yapılmış en aptalca dalgınlıklar

34 /
melankomik
sağ altta çıkan, "bilgisayarın sorunları çözüldü" uyarısını, "bilgisayarın sırları çözüldü" olarak okuyup tırsmak.
mmkurabiye
kentkart fişini falan cebine atıp kağıt paraları çöpe sallayarak yürümeye devam etmek
(henüz yapmadım ama bekliyorum kendimden bunu da)
melankomik
elimdeki hırka yol kenarındaki çalılara sürttükçe, çalıların arasından bana doğru bir şey geldiğini sanıp paranoyaklaşarak maksimum hıza ulaşana kadar hızlanmam.
with all my love
google’i ana sayfa yapmaniza ragmen, adres cubuguna gelip, " www.google.com " u tiklamak.
simdi "...dalginliklar" basligina yaziyorum ama bu tamamen kendimi teselli amacli; cunku "mallik"tan baska bir sey degil, biliyorum.
nerobianco
masayı kaydırarak osuruk sesini egale etmek isterken yerlerin halı olduğunu geç farketmek. akabinde ve detayında osuruğun da kokunun da tüm haklarını lehine tescil etmek.
kalimera
ders: kimya
konu: denklemlerin denkleştirilmesi

tahta kalemimizin mürekkebi bitmiş. board marker mı ne diyorsunuz adına, hıh işte ondan. zaten matematik ve kimya dersine biz bu kalemlerden yetiştiremiyorduk. kimya hocası hem huysuz, hem yaşlı, hem sinirli. sınıf başkanı en yakın arkadaşım. dert yanmakta bana.
- ya kalimera ne yapıcaz? hoca çok fena sinirlenir.
+ e a sınıfından ödünç isteyelim?
- vermiyor cimriler. dersleri matematikmiş.
+ hımm, bak ne geldi aklıma, bende bu kalemden var, aynısı ama benimkisi çuval kalemi. tek farkı silinmez, git diğer sınıflara da sor bulamazsan bunu kullanırız.
- ya silinmezse hoca kızar.
+ya tahtayı doldurana kadar zil çalar. anlamamış gibi sürekli soru sorarız zaman kazanırız. teneffüste de kolonyayla falan sileriz.
- başka çare yok galiba.

neyse hoca geldi. benim çuval kalemi ne de net yazıyordu, bitmeye yakın silik kaleme inat. kalemimle gurur duyuyordum. sonra hoca silgiyi eline aldı. siliyor, siliyor, silinmiyor tabii. ben gülmemek için ciddi uğraşlar veriyorum. hoca silgiye sinirlendi: " ne biçim bir silginiz var sizin? nasıl bi sınıfsınız siz böyle"
kahkaham aha patladı, aha patlayacak. yanımdaki arkadaş; kıkırdama kali, beni de güldüreceksin, ikimizin de sonu olacak?

tahta doldu, zil çaldı, hoca başkana kızdı: " ikinci ders düzgün bi silgi bulun şu tahtayı temizleyin."

teneffüste artık yarılırcasına gülüyorduk. "ulan ne manyak kimyası var adamın, kalemin suçunu silgiye attı. hay senin kimyasal tepkimene.."

sonra başkana dedim ki ben: "ayşe koş git lütfü hoca’dan kolonya iste, kalimera gülmekten bayıldı de. başka türlü temizlenmez bu tahta."

ayşe geldi ama aksilik bu ya eli boş geldi. kolonya yokmuş, en son bir bayılma hadisesinde kimaldıya gitmiş.
işte şimdi sıçtık dedim. bi yandan da silmeye uğraşıyorum tahtayı ama nafile geçmiyor. "hay allah belanı versin" dedim tükürdüm tahtaya. o anda beynimin kimyasına şimşek gibi bi şey çaktı. bu tükürük de kimyasal bi şeydi sonuçta kolonya gibi. tükürdüğüm yeri sildim. o da ne? geçiyor, geçiyor, bal gibi geçiyor.
nasıl mutlu mutlu tükürüyorum artık.
- ayşe koş, sınıf gelin, tükürün tahtaya, hadi hadi geçiyor. kimyacıdan kalay yemek isteyenler gelmeyebilirler. takım ruhuyla tükürüyorduk artık.
o tahtaya tükürmeyen kalmadı. aceyle yıkanmış gibi oldu ama tahta, bembeyaz. cillop gibi. tertemiz.
bu arada ben çuval kalemimi çantama attım, bir daha çıkarmamak üzere. başkan başka sınıflardan whiteboard marker yürüttü bi tane.
zil çaldı, hoca geldi, eğlence bitti.
sonra bi ara hoca kaldırdı beni tahtaya. soru yazdırıyor. işte lanet olası aptal dalgınlığım burada vuku buluyor. yanlış yazdığım yeri siliyorum, hem de silgi uzakta, elimle siliyorum. sanki daha az önce o tahtayı tükürük yağmuruna tutan biz değilmişiz gibi elimle siliyorum. 30 küsür kişinin tükürük zerrecikleri elime bulaşıyor.
sınıftan biri farkediyor, farkettiriyor: "eliyle sildi" diyor. sınıf kahkaha modunda, ben mavi ekran.
hoca şaşkın:
- gülünecek bi şey değil bu, kanser olacaksınız, o silgi boşuna mı var?

(bkz: kendim ettim kendim buldum)
atacamadesert
uzun yolda yaklaşık 100km hızla giderken babam kızım bu kavşaktan döncektik deyince otomatik vitesli arabasının frenini alışkanlıktan debriyaj gibi köklemek. arabadakiler ve ben nerdeyse arabadan fırlamak. babamın arka tarafa içine su doldurup koyduğu ikibuçuk litrelik kola şişesi ayağımın altına sıkışmak. gaz basılı kalmak. araba böğürmek. ve ben o yaz boyunca neden bunların olduğunu bir türlü anlamamak.
esrakesh
hastanede gecen uzun bir gunden sonra dptnın ışıklı levhasına bakıp anaa dtp kapatılmadı mı ya nasıl adamların hala binası var diye şaşırmak buna örnektir.
atacamadesert
bir gün önce depo ışığı yanmakta olan arabaya mazot almayı ihmal edip akşam eve giderken yola kalıp telefon edip mazot getirtmek sonra ertesi gün hala doldurmadığın deponu doldursun diye bir elemana verdiğin anahtarınla arabanın eleman tarafından benzin oldurulmuş olarak sana geri getirildikten sonra yine aynı yolda yaklaşık aynı dağ başı yerde motorun durması sonucu tekrar yolda kalmak.
elma sekeriiii
üniversite hazırlıktayken, her türk genci gibi sivilceli olan ben; sırtımda da belirmi$ olan sivilceler için dermatologa gitmi$ ve ilaç yazdırmı$ımdır.
alıp, kullandıktan bir müddet sonra; ilaçların çok etkin oldugunu görmü$ ve yüzümde de kullanma cahilligini göstermi$imdir.

halbuki, biliyorum ki o ilaçların sürüldügü bölgeye güne$ ı$ıgının degmemesi gerektigini...

sonuç mu?
solaryumda yanmı$ gibi ciger gibi kıpkırmızı yanan bir yüz; insanların oha nolmu$ bu kıza bakı$ları. ben salaklıgıma aglasam mı gülsem mi bilemeden gelen soru:
- aaa elma, noldu solaryumda fazla mı kaldın?
ebene gitmi$tim, çok oturmu$um orada; ondan oldu diyesim geldi. kendime küfür edip sustum sonra. n’apim.
elma sekeriiii
yoldayız. maslak acıbadem’e dogru yol almaktayız. türkü sever elmaaane, ye$il ördek türküsünü bagıra çagıra söylemekte arabanın içerisinde. insanın ister istemez diline takılır ya, ben de takıldım $arkıya, mırıldana mırıldana devam ettim hastanenin kapısından içeriye girerken.
nöroloji bölümüne geldikten sonra, tanıdık hem$irelerle konu$urken elmaanne çagırır beni;
- elmaaa gel buraya bak, nice degerli bir insanla kar$ıla$tık burada!
+ hayırdır anne... derken baktım ilhan irem!
hani $u yemye$il bir deniiiz senin gözlerin $eklindeki parçasıyla gönülleri fetheden; daha sonraki dönemlerde ise tertemiz sanatçılık hayatında hep büyük bir saygıyla anılan, ve benim çok sevdigim insan...
benim dilimde hala ye$il ördek gibiii daldım göllereeee $arkısı...
bu dü$üncelerle a$agıdaki diyalogu okuyun.

+ aa ilhan bey, nasılsınız efendim?
* te$ekkürler ufak bir $ikayetle buradayız i$te... sizler nasılsınız?
+ çok te$ekkürler beyfendi. aslına bakarsanız sizi ve $arkılarınızı çok özlüyoruz. hiç görünmüyorsunuz ortalıkta?
* in$allah o da olacak. albüm dü$ünüyorum...öyle yani.
+ evet, dört gözle bekliyoruz. ye$il ördek’i mırıldanıyoruz sabahtan beri.
* ha öyle mi ne güzel!
+ eöö.. ilhan bey, gördügüme sevindim geçmi$ olsun. ben biraz agırla$tım da.ehe.
* iyi günler..
ozee
kız arkadaşına atacağın sevgi dolu,cici,bici mesajı amcaya atmak,sonrasında düzeltme girişimleri,iyice saçmalamak,kızarmak.
crimson
bilgiç olduktan bir gün sonra, bir sıkıntı anında, süper entryler butonu yardımıyla süper entryleri okurken, yanlışlıkla akıllı ol butonuna basmak. bunun farkına varmamak, ve akıllı ol! yazısını görüp, arka arkaya bu kadar sık süper entryler butonuna basmanın yasak olduğunu sanmak. telaş içinde ekranı kapamak.
sahipziz
msn’de erkek arkadaşına göndereceğin uygunsuz bir linki yanlışlıkla kız arkadaşına göndermek...
sonra 5-6 saat uğraşıp didinip yer yer msn’i kapatıp açıp aynı linki yeniden bir kaç kez göndererek kız arkadaşını bilgisayarıma virüs bulaştı diye kandırmaya uğraşmak...
34 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol