yıl 1928 ingiliz ve fransız üst düzey yetkililer biraraya gelmiş gizli bir toplantı yapar.çanakkale olamadı,şurda olamadı burda olamadı biz bu türkleri nasıl alt edicez diye kara kara düşünürlerken aralarından bu konuya hazırlıklı gelen bir yetkili tarihi cümlelerle ordakilere umut ışığı olup bir anda herkesi coşturmuştur.
"savaşlarda bu milleti alt etmek hayal,çünkü ölüm onlara bir tehdit değil ki,ölüme gülerek koşuyorlar.cesaretin böylesi karşısında durmayalım daha fazla.onlar bu cesareti nerden alıyorlar ona bakalım.işte bu kuran denen kitaptan alıyorlar.biz onları bu kitaptan soğutur uzaklaştırırsak bunlar pısırıklaşır güçsüz düşerler.biliyorum uzun vadede ama biz bu toprakları almak için herşeye katlanırız.pes edecek miyiz? hep bir ağızdan h a y ı r sesleri yükselen bu konuşmanın akabinde neler yaptılarsa bizleri yeneceklerini zannettikleri ilk girişimleri olmadığı gibi son girişimleri de değildir diye düşündüren türkleri yenme yoludur.
keşke öyle yeteneğim olsaydı diyen,zaman zaman bu cümleyi kurma ihtiyacı güden, bugüne kadar içinde patlattığı küfürleri,kafesinden dışarı salmadığı canavarı olanların genelde içinden kurduğu cümle.
kendisini hz.muhammedin yaşayışını örnek almaya ve bunları kaleme almaya adamış bir sahabedir.en çok (bkz: hadis) aktaran sahabedir.
gerçekler hiç bu kadar cesaretle ortaya dökülmüş müdür? ülkenin geleceği gerçekten bu kadar karanlık mıdır? ümit herşeye rahmen bu kadar ortaya çıkmış mıdır? dediğim bir dizidir...
su deyince akla kim mi gelir? düşünmem lazım…kim ki saf, duru bir hassasiyete sahiptir? üzülünce soğumaya başlar, sevinince ılıklaşır. haksızlığa uğradığında aksileşir, siz ona yanaşmadan sıcak veya kaynar hale geldiğini anlamazsınız.elinizi uzatmanız gerekir ki anlaşılsın.o daha önce atağa geçip size acı yanını göstermek istemez. her şeyin üzerine çıkar ama bir tek zeytinyağına yenilir. ama asla mücadeleyi bırakmaz. pınar suyu denilen tatlılıkta mimikleriyle her şeyi tatlandırabilir,sevimlilikleriyle en acı suları bile kıvama getirir. bazen içine çamur bulaşmaya yeltenmiştir ama dış kapağında süzgeçler vardır,inançları vardır,buna izin vermez yada bünyesi kabının dışına atar.ancak bir sudur girdiği her ortama ayak uydurmayı,oraya göre şekil almayı en iyi başaran, en doğru şekli almayı en bilen. sen içkili ortama girip arkadaşlarınla takılabileceksin ama sınırın olacak,onlarla eğlenip onlarla gülüşebilecekken ağzına içki koymayacaksın.bu temiz su kim olabilir. kirlenmeyen,çamurlanmayan,saf duru berraklığını koruyan,yaşlansa da beklemiş su misali her geçen zaman bir önceki zamandan daha tortusuz olacak. ben buna sadece su derdim ta ki helesur’u tanıyıncaya kadar.
onu tanıdığımda melekeler yetişti diyorum.büyüklerimiz iki insan arasında muhabbetin hasıl olması için araya melekler nüfus etmeli derlerdi.
nasılda paylaşıyor insan onu tanıyınca bütün samimiyetini bilemezsiniz,yaşamanız gerekir.
bir insan var ve sizi paylaşamıyor,sizi hiçbir an kendisinden ayrı tutmaya dayanamıyor.valla ne onu ne de sizi bilmem ama ben bu duruma şahit olunca dünyaya aykırı bir sevgi bağı sunulmuş onu gördüm. bu ortaya dökülürken de müqüe yi kullanıyor yaşam.
evet dünyaya yakışmaz bazı değerler. dünya değerlerinin üstündedirler de o yüzden. standartlara aykırıdır. dostluk adına sevgi bağı yada yumağı adına aklınıza gelebilecekleri bir düşünün sonra bunu çarpında çarpın;ortaya mügüe gibi bir insanlardan insan çıkacaktır.
nasılda paylaşıyor insan onu tanıyınca bütün samimiyetini bilemezsiniz,yaşamanız gerekir.
bir insan var ve sizi paylaşamıyor,sizi hiçbir an kendisinden ayrı tutmaya dayanamıyor.valla ne onu ne de sizi bilmem ama ben bu duruma şahit olunca dünyaya aykırı bir sevgi bağı sunulmuş onu gördüm. bu ortaya dökülürken de müqüe yi kullanıyor yaşam.
evet dünyaya yakışmaz bazı değerler. dünya değerlerinin üstündedirler de o yüzden. standartlara aykırıdır. dostluk adına sevgi bağı yada yumağı adına aklınıza gelebilecekleri bir düşünün sonra bunu çarpında çarpın;ortaya mügüe gibi bir insanlardan insan çıkacaktır.
sana ben ne diyeyim sevgili...adını anmak bile içimi şahlandırıyorken,onca mesafeleri yok sayıyorken,uzakta oluşunu kalbim saymıyorken.
seni sevenler seni anıyor,sevmeyenler yeriyor.üzüntüm anlayamayışlarına,sevgi dünyayı sarar bilmeyişlerine
sen beni düşün,seni seveni düşün,gerçek burada,samimi kalbin içinde
seni ilk gören çekinirmiş,utangaç haline utanırmış,nefret varsa erirmiş,sana bağlanmışım ne iyi etmişim
sana tutunmaktır batan gemilerden kurtulmak,sen hep sağlamdın sağlam kalıcan,bu fırtınalı limanlarda
söyle sevgili,daha ne söylersin ki,kaptın kalbimi,daha ne istersin ki
sonsuz cennet seninle cennet
sonsuz cehennem sensizken sonsuz
seni sevenler seni anıyor,sevmeyenler yeriyor.üzüntüm anlayamayışlarına,sevgi dünyayı sarar bilmeyişlerine
sen beni düşün,seni seveni düşün,gerçek burada,samimi kalbin içinde
seni ilk gören çekinirmiş,utangaç haline utanırmış,nefret varsa erirmiş,sana bağlanmışım ne iyi etmişim
sana tutunmaktır batan gemilerden kurtulmak,sen hep sağlamdın sağlam kalıcan,bu fırtınalı limanlarda
söyle sevgili,daha ne söylersin ki,kaptın kalbimi,daha ne istersin ki
sonsuz cennet seninle cennet
sonsuz cehennem sensizken sonsuz
yazacağım konu beni aşıyor ya da çok yönlü araştırma konum olmamışsa hatta bildiğimi zannedip o konuda tek taraflı davranıyorsam hem kendimi kandırmışımdır hem de okuyanları kandırmaya yeltenmişimdir açıklaması yaptıran başlıktır.
insanlar neden önce ki hayatlarında kim olduklarını açıklamıyor,bunu açıklamamak üzerine emir mi aldılar ve kimden? böyle bir emir yoksa kim onlara sordu da tekrar hayata döndürdü.sahi bu kim ki tekrar hayat verebiliyor.
kardeşim bir yaratıcıya inanıyor musun inanmıyor musun? neden onun düzenine alternatifler arıyorsun? seni ve herkesi yaratandan daha mı üstünsün diye sorduran bir başlık konusudur.
kardeşim bir yaratıcıya inanıyor musun inanmıyor musun? neden onun düzenine alternatifler arıyorsun? seni ve herkesi yaratandan daha mı üstünsün diye sorduran bir başlık konusudur.
her an evlerin taa göbeğine lağım suyu akıyor,evleri kirletiyor, kokutuyorda bu kanallar farkında değil masum insan.
o günün analizini yapıp değerlendirmesini,amerika yı yeniden keşfe çıkmamasını bekliyoruz fenerli yetkililerden..
fotoğraf sanatçısı en son karesine toprakla yanyana duran çatlamış elin benzerliğini vurguluyor.
kadının aklına ise iki gün, belki iki ay, belki de iki yıl önce toprağa bıraktığı sevgilisi geliyor.topraktan geldik toprağa gideceğiz özdeyişi çınlıyor kulaklarında.
nasılda üzeri örtülmüş,ondan geriye bir tek bu toprak örtü kalmıştı.herkes giderken o kalmayı, birazdan örtünün altına o da girmeyi istiyordu ama nafile.
acaba toprak değilde başka ne onu daha mutlu ederdi?biz toprak üzerinde yaşıyoruz,topraktan çıkan mamülleri tüketiyoruz,topraktan gelen yeraltı kaynaklarıyla geçiniyoruz...iyi ama bu kadar toprakla içiçe iken neden bu kadar koyuyor insanın toprakla buluşması.ayrılıktan öte bir hüzün.
belki de kendi akıbetimiz aklımıza geliyor? (bkz: #229030)
kadının aklına ise iki gün, belki iki ay, belki de iki yıl önce toprağa bıraktığı sevgilisi geliyor.topraktan geldik toprağa gideceğiz özdeyişi çınlıyor kulaklarında.
nasılda üzeri örtülmüş,ondan geriye bir tek bu toprak örtü kalmıştı.herkes giderken o kalmayı, birazdan örtünün altına o da girmeyi istiyordu ama nafile.
acaba toprak değilde başka ne onu daha mutlu ederdi?biz toprak üzerinde yaşıyoruz,topraktan çıkan mamülleri tüketiyoruz,topraktan gelen yeraltı kaynaklarıyla geçiniyoruz...iyi ama bu kadar toprakla içiçe iken neden bu kadar koyuyor insanın toprakla buluşması.ayrılıktan öte bir hüzün.
belki de kendi akıbetimiz aklımıza geliyor? (bkz: #229030)
genelde istanbula gelmiş dilinin farklılığını farketmeyen, şehirli olmaya çalışan saf masum köylü...
adam yolda yürüyor
kaldırımların tasarımına aldırış etmiyor
yanıbaşında yükselen binaların görselliğine aldırmıyor
az ötede rastlayacağı reklam tabelalarına öylesine bakıyor
insanların üzerlerindeki kıyafetlere yakışmış mı diye bakıyor
çatılarda dolaşan kedilerin estetik yaratılışına hayvan işte deyip geçiyor
herşeye rağmen yolda tektük kalmış ağaçların hala yola kattığı endama kaldırımları işgal eden bir nesne gözüyle bakıyor
büfeye uğruyor bi kola alıyor,kolanın kutusundan üzerindeki şekillere kadar hiçbirine göz atası gelmiyor
sevgilisini görmek için onun okuluna gidiyor giydiği yeni ayakkabıları göstereceği için heyecanlıdır ama onun için tasarımı değil parlaklığı önemlidir.
gelen sevgilisi elinde resim çantası,anlaşamıyordur aslında bir ressamla ama onun için sadece kız oluşu sevgili oluşu önemlidir.hatta güzelliği bile umrunda değildir.
konuşurlar ama kız baharın güzelliklerinden adamımız sa parasızlıktan söz ediyordu
sonra adam işe gider
işinin reklama ihtiyacı vardır
reklamcısı tasarımlar çıkarır karşısına hiçbir umrunda değildir paradan haber ver der
akşam dönüşte sevgilisi zorla onu picasso nun sergisine davet eder
adam bakar bakar sigara içmek için izin ister
sevgilisi sıkılan adamın yanına yaklaşır ve sanattan hoşlanmıyor musun yoksa? diye sorar
sanat dediğin nedir kardeşim? diyen adam orda terkedilir.
köşe bucak bizi saran sanatın; hayatımızı mağara devrinden bu yana güzelleştirmeye devam ettiğini,yaratıcının sanatına da imrendiğimizi anlayaman tiplerin kullandığı bir cümledir bu başlık...
kaldırımların tasarımına aldırış etmiyor
yanıbaşında yükselen binaların görselliğine aldırmıyor
az ötede rastlayacağı reklam tabelalarına öylesine bakıyor
insanların üzerlerindeki kıyafetlere yakışmış mı diye bakıyor
çatılarda dolaşan kedilerin estetik yaratılışına hayvan işte deyip geçiyor
herşeye rağmen yolda tektük kalmış ağaçların hala yola kattığı endama kaldırımları işgal eden bir nesne gözüyle bakıyor
büfeye uğruyor bi kola alıyor,kolanın kutusundan üzerindeki şekillere kadar hiçbirine göz atası gelmiyor
sevgilisini görmek için onun okuluna gidiyor giydiği yeni ayakkabıları göstereceği için heyecanlıdır ama onun için tasarımı değil parlaklığı önemlidir.
gelen sevgilisi elinde resim çantası,anlaşamıyordur aslında bir ressamla ama onun için sadece kız oluşu sevgili oluşu önemlidir.hatta güzelliği bile umrunda değildir.
konuşurlar ama kız baharın güzelliklerinden adamımız sa parasızlıktan söz ediyordu
sonra adam işe gider
işinin reklama ihtiyacı vardır
reklamcısı tasarımlar çıkarır karşısına hiçbir umrunda değildir paradan haber ver der
akşam dönüşte sevgilisi zorla onu picasso nun sergisine davet eder
adam bakar bakar sigara içmek için izin ister
sevgilisi sıkılan adamın yanına yaklaşır ve sanattan hoşlanmıyor musun yoksa? diye sorar
sanat dediğin nedir kardeşim? diyen adam orda terkedilir.
köşe bucak bizi saran sanatın; hayatımızı mağara devrinden bu yana güzelleştirmeye devam ettiğini,yaratıcının sanatına da imrendiğimizi anlayaman tiplerin kullandığı bir cümledir bu başlık...
sözlerin yerli yerinde kullanılması gerektiği üzerine bir telkindir. insan ki ağzındaki sözlerini tutarsa onlara hükmeder,ortaya dökerse onlar bize hükmeder. özellikle sinirli insanların üzerlerinde silah taşımamaları (ruhsatlı dahi olsa)tavsiyesi gibi sözler silah gibidir her zaman yanımıza almamamız yada olur olmaz yerde kullanmamamız gerekliliği gibi zararlı yanlarıyla karşılaşılır.
basının oyuncağı olmuş,"işte bakın dindarların hocaları bu",dindarlar böyle şapşal,böyle aptal dedirten,yüz karası,kendini bilmez,öbür dünya da yeri olmayan bu dünya da ise toprak bile kabul etmez fikri uyandıran,tüm rezilliklerini pişkinlikle karşılayan,basından sa çıktığı her programda aldığı fiyatı düşündüren bir namüsait megolomanyak.ayrıca şunu da düşündürür ki ilahiyatları ele geçiren bu tipler dinimizi daha ne kadar sömürmeye yeltenecek?
mustafa kemali ayrı atatürk ü ayrı göstermeye kim kalkar anlamam.hatta bir ifade daha takılır dilimize: kemalist,kemalizm falan. kim kim oluyorda babasının oğlu gibi ona isimler takıyor? onun adının değişmesine yol açtığını zannediyor? o türk milletinin ünvanıyla atatürktür.o mustafa kemal atatürktür. sadece soyisim değil...
"size ölmeyi emrediyorum" dedi ve ölümü vatanın ihyası için hiçe saydı.şarapnel parçası onu yaralarken kırılan saate üzülmüştür belki,oysa o can bu milletin hizmetine adanmıştı, kendisinin değildi adeta.evet (bkz: çanakkale) bize hem özgürlüğümüzü hemde özgürlüğümüzün daimi için atatük ü kazandırmıştır.
sevdiklerini yitirmek mi asla,sevgi hiç bitmez ki,ta ki allaha ulaşıncaya kadar...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?