uğur ozakınci

alaban
başım dönüyordu…birkaç saat önce , biraz akşam güneşi,biraz yokluğun, biraz varlığın, biraz gitmek zorunda olman, biraz kalmanı istemem, biraz sen ve biraz ben arasında; hepsinden önemlisi birçok biz ve birçok bizim dışımızdakiler arasında; birçok varlık ve birçok yokluk arasında; sonra birçok isyanım, birçok isyan bastırışım; birçok kural, birçok kuralsızlık arasında; birçok doğumum, birçok ölümüm, birçok ben ve birçok sen arasında; birkaç bardak rakıyı sodayla evlendirerek mideme yuvarlamıştım ve sanaher zamanki gibi: " bu akşam sarhoş olmalıyım" demiştim. sen bana her zamanki gibi " neden" demiştin ve ben sana her zamanki gibi: "bunun bir nedeni yok" demiştim. hiçbir şeyin bir nedeni yoktu…



hiçbir şeyin bir nedeni bile yoktu, sana aşık olmamın bile bir nedeni yoktu. o’na neden aşıksın deseler,çünkü ile başlayan tek cümle bile kuramazdım ve bir çünkü’n olmadığı için sana aşık olduğumu –ne yazık- kimseler bilmeyecekti…



kimseler bilmeyecekti. üç kuruşluk hayatımda sana ne hayatlar adadığımı… sana deniz gözlü çocuklar doğurmuştum. hem de oracıkta; bana her bakışında doğurmuştum. bana her dokunuşunda, bin renkli bir kilim gibi dokunmuştum…



dokunmuştum. sıcaktın. sıcaklığında seninle buluşmuştum. rüzgarın inatla açmaya çalıştığı gömleğinin iki düğmesi arasından, jilet aralığında adımı söyleyecekmiş gibi duran dudaklarının arasından, sen ve ben arasından, kahrolmamla kahraman olmam arasından, bizim aramızdan, bizimle bizim dışımızdakiler arasından, gözlerinle gözlerim arasından, dudaklarımla dudakların arasından, kalbimle kalbim arasından, kadınlığının en gizli apışarasından bir deniz akıyordu…



bir deniz akıyordu. bir deniz akıyordum. bir deniz akıyorduk…



bu sana kimbilir kaçıncı kez aşık oluşumdu. ve bu sana kimbilir kaçıncı kez karşı koyuşumdu. avuçlarıma hiç bakmadın. oysa avuçlarımda deprem oluyordu…



oysa avuçlarımda deprem oluyordu. garson masalardan hesapları topluyordu. allah belamı veriyordu. arka masadaki kızlar kıkırdıyordu. rakım bardağında mayışıyordu. o ağaçlar ne ağacıydı. o gemi ne gemisiydi. gemiler hep gider ve hep gelir miydi…



gemiler hep gider ve hep gelirdi. gemiler hep gider ve hep gelirdim. gemiler hep gider ve hep gelirdik.



salıydı. güneş ve deniz iliklerime kadar işlemişti. işte böyle miş’li bir geçmiştim, geçmiştin, geçmişti…



kalabalıktık… " sana uzaklara kadar aşığım" demiş miydim,demiş miydin, demiş miydi?...





uğur özakıncı
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol