adı üstünde: harfler deği$ti, kelimeler deği$ti, cümleler deği$ti, anlayı$ deği$medi. devrim dediler radikalliğinden, evrimini hâlâ tamamlayamadı.
nekropsi de kalktı bu isimde parça yaptı. dinleyenler sevdi. öyle i$te.
arkheyi tomun, yani; atoma benzer küçük monomerler olarak kabul etmi$ ve savlarında bu izlekte hareket etmi$ son doğa filozofudur demokrit. ya$adığı devirle kıyaslandığında vardığı noktanın ne denli süpersonik bir anlamla mündemiç olduğu a$ikâr olmakla birlikte, kendisinden evvel gelen dü$ünür kısmın tüm artı ve eksilerinden yararlanarak hata olasılığını minimalize; ba$arı olasılığını ise maksimize ettiği ve bu sayede isviçre bilimadamlarına ta$ çıkartır bir $ekilde "ahaha koydum lan çocuğu" tema$ası ile dü$ünsel acuna nanik yaptığı söylenebilir.
tutunamayanlar’dır onlar.
demode sevgilere, plastik gülü$lere, metalik kelâmlara inanan ve aslında inanma ihtiyacı duyumsayan, reel ya$antısı kendi alter egosunu kapsamayan pestenkerâni hamamböcekleridirler.
(akıllarındaki asimetri, diabolik açmazların yorgun kollarına savurduğunda onları ve pseudohalüsinatif sanrılar anlağında foseptik çukurlar açmaya ba$ladığında bez bebeğine sarılır ağlar bunlar.)
- yıldız kaydı!!
* noktalama i$aretlerinden o, gökyüzünün!
- ama nasıl?
* noktaydı i$te o.
demode sevgilere, plastik gülü$lere, metalik kelâmlara inanan ve aslında inanma ihtiyacı duyumsayan, reel ya$antısı kendi alter egosunu kapsamayan pestenkerâni hamamböcekleridirler.
(akıllarındaki asimetri, diabolik açmazların yorgun kollarına savurduğunda onları ve pseudohalüsinatif sanrılar anlağında foseptik çukurlar açmaya ba$ladığında bez bebeğine sarılır ağlar bunlar.)
- yıldız kaydı!!
* noktalama i$aretlerinden o, gökyüzünün!
- ama nasıl?
* noktaydı i$te o.
her giden değil.
her giden o yolun yolcusuysa ve yol, uzun bir yolculuğa çıkmak için sana yardım ve yataklık ediyorsa sen de değilsin yolcu.
yolcu demek, otogarda ağlayan sümüklü demek.
yolcu demek, o yola çıkmak istemediği hâlde o yolun sonunda inmek isteyen demek.
yolcu demek, cebinde kanayan mendil ta$ıyan demek.
demek ki yolcu, o yola ba$ koyan ama ba$altından vurulan demek bir yerde. her yolunu deneyen, kurtulamayan.
her yolu deneyin.
her giden o yolun yolcusuysa ve yol, uzun bir yolculuğa çıkmak için sana yardım ve yataklık ediyorsa sen de değilsin yolcu.
yolcu demek, otogarda ağlayan sümüklü demek.
yolcu demek, o yola çıkmak istemediği hâlde o yolun sonunda inmek isteyen demek.
yolcu demek, cebinde kanayan mendil ta$ıyan demek.
demek ki yolcu, o yola ba$ koyan ama ba$altından vurulan demek bir yerde. her yolunu deneyen, kurtulamayan.
her yolu deneyin.
"ab" grubu kan arayan hasta.
ey okur sen $imdi diyeceksin ki bu aklıevvel hasta diyerek britanya nın köpeği, schrödinger in kedisi falan mı oluyor diye ama eğer biraz kafayı çalı$tırırsan sen de bana hak vereceksin ve belki de ben sana ke$kül ısmarlayacağım oturup bir yerlerde. cennet gibi ma$allah benim ard ülkem.
(bkz: bir güzellik ölçüsü olarak cennet gibi)
ey okur sen $imdi diyeceksin ki bu aklıevvel hasta diyerek britanya nın köpeği, schrödinger in kedisi falan mı oluyor diye ama eğer biraz kafayı çalı$tırırsan sen de bana hak vereceksin ve belki de ben sana ke$kül ısmarlayacağım oturup bir yerlerde. cennet gibi ma$allah benim ard ülkem.
(bkz: bir güzellik ölçüsü olarak cennet gibi)
"ailenizin tespitçisi wereyda olarak ben, gözlemlediğim olaylar içerisinde bir önem ya da gariplik sıralaması yapsam, kesinlikle telefon kulübesi a$kları bunda ilk 5e girer"
mottosuyla anlatmaya girişeceğim bir durumdur ki bu, aslında oldukça hissiyat, oldukça maddiyat yüklüdür..
"jeton" ile değil de "je taime" açılan bir telefon, pagoda ha$metinde olan ama mekân sınırlandırması açısından romantizme leke süren o daracık kulübe, aralıksız sevgi sözcükleri, tavlayıcı sahteliklerden uzak ve iç hesapla$maları en çıplak hâliyle duyumsayı doğal kılan o paranormal sahne.. metaforlar yok! sadece sesler var..
sesler, korunmasız olduklarından gebe kalabiliyorlar çoğu kez.
"ne o; yoksa gözüne toz mu kaçtı kuzuciğim?"
mottosuyla anlatmaya girişeceğim bir durumdur ki bu, aslında oldukça hissiyat, oldukça maddiyat yüklüdür..
"jeton" ile değil de "je taime" açılan bir telefon, pagoda ha$metinde olan ama mekân sınırlandırması açısından romantizme leke süren o daracık kulübe, aralıksız sevgi sözcükleri, tavlayıcı sahteliklerden uzak ve iç hesapla$maları en çıplak hâliyle duyumsayı doğal kılan o paranormal sahne.. metaforlar yok! sadece sesler var..
sesler, korunmasız olduklarından gebe kalabiliyorlar çoğu kez.
"ne o; yoksa gözüne toz mu kaçtı kuzuciğim?"
(bkz: 22 the death of all the romance)
hissel ölüm...
ademoğlu zavallı elbet, yoksa kendisine bağı$lanmı$ sonsuz fikriyatı duygusallık gibi bir mekanizma ile trampaya tabi tutmazdı. bir gülü$ten, bir susu$tan, bir hiçten her $ey yaratmak gibi bir uğra$ı içine girerek formatdı$ı tavırlarını tenin sol yanındaki küçük günah kutusunun ritmik tiktaklarını bozarak günyüzüne çıkarmaz ve bu $ekilde ömrübillâh mutlu mesut geçinir giderdi. lâkin mesafelerin azalması, süveydada kıpra$ımlara sebep olan anar$ik hislerin anlamlanması ile beraber kendi gerçeğini yitirdi ademoğlu, olur olmaz-ölür ölmez(ölür!) i$lerle i$tigal edip, dü$ünsel aurasına osurmu$ oldu bu sayede. konteksti üst valöre eri$tirmek için, adını "duygu" olarak koyduğu ve daha sonra da bitimsizle$tirdiği o sufli bulutlanmaya müsaade etmez ve kaderine razı gelmezdi aklı olsa.
lâkin olmadı. olsa $u ân bu entry için burada manidar bir $eyler söylemeye çalı$an wereyda insanı, yarıda bıraktığı kitabına geri döner ve arada da gaz çıkarırdı. sevgilisini arardı sonra, her $ey yine eskiye dönerdi, eskisi gibi olmazdı, ama aratmazdı da. biterdi o ân duygusallık. siktirip giderdi.
gitti.
hissel ölüm...
ademoğlu zavallı elbet, yoksa kendisine bağı$lanmı$ sonsuz fikriyatı duygusallık gibi bir mekanizma ile trampaya tabi tutmazdı. bir gülü$ten, bir susu$tan, bir hiçten her $ey yaratmak gibi bir uğra$ı içine girerek formatdı$ı tavırlarını tenin sol yanındaki küçük günah kutusunun ritmik tiktaklarını bozarak günyüzüne çıkarmaz ve bu $ekilde ömrübillâh mutlu mesut geçinir giderdi. lâkin mesafelerin azalması, süveydada kıpra$ımlara sebep olan anar$ik hislerin anlamlanması ile beraber kendi gerçeğini yitirdi ademoğlu, olur olmaz-ölür ölmez(ölür!) i$lerle i$tigal edip, dü$ünsel aurasına osurmu$ oldu bu sayede. konteksti üst valöre eri$tirmek için, adını "duygu" olarak koyduğu ve daha sonra da bitimsizle$tirdiği o sufli bulutlanmaya müsaade etmez ve kaderine razı gelmezdi aklı olsa.
lâkin olmadı. olsa $u ân bu entry için burada manidar bir $eyler söylemeye çalı$an wereyda insanı, yarıda bıraktığı kitabına geri döner ve arada da gaz çıkarırdı. sevgilisini arardı sonra, her $ey yine eskiye dönerdi, eskisi gibi olmazdı, ama aratmazdı da. biterdi o ân duygusallık. siktirip giderdi.
gitti.
ölüme giderken gülümsemek ile gülümserken ölmek arasında konserve bir fiil i$te. insan salak değil mi zaten? salak olarak kalması gerektiği daha çoook evvelden kulağına fısıldandığına, yani; kader denen olgu, planlanmı$ın gerçekle$mesini bekleme süreci olarak addedilirse ve predestinasyonistler de konuya el atıp "hoop bilader ne alâka.. yok lan haklısın" derlerse ben de derim ki insan, tanrı dediği ve kusursuz kabul ettiği makrogücün "dünyevi hayat" adını verdiği filminde, "kader" adını verdiği senaryosunu okuyarak, "kul" rolünde gi$e rekorlarını kırmayı amaçlıyor.. (insan da pragmatisttir tanrı da!)
onun istediği, gala gecesinde $emsiyeli içki içmek ve flambe tıkınmak; seninki ise ba$arılı bir performans gösterip oscarı almak (cennet!).
o hâlde ölümsemenin, salak olduğu a$ikâr olan insan hayvanına en yakı$an/yakı$acak eylem olacağı da a$ikâr. lan o halde her $ey a$ikârsa benim de daha fazla konu$mama gerek yok. ölümseyeceğim ama size söz. söz lan.
onun istediği, gala gecesinde $emsiyeli içki içmek ve flambe tıkınmak; seninki ise ba$arılı bir performans gösterip oscarı almak (cennet!).
o hâlde ölümsemenin, salak olduğu a$ikâr olan insan hayvanına en yakı$an/yakı$acak eylem olacağı da a$ikâr. lan o halde her $ey a$ikârsa benim de daha fazla konu$mama gerek yok. ölümseyeceğim ama size söz. söz lan.
almanya 2. ligi takımlarından würzburg’da yeti$mi$, milwaukee bucks tarafından 9.sıradan draft edilmi$ üstinsan.
dirk werner nowitzki, 2.13’lük boyuna, 115 kiloluk ağırlığına rağmen bir point guard kadar iyi oyun kuran, bir shooting guard’dan çok daha iyi $ut atan, defansif eksiklerini de birer birer kapatan, her yıl geli$me gösteren bir basketbol güzelliğidir. larry bird ki$isinin veliahtıdır; almanya’nın adını nba de detlef schrempf’den sonra duyuran ikinci isimdir.
mark cuban’a: "beni alın, onu almayın!" dedirtmi$ insandır. barı$ yanlısıdır. daha ne olsundur.
daaatt..
aslında onun hakkında bilgi falan vermek istemiyorum. basketbol denen $eyi izlenir kılan dünyadaki birkaç isimden biri. benimse en sevdiğim. o kadar.
dirk werner nowitzki, 2.13’lük boyuna, 115 kiloluk ağırlığına rağmen bir point guard kadar iyi oyun kuran, bir shooting guard’dan çok daha iyi $ut atan, defansif eksiklerini de birer birer kapatan, her yıl geli$me gösteren bir basketbol güzelliğidir. larry bird ki$isinin veliahtıdır; almanya’nın adını nba de detlef schrempf’den sonra duyuran ikinci isimdir.
mark cuban’a: "beni alın, onu almayın!" dedirtmi$ insandır. barı$ yanlısıdır. daha ne olsundur.
daaatt..
aslında onun hakkında bilgi falan vermek istemiyorum. basketbol denen $eyi izlenir kılan dünyadaki birkaç isimden biri. benimse en sevdiğim. o kadar.
destiny yani kader dü$üncesi, inancı ya da olu$umundan temelli;
her türlü olay örgüsü ve hayat örüntüsünün önceden belirlenmi$ olduğunu baz alıp yapılacak bir $ey olmadığını söyleyen, programlanmı$ bir rota izleyerek ya$andığı görü$ünde birle$en; doğanın karmakarı$ık halinin de bu minvalde sonuçlara ula$acağına inanan, dü$ünce sistemi.
her türlü olay örgüsü ve hayat örüntüsünün önceden belirlenmi$ olduğunu baz alıp yapılacak bir $ey olmadığını söyleyen, programlanmı$ bir rota izleyerek ya$andığı görü$ünde birle$en; doğanın karmakarı$ık halinin de bu minvalde sonuçlara ula$acağına inanan, dü$ünce sistemi.
#620801
atp ’nin nickaltıma yazdığı $u sözüm ona ayar verme derdindeki majör tınılı minör sayıklamalarından sonra reaksiyon vermedim. nepotizm diyoruz buna konjonktürde: hısım-akraba-yakın arkada$ kayırmacılığı; çocukluktur dedim, ho$ gördüm. "atp senin nickaltına yardırmı$, cevap verirsin sen $imdi" diyenlere "umrum değil, takılsın" dedim ama bugün gördüm ki atp $övenizm kokan bir entry ile #651600
adımı ali biberon gibi bir dürrük ile aynı çerçevede kullanmı$, öyle layık görmü$. ego törpüm olmadığı için direkt söylüyorum: sözlüğe marjinal faydası negatif olan ziyan tiplemelerle ve kültür mantarı görünümlü közde yazarlarla diyaloğa girmeyen biriyim ve bu da benim elitizmim olsun sizin tabirinizle. "benlen poleniğine girme" anksiyetesindeki insanlara duyduğum saygıdan birazcık da siz nasiplenseniz fena mı olur ha? yoksa sözlük denen $u siber-alemde lpg tüpüne osuran tutumlu insan olmak mıdır tek yapıp yapabileceğiniz? bekaret kemeriyle eve geç gelen oğlunu döven baba gibi agresyonla mı yükleneyim illâ, ve popülist söylemlerinize kulaklarımı tıkayıp mastürbatif edimlerinizde, bukkakelerinizde yanınızda mı olayım? atp denen yazar bende öntanımlıdır ve değer paradoksuna tabidir. kendisi ne takip ettiğim bir yazar, ne de sözlük tarafından kendisine kanat monte edilen sinanhalaç’ın gidi$inin üzerine harap bitap olan bir dosttur.
velev ki tapaj hatası olarak addediyorum kendisinin sözlükteki varlığını. indepedence yanlı$lıkla "yazarlığın kabulünü ka$eleyen" o butona basmı$. ikinci nesil yazar ve gammaz atp, birazcık üslup lazım sana, yoksa adnan aybaba’la$mak rating getirmiyor oke?
atp ’nin nickaltıma yazdığı $u sözüm ona ayar verme derdindeki majör tınılı minör sayıklamalarından sonra reaksiyon vermedim. nepotizm diyoruz buna konjonktürde: hısım-akraba-yakın arkada$ kayırmacılığı; çocukluktur dedim, ho$ gördüm. "atp senin nickaltına yardırmı$, cevap verirsin sen $imdi" diyenlere "umrum değil, takılsın" dedim ama bugün gördüm ki atp $övenizm kokan bir entry ile #651600
adımı ali biberon gibi bir dürrük ile aynı çerçevede kullanmı$, öyle layık görmü$. ego törpüm olmadığı için direkt söylüyorum: sözlüğe marjinal faydası negatif olan ziyan tiplemelerle ve kültür mantarı görünümlü közde yazarlarla diyaloğa girmeyen biriyim ve bu da benim elitizmim olsun sizin tabirinizle. "benlen poleniğine girme" anksiyetesindeki insanlara duyduğum saygıdan birazcık da siz nasiplenseniz fena mı olur ha? yoksa sözlük denen $u siber-alemde lpg tüpüne osuran tutumlu insan olmak mıdır tek yapıp yapabileceğiniz? bekaret kemeriyle eve geç gelen oğlunu döven baba gibi agresyonla mı yükleneyim illâ, ve popülist söylemlerinize kulaklarımı tıkayıp mastürbatif edimlerinizde, bukkakelerinizde yanınızda mı olayım? atp denen yazar bende öntanımlıdır ve değer paradoksuna tabidir. kendisi ne takip ettiğim bir yazar, ne de sözlük tarafından kendisine kanat monte edilen sinanhalaç’ın gidi$inin üzerine harap bitap olan bir dosttur.
velev ki tapaj hatası olarak addediyorum kendisinin sözlükteki varlığını. indepedence yanlı$lıkla "yazarlığın kabulünü ka$eleyen" o butona basmı$. ikinci nesil yazar ve gammaz atp, birazcık üslup lazım sana, yoksa adnan aybaba’la$mak rating getirmiyor oke?
daha önce denenmi$ bir $eyi denemi$, hemen zıplamı$ bazı arkada$lar.
nasil olumlu oy alinir
şu adreste detaylı şekilde anlatılmıştır:
http://tinyurl.com/2la45g
luciferhk - 13.07.2007 03:10:35
#1528582 , ∑ , ? , (39)
(bkz: zamane sozluk)
pe$in ayar: "adamın bu yaratıcı fikrini kıskanma, bok da atma!" diyenler cumhurba$kanlığına aday olsunlar. içinden söyleyenler de dahil.
nasil olumlu oy alinir
şu adreste detaylı şekilde anlatılmıştır:
http://tinyurl.com/2la45g
luciferhk - 13.07.2007 03:10:35
#1528582 , ∑ , ? , (39)
(bkz: zamane sozluk)
pe$in ayar: "adamın bu yaratıcı fikrini kıskanma, bok da atma!" diyenler cumhurba$kanlığına aday olsunlar. içinden söyleyenler de dahil.
gözya$larına dikkat et
birinin omzuna dü$mezlerse
büyürler içinde
damlaya damlaya öl olur
..gürsel keskin..
birinin omzuna dü$mezlerse
büyürler içinde
damlaya damlaya öl olur
..gürsel keskin..
"yürekte değil de eldeyse zaten bir anlamı yok.. varsın gitsin."
diyorum.
diyorum.
(bkz: bi silktir git çay koy)
ne olursanız olun gelin. (bkz: wereyda)
tan tolga demircinin 2002/2005 yılları arasında tamamladığı üstgerçekçi bir otobiyografi çalı$ması. teoman kumbaracıba$ı burada da var, ho$ bir yapım.
"az sonra yok olacak şu kareye dikkatle bakın.
sizin yanılsama dediğiniz, hayatımın özetiydi..
kim olduğumu saklıyorlar benden. çocukluğum tarafından öldürülmeden, kim olduğumu bulmalıyım. annemin içindeyken, kırmızı bir alıcı yerle$tirdiler karnıma; sonra bütün kadınlar terketti beni.
aniden uyandım.. vücuduma bakıyorum.. kendimi tanımaya çalışıyorum. vücudum harflerden olu$uyor. eğer günah i$lersem harfler birbirine karı$ıyor.
$iddetten korkuyorum.. hitler, yahudilerden sabun yapmı$.. $imdi yahudiler intikam alıyor.
kafamın içinde dokunamadığım bir yer var. kaybettiğim bütün kadınlar orda.. kanı köpüklenmi$ kadınlar, erkek gibi kokuyor. onlarla evlenmek için kas geli$tiriyorum. akademisyenler güçlü bir dilim olduğunu söylüyor.
kadınlar ayakkabılarını kapının önünde çıkarıyor. topuklu ayakkabı giyen kadınlar, tanrıya benden daha yakın. onlar cennete gidecek, ben cehenneme gideceğim. çünkü kitaplar erkekliğimi öldürüyor.
-bir bebeğimiz olsun istiyorum diye sordu kadın
-bir bebeğimiz olsun istiyorum diye yanıtladı adam.
annemin mezarını ziyaret ediyorum. sonra delinin biri, kuyuya bir ta$ atıyor, korkup hızla uzakla$ıyorum oradan.
arkeolojiye hayranlık duyuyorum. psikiyatristimin sözlerini avucumda ta$ıyorum. onu terkediyorum... onu terkediyorum... onu terkediyorum...
on saniye sonra telefonum çalmazsa, beyin kanaması geçireğim. beyin kanamasını durdurmak için sürekli kitap okumak gerekiyor. harfler, gözlerimden mideme doluyor. sürekli $i$manlıyorum.
hiç görmediğim ülkelerin kapak kızları ile sevi$iyorum. vücutları, kırık ah$ap ve güneşte bırakılmı$ sosyetik kuma$ kokuyor. onların namusundan ve batılı vicdanından ben sorumluyum.
dü$lerimde sürekli ba$kalarının dü$lerini görüyorum.
kafamdaki kadınlar, ağzımdan kaçamaz. soluk alamasamda gitmelerini engelliyorum.
kansere yakalanmamı$ göğüsleri ödüllendiriyorum.
özgürlükler ülkesini kıskanıyorum. birbirine dolanmı$ kablolardan korkuyorum. onlar matematik problemi. bir türlü ayrılamayan binlerce sevgili..
korku filmlerinde öldürülen kadınlarını kıskanıyorum. benimle sevi$mek istemiyorlar, komplekslerim olduğunu söylüyorlar.
sevdiğim yazarların mezarlarını arıyorum. gördüğüm ne kadar delik varsa tıkıyorum. ikiz karde$im tarafından öldürülmekten korkuyorum. sürtünme kuvvetinin formulünü bilmediğim için aç kalıyorum. acımı azaltmak için, zamanı ağırla$tıracak kadınlar arıyorum.
dü$manlarım var, kim olduğumu saklıyorlar benden. gerçeğe doğru kaçıyorum. sözcükler ve görüntüler arkamda kalıyor. ölmeden önce izlediğim son film, hayatımın özeti oluyor."
tom waits ile biten bir film, sadece seyredilmez..
"az sonra yok olacak şu kareye dikkatle bakın.
sizin yanılsama dediğiniz, hayatımın özetiydi..
kim olduğumu saklıyorlar benden. çocukluğum tarafından öldürülmeden, kim olduğumu bulmalıyım. annemin içindeyken, kırmızı bir alıcı yerle$tirdiler karnıma; sonra bütün kadınlar terketti beni.
aniden uyandım.. vücuduma bakıyorum.. kendimi tanımaya çalışıyorum. vücudum harflerden olu$uyor. eğer günah i$lersem harfler birbirine karı$ıyor.
$iddetten korkuyorum.. hitler, yahudilerden sabun yapmı$.. $imdi yahudiler intikam alıyor.
kafamın içinde dokunamadığım bir yer var. kaybettiğim bütün kadınlar orda.. kanı köpüklenmi$ kadınlar, erkek gibi kokuyor. onlarla evlenmek için kas geli$tiriyorum. akademisyenler güçlü bir dilim olduğunu söylüyor.
kadınlar ayakkabılarını kapının önünde çıkarıyor. topuklu ayakkabı giyen kadınlar, tanrıya benden daha yakın. onlar cennete gidecek, ben cehenneme gideceğim. çünkü kitaplar erkekliğimi öldürüyor.
-bir bebeğimiz olsun istiyorum diye sordu kadın
-bir bebeğimiz olsun istiyorum diye yanıtladı adam.
annemin mezarını ziyaret ediyorum. sonra delinin biri, kuyuya bir ta$ atıyor, korkup hızla uzakla$ıyorum oradan.
arkeolojiye hayranlık duyuyorum. psikiyatristimin sözlerini avucumda ta$ıyorum. onu terkediyorum... onu terkediyorum... onu terkediyorum...
on saniye sonra telefonum çalmazsa, beyin kanaması geçireğim. beyin kanamasını durdurmak için sürekli kitap okumak gerekiyor. harfler, gözlerimden mideme doluyor. sürekli $i$manlıyorum.
hiç görmediğim ülkelerin kapak kızları ile sevi$iyorum. vücutları, kırık ah$ap ve güneşte bırakılmı$ sosyetik kuma$ kokuyor. onların namusundan ve batılı vicdanından ben sorumluyum.
dü$lerimde sürekli ba$kalarının dü$lerini görüyorum.
kafamdaki kadınlar, ağzımdan kaçamaz. soluk alamasamda gitmelerini engelliyorum.
kansere yakalanmamı$ göğüsleri ödüllendiriyorum.
özgürlükler ülkesini kıskanıyorum. birbirine dolanmı$ kablolardan korkuyorum. onlar matematik problemi. bir türlü ayrılamayan binlerce sevgili..
korku filmlerinde öldürülen kadınlarını kıskanıyorum. benimle sevi$mek istemiyorlar, komplekslerim olduğunu söylüyorlar.
sevdiğim yazarların mezarlarını arıyorum. gördüğüm ne kadar delik varsa tıkıyorum. ikiz karde$im tarafından öldürülmekten korkuyorum. sürtünme kuvvetinin formulünü bilmediğim için aç kalıyorum. acımı azaltmak için, zamanı ağırla$tıracak kadınlar arıyorum.
dü$manlarım var, kim olduğumu saklıyorlar benden. gerçeğe doğru kaçıyorum. sözcükler ve görüntüler arkamda kalıyor. ölmeden önce izlediğim son film, hayatımın özeti oluyor."
tom waits ile biten bir film, sadece seyredilmez..
tan tolga demircinin alfabetik dü$lerden daha anla$ılır kısa filmi.. sürrealizm kisvesi altında obskürantizm yapan yönetmenine temennadır söyleyeceklerim:
te$ekkürler ttd, gerçekten gerçek bir "leke"nin leke öncesi halini gerçek anlatmı$sın.
mistik görüntü, estetize cinayet, ayrılık anksiyetesi, kapalı devre analojiler ve derisi yüzülen balık metaforu, dünyanın kendi etrafında dönü$ü ve dünyanın içinde kendi etrafından dönen rezervuarlar.. evet gerçekten "olmu$" bir yapım. eyvallah.
te$ekkürler ttd, gerçekten gerçek bir "leke"nin leke öncesi halini gerçek anlatmı$sın.
mistik görüntü, estetize cinayet, ayrılık anksiyetesi, kapalı devre analojiler ve derisi yüzülen balık metaforu, dünyanın kendi etrafında dönü$ü ve dünyanın içinde kendi etrafından dönen rezervuarlar.. evet gerçekten "olmu$" bir yapım. eyvallah.
önce sır çocukları, sonra da tramvay ile gönlümdeki yerini stabil kılmı$ enfes sanatçı fırat tanı$ın uluslararası hollywood öğrenci film festivalinde en iyi yabancı film ödülünü alan ve öz babasıyla oynadığı 15 dklık enfes bir kısa film.
hapisten çıkmı$ i$siz oğul ve zengin baba arasındaki ileti$imsizliğin i$lendiği filmin final sahnesindeki
$eytan uçurtmasına dikkat der, iyi seyirler dilerim:
http://www.turkla.com/pencere.php?movie=windowhigh.wmv
hapisten çıkmı$ i$siz oğul ve zengin baba arasındaki ileti$imsizliğin i$lendiği filmin final sahnesindeki
$eytan uçurtmasına dikkat der, iyi seyirler dilerim:
http://www.turkla.com/pencere.php?movie=windowhigh.wmv
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?