confessions

salavin

- Yazar -

  1. toplam entry 609
  2. takipçi 1
  3. puan 23577

museccel marka

salavin
aytuna tosunoğlu’nun romanı.
romanda, çok uluslu bir şirkette sekreter olarak çalışan bir kadının, amerikalı patronu ile yaşadığı çatışmalar ve uyumsuzluklar bence çok çok başarılı bir üslupla anlatılır.
okuyun, hepiniz bay pitırsın’dan nefret edeceksiniz.
hatta, bu şebnım kızımız amma sabır taşıymış diyeceksiniz.
ben dedim bile.

ayşe kulin

salavin
bol ödüllü, akıcı bir üslûp sahibi yazar. kitaplarından bazıları : sevdalinka, köprü, füreya, güneşe dön yüzünü, geniş zamanlar, adı : aylin, gece sesleri... anlatımında tarihin büyüsünden yararlanması ve detayları ( bence ) okuyucuyu bunaltmadan vermesi çok hoş.

kürk mantolu madonna

salavin
’her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum ’kürk mantolu madonna’yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.’

kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. kollarıyla bizi sarar. sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran sabahattin ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor. (arka kapak’tan)

ihsan oktay anar

salavin
kitaplardaki anlatımıyla kalbimde taht kuran, ancak kitapların sonunda bir türlü beklediğim etkiyi yaratamayan başarılı edebiyatçımız.
puslu kıtalar atlasını tavsiye ederim, ama sonu tatmin edici değil malesef.

türk lokumu

salavin
“türk lokumu”, radyocu-televizyoncu kadir çöpdemir’in yazdığı harikulade eğlenceli, neşeli, güldürürken düşündüren bir kitap.
kitap, “hayali” röportajlardan oluşuyor. röportajı yapan : kadir çöpdemir. röportaj yapılanlar : yabancı ünlüler. üslup gayet laübali ve o oranda samimi. anlatmakla da olmaz ki böyle kuru kuru. okumak lazım hülasa.
kadir çöpdemir’i zaten severdim, kitabını okudum daha çok sevdim. boş adam değilmiş vesselam. siyasi dokundurmaları hiç de yabana atılır gibi değil. adam çözmüş siyaset, kadın ve topyekün dünya denilen olayı. geyiğin dibine vurmuş gibi görünse de aslında ciddiye alınacak laflar ediyor satır aralarında. türkçe’ye hakimiyeti de vurguyu hak ediyor.
özetle : iyi ki satın almışım ve iyi ki okumuşum bu kitabı.

munacaat

salavin
bir ismet özel şiiri.


bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.

vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

hata yapmak
fırsatını adem’e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

çeşme var, kurnası murdar
yazgım
kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi.

gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylâk kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
bir yakış, bir yanış tasarımı beride
öte yakada benî âdem
her gün küsülü kaldık.

bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni, anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol