greyfurt

1280x1024 çözünürlükte, 60 hertz’de görmeyi başardığım beyaz noktadır. evet hepimiz lanetlenmişizdir.
birazdan telefon çalacaktır. ve telefondaki ses "hayatının sonuna kadar enginar yemek zorundasın" diyecektir.
kimilerimiz kahrından, kimilerimiz korkudan, kimilerimizde bitmek bilmeyen enginar ızdırabından nalları dikecektir.
(bkz: bilgisozlugun laneti)
(bkz: sözlük beni diskoya götür)
(bkz: bilgiclerin vasiyeti)

"atatürkün çeket cebindeki mendili olabilirmi?" diye de düşündürebilir?
ama asıl cevaplanması gereken atamızın kafasının üstündemidir yoksa altındamıdır ?

"http://corporate.pukar.googlepages.com/corporate.black.v.jpg/corporate.black.v-large.jpg"
ile tekrar denenmesi gerekir. "elveda" gayretinde ki monitörün giderayak bir şakası olabilir.
not: kaydet, fullscreen yap yada masaüstünü siyah olarak ayarlayıp kontrol et. hala oradaysa o nokta ve gayipten sesler geliyorsa dua etmeye başla.

matematiksel olarak; televolelerin 12 eylül sonrası yayınlanmaya başlamasıyla ilgisi olduğu düşünülebilir.
zira 12 eylül öncesi televole ve türevi programlar olmadığından, her nevi istatistiki çıkarım havada kalacaktır.
(bkz: düz mantık)
(bkz: dere tepe düz mantık)
(bkz: evet bu gün gıcığım)

hamile bilgi işlem çalışanının, rehavetin etkisiyle ip’leri eksik tanımlaması durumudur.

- ya şaziment abla benim alet gene ağı görmüyo (?)
+ hasta etmeyin lan beni. hamileyim zaten.

birde bunun "sevdiginiz t-shirt’ün paspas olmasi" modeli vardır ki; emin olun aynı duygu yoğunluğunu ve öz yıkımı yaşatır.
sabah mahmurluğu ve olanca masumluğuyla yüzünü yıkamaya giden birey, "aranan liste"sinde ki t-shirt’ünün banyo önüne serilmiş olduğunu farkeder.
banyo önüne serilen t-shirt’ün anatemasının; böğürme arifesinde ki pantera solisti olması durumu ev ahalisi tarafından pek yadırganmaz.
bir anlık kızılır gibi olunur ama olan olmuştur bir kere. üstünde durulmaz. ta ki üstünde durulmaması gereken bir diğer vakkaya kadar. (hep olduğu gibi üstünde durulmayıp geçiştirilecektir)

"muck" şeklinde özetlenebilir. sadakat ve/veya şevkat gibi ihtiras içermeyen duyguların fiiliyata dökülmüş halidir.

...
- naber bebişim ?
+ aa çiçeğim gelmiş
/muck
...
gibi

hırs yapmış edit: e artık bundan açıklayıcı olamaz yani.
http://img261.imageshack.us/my.php?image=fishkissgm8.jpg

deneyime dayalı çözüm önergesi: (bkz: balık öpücüğü)

yaptığı her oyunda geçimek/bitmek bilmeyen kurumsal movie’siyle insanı sinireden ama ürettiği oyunlarla gönüllerimizi fethetmiş şirkettir. severiz kendilerini.

aniden olur. aylarca hayalini kurduğunuz şey gerçekleşmiştir işte. hemde nasıl sessiz sedasız ve birden bire. kankayla yapılan kaldırım üstü sohbette, selam vermek yerine tek bir göz kırpmayla geçiştiriverirsiniz uğruna gözyaşları sel edilen insanı.
sonra günlerce düşünülür. tahammülsüzce özlenen insanın, karşılaşınca neden özlenmediği anlamlandırmaya çalışılır. aslında içi anlam doldurulacak bir şey kalmamıştır. aslında mantık olayı çözmüş ama ruh bu farkındalığa erişememiştir.
yaşanılan zamanlara acınmaz. acı tatlı anılara şevkatle sarılıp vedalaşılır. geçmişin ortak hüznü ile geleceğin ortak umutları da aynı klasöre yollanır. artık masa üstünüz tertemizdir. son bir şey dışında.
fare imleciniz o gereksiz klasöre ilerlerken yaşanan bütün güzellikler "bizi unutamazsın" der son bir gayretle ama sağ tıklanmıştır bir kere. içinizdeki bitmesi gereken hikaye sona yaklaşıyordur. belki bir kaç "gurur" hata iletisi alınsada açılan menüde "geleceğe umutla bakmak" seçeneği tıklanır. karşınıza onun en masum, en güzel hali gelecektir. "bu insanı kalbinizden çıkartmak istiyormusunuz ?" sorusuna karşılık tereddütsüz "evet"e tıklanır.

çok geçmeden "tebrikler eski sevgilinizi geridönüşüm kutusuna attınız" diye bir mesaj alırsınız. evet bitmiştir artık. ölümün bile çözemeyeceği badire atlatılmıştır.

geri gelebilir diye endişelenilmemelidir çünkü geridönüşüm kutusu doldukça işletim sisteminiz eskileri (öncedende olduğu gibi) otomatik olarak silecektir.

not: duygu şeysi yaşamak istemeyenler "james blunt - no bravery" eşliğinde tekrar okumasınlar.

"shift+delete" yapmaya alışmış arkadaşların pek işine yaramaz. zira "shift+delete" yapıp karşınıza çıkan soru penceresine refleks olarak "enter" cevabı veren kullanıcılar için artık iş işten geçmiştir.(ancak "active@ undelete" gibi bazı veri kurtarma programları kullanarak silinen dosyaları geri çağırabilirsiniz)
en iyisi geri "dönüşüm kutusunun en büyük boyutu" seçeneğini kişisel kullanım alışkanlıklarınıza göre ön gördüğünüz en düşük boyuta getirmek ve hiç boşaltmamaktır.

isminin burak olduğu ve erkek olduğu konusunda bizi derin şüphelere sevketmiştir.

kendi parasıyla almıştır. hatta kart liminitini kanırtarak 12 taksit yaptırmış olması da muhtemeldir.
anlayışla karşılamak gerekir. ilk ayları atlattıktan sonra normale dönmesi ümit edilir.

capcom’un dünyaca ünlü oyunu olan "resident evil"da ki, yaptığı garip deneyler sonucu ortalığı zombilerle dolduran ilaç şirketinin adıdır.

giremediğimiz, dinleyemediğimiz yayındaki dj’dir. sadece gelmeyenlerin değil gelemeyenlerinde çok şey kaçırdığı yayın sürmektedir.

genç parti istanbul 3.bölge 1. sıradan milletvekili adayı olan, nitelikli sanatçımız sayın ibrahim talıses’in, foxtv’den alper altun’a yaptığı çarpıcı açıklamalarda bulundu.

önemli not: hele ibo’nun sıcaktan ve aşırı izdihamdan bunalıp üstündeki atleti şopar gibi yırtması varki, gülmekten klavyeme salyalarımın akmasına sebep olmuştur.

"alper altun-ibrahim tatlıses fox ana haber" olarak aratın. (linki kısaltamadım bi turlu)

"ipne" genelde arkadaş arasında kullanılır. diğer söyleniş biçimine göre daha kabul edilebilirdir.
"ibne" kelimesi ise gerek vurgulu söylenebilmesi ve gerekse "ib" hecesi esnasındaki enerji yüklemesinin, "ne" şeklinde salınarak bir rahatlama, bireysel terapi yaratması sebebiyle, sinirlenilen şeylere yada şahıslara yönelik olarak kullanılır.

ipne örneği;
- kanka hadi ya, bişi söyleyip kapatcam
+ olm valla 4 kontörüm kaldı
- olm ipnelik yapma ya
(diye sürer gider)

ibne örneği;
- lan $^#£ koduum ibnesi ben sana ne dedim ?
+ ama abi. bi sn
- ben sana ne dedim ?
(bu fazla sürmez. kesin dalar bu diğerine)

sayıları hızla azalmaktadır. 1980’li yıllar ve öncesi türkiyesinde azim yaparak, cinsiyet ayrımı, maddi koşullar ve diğer sosyo ekonomik dezavantajlara rağmen yılmadan çalışıp prof olmuş bilim kadınlarımızın yerini; son yıllarda mantar gibi türeyen özel üniversitelerin kadro verdiği, 30’lu yaşlarda prof olmuş, selülitsiz ama kapasitesiz dilberler almaktadır.
özel hayatını kariyerinin gerisine iten, bilim üretmek ve yaygınlaştırmak için canla başla çalışıp, türlü fedakarlıklarda bulunan bilimkadınlarımızın önünde saygı ile eğilmek gerekir.

canlı edit: bakire bayan profosör bilgic yada okuyucu varmı bilmiyorum ama olsaydı; onu en çok incitecek başlık bu olurdu heralde.

teknik olarak "henüz trip yapmayan sevgili" statüsündedir. endişelenecek bir şey yoktur. düzelir.

trainspotting’in soundtrack’dır aynı zamanda. anlık gidiş gelişlerle duygu karmaşası yaratır. mutluyken huzur, mutsuzken keder verir.
günlük dozajı iyi ayarlamak gereken iki ucu keskin eserlerdendir.