confessions

1deevdeol

- Yazar -

  1. toplam entry 15
  2. takipçi 1
  3. puan 3076

mustafa kemal atatürk

kaliban
Efendiler,
biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil
bilakis bu tip yapılar din ve devlet düşmanı oldukları
selçuklu ve osmanlıyı bu yüzden batırdığı için yasakladık.
çok değil yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat
etmezseniz göreceksiniz ki: bazı kişiler bazı cemaatlarla
bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne
sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra
devleti bölüşmeğe geldiğinde bir birlerine düşeceklerdir.
ayrıca unutmayın ki; o gün geldiğinde, her bir taraf
diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk
17 aralık 1927
Ankara

eksi oy vermek

meekma
bilgi'de sadece 1 kez bastım. ona da pişmanım çünkü konu hakkındaki fikrimi zaten entiri girerek belirtmiştim. affet beni herkonudafikriolanamasadecetekbirkonudaentirigiren dostum.

neyse konuya girelim..

sosyal medya = içerik üretimi.. mesele bu kadar basit.. kodununun ne kadar şık yazıldığı, serverinin ne kadar hızlı olduğu, arayüzünün ne kadar cafcaflı olduğu, kaç tane kayıtlı üyen olduğu gibi şeylerin tamamı sıfır.. bunların başına 1 koymadığın sürece sosyal medya girişimin başarılı olmaz. işte o 1 de içerik üretimi. içerik üretilmiyorsa işler zor.

bu açıdan bakınca da sözlük tipi oluşumların eksi oy butonyası koyması bence kendi ayaklarına sıkmak oluyor. çünkü eksi oy içerik üretimini törpüleyen bir şey.. bir yazar kişisi bir şeyler girmiş ve sen cart diye eksi basıyorsun. insanın morali bozulur. küser yani ortama.. küsmesin işte.. çünkü en çöp entirileri girenlerin bile yeri geldiğinde bomba gibi yazılar döşendiğini de gördüm.

bence yalnızca artı oy olması daha doğru olur. eğer insanlar beğenmemişse artı oyun olmaz. en azından yazarların morali bozulmaz.

diyorum başta independıns bey olmak üzere tüm sevğili ogrenciler..

sevgiliden geriye kalanlar

kaliban
Annesinden kalan bir biblo, anlatayım.
Vakti zamanında "ciddi düşünebilirim "dediğim bir ilişkim olmuştu, ciddi dediysem de "21" yaşında ne kadar olabilirse, o kadar ciddi bir ilişki...
hanım kızımızın ailesi ilişki konularında biraz dar görüşlü ve hatta belki de tamamen kapalı görüşlü diyebileceğimiz bir düşünce yapısına sahipti. Bu nedenden dolayı kırıldık, döküldük ve ayrı düştük. Şehir değiştirip üniversitesini okumaya gitti, geriye " bunu sakın atma, hep sakla e mi ?" Diye rica ettiği, annesinin de ona aynı şekilde tembih ettiği bir küçük biblo kaldı. Tam 7 sene olmuş sözlük, bana sorarsanız upuzun, evrene sorarsanız lafı bile edilmeyecek tam yedi sene... o biblo halen daha sardığın ipek kumaşın içinde duruyor hiç merak etme. Sevgimden olmasa da yaşanmışlıklara olan saygımdan.
Ve eğer olur da buralarda isen, haberin olsun senin üniversiteyi okumak için gittiğin şehire taşıdım evi, emanetin de benimle birlikte 5 ev değiştirdi bugüne kadar

yaşamak varlığını yanimda hissetmeyince daha güzel

adrenokortikotropik
"daha önceleri hayatımda olman için, gitmek istesen kalman için yalvarırdım, ağlardım, yakarırdım eminim ama artık hayatımda olmamanı, kendimden kaçarken önüme çıkan ayna olmamanı, kendime çarpıp yıkılmamayı istediğim için senden dileyebileceğim tek ve muhtemelen en bencilce şey gitmen olacak, seni itmem olacak başka bir deyişle.
bu kez "seni düşünüyorum, aslında seviyorum ama işte ben sevince hırpalıyorum" zırvaları da değil gerçek. tek gerçek şu ki; ben seni artık sevmiyorum.
samimiyetsizliklerine rağmen seni kırmaya korkmak duygusuyla beraber yaşamayı, her an suçlu hissetmeyi hele hiç sevmiyorum.
işin özü; ben senin hayatımda olman düşüncesinden bile hiç hoşlanmıyorum.
bir kez olsun kendi sevginden önce benim sevgisizliğimi göze alıp senin sevgi adı altına sığdırmaya çalıştığın "ego tatmini"nden ne kadar da büyük olduğunu görseydin benim sevmeyip katlanmalarımın,ben gözüne sokmadan,görsen belki sebebim olurdu varlığına mutlu olmaya.
o halde, bana yapacağın en büyük iyilik, benim daha önce çıkıp kıyamadığım için geri döndüğüm kapıdan çıkmak ve beni sensiz, varlığını hissetmediğim daha güzel bir hayatla bırakmak.."

bilgi sözlük msn botu

bb
balık diye bir burçtan haberi olmayan bottur. şöyle ki:
bb...    :naber
[email protected] (e-posta adresi doğrulanmadı):
ben size gunluk falinizi bildiren bir botum. lutfen burcunuzu yazin ve size bugun icin falinizi gondereyim...
     bb...    :nası kelıme eklenıyo sana
[email protected] (e-posta adresi doğrulanmadı):
ben size gunluk falinizi bildiren bir botum. lutfen burcunuzu yazin ve size bugun icin falinizi gondereyim...
     bb...    :aslan
[email protected] (e-posta adresi doğrulanmadı):
biraz daha sakin ve tedbirli davranmaniz gerekiyor. hemen karar vermeyin. soylenenleri dogru anlayin. aksama dogru alacaginiz bir haber yuzunuzun gulmesini saglayacak. karmasik dusuncelerden uzaklasip dikkatinizi yukseltmelisiniz.
     bb...    :kova
[email protected] (e-posta adresi doğrulanmadı):
bugun gunluk ugraslariniza devam ederken bazi endiseler duyabilir kararsizliklar icine girebilirsiniz. bu nedenle dikkat gerektiren isler yaparken tedbirli davranin.
     bb...    :koç
[email protected] (e-posta adresi doğrulanmadı):
olabileceklerin uzerinde beklentiler icine girebilirsiniz. gercekci olmaniz gerekiyor. eskiden yaptiginiz calismalarin sonuclarini simdi almaya baslayabilirsiniz.
     bb...    :balık
[email protected] (e-posta adresi doğrulanmadı):
ben size gunluk falinizi bildiren bir botum. lutfen burcunuzu yazin ve size bugun icin falinizi gondereyim...
     bb...    :balık
[email protected] (e-posta adresi doğrulanmadı):
ben size gunluk falinizi bildiren bir botum. lutfen burcunuzu yazin ve size bugun icin falinizi gondereyim...
bb... : annadım ben annadım

sürekli çok güçlü olduğundan bahseden kız

dilaramgg
eksi sozlukte de surekli kadinlari yeren basliklar/entryler vardi bari burada yapmayin yahu.
bu konulari kadin/erkek diye ayiracagimiza direk insan desek? aralarinda hicbir farklilik gormuyorum.
bu basligi insan olarak dusunursem de bir seyden surekli bahseden kisilerin bahsettikleri konuda eksik oldugunu dusunuyorum. nasil instagramda herkes mutlu, iliskisi, hayati mukemmel davraniyosa ayni o sekilde.

vajina

kaliban
"Meme" demenin edepsizlik kabul edildiği bu toplumda, vajina kelimesinin ağıza alınması tabi ki de ayıplanacaktır, ne bekliyorsunuz. Arkadaşlar kendinize gelin, vajina kutsal bir organdır, can verir, hayatın kaynağıdır. Hiçbirinizi babanız doğurmadı. Benim annem de kadın
(bkz: memeye göğüs demek)

meme: organ
göğüs: vücudun ön üst bölgesi

nineteen eighty four

elifielifine
-- spoiler ---

"bir zamanlar, erkekler bir kadının bedenine bakar ve çekici bulurlardı, işte o kadar. artık saf aşk ya da tutku söz konusu değildi. hiçbir duygu saf olamıyordu, çünkü her şeye korku ve nefret sinmişti. kucaklaşmaları bir savaş, orgazmlarıysa bir zafer olmuştu. bu, partiye indirilmiş bir darbeydi. sevişmek siyasal bir eylemdi.
--- spoiler ---

--- spoiler ---
"iki artı iki, dört eder.
bazen beş,
bazen de üç.
bazen ise aynı anda hepsi.
ne geçmiş ne şu an ne de gelecek kendi içinde vardır. gerçeklik insan zihnindedir.
hatalar yapan ve yakında ölmek üzere olan akılda değil kollektif ve ölümsüz parti aklındadır."
--- spoiler ---

franz kafka

kaliban
franz kafka'nın bendeki yeri dava sebebi ile apayrıdır. Benim gibi kafka severlere, kafka
tarzında tadından yenmeyecek birkaç da film önermek istiyorum.
After Hours (1985)

After Hours, Scorsese'nin kara mizahının bir başka muhteşem örneğidir. Günlük hayatta yüzlerce farklı versiyonunu görebileceğiniz ortalama bir insan olan Paul, bir kafede tuhaf bir kız olan Marcy ile tanışır. Marcy'nin evi tahmin edilemeyecek birçok gizemli ve gizemli olduğu kadar korkutucu şeylerle doludur. Bu noktada Kafka'nın sık sık başvurduğu gerçekliğin başlayıp bittiği yerin belirsizliği After Hours'ta yoğun olarak karşımıza çıkar. Howard Shore'un harika müzikleri desteklenen film, rahatsız edici ve gergin ortamı ile korkuyu izleyiciye aşılar.


The Trial (1962)
kafka'nın Dava'sında K. karakteri kendisini sebebini bilmediği bir suçlamanın altında bulur. Dava'nın Orson Welles yorumu olarak izlediğimiz The Trial, Anthony Perkins'in canlandırdığı Mr. K. üzerinden Kafka'nın 'yaşam/dünya tarafından hapsedilmiş ve bunun bilincine asla varamamış bireyler' tasvirine odaklanıyor. Yani bireyin varoluş yalnızlığını ve paranoyak kabuslarını romana sadık kalarak yansıtıyor. Bürokrasinin çıldırtan yapısı ve insanın gizli kalmış korkuları da siyah beyaz üretilmiş filmin değerini katlıyor.


Franz Kafka's It's a Wonderful Life (1995)

Doctor Who ile geniş kitleler tarafından sevilen Peter Capaldi'nin yazıp yönettiği Franz Kafka's It's a Wonderful Life Oscar ödüllü bir kısa metraj. Richard E. Grant'in Kafka'yı canlandırdığı filmde Gregor Samsa'nın hikayesinin yazılış süreci ve Kafka'nın bu süreçte sürekli rahatsız edilmesi konuları işlenir.


Edith piaf: fotoğraflar uçmuş, çirkin bir görüntü olmasın diye kaldırıyorum

reklamlara tıklıyoruz kampanyası

kaliban
Herkese iyi geceler ve iyi haftasonları, bu başlığı tamamen kendi iradem ile, sözlük yöneticilerinden bağımsız olarak açıyorum. Bilindiği gibi az önce duyurular kısmında, reklamlar ve destek ile ilgili bir duyuru yayımlandı, destek olmak isteyenler için iki yol önerildi. Tabi ki her özgür birey gibi desteğe nötr kalma hakkınız var ancak kanımca bizim de bu platformu daha ileriye taşıyabilmek için elimizi taşın altına koymamız gerekiyor. Bu yüzden sizlerden adsense reklamlarına denk geldikçe tıklamanızı gönülden rica ediyorum. Bu işlerle kıyısından köşesinden ilgilenen birisi olarak, adsense reklamlarından ortala tık başına 10-15 kuruş gelir elde edildiğinin farkındayım ancak unutmamak gerekir ki damlaya damlaya göl olur. Teşekkürler öptüm

ilginç hayat hikayeleri

kaliban
''direk konuya giriyorum, üşenmeyip okuyanlara hürmetler;
los angles'den larry walters; gerçekten çok başarılıydı; larry'nin çocukluk rüyası, uçmaktı. yüksek okuldan mezun olur olmaz pilot olma umuduyla hava kuvvetleri'ne müraacat etti. ama ne yazık ki, gözleri yeterince sağlıklı olmadığı için reddedildi. öylesine üzülmüştü ki, bütün gün evinin arka bahçesinde oturarak havadan geçen uçakları izliyordu, hava üssünün yakınındaki bir eve taşınmıştı. ve birgün larry karar verdi; uçacaktı. yöredeki ikinci el ordu eşyalarını satan dükkana gitti ve iki hava balonu ile birkaç helyum gazı tankı satın aldı sonra evine döndü ve balonları kayışlarla bezden yapılmış demir sandalyesine bağladı ardından cipinin tamponuna sandalyeyi bir halatla bağladı ve balonları helyumla şişirdi. balon yerden birkaç metre yükselince test etmek için üzerine tırmandı. memnundu çünkü balon çalışıyordu.

yanına birkaç sandviç ve saçma atan bir tüfek koydu. böylelikle iniş zamanı geldiğinde balonları patlatacaktı. balonun ardından sürüklenen sandalyeye gitti. larry'nin planı halatı kestikten sonra evinin arka bahçesinin üzerinden havalanıp, 900 m. kadar yükselerek uçmak ve birkaç saatlik bir uçuştan sonra yere inmekti. balonları birer birer patlatarak alçalmayı düşünüyordu ama sonuç farklı olacaktı. ve 10 mart 1997'de cipe bağladığı sandalyesinin ipini kestiğinde, sandığı gibi sandalyeli balon araç yavaş yavaş yükselmedi. bir top mermisi gibi los angeles göğüne fırladı, en fazla 900 metre yükseleceğini sanıyordu, oysa daha ilk anda yatay bir uçuşla 7.000 metreye ulaşmıştı. o yükseklikte larry, balonlara ateş etme riskine giremedi, üstelik dengesini de bozulmuştu, kısacası başı iyice dertteydi. böylece soğuktan donarak, korku ve dehşet içinde 14 saatten fazla havada kaldı, oradan oraya sürüklendi. sonunda en kötü şey oldu, los angeles uluslararası havaalanı'nın üzerindeydi.


ilk kez larry'i bir yolcu uçağının pilotu gördü, hemen kuleyle haberleşerek, elinde bir tüfekle, bezden sandalyede uçan bir adamı tarif etti. havaalanın radarları, 7.000 m. yükseklikte uçan bir nesneyi belirledirler. acil durum alarmı verilerek, hemen bir helikopter araştırma için havalandırıldı. gece oluyordu ve deniz kıyısına doğru rüzgar esmeye başlamıştı, rüzgar larry'i denize götürüyordu ve tabii ardından da helikopter geliyordu. birkaç mil sonra helikopter larry'e yetişti ve görevliler tehlikeli olmadığını anladılar, zaten yardım istiyordu. kurtarmak için yaklaşmaya çalıştılar ama helikopter yaklaştıkça pervanesinin rüzgarı larry'i uzağa itiyordu. sonunda helikopter, larry'den biraz yukarsıdaki bir noktada kalmayı başararak, çılgın uçucuya kurtarma halatını attı ve larry halata tutunarak ve sahile kadar havada taşındı.
helikopter mürettebatı çok zor bir işi kusursuz bir şekilde başarmıştı. larry dünyaya dönmüştü, yere indirildiği anda tutuklandı. kelepçelenerek götürüldüğü sırada bir gazeteci, larry'e neden bunu yaptığını sordu. larry, bir an durdu, döndü ve soğukkanlılıkla cevap verdi; "bir adam sadece oturamaz, bir şeyler yapmalıdır." ertesi gün basın larry'den söz ediyordu; los angeles times'da "larry walters, bezden sandalyede şöhrete doğru yükseldi ve 44 yaşında emeline ulaşmayı başardı." yazıyordu. california haber ajansı upi "gökyüzüne bakın. bir kuş mu, bir uçak mı, yoksa bir uzay mekiği mi? hayır. o, bezli sandalyede oturarak 7.000 metrede uçan larry walters. 44 yaşında bir kamyon şöförü. cuma gününün yarısını helyumla dolu balonlara bağlı bir sandalyede geçirdi. bu garip araç uçak pilotlarının ödünü patlattı. long beach polis örgütü olayı doğruluyor. walters; 'yeryüzünde oturuyordum ama bu aracın işlediğini kendime kanıtladım." dedi."

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol