confessions

ludingirra

- Yazar -

  1. toplam entry 548
  2. takipçi 1
  3. puan 18528

travesti

ludingirra


4 travesti ile yaptığım, o dönemde çalıştığım ajansın bir yayın organı için hazırlanmış yazı dizisinin bir ayağı olan büyük bir röportajdan birebir alıntıdır.



- travesti ve transseksüel ayrımını yapar mısınız?

t1: transseksüel, erkeklikten kadınlığa geçiş yapmış insanlara denir. travesti ise, transseksüel olup hayatını, erkeklerin cinsel ihtiyaçlarına hizmet ederek kazanan kişiye denir.
t2: bir transseksüel, travesti olmayabilir ama her travesti transseksüeldir.

- gayet normal bir hayatınız olduğunu görüyorum. bizler gibi. bizim gittiğimiz mekanlar, bizim gittiğimiz barlar, cafeler. sabah kalkıp gece yatana kadar evinizde normal bir yaşamınız, yaşam tarzınız var. ta ki…yanlış mı düşünüyorum?

t3: hayır. aynen sen ne yapıyorsan aynısını yapıyoruz. sabah kalkıp kahvaltı yapıyoruz, evi temizliyoruz, tv izliyoruz, arkadaşlarla buluşuyoruz. ve evet ne yazık ki sonra…

- travesti nedir bu ülkede sizin gözünüzde! neden bu kadar itici görüyorlar sizi tarz olarak? neden hayat kadınları sizin kadar göz önünde değil? göz önünde olup bu kadar basına yansımak hepinizi rahatsız etmiyor mu?

t4: dünyanın en eski mesleği bu. meslek dersen eğer. uzak durulmasına karşı değiliz ama kabullenmek gerek. tip olarak itici olduğumuzu biliyoruz, en azından alışkın değil insanlar cinsiyet değiştirmiş birine, bu yüzden. hastanede ya da bir alışveriş merkezinde gördüklerinde şaşırıyor ve hemen anlıyorlar. tamam biz travestiyiz belki ama, cinsiyet değişmiş birine dahi hem ilginç olduğu için hem de "hm, madem transseksüel bu, kesin fahişedir" diye itham etmeleri garip. tahrik de var, kimi zaman. bu da tartışılmalı bence.

-hayır. konum bu değil.

t2: iticiliğimiz bu yüzden, bir de garip hareketler sergileyenlerimiz var içimizde. tuhaf, kabul ediyoruz ama genelleştirmeler, gittiğimiz her yerde olduğumuz yerde insanların laf atmasına, taciz etmesine ve gereksiz tartaklamalara ve saldırılara neden oluyor. sırf travestileri bu şekilde yansıtan, içimizdeki bazıları. ve basına yansıyan bunlar oluyor ne yazık ki.

t3: basında göz önünde olmamızın en önemli sebebi, öncelikle cinsiyet değiştirmiş olmaktan dolayı insanların kabullenmemesi. göz önünde olmaktan da, dışlanmaktan da rahatsızız elbette. insanlar tü kaka diye bakınca bize, zorla kabullendirecek değiliz elbette ancak, bizde doğal olarak bir geri adım oluyor. herkese, herşeye tehdit olarak bakıyoruz bu doğru. ama bunu hayat davası haline getirmiş içimizdeki bazı arkadaşların saldırgan davranışları yüzünden, bizi dışarda gören direk saldırgan sanıyor. aman bulaşmayalım, çantayı geçirir, küfrederler bunlar diye. bulaşan da var, uzak duran da. ama her şekilde dışlanıyoruz.

t4: hayat kadınları daha geri planda. belki aynı işi yapıyoruz ama, onlar kadın ve zaten sürekli oldukları bir yerleri var. ortaya çıkmalarına gerek kalmıyor.

t1: biz sürekli dışarıda oluyoruz. e bunu yani cinsiyet değiştireni dışlama olayını dava edinmiş içimizdeki arkadaşlar yüzünden dışarıda gece gören içkilisi, içkisizi, bir şekilde bulaşıp marifetlerini görelim diyor. yorum da yapmak zor, katlanmak da.

- ne yani? bu mu tek sebep! istisnasız hepiniz dava edinmediniz mi bunu!

t4: dava mücadele demek. davası olan mücadele eder. içimizde ölenler de oldu. evet dışlanmak kötü ama sabretmeyi yeğleyenler ve bu durumu kabullenip yaşayanlar çok var içimizde. bu hayatı seçtik, bir şekilde. ve bedeli varsa biz ödüyoruz, kimse değil. aşağılanmak yaralıyor. bunu dava edinmemiş olmamız bir gün “kabul edilen” olmayı ummuyoruz anlamına gelmiyor.





...otogardaydım. çok uzun bir süreliğine şehirden ayrılmam gerekiyordu. tam bagajlarımı teslim edip otobüse binerken, 20-25 kişilik bir grubun perona doğru koşmakta olduğunu gördüm. hiç beklemiyordum. indim ve olduğum yerde kaldım...onlardı. uğurlamaya gelmişler.

insanların şaşkın bakışları arasında vedalaştık...birkaç poşet tutuşturdular elime. otobüse bindim. hareket etti. yaklaşık 100 m kadar koştular. kalakaldım öyle ve el sallarken düşündüm. o an o insanların içinde, gökkuşağının yedi rengini gördüm ben...ve ne olursa olsun insanlığı. hepsinin içinde erkeği de gördüm, kadını da, “insan”ı da. tüm genellemeler yanlışmış dedim.

gözden kayboldular. kayadağlar uzanırken yol kenarında, poşetler geldi aklıma. açtım. içindeki böreklere baktım, mide haplarına, meyve sularına, sandviçlere...

anlayamadım…gideceğim günden sadece laf arasında bahsetmiştim.

hıçkıra hıçkıra uzaklara daldım…

o an hayatımın sillesini yedim ve anladım dünya...!

senmişsin aslında orospu olan!

bilgiçlerin nicklerinden roman yazmak

ludingirra
-----episode:1-----

narcotic şefi mad tandt, şehrin en önemli polislerindendi. eylül82’de polis olmuştu. o günden bu yana, aynı ekiple çalışıyordu. ekibindeki nerobianco serpens ile en büyük zevkleri yoğun iş günü sonrası 7doors bara gidip kimi zaman mor gazoz, kimi zaman da bira sigara eşliğinde nostalji kraliçesinin güzel sesiyle hayat verdiği şarkıları dinlemekti.

mad tandt, karakter olarak boşlukta boş olamayan adamdı. kaeshmir yumuşaklığında gömlekler giymekten hoşlanırdı. yalnız, son zamanlarda ne şehrin en ünlü manavının eşsiz karpuzzlarını tatmaya, ne loş ışıkta ömerseyfeddin’in denemeler kitabını okumaya, ne alışveriş yapmaya, ne de evinde şöyle koltuğa yayılıp bir belgesel kanalında kuyruksuz aslan ve kangarooların maceralarını izlemeye vakit bulabiliyordu. saymıştı. tam 376 gündür sonuçlanmayan bir davanın peşinde, uyuşturucu kaçakçısı saideresparavan’ın izindeydi ve hala ne yazık ki hiçbir ipucuna rastlayamamıştı.

şehrin karakelebek ve satanist yiyen kedileri meşhurdu. her sabah evinin önünde sinsigibi bekleyen kötükedigarfield, sistematik kedi ve zeytin adını verdiği üç kediye kabaktatlısı, bisküvit veya kalburabastı vermeden işe gitmezdi.

yine bir sabah mad tandt, kapısındaki kedileri okşayıp sevdikten sonra, işe koyuldu. arabasına bindiği anda telefon çaldı. karşıdaki gizemli ses, ışığı izle diyordu. nefesi kesildi birden ve telefon kapandı. birden karşıda tekteker bisiklet sürmeye çalışan bir genç gözüne çarptı. uzun bir süre onu izledi, düşündü, arabasını çalıştırıp hızla uzaklaştı.

nerobianco serpens’i aradı hemen. az önceki sesin verdiği mesajı ilettikten sonra, üç gün önce kendisini arayan ressamla onun görüşmesini istediğini belirtti. nerobianco serpens verilen adrese doğru yol aldı.

- merhaba.
+ merhaba. sizi nereden ısırıyorum acaba göz olarak?
- ben nerobianco serpens.
+ aaaa. evet. şu malum davada mad tandt’ın ekibindesiniz.
- evet. telefonda bir kod ad ve bir bayandan sözetmişsiniz. kim bunlar!
+ etom. yani aradığınız kaçakçı saideresparavan. selincaglayan’da, onun suç ortağı. kadın, ottoman empire strikes back otelde kalıyor. aynı adla mı bilemeyeceğim. bence onun ağzından laf alabilirsiniz.
- siz bu bilgilere nasıl ulaştınız?
+ eski bir suçluyum diyelim. narcotic polisi sinanınbabası’nı tanırım. kendisi bu davadan bahsetti ve şu an aradığınız adamı tanımasam da, eskiden pul koleksiyoncusu olmamdan dolayı kadını tanırım ve suç ortağı olduğunu araştırıp buldum.
- teşekkürler.

dışarı çıktı. geçmiş şimdi gelecek diye mırıldandıktan sonra, etraftaki sese odaklandı. süleyman demirel yanlısı son sosyalist gruplardan biri, yaşasın şeriat geliyor ve cartel1numaraenbuyuk diye slogan atıyordu. olaylara karışmak istemedi, hızla uzaklaşıp arabasına bindi ve otele doğru yol aldı.

nerobianco serpens, melankomik ve bir o kadar da duygusal bir adamdı. gerçekte o da mad tandt gibi sagopakajmerdinleyicisi’ydi. ancak, nostalji kraliçesi’nin şarkılarıyla kendinden geçer, içer, içerdi. kısacası addicted to pain bir adamdı. duygusaldı, kimi zaman boşluktasallananadam görüntüsü çizse de, hiçbir zaman duygularını işine karıştırmadı.

otele vardığında, kapıda bir çocukla karşılaştı. abi elma şekeriiii alır mısın bana, noolursun dedi. bi de bu eksikti diye mırıldandıktan sonra, çocuğa şekeri alıp uzattı ve hızlıca otele girdi.

- merhaba. ben narcotic polisi nerobianco serpens. acilen selincaglayan’la görüşmem gerek.
+ hanımefendinin misafiri misiniz?
- eee evet.
+ ben haber vereyim kendisine.
- hayır. vermeyin.
+ vermem gerek beyefendi. elinizi kolunuzu sallaya sallaya giremezsiniz.
- itirazım var sayın yönetici. odasına çıkmam gerek.
+ siz şuraya kimlik bilgilerinizi yazın, ben arıyorum.
- hea buraya mı yazıyoruz!?
+ evet. lütfen türkçekarakter kullanın.
+ hanımefendi lobiye ineceğini söyledi, lütfen karşıda bekleyin.
- peki.

nerobianco serpens, kadını beklemeye koyuldu. sempatiksinirsistemi bozuktu. sigarakahveçikolata molası verdi. kısa süre sonra, elinde fikriminincegülü adlı bir kitapla, sanki odysseus destanından fırlamış salome gibi, onun kadar güzel, bir içim su, kırmızıojeli, tuhaflık meleği bir kadın yanaştı.

- merhaba. ben nerobianco serpens. narcotic polisi. bana saideresparavan yada diğer adıyla etom’un yerini hemen söyleyin lütfen!
+ bu imkansız.
- bakın onu bulmam gerek. çok acil. polis mad tandt’ın ekibindeyim. eski bir pul koleksiyoncusu, sizin de etom kadar suçlu olduğunuzu söyledi. korkarım sizi de emniyete davet etmem gerekecek.
+ bak. kim söyledi bilmiyorum. ben saideresparavan’la ayrılalı uzun zaman oldu. artı elenktrinkalamadımsenden bunu da ayrıca söylemem gerek. güven vermiyorsun bana.
-peki. tekrar geleceğim.

nerobianco serpens, “mnskym, şu hayat bitse de gitsek” diye mırıldanıp derhal mad tandt’ı aradı ve durumu iletti. mad tandt, “hmm. işimiz zor demek. hemen yola çıkıyorum. ibibikler öter ötmez ordayım, kadınla bir kez de ben görüşeyim” dedi.

otele ulaşır ulaşmaz, kadını derhal sorguya almaları gerektiğini söyleyerek zorla emniyete götürdü.

kadın, sorguda zorla da olsa adresi verdi. etom, sarı ada’da yaşıyordu.kadınla görüşmeyi bitirip nerobianco serpens’i aradı.

- adamın adresini öğrendim. sarı ada’ya, umuda gidiyorum. bekleyemem. ve biliyor musun; bu adam aynı zamanda ajdarı doğurtan doktor’muş.
+ beni mutlaka ara.
- peki.

mad tandt, sarı ada’ya gitti. kapısında matkapla duvar delinir yazan büyük, izbe bir konağın kapısını çaldı.

- merhaba. ben mad tandt. etom’la görüşmem gerek.
+ my name is luka.
* luka! kimlanbu!
- herhangibiri. göte giren şemsiye açılmaz etom! buldum seni!
* kendimi kendim savunacağım ben. kaldı ki, toplum bana hazır değil.
- zamanla alışırsın saideresparavan ya da etom. hangisini tercih edersin?
* sadrazaminsoltasigi.
- hmm. çok genç ve yakışıklıymışsın da.
* ulan götümekaşgözçizsembendenbinkatyakışıklıolur ak.
- eğer cehenneme doğru ilerliyorsan durma devam et etom! şerefsiz adam. gerçekler acı yazık ki!
* gözlerimizin rengi farklı ama gözyaşlarımız aynı mad! karşıma geçip nicki taşşağına denk konuşma!

mad tandt bir yumrukla saideresparavan’ı yere devirdi. silahı kafasına dayadı.

-kim lan selincaglayan! doğru düzgün konuşmadı!

nefes nefese cevap verdi:

* üç yıl önce intihar ederken ipi kopan kadın o.
- çok aradın mı lan bu nicki?

bu sırada nerobianco serpens ve constantinopolis göründü karşıda!

+ bizler tarihin ortanca çocuklarıyız etom, inkar etme! oyun bitti!
* eyvah vecihi geldi! diye mırıldandı etom.
+ vecihi değil etom, nerobianco serpens! narcotic polisi!
* serpens!
+ benim ya!

- ne zamandan beri kullanıyorsun bu nicki?
* aramızda nickin lafı mı olur? ha adamım!
- burda soruları ben sorarım.
* ağzımdan laf alamayacaksın mad!
- kendimikontroledemiyorum ben nerobianco!
* ...
- bak etom. 376 gündür peşindeyim! ben aslında çokzekiyimdimisizdeanlamadınız. konuş şimdi!
* selincaglayan’a dokunma. dünümyokyarınımsır benim. o benim kalbimdekimelek. her şeye rağmen tek derdim inadına sevmek’ti anlıyor musun mad! sevmek! mutlu olmak!
- mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter, etom! ama sen bokk’a bastın adamım!...

-.-

etom, acaba selincaglayan ile birlikte sorguda neleri itiraf edecek? işin içinde kimbilir daha kimler var! selincaglayan aslında kim!? mad tandt, nerobianco serpens ve constantinopolis’i daha neler ve kimler bekliyor?

ve constantinopolis...

asıl hikaye bundan sonra başlıyor!

_._

...mad tandt, etom’un ellerine kelepçeyi takarken, "ohh tanrım, sonunda bitti" diye geçirdi içinden, herşeyden habersiz. sonra nerobianco serpens ve constantinopolis’e döndü ve;

alkışlayın arkadaşlar komedi bitti” dedi. “geriyedönüpzaferişaretiyapmaklazım artık”.

- bunu kutlamalıyız. fıramboğazfıstıklı domelyan ve cevizlisucuk benden! ee çaylar kimden?

...







bilgiçlerin nicklerinden roman yazmak

ludingirra
episode:1--->#777708

------episode:2-------

bir los angeles sabahı.
9. bölge narcotic şefliği.

...

...mad tandt, musluğu kapattı, bir bardak su içti ve elleriyle saçlarını sıvazladı. gidip herşeyi karanlık odada bir bir dökmenin zamanı gelmişti...yüzleşmenin!

merdivenleri ikişer ikişer çıkarken, sonucun etkili olabileceğinden emin değildi. keyifli olduğu günlerde kendini çok "ingiliz" bulurdu. keyifsiz olduğunda ise kendini pastane vitrinine benzetirdi. yer yarılsa da deepine girsem moduydu ondaki kimi zaman. ölü bedenden farksız olurdu.

etom’un bulunduğu sorgu odasına girdi. constantinopolis de oradaydı.

dışarıdaki ses: selincaglayan geldi amirim!
+ hmm. birazdan. bekletin ofisimde.
+ bamyanı bitirmemişsin etom! ups, beğenmedin mi yoksa?
- anlamayanadamın tekisin sen mad! burada boşuna tuttuğunun farkında bile değilsin bizi.
+ bir bardak portakal suyu seni kendine getirir sanırım. seni dinliyorum. evdeki mektup, uyuşturucu...anlat!

etom zincirlerinin üzerine büzüldü!
+ en azından uyuşturucu ticareti yapmıyor olduğunu duymak isterdim! bu özgür gece adamım. ayrıca sakin ol! relaxxx! ben sakiniseverim.

etom cevap vermedi. camın arkasında elinde mektupla duran nerobianco serpens’in yüzüne baktı.
- sadece ben değil, satoli...aa, selincaglayan ve eski maliyeci salih de var işin içinde.
+ hangisalih! hem ben sanki sato’lu bişey duydum! sen de duydun mu constantino?
- grafolog salih, onun takma adı. yani gerçek adıyla redcrow fastjunkie.
+ yok artık. ye kafayı kudur şimdi. tanrım, ben buna gülerim! ehuehuehu! bizim fastjunkie ha? şaka bu! adres ver bana! nerede fast!
- 223 43 34 telefon numarası. evinde sürekli kalan bir hizmetçisi var. adresi ben bilmiyorum. nerede olduğunu o bilir ancak.
+ peki zarf? bir şifre mi yoksa içinde yazanlar!
- o bir aşk mektubu! bidaha oku!

mad, bir göz hareketiyle nerobianco’yu çağırdı ve numarayı verdi. redcrow fastjunkie’yi aramasını ve hemen adrese gitmesini emretti.

nerobianco serpens, evi buldu. redcrow evdeydi. etom’un hangi pis işlerine bulaştığını sordu:

- sadece iki, evet iki defa. satolina bitterend’a gitmiş birkaç poşet! ama işin içinde ben yokum adamım! tamamen duygusal bir aşk hikayesi var bu işte! max sepulturk, yani constantinopolis’in yazdığı iki üç mektup, zorunlu bir ameliyat, selincaglayan ve satolina bitterend! bildiklerim bundan ibaret! ha bir de selincaglayan’ın sakladığı çocuk. kızı sanıyorum.

nerobianco buz kesti! max sepulturk diye mırıldandığı an telefon çaldı:

+ nerobianco? ne alemdesin!
- yokpekbişi. buldum redcrow’u! işin içinde değil ama çok şey biliyor.ben iş üstündeyim mad!
+ otele dön! kadının kızı orda. al onu!
- tamam mad!

tekrar kadını bulduğu otele döndü. bakıcısıyla yemek yiyen kızı buldu. tv de calamitycans izliyorlardı birlikte.

- adın ne?
+ artemisia.
- annen bir süre bizimle birlikte. sanırım seni onun yanına götürmem gerek.

kızı aldı ve bakıcısına önemli bir durum olduğunu, kızın da annesinin de güvende olduklarından sözetti.

2693 ssq plakalı polis otosuyla merkeze doğru yol aldılar. yolda sanatisler kol geziyordu. akşam saatiydi ve nerobianco buz kesmişti. hala! romantik serseri gitmiş, yerine sinirsahibi bir adam gelmişti son günlerde. olaylara passive kalmak deli ediyordu.

kanal47’yi açtı, pink floyd’dan the wall çalıyordu. kızla sohbete daldı.

- demek adın artemisia. anlat bakalım.
+ bu parçayı çok severim.
- hmm. demek sen de floydian’sın benim gibi.
+ evet ama şebnem ferah, illdisposed ve depeche mode da dinlerim.

huzursuzdu. köşede durup kıza aşure aromalı ülker çikolatalı gofret aldı ve devam ettiler. yol uzundu.

+ sen spongebob sever misin?
- hayır ben phantomlord severim. hayalet lord! hahhaaa! bir de deborah. izledin mi hiç?
+ deborah’ı izledim evet. ya phantomlord? senin kadar korkunç bi karakter mi o da?
- korkunç mu? tabiki hayır. çok bilmiş şirin şey seni.
+ hayır ben evrendeki en mütevazi insanım bir kere.
- kardeşin var mı?
+ henüz üç yaşında bir kardeşim var evet. biliyor musun, babam onu yeni gördü daha.
- baban kim?
+ max. tanıyor musun?
-...

ilerde, use condom don t be silly yazan büyük bir elektrik trafosuna bakakaldı. arabayı durdurdu. emotion marka deodorant’ının kokusundan eser yoktu. rutubet kokusu alıp gitmişti etrafı.

dejavubilmemkaç diye mırıldandı nerobianco.

+ neden fasa fiso konuşuyorsun?

sustu. kızda, goetica tipi vardı. düğmeburunlu bir çocuktu. gözleri hafif max’e de benziyordu biraz.

- kardeşinin adı ne?
+ müqüe. ben koydum. güzel isim değil mi?

birden radyoda arh negatif kana ihtiyaç olduğunu haber veren bir kadın sesi, ilerde ohannessenpetersburgerking sesi çıkarıp yanından hızla geçen bir ambulanss. tekrar kıza döndü. gülümsedi, kızları madeline ve enharista geldi aklına. düşlerin öte yakasındaki umut uğruna nelerden vazgeçti.

çok güzel gitar çalardı. karısı esmeralda gibi. instrumental çok konser vermişti gençken. onun hayatı aslında,
solakgitaristindokunaklıöyküsüydü bir bakıma. acı ve trajik.

merkeze geldiler. isyankarmuhabir birkaç soru sordu kendisine. cevap vermedi. içeri girip doğru mad tandt’ın odasına girdiler. onu beklerken, el menzile beynel menzileteyn gazetesinde bir huni delisinin arandığını haber veren manşete gözü ilişti.

- offf be!
+ heyy. naaber nerobianco?
- döndük mad! kızın babası max! max sepulturk! max sepulturk, constantinopolis!
+ nasıl olur nerobianco!...
- evet mad! en yakın arkadaşın! büyük uyuşturucu şebekesinin başı! ameliyatla ne kadar tanınmaz hale gelmiş değil mi???
+ aa ama, öldü o nerobianco! cenazesine gittik, ederlezi çaldık, hatırlamıyor musun!
- dünya yalan söylüyor mad! bütün dünya! selincaglayan kim biliyor musun? 3 yıl önce intihar etmeyi başaramayan sevgilin! satolina bitterend!

mad, hafif sendeledi. hemen dışarı çıktılar. emniyet müdürü armour mitili, sorgunun devamı için bb kod adlı igor alchoburn’u görevlendirdi. çünkü constantinopolis kaçmıştı.

mad olduğu yere yığıldı. bir yerde bir zamanlar kaybolan hayatının kadını, en iyi arkadaşı ve bir tarafta da uyuşturucu gölgesinde bir aşk hikayesi.



haziran15, mad’in hayatının aslında en kötü günü olacaktı. igor alchoburn, bir kağıtla geldi.

"anarchyçiçeği’nin önünde mad! akhillius cafe’de. eski buluşma yeri. imza bir dost"

hemen buluşma yerine gitti. bir kaç ankakuşu ve barmenden başka kimse yoktu. küçük göle baktı. durusuda yüzmebilmeyenbalıklara...ve greyfurt ağaçlarına.

angelus’u hatırladı. sevgilisiyle en sevdikleri şarkıyı. ya en iyi arkadaşı? nasıl olurdu da bir kaçakçı olurdu. hem de öldüğünden bu kadar eminken!

şarkıyı mırıldandı.

city of angels filminde meleğin insan olabilmek için inşaatın tepesinden kendini boşluğa bıraktığı sahnede duyuluyordu bu parça. birden "meleğim" dediği sevgilisinin hikayesine benzetti bu anı. ameliyatla bambaşka bir hal aldığı anı.

hormonsuz domateslerin kokusunu çekti içine. harika bir cafe’ydi. birlikte ne çok gelmişlerdi max’le...hiçbir şeyin önemi yoktu artık. etom ve yakın dostları bir bir yakalanmıştı.geriye kalan şaşkınlık ve kırık bir kalpti.

barmen imphotep, bir kağıt getirip bıraktı.

"belkibirgünbiryerde mad! hepimizhiçiz adamım. children of sanchez, biziz. istenmeyenadam olmadık hiç. biz değişmedik. unutma eskiyi. görüşeceğiz. ama o gün bugün değil."

imphotep’ten biraz bira istedi.

birasını yudumlarken, tebessüm etti. gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü. tam da, içindeki fırtınalara mahkum bir halde kalbindeki dört duvara kısılıp kalalı kaç yıl olduğunu düşünürken,

on thorns i lay’den, buram buram katatonia kokan independence çalıyordu...



büyüdüğünü anladığın an

ludingirra
duş alırken, "anneeeaaa su soğuuuğğğkkkk" diye ciyakladığın an kıçına yediğin şaplağın yerini sevişirken partnerinin aynı yere attığı şaplakların aldığını,

4 yaşındayken sınıf arkadaşın altına işediğinde ağlaya ağlaya pantolonu ve külotu bileğine kadar sıyrılmış vaziyette geldiğinde "aaa, bu ne? bende niye yok bundan?" diye verdiğin cingöz tepkinin yerini, partnerininkini görünce "ufff, harika buuu" diye verdiğin şuh tepkinin aldığını,

derin ve büyük sıkıntılara küçük oyunlar yerleştirerek elveda diyemediğini, kapıyı vurup çıkarken ardındakileri düşünmeden edemediğini,

rüya görmek için değil, ertesi günkü sorumluluklara yetişebilmek için uykuya yattığını ve gözyaşlarını masaların altına ya da dolapların içine değil maskelerin ardına gizlediğini farkettiğin an büyüdüğün andır.

dönüşü var mı?

var mı!?



-alo?
+buyrun hanfendi?
-baba? benim...

(bkz: o kadar büyüdük mü baba)


başlığımdaki entryi siler misin sevgilim kızıyor

ludingirra
-bugün bana girmişsin de, silermisin onu kızıyor sevgilim.
+niye kızıyo ki.yazdığımda bişey yoktu, hem bugün ben sana yarın sen bana.
-"ayrıca, güzel bacaklı, şeker suratlı, hikaye gibi hatundur kendileri. pompalanmaktan da ayrıca zevk alır" yazmışsın.
+yaa baktım ona muhteşem almış. silmesem de editlesem?
-adam gibi editle o zaman.
+peki.

2 dakika sonra;

başlık: bikbikbik
entry: x nesil yazar. hoşgelmiş. ayrıca, güzel bacaklı, şeker suratlı, hikaye gibi hatundur kendileri. pompalanmaktan da ayrıca zevk alır.

yoğun istek üzerine göt olduktan sonra gelen zorunlu edit: ben bi bok yedim sanırım. 2 saat sonra anladım ki aslında bacakları çarpık, maymun suratlı, obua gibi birşeymiş.pompalanarak derken de şişirilmek anlamında dediydim. bizim ekip alo, bi parlaklık yok burda.. boka battık geri dönün.

alkolik bir sevgilinizin olması

ludingirra
mutluluğu, huzuru içkide bulduğunu zanneden sevgili. çok zor,çok acı bir durumdur.

çaresizlik ve uykusuz geceler birbirini kovalarken, aynı noktada buluşamamak, hiçbir şeyi tartışamamak, konuşamamak. çekip gidemezsin, oturup izleyemezsin, o halini görüp yerden yere vururken kendini, onunla zaten içemezsin. yardım etmek için çırpınır durursun.boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz.

en başında farketseydin, zaten başlamazdın.bilirsin.aileden öyle gördün.başıboş bırakmamayı, yarım bırakmamayı hiçbir şeyi.korkup kaçmamayı...

bir de seviyorsun. hayvan gibi.

ilişkiye güzel anılar sıkışır çoğu zaman.hatırlanmak için.güzel tek anı,sevgilinin kanında sıfır alkolle sana kurduğu cümleler, titremeden elini tuttuğu zamanlar...

ağlarsın...uyumaz yanında,içi geçmiş sızmış vaziyette gecenin kör karanlığında uyanmayacağını bile bile ağlarsın.uyanmayacağını bile bile sessiz...

bir gün lavabo yanında sızmış bulursun, bir gün kanepe kenarına. belli ki düşmüş!

1 hafta, 1 ay, 1 yıl dönümleri önemsiz artık.o nerede olduğunun farkında değil ki.sevgilim olur musun prenses dediği gün ışıl ışıl bakan gözleri kan çanağı.ellerini tuttuğu ilk gün hatırında. şimdi sadece et ve kemikten ibaret 90’lık dede gibi titreyen eller onlar.

-sevgilim ben geldim.!
-uyuyor musun?

inandır kendini.o kadar yoruldu ki,uyuyor o! iki büklüm sızdığı yerde etrafında devrilmiş içki şişelerine bakma! o uyuyor, sızmadı.

yok. o yorgun değil, işten de gelmedi.

nereye kadar? 3 yıl oldu. tam 3 yıl önce sevinçten ağlarken elini ilk tuttuğunda, 3 yıl sonra şu an iki büklüm, sızmış, kusmuş içinde olmayanı...anne perişan.

-ayık gezdiği tek bir an yok! bişeyler yap ne olur. oğlum ölüyor!

birgün olur da bakarsa geriye, olur da ayık kafa ile bulursa kendini bakmak için ezdiklerine, harcadıklarına, işte o an anlar neler tüketti. neleri ezip geçti. şimdi avucunda olmayan...gencecik.

öldü. ellerinde...hayallerindeki güçlü adam, ilk erkek, boğuldu. kendi içinde.habersiz koştururken sen, tedavi için nereye yatacağını sorup soruştururken!

ağlarsın. artık hıçkıra hıçkıra...

-sevgilim alkolikti.yakınımda olup uzağı seçmiş olandı.bana hayatımda duyduğum en güzel cümleleri kuran, ama artık zırvalayan adamdı.

gitmedin, bırakamadın! çünkü hem içmeden duramayan, hem karşında her uzvu ağlayan, acı çeken adamdı! kurtar beni diye ne çok yalvardı!

dost bırakılmazdı!

şu an toprağın altında bir iskeletten ibaret olsa bile...

bitmez demiştin! bitmedi...


15 mart ’08 02:54

ölüm

ludingirra
geri sayım sen doğduğunda başladı. (9) canlı bile olsaydın, en fazla (8) kez kaçabilirdin ölümden. bil ki (7) düvele sultan dahi olsan, yerin (6) mekan olacak sana. en fazla (5) metre kumaş götürebileceksin. kapatacaksın, (4) açsanda gözlerini bu (3) günlük fani dünyada; azrail’e (2) kat olup yalvarsan da nafile. ecel geldiğinde (1) gün öleceksin. işte o an herşey (0)’dan başlayacak. çünkü ölüm bir yok oluş değil, yeniden doğuş, tüm insanlar için.

sözlüğün son entrysi

ludingirra
kimler var

---yönetimden---

1 jedi
150.000 moderatör
10.000 bot

---üyelerden ise---

2.500 gammaz
500 guide
7.596.962 bilgiç
1.378.941 çömez

toplam

9.228.904 kişi sözlükte sidik yarıştırıyorlar.

...

başlık: bilgi sözlük

1.159.350.768 no’lu son entry

hala onay beklemekten bıkmamış, sayıları bugün neredeyse 10 milyona yaklaşan sevgili bilgi sözlük yazarları ve çömezleri;

bu entryi yazmak için hepinizin birarada olduğu günü bekledim. evet son kez hep beraberiz. son 2 aydır, (adını dahi anmak istemiyorum ki "götrosoft" olduğu anlaşılmasın) yaşadığımız sancılı dönemi amına koyayım hepiniz öğrendiniz. bunlar davayı kazanmak üzere oldukları için sözlüğü bu entryle kapatmaya karar verdim.

içim kan ağlıyor. babama verdiğim sözü tutamadım ben, emanetine sahip çıkamadım. çok üzgünüm, bugün son gün sevin, sevişin, kaynaşın. 66 yıllık büyük efsane bugün sona eriyor. bilgi sözlükle büyümüş bir birey olarak, ben dahil dünya için büyük bir kayıptır sözlüğün kapanması. bir hatun dahi kaldıram...öhm, yani kaynaşamadık yeterince yazarlarım benim.

yine de gururluyum, hep birlikte sözlüğü ayakta tutmayı başardık. 73 nesil hep beraberdik. entryleriniz eş zamanlı olarak 42 dile çevrilerek tüm dünyada okundu. papua yeni gine ve kızılderili halkından sevgili bilgi sözlük bağyanlarına da buradan selam ederim. ve ilk defa 2063 de, avrupa’nın en iyi sözlüğü seçildiğimizde, 150.000 moderatörümüzle ödülümüzü aldık. hala kuzey kutup bölgesinde dahi okunurken, bu üzücü gelişmeyi yaşamak çok acı. buradan, eskimo bağyanlarına acilen houston’dan iletişimin kopmaması için koordinatlarını vermelerini rica ediyorum.

hep beraber 100 milyona yakın zirve gerçekleştirdik. ama en güzeli, rahmetli 4. nesil yazarlarımızdan etom’un 31. nesil yazar torunu etom jr.-1 ve 69. nesil yazar torunu etom jr.-2’nin önderliğinde mars’a gerçekleştirdiğimiz zirveydi. 7.5 milyon katılımlı bu harika zirve için teşekkürlerimi sunar, bilgi sözlük bağyanlarına selam ederim.

buradan rahmetli babama seslenmek istiyorum:

baba; son isteklerini yerine getirdim. uzun lm fabrikasını satın aldım. bilgi sözlük airlines’ı kur dedin, uçuş devi bile yaptım. "yazar sayısı 10 milyonu geçmesin evlat" demiştin. geçirmedim. diğer isteklerini sıralamıyorum çünkü onlar topumuzun götüne girecek türden.

herkese birer minnet ve teşekkür belgesi olarak, 9 milyon yazarı ay’a uçuruyoruz. gidiş-dönüş şirketten, çay ve yiyecek haplarınız şirketten değil.

sizi kırdıysam, üzdüysem, uçurduysam vardır bir bildiğim. ama unutmayın bilgiçsiniz, bilgiç kalacaksınız. yeniden tüm sözlük bağyanlarına selam ederim.

şimdi yavaş uçun saçınız baş...öööehhh iyice eskidi bu. neyse, öpt.tşk.bye.

edit: 5 milyon kişilik "papua sözlüğü siktiler bu son tango son zirve başka zirve yok zirvesi" papua yeni gine yönetiminden izin alınamadığı için gerçekleştirilemeyecektir.

(independence-jr 14.10.2070 05:37)
entry puanı: -18042635
[:)] [:o] [:(]

....

bilgiçlerin mal varlıkları

ludingirra
kartalkaya’da bir kartal bir kaya; tarafımdan halihazırda yaptırılmayı bekleyen boğulan bi ördek gibi pöyküren kapı zili; arkamdan mütemadiyen okkalı şekilde küfreden bir anne, bir baba, 3 abi, üçü platonik sıfır sevgili; kapı gıcırtısıyla da çalınabilen 3 beste; biri sağlam, birinin 2 teli diğerinin tek teli kopuk 3 gitar; denizde kum; 1.196.890.657’si türkçe, 16.000’i ingilizce, 3’ü arapça, 202’si muhtelif dillerden 1 milyar küsür küfür; 3 kırmızı don; 16 sütyen; karşı ormanda 2 dikili 3 dikisiz 5 ağaç; ana babadan kalma 27 yılı yaşanmış ömür.
ayrıca, 27 başlık, 192 entry, düşmeye her an gebe 22 puan.

güzel kızların kitap okumaması

ludingirra
iğrenç bir genellemedir. "e allahın salağı, nasıl vardın bu kanıya ki pöykürüyon" denesi yaratıklardır bu genellemeyi yapanlar. kitap okumaması güzelliğinden falan değil, aptallığındandır o hatunun.
(bkz: helin avşar)
sözkonusu hatun kişi de, "ay ben kitap okuyamam sıkılırııııımmm, filmini çeksinler izleyeyim" şeklinde güzide incisiyle olaya ışık tutmuştu bir dönem. demekki neymiş, güzel olduklarından değil, sıkıldıklarından (!) mış.

kardan kadın

ludingirra
kar___kar__karkarkar____karkarkar___kar___karkar______kar
kar__kar___kar___kar___kar___kar___kar___kar_kar_____kar
kar_kar____kar___kar___kar___kar___kar___kar__kar____kar
karkar_____karkarkar____kar___kar___kar__kar___kar___kar
kar_kar____kar___kar___kar___kar___kar___kar____kar__kar
kar__kar___kar___kar___kar___kar___kar___kar_____kar_kar
kar__kar___kar___kar___kar___kar___kar___kar______karkar
kar___kar__kar___kar___karkarkar____kar___kar______karkar

organize bir şekilde sol frame in ebesini sikmek

ludingirra
bir tek kişinin seri bir şekilde sol frame’in ebesini domaltarak cinsel performans sergilemesi de mümkün.gerçi muhittin abi’nin de payı var.

(bkz: aguagugggglomhohahohassimgeliomumnskym)
(bkz: hahhayyyyyyyyyyyyyyyyyyyttttttttttttttt)
(bkz: mnskymlaaaaaaaaaaaayyyyyyyyyynnnnnnnnn)

şeklinde başlıklarla frame’in domalmasına izin vermez kimse tabi.biz başka türlü becerdik.

bir bilgiç vardı canı sıkılan;
(bkz: o mal benim beğenemedin mi paylanço)

sol frame’e yine bir gün iyi vuramadım, frame’in suları üstüme sıçradı:

jedi farketmiş:
jedi: sallanıyoruz heeyyy! frame düşmanımısın!
ludi: jedi naaptım ki
jedi: ulan alt alta okuyayım dedim olmadı, üst üste okuyayım dedim olmadı, yanyana, dip dibe okudum yine bi halt yok midem bulandı lan rahat bırak şu ebeyi!
ludi: tamam jedi...dedim. ve aynen aşağıdaki başlıkları alt alta okunmuş vaziyette gönderdi.

evet, iğrencim farkındayım. öyle bir çalışmışım ki hem de. ama vallahi bütün aklı kamyoncu muhittin abi verdi.o gün yanımdaydı. o başlık iyi, bu başlığa da yaz diye diye, istemsiz becertti frame’i.burdan selam gönderirken de şey diyorum kendisine: muhittin abi bunu okuyosan topsun olm top.

öhm evet;

şimdi lütfen şu frame’e bakınız da bakınız:

(bkz: kendi düşen ağlamaz)
(bkz: ajdar anık)
(bkz: kaynanam olur musun)
(bkz: soruyu bilmiyorum ama cevabı seks)
--------
(bkz: msn messenger delirdi)
(bkz: bülent ersoy)
(bkz: anam avradım olur musun)
(bkz: keşke yalnız bunun için sevseydim seni)
(bkz: ben aşkı senle yaşayamazsam varsın olmasın)
--------
(bkz: recep tayyip erdoğan)
(bkz: deniz baykal)
(bkz: ezan okurken gülen imam)
(bkz: müsaitseniz annemler size oturmaya gelecek)
--------
(bkz: sözlük sen nelere kadirsin)
(bkz: mumumu söndürdüm seni bekliyorum)
(bkz: öpsün seni zeki müren)
--------
(bkz: ağa bokunun üstüne bok olur mu)
(bkz: sahin k)
(bkz: seni şövalye ilan ediyorum)
(bkz: seni buralarda bir özleyen var)
--------
(bkz: ateş seni çağırıyor)
(bkz: tek abdestle 5 vakit namaz kılmaya çalışan imam)
(bkz: tarih tekerrür etmez bunu hangi manyak söyledi)
--------
(bkz: independence)
(bkz: ne işin var senin viyana da)
(bkz: çay demlesem gelir misin)

yeterince organize olmuşum muhittin abi sayesinde o gün. bu arada siktim tamam da, bi sorun niye siktim !...


gündelik hayatta sözlük gibi konuşmak

ludingirra
+abi bayaa uyudun yaa.
-kime göre neye göre.
+gece barda kavga çıkmış ha?
-evet. bunu yapan insan olamaz.
+polis falan karışmadı umarım.
-yok. sağolsun ece geronimo türkçesi konuştu, kimse uğraşmak istemedi.saldılar.
+ece bu arada hoş kız dimi?
-çirkin kadın yoktur az vodka vardır.
+abi akşam patates kızartalım mı?
-patates deme olm bana. adını duymak bile yetiyo.
+e ne diyem mahmut mu diyem !
-makarna yap sen boşver.
+onu da ben sevmiyorum.
-tavuk salatası?
+anket koydum sepete modundayım diyosun!
-e git bi çay koy o zaman salak.
+ya o değil de bizim bi aykut vardı nooldu ona?
-bizim aykut nerede sorusuna alternatif cevaplarım var ama uğraşamam senle.
+sen dünkü projeyi nasıl toparladın?
-götünden sallamanın en güzel örneği oldu o.ama patron muhteşem verdi.kendi işimizi kurma meselesi var aklımda yine de!
+ben düşünmüyorum. götümüze girebilecek türden o.
-oğlum ayar yemekten, o salak yerde at koşturmaktan bıkmadın mı! ben para için herşeyi yapacak insan modeli olmak istemiyorum. ne yaparsan yap!
+çömez olarak yaşayacam diyosun yani.türksün di mi?
-bi siktir git! hadiii.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol