christentum terimi ingilizce deki christianity terimine denk gelmektedir ve isa mesihe dayanan, kitabi mukaddes uzerine kurulu ve katolik, ortodoks ve protestan olmak uzere uc buyuk gruba bolunmus olan dini tanimlamaktadir.
(bkz: christenheit)
(bkz: christentum)
ingilizce de birbirine yakin iki terim vardir: christianity ve christendom. ingilizce de bu terim ya hemen hemen ayni manada christianity terimi gibi kullanilir, ya da ozel olarak dunyanin hristiyanligin hakim olan bolumunu tarif eder. christendom terimi daha dar anlamda ortacagda hristiyanligin sekillendirdigi dünyayi, yani sezar konstantin’den beri olan avrupa tarihini kastetmektedir. hristiyan ortacagi, yani christendom donemi icin belirleyici ve belirgin olan, dünyasal yetke (latince imperium) ile hiyerarsik yapili kilise (latince sacerdotium) arasindaki yakin iliskidir. tarihte bu iki "guc" en yakin iliski icinde olduklari donemde bile, birbirlerinden cok acik bir sekilde ayri ve farkli olarak gorulmuslerdir.
(bkz: nazan oncel)
vucutta mudurun beyin olmadigi insanlarda gorulen anlayıs durumudur.
ask, alkol ve tutun birlesimini tarif edebilecegimiz hayat nedenlerinin ortak basligidir.
bizim onlardan neyimiz eksik demenin bir yoludur, baslik bilgi sozluge getirilir ve entry manyagi yapilir mevzu aslinda budur.
(bkz: necati sasmaz)
(bkz: speedy gonzales)
bulunduklari goc itibariyle ayni mahallenin ayni sokagini mesken tutarak geldigi kentin kulturune uyum saglamaktansa yaninda getirdigi hemsericilik kulturuyle insan, kentin o hala cok cekici gelen insancil ortak yasamin paylasimini bizlere sunan kulturu acimasizca katletmistir. kisacasi koyden kente gocte yok edilmis kulturdur.
yine oldu, yine olacak, suan sanki oluyomus gibi bir his var icimde dedigim anlardir.
toplumdaki sınıfların nasıl ortaya ciktigina guzel ornektir sozluge yazar olma olayı. herkesin esit haklara sahip olmasini savunuyorsak sozlukte de herkes yazar olabilmeli. ama "yok herkes yazar olsa, simdi yazar olanların ne farkı olur" derseniz, fark sozluge yaptigimiz katkinin niceligi degil niteligidir. er yada gec her yazar bunu fark eder.
sans getirdigi dusunulen yuzuge verilen isimdir.
istiklal caddesinde balik pazarinin icinden gecerek ulasabilecegimiz caravan rock barin ust katinda olan pera manzarali, guzel hafif muzik dinleyerek sarap tadabilecegimiz restauranttir.
caravanin tarifi #83062
caravanin tarifi #83062
(bkz: teras)
asıl önemlisi, 1930-40’larda köye hizmet götürmek çok zordur. cumhuriyetle birlikte girişilen köye hizmet çabaları; ya köylünün beklentilerine uymadığı ya da becerilemediği için yarım kalmıştır. başarı için köylünün dilinden anlayan yeni bir aydın tipine gereksinme vardır. bu da köylünün kendi içinden çıkarılabilecektir. işin bu “püf” noktasını ilk yakalayan ve kendisi de bir köylü çocuğu olan büyük eğitimcimiz ismail hakkı tonguç’tur. büyük güçlüklerle öğrenim olanağı bulan tonguç, köy enstitüsü sisteminin hem kuramcısı, hem de kurucusudur. onu, atatürk’ün eski kurmaylarından milli eğitim bakanı saffet arıkan göreve getirmiş, sonraki bakan hasan âli yücel de onun girişimlerine sahip çıkmıştır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?