confessions

ncan

- Yazar -

  1. toplam entry 120
  2. takipçi 1
  3. puan 8317

coşkun ırmak

ncan
bir sürü oyunu var da, yeri gelmişken söyleyeyim: bakınız vermesi namümkün, "50 metre yükseklikten içi su dolu konserve kutusuna balıklama atlamak" adlı oyunun da yazarıdır.

ncan

ncan
öf be canlarım, niçe’ye bağladınız beni. "anlaşılamıyorum, anlamıyorsunuz beni" falan diyeceğimi sanmayın. üslbumu bozduruyorsunuz, kocakarılaşıyorum. niçe görse ne der.

o değil de, şimdi bakıyorum hakkımda yazılanlara hepsi bir entry ile ilgili. ben ne diyeyim ki şimdi sana? ("yanli$ anla$ilmalardan uzak olabilmek adina ben oznesi ve sen oznesi bu yazida seni ya da beni betimlemiyor, samimiyet kapsamli yazilar olmasi hasebiyle boyle kullaniliyor ozneler, yoksa tum geneledir bu yazim." ustamızın buyurduğu gibi)
biri sözlüğe sağa sola sövmek için geldiğimi sanır -utan lan, 2 entrimi oku, kötüle falan da, oku lan- öteki dolardı marktı garip örneklerle kendini haklı çıkarma gafletine düşer; ha bir de o örnek, benzetme de kendine ait değilmiş, kendisi af buyursun, o benzetmenin sahibini anam pataklasın. ne alakalı bir benzetmeymiş yahu. paranın anlamını bile sorgulamamış demek ki bu gayri samimi teşbihdar. -bundan sonra bu tespitçi adamı teşbihdar diye anacağım. kim olduğunu bulursan mesaj at.-

bildiğin diğer sözlüklere benzemeyen bilgi sözlük hakkında çok ulvi bir yorumda bulundum. tamam burası özel, diğer sözlükler yarrak gibi, tamam, bu da oldu. ("ben malım bir sen akıllısın." - teşbihdar) neymiş o zaman söyleyelim madde madde sayalım.

1- buranın kuralları belli fincancığım. tartışacakların da bellidir.
2- istersen dindaşlarının bulabilir, bayramlarını kutlayabilirsin. özgürsün yahu.
3- diğer sözlüklere kendini kıyaslayan bir yer burası, onlara benzememek için uğraşmışlardır. (not al kızım araştırılsın)
4- ha, her şey yazılı, kurallı belli dedimdi ya, o kuralları da tartışamıyosun. ama bak allah var (var mı lan? benim konum bu ya, bi salak benim ya tanrının varlığını tartışayım şu yaşta senle, sen yorulma) bu da o kuralları yazanın işi değil, ona yazdırmış bir kuvvet onları, o da demiş ki güzel oldu, ama benden bağımsız bunlar. ben bayılmışım o esnada, hatırlamıyorum demiş.
5- neyse ne canlarım benim, ben size derdimi anlatmayayım. siz istiyorsunu ki ille ben, atatürkü seviyorum, allahsız da değilim diyeyim. yok anam demiyorum, siz beni nasıl isterseniz öyle bilin. güzelliği orada değil mi?
6- öte yandan senin "daha iyi"ye gitme çaban olsa tartışılacak konular üzerine x koyup adrese geri teslim etmeye çalışmazdın di mi?
7- tamam lan kabul ettim işte; burada yazarken korkuyorum. bana sarıl, kucakla.


bilgi sözlük

ncan
tamam baştan kabul ediyorum, rezil bir bilgiçim, yazarım; her ne siksem.

dinimiz, dilimiz, ırkımız, mezhebimiz kimsenin zerre sikinde değil di mi?
e hani?
yahu kenara sağa bak, sonra houstan’a bak.
olm bayramımı kutlama, niye kutluyorsun arkadaşım.
tamam, senin de kandilin mübarek olsun. canımsın.

lakin şunu tam anlayamıyorum: ilk girdiğim günden beri beni selamlayan atatürk resmi ve türkiye cumhuriyeti bayrağı sanki bana "yok arkadaşım o kadar da özgür değiliz, gel kol kola girek de yapışak. ama, yok halay yok." diyor.
o değil, derdim halay değil zaten. başlık altındaki yazıları okurken vardığım duygusal kanı bu. duygusal diyorum çünkü dediğim gibi zaten az yazmama sebebiyet veren müslümanı daha çok sahiplenen bayram kutlamaları, ülkenin hiçbir bölümünde hristiyan, yahudi, melez, çerkez yokmuşçasına tırsıtıcı, enteresan ölçüde sahiplenici yaklaşımlar.

"ben arkadaşımı bulmuşum çeviriyorum mavrayı, gerisi zerre sikimde değil yahu"cu bir yaklaşımda mıyız?

dediğim gibi zaten az yazıyorum, mühim değil -sonuma sen karar ver, yargıcım ol-; mühim olanın burasının nasıl bir paylaşım ortamı olduğu. iyi mi olsun fena mı olsun. "yok ciğer, herkes gelmesin" deniyor; tabi bence de herkes kitap okumasın, herkes tavla oynamasın; herkes bilmesin. anlıyorum. öte yandan hedeflenin böyle yaklaşımla, amacin nereye varmak olduğunu sezmek güç.
nereye gidiyoruz lan?
açıkçası sözlükleri, onların gelişimlerini takip etmek pek de kolay değil. diğer sözlükler nasıl yapıyor, burası niye böyle yapıyor, bak ekşiye, bak itüye, uludağa, bak inciye falan da demiyorum.-çoğuna da bakmıyorum, bakamıyorum hani- bakma, siktiredelim. buraya bakıyoruz madem nedir olay onu konuşalım. nedir canım benim, olayımız -canımlı cicimli yazmayı severim-; neyi neye göre sahiplendik, sahiplenildi, sahiplenelim?
şunu sorarım o zaman, bu yazılan bana houstan’dan gelen mesajlar neyin göstergesi. "aha bayramım kutlandı, el öpmeye koşayım." iyi niyetli misin, müslümanlığa davet primi misin? o da değil. tamam ben okumuyorum houston’ı, hasüphannallah çekmiyorum, onu da sktrettim; anlıyorsun zaten, buralı olduğumuzdan anamızın babamızın bayram kutlama seanslarından alıştık, gerek yok. ama öte yandan ben ne atatürk’e ne bayrama seyrana sövemeyeceğim sonucunu çıkarıyorum, üzüyor, yoruyor beni sözlükçübaşım.

neyse sabah erken uyandım, gece fena ruyalar gördüm.
aylardır yazmadım, denizin soğuk sularından geldim.
beni mason diye suçlama, hor görme yoksa naparım belli olmaz.
beni kollama, istersen de sktret.
bana yol göster, yolunda kurbanın olayım.
sevgiler.

hakkı devrim

ncan
yazılarında ve konuşmalarında sorunlarımızın, dilimizin hakkı, devrim; demeye getirir. devrimci bir insandır.

onun dışında, o yaştaki bir insandan herkes ’ahkam kesme’ beklerken, genelde öyle bir hataya düşmez kendisi. gençlere hitap ettiğini bilirken, onları sıkmadan bir şeyleri anlatabilir.

yazılarında ve konuşmalarında dilin kullanımına dair -doğal olarak- yoğun bir titizlik görülür; arada bir "lan yanlış kullanmıyor mu şimdi parantez, tırnak vs. işaretini" demenize bile sebep olur. ama o sırada ’doğrusunu öğrenen’ kişiler konumundayızdır. bu hususta; bu noktalama işaretlerinin ve kelime yazılışlarının mükemmel kullanımının bazı yazarlar tarafından ’bilerek’ ihlal edildiğini düşündüğümde, ilerleme ve yenilik için bu kuralların irdelenmesi gerektiğini farkedip hakkı devrim’in tavrını bazen garipserim. ama o, varolanı yozlaştırmadan koruduğunu hatirlatmak ister. aslında yeniliğe ve yeni bakış açılarına, çok hassas olduğu dil konusunda da açık olduğunu farkederim. yine hemen kanım kaynar; keşke böyle amcam, dedem, yengem (?) olsa derim.

2010 dünya satranç şampiyonası

ncan
vay be, son iki tura girerken böyle çekişme olacağını kimse düşünmemiş olmalı.
10 oyun sonunda skor 5-5! şimdiye kadar oynanan oyunların güzellikleri, yapılan hatalar ve yaşanan heyecan da cabası.
ilk entry’den beri çok zaman geçmedi; fakat dünya şampiyonunun belli olmasına 2 oyun kaldı. heyecan had safhada, en azından bu heyecanı yaşamak için ilk entry’de verilen adresten oyuncuları izleyebilirsiniz.
(bkz: tarihe tanıklık etmek)

2010 dünya satranç şampiyonası

ncan
veselin topalov ve viswanathan anand arasında şu sıralar oynanmakta olan karşılaşma.

daha fazla bilgi ve partileri takip edebilmek ve canlı yayında oyuncuları görebilmek için;

http://www.anand-topalov.com/

sitesine bakılabilir.

yanardağın yarattığı olumsuz koşullar nedeniyle ve anand’ın şampiyonanın 1 gün geciktirilmesi isteği üzerine, 1 gün ertelenen dünya şampiyonluğu mücadelesi bu entry’nin girildiği gün içerisinde başlamıştır. (anand 1 günlük süreden fazlasını istemişti.)
topalov ilk maçı kazanarak 1-0 öne geçmiştir. allah anand’a kolaylık versin; zira ilk partiyi çok hızlı oynanan açılış hamlelerin ardından oluşan keskin oyunortasında dikkatsiz "26...şf7" hamlesinden sonra çabucak kaybetmiştir.

edit: maç 12 oyun üzerinden oynanacaktir.

(bkz: grünfeld savunması)
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol