confessions

orqn

- Yazar -

  1. toplam entry 6868
  2. takipçi 2
  3. puan 134689

bilgi sözlük ün artık eski zevkini verememesi

orqn
yeni bir mevzu değildir. çok acayip bir şey keşfetmiş gibi davranmaya gerek yok. 8-9 yaşlarında futbol topu yerine kutu kola kullanarak yaptığımız maçlar vardı. şimdi oynasam eski tadını vermez eminim; ama hala aynı şeyi yapan çocuklar görüyorum. lisede öğle aralarında kaçıp bira içtiğimiz bir ayak üstü barı vardı mesela. şimdi o sokaklara gitsem kapısından içeri girmem; ama eminim oranın artık yeni müdavimleri vardır. hayat böyle.

o yüzden üzerine düşünüp kaygılanacak bir konu değil bu. her şey dönem dönem. artık sana eski tadını vermiyorsa geçmiş olsun. eski tatları aramaya çalışmak vakit kaybından öteye geçmeyecek çünkü.

famous blue raincoat

orqn
şimdiye dek dinlediğim en hüzünlü, en acılı ve en insanın ağzına sıçan şarkıdır. zaten yeterince acı ve zor bir durum olan aldatılmayı bir de cohen yorumlayınca olay biraz çığırından çıkıyor.

hangi dizesini yazıp yorumlayayım ki? her bir cümlesinde, her bir ezgisinde üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek öyküler var bu şarkının. hani aşk falan da güzel şey, önemli tabi ama arkadaşlık da başka be! cohen hemen silseydi hayatından arkadaşını, silmesini beklemezdim ama silseydi diyorum işte, daha mı iyi olacaktı her şey? yanındaki kadına mı daha muhtaçtı, yoksa o’ na mı?

affetmek tamamen gururla alakalı bir konu. değer mi değmez mi bilmiyorum ama bir şeylerin karşısında bedel ödemek zorunda kalıyorsun işte. sadece affedene kadar değil, affettikten sonra da, göz göze geldiğin her an bir şeyler daha kopuyor gururundan, eksiliyorsun. zaman! her şeyi yerine getirir mi, bilmiyorum.

’’ if you ever come by here, for jane or for me
your enemy is sleeping, and his woman is free. ’’

bu kadar işte.

aylak adam

orqn
geç de olsa, tavsiye üzerine okuyup çok beğendiğim kitaptır. edebiyat yapmadan, süslü kelime oyunlarına muhtaç olmadan da güzel bir kitap yazılabileceğinin örneklerinden biri. bu güzel tavsiyesi için nickten yana sansım yok a ayrıca teşekkür ederim.

hemen hemen 32 yaşımdan beri kitap okurken yaptığım bir alışkanlığım var; beğendiğim, unutmak istemediğim cümlelerin altını çiziyorum ya da yuvarlak içine alıyorum. daha sonra kitabı özlediğimde geri dönüp sadece o işaretlediğim yerleri okuyorum. böylece geri kalan yerleri - ki oraları çoktan unutmuş oluyorum - baştan, kendi istediğim gibi yazabiliyorum; ama işaretli, unutmak istemediğim yerler kalıcılığını koruyabiliyor. spoiler içinde okuyacağınız yerler o işaretli kısımlardır.


-------------------------------- (bkz: spoiler) --------------------------------

# kış / 1

yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?

# kış / 6

bu gece insanların hindi yemesi gerekir. bulamayanlar üzülür. yılbaşı hindisi... ooooo! eğlenmek de zorunludur bu gece. sinemalar, tiyatrolar, barlar doludur. evlerde toplantılar vardır. küçük bir toplantı demişti avukat. göz kırpmıştı. ’ neydi o yılbaşı gecesi donattığımız masa. şu mehmet bey ne şakacı adam. kırdı geçirdi bizi. ama karısı... sorma kardeş. ’ küçük kumarlarınız vardır. on kuruşluk tombalalar. şimdi kim bilir kaç evde, kim bilir kaç kadının ’ aman ayol, bu ne kötü şans böyle ’ sözüne karşılık kim bilir kaç erkek ’ üzülmeyin; kumarda kaybeden aşkta kazanır. ’ diyordur. kim bilir kaç erkek de acele edip bu sözü ondan önce söyleyemediler diye onu kıskanıyordur. biliyorum sizi. küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. büyüklerinden korkarsınız. akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. sizi bekleyenler vardır. rahatsınız. hem ne kolay rahatlıyorsunuz. içinizde boşluklar yok.

# ilkyaz / 7

+ pintilik etme sakın. istakoz ister misin? dedi.

- ah, hep senin zengin olduğunu unutuyorum.

+ zengin değilim ben. paralıyım.

- farkı var mı?

+ çok!

.
.
.

’ çünkü yardım etmiyorum sana, ’ diyecekti, demedi. ’ soyunurken, babanın duyunca, nasıl şaşıracağını, başkalarının neler diyeceğini düşündün. şimdi seni kucaklayıp yatağa yıksam, öpe okşaya etini kışkırtsam, kulağına benden duymak istediklerini söyleyip seni kandırsam her şeyi yeniden unutursun. istemiyorum böylesini. yarım bardak şarap içirdim diye nasıl içimi yedim görmedin mi? bu mavi boşlukta etimiz bile sonuna dek sevişemiyor. çünkü bu ses geçmez, ışık sısmaz odada bile başkaları bizimle birlik. ama bir gün babanı, başkalarını kovup geleceksin. o zaman keskin ışıkta soyunup açık pencerede sevişeceğiz. acelem yok benim, biliyorsun. ’ kucağındaki saçları öptü.

# yaz / 7

odanın kapısını açtı. onun saçlarında tanıdığı bu belli belirsiz kokudan bugün ayrılacaktı. masadaki kitapların yanında kara kaplı bir defter duruyordu. yapraklarını karıştırınca şaşırdı. günlüğü olduğunu bilmiyordu. güldü. yalnız liseli kızlarla büyük yazarların günlük tuttuğunu sanırdı. kendi adının geçtiği bir yerden okumağa başladı. semra’ dan bahsediliyordu. ’ bak sen! demek ben onunla dopdolu otururken o, semra’ yı kolluyormuş. pencerede onun yüzünü neden gördüğünü şimdi anlıyorum. demek o zamana dönüş de yararsız. işte hep bu. değişen yok. ’ temmuz 23’ ün yanına yalnız iki kelime yazılmıştı: ’ onu seviyorum. ’ buna da inanmadı. ’ yalan! beni sevseydin o günün 23 temmuz olduğunu bilmezdin. ’

# güz / 3

- ya içmediğin zamanlar?

+ o zaman ararım.

- hep arayacaksın sen. ya resim, ya kitap...

+ tutamak sorunu. insanın bir tutamağı olmalı.

- anlamadım.

+ tutamak sorunu dedim. dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. tramvaydaki tutamaklar gibi. uzanır tutunurlar. kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. çocuklarına tutunanlar vardır. herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğunu sanır. gülünçlüğünü fark etmez. kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. herkesin, ’ - veli ağa’ nın öküzleri gibi öküz, yoktur. ’ demesini isterdi. daha gülünçleri de vardır. ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum; gerçek sevgiyi! bir kadın. birbirimize yeteceğimizi, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!

-------------------------------- (bkz: spoiler) --------------------------------

itü

orqn
otomasyon sistminin başındaki adamların dns ayarlarını değiştirmeyi bile bilmeyecek kadar bilgisayardan, internetten bihaber olduğuna bahse girerim.

otomasyon dediğin şey, her dönem ikişerden senede altı defa kullanılır; dönem sonu açıklanan harf notlarına bakmak için (1) ve her dönem başı ders kaydı yapmak için (2). oysa itünün otomasyonu istisnasız her dönem bu kritik süreçlerde çöker. sisteme girilmez, sistemi bırak siteye dahi girilmez. notlarınızı öğrenmek için saatlerce sabretmek zorunda bırakır sizi. online ders kaydı zamanlarında binlerce defa sayfayı yenilemek zorunda kalırsınız. bir tek dönem ortalarında, kimsenin işinin düşmediği zamanlarda sorunsuz çalışır.

hani türkiye’ nin en iyi mühendislerini yetiştirdiklerini savunuyorlarya, kendilerine tavsiyem; mezun ettiklerini bilgisayar mühendislerini bir yer salmasınlar. kendi otomasyonlarının başına oturtsunlar. belki bir işe yarar da kurtuluruz refresh yapmaktan.

moda çay bahçesi

orqn
tam olarak şurada bulunan çay bahçesidir;

http://tinyurl.com/63tkw3y

hem denize hem de yeşile doyabileceğiniz güzel bir mekan burası. masalarına oturduğunuzda kulağınıza bir rum asıllı vatandaşların sempatik türkçesi bir de deniz ve rüzgarın birleşip çıkardığı o muhteşem ses gelecektir. huzur dolu bir yer anlayacağınız. bir de garip bir şekilde insana güven veriyor. buraya hiç bir gelişimde bisikletimi kilitlemem mesela. dönüp bakmam da hala orada duruyor mu diye. duracağını biliyorum çünkü. masanın üzerinde telefonunuzu, cüzdanınızı bırakıp uzaklaşabilirsiniz gönül rahatlığıyla. yalnız servisi pek iyi değil. hem biraz geç geliyor hem de gelen gitmiyor. ne yiyip içtiyseniz masanın üzerinde kalıyor, almıyorlar. hesabı ödeyeceğiniz zaman masanın üzerindekilere bakıp öyle söylüyorlar hesabı. fiyat / kalite oranı tartışılır. kaliteden kasıt yedip içtiklerinizinkiyse burası için pahalı diyebilirsiniz; ama yok aldığınız keyfi kastediyorsanız kesinlikle pahalı bir yer değil.

imza: vedat milor.

17

orqn
çeşit çeşit insanlar yaşıyor bu hatta.

bu sabah - sanıyorum bazılarına göre artık dün sabah oldu - tuhaf bir duruma tanık oldum burada. genç kadın olmakla kadın olmak arasındaki yıllardan birinde yaşayan bir kadın orta kapının arkasındaki koltuklardan birinde oturuyordu. hemen yanındaki koltuğa ise cinsiyeti yüzüne bakıldığında henüz anlaşılamayacak kadar küçük çocuğunu oturtmuştu. otobüs hareket ettikten yaklaşık 6-8 durak sonra doldu tabi, bu beklenen bir durum, her zaman dolar. ayakta kalan ve bundan rahatsız olan insanlar - ki ben toplu taşıma araçlarına ilk duraktan binmeyen insanların ayakta yolculuk yapmaktan şikayet etmeye hakkı olmadığını düşünürüm - otobüste 2 kişilik yer kaplayan bu 1 buçuk insana tepki göstermeye başladı. homurdanmalar falan işte... olay genele homurdanmaktan özele homurdanmaya geçince anne cevap verme ihtiyacı hissetti. ’ ... ben onun için de para ödedim ... ’ gibi bir şeyler söyledi. kadının bu düşünceli tavrı güzeldi; ama yine de bunu dile getirmesinden rahatsız olmuştum. buna gerek yoktu. bir otobüste bir tane boş yer varsa, ve oraya talip olanlardan biri 2 yaşındaki bir çocuksa, onun oturması doğaldır. asıl rahatsız edici olan o 2 yaşındaki çocuğu kaldırıp oturmayı düşünen, düşünebilen insanlarla birlikte yaşadığımız gerçeği sanıyorum. bir insan hayattan ne kadar darbe yemiş olabilir ki? bir insanı ne 2 yaşındaki çocuğun rahatını bozmayı düşünecek kadar yorabilir?

ps. entryi bağlayamadım. biraz uğraştım, sonra vazgeçtim zaten. bu seferlik böyle oldu. bir daha olmaz.

psikolog ile psikiyatrist arasındaki fark

orqn
hayatım boyunca anlayamadığım ve anlamak için de hiç bir çaba göstermediğim farkttır. gerçekten bilmek istemiyorum aralarındaki farkı. düşünseneze bir oğlum; insan psikologla psikiyatrist arasındaki farkı çözdükten sonra daha neyi merak edebilir ki? yaşamaya devam etmek için bir sebep olmalı. bir şekilde öğrenirsem, çözersem bu karışıklığı kesinlikle okulu falan bırakırım. her şey çok basit ve saçma gelmeye başlar. ben iyiyim böyle.

akmar

orqn
içerisinde bir sürü kitapçı bulundurmasına rağmen bu anlamda kesinlikle dolu bir yer değildir. büyüklüğü, kitapçı sayısı çok daha fazla beklenti oluşturuyor ama pasajın içi tamamen fos. aradığınız kitabın ismini söylediğinizde yüzünüze tuhaf tuhaf bakan, o kitabın ismini ilk defa duyduğu çok çok belli olan insanlar çalışıyor burada maalesef.

özet geçiyorum; kitaba ihtiyacınız varsa ve aradığınız kitap piyasa kitaplarından biri değilse boşu boşuna buraya uğramayın. şuraya uğrayın;

(bkz: aslıhan pasajı)
42 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol