26 şubat ta 20 yıl geçmiş olacak üzerinden. bakalım kaçımız hepimiz azeriyiz diye bağıracağız..
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19808529.asp?yazarid=42&hid=19810713
"fransa’nın soyqırımı inkâr edenleri cezalandırma yasası azerbaycan’da böyük tepgi gördü. dış işler bakanlığı, cümhurbaşkanlığı, mühalifeti, sivil toplum örgütleri, mediası ile tepgisini gösterdi. hoş, türkiye’de birilerini yene de memnun edemedik. amma zaten derdimiz bu deyildi ki...
biz türkiye kadar azerbaycan’ı da yaralamış, özgürlüye ve adalete aykırı olan yasanın kabul edilmesine tepkimizi sergiledik. hele hele hep özgürlüyü kısıtlama suçlamasını aldığımız fransız resmi makamlarına, parlamentosuna ve bu karara sessiz kalmış aydınlarına kırğınlığımızı ilettik. bir yerlerde başarılı da olduk. biz haksızlığın, adaletin çiğnenmesinin ne demek olduğunu gayet iyi biliriz. çünki toprak itiren, yurdu yağmalanan, çocuklari ermeni kurşunuyla katledilmiş milletik. o üzden fransa senatosu’nun ermenilere destek yasasını hem de kendimize hakaret olarak görüyoruz.
biz de haykırmak, 20 yıldır ki, dünyanın göremediği hakikatımızı bağırmak istiyoruz.
onu en yakınımızdaki istanbul caddelerinde “hepimiz ermeni’yiz” diye bağırıb yürüyenlerin duymasını istiyoruz.
fransız’dan, alman’dan, çinliden önce türk’ün ve türkiye’nin bizim hakikatımızı görmesini umuyoruz. yaklaşık bir ay sonra azerbaycan’ın yukarı karabağ bölgesindeki hocalı şehrinde yapılmış soykırımdan 20 yıl geçmiş olacak.
20 yıl önce birkaç saat içinde bir kent yeryüzünden silindi.
ermenilerden kaçan 2500 sivilden 613’ü düşmen kurşuyla katledildi, 63’ü çoçuk, 106’sı bayan, 70’i ihtiyardı. bir saat içinde 8 aile yok oldu. 487 kişi düşmen kurşunuyla yaralandı, 76’sı çoçukdu. 1275 kişi rehin alındı, 150 kişinin öldü-kaldısından halen haber yok... ve bu vahşet 20 yıl önce dünyanın gözü önünde yaşandı. hiç kimseden ses çıkmadı... azerbaycan bu cinayetlerin, bu facianın dünyaya duyurulması yolunda tek başına mücadele etti; halen de devam ediyor bu çileler...
bir ay sonra bütün dünyaya türk’ün nasıl soykırıma tabi tutulduğunu gösterecek gündü. istanbul sokaklarında yüz binlerin hocalı katliamının kareleri ile yürüyüb, dünyaya 20 yıl önce olanları haykırmak imkânı var.
ne dersiniz? istanbul sokaklarından “hepimiz azeri’yiz” deye bağıralım mı?
‘türkiye’nin vicdanı’nı bir de bu yandan gösterelim mi dünyaya?
gelin tarihin en büyük, en güzel kardeşlik hikâyesi türkiye ve azerbaycan olarak bir ve beraber başta fransa olmak üzere avrupa’nın yüzüne bu gerçeği haykıralım mı?
bunu şimdi yapmayacaksak ne zaman yapacağız?
“hepimiz azeri’yiz” deyelim mi?
vüsale mahirgizi
azerbaycan press ajansı
genel yayın yönetmeni
(azerbaycan türkçesi ile yazılan yazının anlatımına dokunulmamıştır.)"
eşine yazdığı mektup şöyledir:
12 temmuz 1972
zuhalim, hayat!
hayatimsin. bunu bilmeni isterim. en önce bunu bilmeni... bir de seyi bilmeni isterim: benden yanlis yere, yok yere kuskulaniyorsun. sana hiçbir zaman hayinlik etmedim ben. edemem. kaç yildir evliyiz, yan yanayiz. hâlâ basim dönüyor senlen, esrikim senlen, seviyorum seni. her geçen gün daha büyük bir askla. nolur, akkavak kizi, anla beni. bu sevgimi hor görme. kendininkine uydur, yakistir. bu satirlari ilk evimizin altindaki kahvede yaziyorum. ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum. biz iki ayri irmak gibi ayri yerlerden kopup geldik, kavustuk bir noktada, yani basimizdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akiyoruz simdi. nicedir bu böyle. hep de böyle olacak. denize dökülene, ölene dek. bizim için tek kosul mutluluk olabilir. hiçbir sey bozamaz birligimizi.
"üçüz, gözüz biz. " sen de öyle düsünmüyor musun? ne tuhaf, son bir iki ayda seni, benden biraz uzaklastin, araya mesafeler, tedirginlikler sokuyorsun diye düsünürken, o sirada sen de ayni seyleri düsünüyormussun. bunlar askin halleri, askin zaman zaman kisinin önüne çikardigi ezinçler, üzünçler herhalde. bunu böyle yorumlamak gerekir. bir de seviyorum seni. tek dalimsin. memoyla birlikte,ama ondan da öncesin. bunu böylece bilesin. bilinmelidir bu.
kahvenin önünden otomobiller geçiyor. bir tane de at arabasi. seni düsününce o ati da seviyorum. çay içiyorum. artik ihlamur içecegim. ne yumusak, çagrisimli, bagisçi, düscül seydir ihlamur. evimizin önünde bir ihlamur agaci olsun. sen saksida da yetistirebilirsin ihlamuru. gece yatakta memoyla hep seni konustuk. susunca seni sustuk. uyuyunca seni uyuduk.
aksamlari eve döneyim, kapiyi sen aç: gözlerin...
memo okuldan dönmüs olsun. kaçinci sinifta olsun?
duygulu bir adamim ben. bir film görmüstüm eskilerde; bir fransiz filmi; adi: "jesuis un sentimental. " o filmdeki adam gibi miyim nedir?
öfkem belli olur, coskum ortaya çikar da sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür.
yalniz seninle güçlüyüm. sen olmasan bir anlamim olamaz. sev beni.
yasayacagiz.
her seyimi sana borçluyum. sana rastladigim siralar yikintiliydim. sen onardin beni. tuttun elimden kaldirdin. ben de ekmek gibi öptüm alnima koydum seni, kutsadim.
ask büyüdü, ask!
sen hastanedeyken her gün yazacagim sana. seni nice sevdigimi anlatacagim.
yüzügünden öperim...
bundan sonra her sey daha güzel, daha iyi olacak, inan buna. güçlü olacagiz her zamankinden. efendice, dürüst, vakur, yasayacagiz bu dünyada simdiye kadarki gibi. kimin malinda gözümüz olmus, kimin karisina, kizina göz degdirmisiz. kime kil kadar kötülügümüz olmus.
*
anilar: su agaçliklarin ardindaki binada evlendik. sen suradan bir otobüse binip hendeke gittiydin, nihalle falan. kemal tahirlere gitmistik, ülkü tamerler ve buyrukçuyla dügün eylemistik. avsaya giderken kedi için kaygilanmistik; çavus; çavus i; sonra tuhaf bir sekilde memoyu andiran bir kedi geldiydi eve. neydi adi onun?
iyi insanlardik. ay sonlarinda cebimize para kalmiyordu. sana mavi, ak çizgili bir süveter aldiydik. sen bana lacivert bir pantolon diktiydin. kiyamiyorum simdi onu giymeye, eskimesinden korkuyorum. o zamanlar bu et tanzim yeri yoktu. seviyorum seni. hava günesli. sen hastanedesin simdi. biliyorum, benim gelmemi bekliyorsun. memo okula gitmek istemiyor artik. senin yoklugun nasil dokunuyor ona.okula gidisi senin yoklugunla birlestiriyor olmali. bense eski kahvemde oturmaktayim, cebimde iki paket sigara. karsida haydarpasa gari, gri bir ev ödevi gibi. adamlar geçiyor, yüzsüz, gözsüz, gülüssüz adamlar.
*
böyle seyler söyleme bana. nolur böyle seyler söyleme bana. söyle seyler: "ankaraya gelince seni rahatsiz etmeyiz..."; "ameliyatta bir yanim eksik kalirsa senden ayrilirim..."; nolur, söyleme böyle seyler. ben sözler karsisinda renk vermem, ama içime atarim onlari. nolur, zulmetme bana. biz sadece birlesmis degil, ayni zamanda kaynasmis, hal- hamur olmus üç olmus, göz olmus kimseleriz. sen ve ben yok. sen-ben var. bil bunu. aslinda bilirsin de bunu. nolur! ha?..
*
evet, anilar. nice serüven geçirdik, ne dostluklar eskittik,bir biz ikimiz kaldik ayakta. ayni sapta tüveyçlerini birbirine dönmüs iki çiçek gibiyiz; bir de tomurcugumuz var.
*
"dolanirim parisimin sokaklarini
orda ölmeye cesaretim yok" (apolinaire)
*
dinle ak bakisli bir çesme söylüyor
kaç yildir akarim bilmem pazar yerini
*
o çesme gibiyim ben de. sen de o çesme gibisin.
*
seviyorum seni.
*
güvercinler rihtimi elestiriyor.
*
zuhalim, elifim, kolum kanadim.
*
yiyeceksin, degil mi, verilen bütün yemekleri?
*
ay hiç kin tutmuyor.
*
bana her yönden güveniyorsun, degil mi?
*
bilmedigimiz kir kahvelerine gidelim. ayran içelim.
eve dönüp azicik raki içelim, beyaz peynir ve domatesle.
evin ev oldugunu, evin su bir günlük sensizliginde anladim. memo da anladi. anladik ki dünyada en büyük aci sensizlik. nolur, sensiz koma bizi.
*
bir günler karstaydim. kudura kudura akiyordu delice çayi. aklimda hiçbir sey yoktu. çünkü o siralar sana raslamamistim daha. sonra sen çiktin geldin. ortaligi güzelledin. beni ben ettin. memoyu var kildin. sen de bizimle var oldun, unutma bunu.
*
sözcükler degisiyor.
anilar sözcüklerini degistirmiyor.
*
gelecek, anilardan da güzel olacak.
gün daha iyi kotarilacak.
deneylerden ders alinacak.
çiçekler büyüyecek.
piliçler palazlanacak.
*
yarin gene yazarim.
*
seviyorum seni: biline.
12 temmuz 1972
zuhalim, hayat!
hayatimsin. bunu bilmeni isterim. en önce bunu bilmeni... bir de seyi bilmeni isterim: benden yanlis yere, yok yere kuskulaniyorsun. sana hiçbir zaman hayinlik etmedim ben. edemem. kaç yildir evliyiz, yan yanayiz. hâlâ basim dönüyor senlen, esrikim senlen, seviyorum seni. her geçen gün daha büyük bir askla. nolur, akkavak kizi, anla beni. bu sevgimi hor görme. kendininkine uydur, yakistir. bu satirlari ilk evimizin altindaki kahvede yaziyorum. ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum. biz iki ayri irmak gibi ayri yerlerden kopup geldik, kavustuk bir noktada, yani basimizdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akiyoruz simdi. nicedir bu böyle. hep de böyle olacak. denize dökülene, ölene dek. bizim için tek kosul mutluluk olabilir. hiçbir sey bozamaz birligimizi.
"üçüz, gözüz biz. " sen de öyle düsünmüyor musun? ne tuhaf, son bir iki ayda seni, benden biraz uzaklastin, araya mesafeler, tedirginlikler sokuyorsun diye düsünürken, o sirada sen de ayni seyleri düsünüyormussun. bunlar askin halleri, askin zaman zaman kisinin önüne çikardigi ezinçler, üzünçler herhalde. bunu böyle yorumlamak gerekir. bir de seviyorum seni. tek dalimsin. memoyla birlikte,ama ondan da öncesin. bunu böylece bilesin. bilinmelidir bu.
kahvenin önünden otomobiller geçiyor. bir tane de at arabasi. seni düsününce o ati da seviyorum. çay içiyorum. artik ihlamur içecegim. ne yumusak, çagrisimli, bagisçi, düscül seydir ihlamur. evimizin önünde bir ihlamur agaci olsun. sen saksida da yetistirebilirsin ihlamuru. gece yatakta memoyla hep seni konustuk. susunca seni sustuk. uyuyunca seni uyuduk.
aksamlari eve döneyim, kapiyi sen aç: gözlerin...
memo okuldan dönmüs olsun. kaçinci sinifta olsun?
duygulu bir adamim ben. bir film görmüstüm eskilerde; bir fransiz filmi; adi: "jesuis un sentimental. " o filmdeki adam gibi miyim nedir?
öfkem belli olur, coskum ortaya çikar da sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür.
yalniz seninle güçlüyüm. sen olmasan bir anlamim olamaz. sev beni.
yasayacagiz.
her seyimi sana borçluyum. sana rastladigim siralar yikintiliydim. sen onardin beni. tuttun elimden kaldirdin. ben de ekmek gibi öptüm alnima koydum seni, kutsadim.
ask büyüdü, ask!
sen hastanedeyken her gün yazacagim sana. seni nice sevdigimi anlatacagim.
yüzügünden öperim...
bundan sonra her sey daha güzel, daha iyi olacak, inan buna. güçlü olacagiz her zamankinden. efendice, dürüst, vakur, yasayacagiz bu dünyada simdiye kadarki gibi. kimin malinda gözümüz olmus, kimin karisina, kizina göz degdirmisiz. kime kil kadar kötülügümüz olmus.
*
anilar: su agaçliklarin ardindaki binada evlendik. sen suradan bir otobüse binip hendeke gittiydin, nihalle falan. kemal tahirlere gitmistik, ülkü tamerler ve buyrukçuyla dügün eylemistik. avsaya giderken kedi için kaygilanmistik; çavus; çavus i; sonra tuhaf bir sekilde memoyu andiran bir kedi geldiydi eve. neydi adi onun?
iyi insanlardik. ay sonlarinda cebimize para kalmiyordu. sana mavi, ak çizgili bir süveter aldiydik. sen bana lacivert bir pantolon diktiydin. kiyamiyorum simdi onu giymeye, eskimesinden korkuyorum. o zamanlar bu et tanzim yeri yoktu. seviyorum seni. hava günesli. sen hastanedesin simdi. biliyorum, benim gelmemi bekliyorsun. memo okula gitmek istemiyor artik. senin yoklugun nasil dokunuyor ona.okula gidisi senin yoklugunla birlestiriyor olmali. bense eski kahvemde oturmaktayim, cebimde iki paket sigara. karsida haydarpasa gari, gri bir ev ödevi gibi. adamlar geçiyor, yüzsüz, gözsüz, gülüssüz adamlar.
*
böyle seyler söyleme bana. nolur böyle seyler söyleme bana. söyle seyler: "ankaraya gelince seni rahatsiz etmeyiz..."; "ameliyatta bir yanim eksik kalirsa senden ayrilirim..."; nolur, söyleme böyle seyler. ben sözler karsisinda renk vermem, ama içime atarim onlari. nolur, zulmetme bana. biz sadece birlesmis degil, ayni zamanda kaynasmis, hal- hamur olmus üç olmus, göz olmus kimseleriz. sen ve ben yok. sen-ben var. bil bunu. aslinda bilirsin de bunu. nolur! ha?..
*
evet, anilar. nice serüven geçirdik, ne dostluklar eskittik,bir biz ikimiz kaldik ayakta. ayni sapta tüveyçlerini birbirine dönmüs iki çiçek gibiyiz; bir de tomurcugumuz var.
*
"dolanirim parisimin sokaklarini
orda ölmeye cesaretim yok" (apolinaire)
*
dinle ak bakisli bir çesme söylüyor
kaç yildir akarim bilmem pazar yerini
*
o çesme gibiyim ben de. sen de o çesme gibisin.
*
seviyorum seni.
*
güvercinler rihtimi elestiriyor.
*
zuhalim, elifim, kolum kanadim.
*
yiyeceksin, degil mi, verilen bütün yemekleri?
*
ay hiç kin tutmuyor.
*
bana her yönden güveniyorsun, degil mi?
*
bilmedigimiz kir kahvelerine gidelim. ayran içelim.
eve dönüp azicik raki içelim, beyaz peynir ve domatesle.
evin ev oldugunu, evin su bir günlük sensizliginde anladim. memo da anladi. anladik ki dünyada en büyük aci sensizlik. nolur, sensiz koma bizi.
*
bir günler karstaydim. kudura kudura akiyordu delice çayi. aklimda hiçbir sey yoktu. çünkü o siralar sana raslamamistim daha. sonra sen çiktin geldin. ortaligi güzelledin. beni ben ettin. memoyu var kildin. sen de bizimle var oldun, unutma bunu.
*
sözcükler degisiyor.
anilar sözcüklerini degistirmiyor.
*
gelecek, anilardan da güzel olacak.
gün daha iyi kotarilacak.
deneylerden ders alinacak.
çiçekler büyüyecek.
piliçler palazlanacak.
*
yarin gene yazarim.
*
seviyorum seni: biline.
(ara: gayrımenkul)
unutup fazla pişirince kendini salan makarna, fiyonksuz kalan makarna, yuvarlak pelte makarna, bok gibi makarna olan makarna.
şöyle bir reklamı var:
http://tinyurl.com/78pcxxo
ortadaki adamcağızı bi bulduruverin be, allaşkına?
http://tinyurl.com/78pcxxo
ortadaki adamcağızı bi bulduruverin be, allaşkına?
rick hoffman - emre karayel.
fransızca calorifère kelimesinden dilimize geçmiştir.
özel sektörde çalışanlar arasında şirketler arası telefon trafiğini yoğunlaştırmış olan yağıştır. "saat kaçta çıkıyorsunuz?" soruları havalarda uçuşmakta. emekçilerin gergin bekleyişi sürmekte. iş yavaşlatma eylemleri kapsamında odalar arası kahve alışverişi devam etmekte. belki yeni aşklar doğmakta.
ayrıntılar geliyor...
yaslibirkisarehindussedegunler, 15.24, cihangir/ist.
seksi fotoğrafları için tıklayınız.
ayrıntılar geliyor...
yaslibirkisarehindussedegunler, 15.24, cihangir/ist.
seksi fotoğrafları için tıklayınız.
kat kat giydirilip sadece gözleri görünecek şekilde sarmalanmış çocukların kar topu oynarken attıkları çığlıkları duydukça insanı bir garipleştiren yağıştır bu. nasıl mutlular be bir görseniz. biz de mal gibi gri binaların içinde bilgisayar ekranlarına bakalım yemek parası kazanmak için. rengarenk montları atkıları bereleri ne güzel! yalnız çete gibi bir şey bunlar, biraz önce sigara almaya çıktım bir kar topu da ben attım, hani oyun falan şakalaşma gülüşme.. hepsi aynı anda durup asil iran kedisi misali bana diktiler gözlerini. "ehe" dedim, tık yok. "mal mısın?" der gibi baktılar lan, ezildim resmen. gittim sigaramı aldım, dönüşte hiç pas vermedim, yüzlerine bile bakmadım. derslerini almışlardır umarım. burnunuz donsun emi..
"bilmedin ki; ben senin gurbetinde delirmemek için
kalbimin aklıyla ördüğüm bir yıldızlı kubbede
yaşadım.
tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi?
adaletin içinde bir zalim oturur."
kalbimin aklıyla ördüğüm bir yıldızlı kubbede
yaşadım.
tecellinin içinde ecel durur sevgilim, görmedin mi?
adaletin içinde bir zalim oturur."
bir "gülsel ceren güneş" kitabı.
"...ve zaman bazılarına ilaç değil zehir oluyordu."
"...ve zaman bazılarına ilaç değil zehir oluyordu."
"bazen aşk gider ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten valizler dolusu anılarla kendi yalnızlığına taşınırsın."
(bkz: bazen aşk gider)
(bkz: bazen aşk gider)
"ateşten bir kalbim, buzdan bir ülkem, tuzdan bir evim, şekerden bir sevgilim vardı. sonra ne mi oldu? sadece yağmur yağdı. yağmur bereket der unuturum..."
biraz önce sokaklarda ayağımızda kayak takımı olmadan kayak yapmamızı sağlamış belediyedir. gerçi bir bakıma güzel oldu, samimiyetimiz arttı eşrafla.
- bacım siz durun önce bi teyzeyi geçirelim sizi de almaya gelicez, bekleyin orda.
+ bırakmayın beni..
* beni bırakın lan, ben şu köşede yaşıycam bahara kadar.
- bi durun allasen, aha gitti teyze yokuş aşağı.
cümbür cemaat: teyzeağğğğğğğğğ ağaca tutun ağacaaaaaa!
- bacım siz durun önce bi teyzeyi geçirelim sizi de almaya gelicez, bekleyin orda.
+ bırakmayın beni..
* beni bırakın lan, ben şu köşede yaşıycam bahara kadar.
- bi durun allasen, aha gitti teyze yokuş aşağı.
cümbür cemaat: teyzeağğğğğğğğğ ağaca tutun ağacaaaaaa!
"erken vazgeçişlerim vardı benim
seninse
erken tükenişlerin
ve gece
uygun değildi
beklemeye
yine de bekledim
avucumda unutulmuş binlerce gölge
yer altında
öldürülmeyi bekledim
gün ışığı vururken gözüme
ölmeyecektim
katilim yoktu,
katilim çok..."
seninse
erken tükenişlerin
ve gece
uygun değildi
beklemeye
yine de bekledim
avucumda unutulmuş binlerce gölge
yer altında
öldürülmeyi bekledim
gün ışığı vururken gözüme
ölmeyecektim
katilim yoktu,
katilim çok..."
"beni terkedenlerin hepsi kapı oldu. çünkü sırtlarını bile görmeye vaktim olmadı.
kapıyı çekip çıktılar ve ben daha ne olduğunu anlayamadan kapıya dönüştüler..." diyen yazar.
kapıyı çekip çıktılar ve ben daha ne olduğunu anlayamadan kapıya dönüştüler..." diyen yazar.
bir halil sezai şarkısı.
http://tinyurl.com/7hn2spu
http://tinyurl.com/7hn2spu
"sakın ağlama ve bir şey söyleme bana, insan ayrılırken bile büyük olmalı..." diyen adam.
"bilmem alınır mısın söylersem, unutulmuş bir çirkinlikten başlıyor güzelliğin..."
(bkz: underrated)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?