mauseu sağ tıklayıp copy edilen kısmın,mause sökülerek başka bir bilgisayara takılması suretiyle farklı bir bilgisayara paste edilmeye çalışılması!!!...(şirkette bizzat şahid olduğum bir olaydır.)
potansiyel olarak her telefon numarasının sahip olabileceği özellik...
-alooo, yanlış numara mı?
- bana doğru,sana yanlış galiba...
-alooo, yanlış numara mı?
- bana doğru,sana yanlış galiba...
insanda kendini parça parça edip, filistinli her bir çocuğun elinde birer taş olma isteğini yeniden uyandıran olay...
çevreye verdiğim rahatsızlıktan ötürü özür dilerim...
yazar olarak pazarlanması daha uygun düşen bir mamul... "her malın bir alıcısı vardır" der pazarlama dini...bu kiremitçi’si tırnaksız, tırnak içinde müzisyen, tırnak içinde yazarın da müşterileri vardır,okuru yoktur.gerçek yazar,okuru olandır..
not: okur yazar olmak, okur olmak için gerekli bir şarttır ancak yeterli bir şart değildir..
not: okur yazar olmak, okur olmak için gerekli bir şarttır ancak yeterli bir şart değildir..
akıp giden hayatın ortasında göremeyip de görmek istediklerimiz kadar olmayandır serap...görmek isteyip de göremediklerimiz kadar olandır..çölde sudur;suda küçük, küçücük bir kara parçasıdır...bunalıp kalmışa aklının ettiği güzel bir oyundur;hayatta unuttuklarının var olduğunun ve erişilebilir olduğunun hatırlatmasıdır...evet o anda yoktur...ama bir anlık hatırlatmayla tüm o karabasana karşı dayanma kudretini verebilendir...
başım dönüyordu…birkaç saat önce , biraz akşam güneşi,biraz yokluğun, biraz varlığın, biraz gitmek zorunda olman, biraz kalmanı istemem, biraz sen ve biraz ben arasında; hepsinden önemlisi birçok biz ve birçok bizim dışımızdakiler arasında; birçok varlık ve birçok yokluk arasında; sonra birçok isyanım, birçok isyan bastırışım; birçok kural, birçok kuralsızlık arasında; birçok doğumum, birçok ölümüm, birçok ben ve birçok sen arasında; birkaç bardak rakıyı sodayla evlendirerek mideme yuvarlamıştım ve sanaher zamanki gibi: " bu akşam sarhoş olmalıyım" demiştim. sen bana her zamanki gibi " neden" demiştin ve ben sana her zamanki gibi: "bunun bir nedeni yok" demiştim. hiçbir şeyin bir nedeni yoktu…
hiçbir şeyin bir nedeni bile yoktu, sana aşık olmamın bile bir nedeni yoktu. ona neden aşıksın deseler,çünkü ile başlayan tek cümle bile kuramazdım ve bir çünkün olmadığı için sana aşık olduğumu –ne yazık- kimseler bilmeyecekti…
kimseler bilmeyecekti. üç kuruşluk hayatımda sana ne hayatlar adadığımı… sana deniz gözlü çocuklar doğurmuştum. hem de oracıkta; bana her bakışında doğurmuştum. bana her dokunuşunda, bin renkli bir kilim gibi dokunmuştum…
dokunmuştum. sıcaktın. sıcaklığında seninle buluşmuştum. rüzgarın inatla açmaya çalıştığı gömleğinin iki düğmesi arasından, jilet aralığında adımı söyleyecekmiş gibi duran dudaklarının arasından, sen ve ben arasından, kahrolmamla kahraman olmam arasından, bizim aramızdan, bizimle bizim dışımızdakiler arasından, gözlerinle gözlerim arasından, dudaklarımla dudakların arasından, kalbimle kalbim arasından, kadınlığının en gizli apışarasından bir deniz akıyordu…
bir deniz akıyordu. bir deniz akıyordum. bir deniz akıyorduk…
bu sana kimbilir kaçıncı kez aşık oluşumdu. ve bu sana kimbilir kaçıncı kez karşı koyuşumdu. avuçlarıma hiç bakmadın. oysa avuçlarımda deprem oluyordu…
oysa avuçlarımda deprem oluyordu. garson masalardan hesapları topluyordu. allah belamı veriyordu. arka masadaki kızlar kıkırdıyordu. rakım bardağında mayışıyordu. o ağaçlar ne ağacıydı. o gemi ne gemisiydi. gemiler hep gider ve hep gelir miydi…
gemiler hep gider ve hep gelirdi. gemiler hep gider ve hep gelirdim. gemiler hep gider ve hep gelirdik.
salıydı. güneş ve deniz iliklerime kadar işlemişti. işte böyle mişli bir geçmiştim, geçmiştin, geçmişti…
kalabalıktık… " sana uzaklara kadar aşığım" demiş miydim,demiş miydin, demiş miydi?...
uğur özakıncı
hiçbir şeyin bir nedeni bile yoktu, sana aşık olmamın bile bir nedeni yoktu. ona neden aşıksın deseler,çünkü ile başlayan tek cümle bile kuramazdım ve bir çünkün olmadığı için sana aşık olduğumu –ne yazık- kimseler bilmeyecekti…
kimseler bilmeyecekti. üç kuruşluk hayatımda sana ne hayatlar adadığımı… sana deniz gözlü çocuklar doğurmuştum. hem de oracıkta; bana her bakışında doğurmuştum. bana her dokunuşunda, bin renkli bir kilim gibi dokunmuştum…
dokunmuştum. sıcaktın. sıcaklığında seninle buluşmuştum. rüzgarın inatla açmaya çalıştığı gömleğinin iki düğmesi arasından, jilet aralığında adımı söyleyecekmiş gibi duran dudaklarının arasından, sen ve ben arasından, kahrolmamla kahraman olmam arasından, bizim aramızdan, bizimle bizim dışımızdakiler arasından, gözlerinle gözlerim arasından, dudaklarımla dudakların arasından, kalbimle kalbim arasından, kadınlığının en gizli apışarasından bir deniz akıyordu…
bir deniz akıyordu. bir deniz akıyordum. bir deniz akıyorduk…
bu sana kimbilir kaçıncı kez aşık oluşumdu. ve bu sana kimbilir kaçıncı kez karşı koyuşumdu. avuçlarıma hiç bakmadın. oysa avuçlarımda deprem oluyordu…
oysa avuçlarımda deprem oluyordu. garson masalardan hesapları topluyordu. allah belamı veriyordu. arka masadaki kızlar kıkırdıyordu. rakım bardağında mayışıyordu. o ağaçlar ne ağacıydı. o gemi ne gemisiydi. gemiler hep gider ve hep gelir miydi…
gemiler hep gider ve hep gelirdi. gemiler hep gider ve hep gelirdim. gemiler hep gider ve hep gelirdik.
salıydı. güneş ve deniz iliklerime kadar işlemişti. işte böyle mişli bir geçmiştim, geçmiştin, geçmişti…
kalabalıktık… " sana uzaklara kadar aşığım" demiş miydim,demiş miydin, demiş miydi?...
uğur özakıncı
"yanlizlik" şeklinde "yalnış" yazımlara maruz kalan insana dair bir "okul"...
kendini her dönem yeniden yaratan müzik grubu...müziğin zümrüd-ü ankası...
kasımpaşa milletvekili...
"yerli kafka" olarak nitelendirilen yazar...
http://www.hasanalitoptas.net
http://www.hasanalitoptas.net
anlamını arayan nick...
yeni dönem türk sinemasının nadide örneklerinden biri...ki yeni sanat anlayışı, tüm soruları ve cavapları dört başı mamur bir şekilde eşleştirmek safhasını katetmiş,okurun da izleyicinin de dinleyicinin de kendini mevzu bahis eserin içinde yeralmasını, yer alamıyorsa en azından bunu hissetmesini sağlayabiliyorsa kendini başarılı addetmektedir...
tamamen gönüllü oyunculukla çekilmiş bir film...başrol ve figüranlar dahil kimse beş kuruş para almamıştır...
djivan gasparyan ile birlikte yaptıkları "fuad" adlı albümle insanı bulunduğu yerden koparıp başka diyarlara sürükleyebilme kudretine sahip olduğunu bir daha ispatlayan büyük müzisyen,sanatçı...
gelen ayaktan evla olan bir ayak durumu...
şu an içinde bulunduğumuz her an,tüm zamanlara ait bir tanımlama...herkesin ,her şeyin şu anı kendine göre değişiyor..ben de şu anda kendi şu anımı yazdım, başka bir şu anıma geçiş yaptım...hayat birikip küllileşen, anonimleşen şu an lardan ibaret...
güzele bakmak seraptır...
cevapsız, kocaman, kazık bir sorudur hayata...
insanın ebedi acizliğine son verme çabasıdır..doğum ve ölüm noktaları arasındaki hayatta en azından ikinci noktayı insanın kendinin koyabilmiş olmasıyla en özel ölümdür..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?