confessions

karall

- Yazar -

  1. toplam entry 307
  2. takipçi 1
  3. puan 12512

bağdatlı ruhi

karall
17. y.y’da yaşamış bağdatlı bir divan şairidir. adaşı olan diğer şairlerden kendini ayırabilmek için bağdadi mahlasını kullanmıştır. yazmış olduklarının bir çoğunu hz. mevlana’ya ithaf ettiğinden mevlevi olduğu düşünülür. yazmış olduğu eserlerin içinden en muteberi şüphesiz divanıdır. fuzuli, nesimi ve necati’den etkilendiği belirtilir. türk edebiyatında hiciv üzerine yazılmış en önemli eserlerden olan terkibi bend’in yazarıdır...

söylemeden geçemeyeceğim eskiden beri anlatıp durulan bir hikayeye konu olmuştur... şöyle ki:

ruhi ile fuzuli bir gün yolda karşılaşırlar hoş sohbet muhabbetten sonra bir sessizlik çöker ve ruhi sokakta gördükleri köpeğin üzerine fuzuliye:

-ey fuzuli! "bu köpek burada gezer çok fuzuli" der.

koca fuzuli bu lafın altında kalır mı ? hemen yapıştırır:

- e o zaman bas kuyruğuna da çıksın ruhi...

anlatmadan geçemedim o ruhi işte bu ruhi, bağdadi mahlaslı bağdatlı ruhi..

kolay sanat

karall
bir iskender pala hikayesidir.

birkaç gün içinde sanati ögrendim, usta oldum sanan , ayrica da bu sanat hakkinda hocalik taslayan gençler bilhassa edebiyat dünyasinda pek çoktur. bagdatli ruhi’nin böyleleri için söyledigi bir beyiti vardir..

gör zahidi kim sahib-i irsad olayim der
dün mektebe vardi bugün üstad olayim der

eski zamanlarda kadincagizin biri de oglunu kebeci çirakligina vermis. oglan hem yaramaz hem de ukala bir tip imis. bir hafta geçmis geçmemeis, evine kosup gelmis. anasi neden geldigini sorunca da,

- zanaati ögrendim de ondan geldim demis.

öte yandan usta, dükkanda meraka düsmüs. gidip kadini bulmus,

-yahu demis, senin çacuk artik gelmez oldu.
-gelip de ne yapsin artik zanaati ögrendi.
-allah allah nasil ögrenmis bir anlatsana?!
-direge yünü sararsin, tekme ile yuvarlarsin, olur sana kebe...

usta gülmüs, basini sallayarak mirildanmis:

-vay piç kurusu, kendisi ögrendikten baska anasina da ögretmis.

kabak tadı vermek

karall
yukarida tanimlarini okudugunuz bu deyimin dilimize geçis hikayesi de söyledir efendim. simdi efendim pireler deve iken, besikler tingir mingir sallanir iken, plastik ve cam fabriklari yok iken; dogal olarak ta sürahi, masraba gibi bilimum plastik ve camdan yapilan esyalarin yerlerini o zamanlar kabaklar alirmis. çünkü kabak yapi itibari ile ince bir kabuga sahiptir ve kolay kolay kirilmaz. simdi kabagimizin bu özelligi haiz olmasi durumunun öncesinde bazi asamalardan geçmesi gerekirmis, ki bu günde gerektir; eger su kabagindan tas veya masrapa vayahut sürahi gibi bir levazimat yapilmak istense... bütün islemler bittikten sonra da kabagin içinin kurumasi için üstten kesilmis kisima bir tipa tikilarak amaca uygun kullanilir imis...

sözü kisa keselim simdi o dönemlerde kabak uc kisimdan kesilip içi çikarilir sonra da kurumaya birakilirmis günesli bir yerde. bu asamalari yapipta sabredemeyen yani kabagin içinin iyice kurumasini bekleyemeyen ahalinin kabaklari tam olarak kurumadigindan içine konulan suya, yahut her ne konuluyorsa kabagin içine iste ona kendi tadini verirmis mundar edermis.. iste o gün bu gün bu deyim, aşırı ısrarla olayi saptirdin, içine ettin, siktin, bunlarttin bizi daralttin, merkebin ferci dahiline su kaçirdin, gibi muhtelif söz karsiliklarinin sebebi olan, aşırı ısrarla tadi kaçiran zevat için söylenir durur...
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol