takva

0 /
quantitatif
kendi halinde yaşayan babadan kalma evinde oturan muharrem(erkan can),çok küçük yaşlarda babasını yerleştirdiği toptan çuval satan bir depoda çalışmaktadır.inandığı dinin niteliklerini tamamıyla yerine getiren muharrem zaman zaman gittiği takvada zikir faaliyetlerine katılmakta ve hiç aksatmamaktadır.bu davranışıyla tarikat liderinin(şeyhinin)dikkatini çekererek ona çok önmeli bir teklif yapılmasına sebep olmuştur.tarikatın sahip olduğu ev,arsa,depo vb.taşınmazların kiralarını toplamakla görevlendirilir.ve film başlar.düzenli olarak her gün öğleden sonra bu işle meşgul olmaktadır.zamanla dış görünümüyle bambaşka biri olan muharrem yaptığı işle dini değerlerinin zıtlaşığını ve büyük çelişkilere düşmekte olduğunun farkına varır.
filmde öğle kareler vardır ki oldukça şaşırtıcıdır.
-topladığı kiraları bir çantaya koyan ve namaz vakti geldiğinde camiiye kılmak için gittiğinde paranın güvenliğini korumak amacıyla başının ucuna koyar.işte secdeye para dolu çantanın önünde iner.
-sonra yine bir karede oto galerisinden çıkar kirayı alıp kafasını kaldırdığında yukarıda camiiyi görür.
bunun gibi başka başka kareler ve fazlaca konuşmalar geçer.yalnızlaşır ve yapıtığı iş ona inandığı dinle ve kişilerle çelişmeye başlar.kul hakkı yenir,fakir kollanmaz,rüşvet ve kayırmaca vardır ve bir dizi adeletsizlikler.
kapitalizmin bir insanın kendince anlamlı ve doğru olan şeylerini nasıl zedeleyip yok ettiğini anlatır,bir bakıma film.çünkü din tamamıyla insani değerlerden oluşur ve kapital değerler bunların yok olmasına ve kişinin sahip olduğu meziyetlerini kaybettirmesine neden olur.
sonunda muharrem göçer,kendini kaybeder ama tarikat bunun da cevabını verir,o da filmde.
tandt
filmin sonlarına dogru erkan canın repliği beni benden almıştır.

erkan can;
-başta sonu bilmek yeter sandım,
sonda ne var ? ölüm ;
ölümden sonra ?
işte bunu bilince tamam sandım.
yaradanın korkusu beni düzene sokar sandım.
ben sadece iyi bir insan olmak istedim muhittin sadece iyi bir insan.
...
şeytan her zaman var.belkide şeytan bizzat kendimiziz.


instrument
türkiye’nin sinema kültürünü bal gibi gözler önüne seren, ne denli ciddiyetsiz film izleyen bir topluma sahip olduğumu gösteren film. şöyle ki;
avrupa yakasındaki buhran abi denilen zat herhangi bir ciddi sahnede görülünce milleti bir gülme tutuyor, adamın söylediği her kelimeye kahkahalarla gülüyorlar.
adamı neden gördükleri sahnede büründüğü rolle değerlendirmiyorlar anlaşılır şey değil. birazda akıllarında kalan şekilde hatırlamalarından, ama bu adam oyuncu, başka rollerde de oynayabilir pekala. her rolünde farklı bakılması lazım, nasıl oynamış değerlendirmek lazım. "ahahah bu buhran lan ehehe" saygısızca ve cahilce harekettir.
bir diğer örneği de sibel kekilli. ciddi bir filmde de oynasa, bu pornocu lan gidelim izleyelim diyorlar.
ben de şunu diyorum ki; her oyuncu her oyunda farklı karakterdir, bizim millet hep aynı karakterdedir.
salavin

1- erkan can muhteşem bir rol çıkarmış. bu adama hayranım. “dar alanda kısa paslaşmalar”da da, “yazı-tura”da da muhteşemdi. ama bu başka, bambaşka olmuş gerçekten.

2- güven kıraç ve şeyh rolünü oynayan meray ülgen’de harika oynamışlar.

3- mustafa kutlu’nun “sır” isimli bir hikaye kitabı vardır. şimdiye kadar filmle ilgili ona yakın yazı okudum. hiçbirinde bu kitaptan bahsedildiğine tanık olmadım. oysa, “sır” ve “takva” arasında inkar edilemez bir paralellik var. mustafa kutlu’nun filmle ilgili yorumunu okumak isterdim.

4- zikir sahnesi muhteşemdi. zikirden sonraki rüya sahnesi ise afallatıcıydı.

5- filmde istediğim gibi ağlayamadım. istediğim gibi ağlayamamak içimde ukde kaldı. seyirci beklediğimden çoktu. yanım yöremde doluydu. bir zikir sahnesinde, iki muharrem’in çırağı patakladıktan sonraki konuşmasında ve üç yağmur sahnesinde gözyaşlarıma engel olamadım ama yok maalesef istediğim gibi değil.

6- bugünden sonra muharrem ismi bana erkan can’ı çağrıştıracak.

7- engin günaydın’ın rolünü çözemedim. hangi niyetle muharrem’e yanaştı hala anlamış değilim. tavırları bana o biçim geldi.

8- filmde, tarikatlara ve cemaat yapılanmalarına yöneltilen gizli-açık eleştiriler gayet yerindeydi. bilhassa tarikat-ticaret ilişkisi ustaca yansıtılmıştı. eksik bırakılan “siyaset” ayağıydı sadece.

9- filmin sonunun böyle olacağını beklemiyordum. muharrem’i sevmiştim. üzüldüm böyle olmasına.

passive
dini yozlaşmayı ve insanların dini duygularının ne denli sömürüldüğünü en iyi şekilde anlatmış olan şahane film.
betterthan
cok fazla havada kalan bir filmdir kendileri sanirim ...lan lan sure doldu hadi hemen sonunuda baglayalim verin hortumu islatin abi tamam guzel delirdi heh film bitti oh be... demislerdir kanimca.
ophelia
57. berlin film festivalinde uluslararası film eleştirmenleri birliği fipresci ödülünü alan katıldığı hiçbir festivalden eli boş dönmeyen film daha sonra toronto, antalya, gezici film festivali’nde de yarışmış ve ödül almıştır.
2006 altın portakal film festivalinden 9 ödülle dönmüştür. bu filmle erkan can en iyi oyuncu ödülünü de 2. kez alma şansına kavuşmuştur.
abraxas
erkan canin oynadigi her film guzeldir onermesini dogrulayan bir baska turk filmi..guven kirac in butun cabalarina ragmen erkan can filmi kurtarmis izlenilesi kilmistir..
bb
filmin işleyişine göre sonu çok zayıf kalan filmdir.

filmde muharrem’in çırağı olan kosovalı çocuğun ülkesi için para toplamaya çalıştığını muharrem’in öğrendiği sahne çok çarpıcıdır.

-----------------------------spoiler----------------------------
muharrem’in çocuğa "ne para topluyosun, hayır da şer de allah tan gelir, sadece dua et yeter" demesi, çocuğun da "dua nereye kadar abi, sen savaşı görmedin, o çocukların halini görmedin" demesi, ve tokatı yemesi beni çok sarmıştır.
-----------------------------spoiler----------------------------
keks
’’ben sadece iyi bir insan olmak istedim’’ repliği ile beni benden almış bir ’’yeni sinemacılar’’ filmi.
seyhmerat
dünyevi işlerden elini eteğini çekip tamamen tasavvufa ve ahiret hayatına yönelmektir. osmanlı zamanında toplumun büyük kesiminin tarikatlar aracılığıyla edindiği yaşam biçimidir.
bamya
filmin başı güzel başlayıp sonuna doğru kopmalar yaşanan, erkan can ın müthiş bir oyunculuk sergilediği altın portakal da 8 dalda ödül almış türk filmi.
tesseract
yapımcılığını fatih akın’ın üstlendiği film.
din yüzünden kafayı yiyen bir adamı konu almakta.
tüm oyuncuları sakal bıraktı, fatihteki bir berberde sünnete uygun traş edildi.
zikir provalarını istanbuldaki gerçek bir tarikat ile yaptıkları söyleniyo.
ofiste yaptıkları zikir provalarını ise yan dairede oturan ekalliyet bir bayanın şikayeti üzerine polis bastı. gazetelere manşet oldu. kadro da bildiğim kadarıyla güven kıraç, erkan can, engin günaydın settar tanrıöğen gibi isimler var.
yenimelek
güzel bir film ya da değil tartışılır; fakat cesur bir film olduğu su götürmez.türk sinema tarihindeki dini filmlere baktığımızda hep aynı senaryoyla karşılarız ve hatta o filmler gülünç bile bulunabilir.takva hem senaryosu hem de kurgusuyla farklı bir film olmuş.din gibi, sınırları kesin çizgilerle belirlenmemiş bir konu ancak bu kadar iyi işlenebilirdi.iyilik ve kötülük arasındaki ince çizgi ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi.özer kızıltan’ı sadece camii ve ibadet sahnelerindeki çekim seçimlerinde kötü oldum.replikas’ın yaptığı en iyi film müzikleri de bu filmde karşımıza çıkmıştır.türk sinemasının tam da gelişmekte olduğu bu zamanlarda gidilip görülmesi gereken bir filmdir efendim.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol