yapılmış en aptalca dalgınlıklar

kalimera
ders: kimya
konu: denklemlerin denkleştirilmesi

tahta kalemimizin mürekkebi bitmiş. board marker mı ne diyorsunuz adına, hıh işte ondan. zaten matematik ve kimya dersine biz bu kalemlerden yetiştiremiyorduk. kimya hocası hem huysuz, hem yaşlı, hem sinirli. sınıf başkanı en yakın arkadaşım. dert yanmakta bana.
- ya kalimera ne yapıcaz? hoca çok fena sinirlenir.
+ e a sınıfından ödünç isteyelim?
- vermiyor cimriler. dersleri matematikmiş.
+ hımm, bak ne geldi aklıma, bende bu kalemden var, aynısı ama benimkisi çuval kalemi. tek farkı silinmez, git diğer sınıflara da sor bulamazsan bunu kullanırız.
- ya silinmezse hoca kızar.
+ya tahtayı doldurana kadar zil çalar. anlamamış gibi sürekli soru sorarız zaman kazanırız. teneffüste de kolonyayla falan sileriz.
- başka çare yok galiba.

neyse hoca geldi. benim çuval kalemi ne de net yazıyordu, bitmeye yakın silik kaleme inat. kalemimle gurur duyuyordum. sonra hoca silgiyi eline aldı. siliyor, siliyor, silinmiyor tabii. ben gülmemek için ciddi uğraşlar veriyorum. hoca silgiye sinirlendi: " ne biçim bir silginiz var sizin? nasıl bi sınıfsınız siz böyle"
kahkaham aha patladı, aha patlayacak. yanımdaki arkadaş; kıkırdama kali, beni de güldüreceksin, ikimizin de sonu olacak?

tahta doldu, zil çaldı, hoca başkana kızdı: " ikinci ders düzgün bi silgi bulun şu tahtayı temizleyin."

teneffüste artık yarılırcasına gülüyorduk. "ulan ne manyak kimyası var adamın, kalemin suçunu silgiye attı. hay senin kimyasal tepkimene.."

sonra başkana dedim ki ben: "ayşe koş git lütfü hoca’dan kolonya iste, kalimera gülmekten bayıldı de. başka türlü temizlenmez bu tahta."

ayşe geldi ama aksilik bu ya eli boş geldi. kolonya yokmuş, en son bir bayılma hadisesinde kimaldıya gitmiş.
işte şimdi sıçtık dedim. bi yandan da silmeye uğraşıyorum tahtayı ama nafile geçmiyor. "hay allah belanı versin" dedim tükürdüm tahtaya. o anda beynimin kimyasına şimşek gibi bi şey çaktı. bu tükürük de kimyasal bi şeydi sonuçta kolonya gibi. tükürdüğüm yeri sildim. o da ne? geçiyor, geçiyor, bal gibi geçiyor.
nasıl mutlu mutlu tükürüyorum artık.
- ayşe koş, sınıf gelin, tükürün tahtaya, hadi hadi geçiyor. kimyacıdan kalay yemek isteyenler gelmeyebilirler. takım ruhuyla tükürüyorduk artık.
o tahtaya tükürmeyen kalmadı. aceyle yıkanmış gibi oldu ama tahta, bembeyaz. cillop gibi. tertemiz.
bu arada ben çuval kalemimi çantama attım, bir daha çıkarmamak üzere. başkan başka sınıflardan whiteboard marker yürüttü bi tane.
zil çaldı, hoca geldi, eğlence bitti.
sonra bi ara hoca kaldırdı beni tahtaya. soru yazdırıyor. işte lanet olası aptal dalgınlığım burada vuku buluyor. yanlış yazdığım yeri siliyorum, hem de silgi uzakta, elimle siliyorum. sanki daha az önce o tahtayı tükürük yağmuruna tutan biz değilmişiz gibi elimle siliyorum. 30 küsür kişinin tükürük zerrecikleri elime bulaşıyor.
sınıftan biri farkediyor, farkettiriyor: "eliyle sildi" diyor. sınıf kahkaha modunda, ben mavi ekran.
hoca şaşkın:
- gülünecek bi şey değil bu, kanser olacaksınız, o silgi boşuna mı var?

(bkz: kendim ettim kendim buldum)
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol