confessions

wereyda

- Yazar -

  1. toplam entry 347
  2. takipçi 1
  3. puan 50406

yine ben

wereyda
"kendimden bahsedeyim size:
nikaragua men$eili post-emotional pathetic rock yapan zoolander true x grubunun delisiyim.. metalika konserinde hedbeng yapmı$lığı olanlara ve pencere kenarından caddeyi izleyen ya$lılara tilt olurum. sevgi kelebeği kanadı koleksiyonum var. görü$ürüz."

gibi bir $ey. nasıl da güzel anlatıyorum meramımı.

bilgiçlerin şiirleri

wereyda
aniden bir çocuk tebessümü sonrası
elektrik tellerine takılı uçurtma,
o terkedilmi$ salıncaklar atlası, o kara$ın his,
kum midyesiyle kesilmi$ tabanlarda rıhtım tortusu ve $eytanminareleri
gri bir menek$e solu$u ardından,
aniden bir çocuk tebessümüydü sanki o fotoğraftaki,
bir $ehre ate$ açan buğulu, flu gözlerindeki..

/strafor kanatlarına gaz dökülmü$ melek ürpertisi/

ah bu gece sen de ölmü$sündür
senin de gözlerini tıpa yapmı$lardır onulmaz $i$elere
ellerindeki $i$lerle evlatlarına gençlik ören
annelerin gözlerindeki lut gölü’nde..
aktarlarda devası olmayan bir kanamalı hastalıktır bende $imdi
cevabı yarım bırakılmı$ mektuplar gibi kö$esinden kanayan
hüzün!
yüzünün elma bahçelerinde diz-e-leri kanayan çocukmu$um da
beni senin ellerinle uçurmu$lar o salıncakta,
senin ellerinle karmı$lar kum havuzunda hamurumu
hamuruma nedense hep pulbiber atmı$lar!

/$akaklarımdan biri yoktu.. -nerdesin?/

güller de bitlendi gördün mü
ak$amdan kalma
bir sabah yalpalayarak çıktığı yoku$un ba$ında
ba$ından vuruldu..
ah bu gece senin de saçlarını yakmı$lardır
seninde saçlarında gül kokulu gelin yemenisi
seri sabahlıklara paralel gecelikler ve yaza-
madım-ak yakılmı$tı!

- gamzelerin senin mi?
- onları uzak bir adadan getirdim
- denizkızları var mı orada?
- bilmem; ben hep denizadamları aradım

yüzünde aniden,
bir naylon paketteki bombadır yalnızlığım!


^muğla.. yaz 2006^

umutlanmak

wereyda
ümitlenmektir karde$i.

gecenin karanlığıyla örtülmü$tür odan. aklın, yakın gelecek planların ve ba$ ağrısı ile doludur: rezervasyonu umutsuzluk yaptırmı$tır. ’tanrı muinin olsun’ der derinlerden bir $ey, bir $ey derinlere dü$ecek kadar a$ağılanmı$tır, a$ağılanması için yaratılmı$tır.
verilen bir $ey olduğunda ne de kötüdür oysa ümit; rasyonalite süzgeci denen aldatmacayla yüzeyselle$tirilen salt gerçeklerin dinamik aksamı artık paslanmaya yüz tutmu$ bir demir bilye gibi döner de durur bilincinin merkezinde.. aslında kaybetmemeye çalı$mak, kaybetmek, -akabinde- kaybedi$in vehameti ile en yakınların temennilerini tepkimeye sokup o tepkimeden çıkacak birkaç mollük oksijenle yetinmek o kadar da basit değildir: sebatkâr olduğu kadar da yorucu bir histir ümit. senledir ve sendendir.

seninsemek gerek a$kım. benimseyemedim olanları da.

entrye değil de nicke oylama yapan bilgiç

wereyda
$imdi eğer ben bir ba$lığa bir $eyler yazmı$sam ve eksi ya da artı oylanmı$sa bu güzel bir $eydir: hayat var, sözlük ölmemi$; tepki mekanizması aynen çalı$makta, tela$a mahâl yok!

$imdi eğer ben bir ba$lığa bir $eyler yazmı$sam ve artı oylanmı$sa ben güzel bir $ey yazdığımdan $üphe ederim. eksi oylandıysa da büyük ihtimalle çirkin $eyler yazmamı$ımdır da eksilenmi$tir.. (mekanizma tersinir yavrum benim, feedback felan..)

$imdi bu entrye bakacak olan insan evladı,
"ananskym wereyda yine egosantrizm çakması oscar wildeçılık yapmakta" diyecek ve oylayacak. nick bu i$te.

ilişkide yas farkınin psikolojik rolu

wereyda
(maçoluk denen ki$isel -izm`i önemseyen azınlığı hariç tutarsak)

çoğu kez sadece kadınların arıza çıkartmasına neden olan roldür. erkekler rahattırlar, kasmadan takılır; ne sübyancı olurlar, ne de tokmakçı. ama kadınlar kendilerini kullanılıyormu$ gibi hissetme hastalığına yakalandıklarından her zaman su koyuverirler.

ben anlayamıyorum onları.
(bkz: biri bana anlatsın)


kendinle kalmak

wereyda
bazen öylesi bir ke$meke$tir ki beynini siker, ikircikli hususların ağırla$tırdığı refleksif organizasyon seni apneye ve yabancıla$maya zorlar, te$vik eder, prim de verir.. kendinle kalmak, azası bulunduğun auradan sıyrılı$ nedenin ve bazen de sıyrılı$ neticen oluverir kalır. zati; istese de yalnızlığının çözümsüzlüğüyle yüzle$ecek olan insan kısmısı için konjonktürün kabul etmediği legal bir durum gereğidir bu, "semizotu salatası da yaparım, filmimi de koyarım, sigaram da var.. miss!" izleğinin tam da santrasıdır.

-dünyeviyim. ya$ım 7pi`ye yakla$mı$; ikmale kaldım kendimden.-

insanı kendine bırakmak lazım. .


anlamak

wereyda
o kadar zor ki.. dibine soktuğumun dünyasında bulunma nedeninin aslında havanda su dövmek olduğunun farkındalığına nail olamayan yaratılmı$ların fevri tavırları ve toplum olma mantığı çerçevesinde ba$vurulan programlanmı$lık tesiri sebebiyle ki$iler arasındaki ileti$imin peyderpey azaldığını görmek için üstinsan olmak gerekmiyor.

aktarılanın payla$ılana dönü$ümünün o denli basit olmadığını anlatma derdindeyim;
"mümkünse ben bir $eyler açıklarken $ehrin tüm sokak lambaları sönsün.. ambalajları ilaç kutularına eri$ebilsin küçük çocuklar, cenazelerinde prospektüs okunsun, hallelujah densin.

mümkünse ben seni ciddiye alırken sen beni fi$ime takma. bırak beni, beni senden arındır." diyebilirdim demedim. içimden dediklerimi yazdım. yazdım, içimden geldi.

$imdi bunları bir yere not etmeye kalkı$an sen, hey sana diyorum: anlıyorsun değil mi?

vazgeçebilmek

wereyda
bilinmeli ki kolay değil. basit değil..

zincirleri kırmaktan bahsediliyor vazgeçebilmek dendiğinde; oysa postun delinmesi, hayâllerin yırtılmasıdır vazgeçebilmek; kimliğin deği$mesi, asit-baz balansının kayması, ye$ilin yürüdüğü bir dalın ağır ağır kırılması.. çiçeğin solması kanırta kanırta. o pencereden o denizin artık o kadar da güzel olmaması. (eğiyorum ba$ımı bu cümlede)

önce sahip olur insan. bir "$ey" vardır ve artık o`nundur. kazanabilmek, sahip olabilmektir adı: adı, nüfus memurunun kayda geçmeye can(simidi) attığı bir güzellik silsilesidir; müteselsilen sorumlu kılar insanları;
"sahibim! efendim benim!" canhıra$lığında bir teslimiyet ve sahiplenme akdidir zımnî.

zaman, o kutsal ama acımasız tanrı,
atomları moleküllere lehimler gibi, sahip olunan ile sahip olanı ili$tirir gibi.. geçer!
[misali yok, e$siz bir ahengin hinterlandı bu görülen; bu hissedilen yalınlık, bu sahipliğin ve vakfedili$in bitimsiz efsununda adımlayan manolya ezgisi... neyse yahu.]

gelgelelim vazgeçmek gerekiyorsa sahip olunandan,
gelelim ve gidelim bezbebeğim, dağım eteğim, mistik ku$um!

vazgeç benden: sevinçler gülmüyor!
vazgeçtin benden: kederler gözya$ı dökmüyor!
vazgeçilenin avaz avaz iniltisi $imdilerde. neyse ba$ka zamana o.




atatürk sömürgeni

wereyda
rozet atatürkçülüğü kapsamında incelenmesi isviçre bilimadamlarınca doğru bulunmu$ bir kavram..

19 mayıs, 23 nisan, 10 kasım, 29 ekim gibi önemli ve özel günlerde meydanlara dökülen amma ve de lâkin ayriyeten fakat, sığlıklarının parlayan emaresi olarak "unutmayacağız seni, kalbimizden"cilik oynayan ölüsevici kıtipiyoz kümenin elemanlarının ortak adı..

özel ya da tüzel ne olursa olsun tasvip edilmeyen yapay davranı$larıyla arz-ı endam eyleyen bu birgünlükatatürkçü`lerin ruhları, ceylan derisi bir koltuğun satı$ fiyatına e$değerdir.

yüreğiyle sevenlere öpücükler..

antagonizma

wereyda
kafada belirgin bir yer etmesi açısından proleterya ve burjuva sınıfını örnek olarak vermek isterim..

uzla$ma olasılığı sıfır olan kavramlar/olgular için kullanılan tabir bu; terminolojinin derinliğine vakıf olmak açısından kant okunması özellikle tavsiye edilmekte...

nüanslara dikkat amma: sosyolojik açılımların gündelik ya$ama transplantasyonu olgusu boklu değnek fonksiyonunda..

bir sözlükte kazara taninmak

wereyda
olay tanınmaktan bağımsız aslında.
üslubunu tanıyorlar ve seni yazdıklarınla bağda$tırarak hakkında bir rol model yaratıyorlar, ardında da sıra ezmeye ya da yüceltmeye geliyor.

saçmalıklar i$te.

sanal ortamlarda popüler olmak o kadar önemli bir konuma getiriliyor ki ki$ide de ister istemez bir eziklik ya da göt kalkması durumu hasıl oluyor. bildiğini yazarsın ya da bilmediğini biliyormu$casına sunarsın, olay bu değil. gerçek bir salaksındır ya da yazmak konusunda yeterli ölçülere sahip değilsindir; üzerine bol gelir "yazarlık" sıfatı, beceremezsin, olay bu da değil.

ki$isel bir mastürbasyon olayıdır sözlükte yazmak. ba$kasına bir $ey aktarma derdi, tecimsel kaygısını ta$ımaz: senden bağımsız olarak birisi onu alır ve kullanır, öğrenir: budur! siber bir bo$altım sistemi, bir rahatlama aparatı, bir "ohh be" butonu i$te. önemsemiyorum hakkımda yazılıp çizilenleri, hiçbiri gerçeği mutlak anlamda kar$ılayacak kadar uzun ölçekli analizler sonucu yazılmadılar ve beni de komplike olarak açıklayacak argümanlar değiller. tanınmak, popülerliğe marjinal eklentilerde bulunmak adına herhangi bir uğra$ı içerisine girerek maskulen tavrımdan, gaz çıkararak televizyon seyretme alı$kanlığımdan feragat etmeyeceğim. di$ ipi kullanmayacağım ve $iiri seveceğim. siyasi fikirlerimde kutupla$malara gitmeyeceğim ve diğer deği$kenlerde aynen kalacaklar bende. membranım halen emrimde. umrumda değilsiniz. bunun için yazıyorum. sizi seviyorum.

yine de umrumda değilsiniz.

bir fotoğrafa aşık olmak

wereyda
piatonik a$k’tan daha farklıdır bu; elinize aldığınız sararmı$ bir kağıt parçasının size geçmi$ günleri anımsatması bazen, bazense asla ya$amadığınız, görmediğiniz ama mafizzamir bir tutkuyla bağlandığınız bir $eydir bu. o kadar fonksiyonel bir $eydir ki; tanı$ma evresinde olduğunuz birinin fotoğrafına bakmak önce sizde hiçbir $ey uyandırmaz, heyecanladırmaz sizi, ilginizi cezbetmez.. neden sonra bir$eyler olur, akıntı terse yönelir, bir çavlandaki som balığı misali geri geri yüzmeye ve zıpırdamaya ba$lar içinizde bir$eyler; tanımlayamaz, tanımlamak istemez, kendi gerçeğinizle yüzle$mekten tırsarsınız..

muğla üniversitesi’ni kazandığımı öğrendiğim zaman içimde garip $eyler oldu. sanki istanbul’u bütünüyle kaybetmi$ ve bir daha da asla kazanamayacakmı$ım gibi bir fikre sabitlendim. tüm anılarımı bavuluma doldurmak istedim bu yüzden; kitaplarımı, posterlerimi, güncemi, sahiplerine iletilememi$ mektupları, minik notları, çocuk $iirlerimi ve elbette fotoğraf albümümü doldurup bavullara, bulu$ma yerine giderken pantolonundaki zifos izini saklamaya çalı$an toy bir genç edasıyla ayrıldım istanbul’dan. $ehir, ter kokuyordu. $ehir, terk kokuyordu. gittim.

***
aradan 1,5 yıl geçtikten sonra cüzdanıma sıkı$tırdığım bir fotoğrafla kar$ıla$tım. babamındı. güne$ yanığıyla kavrulmu$ çıplak teni ve az kırı$ıklı yüzüyle gülümsüyordu. fotoğrafın arkasında, "marmaris 1984" notunu görene kadar her $ey güzeldi. ne var ki onu gördükten sonra muğla’da ikamet ettiğim yere çok yakın olan marmaris’e yıllar evvel ayak izlerini bırakmı$ olan babamın o görüntüsü, içimi burktu. kalktım gittim marmaris’e. aynı yerde ben de fotoğraf çektirdim. babamı özlediğimi anımsadım.

diyeceğim o dur ki; hüzün, metastaz geçirdiğinde korkmalı insan, elbet yakalıyor sizi bi’yerlerde.
10 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol