ısı tasarrufu sağlar. sıcacık uyunur. (doğal olarak genelde kışın yapılır)
uykunun süresi kadar önemli hadisedir. (hatta bence daha önemli)
3 saatlik derin ve kesintisiz uyku, 8 saatlik yamalı bohçaya dönmüş uykudan daha fazla zindelik verir insana.
herkesin hayalidir.
3 saatlik derin ve kesintisiz uyku, 8 saatlik yamalı bohçaya dönmüş uykudan daha fazla zindelik verir insana.
herkesin hayalidir.
independence’in daha önce düzenlenen bilgi sozluk odunlu tasarim yarismasinda, tasarımlarını begenmeyip, odunla dövdüğü bilgiçlerimizden, bu sefer daha verimli olmalarını beklediğim mücadeledir.
neyin, ne kadar zamanda tasarlanması gerektiğinin açıklanması ile bilgiçlerimizin hazırlıkları hızlanacaktır.
not: ödüllü olması her zaman için odunlu olmasından iyidir.
neyin, ne kadar zamanda tasarlanması gerektiğinin açıklanması ile bilgiçlerimizin hazırlıkları hızlanacaktır.
not: ödüllü olması her zaman için odunlu olmasından iyidir.
hele bazıları vardırki; kendilerini itici yapan şeylerden çok memnundurlar. değişmek istemezler.
(bkz: kıllı olmak)
(bkz: sigara içmek)
(bkz: annesine düşkün olmak)
(bkz: kamuflaj desenli pantolon ve ceket giymek)
(bkz: paris hiltonu begenmek)
(bkz: kıllı olmak)
(bkz: sigara içmek)
(bkz: annesine düşkün olmak)
(bkz: kamuflaj desenli pantolon ve ceket giymek)
(bkz: paris hiltonu begenmek)
deney adı: (bkz: crazy dance in kayseri)
deney konusu: damardan uranyum suyu enjekte edilen bireylerin düğünlerde yaşayamaları muhtemel sosyal problemler.
deneyi yapan kurumlar: dış mihraklar.
denek sayısı: başlangıçta 2 kişi. çoştukça sayıları artıyor.
gözlemcinin notu: tarım ve köy işleri bakanlığını göreve çağırıyorum.
deney konusu: damardan uranyum suyu enjekte edilen bireylerin düğünlerde yaşayamaları muhtemel sosyal problemler.
deneyi yapan kurumlar: dış mihraklar.
denek sayısı: başlangıçta 2 kişi. çoştukça sayıları artıyor.
gözlemcinin notu: tarım ve köy işleri bakanlığını göreve çağırıyorum.
çocuklara bir problemi formülize etmeyi ve bunu yaparken rasyonel sayıları kullanmayı öğreten konudur.
hayatın hesap kitap gerektiren hemen hemen her alanında işinize yarar. (zamandan tasarruf ve hesap kesinliği sağlar)
malesef ülkemizde müfredat biraz ağırdır. erken yaşlarda öğrencilere gereğinden fazla bilgi yüklemesi yapacak şekilde modellenmiştir.(bu aksaklıkların bir kısmı zaman içerisinde giderildi ama daha çok yolumuz var)
bu yüzden havuz problemleri bazı öğrencilerin matematiğe olan başarabilme inançlarını biraz sarsar ve ön yargı geliştirmelerine sebep olur.
oysa; a/b + c/d = (a.d + c.b)/(b.d) olduğunu bilen herkes bu problemleri çözebilir.
özellikle üniversite sınavlarına hazırlanan bazı öğrencilerimizin bu konunun sorularını çözememesi çok acıdır. kendisine güvenen bir öğrencinin bu konuyu öğrenmesi en fazla 1 saat alır.
hayatın hesap kitap gerektiren hemen hemen her alanında işinize yarar. (zamandan tasarruf ve hesap kesinliği sağlar)
malesef ülkemizde müfredat biraz ağırdır. erken yaşlarda öğrencilere gereğinden fazla bilgi yüklemesi yapacak şekilde modellenmiştir.(bu aksaklıkların bir kısmı zaman içerisinde giderildi ama daha çok yolumuz var)
bu yüzden havuz problemleri bazı öğrencilerin matematiğe olan başarabilme inançlarını biraz sarsar ve ön yargı geliştirmelerine sebep olur.
oysa; a/b + c/d = (a.d + c.b)/(b.d) olduğunu bilen herkes bu problemleri çözebilir.
özellikle üniversite sınavlarına hazırlanan bazı öğrencilerimizin bu konunun sorularını çözememesi çok acıdır. kendisine güvenen bir öğrencinin bu konuyu öğrenmesi en fazla 1 saat alır.
annemin her gördüğünde tezahürat yaptığı, en son çine gidip 2 tane alıp getirip, anneme "al, al işte. sende kurtul bizde kurtulalım" demeyi düşündüğüm yaratıkların, haber cinsidir.
bu eşsiz pazarlama sloganının türkiyede ki uygulamalarından biri, yalova karamürsel yolu üzerinde bir işletmemizin önündeki bir tabelada bulunmaktadır.
toşhak konusu olan durumun bir translate hatası olması ayrıca komiktir.
toşhak konusu olan durumun bir translate hatası olması ayrıca komiktir.
avuç avuç yenilesi küçük nesnelerdir. felaket enerji verir. (fazlası erkeklerde göbekte, bayanlarda popoda depolanır-eheuehe)
kan yapar (mecazi değil. gerçek anlamda) özellikle 14-24 yaş arası kadınların tüketmesi gereken besinimsi maddelerdir. (bide kırmızı et yuttunmu arada sırada; kansız kalmazsın)
iyi bişeydir. yenilmeli, yedirilmelidir.
kan yapar (mecazi değil. gerçek anlamda) özellikle 14-24 yaş arası kadınların tüketmesi gereken besinimsi maddelerdir. (bide kırmızı et yuttunmu arada sırada; kansız kalmazsın)
iyi bişeydir. yenilmeli, yedirilmelidir.
karaciğer dostudur. imkanı olanların taze olarak kaynatıp tüketmesi tavsiye olunur.
ezik edit: ya bu entry’i bir daha okudumda; gece gidilen 6. sınıf lokantalardaki çerçeveli yazılar gibi olmuş. "tavsiye olunur" felan. neyse işte anladınız siz. neymiş? karaciğere için iyi bişeymiş.
ezik edit: ya bu entry’i bir daha okudumda; gece gidilen 6. sınıf lokantalardaki çerçeveli yazılar gibi olmuş. "tavsiye olunur" felan. neyse işte anladınız siz. neymiş? karaciğere için iyi bişeymiş.
dünyanın en güzel çiçeğidir.
ayrıca güne merhaba deme biçimimdir.(papatya çayı-ota boka iyi geliyo abi. yumulun)
ayrıca güne merhaba deme biçimimdir.(papatya çayı-ota boka iyi geliyo abi. yumulun)
beni şoktan şoka, dumurdan dumura uğratmış başlıktır.
malesef sözlüğümüzde bile, son nefesini vermesi an meselesi olan bir insanın olası ölümünden, mastürbasyon malzemesi çıkaran şahıslar bulunmaktadır.
söz konusu şahsın dünya görüşüne katılmayanları, öncelikle seviyeye davet eder, bir gün yaptıkları yanlışı görmelerini ve gönülden pişman olmalarını dilerim.
malesef sözlüğümüzde bile, son nefesini vermesi an meselesi olan bir insanın olası ölümünden, mastürbasyon malzemesi çıkaran şahıslar bulunmaktadır.
söz konusu şahsın dünya görüşüne katılmayanları, öncelikle seviyeye davet eder, bir gün yaptıkları yanlışı görmelerini ve gönülden pişman olmalarını dilerim.
fotosentezle beslenen, güneşsiz kalmış organizmaların canlı performansıdır.
joe satrianinin elektro bağlamadaki ustalığı ayrı bir lezzet yaşatıyor izleyenlere.
önemli uyarı: izledikten sonra hayatınız asla aynı olmayacak. insanlığa bakış açınız kökten değişebilir.
joe satrianinin elektro bağlamadaki ustalığı ayrı bir lezzet yaşatıyor izleyenlere.
önemli uyarı: izledikten sonra hayatınız asla aynı olmayacak. insanlığa bakış açınız kökten değişebilir.
sırf para verdiğim için sonuna kadar okuma işkencesine katlandığım ama yıllar sonra bile hem verdiğim paraya hemde harcadığım zamana lanet ettiren, sikko ötesi, salaklığın dibine vurmuş kitaptır. hayatım boyunca en iğrenerek okuduğum yazılı metindir.
düzeltme: sadece üstün zekalı insanların tadına varabildiği, süper kitaptır. ben koca kafalı bir aptal olarak bu kitabı sonuna kadar okudum ve bir şey anlamadım. pardon bir şey anladım; onbirbuçuk iq’su olan biri olarak bu kadar yüce, bilgelik gerektiren, insanın hayatının her döneminde yaşamına yön verecek, bilgi ve deneyim deposu, ultra süper, deli dehşet, böylesine bir kitabın kalitesini okuyup anlayabilmek, zevk alabilmek benim kapasitemi aşıyormuş.
düzeltme: sadece üstün zekalı insanların tadına varabildiği, süper kitaptır. ben koca kafalı bir aptal olarak bu kitabı sonuna kadar okudum ve bir şey anlamadım. pardon bir şey anladım; onbirbuçuk iq’su olan biri olarak bu kadar yüce, bilgelik gerektiren, insanın hayatının her döneminde yaşamına yön verecek, bilgi ve deneyim deposu, ultra süper, deli dehşet, böylesine bir kitabın kalitesini okuyup anlayabilmek, zevk alabilmek benim kapasitemi aşıyormuş.
kimliği belirsiz bir şahıs sepulturkun kafasına sert bir cisimle vurup cocugu rehin aldi. bize zorla müzik dinletiyor. destek olmak icin yayina gelin.
karakter oynatma oyunudur. bir karakter seçersiniz ve oynatıcının (dm) size tasvir ettiği, dış koşullarla mücadele etmeye çalışırsınız.
kimi zaman bazı gizleri çözmek için çabalar, kimi zamanda intikam peşinde koşarsınız.
kısacası küçük bir hayat simülasyonu da denilebilir bu oyun için.
daha iyi anlaşılması açısından bir örnek verelim:
-**dm: oynatıcı.
-o1: birinci oyuncu (aslında herkes kendine bir isim seçiyor ama ben pratiklik olsun diye böyle yazdım)
-o2: ikinci oyuncu
-o3: üçüncü oyuncu
dm: evet köy göründü.
o1: gün ışıdımı?
dm: yok henüz değil ama birazdan güneş doğar.
o1: tamam, tarife uyan evi bulalım.
o2: ortalıkta kimse varmı?
dm: yok kimseler gözükmüyor.
03: tüten baca falan varmı?
dm: yok.
o3: yokmu? olm biz gidiyoruz ama bi sakatlık olmasın?
o2: bence güneşin doğmasını bekleyelim. her şey yolunda gözükürse, kasabaya iner keşif yaparız.
o3: hayır abi o zaman dikkat çekeriz. bizim yaptığımız anlaşılır.
o1: ya anlaşılırsa da anlaşılsın be kardeşim.
o2: geçen seferde öyle diyodun, donsuz kaçtık alemlerden
o3: olm ben cidden kıllandım. bu soğukta niye baca tütmüyor?
o1: ya salak salak konuşmayın, bu saatte ne bacası dumanı ya? öff.
o3: olm birazdan gün doğacak. bu adamların işi gücü yokmu? sen sabah kalkınca 1-2 odun yakıp, ısınıp, çorba falan içmezmisin?
dm: fazla vaktiniz kalmadı. ne yapıyorsunuz? karar verin.
o1: ben gidiyorum abi.
dm: köye giriyosun?
o1: evet, öyle elimi kolumu sallaya sallaya giriyorum.
o2: ya ulan 1 gün daha beklesek gece gelip rahat rahat yapardık işte be...
o1: ya tamam abi artık çıktım çalılardan. ses mes görünürde bi şeyler varmı?
dm: yok.
o1: yerlerde ayak izi falan?
dm: sende iz sürme varmı?
o1: yok.
dm: bazı izler görüyorsun ama pekde anlam veremedin.
o1: insan izlerimi?
dm: benziyor.
o3: ben okumu çektim, hazır bekliyorum.
o2: bende okumu hazırlıyorum. hatta ok menzilinde kalıp, çalılardan takip edelim onu. fazla ses çıkarmadan.
dm: o kadar sessiz olamazsınız abi. çok sık çalılar ama neyse işte tamam. az ses çıkartarak takip ediyorsunuz siz. şimdi küçük bir gıcırtı duydunuz. böyle kapı pencere gıcırtısı gibi bi şey.
o1: allaaaaah, ben hemen geri dönüyorum.
dm: dönemiyorsun abi. "orada kal" diye biri sesleniyor sana.
o1: çalılar çok uzakmı? koşabilirmiyim?
dm: bir iki gıcırtı daha duyuldu. evlerin pencerelerinden okların ucunu seçebiliyorsun.
o1: kim olduklarını görebiliyormuyum?
dm: 4 parmak aralıyorlar abi. sadece okların ucu gözüküyor.
o1: hast...
dm: gıcırtılar gittikçe çoğalıyor. hemen hemen bütün evlerde birer ikişer pencere aralandı. oklar sana dönük abi.
o2: dedik sana girme diye. gerizekalı. bok çıkarsın şimdi ordan.
o1: bu salakları gördülermi?
dm: yok henüz onlara doğrultulmuş bir ok yok. farketmediler heralde.
o1: yavaşça sesin geldiği yere doğru dönüyorum ve "düşman değilim. yolumu kaybettim" diyorum
dm: aynı ses sana "dost yada düşman olduğuna bir karar veririz" diyor.
o2: hadi hayırlı işleeer. hiç ok mok atıp yerimizi belli etmeyelim. bırakalım gebertsinler ayıyı. eheuehhe
03: evet, evet ehuehhe
dm: başka bir ses "yanlızmısın?" diye soruyor.
o1: "hayır. arkadaşlarım ormanda oklarını size doğrultmuş şekilde bekliyor" diyorum
o2: lan salak bizi niye söyledin?
o3: ben artık hayatta combat’a girmem. ne yalak bi şeysin be abicim.
o1: blöf yapıyoruz heralde, gerizekalı. kaç kişi olduğunuzu ve yerinizimi söyledim ben?
dm: bunu söylediğin gibi ayağının dibine bir ok geliyor. "bir dahaki sefer kafanı nişan alacağım" diyor.
o1: sizde ciddiyetimizi göstermek için ok atın.
o2: ya olm. yerimiz belli olur.
o1: olsa ne olur abi. adamlar bizi kalabalık zannediyorlar.
o3: ulan kendin geberdiğin bi şey değil, bizide öldürüceksin.
o1: salak salak konuşmada bi tane ok atın duvara.
dm: bunları aranızda konuşamazsınız abi. adamlar senden uzakta. seslenmen gerek.
o1: "o2, göster onlara" diye bağırıyorum abi.
o2: hıh, al işte. salak bu çocuk ya.
dm: evet abi adam bağırdı size. ne yapıyorsunuz.
o2: ben oku atıyorum ama bu ibneye atıyorum abi.
dm: cidden 01’e mi atıyorsun?
o2: ya yok. evin duvarına bir ok salladım işte. sonra yer değiştiriyorum yavaşça.
dm: "arkadaşların çok nişancı. o mesafeden bizim ahırı bile vurabiliyorlar" diye bağırdı biri. sonra kahkahalar yükseldi.
o1: abi bi dakika. ayağımın dibindeki ok kimin oku? elf falan değil dimi?
o2: ulan köyde elf’in işi ne? beyinsiz.
dm: yok yaws. normal sizin oklardan işte.
--------diye gider bu diyalog------
4’lük, 6’lık, 8’lik, 10’luk, 12’lik ve 20’lik zarlardan oluşan bir setle oynanır. (birde 100’lük zar vardı ama onu tam hatırlamıyorum. 100 tane yüzü yok tabi bu zarın. üstündeki rakamlar 10’ar 10’ar gidiyor)
kimi zaman bazı gizleri çözmek için çabalar, kimi zamanda intikam peşinde koşarsınız.
kısacası küçük bir hayat simülasyonu da denilebilir bu oyun için.
daha iyi anlaşılması açısından bir örnek verelim:
-**dm: oynatıcı.
-o1: birinci oyuncu (aslında herkes kendine bir isim seçiyor ama ben pratiklik olsun diye böyle yazdım)
-o2: ikinci oyuncu
-o3: üçüncü oyuncu
dm: evet köy göründü.
o1: gün ışıdımı?
dm: yok henüz değil ama birazdan güneş doğar.
o1: tamam, tarife uyan evi bulalım.
o2: ortalıkta kimse varmı?
dm: yok kimseler gözükmüyor.
03: tüten baca falan varmı?
dm: yok.
o3: yokmu? olm biz gidiyoruz ama bi sakatlık olmasın?
o2: bence güneşin doğmasını bekleyelim. her şey yolunda gözükürse, kasabaya iner keşif yaparız.
o3: hayır abi o zaman dikkat çekeriz. bizim yaptığımız anlaşılır.
o1: ya anlaşılırsa da anlaşılsın be kardeşim.
o2: geçen seferde öyle diyodun, donsuz kaçtık alemlerden
o3: olm ben cidden kıllandım. bu soğukta niye baca tütmüyor?
o1: ya salak salak konuşmayın, bu saatte ne bacası dumanı ya? öff.
o3: olm birazdan gün doğacak. bu adamların işi gücü yokmu? sen sabah kalkınca 1-2 odun yakıp, ısınıp, çorba falan içmezmisin?
dm: fazla vaktiniz kalmadı. ne yapıyorsunuz? karar verin.
o1: ben gidiyorum abi.
dm: köye giriyosun?
o1: evet, öyle elimi kolumu sallaya sallaya giriyorum.
o2: ya ulan 1 gün daha beklesek gece gelip rahat rahat yapardık işte be...
o1: ya tamam abi artık çıktım çalılardan. ses mes görünürde bi şeyler varmı?
dm: yok.
o1: yerlerde ayak izi falan?
dm: sende iz sürme varmı?
o1: yok.
dm: bazı izler görüyorsun ama pekde anlam veremedin.
o1: insan izlerimi?
dm: benziyor.
o3: ben okumu çektim, hazır bekliyorum.
o2: bende okumu hazırlıyorum. hatta ok menzilinde kalıp, çalılardan takip edelim onu. fazla ses çıkarmadan.
dm: o kadar sessiz olamazsınız abi. çok sık çalılar ama neyse işte tamam. az ses çıkartarak takip ediyorsunuz siz. şimdi küçük bir gıcırtı duydunuz. böyle kapı pencere gıcırtısı gibi bi şey.
o1: allaaaaah, ben hemen geri dönüyorum.
dm: dönemiyorsun abi. "orada kal" diye biri sesleniyor sana.
o1: çalılar çok uzakmı? koşabilirmiyim?
dm: bir iki gıcırtı daha duyuldu. evlerin pencerelerinden okların ucunu seçebiliyorsun.
o1: kim olduklarını görebiliyormuyum?
dm: 4 parmak aralıyorlar abi. sadece okların ucu gözüküyor.
o1: hast...
dm: gıcırtılar gittikçe çoğalıyor. hemen hemen bütün evlerde birer ikişer pencere aralandı. oklar sana dönük abi.
o2: dedik sana girme diye. gerizekalı. bok çıkarsın şimdi ordan.
o1: bu salakları gördülermi?
dm: yok henüz onlara doğrultulmuş bir ok yok. farketmediler heralde.
o1: yavaşça sesin geldiği yere doğru dönüyorum ve "düşman değilim. yolumu kaybettim" diyorum
dm: aynı ses sana "dost yada düşman olduğuna bir karar veririz" diyor.
o2: hadi hayırlı işleeer. hiç ok mok atıp yerimizi belli etmeyelim. bırakalım gebertsinler ayıyı. eheuehhe
03: evet, evet ehuehhe
dm: başka bir ses "yanlızmısın?" diye soruyor.
o1: "hayır. arkadaşlarım ormanda oklarını size doğrultmuş şekilde bekliyor" diyorum
o2: lan salak bizi niye söyledin?
o3: ben artık hayatta combat’a girmem. ne yalak bi şeysin be abicim.
o1: blöf yapıyoruz heralde, gerizekalı. kaç kişi olduğunuzu ve yerinizimi söyledim ben?
dm: bunu söylediğin gibi ayağının dibine bir ok geliyor. "bir dahaki sefer kafanı nişan alacağım" diyor.
o1: sizde ciddiyetimizi göstermek için ok atın.
o2: ya olm. yerimiz belli olur.
o1: olsa ne olur abi. adamlar bizi kalabalık zannediyorlar.
o3: ulan kendin geberdiğin bi şey değil, bizide öldürüceksin.
o1: salak salak konuşmada bi tane ok atın duvara.
dm: bunları aranızda konuşamazsınız abi. adamlar senden uzakta. seslenmen gerek.
o1: "o2, göster onlara" diye bağırıyorum abi.
o2: hıh, al işte. salak bu çocuk ya.
dm: evet abi adam bağırdı size. ne yapıyorsunuz.
o2: ben oku atıyorum ama bu ibneye atıyorum abi.
dm: cidden 01’e mi atıyorsun?
o2: ya yok. evin duvarına bir ok salladım işte. sonra yer değiştiriyorum yavaşça.
dm: "arkadaşların çok nişancı. o mesafeden bizim ahırı bile vurabiliyorlar" diye bağırdı biri. sonra kahkahalar yükseldi.
o1: abi bi dakika. ayağımın dibindeki ok kimin oku? elf falan değil dimi?
o2: ulan köyde elf’in işi ne? beyinsiz.
dm: yok yaws. normal sizin oklardan işte.
--------diye gider bu diyalog------
4’lük, 6’lık, 8’lik, 10’luk, 12’lik ve 20’lik zarlardan oluşan bir setle oynanır. (birde 100’lük zar vardı ama onu tam hatırlamıyorum. 100 tane yüzü yok tabi bu zarın. üstündeki rakamlar 10’ar 10’ar gidiyor)
ayrılma kararının, hava değişimi’ne çevrileceğini umduğum moddur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?