spor haberlerini sunan kişilerin ünvanıdır.
böylesi ise makbul müdür yoksa basitlik midir bilemem...bakış açısında göre değişir sanırım...
http://webtv.hurriyet.com.tr/5/31698/20481976/1/elbisesiyle-rekor-kiran-spiker.aspx
kocası mali sıkıntıya girdiği için kendisi de tekrardan çalışma kararı almış.
umarım en kısa zamanda eski hallerine dönerler...
umarım en kısa zamanda eski hallerine dönerler...
kendisi hayatını kaybetmiştir. doktorun açıklaması ise şu şekilde:
taburculuk sonrası hastanın yoğun ilgi ve enfeksiyon korkusunu belirtmesi üzerine fizik tedavisinin de daha kolay sağlanabileceği düşünülerek normal serviste izlenmek üzere 2 nisan 2012 tarihinde tekrar kabul edildi. birkaç gün sonra hastada idrar yolu problemleri saptanmaya başlandı. idrar akışında problem saptanan hastanın kateterizasyon sonrası idrar akımının doğal olduğunun saptanmasına rağmen problemin kaynağı erken dönemde saptanamadı. yapılan tüm tahlilleri normal bulunan hastada ileriki dönemde idrar yollarında ancak organ nakli, kanser ve aids gibi hastalarda görülebilen çok nadir bir mantar enfeksiyonunun izlerine rastlandı. yine de kültür sonuçlarında belirgin kanıtlara ulaşılamadı.
buna rağmen derhal yoğun tedaviye alınan hastada tüm taramalarda diğer vücut bölgelerinde bir anormallik saptanmadığına dikkati çeken özkan, açıklamasında şu bilgilere yer verdi:
genel durum bozukluğu olmamasına rağmen tedavi ile uyumlu olmayan yanıtları nedeniyle yapılan tüm vücut taramaları, biyopsiler, tahlillerden de durumu açıklayacak bulgular saptanamadı. sonuçta hastada idrar yollarında mantar enfeksiyonu ve buna bağlı sistemik etkileri düşünülerek bağışıklık sistemini baskılayan ilaçları hem kesilerek hem de gerekli düzenlemeler yapılarak yakın takiple yoğun antibiyoterapi başlandı. 1 mayıs 2012 tarihinde hiç beklenmedik şekilde muhtemelen idrar yolu kateterizasyonuna bağlı ürosepsis gelişmesi üzerine ani genel durum bozukluğu nedeniyle hasta yoğun bakım servisine alındı. çok kısa süre içerisinde septik şoka giren hasta ilk günkü yoğun desteğe bir miktar cevap verse de maalesef 4 mayıs 2012 tarihinde yapılan tüm müdahalelere rağmen saat 04.30da hayatını kaybetmiştir.
taburculuk sonrası hastanın yoğun ilgi ve enfeksiyon korkusunu belirtmesi üzerine fizik tedavisinin de daha kolay sağlanabileceği düşünülerek normal serviste izlenmek üzere 2 nisan 2012 tarihinde tekrar kabul edildi. birkaç gün sonra hastada idrar yolu problemleri saptanmaya başlandı. idrar akışında problem saptanan hastanın kateterizasyon sonrası idrar akımının doğal olduğunun saptanmasına rağmen problemin kaynağı erken dönemde saptanamadı. yapılan tüm tahlilleri normal bulunan hastada ileriki dönemde idrar yollarında ancak organ nakli, kanser ve aids gibi hastalarda görülebilen çok nadir bir mantar enfeksiyonunun izlerine rastlandı. yine de kültür sonuçlarında belirgin kanıtlara ulaşılamadı.
buna rağmen derhal yoğun tedaviye alınan hastada tüm taramalarda diğer vücut bölgelerinde bir anormallik saptanmadığına dikkati çeken özkan, açıklamasında şu bilgilere yer verdi:
genel durum bozukluğu olmamasına rağmen tedavi ile uyumlu olmayan yanıtları nedeniyle yapılan tüm vücut taramaları, biyopsiler, tahlillerden de durumu açıklayacak bulgular saptanamadı. sonuçta hastada idrar yollarında mantar enfeksiyonu ve buna bağlı sistemik etkileri düşünülerek bağışıklık sistemini baskılayan ilaçları hem kesilerek hem de gerekli düzenlemeler yapılarak yakın takiple yoğun antibiyoterapi başlandı. 1 mayıs 2012 tarihinde hiç beklenmedik şekilde muhtemelen idrar yolu kateterizasyonuna bağlı ürosepsis gelişmesi üzerine ani genel durum bozukluğu nedeniyle hasta yoğun bakım servisine alındı. çok kısa süre içerisinde septik şoka giren hasta ilk günkü yoğun desteğe bir miktar cevap verse de maalesef 4 mayıs 2012 tarihinde yapılan tüm müdahalelere rağmen saat 04.30da hayatını kaybetmiştir.
günümüzde her evde mevcut miktarda bulunabilecek türden çocuk türüdür.
afyonkarahisardaki 3 yaşında bir çocuğun kaçırılıp saatlerce ve farklı kişilerce tecavüze uğramasından sonra özellikle bu tür çocukları daha da sıkı şekilde korumaya alan anne babalara kim kızabilir ki?
öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bir çocuğu sokağa salamıyorsun, adam gibi parka götürüp oynatamıyorsun bile. bir an gözünü kaçırsan, çocuğun ya tecavüze uğrar ya kaçırılır fidye istenir ya da organ mafyasının eline düşer buz dolu bir küvette uyanır. bildiğin korku filmi ülkesine dönmüş türkiye cumhuriyeti?!?
bu nedenle insanlar, çocuklarını dışarıya oyun oynamaya salmıyorlar artık. çocuk evde yetişip serpiliyor. gezebileceği yerler sınırlı: akraba ziyaretleri ve avmler.
evde oturan çocuğa hiperaktif diyor bazıları. ulan hayvanat, sen evde mi büyüdün yoksa sokakta mı? evde mi bağırdın çağırdın yoksa sokakta mı? bütün enerjilerini sokağa dökenler eve gelince kuzu gibi uyuyordu, öyle değil mi? çocuk boşaltamadığı enerjisini yaramazlıkla harcamaya çalışıyor; çok da haklı. hepsi birer apartman çocuğu işte...
afyonkarahisardaki 3 yaşında bir çocuğun kaçırılıp saatlerce ve farklı kişilerce tecavüze uğramasından sonra özellikle bu tür çocukları daha da sıkı şekilde korumaya alan anne babalara kim kızabilir ki?
öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bir çocuğu sokağa salamıyorsun, adam gibi parka götürüp oynatamıyorsun bile. bir an gözünü kaçırsan, çocuğun ya tecavüze uğrar ya kaçırılır fidye istenir ya da organ mafyasının eline düşer buz dolu bir küvette uyanır. bildiğin korku filmi ülkesine dönmüş türkiye cumhuriyeti?!?
bu nedenle insanlar, çocuklarını dışarıya oyun oynamaya salmıyorlar artık. çocuk evde yetişip serpiliyor. gezebileceği yerler sınırlı: akraba ziyaretleri ve avmler.
evde oturan çocuğa hiperaktif diyor bazıları. ulan hayvanat, sen evde mi büyüdün yoksa sokakta mı? evde mi bağırdın çağırdın yoksa sokakta mı? bütün enerjilerini sokağa dökenler eve gelince kuzu gibi uyuyordu, öyle değil mi? çocuk boşaltamadığı enerjisini yaramazlıkla harcamaya çalışıyor; çok da haklı. hepsi birer apartman çocuğu işte...
(bkz: apartman çocuğu)
bir insan ancak bu denli sevilirdi...
cenazesinde o kadar büyük bir kalabalık vardı ki ezilecek hale geldik.
ardından "kelimeler yetim kaldı"; hiç susmayan alkışlarla uğurlandı...
cenazesinde o kadar büyük bir kalabalık vardı ki ezilecek hale geldik.
ardından "kelimeler yetim kaldı"; hiç susmayan alkışlarla uğurlandı...
lütfen beşiktaş alsın. beşiktaş alırsa galatasaray öne geçicek, böylece evdeki huzurumuz bozulmayacak.
eşek kafalı kocam dün akşam gs ts’yi yenemedi diye; her bir pozisyon kaçırışlarında vura vura koltuğu kırdı. koltuğun kırılan çıtaları fener’e girsin cimbom’a bişe olmasın allah’ım!
(bkz: tamamen duygusal)
eşek kafalı kocam dün akşam gs ts’yi yenemedi diye; her bir pozisyon kaçırışlarında vura vura koltuğu kırdı. koltuğun kırılan çıtaları fener’e girsin cimbom’a bişe olmasın allah’ım!
(bkz: tamamen duygusal)
kum gibi...
http://webtv.hurriyet.com.tr/3/31705/0/1/kivanc-tatlitug-dan-ahmet-kaya-sarkisi.aspx
http://webtv.hurriyet.com.tr/3/31705/0/1/kivanc-tatlitug-dan-ahmet-kaya-sarkisi.aspx
ya sen kimsin be ad.. kad... arkadaş??
alışveriş merkezine girerken "ben divayım x-ray’den geçmem!" demişsin...ortalığı velveleye vermişsin.
biri seni artık durdurmalı, şarkını söyle otur yerine.
insansan hepimiz insanız, benden ondan ne farkın var ki senin? bir vatandaş olarak kurallara uyacak ve geçeceksin, nedir bu caka?!
tövbe yarabbim!
alışveriş merkezine girerken "ben divayım x-ray’den geçmem!" demişsin...ortalığı velveleye vermişsin.
biri seni artık durdurmalı, şarkını söyle otur yerine.
insansan hepimiz insanız, benden ondan ne farkın var ki senin? bir vatandaş olarak kurallara uyacak ve geçeceksin, nedir bu caka?!
tövbe yarabbim!
sıçtı.
aklı olan veliler bu sütleri içirmesin çocuğuna.
yahu zaten bir de şöyle bir durum var, süt serin bir ortamda muhafaze edilmeli, eğer mümkün ise buzdolabında.
allah bilir bu sütler nerelerde tutuldu da 1 günde 600 çocuğu zehirledi, sıcak havalar ya da rutubet etkisi ile farketmeden ekşitmişlerdir belki de.
devlet ucuza kaçıcaz diye at sütü satan bir yer ile bile anlaşmış olabilir, kim bilir?
aklı olan veliler bu sütleri içirmesin çocuğuna.
yahu zaten bir de şöyle bir durum var, süt serin bir ortamda muhafaze edilmeli, eğer mümkün ise buzdolabında.
allah bilir bu sütler nerelerde tutuldu da 1 günde 600 çocuğu zehirledi, sıcak havalar ya da rutubet etkisi ile farketmeden ekşitmişlerdir belki de.
devlet ucuza kaçıcaz diye at sütü satan bir yer ile bile anlaşmış olabilir, kim bilir?
çocuklarda suç bence. aç karnına içmişler sütü.
terbiyesizler.
terbiyesizler.
çok yorgunsunuzdur, gözlerinizden uyku akar. 7 saatlik uyku falan hak getire, en az 12 saate ihtiyaç varken sabahın köründe kalkıp işe gitmek; toplu taşıma aracına binip uyuyakalmak; aynı hattı uyuyarak 2 defa git-gel yapmak suretiyle kullanarak işe geç kalmak...
işte bunların tüm sorumlusu o lanet olası uykusuzluk!
işte bunların tüm sorumlusu o lanet olası uykusuzluk!
bu akşamki bölümünde, valide sultanın nigara kustuğu hiddetini göreceğiz. bakalım muhteşem sülüman, ibrahimin ihanetini öğrenecek mi...
hadım yasasının çıkartılmasını insanlara misliyle hatırlatan olay.
meclis, boş durma! açık alanlarda içki içilmesin gibi gereksiz yasama işleriyle uğraşacağına ülkemizi her bir olayla birlikte en az 30 yıl geriye atan, "hayvanların ülkesi" izlenimini yaratan pisliklere karşı bir savaş aç, hadım et onları!
meclis, boş durma! açık alanlarda içki içilmesin gibi gereksiz yasama işleriyle uğraşacağına ülkemizi her bir olayla birlikte en az 30 yıl geriye atan, "hayvanların ülkesi" izlenimini yaratan pisliklere karşı bir savaş aç, hadım et onları!
canım arkadaşımın biricik babası, büyük usta...
hayatının tüm birikimini kızında toplamaya çalıştı, büyük bir dost oldu onun için; bizim için ise büyük bir hayranlık kaynağı...
allah yakınlarına ve sevenlerine sabır, kızına ise uzun bir ömür versin.
toprağı bol olasıca harika baba.
edit: yarın teşvikiye camiinden öğle namazını müteakiben cenazesi kaldırılacaktır...
hayatının tüm birikimini kızında toplamaya çalıştı, büyük bir dost oldu onun için; bizim için ise büyük bir hayranlık kaynağı...
allah yakınlarına ve sevenlerine sabır, kızına ise uzun bir ömür versin.
toprağı bol olasıca harika baba.
edit: yarın teşvikiye camiinden öğle namazını müteakiben cenazesi kaldırılacaktır...
ayşe özyılmazelin sabah gazetesindeki köşesinde konuyla ilgili yazısı:
hayallerin umutların zamanı...
anladım ki hayat oyunmuş.
şöyle bir oyun mesela; kaçtığın her şeyin seni kovaladığı bir oyun.
ya da korktuğunun, korkuna inat başına geldiği bir oyun.
çok istemek, altını biraz fazla çizmek, direnmek cızzz yakıyormuş bu oyunda. anında canın gidiyormuş.
o canlar gide gide, yana yana büyüyormuşsun sen de.
bir yıl önce bu tarihte, oturduğum bu masanın başındayım yine. kaderim kürkçü dükkanım mı ne?
o zaman soranlara şöyle derdim; "asla evlenmem, allah korusun".
peki ne yaptım? ilk merhabadan sonra iki haftada evlenmeye karar verdim.
kalbimi seveyim.yok yok içinde bir gram ironisi yok, gerçekten seveyim.
ben böyleyim. kalbim nereye, varım yoğum oraya...
güçlü kadın denenlerdendim ama sevgiye, şefkate, korunmaya deli gibi açtım aslında. çocukluk işte. bazı yaralar kapanmıyor işte.
kendi kendime yetmeyi, önce kendimi sevmeyi, başkaları beni sevmese de değerli olduğumu henüz bilmiyordum yani.
saçımı okşayacak bir el içindi tüm kavgam.
sevdim. çok, çok, çok sevdim. işte buraya yazıyorum; hiç pişman değilim. bugün olsa aynısını yapardım, kalbimin sesinden başkasını duymazdım.
istedim. çok istedim. ailem olsun istedim. inanmak istedim. güven duygusunu hissetmek istedim.
olmadı. hiç ilgim ve de bilgim olmayan senaryoların baş kahramanı ilan edildim. çok konuştular. çok ağladım. çok yaraladılar. çok sustum.
oysa car car car konuşur, herkese laf yetiştirirdim eskiden. belki de susmayı öğrenmekti imtihanım kim bilir.?..
sabretmeyi öğrenmek... kendini savunmaktan vazgeçmek... dua etmeyi ve şükretmeyi bilmek... sessizliği kabullenmek.
dokuz ay geçti. evliydim.
"evlilik nedir?" diye sorsanız, verecek bir cevabım yok. çünkü ben evlilikten hiçbir şey anlamadım.
üç oda bir salonda tek kişilik performanslardan ibarettim. seyircim de alkışlayanım da olmadı.
o da fazlasıyla kırıktı, hala tam bilemiyorum ama karışıktı. konuşmadı. gülmedi. saçımı okşamadı. kapandı, açılamadı.
o, iyi biriydi. eminim güzel şeyler istemişti ama izin çıkmadı. ne yapsam olmadı.
işin aslı; hayata bakış açımız, dünya duruşumuz birbirine uymadı. ve yolun sonuna geldik. "kalbimle çıktığım yolun sonuna aklımla geldim" de diyebiliriz.
eee ne yapacaksın; kalbin sesi soluğu kesilince akıl galip geliyor nihayetinde.
madem yazıyorum, bir daha söylemek isterim ki kayda geçsin; ben onu çok sevdim. hiç pişman değilim. onunla geçirdiğim üç mutlu gün için bile dokuz ay beklemeye, üzülmeye değerdi.
kim üç mutlu gün görebilmiş ki şu hayatta?...
şimdi bir gıdım daha büyümüş gibiyim. kendimden hiç olmadığım kadar eminim. huzurluyum. umut doluyum. yeniden başlıyor gibiyim. sevgi doluyum ama başkası tarafından sevilmeye muhtaç değilim.
bu konuyla ilgili başka bir cümle kuracak da değilim.
artık bildiklerimin, beni ben yapanların, hayallerimin, arkadaşlarımın, şarkılarımın, yazılarımın, köpeğim mininin, gülen yüzlerin, neşenin, sıcak kalpli dostların zamanı.
allah izin verirse yeni hayatımı çok seveceğime inanıyorum.
hakkımızda hayırlısını diliyorum.
hayallerin umutların zamanı...
anladım ki hayat oyunmuş.
şöyle bir oyun mesela; kaçtığın her şeyin seni kovaladığı bir oyun.
ya da korktuğunun, korkuna inat başına geldiği bir oyun.
çok istemek, altını biraz fazla çizmek, direnmek cızzz yakıyormuş bu oyunda. anında canın gidiyormuş.
o canlar gide gide, yana yana büyüyormuşsun sen de.
bir yıl önce bu tarihte, oturduğum bu masanın başındayım yine. kaderim kürkçü dükkanım mı ne?
o zaman soranlara şöyle derdim; "asla evlenmem, allah korusun".
peki ne yaptım? ilk merhabadan sonra iki haftada evlenmeye karar verdim.
kalbimi seveyim.yok yok içinde bir gram ironisi yok, gerçekten seveyim.
ben böyleyim. kalbim nereye, varım yoğum oraya...
güçlü kadın denenlerdendim ama sevgiye, şefkate, korunmaya deli gibi açtım aslında. çocukluk işte. bazı yaralar kapanmıyor işte.
kendi kendime yetmeyi, önce kendimi sevmeyi, başkaları beni sevmese de değerli olduğumu henüz bilmiyordum yani.
saçımı okşayacak bir el içindi tüm kavgam.
sevdim. çok, çok, çok sevdim. işte buraya yazıyorum; hiç pişman değilim. bugün olsa aynısını yapardım, kalbimin sesinden başkasını duymazdım.
istedim. çok istedim. ailem olsun istedim. inanmak istedim. güven duygusunu hissetmek istedim.
olmadı. hiç ilgim ve de bilgim olmayan senaryoların baş kahramanı ilan edildim. çok konuştular. çok ağladım. çok yaraladılar. çok sustum.
oysa car car car konuşur, herkese laf yetiştirirdim eskiden. belki de susmayı öğrenmekti imtihanım kim bilir.?..
sabretmeyi öğrenmek... kendini savunmaktan vazgeçmek... dua etmeyi ve şükretmeyi bilmek... sessizliği kabullenmek.
dokuz ay geçti. evliydim.
"evlilik nedir?" diye sorsanız, verecek bir cevabım yok. çünkü ben evlilikten hiçbir şey anlamadım.
üç oda bir salonda tek kişilik performanslardan ibarettim. seyircim de alkışlayanım da olmadı.
o da fazlasıyla kırıktı, hala tam bilemiyorum ama karışıktı. konuşmadı. gülmedi. saçımı okşamadı. kapandı, açılamadı.
o, iyi biriydi. eminim güzel şeyler istemişti ama izin çıkmadı. ne yapsam olmadı.
işin aslı; hayata bakış açımız, dünya duruşumuz birbirine uymadı. ve yolun sonuna geldik. "kalbimle çıktığım yolun sonuna aklımla geldim" de diyebiliriz.
eee ne yapacaksın; kalbin sesi soluğu kesilince akıl galip geliyor nihayetinde.
madem yazıyorum, bir daha söylemek isterim ki kayda geçsin; ben onu çok sevdim. hiç pişman değilim. onunla geçirdiğim üç mutlu gün için bile dokuz ay beklemeye, üzülmeye değerdi.
kim üç mutlu gün görebilmiş ki şu hayatta?...
şimdi bir gıdım daha büyümüş gibiyim. kendimden hiç olmadığım kadar eminim. huzurluyum. umut doluyum. yeniden başlıyor gibiyim. sevgi doluyum ama başkası tarafından sevilmeye muhtaç değilim.
bu konuyla ilgili başka bir cümle kuracak da değilim.
artık bildiklerimin, beni ben yapanların, hayallerimin, arkadaşlarımın, şarkılarımın, yazılarımın, köpeğim mininin, gülen yüzlerin, neşenin, sıcak kalpli dostların zamanı.
allah izin verirse yeni hayatımı çok seveceğime inanıyorum.
hakkımızda hayırlısını diliyorum.
fazla verilmesi halinde bazen bitkisel yaşama girmenize, hatta ölmenize bile sebep olabilir...
yeni arayüzü ile pek hoş olmuş. benim gibi twitter cahillerinin atılan twitlere ee bu kime bunu yazmış şimdi, cevap mı vermiş naapmış insanlarına sundukları detaylı açıklamalarla yüzlerini güldürmüştür...
yapana bir dert yapmayana ise bin!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?