilmişlerdi.
üç gün süreyle emniyet kuvvetleri, bütün silahları ve zırhları bir tek kurşun olmadığına dair emin olmak için teftiş etmişlerdi. tanklar, kamyonlar ve askeri geçite katılan tüm fertler, amerika’dan alınmış dedektörler vasıtasıyla kontrolden geçirilmişti. fakat yine de halid ve arkadaşları, gerekli silahları tören meydanına sokmayı başardılar.
saat 1l .30’da tank sesleri ve askeri kamyonların geçişi ile askeri geçit töreni başladı.
geçit töreninde, askeri kamyonlardan biri arızalandı, bir süre durdu, fakat tekrar hareket etti ve geçit safları yeniden teşkil edildi.
saat 12.40 olmuştu...
altı adet mig uçağı çok alçaktan uçarak akrobatik gösteriler yapıyordu... herkesin gözü havada uçakları seyrediyordu.
hemen o anda arkasından 130 mm’lik rus yapısı tanksavar topu bulunan bir askeri kamyon, özel makam yerinin karşısında durdu... diğer şoför ler, bir saat önceki araba gibi bunda da teknik bir arıza olduğunu zannettiler.
halid ve arkadaşları için en iyi fırsat doğmuştu... ansızın ard arda silah sesleri yükseldi. kamyonun ardından üç kişi daha enver sedat’ın olduğu yeri kurşun yağmuruna tuttular...
operasyonun başkanı, ileri doğru atlayıp se’dat’ın tarafına doğru koşarak el bombası attı... bomba ebu gazale’nin yanına düştü fakat patlamadı...
ikinci el bombası ise nebi hafız’a isabet etti.
operasyonun başkanı süratle kamyon tarafina döndü ve makinalı tüfeği alarak makam yerini taramaya başladı.
hemen arkasından dört mücahid, sedat’a koşarak yaklaştılar.
topluluk bir şok halini yaşıyordu. sedat bir an doğruldu. bu durum daha iyi hedef olmasına yol açtı...
mısır emniyet teşkilatındaki adamlar telaşla el ve ayakla sandalyeleri sedat ve yardımcısının üstüne atıyorlardı.
hareketin başkanı bir diğer arkadaşıyla beraber 1.5 metrelik özel duvara yaklaşarak korkuya kapılmış amerikalılara ve uşaklarına tüfeği yöneltip boşaltır.
bu öldürme, amerika’da eğitim görmüş sedat’ın korumalarını şoke etmişti. emperyalizmin olağanüstü tedbirleri islambuli ve arkadaşlarına cevap bile veremediler.
idam operasyonunun lideri, üsteğmen halid islambuli idi.
enver sedat cehenneme gönderilmiş halid ve arkadaşları tutuklanmış
halid islambuli ve arkadaşlarının mahkemesi, mısır tarihinin yüzkarası olacak güldürücü bir tiyatronun sahnelenmesinden başka birşey değildir. aslında bu tip mahkemeler mısır hukukunun yabancı olduğu duruşmalar da değildir. çünkü seyyid kutub’u şehid eden zalimler, salih seriyye’yi şehid eden zalimlerden farksızdır. şükrü mustafa’nın göstermelik mahkemede yargılanıp şehid edilmesinde olduğu gibi, halid ve dört yiğit arkadaşı da aynı firavunların direktifiyle ortaya konan senaryolardan birini yaşadılar ve güya yargılanarak idam cezasına çarptırıldılar.
aslında bu şehid edilen kutlu insanlar mahkemelerden kendilerini hakkaniyet ölçülerinde yargılamalarını da bekliyor değildiler. bu şehidlerin ortak olarak söylediği tek söz şudur: “sizin kanunlarınızı ve hukukunuzu kabul etmiyoruz. allah’ın hukukunu savunan kıyam erlerini zalimlerin despotik rejimleri yargılayamaz.”
halid ve arkadaşlarının 11.11.1981 cumartesi başlayan mahkemesi 117 gün devam edecek, bu zaman zarfinda sadece dört celse yapılarak hü küm ilan edilecektir. ne halid ve arkadaşlarına kendilerini savunma imkanı tanınacak, ne mahkemede halid’in avukatlığını yapmak için hazır olan 35 avukata müvekkillerini savunma imkanı verilecek ne de mahkeme heyeti uygulaması ön görülen göl-evini yerine getirme imkanı bulabilecektir.
şehid islambuli ve arkadaşları mahkemedeki tavırlarıyla zalimlerin kalplerine korku salarken müslümanlara da bir müminin küfre karşı nasıl mücadele edilmesi, nasıl davranılması gerektiğini pratik olarak ortaya koymuşlardır. ilk celse halka açık olarak yapıldığında gözler beyaz entarili ve başında beyaz takkesi ile dolgun, uzun boylu, elinde kur’an-ı kerim olan gencin üzerine çevriliydi. adı sorulduğunda halid ahmed şevki el-islambuli olduğunu söyledi. kendisini savunacak avukatın mahkemede hazır olup olmadığı sorulduğunda da elindeki kur’an’ı havaya kaldırarak gür sesi ile; “allah kendine iman edenlerin savunucusudur.” ayetini okudu.
bu mahkemelerde halid’den başka dikkati çeken iki şahıs daha vardı. bunlardan biri çok az konuşan 1979’da mısır’daki cihad hareketi’nin liderliğine getirilen ve cemaatin fakihi olan 27 yaşındaki ziraat mühendisi abdusselam ferac, diğeri de yine cihad’ın önde gelenlerinden ve 81’de hare ketin liderliğine getirilen yarbay rütbeli abbud ez-zümer’di. abbud ez-zümer celselere askeri elbiselerle devam ediyordu.
halid mahkemede sedat’ı niçin öldürdüğü sorulunca verdiği cevapta; allah’ın hükümleri ile hükmetmediği için o’na karşı savaşın gerekliliğinden hareketle bu eylemi gerçekleştirdiğini ve bunun için de pişman değil aksine çok mutlu olduğunu asrın firavununu ortadan kaldırmak kendisi ne nasip olduğu için allah’a hamd ettiğini- açıklayacaktı. halid, sorgulaması ve mahkemedeki konuşmaları boyunca ‘allah’ın hukukunu ayak altına alan ve müslümanlara zulmedenlerin akıbetleri işte sedat’ın akibeti gibidir’ diyecek ve müslümanlar var olduğu müddetçe kimsenin islam’a saldıramayacağını söyleyecekti.
30.11. 1981 günü yapılan ikinci celsenin başlaması ile mahkeme salonuna giren halid’in annesinin, halid’in bulunduğu yere yönelerek yüksek sesle; “sabran ya mi yasir inne mevidekum el-cenne” (sabredin ey yasir ailesi size cennet vadedildi) diye bağırması halid ve arkadaşlarının bulunduğu kafeslerden marşların, sloganların yükselmesine neden olurken basın mensupları bu ananın tutum ve tavırları karşısında hayrete düşuyordu.
6 mart 1982’de mahkeme kararı açıklamak için toplanmıştı. mahkeme salonunda sessizlik hakimdi. dr. ömer abdurrahman, yusuf suresini oku yordu. mahkeme heyeti salona girdiğinde ömer abdurrahman, yusuf sure sinden; “ey benim hapishane arkadaşım bölük pörçük ilahlar mı yoksa kahhar ve bir olan allah mı daha hayırlıdır (ibadete layıktır).” ayetini okudu.
karar okunurken mahkeme heyeti görülmemiş bir protesto ile karşılaştı: kafeslerde bulunan halid ve arkadaşları mahkeme heyetine sırtlarını dönmüş yüksek sesle marşlar ve sloganlar söylüyordu. sonunda karar açıklandı: 5 idam ve cihad hareketi’nin ileri gelen liderlerinin hemen hemen hepsine ömür boyu hapis.
sedat’ı öldürme eylemine fiili katılan halid ve üç arkadaşıyla birlikte cemaatin fakihi ve emin “farizatü’l-gaibe” kitabının yazarı abdusselam ferac’ın id***** karar verilirken, cihad’ın liderlerinden abbud ez-zümer 42 yıla mahkum ediliyordu.
idama mahkum edilenler:
1. halid ahmed şevki el-islambuli
2. abdulhamid abdusselam abul ali
3. ata tail hamide
4. hüseyin abbas muhammed
5. muhammed abdusselam ferac atiye.
idam hükmünün açıklanmasından sonra salonda sloganlar atılmaya tekbirler getirilmeye başlandı. kafeslerden şu sesler yükseliyordu:
“kan içici kasaplara, insanların ruhunu parçalayan zebanilere haber
verin...
zalimlerin sonunun geldiğini müjdeleyecek fecir yaklaşmakta.”
“biz allah’ın dini için varız o’ndan geldik o’na döndürüleceğiz. ya allah’ın dini mecidine tekrar kavuşacağız, yada bu uğurda bizim kanımız akacak.”
idam hükmünün açıklanmasından sonra abdulhamid, ömer abdurrahman’a; “allah’ın şehadetle mükafatlandırdığı kimseye ne nasihatte bulunursun?” diye sorunca ömer abdurrahman ibadet zikri çoğaltmalarını hatırlattı ve halid islambuli’ye dönerek; “sizden önceki islami hareket elemanlarının başaramadığını sizler başardınız. allah şehadetinizi mübarek eylesin.” dedi.
hükmün açıklanmasından sonra kafesteki gençlerden biri sol kolunu parmaklıklara sürterek kanattı. akan kanlarla elbisesine “el-cihadu hatta’l mevt” (ölene kadar cihad) sözlerini yazdı. kafestekiler hep birlikte bu sözü haykırdılar ve salon terkedildi.
cihad’ın güney said bölgesi liderlerinden ömür boyu hapse mahkum
edilen kerem zuhdi arkadaşlarına hitaben şu konuşmayı yaptı:
“bizler, filistin haçlılar tarafindan düşürüldüğünde yahudilerin sokaklara çıkarak ‘muhammed öldü, erkek evlat bırakmadı!’ diye bağırmalarını hiç unutmadık! fakat işte biz, muhammed’in gençliği olarak ilan ediyoruz ki; muhammed (sav) her beşer gibi öldü. çünkü ölüm her beşerin üzerine haktır. ama arkasından öyle erkekler bıraktı ki bunlardan birisi ortadoğu’da yahudilerin en büyük uşağı olan sedat’ı cehenneme yolladı.”
koluna girip kendisini arabaya doğru götürmekte olan askerlerin ağladığını gören halid onlara; “cihadımızı bizden sonraki nesillere aktarın” dedi. ve mücahidler, üzerlerine düşeni yerine getirmiş olmanın huzur ve vakarıyla mahkeme salonundan ayrıldılar. halid ahmed şevki islambuli annesine yazdığı son mektupta kendisinin şehid olduğunu, bunun için üzülmemesi gerektiğini hatırlattı. eylemleri nedeniyle ailesinin maruz kaldığı işkencelerden ve baskılardan dolayı kendisini affetmelerini istedi.
ve nihayet, 82’nin 16 nisan’ında islambuli ve dört arkadaşları devlet başkanı hüsnü mübarek’in emriyle idam edildiler. islambuli ve arkadaşlarını savunmak için müracaat eden çeşitli görüşlere mensup 35 avukat ortak bildirilerinde şunu söylediler: “mısır’da istikbal işte burada yargılanan insanların bağlı bulunduğu hareketin olacaktır.”

israil

cetniklereolum
topraklarının yarısından fazlası çöl olan terörist devlet hıttin korkusunu yaşayan akibetinin haçlı orduları gibi olmasını istemeyen bu yüzden gerek arap yarımadasında gerekse dünyanın diğer bölgelerinde islami olan her şeye savaş açmış olan yeryüzünde islam dini olduğu müddetçe rahat yüzü görmeyecek olan ülke.
filistin ayıbını örtermi bir parmak bal
özerklik ne bir vatan edilmiş gasp ve işgal
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol