confessions

greyfurt

- Yazar -

  1. toplam entry 2267
  2. takipçi 3
  3. puan 45491

tirmik

greyfurt
saplı bitkileri, taş, tezek gibi büyük taneli nesneleri bir yerden bir yere sürüklemek, toplamak yada ayırmak için kullanılan bir alettir.

toprağı düzleştirmek yada havalandırmak içinde yararlanılır.

bel kuregi

greyfurt
normal küreklerden farklı olarak; öncelikle toprağı kazmak için dizayn edilmiş kürek çeşididir.

diğer küreklere göre daha sivri ve düz yapısıyla hemen ayırdedilir. metal kısmı daha kalın ve dayanıklı olur. sapının iki yanında, çalışan kişinin bütün vücut ağırlığını rahatca verebileceği 2 dayanak vardır.

genelde belleme ve kazma işinde kullanılır.

(bkz: bellemek)

böbrek ağrısı

greyfurt
eğer iltihap kaynaklı ağrılarsa (ki çoğunluğu böyledir); kızgın tuğla gibi uygulamalar, iltihabın vücuda yayılmasını hızlandıracağı/sağlayacağı için çok çok zararlıdır ve bazı durumlarda ölümcüldür.

yani böbrek ağrıları, mutlaka bir doktorun teşhis ve tedavi etmesi gereken durumlardır. böbrek taşı ile böbrek iltihabı başlangıçta hemen hemen aynı belirtileri gösterir ama tedavileri birbirine zıttır.

kaş yaparken göz çıkarmamak için, iyileşeyim derken nalları dikmemek için, doktora gitmek ve tedavi olmak hem en ucuz hemde en etkili yöntemdir.

böbrekteki aksaklık teşhis ve tedavi edildiğinde ağrıda ortadan kalkar.(çok salak bir cümle oldu sanki ama açıklayıcı gibi...)

kadavra

greyfurt
bir doktor arkadaşım ilk zamanlar biraz tedirgin olduklarını, temkinli yaklaştıklarını ama sonraları birbilerine şaka olsun diye kadavra kolu fırlattıklarını, alıştıklarını, alışmak zorunda olduklarını anlatmıştı.(bu aşırı uç davranışlar yaşadıkları travmayı atlatabilmek için, istem dışı geliştirdikleri eylemler olsa gerek)

kadavra tıp eğitiminde, herşeyden önce çok değerli bir materyaldir. ülkemizdeki kadavra çalışmaları malesef batılı ülkelerin gerisindedir. (adamlarda kadavra bolluğumu var nedir? 10 yıl öncesine kadar araba çarpışma testlerinde kadavra kullanıyorlardı. o zamanki sensörler, eklem taklit mekanizmaları bu günkü düzeyde değildi yada kadavra kadar ekonomik değildi)

kimse kanser olmak istemez, kimse ölmek istemez, kimse kadavra olmak istemez ama birileri oluyor ve olacak. malesef tıp öğrencilerini eğitmek için gerekli dokuları taklit edebilecek teknoloji şu an için mevcut değil.(japonlar insan bedenini çok iyi taklit eden "şişme kadın"lar yaptılar. gerçek gibi ama bu büyük başarılar bile tıp eğitimi için yeterli değil.-ben bu şişme kadın şeylerini "balkan toplumlarının tütün mamülleri kullanımı" ile ilgili bir araştırmamda tesadüfen okudum. yalanım varsa bilgi sözlüğün serverlerı çöksün)

velakin tıp eğitimi ve çeşitli araştırmalar için sökülüp dikilen, sonra tekrar sökülüp tekrar dikilen, ruhsuz bedenlerdir.
acıdır ama gerçektir.

ay akşamdan ışıktır

greyfurt
marşmı türkümü olduğu tartışmalıdır. sözleri şu şekildedir:

ay akşamdan ışıktır yaylalar yaylalar,
yüküm şimşir kaşıktır diloy diloy yaylalar.
komşu gızını zapteyle yaylalar yaylalar,
bizim oğlan aşıktır diloy diloy yaylalar.

ay akşamdan aş da gel yaylalar yaylalar,
cılba yola düş de gel diloy diloy yaylalar.
eğer anan goymazsa yaylalar yaylalar,
vicdana danış da gel diloy diloy yaylalar.

ayın öyünde yıldız yaylalar yaylalar,
nerden gelirsen baldız diloy diloy yaylalar.
sen git de ablan gelsin yaylalar yaylalar,
duramiram yalınız diloy diloy yaylalar.

30 kasım 2007 ısparta uçak kazası

greyfurt
türkiye’ye kurulması planlanan nükleer santralde toryum kullanılabileceğini savunan, bu konuda önemli çalışmaları olan boğaziçi üniversitesi profesörü dr. engin arık’ta malesef hakkın rahmetine kavuşmuştur.

yanlızca türk bilimi için değil, dünya bilimi içinde çok büyük kayıp.

not: kazada hayatını kaybedenlerin sayısı 7 personel, 49 yetişkin yolcu ve bir bebektir.

30 kasım 2007 ısparta uçak kazası

greyfurt
duyarlı basınımızdan başlıklar:
cesetler etrafa saçıldı (www.internethaber.com)

cesetler ve uçak parçaları her yere yayılmış durumda (www.haberturk.com)

genelde bütün uçak kazalarında cesetler etrafa saçılır ama hiç bir gerizekalı basın kuruluşu toplumun moral durumunu ve uçakta yakını bulunanların psikolojisini bozmamak için bunu başlığa taşımaz. oldu olacak fotoğraflarını da koyun, tam olsun. ayıp, ayıp.

not: son gelen haberlere göre malesef kurtulan olmamış. çok üzücü. hepsine allah rahmet eylesin.

telekom hatlarına grevden öncede sabotaj yapılması

greyfurt
bir çoğumuzun (yakın zamana kadar benimde) gözden kaçırdığımız gerçektir.

telekom hatlarına grev başlamadan öncede sabotajlar düzenlendiği ama bizim ne hikmetse bunu grev esnasında sendikaya baskı kurmak amaçlı olarak öğrenmemiz acı bir gerçektir.

türkiye haber iş sendikası genel başkanı ali akcan haberturk’te izlediğim bir programdaki açıklamalarına göre; sabotajların büyük kısmı hırsızlık amaçlı olup, sabotaj şüphesiyle gözaltına alınan yada tutuklanan sendikalıların, grev mücadelelerini zayıflattığı ve bu konuda sayısız defa uyarıcı açıklama yaptıklarını ifade etmiştir.

grev yapan bu sendika üyeleri olası bir sınır ötesi operasyonda güneydoğudaki arkadaşlarının iş başı yapmak için hazır olduklarınıda genelkurmaya beyan etmişlerdir.

bir zamanlar -bende dahil- savrulduğumuz "hem grevci hem sabotajcı" rüzgarından artık sıyrılmanın zamanıdır.

not: tarafların uzlaştığı ve grevin sona erdiği ile ilgili bir haber okudum. umarım sendika ve iş veren ortak paydada buluşabilmiş ve her iki tarafıda memnun edebilecek, toplumun ihtiyaçlarına daha iyi hizmet edebilecek bir sonuca ulaşılabilmiştir.

28 kasım 2007 beşiktaş olympique marseille maçı

greyfurt
rüştünün uzak gözlüğünü evde unutması sonucu 2-1 bitmiş maçtır.(eheuhehehe olur canım arada böle ampül goller. -izlemedim ama-hemen yüklenmeyelim adama)

ben beşiktaşımızın galibiyetine elbette sevindim ama en çok marsilyanın yenilmesine sevindim. ilk maçta, holiganlar gibi saldırdılar futbolcularımıza. kendisine arkadan yaklaşılmasından hoşlanan hakemde bu vahşete göz yumdu.

izlemeyenler için yazıyorum: ilk maç sert futbol yoktu. futbol yoktu. gerçekten vahşetti. ben hayatımda bu kadar saçma salak sertliklerin olduğu bir maç izlemedim. 2 futbolcumuz sakatlandı.

marsilya kasaplıkla geleceği kadar gelmişti zaten.

tebrikler beşiktaş. umarım umut ışığını söndürmezsiniz.

üniversite isi makarna

greyfurt
versiyon 1.0
bir tencereye su konur. su kaynayınca içine makarna dökülür. sonra unutulur.

yeteri kadar unutulduktan sonra can hıraş mutfağa koşulur. tencereden zorla çıkartılan makarna, dilimlenerek yenir. (lazanya gibi ama malzemesiz lazanya)
not:üstünde bir tavada eritilen makul miktardaki yağ gezindirilirse daha yenilebilir olur.

versiyon 2.1
"tavuklu makarna" yapmak için marketten en ucuzundan tavuk hamburgeri alınır. versiyon 1.0’da ki gibi makarna unutularak yapılır. hamburgerler tavada kızartıldıktan sonra ekmeğe dürülüp yenir. (yeterince hızlı ve eş zamanlı yerseniz, midede tavuklu makarna oluyor)

versiyon 3.0a
su kaynamadan makarnalar atılır. çok acıkıldığı için sabırsızlıkla tencerenin başında beklenir. arada bir tadılır. tahammül edilebilecek kadar piştikten sonra hemen süzülür, yağda çevrilip servis edilir.(bu versiyonun püf noktası yağı fazla atmak ve az pişirmektir)
gereğinden fazla yağlı ve tam pişmediği için dişleri gıcırdatan makarna, yarım tabak yenmesiyle birlikte mideye külçe gibi çöker.
kalan makarnalar tabaklarla birlikte buzdolabına kaldırılır.
gecenin ilerleyen saatlerinde hazımsızlık problemi ortaya çıkar. evin koridorunda volta atılır, balkona falan çıkılır.
ertesi gün makarnalar dökülür.
durumdan habersiz ev ahalisi olarak "olm ben yiicektim yaa" diye artistik yapılır.

versiyon 4.0 ultra edition
yukarıdaki versiyonlardan farklı olarak, normal bir makarna yapıldıysa hemen dolaba bakılır. kalan ketçapın herkese yetmeyeceği hesaplanarak, ketçap kutusuna domates salçası, su, tuz ve azıcık şeker eklenir.(ucuz ketçaplarda böyle yapılıyor)
ketçap kutusu 2 kere çalkalanıp, içindekiler karıştı zannedilir.
kimine şekeri gider, kimine tuzu, kimi salçalı yer, kimi ketçaplı.

afiyet olsun.

polis

greyfurt
dünyanın en sevilmeyen meslek gruplarındandır. ne yapsa yaranamaz ama her götü sıkışan nedense gene onları arar.

kutsal meslektir. sadece para için yapılmaz. özellikle ülkemizde kimileri ailesinden, kimileri geleceğinden, kimileride canından fedakarlık yaparak görevlerini yerine getirmeye çalışırlar.

12 saatlik mesayilerle, memurların elini kolunu bağlayan ab kısıtlamalarıyla, yetersiz teçhizat, yetersiz özlük hakları ile suçlarla mücadele etmeye, asayişi sağlamaya çalışırlar.

bütün bunlara rağmen çoğu zaman haksızca eleştirilirler.
malesef böyle büyük bir gruptaki tek tük örnekler bütün teşkilata maledilir. sanırım polislerimize yapılan en büyük haksızlıkta budur.

aslanlı yol

greyfurt
her gittiğimde "ulan aleme nam salmış, koskoca bir liderimiz var, çarpık çurpuk taşlardan yol yapmışlar kabrine. of allahım of" dediğim yoldur.

ancak geçenlerde bir yerlerde bu yol hakkında ilginç bir şeyler okumuştum. şöyleki;
"lay lay lom. ataturk’un mezarına geldik. heheey" formundaki topluluklar, ayrık taşlara takılıp yerleri öpmemek için yavaş yürümek ve sürekli yere bakmak zorunda kalmaktalarmış. bu yavaş yürüme zorunluluğu ve boynu büküklük hali uzaktan bakınca bir ciddiyet ve matem havası yarattığı gibi, yürüyen bireylerde de aynı hüznü yaşatmaktaymış.(bunalımlı insanlar yürürken daha fazla yere bakarlar. mutlu ve sağlıklı insanlar genelde kafaları yukarıda yürürler)

yani anıtkabir öyle; ver tuğlayı, dök betonu şeklinde yapılmamış. meraklılarına duyurulur.
http://tinyurl.com/33kq4d
70 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol