confessions
  1. toplam entry 1268
  2. takipçi 1
  3. puan 41955

arkadaşlik ilerledikce

mademoiselle carole
sonunun getirisi, "degiskenlik" olan bir durumdur.
**
*arkadaslik ilerledikce; daha bir anlarsiniz onu ornegin.

*kimi yaptigi hatalari gormez de olabilirsiniz tabii arkadaslik ilerledikce!

*arkadaslik ilerledikce; yillarin da ilerledigini anlarsiniz, yaslanirsiniz yavas yavas.. fakat arkadasliginiz durmaktadir hep gencecik.

*oldugunuz her yerde onun da olmasini istersiniz arkadaslik ilerledikce; goremediginiz zaman bir eksiklik olur bedeninizde, icinizde bir yerlerde.

*sapasaglamligi yaninda, sirtinizi korkmadan donebileceginiz biri de olmustur artik o; arkadaslik ilerledikce!

*arkadaslik ilerledikce danisacaginiz, her daim seveceginiz; ayni zamanda size sozleriyle sarilan, gururunuzu oksayandir da artik o.

*o buyur, siz de buyursunuz.. o aglar, siz de aglarsiniz.. o sevinince, siz de. ayrilmak soyle dursun; ayrilmak kelimesine tahammul edemez benlik.. o susunca, siz de susarsiniz. hastalaninca, siz de!

*cocukca oyunlar oynamak gelir icinizden simdi bile; cocuklugunuzun yegane tanigi, onunla. arkadaslik ilerledikce; daha anlamli oyunlar alir yerini lakin, daha ciddi oyunlar, dusunduklerinizin yerini! kalabaligin icinde, yalniz ikinize dair oyunlar.. bir oyundur belki de; sabahlari ayni otobusle okula gitmek, sirt sirta kavga etmek digerleriyle, yaralarinizi sarmak kavgadan sonra, yemek yemek gozgoze, beraber kufretmek duzene.

ve gitgide guzellesir hayat,
artik baska seversiniz onu..
o da sizi.
bir gun gelir;
ki o gun bugundur;
"olunceye degin var misin?" dersiniz,
"varim!" der..

yaşarsınız...

sessizliğe bir bilet

mademoiselle carole
*

"bavul var mıydı abla sizin?" diye soruyor muavin. "yok!" diyorum. sırt çantamı şöyle bir savurup sırtıma atıyorum. levent de kahverengi çantasını alıyor koltuğuna, iniyoruz otobüsten. minibüsler var tam kavşakta. içinde üç dört kişi.. dolup kalkmasını bekliyor, biniyoruz.

-levent?
+evet b.!
-o çocuk sana ne dedi de sen ona "haa tamam o zaman" dedin ankara’ da?
+(kahkaha atıyor) sen hiçbir şeyi unutmaz mısın b.? "amca" dedi, "ben birazdan gidecem, bakma sen bağırdığıma.. top da benim, çakmasın şimdi bunlar. annem bekliyo, öldürür beni valla" dedi. anlayacağın, yan çizecekti arkadaşlarına, ben de yol verdim işte.
-(bu sefer ben kahkaha atıyorum) tamam o zaman.

iki kadın var minibüste, iki erkek ve bir de kız çocuk, adamların yanında. çocuk sürekli bir şeyler istiyor babasından. babası da "alırız kızım, onu da alırız" diyor "hele bir varak yerköy’e de". gençten bir çocuk biniyor minibüse. "nörüyon ahmet abi?" diye minibüste, şoförün yanındaki adama soruyor. "nöörek be kahraman’ ım" diye cevaplayıp spor gazetesinin içinden bir sayfayı gösteriyor kahraman’ a.. gülümsüyoruz levent’le göz göze gelip. levent bir omzunu kaldırıp, "böyle işte" gibilerinden bir yüz ifadesiyle bana bakıyor. "bak bizim şerefsizler gene yenilmişler kırşehir’ e!.. yimpaş da yetmiyor bunlara.. bizden giden serhat atmış golü de.. şerefsiz.. insan ekmek yediği takıma gol atar mı lan?" kimse yokmuş gibi konuşuyor adam arabada. hiç umrunda değil, kadın mı var, birileri mi var! çalıştırıyor minibüsü şoför. iki kişi daha biniyor ve kalkıyoruz yerköy’ e. garip bir heyecan kaplıyor vücudumu. ürperiyorum. kollarımdaki tüyler diken diken oluyor. yeni bir yolculuğa çıkıyormuşum hissi doğuyor içimde. hayatımda hiç görmediğim bir yere, hiç tanımadığım biriyle gitmenin korkusu olabilir bu. levent’ e bakıyorum. suratındaki o güven, babacan duruşu; her zaman, gözlerindeki o gülücük rahatlatıyor beni. "babaa.. bi de papaan alalım mı eve?" "alırız kızım.. onu da alırız.. hele bi varak yerköy’ e de!"

*

dümdüz sayılabilecek bir asfalt yol yerköy yolu. sağda bir stadyumu geçiyoruz, bir iki kilometre sonra da solda jandarma karakolunu. tren geçidi var yol üzerinde. ağır aksak geçtikten sonra, gene hemen solda kaymakamlık binası ve polis karakolu. elli metre sonra levent; "burada inelim kaptan" diyor. iniyoruz. inanılmaz bir sıcak hava karşılıyor bizi yerköy’ de. kışın soba yaksan dokunamazsın ya borusuna; öyle bir sıcak vuruyor suratına insanın işte. çarşı gibi bir yer indiğimiz yolun devamı. her taraf kahvehane dolu, içlerinde de insanlar.

+ben çok susadım b. gel bi kahveye girip bir şeyler içelim.
-oluur

diyorum. kahvehane, yozgat, ben üçlüsüne içimden gülümseyerek.


fare cigligi

mademoiselle carole
bir kedinin (ozellikle de kendi evinizde ve kendi kedinizin) yakaladigi ve agzindan inatla birakmadigi bu hayvanin caresizce bagirisidir.

fareden korkmak gibi bir derdim yok da,
o cigligi var ya; butun hislerini diriltir insanin.
bir bebek bagirisi gibidir.
36 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol