confessions

traktor

- Yazar -

  1. toplam entry 7
  2. takipçi 1
  3. puan 45672

laiklik

traktor
herkesin bilip öğrenmesi, niteliğine inmesi, araştırması gereken bir kawram, tüm sosyal ve hukuki alanı içine alan bir reaksiyondur.


laiklik, aslen latince bir kelimedir. fakat bizim dilimize fransızca’ dan geçmiştir. sözlük manası ise, dini ve ruhani olmayan demektir. bunun karşılığına da klarje denir. yani, dini ve ruhani olan manasına gelir. laiklik kelimesi muhteva olarak tanzimattan sonra bizim edebiyatımza girmekle beraber, esasen 1928 yılında anayasada yapılan bir değişiklik ile bizim lisaniyatımıza yerleştmiştir.
bir kavram olarak laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelir. yani dinsiz ve ruhani olmayan bir devleti hedefleyen bir kavramdır. din ile siyasetin ayrılarak, her birinin kendi sahasında bağımsız olması ve birbirine karışmaması demektir. ayrıca herkesin kendi inancını serbest olarak yaşamasıdır. kişinin inanç ve düşünce noktasında ne kimseye baskı yapması, ne de, başkalarının baskılarına maruz kalmamasıdır.

katolik dünyasında insanlar ikiye ayrılır. bir kısmına clerje denir ki, bunlar din adamlarıdır ve ruhaniler sınıfını teşkil ederler. bu sınıf da kendi içinde iki zümreye ayrılır. birinci zümreye dahil olan ruhaniler, hayattan uzak yaşayan ve manastıra kapanıp ömürlerini ibadetle geçiren zahitlerdir. ikinci zümre ise papaz, piskopos gibi halk içinde ve herkesle birlikte yaşayan kilise hadimleri ve bil fiil dini vazife gören ayin sahipleridir. işte, laik diye, ruhaniler sınıfının bu iki zümresinden hiç birine mensup olmayan, zahit veya papaz sıfatını almayan hristiyanlara denir. kelimenin bu iki ve asli manası genişletilerek, dini olmayan ve ruhani bir mahiyet taşımayan fikir, müessese, prensip, hukuk ve ahlaka da laiklik denmiştir.

laikliğin çıkışı;

ortaçağda kilisenin halk üzerinde kurduğu baskı ve despotizm giderek dayanılmaz bir hal alınca, bir kısım aydınların önderliğinde harekete geçen halk, 1789 devrimini gerçekleştirmiştir. ihtilalden sonra din adamlarının ve kilisenin baskısı halk üzerinden kaldırılmış ve inanç yönünden herkesin hür olmasını öngören bir prensip olarak, laiklik ortaya çıkarılmıştır. avrupa da halk, bu prensip sayesinde engizisyon mahkemelerinin zulmünden kurtulmuştur.

ortaçağ avrupasında kilisenin zulmüne maruz kalan insanlar, dine karşı büyük bir nefret duyuyorlardı. bu kin ve nefret, onları yeni türemekte olan ideolojilere sevk ediyordu. bu durumdan en karlı çıkan ateizm oldu. çünkü dinden kaçan insanlar, bir inançsızlık inancı olan ateizme rağbet gösteriyorlardı. laiklik bir prensip olmakla beraber aynı zamanda da bir ideoloji idi. dini duyarlılığı olmayan insanların bir ideolojisi olarak görülebilir mesela. yani, fransız ihtilalinden önce avrupa’ da din adına işkenceye maruz kalanların ideolojisi.

fransız ihtilalinden sonra batı ve laiklik;

fransız ihtilalinden sonra batının laiklik ilkesini prensip edinmesi, avrupa da dinsizlik yaratmadı. hatta, laik bir devlette hükümet ve idare işleri ve bunları tanzim eden kanun ve kaideler, prensiplerini dini mülahazalardan değil, sırf ihtiyaçlardan ve hayat realitelerinden aldı. halbuki laik olmayan bir devlette kaide ve kanunlar dini esaslara dayanır. şu halde laiklik, ne münkirliktir, ne de, hususiyle din düşmanlığı demektir. sadece devlet hayatında ve amme münasebetlerinde dini kaide ve esasları dindarların muhitine ve ferdi vicdanlara bırakarak, sırf hayatın akışına ve münasebetlerin mantığına uymaktır.
yani batıda laiklik, pratiğindeki gibi uydulandı. hristiyanlık, yani din bireye bırakılarak, devletten muaf edildi.

buradan şu analizi çıkardım; batının bu prensibe ihtiyacı vardı. laikliğin batıda gayet olumlu sonuçlar doğuracağı açıktı. çünkü engizisyonda din kullanıldı. din, siyasete ve bireylerin kendi isteklerine, kiliselerin, papazların şahsi çıkarlarına alet edildi. gördümki laiklik tanım itibari ile oldukça basit iken, temelinde oldukça derin ve olumlu düşüncelerin yattığı, insana hizmet eden bir kavramdı.

laiklik ve türkiye,

peki laiklik ile türkiye’ nin ne alakası vardı. laiklik ilkesi anayasaya girmeden önce islam ne engizisyonlara alet edildi, ne siyasi çıkarlar uğruna kullanıldı ne de, hocaların veya camilerin çıkarlarına hizmet etti. laikliğin temeli ile türkiyenin sosyolojik yapısının birbirlerine oldukça zıt olduğu gayet açıktı. çünkü laikliğe ihtiyacı olamayan bir toplumun bu prensip ile yönetilmesi, şüphesizki bir şeylere zarar verecek ve birilerinin çıkarları doğrultusunda kullanılacaktı. ne kadar masum gibi görünse de, bu prensibin çıkışı, yeri ve sebebi doğrultusunda izlediğim yolda, bu prensibin ülkede yalnızca bir baskı unsuru olarak kullanılacağı kararına vardım. zira gereksiz yere, hiç bir sebep yokken anayasadan dini islamın çıkarılıp, dine karşı başlatılan laikliğin prensip olarak alınması, ya batının bize oynadığı bir oyun, ya da, dinden nefret eden birilerinin eline geçen kozları değerlendirmesi niteliği taşıyordu. engizisyonun önüne geçmek için icad edilen bu fikir, ihtiyacı olmayan bir toplum üzerinde kullanıldığında, engizisyonun o baskıcı tarafından farksız oldu. engizisyona karşı gelen bir sistemi ironik olarak engizyona hizmet unsuru olarak kullanmak, laikliğin temeline aykırıydı. ve bu aykırılığın farkına varılmaması için o dönem yine aynı kişiler tarafından sunni isyanlar çıkarıldı. rejimin bu ironik kısmını meşru kılmak adına, tabanında din yatan isyan ve bölücülük faaliyetleri bizzat devlet tarafından tezgahlandı ve dinin önüne geçilmesi gerektiği, toplum tarafından da istek buldu.

(bkz: menemen olayı)

avrupanın öksüz ilkesi laiklik,

laiklik, avrupa’ da din ve vicdan, düşünce, fikir özgürlüğü için icad edildi ve dinsizlik doğurmadı. hristiyanlığın dünyevi işlerden uzaklaşması sağlanarak, kayzerin hakkını kayzere, papanın hakkını papaya veren bir iş bölümü yapılmak suretiyle dünya işleri dinin nüfuzundan kurtuldu. çünkü laiklik, hristiyanlığın yolundan sapmışlığana karşı başlatılan bir akımdı. hristiyanlıkta, dünyevi işlere karışmak yoktur. din, sadece kişiye bırakılır ancak hristiyanlığın bu benliği, orta çağ’ da kendini kaybetti. engizisyonlar vs. vs. derken, hristiyanlık insan kıyım makinası haline dönüştü.

işte, avrupa da yapılan bu inkilaplarla, hristiyanlığın kendi esası dışına çıkması engellendi. ve hrstiyanlık ilk kurulduğu günki gibi işler hal aldı.

laiklik ve islam,

dinin, dünya işlerine karışmaması yalnızca hristiyanlık için mevzu bahisti. islamlıkta ise dünya işleri ile dinin ayrılması yoktur. daha doğrusu islamlik, dünyayı esas tutar. akla dayanır, halk iradesini, ahkamın zamanla değişeceğini kabul eder. hiç bir dogmaya meydan vermeyerek, herşeyi akıl hududu içinde mütala etmek ister. islam dinini resmi din olarak kabul etmiş ülkelerde de laiklik prensip olarak alınabilir. din, yalnızca kişiye bırakılabilir ve dinin alet edildiği yerde bu prensip ile baskılar uygulanabilir. ancak böyle şeyler söz konusu olmadığı halde, laikliği kullanırsak ne olur ?

kişilerin dinlerine müdahale etmiş oluruz. laikliğin temelinde yatan dinde özgürlük ilkesine aykırı hareket etmiş oluruz. hristiyanlık dünya işlerinden ayrı olarak yaşayabilir ama islam yaşayamadığından, islamik reformlara giderek bu dini yozlaştırmış oluruz. herşeyden önce, laikliğe aykırı hareket etmiş oluruz.

sonuç,

laikliğe ihtiyacı olmayan ülkelerde bu prensip kullanılmaya çalışırlırsa, temelinden uzaklaşmış olur. baskı aracı olur. siyasete alet edilir. bu prensibi dinsizlik olarak tatbik eden tek parti despotizmini, bütün oklarını islama yöneltip yasakçı zihniyetini ve münkirane tutumunu ağır baskılarla gösterir. din ve mukaddesat adına ne varsa tümünü yok etmek için laiklikliği kullanır.

yukarıda da batının dinden nefret ettiğini söylemiştim. o insanlar, dinin baskıcı tarafından, silah olarak kullanılmasından dolayı dinden nefret etmişlerdi. işte, burada da aynı şey söz konusu. eğer laiklik baskı aracı olarak kullanılırsa, temelinden uzaklamış, etiğini karşısına almış olmaz mı?

menemen olayı

traktor
bir esrarkeşe oynattırılan şeriatçılık oyunudur. bilahare islam’ a tahammülü olmayan bünye ise, resmi tarihin bu koca yalanını göz göre göre yutmuştur.

dönemin halkı sürekli kandırılmıştır. halkın protestan olması yönündeki değişikliklere gitmek isteyen fethi okyar’ ın partisi nabız yoklamak amaçlı kurulmuştur. ancak fethi okyar’ ın düşüncelerinden haberi olmayan halk, inançlarının yaptırımlara maruz kalmasından dolayı onu bir kurtarıcı olarak görmüştür. halkın nabzının yoklanması için kurulan bu yeni parti menemen ’ de yapılan belediye seçimlerinde ezici çoğunluk ile kazanınca, kıyamet kopmuştur. ankara’ dan seçim sonuçlarını takip eden inönü, hemen kabineyi toplayıp ’’ chp’ ye oy vermeyen halk en ağır şekilde cezaşandırılacaktır. ’’ kararını almıştır. menemen’ de taş taş üstünde kalmaması için kararlar çoktan alınmış, çünkü menemen’ de halk sistemin partisine oy vermemiştir. halkın bu iradesini yargılamak için irtica oyunu bir numaralı fırsattır, sistem için.

menemen’ de irtica hortladı bahanesi ile kiralanan mehmet isminde giritli olduğu bilinen bir esrarkeşe, bu mesele para karşılığı ihale ediliyor. mehdi olduğunu iddia eden bu meczup, yanına aldığı 5 kişi ile birlikte menemen’ in büyük camilerinden birine gelip sabah namazı kılıyorlar ve cemaat camiden çıkarken ’’ şeriat isteriz ’’ diye nutuk atmaya başlıyorlar. ama kimse bunların tarafına bakmıyor bile. bu kiralık katillerin amacı, halkı peşlerinden sürükleyerek şehirde bir anarşi ve kaos meydana getirmektir. cemaat tarafından ilgi görmeyen bu katiller çetesi, tabiri caizse ortada kalakalmışlardır. mutlaka bir olay çıkartmakla görevlendirilen bu çete, kasabanın içinde seslerini yükselterek sağa sola koşuşmaya başlayınca karşılarına bekçiler çıkmış, bekçileri öldürmüşlerdir. hadiseyi haber alan jandarma olay yerine bir müfreze göndermiştir. birliğin başındaki komutan bir teğmendir ve silahsızdır. erler silahlı fakat yanlarında mermi yoktur - bu bilgiler mahkeme safahatında yer alıyor. isteyen araştırıp bulabilir - . kendilerini savunmaktan mahrum olan erlerin üzerine saldıran mülteciler (!) teğmen kubilayın başını keserek şehit etmişler ve kanından da içmişlerdir. bu olay gerçekten çok büyük bir vahşettir. olay yerine gelen takviye kuvvetler, teröristlerin bir kısmını öldürür, bir kısmını da, tevkif ederler. zaten kendilerinden bu kadarı istenen meczup teröristler, işlerini başarıyla tamamlamışlardır.

menemen olayı adıyla yakın tarihimize geçen bu olay, her sene, gerçeklere ters bir biçimde yad edilerek işin hakikati halktan saklanmaktadır. serbest cumhuriyet fırkası’ na menemen belediye başkanlığı kazandıran menemen halkı, çok ağır bir şekilde cezalandırılmıştır.

inanç kimligi

traktor
suç faktörünü büyük ölçüde etkileyen bir fenomendir. tabzonda işlenen papaz santora cinayetinde görev alan psikoloji ve toplum bilimi ile ilgilenen bilim adamlarının, o.a’ nın, papazı neden öldürdüğü sorusuna verdikleri alternatif bir vevaptır ayrıca, inanç kimliğini henüz oturtamamış ergen bireyin suça eğilimli olması.

ergenlik dönemindeki gençler, bunalım, boşluk içindedirler. fark edilme ve kendini kanıtlama çabası ile içinde bulundukları boşluktan kurtulmak isterler. öncesinde, bu gençler her yönlendirmeye açıktır. yani, zihninin kontrol altına alıp otonom birey olmktan çıkartmanız, eline bir silah vererek potansiyel suçlu konumuna dönüştürmeniz mümkündür.

atezim ile müslümanlık arasındaki gelgitler, henüz kişilği oturamamış bireyin içinde soru işaretleri bırakır. bunun sebebi, genç yaşta darwin teorileri, karl marx, hitler ve çeşitli siyasi, ideolojik dini kitap ve argümanlar okumaktır. kendine iç bir kimlik arayan birey bu tür kitaplarla aklındaki soruları gidermeye çalışır. bir yerde ateizme doğru kayarken, genetiğinden gelen dini yön, kişiyi daha da bir çıkmaza sokar. sorgular, sorgular, sorgular. bunun yanına sosyo kültürel çevre ve ülkenin siyasi, ekonomik, refah seviyesi de eklenince, kişi içine kapanır, hayal dünyasında sürekli birilerini öldürür, eyleme kalkışır.

bir insan hem ateist, hemde radikal islami bir kimlik taşıyabilir mi ? bu sorunun cevabı herkes için evet olmasa da, istisnai olarak evettir. bir dönem ateist, bir dönem dindar bir müslüman olmak, ergenlik dönemini atlatamamış veya bunalımlarından henüz kurtulamamış gençler için geçerlidir. bu tez, yetişkinler içinde olasıdır ancak istisnaidir.

türkçü fikir adamlarınin türk olmaması

traktor
çelişkidir, ironidir. bilindiği gibi türkçülük fikri 2. meşrutiyetten sonra sınırlarımıza girmiş, kurtuluş savaşından sonra kitlelere ulaşmıştır. bu kitleye yön veren iki büyük türkçü vardır. birisi ziya gök - alp, diğeri ise tekin alp’tir.

ziya gök - alp kürttür. gök - alp soyadını ise sonradan almış, sosyoloji, toplum bilimi adına türk ırkı ilgili araştırmalar yapmış, tekin - alp’ ten etkilenmiş, bu etkilenme sonucu kavram karmaşasından kurtulamamışlığı olsa gerek intihar etmiştir. ölmemiştir. beynine isabet eden kurşunla ömrünün sonuna kadar yaşamış, öldükten sonra da hristiyan meziyetlerine göre defnedilmiştir.

diğeri ise tekin alp isminde bir yahudidir. asıl adı moiz kohen olan bu yahudi, sonradan tekin alp ismini alarak çeşitli araştırmalar, incelemeler yapmıştır türk kavramı adına ve kitaplar, mecmualar basmıştır.

ancak, her iki türkçünün de türk olmaması ve yaptıkları sosyolojik araştırmaların türk kavramı üzerine derin analizler değil de, anti islam sentezi üzerine yapılan araştırma ve çalışmalar olduğu, düşündürücü bir gerçektir.

cumhuriyet halk fırkası

traktor
siyasi tarihi pislik ve kötülüklerle dolu olan, dönemin tek parti iktidarı olan ve tamamı mason işbirlikçisi milletvekillerinden meydana gelen, tahammülsüz, dışarıya hizmet amaçlı kurulmuş bir parti. bu parti, menemende belediye başkanlığını kazanamayınca menemen halkını, menemen olayı ile cezalandırmıştır.

terakkiperver cumhuriyet firkasi

traktor
partinin tüzüğünde ’’ dini inançlara saygılıyız ’’ maddesi esas alınarak, dönemin tahammülsüz ve muhalefeti isteyemeyen, çok sesliliğe haz etmeyen cumhuriyet halk fırkası tarafından istiklal mahkemelerine sevk edilmiş, başta genel başkanı kazım karabekir paşa olmak üzere tüm kurucuları idam ile yargılanmış ve kuruluşundan yaklaşık 6 - 8 ay sonra kapatılmış bir parti. muhafazakar bir parti.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol