uğur ozakınci

broken
an’lamak, askin z’si,siyah,ben bir kiralik katilim isimli oyku kitaplari ve yarin cok gec olabilir sevgilim isimli siir kitabi bulunan,kendine ozgu imla yorumuyla ve nesneleri hikâyelerinin birer kahramani olarak kullanmasiyla edebiyat dunyasinda farklilik yaratan, 2004 yilinin mayis ayinda cok genc yasta yitirdigimiz anarsist sair, yazar.
yarin cok gec olabilir sevgilim siirinden kucuk bir pasaj:
"yarin cok gec olabilir sevgilim
mesela yarin ben olebilirim
agir agir demir alir gibi limanindan yarali bir gemi
kiyisiz bir denize acilabilirim
artik ne bir firtina anlatabilir beni sana
ne de alelacele sevistigimiz zamanlarin tehlikesi
yarin kendimi bir yaprak gibi dokebilirim sonbahara
yarin kendimi bu siir gibi kanatabilirim

yarin cok gec olabilir sevgilim
yarin cocuklarimiz bile olamayabilir
guluslerini simdiden sana benzettigim
guluslerini simdiden dudaklarina armagan ettigim
denizlere gebe kalamayabilirim

yarin cok gec olabilir sevgilim
bir kilic kinindan siyrilip boynumu vurabilir
bir kent butun sokaklarimla beni alip goturebilir
yarin cok gec olabilir sevgilim
bilirsin tahammule kisitlidir serseriligim
oyle deli sevismeler adadim ki ben sana
yarin cok gec olabilir "

freagl dreams
1960 yilinda dogdu. edebiyat, sinema, modern fotograf ve reklamcilik ogrenimi gordu. bu alanlarda yaptigi calismalarla cesitli oduller aldi. 1980-1985 yillari arasinda, siyasi nedenlerle idamla yargilanarak tutuklu kaldi. 1998 yilinda yayinlanan "yarin cok gec olabilir sevgilim" isimli siir kitabi ilgi cekti.
1999 yilinda yayinlanan "askin z si" ve 2000 yilinda yayinlanan "ben bir kiralik katilim" isimli oyku kitaplari cok tartisildi. 2001 yilinda yayinlanan "siyah" isimli romaniyla ozgunlugunu kanitladi. edebiyat ve reklamcilik alanlarinda bir cok universitede konferanslar ve dersler verdi. radikal ve zaman gazetelerinde, bir cok haber ve sanat dergisinde yazilar yazdi. turkiye’nin son 30 yillik sosyo-politik gecmisinin karanligini konu alan "kiliclar kirilinca" isimli roman calismasi var. 18-05-2004 tarihinde vefat etti.
broken
"sana bütün insanlığımla gelmiştim kavgalarım yenilgilerim ve bütün varoluşlarımla dilimde artık unutulmuş eski bir denizci lehçesi yüzümde hep vedalaşır gibi bakan gözlerimle yalansız riyasız ve dolambaçsızdım sana bir dağ getirmiştim küçük bir dağ henüz doruklarına çıkılmamış sana bir ülke öyle bir ülke ki sokaklarında çarpışıp ölmeyi deneyeceğim şimdi

en terbiyesiz şiirlerle seviştim her gelişinde her gidişinde intiharlar özledim bekleyişlerinde eskiyen yüzüm yağmurlar biriktirdi her mevsimden uzun upuzun bir köprü oldum önünde geç beni yürü beni bul beni diye

yenildim dünyanın bu en aşifte yüzünü asil bir duruş gibi yüzüme yakıştırmayı yalanları yalanlarla dölleyip sahte cümleler kurmayı ve plastik aşklar yaşamayı beceremedim ucundan kenarından tutmaktansa bir kez dokunup yanacağım seni doğmamış bir çocuğu yetim bırakıp ölmeyi deneyeceğim şimdi"
dizelerinin ve daha pek çok güzel dizenin sahibi.
alaban
başım dönüyordu…birkaç saat önce , biraz akşam güneşi,biraz yokluğun, biraz varlığın, biraz gitmek zorunda olman, biraz kalmanı istemem, biraz sen ve biraz ben arasında; hepsinden önemlisi birçok biz ve birçok bizim dışımızdakiler arasında; birçok varlık ve birçok yokluk arasında; sonra birçok isyanım, birçok isyan bastırışım; birçok kural, birçok kuralsızlık arasında; birçok doğumum, birçok ölümüm, birçok ben ve birçok sen arasında; birkaç bardak rakıyı sodayla evlendirerek mideme yuvarlamıştım ve sanaher zamanki gibi: " bu akşam sarhoş olmalıyım" demiştim. sen bana her zamanki gibi " neden" demiştin ve ben sana her zamanki gibi: "bunun bir nedeni yok" demiştim. hiçbir şeyin bir nedeni yoktu…



hiçbir şeyin bir nedeni bile yoktu, sana aşık olmamın bile bir nedeni yoktu. o’na neden aşıksın deseler,çünkü ile başlayan tek cümle bile kuramazdım ve bir çünkü’n olmadığı için sana aşık olduğumu –ne yazık- kimseler bilmeyecekti…



kimseler bilmeyecekti. üç kuruşluk hayatımda sana ne hayatlar adadığımı… sana deniz gözlü çocuklar doğurmuştum. hem de oracıkta; bana her bakışında doğurmuştum. bana her dokunuşunda, bin renkli bir kilim gibi dokunmuştum…



dokunmuştum. sıcaktın. sıcaklığında seninle buluşmuştum. rüzgarın inatla açmaya çalıştığı gömleğinin iki düğmesi arasından, jilet aralığında adımı söyleyecekmiş gibi duran dudaklarının arasından, sen ve ben arasından, kahrolmamla kahraman olmam arasından, bizim aramızdan, bizimle bizim dışımızdakiler arasından, gözlerinle gözlerim arasından, dudaklarımla dudakların arasından, kalbimle kalbim arasından, kadınlığının en gizli apışarasından bir deniz akıyordu…



bir deniz akıyordu. bir deniz akıyordum. bir deniz akıyorduk…



bu sana kimbilir kaçıncı kez aşık oluşumdu. ve bu sana kimbilir kaçıncı kez karşı koyuşumdu. avuçlarıma hiç bakmadın. oysa avuçlarımda deprem oluyordu…



oysa avuçlarımda deprem oluyordu. garson masalardan hesapları topluyordu. allah belamı veriyordu. arka masadaki kızlar kıkırdıyordu. rakım bardağında mayışıyordu. o ağaçlar ne ağacıydı. o gemi ne gemisiydi. gemiler hep gider ve hep gelir miydi…



gemiler hep gider ve hep gelirdi. gemiler hep gider ve hep gelirdim. gemiler hep gider ve hep gelirdik.



salıydı. güneş ve deniz iliklerime kadar işlemişti. işte böyle miş’li bir geçmiştim, geçmiştin, geçmişti…



kalabalıktık… " sana uzaklara kadar aşığım" demiş miydim,demiş miydin, demiş miydi?...





uğur özakıncı
tropic
biliyor musun alnimi ne zaman böyle pencereye dayasam
ya da bir sigara yaksam serin bir rüzgar saçlarımı yalasa
ve yalnizlik ama bilsen nasıl bir yalnızlık şuramda bir ülke
kanamya başlıyor nedense şuramda bir ülke sanki annesini yitirmiş
yetim.

.....

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol