model çünkü anlaşılamıyor neden ? çünkü erkeksin neden anlamıyorsun ? çünkü rahmin yok. bu şuna benzer bilmediğin bir konuda güdük güdük konuşmayacaksın adam olacaksın beş dakika aheste aheste dinleyeceksin ağlıyorsa sarılacak sende onunla ağlayacaksın karizma uğruna entry girip kadını aşağılamayacaksın o kız bunca entry i görürde ağlamaz mı? tanrım bir kaç tane de insan yaratsaydın maksadında.
(bkz: atma recep din kardeşiyiz)
"recep tayyip erdoğan bir kotarıcıdır" denirse daha makbül olacaktır.
“... hepiniz bilirsiniz ki, avrupa’nın en önemli devletleri, türkiye’nin zararıyla, türkiye’nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, türkiye’nin zararıyla gerçekleşmiştir... gerçekten de avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. türkiye’yi yok etmeye girişenler, türkiye’nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylasarak, birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. ve bunun sonucu olarak, birçok zekalar, duygular, fikirler, türkiye’nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. ve bu yoğunlasma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür.
ve bu geleneğin, türkiye’nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet türkiye’yi ıslah etmek, türkiye’yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, türkiye’nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır. böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir...
oysa güç ve kuvvet, türkiye’de ve türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı.
oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. işte türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür... bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. ne yazık ki türkiye ve türk halkı, ahlak bakımından da düşüyor. durum incelenirse görülür ki, türkiye doğu maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. doğu’yla batı’nın birleştiği yerde bulunduğumuz, batı’ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asil mayamız olan doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. hiç şüphesizdir ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez...
bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle baslamıştır. türkiye’nin, türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkummuş gibi, türkiye’yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. memleketin ve milletin çıkarlarınin gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. türkiye’de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. diyorlardı ki; ‘biz adam değiliz ve olamayız. kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.’ bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç süphe edilmeyen avrupalılar’a, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. ‘onlar bizi idare etsin’ diyorlardı...
bilelim ki, ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar.”
meclis konuşması; 6 mart 1922 mustafa kemal
kaynak:
iş bankası kültür yayınları - tbmm gizli celse zabıtları/cilt-3
kanaat gereği bu sözlerin ardından ilk düşünülen şu olmuştur. atatürk karşıtlığı aslında yurdun saadetine karşı olmaktır. cumhuriyetin ilanından az zaman evvel muhafazakar kesimin öndere suikast hazırlığında olduğu ve meclisten uzaklaştırabilmek için türlü numaralar çevirdikleri unutulmamalıdır. şimdi seksen küsür yıl sonra aynı noktadayız.
ve bu geleneğin, türkiye’nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet türkiye’yi ıslah etmek, türkiye’yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, türkiye’nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır. böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir...
oysa güç ve kuvvet, türkiye’de ve türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı.
oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. işte türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür... bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. ne yazık ki türkiye ve türk halkı, ahlak bakımından da düşüyor. durum incelenirse görülür ki, türkiye doğu maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. doğu’yla batı’nın birleştiği yerde bulunduğumuz, batı’ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asil mayamız olan doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. hiç şüphesizdir ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez...
bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle baslamıştır. türkiye’nin, türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkummuş gibi, türkiye’yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. memleketin ve milletin çıkarlarınin gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. türkiye’de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. diyorlardı ki; ‘biz adam değiliz ve olamayız. kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.’ bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç süphe edilmeyen avrupalılar’a, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. ‘onlar bizi idare etsin’ diyorlardı...
bilelim ki, ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar.”
meclis konuşması; 6 mart 1922 mustafa kemal
kaynak:
iş bankası kültür yayınları - tbmm gizli celse zabıtları/cilt-3
kanaat gereği bu sözlerin ardından ilk düşünülen şu olmuştur. atatürk karşıtlığı aslında yurdun saadetine karşı olmaktır. cumhuriyetin ilanından az zaman evvel muhafazakar kesimin öndere suikast hazırlığında olduğu ve meclisten uzaklaştırabilmek için türlü numaralar çevirdikleri unutulmamalıdır. şimdi seksen küsür yıl sonra aynı noktadayız.
ülkemiz tarihi boyunca işçi göçü ve beyin göçü vermiştir. hala da vermektedir. ancak ülkemizin tarihinde öyle bir dönem var ki o dönem beyin göçü almışız. almanyada, hitler karşıtı bilim adamları, hitler’in iktidara gelişiyle birlikte görevlerinden alınmaya başlanmışlardır.
bu bilim adamları başlıca iki ülkeyi tercih etmişlerdir.
1-abd
2-türkiye cumhuriyeti...
einstein o dönem atatürke 40 bilim adamının ismini önermiş ve atatürk çok başarılı bu bilim adamlarını türkiyeye davet etmiştir. ve bu 40 bilim adamı istanbul üniversitesi ve ankara dtcfde görev alarak, ülkemizde modern bilimin ve üniversitenin başlamasına diğer türk bilim adamları ile birlikte öncülük etmişlerdir. işte ülkemizin tarihte aldığı en büyük beyin göçünün hikayesi... einsteinin atatürke bu konu ile ilgili olarak yazdığı mektup bugün, başbakanlığa bağlı cumhuriyet arşivi’nde bulunmaktadır. dönemin başbakanı ismet inönü ve milli eğitim bakanı reşit galip beyin imzalarıyla...
ekselansları atatürk
ose dünya birliğinin şeref başkanı olarak, almanyadan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına türkiyede devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. sözü edilen kişiler, almanyada halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. bu ilim adamları, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.
ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyan,
prof. albert einstein
bu bilim adamları başlıca iki ülkeyi tercih etmişlerdir.
1-abd
2-türkiye cumhuriyeti...
einstein o dönem atatürke 40 bilim adamının ismini önermiş ve atatürk çok başarılı bu bilim adamlarını türkiyeye davet etmiştir. ve bu 40 bilim adamı istanbul üniversitesi ve ankara dtcfde görev alarak, ülkemizde modern bilimin ve üniversitenin başlamasına diğer türk bilim adamları ile birlikte öncülük etmişlerdir. işte ülkemizin tarihte aldığı en büyük beyin göçünün hikayesi... einsteinin atatürke bu konu ile ilgili olarak yazdığı mektup bugün, başbakanlığa bağlı cumhuriyet arşivi’nde bulunmaktadır. dönemin başbakanı ismet inönü ve milli eğitim bakanı reşit galip beyin imzalarıyla...
ekselansları atatürk
ose dünya birliğinin şeref başkanı olarak, almanyadan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına türkiyede devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. sözü edilen kişiler, almanyada halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. bu ilim adamları, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.
ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyan,
prof. albert einstein
cumhuriyet gazetesinin cumhurbaşkanlığı seçimine atıfta bulunan son reklamı.
(bkz: geriye doğru ilerleyelim)
(bkz: cumhuriyet in farkında mısınız)
(bkz: onaltı mayısta saatler yüzyıl geriye alınıyor)
(bkz: geriye doğru ilerleyelim)
(bkz: cumhuriyet in farkında mısınız)
(bkz: onaltı mayısta saatler yüzyıl geriye alınıyor)
kadınları bir şeylerin itici gösterdiğini öne sürerken okunan entrylerin neredeyse tümününde bedensel olması şaşkınlık yaratmıştır. kısaca itici geliyorsa ışığı kapat desek sanki çözüm bulunacak.
çocukluklarına inilirse gerçek şeyler ortaya konulabilir ki kadınlar veya adamlar değil de itici olan uyum sağlayamayan kişiliklerdir aslında bir şey obje veya ruh halinden öte.
çocukluklarına inilirse gerçek şeyler ortaya konulabilir ki kadınlar veya adamlar değil de itici olan uyum sağlayamayan kişiliklerdir aslında bir şey obje veya ruh halinden öte.
kuruluş zamanlarından bir not;
mustafa kemal, kurulacak devletin şekli ile ilgili toplumun her kesiminden insanlarla görüşmeler yaparken sıra, mollalar, şeyhler ve din büyüğü geçinen kişilere gelir. mustafa kemal bunlara haber göndertip, gelecek hafta kendileriyle bu konuyu görüşeceğini ancak konuşmalarının bir temeli olarak katılacak olan herkesin bakara suresini 288. ayetine kadar okumalarını rica eder.
toplantı günü gelip çattığında, mustafa kemal kürsüye çıkar ve sorar:
-arkadaşlar, buraya gelmeden önce hepinizden bakara suresini 288e kadar okumanızı rica etmiştim. kimler okudu bakarayı 288e kadar?
salondaki bütün eller istisnasız olarak bu ricayı yerine getirdiklerini belirtmek için havaya kalkar.
bunu üzerine mustafa kemal sözlerine devam eder:
-beyler işte, kuracağımız devletin neden din temeline dayanamayacağının açıklaması: bakara yalnızca 286 ayettir.
mustafa kemal, kurulacak devletin şekli ile ilgili toplumun her kesiminden insanlarla görüşmeler yaparken sıra, mollalar, şeyhler ve din büyüğü geçinen kişilere gelir. mustafa kemal bunlara haber göndertip, gelecek hafta kendileriyle bu konuyu görüşeceğini ancak konuşmalarının bir temeli olarak katılacak olan herkesin bakara suresini 288. ayetine kadar okumalarını rica eder.
toplantı günü gelip çattığında, mustafa kemal kürsüye çıkar ve sorar:
-arkadaşlar, buraya gelmeden önce hepinizden bakara suresini 288e kadar okumanızı rica etmiştim. kimler okudu bakarayı 288e kadar?
salondaki bütün eller istisnasız olarak bu ricayı yerine getirdiklerini belirtmek için havaya kalkar.
bunu üzerine mustafa kemal sözlerine devam eder:
-beyler işte, kuracağımız devletin neden din temeline dayanamayacağının açıklaması: bakara yalnızca 286 ayettir.
iki günde sözlüğün mına koymuş, hoş mu değil mi bilinmez ama geldiği belli olan yürümesi durmaması gereken yazar.
kutsal kitaplarda sözedilen "insanın çamurdan yaratıldığı" fikri, kutsal kitapların ortaya atılmasından çok daha önceki çağlarda yaşayan insanların eserlerinde ve efsanelerinde görülmüştür. bu durum, kutsal kitapların içine bu eser ve efsanelerden alıntı yapıldığının, kutsal kitaplarin bir tanrı/allah tarafından değil, kendilerine peygamber adını veren zamanının toplum lideri olabilecek kabiliyette insanlar tarafından yazıldığının iddiasına yol açmıştır.
bu efsane ve kutsal kitapların ifadeleri şu şekildedir:
1) gılgamış destanı: "ellerimi yıkadım. bir parça çamur koparıp yazıya attım. ve bu yazıda ,kahraman engidu’yu yarattım."
2) sümerlilerin enuma eliş destanı: "bunun üzerine ben de ea’nın yardımını istedim. toprağı, kingu’nun kanıyla yoğurdum. ilk insanı meydana getirdim."
3) çin efsanelerinden: "bunun üzerine tanrıça ngüho yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti. ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."
4) mısır’da luxor tapınağı’nda bulunan kabartma bir resim: "kral amonhotap iii olarak betimlenen tanrı khnemu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratıyor."
5) hesiodos destanı: "namlı, şanlı hephaisdos’u çağırdım hemen. ’bir parça topral al, suyla karıştır’ dedim. ’içine insan sesi koy, insan gücü koy."
6) yunan efsaneleri’nden: "gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum (prometheus anlatıyor.) bir insan heykeli yaptım. sonra bu heykele ruh verdim. ilk ölümlü yaratıklar oluştu böylece.)
7) tevrat’tan: "ve rab allah yerin toprağından adam’ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu."
8) kur an, mü’minün 12-16: "and olsun ki biz insanı süzme çamurdan yarattık."
9) kur an, es-safaat 11: "hakikat biz onları cıvık bir çamurdan yarattık."
10) kur an, sad 71-76: "ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın."
bu efsane ve kutsal kitapların ifadeleri şu şekildedir:
1) gılgamış destanı: "ellerimi yıkadım. bir parça çamur koparıp yazıya attım. ve bu yazıda ,kahraman engidu’yu yarattım."
2) sümerlilerin enuma eliş destanı: "bunun üzerine ben de ea’nın yardımını istedim. toprağı, kingu’nun kanıyla yoğurdum. ilk insanı meydana getirdim."
3) çin efsanelerinden: "bunun üzerine tanrıça ngüho yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti. ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı."
4) mısır’da luxor tapınağı’nda bulunan kabartma bir resim: "kral amonhotap iii olarak betimlenen tanrı khnemu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratıyor."
5) hesiodos destanı: "namlı, şanlı hephaisdos’u çağırdım hemen. ’bir parça topral al, suyla karıştır’ dedim. ’içine insan sesi koy, insan gücü koy."
6) yunan efsaneleri’nden: "gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum (prometheus anlatıyor.) bir insan heykeli yaptım. sonra bu heykele ruh verdim. ilk ölümlü yaratıklar oluştu böylece.)
7) tevrat’tan: "ve rab allah yerin toprağından adam’ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu."
8) kur an, mü’minün 12-16: "and olsun ki biz insanı süzme çamurdan yarattık."
9) kur an, es-safaat 11: "hakikat biz onları cıvık bir çamurdan yarattık."
10) kur an, sad 71-76: "ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın."
cumhuriyetin ilanını engellemek isteyen ilk meclisin ki çoğunluk muhafazakardır haliyle o dönem %100 ü müslümandır türkiyenin. ve herkes cumhuriyete karşıdır hilafetin devamından yanadır görüşler lakin tırı vırı biride yoktur karşılarında büyük bir zeka ve yurdun bir sözüne tetiği çeken mehmetçikleri vardır emrini bekleyen, bu durum çekinmek için yeterli sebepdir. dönem itibariyle demokratikmiş gibi görünen bir yasa tasarısı hazırlanır.
1- milletvekili olmak için türkiye sınırlarında doğmuş olma zorunluluğu "atatürk bu sınıfa girmiyor".
2- milletvekili olacağı şehirde en az 5 yıl ikamet etmiş olma zorunluluğu "paşanın en fazla bir şehirde kalma süresi 6 aydır çünkü yıllardır savaşmaktadır"
bu iki maddenin mimarları ne yazık ki bugün iktidar olanların dedeleridir.
o ki soyunu devam ettirmeyi göze alamamıştır çocuklarım benim gibi olmayabilir demiştir bir sözünde bugün yaşama bağlayıcı olan oğul ve kızlarından vazgeçmiştir oysa bugünkü suud kralından daha güzel bir hayatı yaşayabilecekken.
.
1- milletvekili olmak için türkiye sınırlarında doğmuş olma zorunluluğu "atatürk bu sınıfa girmiyor".
2- milletvekili olacağı şehirde en az 5 yıl ikamet etmiş olma zorunluluğu "paşanın en fazla bir şehirde kalma süresi 6 aydır çünkü yıllardır savaşmaktadır"
bu iki maddenin mimarları ne yazık ki bugün iktidar olanların dedeleridir.
o ki soyunu devam ettirmeyi göze alamamıştır çocuklarım benim gibi olmayabilir demiştir bir sözünde bugün yaşama bağlayıcı olan oğul ve kızlarından vazgeçmiştir oysa bugünkü suud kralından daha güzel bir hayatı yaşayabilecekken.
.
ismi ve bahsi geçen sözleri erkekler anlamaz olsa daha anlamlı olacak şarkı.
"türkiyede cumhuriyetin sonu geldi. kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz." refah partisi gn. bşk. yrd. abdullah gül
çok mülayim bir arkadaştır elbette yersen.
çok mülayim bir arkadaştır elbette yersen.
olmadığına inanmak; inançsız insan olamaz.
boku yiyen kepçesinide yanında taşır sözünü sorunun ertesinde duymanız olasıdır.
butür bir şeyi ortaya atarak henüz türk kimliğinin ayracını farkedememiş toplumu parsel parsel bölmek şövenizmden başka bir şey değildir. her vatandaş atatürkçülüğü benimser fakat türk kavramı git gide iticilik yaratmaktadır. çünkü etnik olarak ben buyum diyen insanlara hayır sen şusun diye dayatmak stalin kafafalılıktan farksızdır. bırakalımda insanlar istedikleri olsunlar bütünleştirmeden çok ayrılıkçılığa hizmet eden kavramları terk etmek gerekmektedir.
bir dönem bakü de yeni doğan çocuklara türkçe ismi yasaklayan stalini hatırlayalım. bugün de aynı şey ceyeran etmektedir. topluma zorla fikir empoze idilmekte genç insanların beyinleri abuk subuk komplo terorileri ile yıkanmaktadır. türk olmaktan gurur duymak gibi yada buna neden aramak gibi bizim türk olmanın öncesinde cumhuriyet sonrada bağımsız hür demokrasimizdir gurur duymamız gereken ki demokrasiyi işletemiyorsak atatürkten türklükten ve bilumum ıvır zıvır hadiseden bahsetmemiz gülünç olacaktır.
bu türk kelimesinin vurgulanarak sürekli önümüze sunulması milliyetçiliği körüklemekte ve bu milliyetçilik sadece türk milliyetçiliğiyle sınırlı kalmayarak toplumu içten içten yakmakta çürütmektedir. milliyetçiliğin osmanlıyı parçaladığını gördüğümüz geçtiğimiz yüzyıldan çıkarmamız gereken çok ders vardır. sonuç olarak posası çıkmış bir ulus olarak yok olacağımızı artık anlamamaız icap etmektedir. bugünkü ırak göz ardı edemeyeceğimiz gerçeğimizdir.
bir dönem bakü de yeni doğan çocuklara türkçe ismi yasaklayan stalini hatırlayalım. bugün de aynı şey ceyeran etmektedir. topluma zorla fikir empoze idilmekte genç insanların beyinleri abuk subuk komplo terorileri ile yıkanmaktadır. türk olmaktan gurur duymak gibi yada buna neden aramak gibi bizim türk olmanın öncesinde cumhuriyet sonrada bağımsız hür demokrasimizdir gurur duymamız gereken ki demokrasiyi işletemiyorsak atatürkten türklükten ve bilumum ıvır zıvır hadiseden bahsetmemiz gülünç olacaktır.
bu türk kelimesinin vurgulanarak sürekli önümüze sunulması milliyetçiliği körüklemekte ve bu milliyetçilik sadece türk milliyetçiliğiyle sınırlı kalmayarak toplumu içten içten yakmakta çürütmektedir. milliyetçiliğin osmanlıyı parçaladığını gördüğümüz geçtiğimiz yüzyıldan çıkarmamız gereken çok ders vardır. sonuç olarak posası çıkmış bir ulus olarak yok olacağımızı artık anlamamaız icap etmektedir. bugünkü ırak göz ardı edemeyeceğimiz gerçeğimizdir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?