gori’de dünyaya geldi. 7 yaşında çiçek hastalığına yakalandı ve bu hastalık yüzünde kalıcı izler bıraktı. 10 yaşında rahip okuluna devam etti. burada gürcü çocuklar rusça eğitim alırlardı. 12 yaşına geldiğinde geçirdiği iki at arabası kazası sonucu sol kolu sakatlanacak ve hayatı boyunca tam iyileşmeyecekti. 16 yaşında gürcü ortodoks rahip okuluna gitmeye hak kazansa da, burada otoriteye karşı başkaldırıp huzursuzluk çıkardığı için 1899 yılında atılır.
bu dönemde stalin, lenin’in eserleriyle tanışır ve marksist bir devrimci olmaya karar verir. 1903 yılında bolşeviklere katılır. ohranka tarafından sürekli izlense de profesyonel devrimci olarak illegal parti faaliyetlerine başlar. kafkaslar’daki önde gelen bolşevik liderlerden birisi olur. bu dönemde propaganda, grev örgütleme, banka soygunu gibi alanlarda faaliyet gösterir.
1906 yazında ekaterina svanidze ile evlenir. bu evlilikten ilk oğlu yakov dünyaya gelir. bolşevik parti banka soygunlarını yasakladığı için geçici bir süre partiden resmen istifa eder, bir banka soygunu düzenler ve bakü’ye kaçar. eşi ekaterina bakü’de tifüsten dolayı ölür. bakü’de yeraltı faaliyetlerini sürdüren stalin çarlık taraftarlarına karşı örgütlenmeyi hızlandırır.
bu dönemde stalin yedi kez tutuklanıp sibirya’ya sürgüne gönderilir. son sürgünü hariç hepsinden kaçacaktır. yine bir sürgün kaçışı sonrası nisan 1912’de saint petersburg’da stalin pravda’yı çıkartmaya başlar. artık yazılarında ve parti içinde rusça çelik anlamına gelen “stalin” mahlasını kullanmaktadır.
uzun yıllar sibiryada sürgünde kaldı. 1917 ekim devriminden sonra sürgünden döndü. aynı dönemde isviçreden sürgünden dönen leninle birlikte çalışmaya başladı. 1917 temmuz ayında leninin tekrar finlandiyaya sürgüne gitmek zorunda kalması üzerine, sverdlovla birlikte partinin yönetimini üstlendi. ekim devriminden sonra leninin başkanlığındaki sovyet hükümetinde milliyetler halk komiseri oldu.
sovyetler birliğinin ilk önder kadrosu tarihteki ilk işçi sınıfı devletinin istikamet yönünü tayin ederken daha önce tarihte benzer bir örnek olmamasının her türlü sıkıntısını çekmiştir. leninin ölümünden sonra 1930lu yıllara kadar süren derin tartışmalar, yargılamalar ve verilen idam cezaları aslında farklı istikamet tayin etmek isteyen bolşevikler arasında gelişen siyasal ve ideolojik kavgalardır. bu dönemde nep siyasetinden çıkılması eleştiri konusu olacak, sanayileşme ve kolektivizasyona karşı çıkılacaktır. savaş komünizminden nepe geçişi eleştiren troçki, nep siyasetine son verilmesine karşı çıkan buharin, önce troçki ile daha sonra staline karşı parti içinde muhalefet eden zinoviev ve kamenev süreç içinde tasfiye edileceklerdir. ii. dünya savaşı yıllarında troçki 20 ağustos 1940 tarihinde, stalinnin talimatıyla sovyet gizli polisi gpu tarafindan düzenlenen bir suikast sonucu meksikada öldürülmüştür. komünist parti içinde "sağ veya sol sapmayla" suçlanan eski liderlerin tamamı ise 1930lu yıllarda mahkum olacak, stalin tarafından idam ettirileceklerdir. özellikle eski bolşeviklerin yargılanması ve cezalandırılması ilginçtir. moskovada 1936-1938 yılları arasında yapılan duruşmalarda bolşevik partinin eski önderlerine zorla akıl almaz suçlamalar yapılmış, kendilerini emperyalist devletlerin ajanları olarak ifşa etmeye zorlanmışlardır. büyük temizlik terör adıyla toplumda geniş yankı bulan tasfiye hareketi sonucunda, özellikle partide stalin ve ekibi (molotov, voroşilov, kaganoviç, beria) hakimiyetlerini kurmuşlardır. bu sayede planlanan sanayi hamlesine hız verilmiş, büyük topraklar binlerce yoksul köylünün ve çiftlik hayvanının gereksiz yere hayatını kaybetmesi pahasına zorla kollektifleştirmiştir. küçük üreticiler ve ve köylüler kooperatifler içinde örgütlenmiştir.
ii. dünya savaşı sırasında parti liderliği, hükümet başkanlığı ve sovyet orduları başkomutanlığı görevlerini bir arada yürüttü. 1939da hitlerin nazi almanyasıyla molotov-ribbentrop paktı diye de bilinen bir saldırmazlık anlaşmasını imzaladı. bu sayede nazilere karşı savaş hazırlığı yapmak için vakit kazanmış oldu. bu anlaşma müzakereleri sırasında, stalin, hitlerden, polonyanın doğusu, finlandiyanın güneyi, estonya, letonya ve litvanyaya ilaveten türkiyeden de toprak istekleri olduğunu belirtti ve fakat diğer istediklerini aldığı halde türkiye konusunda başarısız oldu.[1]
bu tartışmalı tarihsel dönemle ilgili olarak, staline düşman veya stalinden yana olan her iki tarafın da farklı tezleri vardır. stalin karşıtlarının tezlerine göre, hitlerle aralarındaki açıklanmayan gizli protokole bağlı olarak finlandiya, estonya, letonya, litvanya, romanya ve polonyanin naziler veya sovyetler tarafından işgalinin yolu açılmıştır. stalinin doğru yaptığını savunanlara göre ise, 1937deki münih görüşmelerinde açıkça ortaya çıktığı gibi, ingiliz ve fransız emperyalistleri ve dolaylı olarak da amerikalılar, nazileri kışkırtıyorlardı ve onların sovyetler birliğine saldırısının önünü açmaya çalışıyorlardı. bu amaçla avusturyanın almanyaya katılmasına (anschluss) ve çekoslovakyanın işgaline göz yummuş ve onaylamışlardı.ne var ki, özellikle çekoslovakyanın işgalinden sonra sovyetler birliğinin ingiltere ve fransa ile ilişki kurma çabalarına rağmen bu iki ülke nazi tehdidini birlikte ortadan kaldırma girişimini reddetti. böylece sovyetler birliği, kendi sınırlarını güvence altına almak için bu protokolü imzaladı. stalinin amaçlarına göre, polonya ve baltık ülkelerinde oluşturulacak tampon bölgeler, nazilerin sovyetler birliğine ulaşmasını engelleyecekti. böylece 1939 yılında nazi işgalinden sonra sovyetler polonyanın kalan yarısını işgal edip estonya, litvanya ve letonyayı sınırlarına kattı. finlandiyaya saldırdı ve büyük kayıplar vermesine rağmen mart 1940da "kış savaşı olarak bilinen bu savaşı da kazandı. 1941de hitlerin sovyetlere saldırması üzerine stalin bu sefer müttefiklerin yanında yer aldı. faşizmin yenilmesinde ii. dünya savaşının en ağır bedeli ödeyen güç olarak (24 milyon ölü) müttefiklerin yanında nazi almanyasına karşı kazandığı zafer uluslararası alanda gücünü ve popüleritesini artırdı.
sovyetler birliğini işgal eden nazi ordularının kafkasya petrollerine ulaşabilmek için savaştığı 1942 yılında özellikle müslüman kafkas halklarının nazilere elçiler yollayarak temas sağladıkları ve nazilere yardım ettikleri gerekçesiyle kırım tatarlarını, 1944de sibiryaya sürdü. ayrıca stalin 1944 yılında gürcistan türkiye sınırında yaşamakta olan ahıska türklerini de orta asyaya sürgüne göndermiştir. gene aynı yıllarda kuzey kafkasyada çeçenleri, kalmukları ve dağıstanlıları da orta asyaya sürmüştür.
tc hükümetlerinin savaş sırasında nazi almanyası ile yakın ilişkiler tesis ettiğini, nazi almanyası ile dış ticareti alman para birimi "reichsmark" ile yaptığını, tc banknotlarını almanyada bastırdığını, nazi almanyasına paslanmaz çeliğin hammaddesi olan krom sevkiyatı yaptığını ve sovyetler birliğine dahil olan kırım ve kafkasyadaki türk topraklarında askeri harekat yapmakta olan nazi ordusunu cephede takip etmek için komutanlar yollaması sebebiyle rusyanın 93 harbinde işgal ettiği ve daha sonra brest litovsk barış antlaşması, gümrü antlaşması, moskova antlaşması ve kars antlaşması ile türkiyenin geri aldığı kars, ardahan ve artvin vilayetlerini istemesiyle ve istanbul ve çanakkale boğazlarında askeri üsler isteyince[2], türkiye, ii. dünya savaşının diğer galipleri olan abd ve ingiltere ile ilişkilerini güçlendirmek için nazi düzeni[3] benzeri tek-partili milli şeflik (almancası: "nazionale führer") yönetiminden çok-partili demokrasi düzenine geçmiş ve 1952 yılında natoya üye olmuştur.
ii. dünya savaşının sonlarında kızılordu tarafından işgal edilen doğu avrupa ülkelerinde sosyalizmin benimsenmesini sağladı. bu ülkelerin kapitalist ekonomiden marxist ekonomiye adapte olmasına destek oldu.
5 mart 1953te öldü. ölümünden sonra kruşçev ünlü 20nci kongre ile stalin devrinde yapılan zulümleri kabul ederek anti-stalinizasyon kampanyasını başlattı. bu kampanya kendisinden sonra gelen brejnev dönemine kadar sürdü. daha sonra gorbaçov döneminde sovyetlerin geri kalmasının sebebi olarak stalin gösterildi ve anti-tez olarak glasnost ve perestroika konseptleri ile sovyetlerinin çöküşü önlenmeye çalışıldı.
stalin öldükten sonra naaşı leninin naaşının yanında kalmıştır. ancak 31 ekim 1961 tarihinde alınan kararla naaşı kremlin duvarı mezarlığına defnedilmiştir.doğduğu ev gürcistanın gori kentinde bulunan stalin müzesi kompleksi içerisinde korunmaktadır. gori kentinde kendisine ait heybetli bir heykel de kent meydanında bulunmaktadır.
sovyet yönetimine karşı orta asyada 1917de başlayan ve aralıklı olarak 1931e değin süren ayaklanma hareketi. ruslar basmak ve baskın kelimesinden yola çıkarak ayaklanmaları basmacı ayaklanması olarak nitelendirildi. ancak, bu hareket türkistanın genelinde korbaşılar hareketi olarak milli bir direniş hareketi olarak kabul edilir.
çarlık döneminde türkmenistan, başkırdistan ve kırımda rus kolonizatörlere karşı saldırılar, soygunlar düzenleyen çeteler yaygındı. bu çetelere başkırtlar ayyar, türkmenler basmacı adını veriyordu. 1917 sovyet devriminden sonra türkmenistanda, fergana vadisinde ruslara başkaldıran siyasal amaçlı örgütlere de basmacı adı yakıştırıldı. özbek ve kazak basınında bu anlamda, cezayir basmacıları, hind basmacıları gibi, sömürge yönetimine başkaldıran, özgürlük yanlısı direnişçiler içinde kullanıldı.
1917 sovyet devrimi sırasında ferganada mehmet emin bey, hokandda kiçkine irgeş önderliğinde bağımsızlık yanlısı basmacı çeteleri örgütlendi.bolşevikler şubat 1918de hokandı ele geçirip hokand milli hükümetine son verince mehmet emin bey margilana çekilip direnişini sürdürdü.
basmacılar 1921de buharada da örgütlendiler. lakay aşireti reislerinden ibrahim bey gibi buhara emirine bağlı tutucu basmacılar yenilik yanlısı cedidcileri de düşmanları sayıyorlardı. enver paşa, hacı sami ve arkadaşları türkmenistanı sovyetlere karşı ayaklandırmak için ekim 1921de buharaya gittiklerinde ibrahim bey, jön türk hareketinin önderi olarak osmanlı padişahlarının otoritesini sarstığı ve ii. abdülhamidin devrilmesini sağladığı gerekçesiyle enver paşayı tutsak etti. basmacıları ikna etmeyi başaran enver paşa, aşiret reislerinden devletmendin desteğiyle örgütlediği basmacılarla küçük başarılar kazandı; ama ağustos 1922de belcivana (bugün tacikistan) çekilmek zorunda kaldı ve orada kızılorduyla girdiği çatışmada öldürüldü. orta asya türklerini bir turan bayrağı altında birleştirme ülküsünü gerçekleştiremedi.
enver paşanın ölümünden sonra arkadaşları hacı saminin önderliğinde basmacıları yeniden örgütlediler. lakay reisi ibrahim beyi de yardıma zorlayan hacı sami, sayı ve donanım bakımından üstün kızılordu birliklerine karşı haziran 1923e kadar savaştıktan sonra türkiyeden gelen arkadaşlarının tümünü yitirdi; afganistana geçti. kızılordu türkmenistanı ele geçirince yakaladığı basmacı önderlerini idam etti. bu kez hive hanı cüneyd bey, yönetimindeki basmacılarla 1924te hiveyi yeniden ele geçirdi, 1927ye değin mücadeleyi sürdürdü.1873ten beri ruslara karşı direnen ve rus uyrukluğuna geçmeyi kabul etmeyen cüneyd bey, 1927de ruslarla barış yaptı ama onların basmacıları tutukladığını, kendisini de ele geçirmek istediklerini görünce çete savaşını 1929a değin sürdürdü; bütün karakum türkmenleri ayaklandırdı. sonra irana, oradan da afganistana geçti. ruslar buharada şerefeddinof adlı kazanlı bir komünist yönetiminde özel yetkili bir mahkeme kurarak her basmacı için bütün kabilesinin sorumlu tutulacağını bildirdiler ve bu kararlarını uygulamaya koydular. 1931de lakaylı ali beyin yakalanmasıyla basmacı direnişi sona erdi.
basmacı ayaklanması türkistan ulusal dernekleri, partileri; başkırdistan, buhara ve hive hükümetleri üyeleri, kırgız ve kazak aydınları, türkiyeden gelen subaylar, afganlı ve kaşgarlıların desteğiyle sürdürülmüştü. 16. yüzyıldan sonra türkistan ve orta asyada böylesine farklı grupları kapsayan ve bu denli uzun süren başka bir halk hareketi gerçekleşmemişti.
çarlık döneminde türkmenistan, başkırdistan ve kırımda rus kolonizatörlere karşı saldırılar, soygunlar düzenleyen çeteler yaygındı. bu çetelere başkırtlar ayyar, türkmenler basmacı adını veriyordu. 1917 sovyet devriminden sonra türkmenistanda, fergana vadisinde ruslara başkaldıran siyasal amaçlı örgütlere de basmacı adı yakıştırıldı. özbek ve kazak basınında bu anlamda, cezayir basmacıları, hind basmacıları gibi, sömürge yönetimine başkaldıran, özgürlük yanlısı direnişçiler içinde kullanıldı.
1917 sovyet devrimi sırasında ferganada mehmet emin bey, hokandda kiçkine irgeş önderliğinde bağımsızlık yanlısı basmacı çeteleri örgütlendi.bolşevikler şubat 1918de hokandı ele geçirip hokand milli hükümetine son verince mehmet emin bey margilana çekilip direnişini sürdürdü.
basmacılar 1921de buharada da örgütlendiler. lakay aşireti reislerinden ibrahim bey gibi buhara emirine bağlı tutucu basmacılar yenilik yanlısı cedidcileri de düşmanları sayıyorlardı. enver paşa, hacı sami ve arkadaşları türkmenistanı sovyetlere karşı ayaklandırmak için ekim 1921de buharaya gittiklerinde ibrahim bey, jön türk hareketinin önderi olarak osmanlı padişahlarının otoritesini sarstığı ve ii. abdülhamidin devrilmesini sağladığı gerekçesiyle enver paşayı tutsak etti. basmacıları ikna etmeyi başaran enver paşa, aşiret reislerinden devletmendin desteğiyle örgütlediği basmacılarla küçük başarılar kazandı; ama ağustos 1922de belcivana (bugün tacikistan) çekilmek zorunda kaldı ve orada kızılorduyla girdiği çatışmada öldürüldü. orta asya türklerini bir turan bayrağı altında birleştirme ülküsünü gerçekleştiremedi.
enver paşanın ölümünden sonra arkadaşları hacı saminin önderliğinde basmacıları yeniden örgütlediler. lakay reisi ibrahim beyi de yardıma zorlayan hacı sami, sayı ve donanım bakımından üstün kızılordu birliklerine karşı haziran 1923e kadar savaştıktan sonra türkiyeden gelen arkadaşlarının tümünü yitirdi; afganistana geçti. kızılordu türkmenistanı ele geçirince yakaladığı basmacı önderlerini idam etti. bu kez hive hanı cüneyd bey, yönetimindeki basmacılarla 1924te hiveyi yeniden ele geçirdi, 1927ye değin mücadeleyi sürdürdü.1873ten beri ruslara karşı direnen ve rus uyrukluğuna geçmeyi kabul etmeyen cüneyd bey, 1927de ruslarla barış yaptı ama onların basmacıları tutukladığını, kendisini de ele geçirmek istediklerini görünce çete savaşını 1929a değin sürdürdü; bütün karakum türkmenleri ayaklandırdı. sonra irana, oradan da afganistana geçti. ruslar buharada şerefeddinof adlı kazanlı bir komünist yönetiminde özel yetkili bir mahkeme kurarak her basmacı için bütün kabilesinin sorumlu tutulacağını bildirdiler ve bu kararlarını uygulamaya koydular. 1931de lakaylı ali beyin yakalanmasıyla basmacı direnişi sona erdi.
basmacı ayaklanması türkistan ulusal dernekleri, partileri; başkırdistan, buhara ve hive hükümetleri üyeleri, kırgız ve kazak aydınları, türkiyeden gelen subaylar, afganlı ve kaşgarlıların desteğiyle sürdürülmüştü. 16. yüzyıldan sonra türkistan ve orta asyada böylesine farklı grupları kapsayan ve bu denli uzun süren başka bir halk hareketi gerçekleşmemişti.
sovyetler birliği komünist partisinin gençlik kolu. erkek üyelerine "komsomolets" ve bayan üyelerine "komsomolka" denir.
"istihbarat" degil de "irtibat" ile alakasi olan bir teskilat idi, savas sonrasi kizil ordu kontrolu altinda kalan avrupa ulkelerinde yeniden olusturulmakta olan comintern cizgisinden disari cikilmamasi icin mobilize edildi. isledigi muddetce sovyet dis siyasetinin baslica araclarindan oldu.
esasinda cominformu vucuda getiren eylul 1947 polonya toplantisini stalinin organize etmek istemesinin nedeni dogu avrupa komunist partileri arasinda temmuz 1947de abd muhtarliginda toplanan marshall yardimi konferansinin kafalari karistirmasidir. bazi kadrolar, "ordan da destek alalim, obur taraftan da" seklinde konusmaktaydilar, ne beyaz sarayin, ne kremlinin hosuna gitmisti.
stalinle papaz olan titonun partisi dislaninca teskilat merkezi 1948de buchareste tasinir belgraddan. 1955te kruscevin yugoslavya ile arayi duzeltmesinden sonra teskilat ilga edilir.
1947-1956 arasinda cikan, bugun bir kac ingilizce sayisina bakip tamamen okunamaz buldugum bir de dergisi vardi, su baslikla cikan: "kalici bir sulh, kalici bir halk demokrasisi icin".
esasinda cominformu vucuda getiren eylul 1947 polonya toplantisini stalinin organize etmek istemesinin nedeni dogu avrupa komunist partileri arasinda temmuz 1947de abd muhtarliginda toplanan marshall yardimi konferansinin kafalari karistirmasidir. bazi kadrolar, "ordan da destek alalim, obur taraftan da" seklinde konusmaktaydilar, ne beyaz sarayin, ne kremlinin hosuna gitmisti.
stalinle papaz olan titonun partisi dislaninca teskilat merkezi 1948de buchareste tasinir belgraddan. 1955te kruscevin yugoslavya ile arayi duzeltmesinden sonra teskilat ilga edilir.
1947-1956 arasinda cikan, bugun bir kac ingilizce sayisina bakip tamamen okunamaz buldugum bir de dergisi vardi, su baslikla cikan: "kalici bir sulh, kalici bir halk demokrasisi icin".
molotov-ribbentrop paktı olarak da bilinir.ii. dünya savaşı öncesi münih anlaşması ile çekoslavakyanın südetler bölgesinin almanyaya bırakılması üzerine batı ile yaptığı ittifaklara güveni azalan stalin, yaklaşan savaş için hazırlıkları tamamlamak için gerekli olan zamanı kazanabilmek maksadıyla hitlerle anlaşmaya karar verdi. yahudi asıllı dışişleri bakanı litvinovu görevden alarak yerine molotovu atadı. yine 10 martta verdiği bir demeçte batılıları bir alman-sovyet savaşı çıkarmakla suçladı. aynı şekilde adolf hitler de bir batı-sovyet yakınlaşmasından endişe ediyordu. bütün bu gelişmeler sebebiyle 20 ağustosta hitler, dışişleri bakanı ribbentropu görüşmek üzere moskovaya yolladı ve 23 ağustosta da alman-sovyet saldırmazlık paktı imzalandı. diğer yönleriyle normal bir saldırmazlık paktı olan bu antlaşmanın gizli maddelerinde doğu avrupa üzerindeki alman ve sovyet etki alanları belirleniyordu. bu paktın ışığında almanya polonyaya girecek ve ii. dünya savaşı başlayacaktır.
paktın içeriği
antlaşmanın odak noktasını doğu avrupanın paylaşımına dair gizli protokol oluşturuyordu.[1] ribbentrop polonyanın 1914 sınırları doğrultusunda etki alanlarına bölünmesini önerdi. tek fark varşovanın almanyaya bırakılan batı bölümünde yer alması olacaktı. bu etki alanlarında ayrı bir polonya devletinin varlığının sürdürülüp sürdürülmeyeceği veya bu alanların almanlar veya sovyetlerce işgal edilip edilmeyeceği konusu protokole dahil edilmedi. baltık devletleri konusunda ribbentropun önerisi finlandiya ve estonyanın sovyet etki alanı, litvanyanın alman etki alanına dahil edilmesi; letonyanın ise bölüşülmesi idi.
paktın içeriği
antlaşmanın odak noktasını doğu avrupanın paylaşımına dair gizli protokol oluşturuyordu.[1] ribbentrop polonyanın 1914 sınırları doğrultusunda etki alanlarına bölünmesini önerdi. tek fark varşovanın almanyaya bırakılan batı bölümünde yer alması olacaktı. bu etki alanlarında ayrı bir polonya devletinin varlığının sürdürülüp sürdürülmeyeceği veya bu alanların almanlar veya sovyetlerce işgal edilip edilmeyeceği konusu protokole dahil edilmedi. baltık devletleri konusunda ribbentropun önerisi finlandiya ve estonyanın sovyet etki alanı, litvanyanın alman etki alanına dahil edilmesi; letonyanın ise bölüşülmesi idi.
1896 ve 1974 yılları arasında yaşamış ,2. dünya savaşı sırasında kızıl ordunun başında yer almış mareşal.
1896’da yoksul bir köylü çocuğu olarak doğdu. henüz çocukken moskova’ya, amcasının yanına gönderildi. orada günde 20 saat fabrikada çalışıp aynı fabrikanın zemininde uyuyarak büyüdü. rokosovski gibi, o da çarlık ordusunda süvari olarak savaştı. ekim devriminden sonra bolşevik partisine girdi. yetenekleri ile kızıl orduda hızla terfi etti. 1923’te bir atlı süvari alayının komutanı oldu.
sovyet yönetimine yakın olduğu zamanlarda kararlı, çelikten bir disipline sahip, eğilmez biri, gözden düştüğünde ise zalim bir komutan olarak tanımlanan jukov 1930’da 2’nci süvari tugayı komutanı oldu. bu dönemden sonra seminerler verip, askeri oyunlar ve manevralar üzerine çalıştı, çeşitli askeri konularda makaleler yazdı. bu yıllarda tanklara özel bir ilgi gösterdi. 1939’da moğolistan sınırına gönderildi. moğolistan’ı olası bir japon işgaline karşı örgütledi. japonya moğolistan’a saldırıya geçtiğinde, üç aşamalı bir karşı saldırı örgütledi, zayıf komutanları görevden aldı, japonları khalkin golda hızlı bir harekat sonucu dağıtmayı başardı. jukov’un ani manevra taktikleri, askerlerine de kazandırdığı disiplin ve fedakarlık duygusu, düşmanı zayıf noktalarından vuran sezgisi ve savunma durumunda bile asla saldırıdan vazgeçmeyen karakteri ile kendini ilk burada göstermiştir.ayrıca bu yenilgi japonya açısından çok büyük derslerle doludur. 2.dünya savaşı boyunca japonya sovyetler birliğine saldırmayacaktır.
1940 aralık ayında stalin tarafından moskova’ya çağrıldı. burada, almanların muhtemel bir saldırısı üzerine çok sayıda üst rütbeli subayla birlikte düzenlenen savaş oyunlarına katıldı. jukov’un oyunlardaki rolü, «mavi taraf» olmaktı – yani o almanları temsil ediyordu. tutkulu karakteri ve kişiliği ile stalin’i etkiledi. sovyetler birliği genelkurmay başkanlığına getirildi. alman saldırısına kadar, günde 15 saat sovyet savunma kuvvetlerinin reorganizasyonuyla uğraştı. 29 haziran’da sovyet yüksek kumandanlığı (stavka) karargahında alman ilerlemesinin nasıl durdurulacağı üzerine acil bir toplantı örgütlendi. jukov burada, kiev’in süratle bırakılması ve daha geride savunma hatları örgütlenmesi gerektiğini söyledi – bazı kaynaklar bunun üzerine genelkurmay başkanlığından alındığını söyler. ancak stalin onu başka bir önemli cephe olan süratle kuzey cephesine, leningrad savunmasını örgütlemeye göndererek ona güvendiğini gösterdi. şehir 900 gün boyunca alman kuşatmasına karşı direndi.
jukov’un daha sonra moskova ve stalingrad önlerinde alman saldırısının püskürtmesinde de başarılı olmuştur. stalingrad kuşatmasının kırılması için yapılan uranüs operasyonunu vasilevski ile beraber yönetti. sonraki en büyük başarısı da berlin’in düşürülmesi olarak gösterilebilir. sovyet birliklerinin moskovadaki kızıl meydanda zafer yürüyüşünde beyaz bir atın üzerinde, en önde yürümüştür.
1957’de, kruşçev tarafından savunma bakan yardımcılığı görevinden uzaklaştırıldı. jukov, sertliğiyle, kurduğu ceza taburları ve kurşuna dizme birlikleriyle sovyet saflarında çelik bir disiplin kurmuştu, bu özellikleri savaş sonrasında eleştirilere konu oldu. savaş sonrası onun çok kaba olduğu söylentileri yayıldı. 1965’te, zaferin 20’nci yıldönümünde eski askerleriyle buluştu.
kızıl ordu askerleri, savaş boyunca öyle güvenmişlerdi ki jukov’a, şu söz saflarda hep söylenir olmuştu:
«jukov’u bulduğunuz yerde zaferi de bulursunuz.»
jukov sovyetler birliğinin en değerli madalyası olan sovyet kahramanlık madalyası ile dört kez ödüllendirilen iki kişiden biridir.
1896’da yoksul bir köylü çocuğu olarak doğdu. henüz çocukken moskova’ya, amcasının yanına gönderildi. orada günde 20 saat fabrikada çalışıp aynı fabrikanın zemininde uyuyarak büyüdü. rokosovski gibi, o da çarlık ordusunda süvari olarak savaştı. ekim devriminden sonra bolşevik partisine girdi. yetenekleri ile kızıl orduda hızla terfi etti. 1923’te bir atlı süvari alayının komutanı oldu.
sovyet yönetimine yakın olduğu zamanlarda kararlı, çelikten bir disipline sahip, eğilmez biri, gözden düştüğünde ise zalim bir komutan olarak tanımlanan jukov 1930’da 2’nci süvari tugayı komutanı oldu. bu dönemden sonra seminerler verip, askeri oyunlar ve manevralar üzerine çalıştı, çeşitli askeri konularda makaleler yazdı. bu yıllarda tanklara özel bir ilgi gösterdi. 1939’da moğolistan sınırına gönderildi. moğolistan’ı olası bir japon işgaline karşı örgütledi. japonya moğolistan’a saldırıya geçtiğinde, üç aşamalı bir karşı saldırı örgütledi, zayıf komutanları görevden aldı, japonları khalkin golda hızlı bir harekat sonucu dağıtmayı başardı. jukov’un ani manevra taktikleri, askerlerine de kazandırdığı disiplin ve fedakarlık duygusu, düşmanı zayıf noktalarından vuran sezgisi ve savunma durumunda bile asla saldırıdan vazgeçmeyen karakteri ile kendini ilk burada göstermiştir.ayrıca bu yenilgi japonya açısından çok büyük derslerle doludur. 2.dünya savaşı boyunca japonya sovyetler birliğine saldırmayacaktır.
1940 aralık ayında stalin tarafından moskova’ya çağrıldı. burada, almanların muhtemel bir saldırısı üzerine çok sayıda üst rütbeli subayla birlikte düzenlenen savaş oyunlarına katıldı. jukov’un oyunlardaki rolü, «mavi taraf» olmaktı – yani o almanları temsil ediyordu. tutkulu karakteri ve kişiliği ile stalin’i etkiledi. sovyetler birliği genelkurmay başkanlığına getirildi. alman saldırısına kadar, günde 15 saat sovyet savunma kuvvetlerinin reorganizasyonuyla uğraştı. 29 haziran’da sovyet yüksek kumandanlığı (stavka) karargahında alman ilerlemesinin nasıl durdurulacağı üzerine acil bir toplantı örgütlendi. jukov burada, kiev’in süratle bırakılması ve daha geride savunma hatları örgütlenmesi gerektiğini söyledi – bazı kaynaklar bunun üzerine genelkurmay başkanlığından alındığını söyler. ancak stalin onu başka bir önemli cephe olan süratle kuzey cephesine, leningrad savunmasını örgütlemeye göndererek ona güvendiğini gösterdi. şehir 900 gün boyunca alman kuşatmasına karşı direndi.
jukov’un daha sonra moskova ve stalingrad önlerinde alman saldırısının püskürtmesinde de başarılı olmuştur. stalingrad kuşatmasının kırılması için yapılan uranüs operasyonunu vasilevski ile beraber yönetti. sonraki en büyük başarısı da berlin’in düşürülmesi olarak gösterilebilir. sovyet birliklerinin moskovadaki kızıl meydanda zafer yürüyüşünde beyaz bir atın üzerinde, en önde yürümüştür.
1957’de, kruşçev tarafından savunma bakan yardımcılığı görevinden uzaklaştırıldı. jukov, sertliğiyle, kurduğu ceza taburları ve kurşuna dizme birlikleriyle sovyet saflarında çelik bir disiplin kurmuştu, bu özellikleri savaş sonrasında eleştirilere konu oldu. savaş sonrası onun çok kaba olduğu söylentileri yayıldı. 1965’te, zaferin 20’nci yıldönümünde eski askerleriyle buluştu.
kızıl ordu askerleri, savaş boyunca öyle güvenmişlerdi ki jukov’a, şu söz saflarda hep söylenir olmuştu:
«jukov’u bulduğunuz yerde zaferi de bulursunuz.»
jukov sovyetler birliğinin en değerli madalyası olan sovyet kahramanlık madalyası ile dört kez ödüllendirilen iki kişiden biridir.
19 aralık 1906da kamenskoyede doğdu.1923 yılında komsomol üyesi seçildi. kursk ziraat enstitüsünü bitirdikten sonra, tarım üretimini teşkilatlandırıp, artırmak üzere 1927de urallarda vazifelendirildi. 1931 senesinde komünist partisine girdi. bir metalurji enstitüsünü bitirip dynepralzerinjiskte 2 sene mühendislik yaptı. 1938 senesinde partide sürekli kadroya alındı.1950 senesinde moldovya komünist partisinde parti birinci sekreterliğine getirildi. 1952 senesinde sovyetler birliği komünist partisi merkez komitesine ve parti sekreteryasına girdi. prezidyuma yedek üye seçildi. 1953te partinin bu merkez organlarından uzaklaştırılarak kazakistana sürüldü. 1956 yılında, eski görevlerine yeniden döndü. merkez komitesi prezidyumu asıl üyesi oldu. 1960 yılında, sovyet yüksek prezidyumu başkanı sıfatıyle devletin başına geçti. bu görevi bıraktıktan sonra, 1964te parti birinci sekreterliğine yükseldi. yüksek sovyet prezidyumu başkanı olan podgorni ile birlikte sovyet devletinin ortak yönetiminde yer aldı. sscb anayasasını hazırlama çalışmalarını yönetti. 1966da yapılan yirmi üçüncü kongrede leninci ilkelere bağlılığını ilan etti. 1976da mareşal oldu. 1977 yılında podgorninin yerine yüksek sovyet prezidyumunun başına getirildi. böylece bütün muhaliflerini tasfiye etti.1968 senesindeki çekoslavakya ayaklanmasını varşova paktı üyesi beş devletle bastırdı. (brejnev doktrini). abd başkanı nixon ile salt-1 antlaşmasını imzaladı. başkan carter ile salt ii antlaşmasını 1979 yılında sonuçlandırdı. babrak karmal önderliğindeki afganistan demokratik halk partisine karşı silahlı direniş örgütleyen abd müdahalesine karşı 1979 yılında demokratik afganistan cumhuriyeti yönetimi tarafından sovyetler birliğinden yardım talep edildi. bunun üzerine afganistana sovyet askerleri girmiş ve uzun ve kanlı bir savaş yaşanmıştır. kendisine karşı çıkan[kaynak belirtilmeli] aleksandr soljenitsin gibi kişileri vatandaşlıktan çıkartarak batıya sürmüştür.
1982 yılında moskovada öldü.
1982 yılında moskovada öldü.
kgbnin suikast timiydi, troçkinin ölümünde ve alexander soljenitsin dahil birçok rejim muhalifine yapılan suikast girişimlerinde bu az bilinen örgüt aktif rol oynadı.1958de kruscev tarafindan fesh edilmi$tir.
rus. narodnij kommisariat vnutrennih del
ing. people’s commissariat of internal affairs
1930lu yillarda rusyada cia + fbi gibi cali$mi$ gizli (politik) polis orgutu.
ing. people’s commissariat of internal affairs
1930lu yillarda rusyada cia + fbi gibi cali$mi$ gizli (politik) polis orgutu.
1930lu yillarda sovyetler birligi icinde hukum suren, eski adi ceka olan sonradan kgb ye degisen istihbarat ve kont-teror orgutu..
20 aralık 1917de kurulan vecheka, ya da daha yaygın bilindiği ismi ile cheka, ilk sovyet devlet haberalma teşkilatı olarak 8 şubat 1922 tarihinde yerini 1918de kurulmuş olan nkvdnin altında yer alan gpuya bırakana kadar yürürlükte kalmıştır. kökeni ise elbette çarın haberalma teşkilatı okhranaya uzanmaktadır.
açılımı: "chrezuyehainaya komissiya po borbe s kontrrevolutisnei i sabbottazhem" bolşevik haberalma teşkilatı demektir.
açılımı: "chrezuyehainaya komissiya po borbe s kontrrevolutisnei i sabbottazhem" bolşevik haberalma teşkilatı demektir.
sovyetler birliğinin askerî tarihi bolşeviklerin iktidara geldiği 1917 ekim devrimini izleyen günlerde başlar. yeni hükümet rus iç savaşında değişik rakipleriyle başa çıkabilmek amacıyla kızıl orduyu kurdu. 1939da mançukuo ile moğolistan arasındaki sınır anlaşmazlığında moğolistanı destekleyerek khalkha nehri hâdisesinde mançukuoyu sahiplenen japonya ile çarpıştı. molotov-ribbentrop paktıyla nazi almanyası ile anlaşarak polonyanın doğu illerine saldırdı ve kuvvetlerini konuşlandırdı. baltık devletlerini, romanyadan besarabya ve kuzey bukovinayı ilhak etti. 1939-1940ta finlandiyayı işgal etti. ii. dünya savaşında nazi almanyasını yenilgiye uğratan ana askerî kuvvet kızıl orduydu. savaştan sonra almanyanın doğu yarısı ile orta ve doğu avrupadaki birçok ülkeyi işgal etti, bunlar daha sonra doğu bloğunun uydu devletleri olmuşlardır.
sovyetler birliği, amerika birleşik devletlerine rakip tek süper güç haline gelmişti. iki ülke arasında süregelen soğuk savaş, askerî kuvvetlerin artırılmasına, nükleer silah ve uzay yarışına neden olmuştur. 1980lerin başında sovyet silahlı kuvvetleri diğer tüm ülkelerden daha fazla birliğe ve nükleer silaha sahipti. 1991 yılında ekonomik ve politik faktörler nedeniyle sovyetler birliği çöktü.
sovyet silahlı kuvvetleri beş ana kuvvetten oluşuyordu. resmî önem sıralamasına göre ana kuvvetler şunlardı: stratejik füze kuvvetleri, kara kuvvetleri, hava kuvvetleri, hava savunma kuvvetleri, ve deniz kuvvetleri. diğer iki sovyet askerî birimi ise içişleri bakanlığına bağlı milis kuvvetler (mvd birlikleri) ve kgbye bağlı sovyet sınır muhafaza birlikleriydi. bu kurumlar ülkeden bağımsızdı.
sovyetler birliği, amerika birleşik devletlerine rakip tek süper güç haline gelmişti. iki ülke arasında süregelen soğuk savaş, askerî kuvvetlerin artırılmasına, nükleer silah ve uzay yarışına neden olmuştur. 1980lerin başında sovyet silahlı kuvvetleri diğer tüm ülkelerden daha fazla birliğe ve nükleer silaha sahipti. 1991 yılında ekonomik ve politik faktörler nedeniyle sovyetler birliği çöktü.
sovyet silahlı kuvvetleri beş ana kuvvetten oluşuyordu. resmî önem sıralamasına göre ana kuvvetler şunlardı: stratejik füze kuvvetleri, kara kuvvetleri, hava kuvvetleri, hava savunma kuvvetleri, ve deniz kuvvetleri. diğer iki sovyet askerî birimi ise içişleri bakanlığına bağlı milis kuvvetler (mvd birlikleri) ve kgbye bağlı sovyet sınır muhafaza birlikleriydi. bu kurumlar ülkeden bağımsızdı.
1917’den 1991’e kadar bana göre dünyanın tek süper gücü olan sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği’nin milli marşı.
destansı bir melodiye sahip tam bir güç gösterisi.
dinledikçe rusların 74 yıllık gücünü hissedebilirsiniz.
soyuz nerushimiy respublik svobodnykh
splotila naveki velikaya rus’!
da zdravstvuet sozdanniy voley narodov
velikiy, moguchiy sovetskiy soyuz!
slavsya otechestvo nashe svobodnoye,
druzhbi narodov nadyozhniy oplot,
partiya lenina, sila narodnaya
nas k torzhestvu kommunizma vedyot!
skvoz tuchi siyalo nam solntse svobodi,
i lenin velikiy nam put’ ozaril,
na pravoe delo on podnyal narodi,
na trud i na podvigi nas vdokhnovil!
v pobede velikikh idey kommunizma
mi vidim gryadutshee nashey strani,
i krasnomu znameni slavnoy otchizni
mi budem vsegda bezzavetno verni!
ingilizce olarak da ;
unbreakable union of freeborn republics,
great russia has welded forever to stand.
created in struggle by will of the people,
united and mighty, our soviet land!
sing to the motherland, home of the free,
bulwark of peoples in brotherhood strong.
o party of lenin, the strength of the people,
to communism’s triumph lead us on!
through tempests the sunrays of freedom have cheered us,
along the new path where great lenin did lead.
to a righteous cause he raised up the peoples,
inspired them to labor and valorous deed.
[or, the old way:
be true to the people, thus stalin has reared us,
inspire us to labor and valorous deed!]
sing to the motherland, home of the free,
bulwark of peoples in brotherhood strong.
o party of lenin, the strength of the people,
to communism’s triumph lead us on!
in the vict’ry of communism’s deathless ideal,
we see the future of our dear land.
and to her fluttering scarlet banner,
selflessly true we always shall stand!
(bkz: rus milli marşı)
destansı bir melodiye sahip tam bir güç gösterisi.
dinledikçe rusların 74 yıllık gücünü hissedebilirsiniz.
soyuz nerushimiy respublik svobodnykh
splotila naveki velikaya rus’!
da zdravstvuet sozdanniy voley narodov
velikiy, moguchiy sovetskiy soyuz!
slavsya otechestvo nashe svobodnoye,
druzhbi narodov nadyozhniy oplot,
partiya lenina, sila narodnaya
nas k torzhestvu kommunizma vedyot!
skvoz tuchi siyalo nam solntse svobodi,
i lenin velikiy nam put’ ozaril,
na pravoe delo on podnyal narodi,
na trud i na podvigi nas vdokhnovil!
v pobede velikikh idey kommunizma
mi vidim gryadutshee nashey strani,
i krasnomu znameni slavnoy otchizni
mi budem vsegda bezzavetno verni!
ingilizce olarak da ;
unbreakable union of freeborn republics,
great russia has welded forever to stand.
created in struggle by will of the people,
united and mighty, our soviet land!
sing to the motherland, home of the free,
bulwark of peoples in brotherhood strong.
o party of lenin, the strength of the people,
to communism’s triumph lead us on!
through tempests the sunrays of freedom have cheered us,
along the new path where great lenin did lead.
to a righteous cause he raised up the peoples,
inspired them to labor and valorous deed.
[or, the old way:
be true to the people, thus stalin has reared us,
inspire us to labor and valorous deed!]
sing to the motherland, home of the free,
bulwark of peoples in brotherhood strong.
o party of lenin, the strength of the people,
to communism’s triumph lead us on!
in the vict’ry of communism’s deathless ideal,
we see the future of our dear land.
and to her fluttering scarlet banner,
selflessly true we always shall stand!
(bkz: rus milli marşı)
yoldaşımızdır ve öyle kalacaktır.
230.000 eğitim fakültesi mezunu bu ülkenin sokaklarında işsiz mi, gazeteler intihar haberleriyle dolu mu, memleket yangın yeri, siz hala ne konuşuyorsunuz?!."
"baba malını babalar gibi sattınız."
"masallarınıza devam edelim, türkiye zenginleşmiş(!) bu ülkede 10 milyon yeşil kartlı var, 9 milyon emekli var, 5 milyon asgari ücretli var, 6 milyon işsiz var, bunlar mı zenginleşti? bağkur primini ödeyemeyen esnaf mı, ürünü dalda kalan çiftçi mi zenginleşti? kim zenginleşti? bu ülkede zenginleşenler var doğru, gemiciğini yürüten kaptanlar var bu ülkede bunları biliyoruz! girişim dehası(!) bakan, başbakan, cumhurbaşkanı çocukları var, ama sizin yatacak yeriniz yok, bunu unutmayın!"
"silivride faşist hukuk, silopide liboş hukuk, deniz fenerinde işlemeyen hukuk düzeni icat ettiniz."
"sine-i milleti döneriz diyenler, sine-i apoya döndüler."
"abdden korktuğunuz kadar allahtan korksaydınız bu memleketi bu hale getirmezdiniz."
"sayenizde terminoloji değişti; artık teroriste barış elçisi diyorlar, profesöre terorist diyorlar. tarikatlar sivil toplum örgütü, sendikacılara dinozor diyorsunuz."
"bu ülkenin iç işleri washingtonda, dış işleri brükselde, incirlik abdde, ekonomi imfde, başbakan gezilerde. manzara-i umumiye bu!"
"baba malını babalar gibi sattınız."
"masallarınıza devam edelim, türkiye zenginleşmiş(!) bu ülkede 10 milyon yeşil kartlı var, 9 milyon emekli var, 5 milyon asgari ücretli var, 6 milyon işsiz var, bunlar mı zenginleşti? bağkur primini ödeyemeyen esnaf mı, ürünü dalda kalan çiftçi mi zenginleşti? kim zenginleşti? bu ülkede zenginleşenler var doğru, gemiciğini yürüten kaptanlar var bu ülkede bunları biliyoruz! girişim dehası(!) bakan, başbakan, cumhurbaşkanı çocukları var, ama sizin yatacak yeriniz yok, bunu unutmayın!"
"silivride faşist hukuk, silopide liboş hukuk, deniz fenerinde işlemeyen hukuk düzeni icat ettiniz."
"sine-i milleti döneriz diyenler, sine-i apoya döndüler."
"abdden korktuğunuz kadar allahtan korksaydınız bu memleketi bu hale getirmezdiniz."
"sayenizde terminoloji değişti; artık teroriste barış elçisi diyorlar, profesöre terorist diyorlar. tarikatlar sivil toplum örgütü, sendikacılara dinozor diyorsunuz."
"bu ülkenin iç işleri washingtonda, dış işleri brükselde, incirlik abdde, ekonomi imfde, başbakan gezilerde. manzara-i umumiye bu!"
dershanede benim öğretmenliğimi yaparken de,eğitim sistemine karşı sivri dilini hiç esirgemezdi.
nefes vatan sağolsun filminde yüzbaşının öleceğini anladığında eşine yazdığı şiir.
çıplak okunduğunda bilemiyorum ama filmde fena dağıtıyor.
canım sevdiğim… çiçeğim… aşkım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı! keşke diyemeyeceğim kadar uzağım artık
o kadar ısıtmak istedim ki nefesimle sırtını
keşke yüreğine en güzel aşk şarkı sözlerilarını fısıldayabilseydim
yapamadım aşkım… kelimelerden utandım…
ellerim ellerini sevdi çiçeğim…
dudaklarım koynunu, gözlerim yüreğini…
o güzel içinde güneş saklı yüreğini…
elimden bir şey gelmiyor…
artık çok geç…
yolların ortasında gözlerin gözlerimi esir aldı aşkım…
kapatamadım… güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım
affet beni… çevremi saran bulutları dağıtmaya yetmedi rüzgârım…
sesini duyar gibiyim aşkım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı
o küçücük nefesi içine üfleyemedim olmadı aşkım
anamın fısıldadığı masalları fısıldayamadım nefesine
bir varmış bir yokmuşta kaldı fısıldamam ötesini fısıldayamadım…
güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim olmadı aşkım…
o zilin sesini duyduğun ana lanet ediyorum…
toprağın olmak varken mezar, güneş olmak varken gölgen oldum…
sen elini uzattığında kalbimi sakladım…
aşkım seni de yanımda götürüyorum…
o gittiğim yerde binlerce kez haykıracağım…
seni seviyorum çiçeğim…
tek aşk vatan aşkı derdim ama bilmezdim benim vatanım senmişsin
“umarım güneşli bir gün başka bir nefes daha güçlü üfler yüreğine aşkım ve ben çıkar giderim”
çıplak okunduğunda bilemiyorum ama filmde fena dağıtıyor.
canım sevdiğim… çiçeğim… aşkım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı! keşke diyemeyeceğim kadar uzağım artık
o kadar ısıtmak istedim ki nefesimle sırtını
keşke yüreğine en güzel aşk şarkı sözlerilarını fısıldayabilseydim
yapamadım aşkım… kelimelerden utandım…
ellerim ellerini sevdi çiçeğim…
dudaklarım koynunu, gözlerim yüreğini…
o güzel içinde güneş saklı yüreğini…
elimden bir şey gelmiyor…
artık çok geç…
yolların ortasında gözlerin gözlerimi esir aldı aşkım…
kapatamadım… güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım
affet beni… çevremi saran bulutları dağıtmaya yetmedi rüzgârım…
sesini duyar gibiyim aşkım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı
o küçücük nefesi içine üfleyemedim olmadı aşkım
anamın fısıldadığı masalları fısıldayamadım nefesine
bir varmış bir yokmuşta kaldı fısıldamam ötesini fısıldayamadım…
güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim olmadı aşkım…
o zilin sesini duyduğun ana lanet ediyorum…
toprağın olmak varken mezar, güneş olmak varken gölgen oldum…
sen elini uzattığında kalbimi sakladım…
aşkım seni de yanımda götürüyorum…
o gittiğim yerde binlerce kez haykıracağım…
seni seviyorum çiçeğim…
tek aşk vatan aşkı derdim ama bilmezdim benim vatanım senmişsin
“umarım güneşli bir gün başka bir nefes daha güçlü üfler yüreğine aşkım ve ben çıkar giderim”
canım sevdiğim… çiçeğim… aşkım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı! keşke diyemeyeceğim kadar uzağım artık
o kadar ısıtmak istedim ki nefesimle sırtını
keşke yüreğine en güzel aşk şarkı sözlerilarını fısıldayabilseydim
yapamadım aşkım… kelimelerden utandım…
ellerim ellerini sevdi çiçeğim…
dudaklarım koynunu, gözlerim yüreğini…
o güzel içinde güneş saklı yüreğini…
elimden bir şey gelmiyor…
artık çok geç…
yolların ortasında gözlerin gözlerimi esir aldı aşkım…
kapatamadım… güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım
affet beni… çevremi saran bulutları dağıtmaya yetmedi rüzgârım…
sesini duyar gibiyim aşkım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı
o küçücük nefesi içine üfleyemedim olmadı aşkım
anamın fısıldadığı masalları fısıldayamadım nefesine
bir varmış bir yokmuşta kaldı fısıldamam ötesini fısıldayamadım…
güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim olmadı aşkım…
o zilin sesini duyduğun ana lanet ediyorum…
toprağın olmak varken mezar, güneş olmak varken gölgen oldum…
sen elini uzattığında kalbimi sakladım…
aşkım seni de yanımda götürüyorum…
o gittiğim yerde binlerce kez haykıracağım…
seni seviyorum çiçeğim…
tek aşk vatan aşkı derdim ama bilmezdim benim vatanım senmişsin
“umarım güneşli bir gün başka bir nefes daha güçlü üfler yüreğine aşkım ve ben çıkar giderim”
nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı! keşke diyemeyeceğim kadar uzağım artık
o kadar ısıtmak istedim ki nefesimle sırtını
keşke yüreğine en güzel aşk şarkı sözlerilarını fısıldayabilseydim
yapamadım aşkım… kelimelerden utandım…
ellerim ellerini sevdi çiçeğim…
dudaklarım koynunu, gözlerim yüreğini…
o güzel içinde güneş saklı yüreğini…
elimden bir şey gelmiyor…
artık çok geç…
yolların ortasında gözlerin gözlerimi esir aldı aşkım…
kapatamadım… güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım
affet beni… çevremi saran bulutları dağıtmaya yetmedi rüzgârım…
sesini duyar gibiyim aşkım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı
o küçücük nefesi içine üfleyemedim olmadı aşkım
anamın fısıldadığı masalları fısıldayamadım nefesine
bir varmış bir yokmuşta kaldı fısıldamam ötesini fısıldayamadım…
güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım…
nefesim nefesine nefes katsın istedim olmadı aşkım…
o zilin sesini duyduğun ana lanet ediyorum…
toprağın olmak varken mezar, güneş olmak varken gölgen oldum…
sen elini uzattığında kalbimi sakladım…
aşkım seni de yanımda götürüyorum…
o gittiğim yerde binlerce kez haykıracağım…
seni seviyorum çiçeğim…
tek aşk vatan aşkı derdim ama bilmezdim benim vatanım senmişsin
“umarım güneşli bir gün başka bir nefes daha güçlü üfler yüreğine aşkım ve ben çıkar giderim”
seyredebileceğiniz en kasvetli ve en umutsuz türk filmi.
ama güzel film o ayrı.
ama güzel film o ayrı.
kurşun öyle bir yerden vurur ki sizi , kanınızın akmasını seyrederken onu durdurmak istemezsiniz.çünkü o kan dolaştıkça size hayat verecektir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?