bazı başlık ve entryleri görünce bazılarının yıldız tozu yerine geldiğine inandığım toz
leblebi tozu
çocukluğumun geçtiği güneydoğu anadolu şehrinde,bayram sabahları ceplerimize doldurduğumuz harçlıklarla bakkala koşar,leblebi tozu,mantar tabancası,çatapat,kızkaçıran,torpil ve bir de dağdağan ile kamışını alırdık.
sonra kentte bir iki çocuk bu leblebi tozundan boğulma tehlikesi geçirdiği için valilik satışını yasakladı.bir daha da bakkallar satmadı ben büyüyüp,o şehirden ayrılana kadar.valilik ayrıca mantar tabancasından yaralanan bir kaç çocuk yüzünden bunları da yasaklamıştı.
sonra kentte bir iki çocuk bu leblebi tozundan boğulma tehlikesi geçirdiği için valilik satışını yasakladı.bir daha da bakkallar satmadı ben büyüyüp,o şehirden ayrılana kadar.valilik ayrıca mantar tabancasından yaralanan bir kaç çocuk yüzünden bunları da yasaklamıştı.
bugün tesadüf üzeri bir bakkalda karılaştığım, küçükken yemekten en çok zevk duyduğum yiyecek.
büyük bir kısmını ağıza doldurduktan sonra pofidik pofidik demeninde ayrı güzelliği var.
büyük bir kısmını ağıza doldurduktan sonra pofidik pofidik demeninde ayrı güzelliği var.
insanı boğarak gebertebilecek tek çocuk eğlencesi diyebilirim.
aileler tehlikeli olduğunu bile bile çocuklarının yemesine izin verir bundan.
aileler tehlikeli olduğunu bile bile çocuklarının yemesine izin verir bundan.
(bkz: leblebi tozunu uflemek)
2 nci dunya savasi yokluk zamaninda,
kahvesi de yapilan bir yiyecek.
kahvesi de yapilan bir yiyecek.
özellikle ilkokul birdeyseniz (1984) ve okul bahçesinden gizlice karşıdaki bakkala kaçıyorsanız, dadundan yinmez o şey.
önce tini mini talebelerimiz okulun sadece kömür nakliyatı için kullanılan demir kapısı önünde birikirler. sonra dudaklarının üstünde her daim çift yol sümüğü bulunan o kara çocuk (adını unuttum ibnenin) paraları toplar. greyfurt kaplan çevikliğiyle sadece 22 mili saniye içinde kapının karşısındaki bakkala dalar. heyecan doruktadır. okul saatinde biri okulun dışına çıkmıştır.
greyfurt teneffüsün sonlarına doğru geri döndükten kısa süre sonra, demir kapının önünde bekleyen topluluğun üstünde belli belirsiz bir leblebi tozu bulutu dolaşmaktadır.
leblebi tozlarını hüpleten beyaz zenciler, mutlu şekilde sınıflarına dönerler. onlar ayrıcalıklıdır. okul saati öncesi leblebi tozu yiyen diğer sünepeler gibi değillerdir. leblebi tozlarını üçüncü yada dördüncü teneffüste yemişlerdir.
merak edenlere not: yağan ihbarlara dayanamayan okul yönetimi demir kapının önüne hademe diker(gruba alınmayan ibne ispiyoncular). sosyal ve ekonomik pozisyonlarını kaybetmek istemeyen greyfurt ve yakın arkadaşları yeni bir plan üzerinde anlaşırlar. greyfurt kocaman okul duvarının üstünden atlarayarak hademeye görünmeden bakkala gidecektir. yaş altı ve stres hat safhadadır. greyfurt planın en zor kısmı olan duvara tırmanma işini başarır ama daha duvarın öteki tarafına atlayamadan bir öğretmen tarafından ayak bileğinden yakalanır ve eşek sudan komaya girinceye kadar dövülür.
sincan kazım çakmak ilkokulunun leblebi tozu mafyası etkisiz hale getirilmiştir. yıkım büyüktür ama yaralar bi şekilde sarılır. okuldaki şüphelenilen herkes dövülür. şüphelenilmeyenlerde dövülür. sebepsiz dayak yiyenlerde döven gruba katılıp denk getirdikleri birilerine tekme yumruk atarlar. öğretmen çocukları bile dövülür. (düşün o kadar büyük olay. bizim okulda sadece 5 sınıf vardı)
tarihe not: elleriniz dert görmesin hocam. allah razı olsun.
önce tini mini talebelerimiz okulun sadece kömür nakliyatı için kullanılan demir kapısı önünde birikirler. sonra dudaklarının üstünde her daim çift yol sümüğü bulunan o kara çocuk (adını unuttum ibnenin) paraları toplar. greyfurt kaplan çevikliğiyle sadece 22 mili saniye içinde kapının karşısındaki bakkala dalar. heyecan doruktadır. okul saatinde biri okulun dışına çıkmıştır.
greyfurt teneffüsün sonlarına doğru geri döndükten kısa süre sonra, demir kapının önünde bekleyen topluluğun üstünde belli belirsiz bir leblebi tozu bulutu dolaşmaktadır.
leblebi tozlarını hüpleten beyaz zenciler, mutlu şekilde sınıflarına dönerler. onlar ayrıcalıklıdır. okul saati öncesi leblebi tozu yiyen diğer sünepeler gibi değillerdir. leblebi tozlarını üçüncü yada dördüncü teneffüste yemişlerdir.
merak edenlere not: yağan ihbarlara dayanamayan okul yönetimi demir kapının önüne hademe diker(gruba alınmayan ibne ispiyoncular). sosyal ve ekonomik pozisyonlarını kaybetmek istemeyen greyfurt ve yakın arkadaşları yeni bir plan üzerinde anlaşırlar. greyfurt kocaman okul duvarının üstünden atlarayarak hademeye görünmeden bakkala gidecektir. yaş altı ve stres hat safhadadır. greyfurt planın en zor kısmı olan duvara tırmanma işini başarır ama daha duvarın öteki tarafına atlayamadan bir öğretmen tarafından ayak bileğinden yakalanır ve eşek sudan komaya girinceye kadar dövülür.
sincan kazım çakmak ilkokulunun leblebi tozu mafyası etkisiz hale getirilmiştir. yıkım büyüktür ama yaralar bi şekilde sarılır. okuldaki şüphelenilen herkes dövülür. şüphelenilmeyenlerde dövülür. sebepsiz dayak yiyenlerde döven gruba katılıp denk getirdikleri birilerine tekme yumruk atarlar. öğretmen çocukları bile dövülür. (düşün o kadar büyük olay. bizim okulda sadece 5 sınıf vardı)
tarihe not: elleriniz dert görmesin hocam. allah razı olsun.
(bkz: yusuf)
çocukluğumun en büyük zevklerinden biriydi. heleki ağzııza leblebi tozu doldurup ıslık çalmaya çalışmak kadar güzel bir şey yoktu. evet salakçaydı ama güzeldi.
küçüktük o zamanlar, kardeşim de nasıl severdi leblebi tozunu, ananemlere her gidişimizde mahalle bakkalından bi kaç paket alır zevle tüketirdik, gerçi boğaza yapışması, ya da ağızdayken birden hızlı nefes alma durumunda hayati tehlikesi de yok değildi ama gene de yerdik işte. neyse efendim, bi gün yine ananemdeydik, arka bahçede de çatı yapımında kullanılacak keresteleri yığmışlar, ki uzun süredir bahçede duruyorlardı,o tahtalardan aynı, leblebi tozuna benzeyen tozlar akmış yere, artık tahta kurusu mu yemişti neydi bilemiyorum ama tahta tozu leblebi tozunun tıpkısıydı, ben küçük bi poşetin içine bu tozlardan doldurup, kardeşime "sana leblebi tozu aldım" dedim, garibim sevinip dikti poşeti ağzına.. sonra mı?sonra bahçede, ben önde o arkada bi kaç tur attık tabi.
ilkokullara kadar inen uyuşturucu,sigara gibi maddeler yerine içimize çektiğimiz en güzel şeydi...
yiyen arkadaşa yusuf dedirtmeye çalışmak leblebi tozuna dayalı eğlencenin olmazsa olmazlarındandır. ileride yusuflara yufuf denmesine bile sebebiyet verebilecek kadar mühim bir etkisi vardır.
küçük bir miktar yense dahi ıslık çalmanızı engelleyebilen bir maddedir.
leblebinin ezilmesiyle elde edilen tozdur.bunlar ufak bir poşetin içinde olurdu bir de ufak pipet verirlerdi.poşetten içeri batırır leblebi tozunu içeri çekmeye çalışırdınız.tabi ilk defada yüklenince tozun burnunuza kaçtığı vakı olurdu.
efendim bu sami amcanın leblebi tozları hep boğazıma takılır ifrit ederdi beni.kendisini burdan kınıyorum.
(bkz: patlayan şeker)
zamanında kırtasiyelerde de satılırdı..
daha kısa paçalı donna gezerkene vazgeçilmez tutkumuzdu bu leblebi tozu. ilkokulda her teneffüs (tenefüslerde 20 dakka olurdu ah ah!) dooruca sami amcanın bakkalına gider leblebi tozu alırdık. yanında bir pipet verirdi sami amca. sonra tüm teneffüs boyunca bir elimizde pipet, bir elimizde leblebi tozu boynumuz bükük dolanırdık okul bahçesinde.
daha sonra leblebi tozuna üfleme furyası çıktı. erkekler kızların peşinden dolanır, leblebi tozuna üfler dururdu. koşma eyleminin doğal sonucu rüzgar yardımıyla üflediğimiz kıza değil, kendi suratımıza gelirdi bütün toz. sonra bir arkadaşımız bir kızın başından aşağı boca etmişti bütün leblebi tozunu. oha demiştik biz de gitti güzelim leblebi tozu. epeyce de gülmüştük hayvani hayvani. kız da ağlamıştı haliyle...
sonra yasaklandı bu. sanki uyuşturucu madde aq! ne güzel bir şeydi oysa. müdür o çocuğa herkesin önünde bir tokat atmıştı ki, parmakların izi bir hafta gitmemişti suratından.
bundan sonra daha bir değerlendi leblebi tozu. artık gizli gizli çekmeye, üflemeye başlamıştık tozu. sonra öğretmenlerden gizli işler yapmanın dayanılmaz çekiciliğine kapılmıştık... ortaokul sonlarında yerini sigara, porno dergi almıştı bu leblebi tozunun. şimdilerde duyuyoruz ki, esrara terfi etmiş gençlik... bizim gizli gizli leblebi tozu çeken gençlik şu sıralar gizli gizli esrar, eroin çekiyor...
ah ulan ah! yasaklamasalardı bu mereti keşke...
daha sonra leblebi tozuna üfleme furyası çıktı. erkekler kızların peşinden dolanır, leblebi tozuna üfler dururdu. koşma eyleminin doğal sonucu rüzgar yardımıyla üflediğimiz kıza değil, kendi suratımıza gelirdi bütün toz. sonra bir arkadaşımız bir kızın başından aşağı boca etmişti bütün leblebi tozunu. oha demiştik biz de gitti güzelim leblebi tozu. epeyce de gülmüştük hayvani hayvani. kız da ağlamıştı haliyle...
sonra yasaklandı bu. sanki uyuşturucu madde aq! ne güzel bir şeydi oysa. müdür o çocuğa herkesin önünde bir tokat atmıştı ki, parmakların izi bir hafta gitmemişti suratından.
bundan sonra daha bir değerlendi leblebi tozu. artık gizli gizli çekmeye, üflemeye başlamıştık tozu. sonra öğretmenlerden gizli işler yapmanın dayanılmaz çekiciliğine kapılmıştık... ortaokul sonlarında yerini sigara, porno dergi almıştı bu leblebi tozunun. şimdilerde duyuyoruz ki, esrara terfi etmiş gençlik... bizim gizli gizli leblebi tozu çeken gençlik şu sıralar gizli gizli esrar, eroin çekiyor...
ah ulan ah! yasaklamasalardı bu mereti keşke...
kucuk el degirmenlerinde ninelerimiz leblebi cekerdi bizde sekerle karistirip yerdik. (bkz: gunlere gidi demek)
leblebilerin ezilmesi sonucunda elde edilen toz.genelde ilkokullarin onunde satilir.agiza bir tutam aldiktan sonra kari$inizdaki ki$iye "puskuuuuuuuutttttttttt" demesi cok keyiflidir.bunu ozellikle cok samimi olmadiginiz ve iri yari bir erkege yapmanizi oneririm.o zaman daha da zevklidir.hele ki hizli ko$abiliyorsaniz super oluyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?