orqn

kadına, kuaföre ve hırsıza 3 gün boyunca tecavüz eden bir süper kahramanın hikayesini anlatan başlıktır. kombo yapmış adam.

ing. neden?.

şu videonun 4.06 ncı saniyesinde en acıklısını işitebilirsiniz.

http://tinyurl.com/67xufon

tek kelimeyle iğrenç bir filme sahip kitaptır. kitabı çok beğenmedim; ama konu o değil. konumuz filmi.

romanları sinemaya uyarlarken şunu unutmamak lazım; bu filmi sadece o kitabı okuyan insanlar seyretmeyecek. daha önce kitabın adını bile duymamış insanlar da seyredecekler. işte bunu hiç dikkate almamışlar. aslında kitabı okuduktan sonra filmi seyredenler için de pek değişen bir şey yok. eserin orijinaline hiçbir şey katamamış film. hatta birçok şeyi almış götürmüş.

sakın izleyerek vakit kaybetmeyin.

giyim sektöründe collezione neyse, bilgisayarda da hp odur; görünüşü ve fiyatıyla insanı cezbeder, dandikliğiyle çileden çıkartır.

hiç öyle uzun uzun anlatmaya gerek yok; paranızı çöpe atmak istemiyorsanız bu markadan uzak durun. çok çok uzak durun hem de.

budur;

sadun boro / bir hayalin peşinde

" son defa iskeledekilere ( adios ) dedik, ağır ağır limandan çıkarken constantine motorla geldi, fakat deniz bir hayli çırpıntılı ve yağmur yağıyor, vedalaştıktan sonra geri döndü. yelkenleri bastık. paraketayı koyverdik. 2 mil kadar ya açıldık ya açılmadık sert bir poyraz yelkenleri doldurdu. tekne zıbın gibi kayıyor. motoru durdurduk. bu arada santa cruz bulutların arasından sıyrıldı, güneşe kavuştu. muhakkak ki şimdi bütün tanıdıklarımız, kızlar sahilde bizi seyrediyordur. insan fena oluyor. bir yere gidiyor bir hafta, 10 gün kalıyorsun, birçok arkadaş, ahbap ediniyor, samimi oluyorsun, hususi hayatlarına karışıyorsun. derken bir gün elveda diyor ve bir daha buluşmamak üzere ayrılıyorsun, her şey ufukta siliniyor. gözlerim dolu dolu arkama baktım, şehir hayal meyal seçiliyor ve bir burnun arkasından yavaş yavaş kayboluyor.
elveda santa cruz de la palma.. adios senoritas!…

asıl hediyeyi sevgilisine aldığı için karısını geçiştiriyordur.

işetir.

demet akalın, serdar ortaç ve bengü hayranlarının oluşturduğu takım; gittiği her yerde fotoğraf çektirip hemen akşamında facebookta paylaşanlar, hayattaki en önemli derdi aziz yıldırım’ ın akıbeti olanlar ve cep telefonlarından 40 cm uzakta yaşayamayanların oluşturduğu takımla kolezyumda savaşsın istiyorum. bu savaşı neden hiç okul yaptırmadığını her şeyden çok merak ettiğimiz tarkan’ ın hayranları izlesin. hatta gizlice hayranlarının arasına karışan tarkan birden kendini kolezyumun ortasına atsın ’ bu bir ödül töreni ne yapıyoruz biz, bu bir ödül töreni ne yapıyoruz? ’ desin istiyorum. savaştan sağ çıkanların hepsi kafalarına isabet eden tek bir kurşunla ölsünler, kurşunun çıktığı tabancanın kabzasındaki el nihat doğan’ ın olsun. sağ kalan herkesi tek tek vursun. niğat doğan’ ın bacakları seda sayan’ ın omzunda olsun istiyorum. kolezyumdaki bütün sağ kalanları öldürdükten sonra namluyu seda sayan’ a çevirsin, onu da vursun istiyorum. hatta hızını alamayıp kendini de vursun istiyorum. olaya tanık olan erkekler daha bunun üzüntüsünü yaşayamadan hilal cebeci’ nin iki panpişi arasında boğularak can versinler. olaya tanık olan bütün kadınlar da o hep kendilerini bir adım yukarıda gördükleri erkekler olmadan ne kadar eksik olduklarını anlayıp üzüntüden o an eriyip toprağa karışsınlar istiyorum. sonra hep birlikte toprak olalım. sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyelim. özümüze ulaşalım. çiçeğin üzerine bir arı konsun. sonra yılın 9 ayı üç kuruş için mevsimlik işçi olarak evinden uzakta çalışan yaşlı ve çirkin bir kadın kimseye görünmeden o arının üzerine sıçsın istiyorum. bok olalım hepimiz. sırıtacağımızı düşünmüyorum. justin bieber’ ı seviyorum.

esasında 1-2 temmuz 2011 bilgi sözlük zirvesi demek daha doğru olacaktır kendisine. ben eve girdiğimde birçok insan oğle tatiline çıkmak üzereydi çünkü.

genital bölgede bulunur.

2009 yılının ortalarında açılan bir sözlükmüş;

http://www.denizsozluk.com/

ölümünün 11. yıldönümüdür bugün.

kendilerine yapılan şikayetleri hiç ciddiye almıyorlar. yaklaşık bir ay önce bir yığın yanlış bilgiyi düzeltmek üzere şikayette bulundum, hala tık yok. aynen böyle devam etsinler.

yoğurt güzeldir, suyun muhteşemliği tartışılmaz... doğal olarak ayran da çok güzeldir. çok çok güzeldir. özellikle sıcak yaz günlerinde harika bir ferahlatıcı etkisi vardır. açık ve kapalı ayran olmak üzere 2’ye ayrılır.

açık ayran konusunda söylenebilecek pek bir şey yok aslında. benim gibi ayran içerken ağzınıza yoğurt tortuları gelmesinden hoşlanmıyorsanız, evde ayran yaparken mikser kullanmanız şarttır. el kuvvetiyle ne kadar karıştırırsanız karıştırın yok olmuyor o tortular. evde durum bu. bir de dışarıda satılan açık ayranlar var. bunların nasıl yapıldığını, içine ne koyulduğunu bilmiyoruz tabii. iş biraz sizin şansınıza kalmış. hayatınız boyunca içtiğiniz en güzel ayrana da denk gelebilirsiniz, ayran niyetine ekşi yoğurt suyu da içirebilirler size.

kapalı ayran konusunda markalara göre genellemeler yapabiliriz. birçok markayı dikkatle denemiş biri olarak yapıyorum hatta genellemeleri;

içim ayran; garip gelecek belki ama bu markanın küçük boyuyla litreliğinin farklı olduğunu düşünüyorum. küçük boy olan (http://tinyurl.com/5uo2gx4 ) lezzet itibariyle oldukça tatmin edici. biraz tuzsuz ama lezzetli. lirtelik olanı (http://tinyurl.com/5t9z578 ) için aynı şeyleri söyleyemiyorum. açmadan önce ne kadar çalkalarsanız çalkalayın dibinde 2 parmak kalınlığında yoğurt tabakası kalıyor.

pınar ayran; kendisi özellikle börekçilerin favori ayranıdır. lezzeti içim ayrana benzer. fena değildir ama öyle çok çok da muhteşem bir tadı yoktur.

sütaş ayran; kesinlikle piyasadaki en iyi ayrandır. kıvamı muhteşem. ne çok koyu ne de su gibi. birçok değişik boyda çeşitleri var. 1 litrelik versiyonunu 1.90 tl. ye satın alabilirsiniz.

yörsan ayran; kalite itibariyle sütaş’ a en yakın ayran budur. içilebilirliği gayet iyi. sütaş yoksa ayran almaya çalıştığınız yerde, hiç düşünmeden yörsan alabilirsiniz.

sek ayran; ayranların en kötülerinden biri. bunu yapan insanlara ayranın sıvı bir tüketim maddesi olduğunu hatırlatmak lazım. kıvamı çok çok koyu. hani biraz daha az su katsalarmış içine bildiğin katı olacakmış. belki de yeni bir form bulmaya çalışıyorlar, bilemiyorum. ama çalışmaları sonlanana kadar bu markadan uzak durmakta fayda var.

teker ayran; bu markanın da kıvam konusunda bazı sıkıntılar var, ayranları koyu; ama durum bir önceki kadar da kötü değil. içilebilecek ayranlardandır kendisi.

menekşe ayran; sek ve teker ayranın aksine bundaki kıvam sorunu koyuluk değik, su gibi olması. açık açık yoğurttan çalmış müteahhit. piyasadaki kötü ayranlardan biridir kendisi. ısrarla içmeyiniz.

aklıma gelen markalar bunlar. karşınıza çok nadir çıkan kötü ayranlardan bahsetmeğe gerek duymadım. markayı tanımıyorsanız içmeyin zaten. yazdıklarım dışında aklıma gelen iyi bir ayran da olmadı.

özet geçiyorum;

bundan şaşmayın;

http://tinyurl.com/3zbsffn

kendisiyle alakalı reklam çalışmaları arasında en sevdiklerimden biri şudur;

http://tinyurl.com/6ayvys

gecenin ilerleyen saatlerinde katılacağım zirvedir. istesem akşam 6’ da da orada olurum ama geç gelip artistlik yapma peşindeyim. kuulluktan yıkılıyorum.

erkekler için çok özeldir.

bazıları için daha da çok özeldir;

http://tinyurl.com/3t7f7u6

yeni bir 5. nesil bilgiç. hoş geldi.

zannediyorum nicki kız olur olmaz anlamına geliyor.

sırf bu adam var diye ’’ türkiye’ de iyi müzik yapılıyor. ’’ diyebiliriz. evet serdar ortaç, demet akalın falan da var bu ülkede ama ortaçgil hepsinin ayıbını örtmeye yeter.

oğuz atay kitabıdır.

güzel başlıyor kitap;

’’ kimse dinlemiyorsa beni - ya da istediğim gibi dinlemiyorsa - günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. canım insanlar! sonunda bana bunu da yaptırdınız. ’’

arka kapakta yazan bir bölümü direkt aktarıyorum; ... günlük boyunca okur, yazarın son yıllarındaki yalnızlığını paylaşmakla kalmıyor, oyunlarla yaşayanlar’ ın da oluşum sürecini adın adım izliyor...

sevemedim kitabı. bir kere rahatsız edici bir tarafı var; kendi rızasıyla yayınlanmış olsa da bir başkasının günlüğünü okumak içten içe suçlu hissettiriyor insana. tabii ki başkalarının okumasını istemediği yerleri çıkartmıştır, sadece paylaşmak istediklerine yer vermiştir kitapta ama yine de ufaktan bir yaramazlık yapıyormuş gibi hissediyorsunuz okurken. genel olarak değerlendirdiğimde de pek beğenmedim kitabı. belki de oyunlarla yaşayanlar’ ı okumadığımdandır. zannediyorum önce oyunlarla yaşayanlar’ ı okuyup sonra günlük’ ü okursanız daha fazla keyif alabilirsiniz kitaptan.