laiklik

3 /
ibibikler oter otmez ordayim
laiklik, türkiye’nin ümmetçilikten ulusçuluğa, kulluktan yurttaşlığa, bağnazlıktan çağdaşlığa yönelişini simgeler. laiklik, özü yönünden devletin dinsel kurallarla yapılandırılmamasını, dinsel otoriteden bağımsız bir siyasal örgütlenmenin oluşturulmasını, aklın ve bilimin devlet ve toplum yaşamında egemen kılınmasını, yurttaşların yasalar önünde eşit olmasını ve saygı görmesini öngören bir yaşam biçimidir.

laiklik, din ve vicdan özgürlüğü değildir. laiklik, tüm özgürlüklerin, bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir. laiklik, dinin devlet işlerine, politikaya ve toplumsal yaşama kesinlikle karıştırılamayacağı, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır.
raskolnikov
din ve devlet işlerinin devletin gözetimi altında birbirinden ayrılmış olarak gösterilmesidir,aslen bunlar ayrılmamışlardır,bunlar ayrılmasınlar ki konuşacak,elden gitti diyecek bir terim olsun,din ve devlet birbirinden kopamamıştır,ülkenin en çok konuşulan konusu dindir aslında,en fazla bütçe diyanet işleri bakanlığındadır mesela,yüzbinleri meydanda toplayıp bağırtan da dindir,herşey dindir,abdullah gül’ün cumhurbaşkanı olması da dindir,anti-laikliktir,milyonlar işsiz,aç ve evsiz iken, yemişim laik ülkeyi olmayıversin,ahmedinecad türkiye vatandaşı olup buranın cumhurbaşkanı olsun,sonra laiklik elden gitsin şeriat gelsin,milyonlar yine işsiz,yine aç, yine evsiz,merak etmeyin ne din ne laiklik elden gitmiyor, elden insanca yaşama gidiyor..
nick nicki nickince
"laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. "

mustafa kemal atatürk
1930
ibibikler oter otmez ordayim

atatürk ve din

atatürk laikliği nedir?
bugün ’dindar insan laik olabilir mi’ diye soruluyor. evet, olabilir. bunun en iyi örneğini maturidi verdi. imam maturidi 850-950 yılları arasında semerkant’ta yaşamış olağanüstü bir din adamıdır. bir dehadır, türktür. o, diyanetle siyasetin ayrılmasını savunan ilk kişi oldu ve ’kuranı yaratan allah’tır. allah vahyi yarattı. allah vahyi yarattı da aklı kim yarattı? ’ diyerek aklı savundu. onun teolojisinde aklını kullanan ve aynı zamanda da inanan birey vardır. ’iyilik ve kötülük sizden gelir, kaderinizden gelmez’ der. o, kadere inanmaz. bu çok önemli. çünkü eğer kaderiniz yoksa, siz sorumlu ve ahlaklı birey olursunuz. zira esas olan sizin eylemlerinizdir. maturidi bireyleşmeyi ortaya çıkardı. ayrıca geçerliliğini kaybetmiş ayetler de...
evet, o ayetlere ne oldu?
o ayetler, maturidi’de akılla uygulamadan düşüyordu. çok ileri bir çizgidir bu. maturudi, toplumun din konusunda bireye baskı yapmasını da kabul etmez. onun teolojisi tümüyle demokratik ve laik topluma uyar. atatürk’ün laikliği işte bu hanefi ve maturidi çizgiydi. dindar birey laik olabilir anlayışıdır bu. chp ise henüz dindarlıkla laikliği bağdaştıramadı. chp’nin din içeriksiz laikliğiyle, onun karşısına ’milli görüş’ diye çıkan selefi akım çatışıyor. bu yeni selefi akım, maturidilikle taban tabana terstir. onda dinle siyaset karışır. islamın, devleti ele geçirerek yeniden bir atılım yapacağını düşünür. demokrasiye de, laikliğe de uymaz bu akım. temelinde ümmet kavramı yatar. mhp’deki ’millet, ulus-devlet’ kavramlarıyla akp’nin ümmet kavramı işte burada çatışıyor.
traktor
herkesin bilip öğrenmesi, niteliğine inmesi, araştırması gereken bir kawram, tüm sosyal ve hukuki alanı içine alan bir reaksiyondur.


laiklik, aslen latince bir kelimedir. fakat bizim dilimize fransızca’ dan geçmiştir. sözlük manası ise, dini ve ruhani olmayan demektir. bunun karşılığına da klarje denir. yani, dini ve ruhani olan manasına gelir. laiklik kelimesi muhteva olarak tanzimattan sonra bizim edebiyatımza girmekle beraber, esasen 1928 yılında anayasada yapılan bir değişiklik ile bizim lisaniyatımıza yerleştmiştir.
bir kavram olarak laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelir. yani dinsiz ve ruhani olmayan bir devleti hedefleyen bir kavramdır. din ile siyasetin ayrılarak, her birinin kendi sahasında bağımsız olması ve birbirine karışmaması demektir. ayrıca herkesin kendi inancını serbest olarak yaşamasıdır. kişinin inanç ve düşünce noktasında ne kimseye baskı yapması, ne de, başkalarının baskılarına maruz kalmamasıdır.

katolik dünyasında insanlar ikiye ayrılır. bir kısmına clerje denir ki, bunlar din adamlarıdır ve ruhaniler sınıfını teşkil ederler. bu sınıf da kendi içinde iki zümreye ayrılır. birinci zümreye dahil olan ruhaniler, hayattan uzak yaşayan ve manastıra kapanıp ömürlerini ibadetle geçiren zahitlerdir. ikinci zümre ise papaz, piskopos gibi halk içinde ve herkesle birlikte yaşayan kilise hadimleri ve bil fiil dini vazife gören ayin sahipleridir. işte, laik diye, ruhaniler sınıfının bu iki zümresinden hiç birine mensup olmayan, zahit veya papaz sıfatını almayan hristiyanlara denir. kelimenin bu iki ve asli manası genişletilerek, dini olmayan ve ruhani bir mahiyet taşımayan fikir, müessese, prensip, hukuk ve ahlaka da laiklik denmiştir.

laikliğin çıkışı;

ortaçağda kilisenin halk üzerinde kurduğu baskı ve despotizm giderek dayanılmaz bir hal alınca, bir kısım aydınların önderliğinde harekete geçen halk, 1789 devrimini gerçekleştirmiştir. ihtilalden sonra din adamlarının ve kilisenin baskısı halk üzerinden kaldırılmış ve inanç yönünden herkesin hür olmasını öngören bir prensip olarak, laiklik ortaya çıkarılmıştır. avrupa da halk, bu prensip sayesinde engizisyon mahkemelerinin zulmünden kurtulmuştur.

ortaçağ avrupasında kilisenin zulmüne maruz kalan insanlar, dine karşı büyük bir nefret duyuyorlardı. bu kin ve nefret, onları yeni türemekte olan ideolojilere sevk ediyordu. bu durumdan en karlı çıkan ateizm oldu. çünkü dinden kaçan insanlar, bir inançsızlık inancı olan ateizme rağbet gösteriyorlardı. laiklik bir prensip olmakla beraber aynı zamanda da bir ideoloji idi. dini duyarlılığı olmayan insanların bir ideolojisi olarak görülebilir mesela. yani, fransız ihtilalinden önce avrupa’ da din adına işkenceye maruz kalanların ideolojisi.

fransız ihtilalinden sonra batı ve laiklik;

fransız ihtilalinden sonra batının laiklik ilkesini prensip edinmesi, avrupa da dinsizlik yaratmadı. hatta, laik bir devlette hükümet ve idare işleri ve bunları tanzim eden kanun ve kaideler, prensiplerini dini mülahazalardan değil, sırf ihtiyaçlardan ve hayat realitelerinden aldı. halbuki laik olmayan bir devlette kaide ve kanunlar dini esaslara dayanır. şu halde laiklik, ne münkirliktir, ne de, hususiyle din düşmanlığı demektir. sadece devlet hayatında ve amme münasebetlerinde dini kaide ve esasları dindarların muhitine ve ferdi vicdanlara bırakarak, sırf hayatın akışına ve münasebetlerin mantığına uymaktır.
yani batıda laiklik, pratiğindeki gibi uydulandı. hristiyanlık, yani din bireye bırakılarak, devletten muaf edildi.

buradan şu analizi çıkardım; batının bu prensibe ihtiyacı vardı. laikliğin batıda gayet olumlu sonuçlar doğuracağı açıktı. çünkü engizisyonda din kullanıldı. din, siyasete ve bireylerin kendi isteklerine, kiliselerin, papazların şahsi çıkarlarına alet edildi. gördümki laiklik tanım itibari ile oldukça basit iken, temelinde oldukça derin ve olumlu düşüncelerin yattığı, insana hizmet eden bir kavramdı.

laiklik ve türkiye,

peki laiklik ile türkiye’ nin ne alakası vardı. laiklik ilkesi anayasaya girmeden önce islam ne engizisyonlara alet edildi, ne siyasi çıkarlar uğruna kullanıldı ne de, hocaların veya camilerin çıkarlarına hizmet etti. laikliğin temeli ile türkiyenin sosyolojik yapısının birbirlerine oldukça zıt olduğu gayet açıktı. çünkü laikliğe ihtiyacı olamayan bir toplumun bu prensip ile yönetilmesi, şüphesizki bir şeylere zarar verecek ve birilerinin çıkarları doğrultusunda kullanılacaktı. ne kadar masum gibi görünse de, bu prensibin çıkışı, yeri ve sebebi doğrultusunda izlediğim yolda, bu prensibin ülkede yalnızca bir baskı unsuru olarak kullanılacağı kararına vardım. zira gereksiz yere, hiç bir sebep yokken anayasadan dini islamın çıkarılıp, dine karşı başlatılan laikliğin prensip olarak alınması, ya batının bize oynadığı bir oyun, ya da, dinden nefret eden birilerinin eline geçen kozları değerlendirmesi niteliği taşıyordu. engizisyonun önüne geçmek için icad edilen bu fikir, ihtiyacı olmayan bir toplum üzerinde kullanıldığında, engizisyonun o baskıcı tarafından farksız oldu. engizisyona karşı gelen bir sistemi ironik olarak engizyona hizmet unsuru olarak kullanmak, laikliğin temeline aykırıydı. ve bu aykırılığın farkına varılmaması için o dönem yine aynı kişiler tarafından sunni isyanlar çıkarıldı. rejimin bu ironik kısmını meşru kılmak adına, tabanında din yatan isyan ve bölücülük faaliyetleri bizzat devlet tarafından tezgahlandı ve dinin önüne geçilmesi gerektiği, toplum tarafından da istek buldu.

(bkz: menemen olayı)

avrupanın öksüz ilkesi laiklik,

laiklik, avrupa’ da din ve vicdan, düşünce, fikir özgürlüğü için icad edildi ve dinsizlik doğurmadı. hristiyanlığın dünyevi işlerden uzaklaşması sağlanarak, kayzerin hakkını kayzere, papanın hakkını papaya veren bir iş bölümü yapılmak suretiyle dünya işleri dinin nüfuzundan kurtuldu. çünkü laiklik, hristiyanlığın yolundan sapmışlığana karşı başlatılan bir akımdı. hristiyanlıkta, dünyevi işlere karışmak yoktur. din, sadece kişiye bırakılır ancak hristiyanlığın bu benliği, orta çağ’ da kendini kaybetti. engizisyonlar vs. vs. derken, hristiyanlık insan kıyım makinası haline dönüştü.

işte, avrupa da yapılan bu inkilaplarla, hristiyanlığın kendi esası dışına çıkması engellendi. ve hrstiyanlık ilk kurulduğu günki gibi işler hal aldı.

laiklik ve islam,

dinin, dünya işlerine karışmaması yalnızca hristiyanlık için mevzu bahisti. islamlıkta ise dünya işleri ile dinin ayrılması yoktur. daha doğrusu islamlik, dünyayı esas tutar. akla dayanır, halk iradesini, ahkamın zamanla değişeceğini kabul eder. hiç bir dogmaya meydan vermeyerek, herşeyi akıl hududu içinde mütala etmek ister. islam dinini resmi din olarak kabul etmiş ülkelerde de laiklik prensip olarak alınabilir. din, yalnızca kişiye bırakılabilir ve dinin alet edildiği yerde bu prensip ile baskılar uygulanabilir. ancak böyle şeyler söz konusu olmadığı halde, laikliği kullanırsak ne olur ?

kişilerin dinlerine müdahale etmiş oluruz. laikliğin temelinde yatan dinde özgürlük ilkesine aykırı hareket etmiş oluruz. hristiyanlık dünya işlerinden ayrı olarak yaşayabilir ama islam yaşayamadığından, islamik reformlara giderek bu dini yozlaştırmış oluruz. herşeyden önce, laikliğe aykırı hareket etmiş oluruz.

sonuç,

laikliğe ihtiyacı olmayan ülkelerde bu prensip kullanılmaya çalışırlırsa, temelinden uzaklaşmış olur. baskı aracı olur. siyasete alet edilir. bu prensibi dinsizlik olarak tatbik eden tek parti despotizmini, bütün oklarını islama yöneltip yasakçı zihniyetini ve münkirane tutumunu ağır baskılarla gösterir. din ve mukaddesat adına ne varsa tümünü yok etmek için laiklikliği kullanır.

yukarıda da batının dinden nefret ettiğini söylemiştim. o insanlar, dinin baskıcı tarafından, silah olarak kullanılmasından dolayı dinden nefret etmişlerdi. işte, burada da aynı şey söz konusu. eğer laiklik baskı aracı olarak kullanılırsa, temelinden uzaklamış, etiğini karşısına almış olmaz mı?
cocabora
türkiye cumhuriyetinin sahip olduğu temel direklerden biri.ne kadar ekonomi düzelirse düzelsin ,bilmem kaç tane kalkınma hareketi yapılırsa yapılsın bu temel ayağı zedelemeye çalışan her kim olursa bir şekilde bu miletten çelmeyi yer,kurcalamamk lazımdır.aman dikkat!
burakadam
taraftarının da karşıtı olanın da üzerinden rant sağladığı, farklı iki kesime göre yapılan tanımı birbirinin tersi olabilen gereksiz kavram.
ibi ismet
eski yunan toplumunda tepeden tabana doğru beş ayrı sınıf vardır.

1-aristos (soyluluar)
2-klerikos (rahipler)
3-demos (burjuva ve orta direk)
4-yorgos (köylüler, tarımcılar)
5-laikos (yersiz yurtsuz, kadınlar, köleler ve esirler)

eski yunan’da yönetim aristos ile demoslar arasında gidip gelmektedir. aristosların yönetimine aristokrasi denilir iken, demoslar’ın yönetimine de demokrasi denmektedir. bu iki sınıftan hangisi egemen olursa rahipler yani klerikoslar’da onların tarafına geçerler. aynı şimdiki gibi.
bu sınıf sistemi roma döneminde, ortaçağ avrupasında da aynen devam etmiş taki fransız devrimine kadar. devrime karar veren burjuvalar önce köylülerden yardım istemiş, fakat beklediği yardımı bir türlü bulamamış. daha sonra da yersiz yurtsuz sefaletten sürünen laikoslar’a bu teklifi götürmüşler. laikoslar teklifi hiç düşünmeden kabul etmişler. çünkü burjuvalar devrimin onlara getireceği yenilikleri anlatmış, özgürlükten tutunda, vatandaşlığa kadar. neyse, laikosların kraliyete ve kiliseye karşı burjuvaların yanlarında yer almaları onlara çok şey kazandırmış, ama çok da şey kaybettirmiş. laikoslar kilisenin en daimi müşterileri iken birden dinsiz konumuna düşmüşler. artık kiliseye giremez olmuşlar.
işte laikliğin dinsizliği kavramı bundan kaynaklarınır. laikliğin kısa tarihi de budur.
rap dusmani
gerçek anlamıyla kullanıldığı yerler arasında farklar olan bir kavramdır.

laiklik diyince sadece türban meselesi akla geliyor hatta bu öyle bir hale getirilmiştirki ülkede nerdeyse sağ sol kalmamış laik dinci aşamasına getirilmeye çalışmıştır. tamam tabiki bazı kılık kıyafet ilkeleri içinde mecliste türban yasak olabilir ama cumhur başkanı adayının karısı türbanlı diye karşı çıkmak saçmalıktan öte bir şey değildir. karşı çıkılmak istense o kişiliğe daha başka binlerce sebep bulunabilir ama sanki karısı cumhur başkanı olacakmış gibi böyle saçma bir söylemde bulunanlar resmen kişilik haklarına saldırmaktadırlar benim karım kapanır kapanmaz sanane kardeşim şeklinde cevaplandırılmalıdır ki aksi taktirde kendilerini laik zanneden ilerde cozutup bununda anası kapalı diyebilirler. amerikanın büyük gazetelerinden new york times laikler le dinciler karşı karşıya türkiye abdullah gül ile yeni bir kriz in kapısında acaba ki bu kriz kimlere yarıyacak.

schumi
dinin, devlet tahakkümünden kurtulması ve devletin din kurallarıyla yönetilmemesi demektir. dinlerden özgürlük değil, dinlere özgürlüktür.

kemalizmin laikliği ise her türlü dine karşı cephe almıştır. her dini kendi lehinde, kendi arzuları doğrultusunda kullanmıştır kemalizm. halkı kontrol etme amacı gütmüş, tabiri yerindeyse halkın anasını ağlatmışlardır. faşistlik özlemiyle, kemalist laiklik bir bütünleşme içine girip, meczolma durumu yaşamış olmasındandır ki ezanın türkçeleştirilmesi, kuran’ın aslının yasaklanıp türkçesinin ikame edilme çabası gibi aptalca işlere başvurulmuştur.

türkiye’de laiklik asla varolmamıştır. evet, laiklik belki adam olmaktır; ancak gerçek laikliğin yerine ikame edilerek kullanılan saçma sapan laikliğimiz adamlık değildir. istediğiniz sıfatı takabilirsiniz...

edit: sittirin gidin öğrenin de gelin aq
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol