confessions

bulutdm

- Yazar -

  1. toplam entry 23
  2. takipçi 4
  3. puan 3472

seri katiller

meekma
Teee kurban bayramı öncesine yetiştirmeye çalıştığım bir yazıydı ama kısmet bugüneymiş.. çoluk çocuk vergi, iş güç vergi vergi, biraz dinlenme nefes alma filan sonra vergi vergi vergi... kusura bakmayın.


Tanım:

İşte budur

http://img.timeinc.net/time/daily/2007/facelift/360_lecter0103.jpg

Yani hollywood böyle diyor. Klasik müzik dinler, dahi zekasına sahip, resim, heykel, pandomim her türlü sanattan anlar. On parmakta on marifet falan filan..

Şu youtube videosu bir fikir verecektir. (Not : Videolar çalışıyor kontrol ettim. Neden video yok görüntüsü geliyor bilmiyorum. Tıklamanız yeterli)



Youtube demişken.. Geçen gün Youtube'dan bir mesaj aldım.



Kolpalar kolpası brüksel havaalanı patlaması siksiğiyle ilgili videoları bir listeye atmıştım. Listemi sakıncalı bulmuşlar... Yanlış anlamayalım, videoları ben yüklemedim yani. Başkalarının videolarını listeme koymuşum. Global düşünce polisi artık ne izleyeceğinize bile biz karar vereceğiz diyor..

Önce şunu söyleyeyim, Biliyorum iktidar orospusu medyaların “korkunç saldırı”, “bombalı katliam”, “kamyonlu müslüman” hikayelerine maruz kaldıktan sonra kolpa molpa deyince epey tuhaf geliyordur, hatta sinirleniyor olabilirsiniz, ama siz gene de karar vermeden önce biraz sabırlı olun. bu kolpadan terör saldırısı mizansenleriyle ilgili çok yazdım trol mezarlığında. O yazıları da taşırım buraya. medyanın anlattığı hikayelere farklı bir gözle, bir kez daha bakarsınız. Dediğim gibi biraz sabır. Valla Vakit yok..

Vakit demişken de; bu uzun yazıyı okumadan sadece altın değerinde bir öğüt alıp ayrılmak isteyenler için köprüden önce son çıkış: Bu dünyadaki en değerli şey vakittir. vaktinizi boşa harcamayın..

Yuğtup sadece izleyene bu kadar karışıyorsa içerik üretene kim bilir ne yapıyordur değil mi?

İleri demokrasiye geçtiler. Seslerini kesiyorlar. Çünkü cevap verebilecek güçleri ve akılları yok.

Son 1 ayda kapatılan kanallardan bazıları

Barry Soetoro Channel
https://www.youtube.com/channel/UCgziCnF8Fx_7UOGcBXxMMrQ


DITRH
https://www.youtube.com/channel/UC3XjdiuLcckJCFg7q-2Bvfg


Enter the stars
https://www.youtube.com/channel/UCxgB6grGSx3bcB3vlcy7Tfg


Free Radio Revolution
https://www.youtube.com/channel/UC3xHAfZZqbMMWjc1ed1ajow


Kearnsy74
https://www.youtube.com/channel/UCcVqXLiCh7nMQ5hraBbwzuQ


Lift the veil
https://www.youtube.com/channel/UC_rHIryFaY1d9Tt46SQE8tQ


Odd tv
https://www.youtube.com/channel/UCzSm4zNeyLT6urzUoGb5IVQ


Peekay 22
https://www.youtube.com/channel/UCBbjle1Uh5CpnY2m451XHcA


Russian Vids
https://www.youtube.com/channel/UCTrZJrLbsoN171bMFQKN5Xw


kilitlenen kanallar
Crrow777
https://www.youtube.com/channel/UCW4k9vXjgOSDcYq6Ge9hWWg
Olağanüstü bir kanaldır. dünyanızı daha iyi tanımak için buradaki videoları ders niyetine izleyebilirsiniz, hatta işinizi yaparken bile dinleyebilirsiniz. Genellikle sadece sohbet şeklinde.

How I See The World
https://www.youtube.com/channel/UC85FErR-Kn_IX-xrpBpIkMQ


henüz ağzını açanı öldürme aşamasına gelmedik. şimdilik kanal kapatmayla yetiniyorlar.. yutup kurallarına aykırılıktan.. çünkü çok hassas bu youtube komünitesi bilion mu?.. bakıcaz şimdi ne kadar hassaslarmış.


5000 yılda kurdukları düzen 5 yılda iki seksen yere uzatıldı. Sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen insanlar tarafından. Sebep bu. Paniğe kapılmış durumdalar. İnsan denen varlığın gücünü ilk kez gördüler.

Dürtülerinden başka hiçbir motivasyonu olmayan bir öküze tapmanın bedeli olacaktı elbette, onu ödemeye başladılar. korkularını gizleyemiyorlar artık. Siz fark etmiyor olabilirsiniz belki ama onlar kaybettiklerini çok iyi görüyorlar. çünkü onlar için galibiyetin tanımı sizinkinden farklı...

Neyse... youtube bana diyor ki, sen böyle çok gomble teorisi filan sakıncalı şeyler izliyorsun aslanım, yapma böyle, arada komikli kedi videosu filan da izle diyor.

Ben de “sakıncasız” video izlemek için youtube'a “frozen” “elsa” “spiderman” “funny” yazdım... küçük bir çocuk komik video izlemek için arama kutusuna ne yazarsa o tarz şeyler yani.

Sonuç





Bu videolardan youtube'da bir sürü var
https://www.youtube.com/results?search_query=frozen+elsa+spiderman


şu video konuyu biraz daha detaylı görmenize yardımcı olur

https://www.youtube.com/watch?v=58TuVrQLQsw

Türkçe aramalarda da aynı sonuçlar geliyor. Çocuğunuz, yeğeniniz filan varsa dikkatli olun. Ufaklık telefonunuzu kapıp “komik video” filan yazınca birkaç video sonra youtube bunları önermeye başlıyor. Bilmeyenler için not, akıllı telefonunuz kimin elinde olduğunu anlayabiliyor.

Nedir bu tuhaf videolardan elde etmek istedikleri bilmiyorum. Belki yeni nesil seri katilleri yetiştirmeye filan çalışıyorlardır. olmaz öyle şey diyemiyorum.. 100,000 çocuktan 1 tanesi etkilense yeterli. Seri katil zaten öyle tonla olan bir şey değil.. yüz binde bir gayet iyi bir rakam.. amaç buysa yani..

bir de youtube klasiği rus pedo kanalları var.. küçük kız çocuklarını kullanan rus youtube kanalları..
моё утро
bu rusça bir ifade.. “sabah hallerim” gibi bir manaya geliyor.. küçük kızlar sabah yataklarından kalkıyorlar, ellerini yüzlerini filan yıkıyorlar, giyiniyorlar... anladın mevzuyu..


bulabildiğim en usturuplu videolardan birini atayım.

https://www.youtube.com/watch?v=UpvA1lFoCsI


tıklanma sayısı enteresan tabi.. küçük bir kızın sabah halleri 1 milyondan fazla izlenmiş... vay canına. Videonun yorumları da ayrı bir alem.

Bunlar çok hassas youtube'un “sakıncasız” videoları.. Bunlardan binlerce var. Yutubun bu videolarla hiçbir sorunu yok. Eric schmidt gibi nazi artığı bir bilderberg müdaviminden çocuk istismarı konusunda hassasiyet beklemek hata olur zaten..

Yutubun bu gayretkeş sansürcülüğünün altında yatan şey pizzagate.. Elit emmiler bebeklere tecavüz ederken yakalandılar.. aslında yakalanmadılar, başka bir şey oldu da onu açıklaması bir başka yazının konusu olsun.. pizzagate işinden beri de youtube şizofrene bağladı. Böyle ota boka karışır oldu.. Canım youtube yaa.. iyi ki bizi düşünüyorsuns..

bütün mesele çocuklar.. yaratılmış en değerli varlığın dünyaya getirdiği en değerli varlığa saldırmak istiyorlar. Olayın özeti bu.

Neyse... çok uzattık.. tıraşı kesiyoruz konuya giriyoruz; seri katiller...

Hannibal lecter... seri katil.. insanları yiyor. Çok ama çok zeki.. yakalanması mümkün olmayan şeytani zekalı katil.. bir deha... klasik müzik dinliyor.. ve zeki.. illa ki doktor filan... normal doktor da kesmiyor, bazen purofesör doktor.. ve süper yetenekli... hobi olarak karakalem, heykel filan çalışıyor... zeki demiş miydim?

Hollywood eliyle bize yapılan propaganda bu..

da Acaba Hannibal Lecter karikatürü gerçeği ne kadar yansıtıyor? Yani seri katiller hakikaten manya kötesi zekalara sahip tipler mi... yoksa bizi mi sikiolar?

“Sistem” denen şu şeyi bir de Hollywood – Polis düzleminden görelim.

Gerçek bir seri katile bakarak başlayalım.

John wayne gacy

http://trendingfeeds.com/wp-content/uploads/2015/02/John-Wayne-Gacy.jpg


32 tane erkek çocuğunu evine çağırdı, içki içeriz, sana porno izlettiririm bilmem ne filan diye.. çocuklara tecavüz ettikten sonra boğdu ve evinin altına gömdü. Walter white'ın parasını sakladığı yere. Evinin altında ölü gömecek yer kalmayınca cesetleri nehre atmaya başladı. Birkaç kurban daha aldıktan sonra yakalandı.. O hatayı yapıncaya kadar polisin Gacy diye bir adamın varlığından bile haberi yoktu...

Son cümledeki kofti dramayı ben ekledim.. bakalım öyle miymiş? Yani gerçekten de polisin Gacy'ye dikkatli bakmak için bir sebebi yok muymuş onu bir görelim.

Bu çocuk John Butkovich

http://img.thefreedictionary.com/thumb/1/1b/John_Butkovich.png


Gacy'nin ikinci kurbanı. 17 yaşında... Gacy'nin bir inşaat firması var, orada çalışıyor.. Sonra da ortadan kayboluyor.

Butkovic'in ailesi yugoslav göçmeni. Oğulları kaybolduktan sonra polise gidiyorlar.. sürekli.. ama sürekli polise gidiyorlar.. Oğullarını John wayne gacy'nin öldürdüğünü, hatta oğullarının cesedinin gacy'nin evinin altında gömülü olduğunu bile söylüyorlar..

Aşağıdaki videonun 26. dakikasından itibaren ailenin bizi dinleselerdi böyle olmazdı diye sitem edişini izleyebilirsin.

https://www.youtube.com/watch?v=orsxuAjBaY0

Polisin aileyi dinlememesinin sebebi gacy'nin başkan carter'in karısıyla fotoğraf çektirebilecek kadar mevkili bir işadamı olması olabilir mi?


http://murderpedia.org/male.G/images/g/gacy/gacy392.jpg


Yok canım olur mu öyle şey.. İsterse kralın oğlu olsun.. kanun kanundur.. şeriatın kestiği barmak acımaz cart curt, zart zurt.. yemiyorsunuz di mi bu palavraları?

Yok yok.. doğrusunu söyleyeyim.. polisin gacy hakkındaki iddiaları araştırmamasının sebebi gacy'nin tertemiz bir geçmişe sahip olması....

hala dalga geçiyorum.. gacy sabıkalı bir tecavüzcü. 1967 yılında 15 yaşında bir çocuğa tecavüz ediyor. 10 yıl hapis cezasına çarptırılıyor.. Sonra Islah olmuş ki demek, hapisten çıkarmışlar...

Sistemin palavralarından biri de bu.. ıslah olmak... olmuyor.. Tecavüzcülerin hele de çocuk tecavüzcülerinin ıslah olduğu filan yok. Tecavüzden 8 sene yemiş adam hapisteyken buradan çıkınca yakalanmadan nasıl tecavüz ederim diye plan yapıyor..

Okursun bi ara..
(bkz: #1144938)

Gacy'nin 1968'deki davasında sadece oğlancılık yok, zorla oral seks yaptırdığı çocuk mahkemede konuşmasın diye bir başka çocuğa para verip onu dövdürtüyor filan.. böyle bir ağır psikopat. 10 yıl ceza alıyor ama tahmin edersin 10 yıl yatmıyor. sistem gacy'deki ışığı görmüş ki 18 ay sonra şartlı tahliye..


Matematik zamanı.
Butkovic Gacy'nin kaçıncı kurbanıydı? Cevap: 2

polis butkovic'in ailesini dinleyip gacy'yi adam gibi araştırsaydı kaç çocuk kurtulurdu?

32 genç çocuk - 2 genç çocuk = 30 genç çocuk...

30 genç çocuk.

https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/de/4c/d0/de4cd0300e8b1eedda4886a70aeaf8c7.jpg

Hollywoodum yaaa... biz sıçtık be gözüm. Bize bi film çeker misin? Konusu şey olsun “seri katiller çok zekidir” olsun..


devam edelim.. başka bir yakalanması imkansız şeytani zekalı katile bakalım

Jeffrey Dahmer


https://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/thumb/a/ad/Jeffrey_Dahmer_Sheriffs_1991_mugshot.jpg/150px-Jeffrey_Dahmer_Sheriffs_1991_mugshot.jpg

Mikipediası
https://en.wikipedia.org/wiki/Jeffrey_Dahmer

Dahmer deyince araya bir parantez açalım. Bazı gombile teoricileri Dahmer olayının amerika'da siyah-beyaz gerilimini kaşımak için üretilmiş bir psikolojik operasyon olduğunu iddia ediyorlar. (Dahmer'in kurbanlarının büyük çoğunluğu zenci.) Ben öyle düşünmüyorum. Yani dahmer'in gerçekten var olan bir seri katil olduğunu düşünüyorum. Polisin yalancısıyım Evinden çıkan şeylerin görüntüsü şöyle

kafasını kestiği bir kurbanın resmi bu.. iyi bakın bu konu sınavda çıkacak..

http://www.geocities.ws/karamppp/images/dahmervictim2good.jpg


Hazır dokanmışken.. psikolojik operasyon olarak bir seri katil tiplemesi yaratılıp topluma sunulabilir mi?

Cevap: Evet..

Charles Manson... çok büyük olasılıkla manson bir aktör, sharon tate cinayeti de tamamen psikolojik operasyon..

“The Tate Murders - The Monsters Dupe Us Again” böyle bir video var. İnternet aleminin en çok silinen videosu olabilir. Youtube bu video yüklendiği zaman çıldırıyor. Bulursanız mutlaka izleyin. Charlie manson'un neden bir aktör olduğunu, sharon tate'in cia bağlantılarını, suç mahalli ve otopsi fotoğraflarının kolpalığını filan tane tane anlatıyor.

videoyu buldum
[url]https://www.brighteon.com/5984336487001[/url]


Amaç ne peki? “Bizim Vietnam'da ne işimiz var?” diye başlayan 68 gençlik hareketini, LSD kullanmaktan beyni yanmış tipler olarak lanse edebilmek. bu arada, LSD devletten başka hiç kimsede olmayan bir madde.. onu da hatırlatalım. dediğim gibi bulursanız mutlaka izleyin.

Konuya dönüyoruz.. Jeffrey Dahmer.. bence gerçek bir olay.

Dahmer eşcinsel. Sahip olmayı hayal ettiği bir şey var. Her istediğini yapabileceği itaatkar bir seks kölesi. Bunu elde etmek için şöyle yapıyor, kurbanlarını sarhoş ettikten sonra ellerini kollarını bağlıyor, kafalarının arkasına matkapla bir delik açıyor ve o delikten içeri o aradığı robot-insanı yapabilmek için denediği sıvıları döküyor. Alkol, bulaşık deterjanı, asit vs...

Bir gün Konerak Sinthasomphone adında 14 yaşında genç bir çocuğu evine getiriyor.. sarhoş ediyor. Kafasını deliyor ve seks kölesi yaratma denemesine başlıyor. Bu arada da evde içki bittiği için dışarı çıkıyor.. Dahmer alkolik.. Ne oluyorsa ondan sonra oluyor.. Çocuk uyanıyor. Sersemlemiş bir halde evden dışarı çıkıyor.

Manzarayı gözünün önünde canlandır. sokağın ortasında 14 yaşında çırılçıplak bir çocuk var. Ne yaptığını bilmez bir halde ortalıkta dolanıyor.. Kafasının arkası delinmiş, kanlar akıyor.. jeffrey o sırada içki dükkanında..

İki kadın çocuğu görüp 911'i arıyor..


iki tane polis memuru olay yerine ulaşıyor. John Balcerzak ve Joseph Gabrish.. polisler çocuğun yanındayken dahmer de elinde içki şişeleriyle geri dönüyor.. polislerin yanına gidiyor ve anlatıyor.. “Bu benim sevgilim” diyor, biz eşcinseliz.. zaten o da 18 yaşında, Reşit yani. Kafasına yaptığım şey rızasıyla olmuştur amirim, biz biraz öyleyiz” falan filan... ama yer mi? polis dahmer'in hikayesinden şüpheleniyor, “yörüyün bakim karakola” diyor...


demiyor tabi...dese biz bu yazıyı yazmayız.


Polisler kim uğraşacak bunlarla ya deyip çekip gidiyorlar.... Mı acaba??


Maalesef... öyle de olmuyor..

Şöyle oluyor.. polisler çocuğa bir havlu veriyorlar. Sonra da bu ikisini jeffri'nin evine bırakıyorlar. daireden kötü kokular geldiğini filan da fark ediyorlar ama kaka yapmıştır bunlar filan diye düşünüyorlar.. çocuğun kimliğini, yaşını vs doğrulama ihtiyacı bile duymuyorlar.. jeffrey'in anlattıkları yeterli geliyor.. ondan sonra gidiyorlar.

Bir de ayrılırken telsizde komiklikler yapıyorlar... “bugün iki ibneyi barıştırıp sevaba girdik” mealinde şeyler.. Kendin dinle..
https://www.youtube.com/watch?v=XYoLpY_ObNA&feature=youtu.be&t=74


bu iki polis memuruna noldu acaba?

“Balcerzak and Gabrish were terminated, and took their termination to court where a judge reinstated them. John Balcerzak went on to serve as president of the Milwaukee Police Association from 2005 to 2009. He later opened a tavern. Gabrish was hired as a police officer in suburban Grafton, Wisconsin.”

https://blackbutterfly7.wordpress.com/2015/08/08/the-jeffrey-dahmer-victim-who-did-not-have-to-die/

21. yüzyılda İngilizce bilmeden yaşayabileceğine inanan arkadaşlara ceza olarak ben çeviriyorum. Adamlar bitmiş, birini hemen oracıkta linç etmişler, öbürü de vicdan azabından kirpik kanseri olmuş.

konerak'tan sonra Jeffrey 4 kişiyi daha öldürdü.. konerak'ın kardeşi dahil. hollywood bu muhteşem zekalı katilin filmini çekti mi? Çekti tabi..


Sıradaki über zekamıza bakalım..

Gary Ridgway.. Nam-ı Diğer “Greenriver Katili”.

Palavralar ansiklopedisinden link de atalım...
https://en.wikipedia.org/wiki/Gary_Ridgway

Ridgway 1982 – 1998 arasında (16 yıl) işlediği 49 cinayetten hüküm giydi. Öldürdüğü kadın sayısının 90 küsur olduğu tahmin ediliyor, tam rakamı kendisi de bilmiyor. Kurbanlarına tecavüz edip boğduktan sonra cesetlerini ormanlık yerlere atıyor. 16 yıl boyunca yakalanmadığına göre Gary kesin çok ileri zekalıdır.. öyle olması lazım yani..

Önce bu arkadaşı tanıyalım
Dave reichert

https://reichert.house.gov/sites/reichert.house.gov/files/images/Bio-big.jpg

Reichert o yıllarda King County şerifiydi. Gary Ridgway'i o yakaladı... DNA (sperm) kanıtıyla.. sene 2001. Reichert sonra politikeci oldu.. bu kadar başarılı olunca haliyle yani..

meşhur Ted Bundy var bildin mi?

http://www.newyorker.com/wp-content/uploads/2015/10/Beale-AnnRulesTedBundybook-320-240-05160819.jpg

yağuşuklu, karizmatik, yetenekli, hukuk terk Ted Bundy... Ted Bundy'ye ayrıca da gelicez ama burada anlatmamız gereken başka bir mevzu var.

Kuzuların sessizliği filminin esin kaynağı Ted bundy. şerif reichert Greenriver Katilini yakalamak için o dönemde hapiste olan başka bir katille, yani bizim Ted'le görüşmüş.. deyim yerindeyse “akıl almış”. Ted Bundy filmdeki hannibal lecter'in aksine pek öyle süper psikolocik analizler yapamamış, ama şöyle bir şey söylemiş. “Bu greenriver katili ormana attığı cesetlere de tecavüz ediyor olabilir.”

eee... ne demişler.. Kişi kendinden bilir işi... Ted kardeş de cesetlere tecavüz eden bir tip. Bazen yokluktan, bazen manyaklıktan..

Var mı böyle bir şey peki? Gary öldürdüğü kadınların cesetlerine tecavüz etmek için geri dönüyor muymuş?

Haftada en az 1 kez.. Bazı zamanlarda hafta 3 kez. Cesetlere kokudan yaklaşılamaz hale gelinceye kadar yapıyormuş bu işi..

Gary'nin çatır çatır kadın boğazladığı o yıllarda, cinayetler sıklaştığı zaman fahişelerin beklediği caddeye Tedbiren bir polis arabası koyuyorlarmış. İşte bu ceset tecavüzleri o dönemlerde daha çok oluyor. Gary polis otosunu görünce doğruca ormana attığı kurbanlarına gidiyormuş. Cesetleri atmak için kullandığı birkaç tane mekan var zaten.

Şimdi kendini Reichert'in yerine koy. Akıl danıştığın nekrofil seri katil sana demiş ki “Sizin katil de cesetlere tecavüz ediyor olabilir”.. ne yapardın?

Ben olsam mesela cesetleri bulduğum yere kamuflajlı bir grup yerleştirir, bir iki hafta orada tutardım. Nolur nolmaz. Çok mu fantağzi oldu? peki.. bu olasılığı geçelim..

90'lı yılların başında Reichert ekibiyle birlikte Greenriver Katili olabilecek 8 kişiyi belirlemiş. Aralarında Gary de var. Süper.. Ben reichert olsam o sekiz kişiyi takibe alırım. Gene mi abartılı oldu? Adam hangi birine yetişsin icabında di mi? Hem nereden bilsin katilin Gary olduğunu filan? Haklısın..

Gary Ridgway şöyle yakalanıyor. Ellerindeki DNA örneğini Codis dedikleri veritabanına giriyorlar ama bir sonuç çıkmıyor. Bunun üzerine vakti zamanında tespit ettikleri 8 şüpheliden DNA örneği alıyorlar ve teste gönderiyorlar. Derken, yardımcısı elinde zarfla Reichert'e geliyor. İşte aradığımız katilin adı burada yazılı filan.. dun dun duuuun... dramatikli müzik..

Dave Reichert ne diyor biliyor musun?

“Dur tahmin edeyim. Gary değil mi?”... diyor..

Şu videonun 34. Dakikasından itibaren kendi ağzından dinleyebilirsin..
https://youtu.be/gx7wXA6tF-k?t=2054


Süper polis Reichert aradığı adamın gary ridgway olduğundan bu kadar eminken elinden kaçırıyor.. bu sadece kendi ağzıyla söylediği.. dosyaya baksak kim bilir başka ne çuvallamalar göreceğiz.. neler olabilir mesela? Gary Ridgway bir fabrikada çalışıyor. Kadın çalışanlara öldürdüğü kızlardan çaldığı ucuz küpeleri filan hediye ediyor.. İş arkadaşları arasındaki lakabı “Greenriver Gary”.


Hollywoodcuğum yaa gene biz.. bize bi süper zekalı seri katil filmi daha çeker misııaaan?

Niye bu kadar uzun sürdü Gary'nin yakalanması? Basit açıklaması şu; Ridgway'in öldürdüğü kadınların çoğu fahişeydi, bir kısmı uyuşturucu müptelasıydı. Kimisi yoksul ailelerin kızları, kimisi evden kaçmış genç kızlar. Kimse umursamadı yani..

asıl sebep “sistemin” gary gibilerin toplumun içinde gezmesini istemesi.


Sıradaki...


http://www.newyorker.com/wp-content/uploads/2015/10/Beale-AnnRulesTedBundybook-320-240-05160819.jpg


ted bundy.. o bari zekidir di mi... heralde yağni.. Adam Hapishaneden filan kaçtı...

Şaka lan şaka. Hapishaneden kaçmadı. Kütüphaneden kaçtı. Aynen böyle oldu..

- “bir kaçırma ve tecavüz suçlamasından 15 yıl hüküm giymişken”,
- “bir cinayet davasında yargılanmışken”,
- “hapishanenin bahçesinde çalılıkların arasına bir yol haritası ve bir sosyal güvenlik kartı saklarken yakalanmışken”

kütüphaneden kaçtı..

Nası oldu bu iş? Ted dedi ki “ben cinayet davamda kendimi savunmak istiyorum. Ne de olsa hukuk terk ben.. işte bir takım kitaplar okumam gerek filan, kütüphaneye gidebilir miyim”.. hay hay Git dediler. O da gitti.. kütüphanenin camından atlayıp kaçtı. Çok şükür 6 gün sonra can almadan kendiliğinden geri geldi. Camdan atlarken bacağı uf olmuş da ondan..


sonra bir kere daha kaçtı..
- Hapishaneye testere filan gibi şeyler sokturmuş.
- Mapus arkadaşları bu eleman kaçacak diye gardiyanla ihbarda bulunmuş.

Ona rağmen kaçtı. Hepiciği mikilipedya'da var
https://en.wikipedia.org/wiki/Ted_Bundy


Ted ikinci sefer kaçtığında ayağını burkmadı. Florida'ya kadar gitti. Kız yurduna girdi, dört genç kıza saldırdı. Saldırdı derken sadece tecavüzden bahsetmiyorum, o zaten var da, ayrıca saldırdı. Bulduğu bir Odunla suratlarını parçaladı, erkekliğinin yetmediğine elindeki odun parçasıyla tecavüz etti. Kızlardan İkisi öldü.

Margaret bowman

http://assets.nydailynews.com/polopoly_fs/1.2864863.1485967707!/img/httpImage/image.jpg_gen/derivatives/gallery_1200/victim-margaret-bowman.jpg


Bulunduğunda bu haldeydi


https://i.pinimg.com/736x/a2/0d/82/a20d82a62c4873891f45a943c355c9c2--sorority-houses-ted-bundy.jpg


Şu zeki seri katil efsanesine dönelim.. seri katillerin zeka seviyesi nedir?

Cevap: Toplumun geri kalanının zeka ortalaması neyse seri katillerinki de odur

... diyemiyoruz maalesef.


Seri katillerin birçoğu ortalama zekanın altında. ted bundy ve ed kemper gibi ağzı laf yapan bir iki tanesini saymazsan çoğu aptala yakın..

Örneğin Gary ridgway... 16 yıl içinde 90 küsur kadını öldüren über...


http://www.newsmax.com/Newsmax/files/1a/1a9fcaf2-670c-4558-b47e-b743a12f01f6.jpg

iq testi denen şey neyi ölçer, ne kadar hassasiyetle ölçer filan başka bir tartışmanın konusu ama Gary ridgway kemiksiz 82 ayküsüyla bildiğin “mankafa” kategorisinde..

mevzuyu çakmışsındır artık.. birkaç tane örnek verdim ama dilediğin seri katil efsanesine bakabilirsin. Her birisinde benzer ihmalleri, aptallıkları, umursamazlıkları göreceksin. Her şeyiyle Çürümüş bir düzende yaşıyoruz. Yakalanamamalarının sebebi zeki olmaları filan değil.


Bundy için 6 tane film çekti hollywood..

The Deliberate Stranger (1986), starring Mark Harmon
Ted Bundy (2002), starring Michael Reilly Burke
The Stranger Beside Me (2003), starring Billy Campbell
The Riverman (2004), starring Cary Elwes
Bundy: A Legacy of Evil (2008), starring Corin Nemec
The Capture of the Green River Killer (2008), starring James Marsters


çog zeki oluyollar lan bu seri katiller var ya..

Gerçekten akıllı sayılabilecek bir seri katile bakalım mı? Bakalım..

Israel Keyes

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/55/Israel_Keyes_FBI_mugshot.jpg

Bilinen cinayet sayısı 3. Kurban sayısının 8'den fazla, hatta 11'den fazla olabileceği konuşuluyor. Ama tam rakamı bilmiyoruz. Çünkü keyes öldü. Hapishanede öldü.

mikilipediası
https://en.wikipedia.org/wiki/Israel_Keyes

cinayetlerini 2 yıl önceden planlamaya başlıyor. Öldüreceği kişinin/kişilerin evlerine yakın bir ağaçlık yer buluyor. Kullanacağı eldiveni, bıçağı, küreği vs. oraya gömüyor.. işinden izin alıp önce alakasız bir kente uçuyor, sonra cinayeti işleyeceği yere. Yapacağını yapıyor ve aynı şekilde iki aktarmayla 24 saat içinde evine dönüyor. Kurbanları için bir kayıp ilanı olsa bile polis olayı araştırmaya başladığında o binlerce kilometre ötede oluyor.. baktığın zaman gerçekten akıllıca.

son olarak bu kızı öldürdü
samantha koenig. 18 yaşında.


http://www.alaskapublic.org/wp-content/uploads/2012/04/Samantha-Koenig.jpg

Kızı öldürdükten sonra fidye istemek için o günün gazetesiyle bir fotoğraf çekip ailesine yolladı. Ölü bir kız için nasıl fidye istenir di mi?

Gözlerini dikti.

Çektiği fotoğrafta Samantha'nın hala hayattaymış gibi görünmesi için göz kapaklarını dikiş iğnesiyle gözünün üstüne dikti. Çok meraklıysanız resim internetlerde var.

Nasıl mı yakalandı? Samantha'nın banka kartıyla para çektiği için yakalandı..

Sen şimdi diyorsun ki bu nasıl akıllı adam lan? Mal gibi kurbanının kartını kullanıyor filan..

cevap şu: israel keyes muhtemelen tahmin edilenden çok daha fazla sayıda cinayet işlemiş birisi.. ilk başlardaki titizliği zamanla tavsıyor çünkü Samantha cinayetine kadar kurbanlarının hiçbirisi için polis ciddi bir araştırma yapmamış. Keyes bu durumdan yanlış bir ders alıyor ve son cinayetinde laçkalaşmanın bedelini ödüyor..


Soru: Hollywood bu seri katil güzellemelerini kaç kere çekmiştir?

Dahmer 5 film

• The Secret Life: Jeffrey Dahmer, 1993
• Dahmer, 2002
• Raising Jeffrey Dahmer, 2006.
• Jeff, 2012,
• My Friend Dahmer, 2017


Gacy 4 film
• To Catch a Killer, 1992
• Gacy, 2003.
• Dear Mr. Gacy, 2010
• 8213: Gacy House, 2010

Gary Ridgway gibi bir öküzde anlatılacak pek bir şey olmadığı için onun filmi yok.. ama hikayesinin ufak detayları dizilerde filan bol bol kullanılıyor. Rekor 6 filmle Ted Bundy'de tabi.

Soru: israel keyes'in “maceralarının” filmi var mı?
Cevap: Yok.
Soru: ne zaman çekilecek?
Cevap: hiçbir zaman.

Anlamadın mı?..

Şöyle söyleyeyim o zaman.
Hollywood adı “İsrail” olan bir seri katilin filmini bize asla göstermeyecek.

Şimdi anlamışsındır.

Zeki seri katil diye bir şey yok.. aslına bakarsan “Seri katil” diye bir şey yok. Katiller var.. polis işini yapmayınca seriye bağlıyorlar. Hollywood da zeki seri katil filmleriyle gaz alıyor, sistemin götünü kurtarıyor.. Bu kadar basit.

Seri katil filmlerinin büyüsünü bozduysam kusuruma bakmayın. Masal filmi izlemeyecek kadar yetişkin olduğunuzu düşünüyorum.

Bir tane de çözülmemiş dava görelim. Bu dava belki de bizim ömrümüz içinde çözülecek.. yapılan alçaklıkları canlı yayında göreceksiniz yani..

Bu Tirrel Santiago
https://www.namus.gov/MissingPersons/Case#/9508

16 yaşında, yoksul bir ailenin çocuğu, eşcinsel. 2005'ten beri kayıp.

DNA sekmesine git. Orada şöyle yazıyor.
“Sample submitted - Tests complete”

Yani “ailesinden DNA örneği alındı, testler tamamlandı” diyor.

o ibare 24 Haziran 2017 günü eklendi. Tirrel'in kaybolmasından 12 yıl sonra. kardeşiniz 5 yıl uğraştı o DNA örneği için. Bu 5 yıl içinde yardım edebileceğini düşündüğüm onlarca kişiye yazdım. Mesela jesse jackson'a mail attım.



şöyle bir organizasyonu var
http://www.rainbowpush.org/


black lives matterdir, gökkuşağıdır mökkuşağıdır her şey tamam yani.. gariban bir zenciye başka kim yardım edebilir.. di mi?

Soru: yazdık da ne oldu?

a) Jesse Jackson mailime bizzat döndü. 16 yaşında bir çocuğun sırf zenci ve eşcinsel diye yok sayılmasının kabul edilemez olduğunu, Tirrel için DNA örneği alınmasını şahsen takip edeceğini yazdı.
b) Cevap bile yazmadılar.


Soruya başka bir soruyla cevap vereyim..

Soru: LGBT nedir?

a) LGBT eşcinsel bireylerin haklarının çiğnenmemesi için kurulmuş bir organizasyondur.
b) LGBT global polis devletinin eşcinselliği normalleştirmek için yürüttüğü bir istihbarat faaliyetidir.

ikinci sorunun cevabını biliyorsan birinci sorunun cevabını da biliyorsun demektir.

Jesse Jackson demişken “negro” kelimesinin neden “hakaret” sayıldığını, onun yerine “African American” deyiminin neden yerleştirildiğini anlatayım bir gün. Namussuzluğun derecesini görün.

Neyse... konuya dönelim... Tirrel'in davası bir adım ilerledi.. şimdi DNA'sının karşılaştırılması var. Kayıp insanlar veritabanının yanında bir de kimliği belirsiz cesetler veritabanı var. Maalesef Tirrel'in hikayesi orada bitiyor. Şimdi o karşılaştırmanın yapılması gerekiyor.

Diyorsun ki madem DNA örneği verildi neden hala eşleştirme yapılmadı. Otomatik zannediyorsun di mi? Filmlerde öyle gösteriyorlar çünkü.. DNA örneği giriliyor bilgisayar bidi bidi bidi çalışıyor, sonra diyor “Match found” filan.. Gerçek hayatta öyle olmuyor.

Kayıp kişilerle kimliği belirsiz ceset veritabanı birbirine otomatik bağlı değil. Yani sen oraya dna koydun diye iş bitmiyor. Her bir karşılaştırma için polisin tek tek onay vermesi gerekiyor. Yasa böyle.

Bunun pratikteki anlamı nedir? İstedikleri davayı çözüyorlar, istemedikleri böyle sürüncemede kalıyor.

polis izin verir de Tirrel'in davası çözülürse size daha çok şeyler anlatıcam.

Mesela bu adamı anlatacağım

Hugues francois.


Kız arkadaşını öldürmekten 40 yıl verdiler. Süper. Hikayesi çok uzun ama şöyle sorayım; Mahkemede ne yapmasına izin vermediler?

a) osurmasına
b) uyumasına
c) konuşmasına

Cinayetle yargılandığı davada konuşmasına izin verilmedi. Hem de özgürlükler ülkesi Amerika'da. Hem de Obama'nın saltanatı sırasında.

Obama'yı pazarlandığı şekliyle çok insancıl, demokrat, ahlaklı biri filan zannediyorsan sürpriz olmuştur. ben onu Akdeniz'i bebek cesetleriyle doldururken fazla itiraz gelmesin diye nobel barış ödülüyle parlatılmış pedofil bir ileri demokrasi canavarı olarak görüyorum. Bize sürpriz yok.

Bana sorarsanız francois suçsuz yere hapiste. Mahkemede konuşturmamalarının da bir nedeni var.

Mesela bu adamı da anlatacağım
James Burke


Arabasında çocuk pornosuyla gezen polis şefi. Çocuk pornosu için tutuklanmadı haliyle. İt iti ısırmaz. James yanlış bir ayağa bastı, ondan tutuklandı.

Çocuklar... Her zaman çocuklar. yaratılmış en değerli varlığın dünyaya getirdiği en değerli varlığa saldırmak istiyorlar. Olayın özeti bu. Pedofil canavarların yönettiği bir pizza gezegeninde yaşıyoruz.

Pizzagate. Panikleri bununla başladı.

Tony Podesta...


maillerinde pizzadan bahsetmeye doyamayan arkadaş... cheese pizza aşağı cheese pizza yukarı. Cheese pizza “child porn” için kod oluyor.

tony'nin evindeki heykel tanıdık geldi mi?

Tony bey gergin ama en azından içeride olmamanın rahatlığını yaşıyor. Çünkü her yerdeler.

washington dc polis vakfı.. bak bakalım yönetim kurulunda kim var.
http://www.dcpolicefoundation.org/board-members.html

Söylemekten dilimde tüy bitti. İllüminati millüminati gibi süslü markalara takılma.. bu janjanlı ismin altında çok daha basit ve çok daha tanıdık bir organizasyon var. Mafya.. Mafya tarafından yönetiliyoruz. Sinema, siyaset, bilim, sanat, tıp, medya her şey onların elinde. Ama Bu kadar güce rağmen korktukları bir şey var. Sen. O yüzden uyanmaya bak.


Bütün bunlar bizi ne kadar ilgilendiriyor? Bunlar bizi hiç ilgilendirmiyor. Biz en bi süper bi ükede yaşıyoruz. Bizim küçük problemlerimiz var.

Mesela.... Gülşen var. 13 yaşında. 4 aydır kayıp



Gülbahar var, 1 aydır kayıp



Yasin var, 6 yaşında. 1 yıldır kayıp



Büşra var, 15 yaşında. 1 yıldır kayıp



Bu çocuklar nerede? Bilmiyoruz. Belki kocaya kaçmışlardır. Belki de kemikleri bir yol kenarındadır. Bilmiyoruz.

Ama günahını almayalım.. polisimiz çok meşgul.. fetö metö filan.

Bu kadar hunharca mücadele edilen terör örgünün başı ne yapıyor?

Ali baba'nın çiftliğinde, karnı tok, keyfi yerinde. Pedofil mafyanın medyasına poz veriyor.


Enteresan ülke bizimkisi, burada ateistim diyen insanlar seccadeye ayakkabıyla basıp poz vermez. Bence Fettullah bey bu resimde bize bir şey anlatmaya çalışıyor da mevzuyu dağıtmayalım, başka yazının konusu olsun..

Gözünüzün önüne konan şeylere daha dikkatli bakın diye bu kadar yazı yazdım. Çünkü bu dünyada gözünüze sokulan her şey yalandır. Bu kadar yalanın söylenmesinin de tek bir nedeni var.. Sen. En büyük korkuları sensin.

İçinizi boşuna karartmayın. hiçbir şeyden korkmanıza gerek yok. Çoğunluk olan sizsiniz, aklı çalışan sizsiziniz, yetenekli olan sizsiniz. Onların elinde olan tek şey gaz, cop, polis, gözaltı, sansür, yalan, şiddet, terör, cinayet, hırsızlık. Başka da hiçbir şeyleri yok. Siz olmadan nefes bile alamazlar.

Ne kadar güçlü olduğunuzun farkında bile değilsiniz. Çünkü bu sistem size kendinizi unutturmak için kuruldu. Moraliniz bozuluyorsa o yüzdendir. Sakın kendinizi gömmeyin. televizyonu kapatın. beyninizi yıkatmayın. gözünüzü açıp etrafınıza daha dikkatli bakmaya başlayın.

Çünkü bu dünyada oynadıkları oyunun kuralları var. Örneğin, yalanı gözünün önüne koyup görmemeni bekliyorlar. onlar için galibiyetin tarifi bu. Senin kafanın içindeki savaşı kazanmaya çalışıyorlar.

Kafandaki savaşı bir kez kazandığında sonsuza kadar kazanmış olacaksın. Çünkü sen izin vermediğin sürece oraya bir daha kimse giremez. İşte O yüzden en büyük korkuları sensin..

Özetle; mafyanın gasp ettiği bu dünyada güvenliğin için gözlerini açman yeterli.

Fazlası için? Fazlası için biraz daha fazlasını yapman lazım. Yapmıyorsan istemiyorsun demektir. İste. Çünkü, tek bir korkuları var...

https://www.youtube.com/watch?v=0lt7JDqzr84

küresel ısınma

meekma
dolandırıcılık

bütün dolandırıcılıklarda olduğu gibi konu para.. karbon vergisi.. yoksa sıçmaya özel uçakla giden adamların küreyi müreyi iplediği yok haliyle.

küresel ısınma oluyor aboriyy! diye kafa siken hükümetlerin güneş enerjisini desteklemesi gerekir değil mi? hatta üstüne para filan verseler yani..

ama öyle değil. yeni yasalar geliyor. örneğin florida'da güneş panelleri kurup elektrik şebekesinden çıkmayı yasaklıyorlar.. illa abonelik ücreti ödeyeceksin vs..
http://www.wftv.com/news/local/want-solar-panels-you-still-have-to-pay-florida-utilities/276475576

evet dünyanın içine sıçılıyor.. evet atmosfer kirleniyor. evet ormanlar yakılıyor.. ama bunları yapan sen ben değiliz, doğaya karşı en ağır suçları işleyenler küresel ısınma diye korku pornosu yaratıp yeni bir vergi koymanın hesabını yapanlar. bu işin içinde bir de "bilim insanları" var ki onların kepazeliğini nasıl tarif etmeli bilmiyorum..

bu arada vergi derken aslında paraya ihtiyaçları da yok. sadece o vergiyi ödemek için çalışacağın zamanı senden çalmak istiyorlar.. çünkü bu dünyada kıymet biçilebilecek şeyler arasında en değerlisi zamandır.

mafya düzeninde yaşıyoruz gençler.. etrafınızdaki yalanlara gözünüzü açın.

adalet

meekma
bir ülkeyi tecavüz ederek yıkma faaliyetinde işe başlanılan yer. çünkü adalet mülkün neyiydi?

13 yaşındaki Büşra Karabacak ve aynı yaştaki kuzeni Tuğçe Yıldırım
bu çocuklar kaçırıldılar. tecavüze uğradılar. öldürüldüler.



http://www.gazetevatan.com/busra-ve-tugce-nin-katil-zanlilari-11-5-yil-sonra-gozaltinda-1100695-yasam/

5 kişi yakalanmış. İki arkadaşa zum yapalım.

"Seyhan Y.'nin bir trende, yetiştirme yurdunda kalan 13 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmek, Yeliz E.Y.'nin de bu tecavüze yardım suçundan daha önce cezaevinde yattıkları öğrenildi."

siz hala tecavüzcülerin hapishanede ıslah olduğu masalına inananlardan mısınız?

21 ağustos 2017 tam güneş tutulması

meekma
21 ağustos'ta gerçekleşecek ve amerika birleşik devletleri'nde gözlemlenecek olan tam güneş tutulması..

nasa'nın sayfası
https://eclipse.gsfc.nasa.gov/SEgoogle/SEgoogle2001/SE2017Aug21Tgoogle.html

yazılacak çok şey var da vakit yok nasınısatiym. bugünlük kısa geçeyim..

muhtemelen çok değişik işler olacak.. spoiler vermek gibi olmasın ama
"This eclipse is the 22nd of the 77 members of Saros series 145, which also produced the solar eclipse of August 11, 1999."

https://en.wikipedia.org/wiki/Solar_eclipse_of_August_21,_2017

soru: acaba bu güneş tutulmalarının ne zaman olacağını nasıl biliyorlar?

nasa'daki bilgisayarlara güneş sisteminin tüm koordinatları girilmiş durumda.. ay'ın ve dünya'nın hareketleri izleniyor ve bilgisayar astronomik yazılım sayesinde güneş tutulmalarının tarihini ve saatini otomatik hesaplıyor....

..... deeeermişim..

öyle olmuyor güzel dostlar.. ilk attığım sayfayı muhtemelen dikkatli okumadınız ..

"All eclipse calculations are by Fred Espenak, and he assumes full responsibility for their accuracy. Permission is freely granted to reproduce this data when accompanied by an acknowledgment: "

https://eclipse.gsfc.nasa.gov/SEgoogle/SEgoogle2001/SE2017Aug21Tgoogle.html

diyor ki güneş tutulmasıyla ilgili tüm hesaplamaları fred espenak'tan aldık.. valla hesaplar doğru yanlış o sorumludur, biz bilmeyiz.. diyolllar..

espenak bu arkadaş.. mikipedyası filan da var. okumak isteyen olursa..
http://www.mreclipse.com/

espenak ölünce nasıl bilcez tutulma tarihlerini ... ben de bilmiyorum. nasa filmcilik turizm ticaret a.ş. de bilmiyor..

tuhaf bir yer bu dünya.. çok tuhaf bir yer.. geç olmadan gözlerinizi açın.

unutmadan.. göktaşı yağmuru var bu gece.. eşek gibi çalışanlardan değilseniz alın bi bardak şaraptır, çaydır, soğuk sudur filan, oturun keyfini çıkarın..

jüpiter

meekma
gazlı dev

böyle bir dev bu... gazlar fırtınalar filan..

şimdi bu resim mikipedia'dan..


2014 yılında çekilmiş bu resim.

resmin orijinali
https://en.wikipedia.org/wiki/Jupiter#/media/File:Jupiter_and_its_shrunken_Great_Red_Spot.jpg
sayfanın orijinali
https://en.wikipedia.org/wiki/Jupiter

aşağıdaki videonun 40. saniyesinden sonra bu fırtınalar anlatılıyor..


işte böyle manyak bir gezegen bu. bir anı bir anını tutmuyor filan..

neyse ... 2016 yılında bir resim daha çekilmiş


"The Hubble Space Telescope has captured images of glowing auroras over Jupiter just days before NASA's new Juno spaceship arrives to orbit the gas giant."
http://edition.cnn.com/2016/07/01/health/hubble-jupiter-juno-auroras/index.html


resmin orijinali
https://www.nasa.gov/sites/default/files/thumbnails/image/hs-2016-24-a-print-new.jpg

sayfanın orijinali
https://www.nasa.gov/feature/goddard/2016/hubble-captures-vivid-auroras-in-jupiter-s-atmosphere

bu resimde şu olmuş 2016 temmuz'unda juno denen uzay fikiboku jüpiter'in yörüngesine girecekmiş.. bu olayın birkaç gün öncesinde hubble teleskopu jüpiter'den bu görüntüyü yakalamış.. resimde jüpiter'in tepesindeki aurora'lar görüküyor.. yani kutup ışıkları..

mesele ne?

iki resim arasında fark yok.. fırtınlar, tayfunlar, boralar filan ama iki yılda en ufak bir fark yok.. tepesine fotoşopla atılan gelinin kızkardeşi simleri dışında hiçbir şey değişmemiş.. bulana öpicik..

genellikle böyle şeyler yazdığımda soruyorum yani "ulan acaba bizi mi sikiolar" diye.. taşak geçmek için soruyorum haliyle.. tabi ki bizi sikiolar..

sana bu jüpiter hakkında saatler boyunca bomboş konuşacak bir adam tanıtayım.. tanırsınız zaten.. discovery channel'da bol bol gördüğünüz bir aktör..

lawrence krauss.



çok zeki deha fizikçi filan diye pazarlanıyor.. ama lawrence kardeş de tıpkı diğer bilimci geldi hanım rolü verilen aktörlerden neil degrasse tyson gibi ne konuştuğunun bile farkında olmayan bir hebek..

bilimci lawrence'in bir resmini daha görelim..


bu resimde bir pedofil var..
jeffrey epstein


pedofil deyince böyle üç beş yaşında çocuklara filan tecavüz eden tipler geliyor aklımıza ama jerry daha çok ergen kızlarla ilgileniyor.. paranın, prestijin çok önemli şeyler olduğunu düşünen henüz tam olgunlaşmamış çocuklar..


jeffrey sadece yiyici değil satıcı. sabıkası bilem var.. 13 yaşındaki bir kızı satmaktan


namuslu bir hakim bulunmuş zamanında da verilebilmiş bu ceza.. sayın hakim şu koru hastanesi olayına da bir el atsa keşke..

jeffrey'in bir adası var.. orji adası



lolita express diye bir uçakla zenginler, şarkıcılar, devlet yöneticileri (teröristler), bankacılar (teröristler) vs adaya götürülüyor.. küçük kızlar filan.. sen olsan bari'nin videosunu çeken arkadaşlar mevzuyu daha iyi bilir..

konuya dönelim.. lawrence da adanın ziyaretçilerinden..


http://www.thesmokinggun.com/documents/crime/jeffrey-epstein-brief-history-of-slime-786903

"In 2012, Epstein hosted Stephen Hawking at a science conference held on his private Caribbean island. The theoretical physicist joined the sex offender, three Nobel Prize winners, and other noted scientists like Lawrence Krauss for a discussion on gravity."

yerçekimini tartışmışlar.. çocuk pornosu çekimini tartışacak halleri yok heralde.. ne fesatız..
lawrence arkadaşını savundu bile beaa
http://skepchick.org/2011/04/lawrence-krauss-defends-a-sex-offender-embarrasses-scientists-everywhere/

kafadan suçlama yapmayalım di mi.. en iyisini lawrence'in karısı bilir.. bulursan sorarsın.. 2012 yılında boşandılar..

sormadığımız soruya dönelim..

acaba bizi mi sikiolar?

evet.. bizi sikiyolar.. hepimizi.. çocuklarımızdan başlayarak.

türk medyası

meekma
tam bir embesil sirki

haberin başlığı şöyle..

ankara'da 1 ay yasaklandı


ne yasaklandı sayın amuna koduklarım? yarrak mı yasaklandı?

toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklanmış. aman ne büyük haber.. tabi bizim embesil türk medyası iki tık alabilmek için daha ne kadar gerizekalılaşabiliriz derdinde. ondan bu saçma sapan başlık...

bütün medya kuruluşları kontrollüdür.. medyada gördüğünüz her şey ya yalandır, ya çarpıtılmıştır, ya eksiktir.. medyanın amacı bilgi vermek değil bilgi kirliliği yaratmaktır..

bu arada adi, yavşak, kişiliksiz türk medyası hala reina saldırısından "kırılmış bir cam" görüntüsü bekliyoruz.. o işi de bi takip edin bari...

hsktr! "bari" dedim.. üstüme pedofili pisliği bulaşmamış olsa bari. salak değiliz aleyna ve pazarlayıcıları.

2017 g20 hamburg zirvesi

meekma
bu yıl hamburg'da düzenlenen toplantı.

trump'ı karşısına alsa 20 dakikada ağzına sıçacak kadar birikimli gençler ortalığı cehenneme çevirmişler. yersen..

kapitalizm çok kötü bi şey bengican bilio musun ekibi de gelmiş.


her zamanki gibi maskeleriyle.. bir bildikleri var ki yüzlerini kapatıyorlar. başka nerden hatırlıyoruz biz bu devlet güdümlü zorroları? ipuç.. baş harfi dee haş..

faşist devlet şöyle işliyor.. bu tip grupları özellikle bakıp besliyorlar. hatta aralarında doğrudan kendi elemanları var.. sonra bunlar gidiyor insanların öfke dolu olduğu ama sinirlerini kontrol edebildiği gösterilere karışıyor..

sonuç



bu görüntüler yine faşist devletin kontrolündeki medyadan bire bin katılarak veriliyor.. üstüne gazzzz mı gazzz haberler.. trump'ın karısı mahsur kalmış...

http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-g20-zirvesi-duman-dunya-2480821/
vay amk..


demek melania trump mahsur kalmış.. .tüh tüh.. sikmeseler bari.. mel bacının mahsur kaldığı filan yok, saçının teline zarar gelmeyecek.. şunu haber diye ciddi ciddi yazan medyacının sikkeye sürülecek aklı yoktur. aldığı maaş haram o derece yani..

peki bu kadar pisliği niye yapıyor faşist devlet? limitsiz polis şiddeti kullanabilmek için. faşizmin küflü taktikleri hiç değişmiyor.

dünyanın içine sıçan, ormanları yakan, yenilenebilir enerji teknolojilerini çeyizi gibi saklayan, vergi terörüyle sömüren, hayatında tek bir vida sıkmamış, beceriksiz, aptal, kişiliksiz orospu evlatları yine suyun başında..

bolluk içinde yokluk yaşatıyorlar insanlığa.. hizmet ettikleri akıllı hayvan mutlu olsun diye.

damıtılmış su

meekma
zevkler renkler filan tabi ama yazar kardeşinize göre içilesi bir su. kısaca "saf" su denebilir.

musluk suyunun 15 litresini buharlaştırdığın zaman geriye kalan son bardak şöyle gözüküyor. soldaki damıtılmış su.



bir gün damıtma işleminden önceki musluk suyunun görüntüsüyle birlikte de atarım. damıtılmış suya göre çok az biraz daha bulanık görünüyor.

VOC diye bir şey var. açılımı volatile organic compounds demek. meali uçucu organik bileşik. suyu damıttığın zaman bu voc'lar da kaynayıp suya geri karışabiliyor. yani suda hafif ama daha kolay seçilebilen bir "terkos kokusu" oluyor.

aktif karbon var elimde o kokuyu temizlemek için ama yıl oldu fırsat bulup deneyemedim. ama kömür olmadan da suyu iyice havalandırdığın zaman koku da önemli miktarda uzaklaşıyor.

ayrıcana deniz suyunu da damıtabiliyorsun. terkos kokusu problemi deniz suyunda pek olmuyor. ama orada da denize karışan tekne yakıtları filan var. yani benzin menzin gibi şeyler de bir yerde voc, onlar da damıtma işleminde uçup geri kazanılabilir. ama ben belirgin bir koku almadım.

tad olarak oldukça yumuşak bir su..

mineral eksikliği filan diyecek arkadaşlar önce damacana sudaki minerallere baksın lütfen. en ciddi miktarlar sodyum, kalsiyum ve magnezyum. bunların tamamını normal beslenmende zaten alıyorsun. ama damacana sularda bir de aluminyum gibi şeyler de var ki bunu hiç almaman lazım. elinize aldığınız pet şişe suların etiketinde aluminyum miktarı yazar. yani kaç sene sonra bahçe mobilyası sıçacak kadar alü aldığınızı oradan hesaplayabilirsiniz..

bir de pet şişe demişken evinize aldığınız pet şişe boşaldığı zaman atmadan önce kapağını kapatıp bir gün bekletin sonra şişenin içini bir koklayın..

yaninin yanisi .. içerim tavsiye de ederim.

solucan gübresi

meekma
tanım: organik maddelerdeki besleyicilerin solucanlarla yeniden bitkiler için kullanılabilir hale getirilmesi

resimleri ileride güncelleyeceğim. yenilerini filan eklerim..

fazla kimya, biyoloji detayına girmeden kendi deneyimimi özetlemeye çalışayım. madem anafikri anlamışsınız ki burayı okuyorsunuz, o halde gerçek sorunları ve kendimce bulduğum çözümleri göstereyim.

organik maddeler derken evimizden çıkan bitkisel artıkları kastediyorum. domates, salatalık, portakal kabuğu, çay posası, havuçların uç kısımları filan...

şunlar gibi




ama yemek artığı değil. çünkü içinde çok fazla tuz (sodyum) var. tuz istemiyoruz.

ne var organik maddelerin içinde? karbon (c), hidrojen (h), azot (n), oksijen (o), magnezyum (mg), kalsiyum (ca), demir (fe), potasyum (k) vs... ama sodyum pek yok.. bitkiler sodyumu sevmez. sodyum istemiyoruz.. gelicez...

şimdilik konuyu basitleştirmek için çürüme sırasında karbon, hidrojen ve oksijenin havaya karıştığını söyleyelim. geri kazanmak istediğimiz şeyler n, mg, ca, k, fe gibi bitkilerin bol bol ihtiyaç duyduğu elementler..

nasıl yapıyoruz?

basitçe şudur

3 litrelik bir yoğurt kabının içine günlük bitkisel atıklarımızı koyuyoruz, içine de beş altı tane solucan koyuyoruz, solucanlar çürüyen bitki artıklarını yiyip dışkılıyor geride solucan gübresi dediğimiz şey kalıyor.. ingilizcesi worm castings.. solucanlar atıkları aktif olarak tükettikleri için çürüme işini muazzam şekilde hızlandırıyor. yutupta bir sürü insanın videosunu bulabilirsiniz.

karşılaşacağınız 3 temel sorun var.

koku
sinek
su

şimdi bu 3 temel soruna benim kullandığım çözümleri anlatayım.. sizin şartlarınızda ufak tefek düzeltmeler gerekebilir.

biraz teknik çok değil ama

koku: organik atıklar bakteri, maya ve küf gibi mikroorganizmaların etkisiyle çürür.. bu çürüme işlemi ya oksijenli ortamda olur (aerobik) ya da oksijensiz ortamda olur (anaerobik)... çürüme oksijensiz ortamda gerçekleşiyorsa kötü kokularla uğraşır durursunuz.

ortamda oksijen olup olmamasına göre farklı mikroorganizmalar devrede olabileceği gibi bazı mikroorganizmalar hem oksijenli hem oksijensiz ortamda yaşayabilir. bizim için önemli olan şey ortamdaki oksijeni olabildiğince yüksek tutmak. yani atıklarımıza çürürken bol bol hava sağlamalıyız. kötü koku oluşuyorsa oksijen yetersiz demektir.

ben şöyle yapıyorum

insanoğlunun en faydalı teknolojik buluşuyla tanışalım.. boş yoğurt kabı..


bir yoğurt kabını alıp altına ve yanlarına bir sürü küçük delik açıyorsun.


delikler olabildiğince çok olmalı ama fazla büyük çaplı olmamalı (sinek meselesi). ben lehim havyası kullanıyorum.



gayet güzel işe yarıyor, bir iki dakika içinde kabım hazır oluyor. havya ısınınca cort cort diye açıyorsun delikleri. sokakta filan satıyorlar 5 liraya gördüm.. yani ufak bir yatırım yapabilirsiniz.

daha büyük kaplar da kullanabilirsiniz. örneğin 10 litreye kadar plastik saksılar gibi. bundan daha fazla büyürse iç kısımlara oksijen ulaştırmada problem yaşarsınız.

bu delikler kabın içine yanlardan hava girmesini sağlayacak. solucanlar işte bu noktada işe yarıyor yanlardan giren hava solucanların açtığı kanallardan kabın en orta noktasına kadar ulaşıyor. yani koku problemi ortadan kalkıyor, çünkü kabın içine yeterince oksijen gitmesini sağlamış oluyorsun.

kabı nasıl hazırlıyorsun?

kabın altına 5 cm kadar toprak koyuyorsun, üzerine 10 santim kalınlıkta çöpleri koyuyorsun artı birkaç solucan (5-10) ve en üstüne tekrar 5 santim toprak koyuyorsun. kabı hazırlama işlemi bu kadar basit. çok iriyarı bitki artıklarınız varsa bıçakla bir miktar ufaltabilirsiniz.

ikinci problem sinek

bunu da şöyle aşıyorum

bir lastik alıyorsun.. paket lastiği olabilir ya da ben çok sexsiyim diyorsan don lastiği de olur . hava geçiren bir kumaş buluyorsun. örneğin eski tüller gibi ve kabın üstüne örtüp lastiği takıyorsun.. istersen kabın tamamını kaplayabilirsin. sinekler yeni çürümeye başlayan şeylerin kokusuna çok hassastır. dakikalar içinde çöpü bulup yumurtalarını bırakmaya çalışırlar. ama içeri girmelerini engellerseniz kabın etrafında dönüp durular ve ölürler.. yani ilk başta bir miktar sineği çekebilirsiniz ama üreyemedikleri için sorun olmaz. bir hafta kadar sonra da zaten çöpler ilk çürüme evresini geçer ve sineklerin ilgisini çekmez. kaplarınızı tuttuğunuz yer sürekli rüzgar alıyorsa sinekler istese bile gelemez.

üçüncü problem su

atıklarınızın %90'ı sudur. zaten bir hafta içinde hacmin azaldığını göreceksiniz. çöpler çürümeye başladığında altından muazzam miktarda su çıkarır. balkonunuz filan batabilir. o yüzden kabınızın altına mutlaka saksı altlığı gibi bir şey koyun. doldukça suyu kabınızın üstünden geri dökün.. çünkü korumak istediğimiz elementlerin birçoğu o suda. o suyu kaybetmek istemiyoruz.

alternatif ve daha iyi bir yol olarak iki tane yoğurt kabıyla başlayın. üst üste yerleştirin. solucanlı olanı üste, alttakine sadece toprak doldurun. bulabildiğiniz en kıraç toprak olabilir. üstteki kaptan sızan suyla çok kısa sürede son derece zengin bir toprak haline gelecektir. ama onu kullanmayın. o sizin fazla suyu toplamak için kullandığınız bir depo. her ihtimale karşı alta yine bir saksı altlığı..

normal şartlarda bu şekilde hazırlayacağınız bir kabın içindeki çöpler 5-6 hafta içinde tamamen tüketilmiş olur.

sonuçta şu şekilde bir şey elde edersiniz..



bunun adı solucan gübresidir. bu aşamada artık koku filan diye bir şey yok.. bir kaba biriktirip kullanacağınız zamana kadar kenarda bırakabilirsiniz. böylece daha da parçalanmaya devam eder. koku filan yapmaz, sinekleri çekmez.

ben basit bir elek aldım..


solucan gübresinin nemi azalıncaya kadar bekliyorum.. elekten geçiriyorum ve şuna benzer bir şey elde ediyorum.


benim elde ettiğim de şudur


saklanması ve kullanılması daha uygun oluyor. solucan gübresini tamamen kurutmayın.. yüksek su tutma özelliği, azot içeriği gibi çok değerli niteliklerini kaybetmesine neden olursunuz. nemini korumalı.

solucan gübresi basitçe bu.. balkonunuzun köşesinde bile yapabilirsiniz.. ama hızlı gitmeyin, ufaktan başlayın, sorunları gözünüzle görüp çözümlerinizi geliştirin..

bazı solucan türleri (örneğin kırmızı kaliforniya solucanı denen tür) atıkları çok hızlı tüketiyor. ayrıca fazla derine dalmıyor. bu gibi avantajları nedeniyle tercih ediliyor. ama bana sorarsanız bahçenizden alacağınız solucanlar da aynı işi gayet güzel yapıyor. bizim topraklarımızda doğal olarak bulunan solucan european nightcrawler diye geçiyor.

şu an kış olduğu için toprağın altında uykuya çekilmişlerdir. ilk denemeniz için bence baharı bekleyin. taşların altını kaldırıp bir kazmayla kazarsanız bulursunuz. internette solucan satan yerler de var. onları da deneyebilirsiniz ama biraz pahalıdır.

solucanlar yumurtayla ürüyor.. cocoon diyorlar.. çapları 4-5 milimetre kadar.




üstteki resimde çok fazla yumurta görünüyor.. siz büyük ihtimalle şuna benzer bir durum göreceksiniz.



bulduğunuz yumurtaları yeni kaplara transfer edin. yumurtanın içinden birkaç hafta içinde 2-6 kadar solucan çıkıyor. yani kabınıza koyacağınız solucanlar bir yılda çok hızlı artabilir. yeri gelmişken solucanlar hermafrodittir.. yani erkek dişi diye bir şey yok. bir araya koyacağınız 3-5 solucan şartlar uygun olduğu sürece üreyecektir.

solucan gübresinin diğer gübrelerden en büyük farkı doğrudan kullanılabilir olmasıdır. yani kuş kakasını filan fazla kaçırırsanız toprakta anormal azot birikir ve bitkiniz yanar. ama solucan gübresinde böyle bir problem yok.. ben yetiştirdiğim her şeyi doğrudan solucan gübresinin içinde yetiştiriyorum. yani hiç toprak kullanmıyorum. solucan gübresi ayrıca kokusuzdur. evinizin içindeki bitkilerde de gayet rahat kullanabilirsiniz.

Bütün bunları yaptınız ama kötü koku problemi oluştu... hep bu meekma yüzünden.. dur sakin ol. Problem büyük değil.. sorunun nasıl geliştiğini anlayalım çözüm de zaten kendiliğinden ortaya çıkacak..

kötü koku kabın içindeki hava bittiği zaman ortaya çıkıyor. Oksijen tükeniyor, oksijenli fermentasyon bitiyor, oksijensiz fermentasyon başlıyor. Ve kötü koku..

ama bu bir anda olmuyor. Oksijenli ortamda solunum yapan mikroorganizmalar (kısaca bakteriler diyelim) sürekli spor üretiyor. Hatta içerideki oksijen miktarı azaldıkça daha fazla miktarda spor üretmeye başlıyorlar, çünkü işlerin boka sardığını anlıyorlar. Sporlar bakterinin kendisinden daha zor şartlara dayanabiliyor.

En nihayetinde oksijenli solunum tümüyle duruyor. Oksijensiz solunum başlıyor. Elinizde kötü kokulu ama içinde bol miktarda oksijenli solunum yapabilen bakteri sporu bulunan bir döküntü kalıyor.. Çözüm? Oksijen.

En kolayı bahçeniz varsa. Kötü kokan yığını bir köşeye koyup dağıtın. Oksijen almasını sağlayın. İçerideki sporlar hızlıca faaliyete geçecek birkaç saat içinde kötü koku azalmaya başlayacak. Bir iki gün içinde de yeniden oksijenli solunum ortamı kurulacak.

Bahçeniz yoksa elinizdeki yığını bir saksının altına gömün. Su miktarı zaten epey azalmıştır. Üstünü toprakla kapatın ve içine bir şey, örneğin bir çiçek dikin. O haliyle de gübre olarak kullanılabilir. Üç beş ay sonra çiçeğiniz ömrünü tamamladığında alttaki başarısız gübre de normale dönmüş olacaktır. Su vermeniz yeterli. Yağmur suyu. Hep yağmur suyu..

solucan gübresini nasıl toplayacaksınız? en basit yöntem şu.. kabın üstünden bir miktar alıp başka bir kaba aktarın. solucanlar açıkta kalacak ve hemen derine kaçmaya çalışacaktır. birkaç dakika aşağı çekilmelerini bekleyin ve tekrar bir miktar alın.. bir süre sonra solucanlar kabınızın dibindeki 5 santim kadar bir yere hapsolacaktır. kabın içine tekrar atıklarınızı doldurup hazırlayın ve kenarda biriktirdiğiniz toprak/solucan gübresi karışımıyla da üstünü kapatın. hasat ettiğiniz gübrenin içine de solucanlar ve yumurtalar karışmış olabilir, onları da geri atın.. bu işlerde mutlaka eldiven kullanın.

şimdi.. ilk denemenizi başarıyla yaptığınızı varsayalım. elinizde çok az bir miktar solucan gübresi oldu, bu şekilde ürete ürete artık tek başına bir yoğurt kabı dolduracak solucan gübreniz olduysa şimdi bir seviye yukarı taşıyalım.

hani su problemi vardı ya.. işte onu şöyle aşıyoruz. diyelim ki dört kabınız oldu.. hepsini hazırlayıp üst üste koyuyorsunuz ve sadece en üsttekinin üstüne bez kapatıyorsunuz. kaplardan sızan sular alta doğru ilerliyor. yine en altta bir saksı altlığınız olsun, suyun balkonunuzu filan kirletmesine izin vermeyin. sistemli çalışırsanız ve yeterli yeriniz varsa tüm “çöplerinizi” yararlı bir ürüne dönüştürebilirsiniz.

solucan apartmanı


karşılaşacağınız sorunlardan birisi de (özellikle yazın ama kışın da) kabın içindeki nemin tamamen yitirilmesi. yani solucanların kuruması. işte böyle üst üste koyduğunuz zaman su kaybını azaltıyorsunuz ve sistem gayet güzel işliyor.. ilk seferki denemenizde kabın içinin nemli kalmasına dikkat edin. duruma göre ara ara üstten su dökmeniz bile gerekebilir. dökeceğiniz suyun yağmur suyu olması tercih sebebidir. damacana su değil, yağmur suyu.

solucanlar soğukta uyur.. aşırı sıcakta kendilerini dışarı atmaya çalışır. 15-25 derece arası idealdir. kaplarınızı güneşte bırakmayın...

gelelim şu sodyum meselesine..

genel olarak bitkiler pek sodyum kullanmaz... yani bitkilerin yapısında fazla sodyum yoktur. buna karşın potasyum çok tüketirler.. hayvanların sinir iletimi içinse hem sodyum hem de potasyum gereklidir. o yüzden otobur canlılar (örneğin keçiler) potasyum ihtiyaçlarını bitkilerle giderir, sodyum için taşları filan yalarlar.

şimdi bir bitkisel molekül görelim

bu klorofil... bitkilerin yeşil olmasının sebebi.




molekülün en ortasında bir tane magnezyum var. yani bitkinizi yetiştirdiğiniz toprakta magnezyum yoksa bitkileriniz klorofil yapamaz, klorofil yapamayınca güneşten yararlanamaz, ışıktan yararlanamayınca da gelişmez.

işte sodyum (tuz diye basitleştirelim) burada önemli. toprağınızda yeterli miktarda magnezyum olsa bile bitkileriniz magnezyum eksikliği çekebilir. çünkü ortamda çok fazla tuz bulunuyorsa bitkinin kökleri sodyumlardan kurtulup bir türlü magnezyumu aradan çekemez. aynı şey bitkilerin ihtiyaç duyduğu diğer elementler için de geçerli. o yüzden bitkilerinizi mecbur kalmadıkça musluk suyuyla sulamayın.. yağmur suyu tercih edin.

solucanlar da birer hayvan oldukları için kaba koyacağınız çöplerdeki az miktarda sodyumu bünyelerine alıp ortamdan uzaklaştırabilir. ama yemek artıkları çok fazla tuz getirir, onun tamamını topraktan çekemezler, o kadar tuz içeren gübreniz de pek işe yaramaz. yani yemek artıklarını koymayın.

karbon, hidrojen ve oksijene tekrar geri dönelim.. bunlar tamamen yok oluyor demiştik ama aslında öyle olmuyor. vitaminler, hormonlar gibi içinde önemli oranda c ve h içeren moleküller de toprakta kalıyor ve bitkilerin gelişimine katkıda bulunuyor.

solucanlarınız aşırı ürerse aldığınız bahçeye geri bırakabilirsiniz veya tavuk filan yetiştiriyorsanız onlara verebilirsiniz.

bitkilerinizi tamamen solucan gübresi içinde yetiştirebilirsiniz ama saksınıza koymadan önce içinde solucan ve yumurta kalmamasına dikkat edin yoksa garibanlar açlıktan bitkinizin köklerini yemeye başlar.

peki bu kadar zahmet sonucunda ne alıyorsunuz?

ödülünüz bu..












özetle; okuyun, elektronik öğrenin, kimya öğrenin, bir enstruman çalmayı öğrenin. nar şarabı yapın, kendinize bir youtube kanalı kurun. üretin. üretmek sizi insan yapan şeylerin başında gelir..

yorulacaksınız ama değecek çünkü geleceğinizi elinize almak için yorulmayı göze alamıyorsanız başkalarının size yazdığı hayatı yaşarsınız.

bilmem anlatabiliyor muyum?
https://www.youtube.com/watch?v=BawkcZdr3QI

devlet bahçeli

meekma
baya bildiğin provokatörlüğe kadar düşmüş yani.


işte böyle milliyetçi olmayan adamlara kendilerini milliyetçi diye pazarlama izni verince bu oluyor.. adam türkiye'de iç savaş olsa nolur merak ediyorum diye tivit atıyor.. böyle bir şeyi ermenistan başkanı filan atsa yadırgamazsın yani..

neyse ya... devlet bahçeli'nin hiçbir hareketi beni şaşırtmaz.

independıns beyim düş bi tane .. galdı mı 24?

pedofili infaz etmek

meekma
foruma dönüşmemesi dileğiyle

tanım: yapılması gereken şey.. pedofiller infaz edilmeli.

bu hukuk yoluyla olmalı tabi. ilk entirideki dexter kardeş yüreğimizi soğutuyor ama doğru bir davranış değil haliyle..

en değerli varlığımız çocuklarımızdır. onlara dokunanların da cezası ölüm olmalı.

tecavüzcüler.. hele de çocuk tecavüzcüleri tedavi olmuyor, ıslah olmuyor. dışarı çıktıkları anda yeniden av aramaya başlıyorlar. tabi bir önceki sefer çocuk ötmüşse de hapse girmişse bu sefer çocuğu da öldürüyorlar.

şimdi iki tane adam var.


Lawrence Bittaker ve Roy Norris..

Bunlar hapishanede tanışıyorlar. çıktıkları zaman yakalanmadan tecavüz etme planları yapıyorlar. bir minibüs alıp içini manyakça düşüncelerine göre düzenliyorlar.



5 tane genç kızı kaçırıp tecavüz ediyorlar. işkenceyle öldürüyorlar.

mahkemede kaydettikleri bir teyp kasedi dinleniyor. jüri üyeleri kendilerini salondan dışarı atıyorlar.. ytube'da ararsanız görüntülerini bulursunuz.

kurbanın adı Shirley Lynette Ledford.. 16 yaşında. tecavüze uğramış. kasette olan şey işkence.. ne işkencesi? kızın arka tarafından bir pense sokmuş, sıkıştırmış ve içeride döndürüyor..

merak eden varsa kasedin transkripti.
http://watchingrobertpickton88015.yuku.com/topic/3312/Transcript-Shirley-Lynette-Ledford-audio-recording-Bittake#.WUESpriddck

bu piçler Hapishanede tanıştılar demiştik.. ikisi de tecavüzden içeride.. Roy 8 yıl ceza almış.. Lawrence'a demiş ki içeride.. "8 yıl aldım ama değdi"

tecavüzcüler.. hele de çocuk tecavüzcüleri tedavi olmuyor, ıslah olmuyor. bu kadar somut..

ceza ölüm.. çok net.. nasıl ki bir tavuğun bile yavrusuna dokunmaya korkuyorsun insanın yavrusuna da dokunmaya korkacaksın. başına neler geleceğini bileceksin..

dünyayı yöneten bir şey var.. uğursuz bir şey. george soros gibi karanlık adamlar bile bunun yanında ilkokul 3 öğrencisi gibi kalıyor..

dünyayı yöneten uğursuz şey idama karşı. insanları çok sevdiği için değil, tam tersi insanlardan nefret ettiği için..

bu uğursuz şeye teslim olmuş yönetimler idam getiremez. çünkü yasak.


tecavüzcüler hapishanelerde yer olmadığı için serbest bırakılmıyor.. çıksın birine daha tecavüz etsin diye serbest bırakılıyor.. 100 sabıkalı hırsızlar gitsin yeniden bir eve girsin, belki birilerini de öldürür diye aramıza salınıyor.

http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/kadikoyde-dehset-hirsizlar-kapiciyi-doverek-oldurdu-1789020/

çünkü dünyayı yöneten uğursuz şey öyle emrediyor. idam olmayacak.. tecavüzcüler, hırsızlar, katiller salınacak..

pippa bacca'yı öldüren pislik hani ağırlaştırılmış müebbet almıştı?
http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/04/21/pippa.baccanin.katiline.ceza.indirimi/658133.0/index.html

dava unutuldu, uğursuz şeyin sevecen kolları katile kıyağını yaptı.. beş altı yıla aramıza da katılır..

arada bir goygoy gündemi oluyor yok idam gelecek bilmem ne filan diye.. bak şimdi ne olacağını yazalım.. diyelim ki idam geldi.. etöcü, fetöcü, ketöcü takır takır idam ediyoruz insanları.. süper.. yaşıyoz da noluyo icabında.. derken bir pedofil çıkacak... yönetime herhangi bir çıkarı olmadan gönlüyle oy veren insanlar da dahil olmak üzere herkes idam bekleyecek.. ama yönetim o pedofili idam edemeyecek.. neden? çünkü yasak.. bu sefer akıllara şüpheler düşecek... noluyoruz lan demeye başlayacak geniş halk kitleleri.. toplumun en safça inanmış kesimleri de yönetimi sorgulamaya başlayacak .. çaktın?

bütün sapıklar, tacizciler, psikopatlar ellerine silah alıp diledikleri gibi gezebiliyor ama medyada filmlerde filan sana sürekli silahın ne kadar kötü bir şey olduğu propagandası yapılıyor.. sen bir kadın olarak altgeçitten tırnakları sökülmüş bir kedi gibi savunmasız geçerken, arkandan seni takip eden sapık bıçağı, muştası, tabancası tam teçhizat silahlanmış yaklaşıyor.. propagandaya kanma .. bireysel silahlanma temel bir insan hakkıdır...

özeti.. bir daha idam gelecekmiş goygoyuna ciddi ciddi vakit ayırırsan kendi zamanını ve enerjini boşa harcamış olursun.. çünkü idam filan gelmeyecek. çünkü yasak..

dinozor

shot
Paleontoloji ilgi alanlarımdan biri olduğu ve daha önce uzaktan eğitimle kısa bir dinozor 101 kursu aldığım için, elimdeki notlardan faydalanıp temel birkaç şeyi yazayım dedim.

Dinozorlar iki ana dala ayrılırlar. Birincisi saurischia, yani kertenkele-kalçalı dinozorlar, ikincisi ornithischian, yani kuş-kalçalı dinozorlardır. Bu iki grubun kalça yapısı birbirinden farklıdır ve kalçalarına göre ayrılmışlardır.

Saurischia, yani kertenkele-kalçalı dinozorlar, kendi arasında ikiye ana gruba ayrılır: sauropodlar ve theropodlar.

Sauropodlar, uzun boyunlu dinozorlardır ve bugüne kadar yaşamış en büyük kara hayvanlarıdır. Uzun boyunları vardır ve dört ayak üstünde yürürler. Bacakları kalındır ve sütuna benzer. Vücutlarına oranla kafatasları küçüktür.


Theropodlar ise etçil, otçul ve hepçil türleri içeren, çok çeşitli dinozor gruplarından oluşur. Günümüzde yaşayan temsilcileri, kuşlardır. Bütün theropodlar arka ayaklarının üzerinde yürür. Etçil olanların çok keskin dişleri vardır, bazı türleri ise asıl dişlerini kaybetmiştir ve dişsiz gagaları vardır. Theropod dinozorların genel olarak pençeli üç parmağı vardır fakat t-rex gibi bazı türler bir parmaklarını kaybetmiştir ve iki parmakları bulunur. Sciurumimus gibi bazı türler ise bütün parmaklarını kaybetmiştir ve bir adet, çok iyi gelişmiş pençeleri vardır. Theropodlar birçok yönden birbirinden farklılaşır. Bazılarının çok uzun burunları vardır, bazılarının çok kısa; bazılarının gözünün üstünde boynuzu vardır, bazılarının burnunun üstünde ve vücudunun farklı yerlerinde.


Saurischianlar iki ana gruba ayrılsa da, bir de prosauropodlar denilen üçüncü, kısa yaşamış ve daha az alt türü olan bir grup daha vardır. Prosauropodlar, erken dönem otçul dinozorlardandır ve kuzenleri sauropodlardan daha küçüktür. Yine de bazı prosauropodların uzunluğu 10 metreden, ağırlığı 3 tondan fazladır. Sauropodlar gibi prosauropodların da küçük kafaları ve uzun boyunları vardır. Çoğu prosauropodun kavrayıcı elleri, ayağa kalkma ve arka ayakları üzerinde yürüme yeteneği vardır. Dinozor zamanının başında prosauropodlar başarılı dinozorlar olsa da, bu grup kısa süre hüküm sürmüş ve çok geçmeden daha gelişmiş otçul dinozorlar yerlerini almıştır.


İkinci grup olan Ornithischianların hepsi otçuldur. Bu dinozorların çenesinde predentory denilen bir kemik vardır ve ağzın ön tarafında, koparmaya yarayan bir gaga oluşturur. Bu gaga ornithischianlar için bitkilerin gövdesini koparmaya yarıyordu. Bu sayede çenelerinin arkasındaki dişler öğütmek ve çiğnemek için özel olarak gelişmişti. Bu dişlerle bile bitkilerin gövdesini sindirmek zordu ve ornithischianları diğer dinozorlardan ayıran, arkaya doğru bakan pubis kemikleri bu dinozorlara ekstra mide alanı sağlıyordu.

Ornithischianlar beş ana gruba bölünür. İlk grup, ördek gagalı hadrosaurları, onların erken dönem akrabalarını ve sınıflandırılmamış bazı bitki yiyen dinozorları içerir. Hadrosaurusların çok kalın gagaları vardır. Ornithischianlar iki ayaklı dinozorlardır ancak bazı büyük hadrosauruslar muhtemelen dört ayak üstünde yürümüştür. Hadrosaurusların normal bir eli olmasına rağmen iguanadonun karakteristik, sivri uçlu bir başparmağı vardır.


İkinci grup ceratopsianlardır. Bu grup çok bilinen triceratopsu da içerir. Bunlar dört ayaklı dinozorlardır, görece kısa kuyrukları vardır. Başın arkasındaki yaka kafataslarının arkasındaki kemiklerden oluşmuştur. Bu yakalarda küçük boynuzlar, dikenler vb gelişebilir. Ceratopsianların çoğunun gözünün üstünde de boynuzları vardır. Bu dinozorların çok dar kafatasları vardır ve gagaları papağan gagasına benzer.


Üçüncü grup, pachycephalosaurustur. Bu dinozorların kubbeli kafatasları vardır ancak beyinleri büyük değildir. Kafatasının içinin çoğu sırf kemiktir ve dinozorlar bu kubbeleri birbirlerini tanımak için kullanmıştır. Ayrıca erkekler, dişiler için rekabet ederken muhtemelen bunlarla birbirlerine vurmuştur. Uzun bacakları yoktur, hızlı değillerdir. İskeletleri maalesef çok kırılgandır, bu nedenle tam iskelete sahip çok fazla tür bulunamamıştır.


Dördüncü grup stegosaurustur. Stegosaurus, ön ayakları arka ayaklarından oldukça kısa olmasına rağmen dört ayağı üzerinde yürürdü. Vücutlarının geri kalanıyla kıyaslandığında kafatasları oldukça küçüktür ve uzundur. Dişleri yaprak şeklinedir ve çok dar bir gagaları vardır. Stegosaurusun en ayırt edici karakteristiği sırtlarındaki plakalar ve dikenlerdir. Bunlar özel bir tür kemikten gelişmiştir.


Beşinci ve son grup ankylosaurdur. Bunlar zırhlı dinozorlardır. Stegosauruslar gibi plaka ve dikenleri vardır ancak ankylosaurlar farklı şekil ve büyüklerde plaka ve dikenlerle kaplanmıştır. Dört ayak üstünde yürürler.


Dinozorların şeması bu şekilde. daha fazla sizi baymadan ben kaçayım.

mustafa kemal atatürk

kaliban
Efendiler,
biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil
bilakis bu tip yapılar din ve devlet düşmanı oldukları
selçuklu ve osmanlıyı bu yüzden batırdığı için yasakladık.
çok değil yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat
etmezseniz göreceksiniz ki: bazı kişiler bazı cemaatlarla
bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne
sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra
devleti bölüşmeğe geldiğinde bir birlerine düşeceklerdir.
ayrıca unutmayın ki; o gün geldiğinde, her bir taraf
diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk
17 aralık 1927
Ankara

linç etmek

extraterrestrialdefense
Kelime menşei doğrudan Amerikalıdır. Yani kısaca “made in USA”. Daha uzunca irdelemek istersek bu kelimenin ilk kullanıldığı yılların Amerikan devrimi sırasında olduğunu görürüz. 1700 lerin ikinci yarısında yaşamış olan Virginia'lı Charles Lynch adında bir toprak ağası ve politikacı, İngilizler ile işbirliği içinde olan kraliyet destekçilerini herhangi bir mahkeme olmaksızın bir yıla yakın süre ile hapiste tutmuştur. “Bir toprak ağası olan politikacı insanları kendi kafasına göre nasıl hapiste tutar?” sorusunun yanıtı, “kendisi aynı zamanda kanun dışı yargıçlık yaptığı için sakınca teşkil etmemiş toplum tarafından,” şeklindedir.

“Lynch's Law”, “Lynch'in kanunu” da Amerikan tarihindeki yerini almıştır böylelikle.

Linç etmek fiilinin tam karşılığı, “mahkeme olmadan cezalandırmak” tır.

Bu fiili gerçekleştirenler, yetkisi olmayan yasa dışı infazcılar ve geniş kitlesel kalabalıklardır. Amerikan iç savaşı öncesinde ve sırasında linç etmek özellikle güney eyaletlerinde bir kültür olarak vücut bulmuş ve özellikle Afrikalı Amerikalılar (African-Americans) üzerinde uygulanmaya başlamıştır. Ancak Amerikan tarihine bakınca ilk toplu ve büyük linç eyleminin afrikalı amerikalılara değil, çinlilere uygulandığını görürüz. 1871 tarihinde, Los Angeles'ta 18 çinli yerleşimci büyük bir kalabalık tarafından önce işkenceye uğramış sonrasında asılmıştır.

Çinli yerleşimcilerin linç edilmesi Amerikan tarihinde çok vurgulanmaz. Hatta Los Angeles'ta yaşayanların çoğunluğu bile bundan habersiz olduklarını dile getiriyor. Onlarında pek suçu yok, çünkü bu katliam hakkında elle tutulur şekilde yalnızca bir belgesel film, ve yine yalnızca iki kitap yayınlanmıştır bugüne kadar. Hollywood'un Oscarlık performans gösterecek çinli bulamadıkları için mi yoksa “deşmeyelim bu konuyu, gezegende 1,4 milyar çinli yaşıyor, başımıza ne gelir sonra,” diye düşündükleri için mi, bilinmez.

Linç etmek, 1780 ler ile 1968 arasında yani yaklaşık 200 yıl boyunca, özellikle Afrikalı Amerikalıları ortadan kaldırmak için beyaz Amerikalı yerleşimciler tarafından uygulanmıştır. Ku Klux Klan a göre mesela, -ortadan kaldırmak terimini pek beğenmemiş olacaklar ki- onlar için linç etmek, “Afrikalı Amerikalıları kontrol altına almak,” demektir. Ku Klux Klan suç örgütünün paramiliter grupları tarafından linç edilerek öldürülen 3,446 Afrikalı Amerikalı vardır. Bu insanların neredeyse tamamı güney eyaletlerinde öldürülmüştür. Aslında öldürülmüştür kelimesi hafif kalmakta, vahşice katledilmişlerdir demek daha doğrudur. Hakkında fikir sahibi olmak için buradaki https://cont.ws/@grubz/379742 gerçek görsel ve fotoğraflara bakılabilinir.

2000 li yıllara geldiğimizde linç etmenin artık olmadığını düşünmek yanlıştır. Linç etmek iki yönlü olarak devam etmektedir. Fiili olarak Afganistandan Filistine, Güney ve orta Afrikadan Güney ve orta amerikadaki latin ülkelerine kadar uzanan geniş bir yelpazede insanlar toplu kalabalıkların elinde vahşice katledilmektedirler. İkincil olarak psikolojik linç kültürü de artık literatürde yerini almıştır.

Fiili ve/veya psikolojik, her ikisinin de temelinde cahil toplulukların kontrol dışı hareketini görüyor olsakta aslında, bu olayların arka planında oldukça bilinçli ve belirli bir amaca doğru hareket etmekte olan daha etkin gruplar barınmaktadır.

Psikolojik linçlerde fiziki bir zararın ilk başta görülmemesi bunun asla olmayayacağı anlamına gelmez. Çünkü linç grupları herhangi bir ideolojinin alt grubu olmamakla birlikte gerçekte tümevarımdan faşizm ideolojisinin yan koludurlar. Kavramlar üzerinden hareket etmeyen ancak, toplumsal genel görüşü etki altına almak için genel kanının veya genel kabul edilmişliğin öğelerini saldırı mekanizması olarak kullanırlar. Örneğin Afganistanda 2015 yılında Kuran'ı yaktığı gerekçesi ile linç edilip yakılan kadın buna örnektir, ve bu örnekler artık geneldir. Aslında olayın öncesinde kadına ve ailesine karşı mahalleli tarafından, yalnızlaştırma ve aşağılama suçları işlenmiş ancak yerel yetkililer bunu görmezden gelmiştir. Psikolojik olarak başlayan linç, fiili linçe dönüşmüştür. İkisi arasındaki sınır oldukça incedir.

Okur yazar oranı düşük kesimlerde linç ile karşılaşılması bunun farklı toplumsal katmanlarda olmayacağı anlamına gelmez. Özellikle günümüzde internet üzerinde paylaşılan herhangi bir görüş, bir haber bir yazı sonrasında, eğer ki yazı yaratılmak istenilen genel kabul edilmişliğin öğelerinin dışında ise, bunun üzerinden bilinçli bir saldırı yaratılır. Saldırı elbetteki sözlüdür. Paylaşılan materyalin içeriği üzerinden, paylaşana doğrusal bir baskı oluşturulur. Bu basitçe görülen bir karalama kampanyası olarak ele alınsa dahi, hemen arkasından fiili bir linç olayının gelmeyeceğini düşünmek çok rasyonel değilidir ve daha sonrasında, her farklı sesin bastırılması üzerine yoğunlaşmış faşizan bir takım grupların gücü ele alma psikolojisi ile toplumda baskın güç olma yolunda evrilmeyeceklerini düşünmekte naiflik olur.

Linç etmenin yöntemelerinin 200 yılda bir evrimleştiğini görünce belki de “linç etmek” kelime menşei için “made in USA” dememeliyiz. “Made by human being” demek, belki daha yerinde olur. İstediği zaman psikolojik istediği zaman fiili olarak bu suçu azimle işleyen insan oğlu, belki bir iki yüzyıl sonra bunun başka bir yolunu daha bulur.

bitki

21stcenturyschizoidman
yaşaması toprağa bağlı olan —kök salıyor—, gelişebilen ve gelişimine bağlı olarak üreyebilen, belli bir yaşam süresince yaşayan ve yaşam süresi dolduktan sonra kuruyarak —bu kuruma kendi içerisinde ayrılıyor— varlığını sonlandıran; ağaç, ot gibi canlıların ortak adı. eskimiş bir tâbir ile nebat.

insanoğlu yerleşik hayata geçtiğinden beri günün önemli kısmını dört duvar arasında geçirmekte, ve hava kalitesini sağlamak için de oda bitkileri kullanmakta. hangi bitki hangi ortama uygun diye arayanlar için şöyle bir araştırmada bulundum:

trikloretilen: yazıcı, boya, cila, vernik... gibi maddelerde bulunmakta. eğer bulunduğunuz mekânda bu tür maddeler var ise trikloretilene mâruz kalmamak adına papatya, mısır püsküllü drasena, orman sarmaşığı, paşa kılıcı, kırmızılı drasena, barış çiçeği ve kasımpatı bitkilerini odanıza koyabilirsiniz. fazlasıyla trikloretilene mâruz kalırsanız baş dönmesi, mide bulanması ile birlikte kusma ve baygınlık semptomları görülecektir.

formaldehit: mendil, peçete, sentetik kumaş... gibi maddelerde bulunmakta. eğer bulunduğunuz mekânda bu tür maddeler var ise formaldehite mâruz kalmamak adına cüce hurma palmiyesi, salon eğreltisi, aşk merdiveni, kurdele çiçeği, çim herdemyeşili, benjamin, salon palmiyesi, paşa kılıcı, flamingo çiçeği ve oda bitkisi olarak kullanabilen tüm bitkileri kullanabilirsiniz. fazlasıyla formaldehite mâruz kalırsanız ağız ve burun tahrişleri, akciğer şişmesi ve gırtlak ağrısı semptomları görülecektir.

benzen: plastik, böcek ilacı, mobilya mumu... gibi maddelerde bulunmakta. eğer bulunduğunuz mekânda bu tür maddeler var ise benzene mâruz kalmamak adına çin herdemyeşili, şeytan sarmaşığı, mısır püsküllü drasena, orman sarmaşığı, paşa kılıcı ve kasımpatı kullanabilirsiniz. fazlasıyla benzene mâruz kalırsanız uyuşukluk, kalp ritminde artış, baygınlık gibi semptomlar görülecektir.

ksilen: araç egzozu, tütün dumanı, yazıcı... gibi maddelerde bulunmakta. eğer bulunduğunuz mekânda bu tür maddeler var ise ksilene mâruz kalmamak adına formaldehit kısmında yazılan bitkileri odanızda kullanabilirsiniz. fazlasıyla ksiene mâruz kalırsanız uyuşukluk, kalp ritminde artış, baygınlık, böbrek rahatsızlıkları gibi semptomlar görülecektir.

amonyak: temizlik malzemeleri kokulu tuz, suni gübre... gibi maddelerde bulunmakta. eğer bulunduğunuz mekânda bu tür maddeler var ise amonyağa mâruz kalmamak adına flamingo çiçeği, lilyturf, salon palmiyesi, barış çiçeği ve kasımpatı kullanabilirsiniz. fazlasıyla amonyağa mâruz kalırsanız öksürük, boğaz ağrısı gibi semptomlar görülür.

not: eğer evcil hayvanınız var ise bitkilerin lütfen toksiklik düzeyine bakınız.

ilginç hayat hikayeleri

kaliban
''direk konuya giriyorum, üşenmeyip okuyanlara hürmetler;
los angles'den larry walters; gerçekten çok başarılıydı; larry'nin çocukluk rüyası, uçmaktı. yüksek okuldan mezun olur olmaz pilot olma umuduyla hava kuvvetleri'ne müraacat etti. ama ne yazık ki, gözleri yeterince sağlıklı olmadığı için reddedildi. öylesine üzülmüştü ki, bütün gün evinin arka bahçesinde oturarak havadan geçen uçakları izliyordu, hava üssünün yakınındaki bir eve taşınmıştı. ve birgün larry karar verdi; uçacaktı. yöredeki ikinci el ordu eşyalarını satan dükkana gitti ve iki hava balonu ile birkaç helyum gazı tankı satın aldı sonra evine döndü ve balonları kayışlarla bezden yapılmış demir sandalyesine bağladı ardından cipinin tamponuna sandalyeyi bir halatla bağladı ve balonları helyumla şişirdi. balon yerden birkaç metre yükselince test etmek için üzerine tırmandı. memnundu çünkü balon çalışıyordu.

yanına birkaç sandviç ve saçma atan bir tüfek koydu. böylelikle iniş zamanı geldiğinde balonları patlatacaktı. balonun ardından sürüklenen sandalyeye gitti. larry'nin planı halatı kestikten sonra evinin arka bahçesinin üzerinden havalanıp, 900 m. kadar yükselerek uçmak ve birkaç saatlik bir uçuştan sonra yere inmekti. balonları birer birer patlatarak alçalmayı düşünüyordu ama sonuç farklı olacaktı. ve 10 mart 1997'de cipe bağladığı sandalyesinin ipini kestiğinde, sandığı gibi sandalyeli balon araç yavaş yavaş yükselmedi. bir top mermisi gibi los angeles göğüne fırladı, en fazla 900 metre yükseleceğini sanıyordu, oysa daha ilk anda yatay bir uçuşla 7.000 metreye ulaşmıştı. o yükseklikte larry, balonlara ateş etme riskine giremedi, üstelik dengesini de bozulmuştu, kısacası başı iyice dertteydi. böylece soğuktan donarak, korku ve dehşet içinde 14 saatten fazla havada kaldı, oradan oraya sürüklendi. sonunda en kötü şey oldu, los angeles uluslararası havaalanı'nın üzerindeydi.


ilk kez larry'i bir yolcu uçağının pilotu gördü, hemen kuleyle haberleşerek, elinde bir tüfekle, bezden sandalyede uçan bir adamı tarif etti. havaalanın radarları, 7.000 m. yükseklikte uçan bir nesneyi belirledirler. acil durum alarmı verilerek, hemen bir helikopter araştırma için havalandırıldı. gece oluyordu ve deniz kıyısına doğru rüzgar esmeye başlamıştı, rüzgar larry'i denize götürüyordu ve tabii ardından da helikopter geliyordu. birkaç mil sonra helikopter larry'e yetişti ve görevliler tehlikeli olmadığını anladılar, zaten yardım istiyordu. kurtarmak için yaklaşmaya çalıştılar ama helikopter yaklaştıkça pervanesinin rüzgarı larry'i uzağa itiyordu. sonunda helikopter, larry'den biraz yukarsıdaki bir noktada kalmayı başararak, çılgın uçucuya kurtarma halatını attı ve larry halata tutunarak ve sahile kadar havada taşındı.
helikopter mürettebatı çok zor bir işi kusursuz bir şekilde başarmıştı. larry dünyaya dönmüştü, yere indirildiği anda tutuklandı. kelepçelenerek götürüldüğü sırada bir gazeteci, larry'e neden bunu yaptığını sordu. larry, bir an durdu, döndü ve soğukkanlılıkla cevap verdi; "bir adam sadece oturamaz, bir şeyler yapmalıdır." ertesi gün basın larry'den söz ediyordu; los angeles times'da "larry walters, bezden sandalyede şöhrete doğru yükseldi ve 44 yaşında emeline ulaşmayı başardı." yazıyordu. california haber ajansı upi "gökyüzüne bakın. bir kuş mu, bir uçak mı, yoksa bir uzay mekiği mi? hayır. o, bezli sandalyede oturarak 7.000 metrede uçan larry walters. 44 yaşında bir kamyon şöförü. cuma gününün yarısını helyumla dolu balonlara bağlı bir sandalyede geçirdi. bu garip araç uçak pilotlarının ödünü patlattı. long beach polis örgütü olayı doğruluyor. walters; 'yeryüzünde oturuyordum ama bu aracın işlediğini kendime kanıtladım." dedi."

güller savaşı

shot
Güller Savaşı, aslında kuzen olan iki İngiliz ailesinin, Lancasterlar ile Yorkların arasında taht için geçen yaklaşık 30 yıllık iç savaştır ve adını ailelerden birinin ambleminin beyaz gül, diğerinin kırmızı gül olmasından alır.

Birçok irili ufaklı savaş, entrikalar, ölümler, ittifaklar, Lancasterlar ve Yorklar arasında gidip gelen tahtı içeren bu savaşta İngiltere çok karışık bir dönem geçirmiştir, yakın akrabalar birbirini öldürmüş, birçok kişi devamlı taraf değiştirmiştir.

Her şey, tahtta olan ve Lancasterlara mensup Kral Henry'nin akıl hastalığı ile başladı. Hastalığı nedeniyle geçirdiği ilk atakta Yorklu Richard kral naipliği görevini üstlendi. Daha sonra Henry normale dönünce naiplikten alındı ve kralın, hırsıyla bilinen eşi Anjoulu Margaret'in de kışkırtmalarıyla uzaklaştırıldı.

Warwick Kontu'nun da desteğini alan Richard -ki Warwicklere "kralyapıcı (kingmaker)” denir- daha sonra küçük bir ordu kurarak Lancaster ordusuyla ilk çarpışmasını yaşadı. Bu çatışmaları Yorklar kazandı.

Arada geçen birçok küçüklü büyüklü çarpışmalardan birinin neticesinde ordusu yenilen Kral Henry bir atak daha geçirdi ve Yorkların eline düştü. Birlikte Londra'ya gittiler ve Richard burada tahta geçmek istedi. Ancak konsey buna razı olmadı ve uzlaşma yolu olarak kralın Henry olarak kalmasını ancak veliahtının kendi öz oğlu değil, Yorklu Richard olmasına karar verdiler. Richard da bunu kabul etti.

Ancak Anjoulu Margaret hırslı bir kadındı dediğim gibi ve oğlunun bu şekilde varislikten çıkarılmasına razı olmadı. Gallere giderek burada destek topladı ve iki ordu yine çarpıştı. Ancak bu sefer Yorklar yenildi, Richard ve oğlu Edmund öldürüldü. Böylece Richard'ın taht üzerinde iddia ettiği hakları üstlenmek için geriye en büyük oğlu Edward kaldı. Anjoulu Margaret öldürülen Richard ve Edmund'un başlarını kapılara astırarak sergiletti.

Margaret ordusuyla birlikte güneye yürürken, Edward ve Warwick de ordularını topladılar. Londra şehri Yorkları destekliyordu ve böylece Edward krallığını ilan etti.

İki ordu sonunda Towton'da karşı karşıya geldi ki Towton Savaşı, Güller Savaşı'nın en büyük ve sonuçları en belirgin savaşlarından biridir. Bu savaşın sonunda Lancasterlar büyük bir yenilgiye uğradı, Henry ve Anjoulu Margaret oğullarını alıp kaçtı ve Edward'ın krallığı kesinleşti. Sağ kalan Lancaster lordları da Edward'a biat etti. Daha sonraki küçük çatışmaların birinin ardından Kral Henry tekrar yakalandı ve Londra Kulesi'ne götürüldü.

Daha sonraki yıllarda Edward, Elizabeth Woodville ile karşılaştı. Elizabeth Woodville Lancasterlı bir aileden geliyordu, kocası Lancasterlar için savaşırken öldürülmüştü ve iki çocuğu vardı. Ancak bu Edward ile birbirlerine aşık olmalarını engellemedi ve gizlice evlendiler.

Edward evliliklerini açıkladığında Warwick'le araları bozuldu. Warwick'in, Edward'ı siyasi konumunu güçlendirecek biriyle evlendirme planı vardı, gelin adayı olarak da Fransa prensesini seçmişti. Ancak Edward eşini Warwick'e sormadan seçip dul bir Lancaster kadınıyla evlendiği ve Woodvilleler sarayda ve toplumda güçlü konumlara geldiği için Warwick Edward'a sırt çevirdi ve Edward'ın kardeşi George'la ittifak yaparak bir ordu kurdu. Kurdukları bu ordu Kral Edward'ın ordusunu yendi. Kraliçe Elizabeth'in babası ve abisi yargılanmadan, Warwick'in emriyle idam edildi, Edward esir alındı, ancak tekrar tahta geçmeyi başardı. George ve Warwick hain ilan edildiler, Fransa'ya kaçtılar. Burada Warwick, zamanında karşısına geçip tahtından ettiği Anjoulu Margaret ile ittifak yaptı ve tekrar İngiltere'ye gitti.

Edward, İngiltere'de tekrar ordu toplayan Warwickle yaptığı savaşı kaybetti ve kaçtı. Kraliçe Elizabeth'in akrabası olan Burgundyler Edward'a destek verdi ve Edward tekrar Warwick ve ordusuyla çarpıştı. Edward'ın kardeşi George tekrar taraf değiştirerek Warwick'i terk etti. Bu savaşta Lancaster ordusu yenildi ve Warwick öldü. Anjoulu Margaret ve oğlu Edward Galler'e gitti. Güller Savaşı'nın bir diğer en büyük ve en kesin sonuçları olan savaşı Tewkesbury Savaşı'nda Lancasterlar bir kez daha yenildi ve Lancaster kolunun veliahtı, Henry ve Margaret'in oğlu Edward öldürüldü. Bir süre sonra da Kral Henry tutulduğu Londra Kulesi'nde öldürüldü. Böylece Lancasterların tahta geçebilecek erkek soyu tükenmiş oldu.

Edward uzun süre tahtta sorunsuz, savaşsız bir şekilde kaldı. Her zaman yanında savaşan kardeşi Richard ve dostu Hastings ödüllendirilirken, tekrar tuhaf ve isyankar davranmaya başlayan George vatana ihanetten suçlu bulunarak idam edildi.

Edward ve Elizabeth'in 3ü erkek, 7si kız 10 çocukları oldu (Elizabeth'in önceden de iki oğlu vardı, 12 çocuk, maşallah). Bir oğulları ve bir kızları çok yaşamadan öldü. Büyük oğulları Edward veliaht prens oldu.

Kral Edward ölene kadar İngiltere sakin bir dönem geçirdi. Ancak Kral Edward aniden ölünce işler karıştı. Edward, veliahtı olarak oğlu Prens Edward'ı gösterdi ancak henüz 12 yaşında olan oğluna naiplik yapması için kardeşi Richard'ı seçti. Woodvillelerin güç kazanmasından rahatsız olan asiller ile Hastings, Richard'a haber vererek prensi bulunduğu kaleden almasını istediler (kalede Woodville olan dayısı Anthony ile kalıyordu).

Veliaht prens, dayısı ve üvey abisi ile Londra'ya gelirken yolda Richard tarafından yakalandı. Richard prensi yanına aldı, dayısı ve üvey abisini ise tutsak etti. Daha sonra ikisi de idam edildi.

Richard, Edward'ı Londra'ya getirdi ve Londra Kulesi'ne yerleştirdi. Bu sırada Elizabeth Woodville, diğer oğlu ve kızları ile birlikte Westminster'a saklanmıştı ve oradan çıkmayı reddediyordu. Bu esnada her daim kral Edward'a sadık olan Hastings idam edildi. Richard, Elizabeth Woodville'i ikna ederek taç giyme töreninde abisinin yanında olması için diğer prens Richard'ı alarak Kule'ye götürdü.

Richard, abisi Kral Edward ve Elizabeth Woodville'in evliliğini geçersiz, çocuklarını gayrımeşru ve piç ilan etti ve tahta kendisi geçti. Kuledeki iki prens için öldürüldükleri söylentisi çıksa ve bir daha hiç haber alınamadı. Bugün bile hala akıbetleri kesin olarak bilinmiyor. Ancak bir çok akla yatkın teori var, ki bunlardan en sonda kısaca bahsettim.

Richard tahttayken varisi olan tek oğlu öldü. Böylece York tarafında da tahta geçecek varis kalmadı. Bunun üzerine Lancaster hanedanı, aynı soydan geldikleri yakın kuzenleri Henry Tudor'u tahta çıkarmak için plan yapmaya başladı. Lancasterların desteğini alan Henry Tudor, Yorkları da kendi tarafında çekebilmek için Kral Edward ve Elizabeth Woodville'in en büyük kızı Prenses Elizabeth'le evleneceğini açıkladı. Böylelikle Lancaster ve York kolları birleşecek ve kuzenler savaşı bitecekti. Prenslerin şaibeli ölümü üzerine Richard da destek kaybetti ancak yine de Henry Tudor'u tahta çıkarmak için yapılan ilk planda, Richard isyanı bastırdı.

Fakat burada bitmedi. İkinci bir ordu toplandı ve Bosworth'ta yapılan savaşta Richard öldü. Böylece Henry Tudor tahta geçti, 4.Edward'ın kızı, Richard'ın yeğeni Yorklu Elizabeth ile evlendi. Tudor hanedanı tahta çıkmış oldu. Bosworth, Güller Savaşı'nın son savaşıdır.

Savaş sonrası Richard'ın cesedine ne olduğuna dair kesin bilgi yoktu. Ancak 2012'de bir park sahasında yapılan kazılarda ona ait olduğu düşünülen bir iskelet bulunmuş, yapılan incelemeler ve DNA testleri sonucunda da Şubat 2013'te iskeletin ona ait olduğu kesin olarak açıklanmıştır.

Kule'deki prenslerle ilgili teoriler de özetle şöyle:

-Richard: Kral tarafından doğrudan taht bırakılan ve danışmanlarını öldürttüğü yeğenini hayatta bırakmamak istemiş olabilir. Onları tahta çıkarmak için her an isyan çıkabilirdi. Öte yandan daha yeni taç giymişken, prenslerin taht yolunda bir engel olmadığını görmüşken ve prenslerin ölümü halinde suçun doğrudan kendisine kalacağını bildiği için prensleri öldürtmediği de düşünülür.
Yine de prenslerin öldürüldüğü söylentileri çıktıktan sonra yaşadıklarını kanıtlamak için bir şey yapmaması, prensleri halka göstermemesi onun öldürttüğü düşüncelerini pekiştirir.

- Henry Tudor: Bu işte, tahtta hak iddia etmeye hazırlanırken hem tahtın iki varisinden kurtulmak, hem cinayetleri Richard'ın üstüne yıkarak onu karalamak ve isyanına destek toplamak amacıyla Henry Tudor'un parmağı olduğu iddia edilir. Edward'ın çocukları dururken taht üzerinde kendisinin hak iddia edip tahta geçmek istemesi, ileride rüzgarın dönüp kendisinin de tahttan indirilip yerine 5. Edward'ın geçirilmesi ihtimali vs. gözden geçirip böyle bir karar vermiş olabilir. Sonuçta Richard'ın varisi yok, eğer Edward'ın varisleri de ortadan kalkarsa taht boş kalacak. Cinayetleri Richard'ın üstüne yıkması da cabası. Henry teorisinin açıklarından birisi, prenslerin öldüğü söylentisi çıktığında Henry'nin Londra'da olmaması.


- Henry Stafford: Richard'ın yakın adamlarından biriydi. Richard'ın emriyle veya kendiliğinden prensleri öldür(t)müş olma ihtimali var. Ancak aynı şeyi Henry Tudor için yapmış da olabilir, çünkü sonradan Henry'ye destek vermeye başladı (daha sonra isyan nedeniyle idam edildi zaten).

7 haziran iran'da terör saldırısı

meekma
bu resimler bir bombalamaya ait resimlerse ben de keman yayıyım

http://i.hurimg.com/i/hurriyet/75/590x0/5937b026c9de3d0e8c99c646.jpg

http://i.hurimg.com/i/hurriyet/75/590x0/5937b026c9de3d0e8c99c644.jpg

bu ne abi? iran'da mutlu bir gün konulu foto çeksen bu çıkar
http://i.hurimg.com/i/hurriyet/75/590x0/5937b026c9de3d0e8c99c648.jpg

altına sıçan biri olmuş.. veya bunu kan diye mi satıyorlar anlamadım..
http://i.hurimg.com/i/hurriyet/75/590x0/5937b027c9de3d0e8c99c64a.jpg


fazlası şurada var
http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-iran-meclisinde-silah-sesleri-40482160

özeti...

1 - katar diye bir devletçik var.. adamlar höt dediler, al abi göt dedi.. bu kadar.. mermi sıkmaya bile gerek kalmadı
2 - iran'la israil'i zıt kamplarda sanmak yapılabilecek en büyük hatalardan biridir
3 - işid karton bir terör örgütüdür. yaptığı iddia edilen hele hele batı ülkelerinde gerçekleştiği iddia edilen tüm saldırılar tiyatrodur.
4 - orta doğu'da ciddiye alınacak bir tane ülke vardır. asker millet diye geçer, nabzı durmak üzereyken ayağa kalkar suratını siker.. orta doğu'daki her türlü dümen bu ülkeyi zayıflatmak için yapılır.

çok muhtemel bir tiyatroya bakıyoruz.. ya da iran bey böyle insanın aklıyla dalga geçen resimleri siktir edip, iddia ettiği saldırıya ait adam gibi resimler servis eder biz de düşünürüz..

özetin özeti: allah türk milletinin yardımcısı olsun.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol