confessions

oktuys

- Yazar -

  1. toplam entry 501
  2. takipçi 1
  3. puan 50871

sözlükteki faşizm

oktuys
öncelikle: (bkz: #202804).
çatışmalar çıkmadığı zaman (çatışmadan kasıt iki farklı görüşün çatışmasıdır) diğer kültürlere karşı son derece hoşgörülü olan yazarlarımız, birisi düşünce özgürlüğü kapsamında birkaç söz ettiğinde bir anda faşizan tavır takınıp sözlüğü "ya sev ya terket", kahrol, geber,provokatörlerle donatabilmektedirler. unutmayın ki hoşgörümüzü test eden anlar bu tür olaylardır.evet, bu sözler düşünce özgürlüğü kapsamındadır. zira kimseyi kışkırtma,eyleme kalkıştırma amacı içermemektedir ve hatta ben böyle yapıcam bile dememektedir (kriter "açık ve yakın tehlike"dir, aslında o bile değildir,clear and present danger, yani açık ve "mevcut" tehlike ama yargı kararları ilk söylenileni esas alıyor türkiye de). sadece, örneğin, benim keşke dünya bir olsa, devletler yok olsa diye iç geçirip bunu sözlüğe yazmam gibidir. fakat, buna karşı takınılan tutum direkt bir dayatma niteliği alıyor ve arkasından geliyor "provokatör, ya sev ya terket"ler. iyi de ortaya bir öneri atılmamış ki, neyi eleştirip karşı tez ileri sürüyorsunuz? "bin beşyüz katlı çilekli pastayı çok severim" dediğimde "hayır bin beşyüz katlı pasta olmaz" mı diyeceksiniz. deyin. ama size ne bundan, ben seviyorum. değiştirebilecek misiniz? "zor"la bunu yapmaya çalışırsanız bunun adı da faşizmdir. ve bu tür tepki alan insanların sığınacağı yer de terörizmdir. yani o dağlarda dolaşan teröristler dilini, kültürünü, her şeyini aldığınız ama ellerine sadece birer kafa kağıdı tutuşturduğunuz insanlardır. sözlükten de ya sev ya terket deyip uzaklaştırın, toplumun her kesiminde böyle bir izolasyon olsun, sonra her iki taraftan ölen binlerce insan için gözyaşı dökün. sanırım bu tür sözlere karşı takınılacak tutum, ortamı gerginleştirip düşman yaratma olmamalı. onun yerine empati(eşduyum) yapabiliriz ve zamanında kendi devletini kurmak isteyen, başka milletlerin hükümranlığında hor görülmek istemeyen bizler gibi kendisi için bir yaşam alanı düşleyen ve bunun aracını da kendi milletinin devletinin kurulmasını "arzulayan,hayal eden" insanlara karşı, bunu suç unsuru haline getirmedikçe, hoşgörülü davranabiliriz. arkadaşlar, siz muhatabınızla böyle kötü bir iletişim kurunca onun bir anda bütün düşüncelerinden vazgeçeceğini mi düşünüyorsunuz? sakın aksi olmasın?
bir kısırdöngü, içinden çıkılamayan durum görüyorsanız, buyrun şunun üstünde uzunca düşünün: millet.

on yedilik balon komünistler

oktuys
gayet normaldir. kişiliğin oluşturulduğu yaşlardır. komünizmle yeni tanışmış, öğrenmeye çalışıyor olabilir. zira, anasının karnından das kapitali okuyarak fırlamamıştır. bu insanlardan daha yadırganacak olan ise, bazı insanların onlara bakış açılarıdır; örneğin bir kişi,bu grubun çoğunlukla rock müzik dinlediklerini söylüyor ama ben de zamanında onla aynı hataya düşmüşüm ki çoğunlukla türkü dinleyip, saz çaldıklarını sanırdım. neymiş? genelleme sakıncalıymış. tabi sakıncasından çok burda üzücü olan durum bakış açısı: yetişen bireye olan tahammülsüzlük, hem de kendisinin de benzer yollardan geçtiğini bile bile ( bu da yetişkinin faşizmi olsa gerek). çocukça istekler, hevesler neden bu kadar rahatsız eder ki "büyük"leri; hele, daha onlar kadar kirlenmemişken? ( belki de bakış açısını açıklayan kilit nokta bu sözcük)

içki içen türbanlı kızlar

oktuys
"ben bu kendini bilmezlerin gununu nasil gosterebilirim ?" endisesiyle acilmis ama -sanirim- esinlendigi "abi baslik" parklarda yiyisen turbanli kizlar in amacini uzaklara bir yerlere goturup anlamsizlasmis baslik. zira turbanlilar hicbir zaman "gunah islemedim ben,islemem de" iddiasinda olmadilar ki. e, bu olayda turbanin temsil ettigi deger acisindan da bir celiski yoksa garip olan ne? sonucta bir basortusudur ve kullanim amaci namahrem inancidir, karsi cinsin ilgisini uyandirmamaktir. bunun icin icki icmeleri gayet dogaldir,insandir.

bilgi üniversitesi nde yapılan kurt konferansi

oktuys
aynı üniversitede yapılmış olan ermeni konferansından sonra, ülkemizin artık kamburlarından kurtulmasına yönelik atılmış bir adım dahadır. ermeni konferansıyla da görülmüştür ki; konuşmaktan zarar gelmez. tersi; gülmeyi yasaklayan ortaçağ "bilgin"lerinin bulunduğu konumda olmaktır. ortada bir sorun varsa, bu en güzel, sorunun kaynağına ve çözümüne yönelik, doğru ya da yanlış tezler ileri sürmektir. yanlış tezler de mümkündür zira adı üstünde "tartışma"dır; farklı fikirlerin çarpışması. fakat, burada belirtilmesi gereken hayati bir nokta vardır ki, bu tür konferanslara yöneltilen " tek taraflı bunlar, böyle bilimsellik mi olur" tadındaki eleştiriler yerinde değildir. zira, bu konferanslar bütün toplumda yerleşik kanaatlara karşı bir açılım olması için yapılmaktadır. resmi söylemler her zaman/ her yerde kendini ifade imkanı bulabilmektedir zaten. siz, tartışan kesimden hoşnut olmayabilirsiniz ve hatta, en nazik tabirle, onları kötü niyetli insanlar olarak bile nitelendirebilirsiniz. ama buna bakıp, tepkiniz, onları vatan hainliğiyle suçlayıp, bu insanları hedef haline getirmek olmamalıdır. siz de kendi fikirlerinizi beyan edebileceğiniz farklı platformlar oluşturursunuz/ararsınız. aslında bu tür konferanslara karşı çıkan zevata şu soruyu sormak elzemdir: üniversite bir nedir?

yumurta atarak komünist devlet kurmak

oktuys
mersin de başbakana yumurta atan öğrencilere isnad edilen suç. eğer ermeni konferansı ve orhan pamuk davası sürecini hatırlayacak olursak; konferansa katılanlara ve orhan pamuk davasında atılan yumurtalar ve diğer tepkiler, hükümetten bakanların da açıklamalarıyla katıldığı, demokratik tepkilerin kullanıldığı yönünde bir gündem oluşturmuştu. zira, yumurtalamaların değil kurşunlamaların olduğu bir kültürden geliyorduk. iyi ama o günden bugüne ne değişti de yumurta atmak suç haline geldi. yoksa bu tepki başbakana gösterildiği için mi bu kadar büyütüldü? eğer öyleyse, hukuk devleti ne demek? ve bu tür olaylar için verilmiş bir yargıtay kararı için:
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=178734

sharon stone

oktuys
sayın kurtlar vadisini öptükten sonra standardı iyice düşürüp "hemen hemen herkesi öpebilirim" demiş afet. "hemen hemen herkes"in içinde gururla olabilirim de nereye başvurcaz bunun için,onu bilmiyorum işte. keşke bir telefon numarası falan bıraksaydın be sharon hanım .

polat alemdar a mektuplar

oktuys
"polat abi, ben yukari aktepe koyunden ersan sahteci. ilkokul ikiye gidiyorum. seni de cok seviyorum, abim de cok seviyor; ne zaman televizyonda yuzunu gorse annenin adini agzindan dusurmuyor. duydum ki, silahi, kizlari birakip almissin eline kagidi kalemi dert dinler olmussun. ben bu haline cok iclendim. hani afganistan a yardimlar yapiliyordu ya; bir cocuk da azicik parasini zarfla gonderip herkesi duygulandirmisti. ben de istiyorum bunu. bir su tabancam var, zarfa koydum sigmadi, abime gosterdim abi dedim polat abi yardimimi bekliyor: "s.ktir et ipn.yi" dedi. ben de bu yaziyi yazdim. dabancayi da kargoya verdim, geliyor abi yavas yavas."

osuruk

oktuys
rafet, melis in yaninda olmasindan dolayi duydugu sevincle melis in yanaklarina, kor adamin sopasinin yollari yokladigi gibi, daginik ama belli bir duzen tutturmus opucukler konduruyordu. melis; aklini basindan alan kadindi, alip samsun ataturk lisesi nde birakan kadindi. ergen zamanlarinin uzerinden cok gecmisti ama sevdasi her gecen gune ve aradaki mesafeye ragmen surup gidiyordu. aradaki mesafe; bu yuzden melis biraz da "uzak"ti: "uzak" in hasreti, "uzak" in hayali. ama simdi yanindaydi iste. patlayan bir volkan gibi, icindeki butun hasreti melis in dudaklarina, yanaklarina, kulak memelerine, burnuna, goz kapaklarina,bogazinin her bir zerresine ve son olarak alnina kondurdugu opucuklerle bastirmaya calisiyordu. inmek istedigi sicak bolgeler israri ise yol yorgunu melis tarafindan ihmlar mihmlar esliginde geri cevriliyordu. bu, deryada bir damla opucuklerinden birinde kapiya dayanan gaz sancisi rafet i zor durumda birakti. o anda kulaginda ona kucukken patatesli pogacalar yapan, yasli ve sirin anneannesinin sozleri cinladi: "ferahliktir oglum, sagliktir". yuzunde huzurlu bir gulumsemeyle, yol verdi; zincirlerinden baska kaybedecek bir seyi kalmamis sessiz orduya: fissst. kazagindan dusen bir iplik, ordunun salindirma kuvvetiyle, sonbaharin huznunu tasiyan yaprak edasiyla havada suzulerek, salinarak ve fakat odayi doldurmaya baslayan kesif kokunun bir askin bitiminin nedeni olmasina engel olamayarak kondu tahta zemine. rafet farketmisti ki; ask, patlamaya hazir bir volkan. kurtulunmadigi zaman ask gibi sikinti veren bir duygu: osuruk , kurtulununca da lavlarin yokettigi bir sehir.

zaman aşımı

oktuys
dava zamanaşımı ve ceza zamanaşımı diye ikiye ayrılır. dava zamanaşımı, sürenin geçmesi halinde dava açılamayacağını anlatır; ceza zamanaşımı ise ceza verilemeyeceğini. zamanaşımı bir itiraz değil defidir. hakim resen gözönüne alamaz, tarafların ileri sürmesi gerekir. zamanaşımı süresi ilgili hukuk disiplinlerine göre değişir.

yasakci zihniyet

oktuys
insanları doğruya/doğru bilinene sevketmek için yasaklamaları kullanan anlayıştır. kaba hali, sorunun nedenine inme özürlü olduğu, sorunu bastırmaya çalıştığı için sakat bir anlayıştır. her alanda olabilir. en son olarak, sigara yasağı "taslak" olarak gündemde yerini bulmuştur: sinema filmlerinde yasaklanmış, stadyumlarda sigara içenlere elli ytl para cezası getirilmiş ve daha pek çok alanda bu yasaklamalar gündeme getirilmiştir. işin kötüsü koca koca profesörler kalkıp bunları açıklamaya çalışmıştır; " kötü örnek oluyor çocuklara" diye diye. evet ben de sigara içmeyen/sigaradan nefret eden bir insan olarak sigarayla mücadele edilmesini anlayışla karşılayabilirim. fakat, sigaranın pazar payını gözardı edip, sigara şirketlerinin milyarlarca ürününü sürekli olarak pazara sürdüğünü bilip, buna çözüm olarak "filmlerde kullanılmasın, maç izlerken içene elli ytl" gibi komik yasaklamaların getirilmesi çözüme bir katkı olmuyor ne yazık ki. o zıkkımı içen, her yerde rahatlıkla bulabileceği sigarayı, yine de içecektir. çözüm olarak, kısıtlı bilgimle söylüyorum ki, uygulanan bilinçlendirme politikası daha büyük paylar ayrılarak sürdürülür, sigara içmeyenlere toplum içinde gereken haklar verilir,uygulamayla desteklenir (üniversite kantinlerinde, lokantalarda vb. yerlerde dumana maruz kalmama hakkı gibi). evet gördüğümüz gibi alternatif yöntemler de aslında bir çeşit "yasak". bu durumdan çıkaracağımız ders, yasakların akıllıca, bilinçli, kışkırtıcı hale getirilmeden, dolaylı yoldan kullanılması.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol