confessions

tiryaki

- Yazar -

  1. toplam entry 1299
  2. takipçi 1
  3. puan 31831

yalan değil

tiryaki
sözleri yusuf hayaloğlu’na aitşarap mahzeni bir cengiz imren parçası.ilk olarak inanamam adlı albümde ortaya çıkan bu şarkı cengiz imren den mektuplar adlı albümde takrar hayat bulmuştur...

beni bu gece vursunlar mühim değil
beni her gün ağlatsınlar mühim değil
seni bin yağlı kurşuna değişemem yalan değil
seni bin damla gözyaşına değişemem yalan değil

inan yalan yalan değil
gözüm kör olsun yalan değil
dilim tutulsun yalan değil
bütün belalar üstüme gelsin yalan değil
yalan değil inan, seviyorum

beni yerlere çalsınlar mühim değil
beni bir pula saysınlar mühim değil
seni dünyanın elmasına değişemem yalan değil
seni hayatım pahasına değişemem yalan değil.

belki üstümüzden bir kuş geçer

tiryaki
’’nasıl böylesine ilgi topluyor, nasıl bu denli tutuldu bu şarkı böyle’’ anlamak mümkün değil doğrusu.kanımca daha ne tarz müzik yapacağına karar vermeleri lazım evvela.
şarkı ilk startı aldığında kulağa yıllar yılı aşina olduğumuz klasik arabesk ezgileri takılıyor hemen,az daha dinlediğinizde oldukça kopuk bir geçiş rahatsız ediyor kulaklarımızı,slow-high dengesi de oturmuş diyemeyiz.öyle ki bundan ötürü parça bir türlü dile dolanamamakta,ya da ben öyle zannediyorum. vokalin o güzel sesi de parçayı sıradanlıktan kurtarmaya yetmemekte maalesef.
şarkı sözlerine diyeceğimiz yok lakin parçanın üzerinde mutlak revizyon yapılması gerek diye düşünüyorum.

karar verdim

tiryaki
bir çok sanatçının;şarkılarında kendini bu denli cesur bir şekilde anlattığına çoğu zamandır rastlamamıştık.
göksel’in arka bahçem isimli albümünde yer alan diğer şarkılarında olduğu gibi bu parçasında da kendine ait dünyasını aleni bir şekilde bizlere sunma cesaretini gösterdiğini görüyoruz.kişiliğinin geçirmiş olduğu dönüşümleri,zaaflarını,kusurlarını hepsini ayrı ayrı anlatıyor ne güzel.
göksel’i diğer sanatçılardan ayrı kılan niteliklerinden biri de bu olsa gerek.

karabağ

tiryaki
tüm türk cumhuriyetleri için hayati derecede önem teşkil eden stratejik bir bölge...
bütün olarak azeri yönetimine geçmesi durumunda türkiye’nin azerbaycan,kazakistan,türkmenistan,tacikistan,kırgızistan ve özbekistan gibi türki cumhuriyetler ile sınırlarını birleştireceği ; büyük türkiye hamlesinin en önemli ayağı.
gerek rusya gerek amerika gerekse de avrupa bu konu üzerinde hassasiyet ile durmakta bu sorunlu bölgenin azerbaycan denetimine geçmesini engellemek ,en önemlisi de türk dünyasının birleşmesine mani olmak amacıyla ermeni tarafına sınırsız destek sağlamakatadır.

hristiyanlik

tiryaki
bir çok yönden kendisiyle çelişen inanç.
özellikle barındırdığı mezhepler( ki bu mezheplerde yapay olanları da vardır) neredeyse ayrı bir din şekline bürünmüştür.
bugüne kadar hiç bir hristiyan alimi kutsal kitapları incil’in neden bir değişime uğradığını açıklayamamıştır,açıklayamaz da .nitekim bugünkü filistin topraklarında yapılan arkeolojik bulgular ve bulgular arasında önemli bir yer tutan incil örnekleri bugünkü örnekleri ile kıyaslandığında izah edilemeyen yüzlerce çelişkiye rastlanır.
özellikle orta çağ avrupasında şato krallarının dini kendi çıkarları için kullanmaları bu büyük dönüşümde önemli rol oynar.

kaldı ki bu dinin yükümlülüklerini fazlasıyla ağır bulup kendi inanç biçimleriyle yontanlara bile rastlanmıştır.protestanlar bu sorunun ana parçasını oluşturmaktadır.sayı itibariyle de hiç de azımsanacak bir çoğunluğa sahip değilleridr.
islam dininde de çeşitli mezhepler mevcuttur lakin bu durum islam dininin mükellefleri arasında çokbaşlılığa kaynaklık edecek boyutlarda değildir.temel kurallar da hiç bir zaman için değişmez.

görülen odur ki hz.isa zamanında tebliğ edilen hristiyanlık inancı ile bugünkü hristiyanlık çoğu yerde birbiriyle çelişmekte bu da bu dine mensup bireyler ve din alimleri arasında sürekli olarak bir münakaşa durumuna sebebiyet vermektedir.

şövalye

tiryaki
orta çağ avrupa’sında feodalite’nin doğurmuş olduğu kavramlardan bir tanesi.en az krallar kadar önemsenmiştir bunlar avrupa’da.türlü türlü masalar bu adamlar üzerinden anlatılır durur böyle.

mezopotamya

tiryaki
tarih boyunca yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış,her zaman için ilklere sahne olmuş oldukça stratejik bir o kadar da hassas bir yapıya sahip bulunan eşsiz coğrafya.

yeryüzünde ilk işe yarar aletler;kesici gereçler,tekerlek,orak,çekiç...ilk buluşlar:ateş,tunç,bakır,tarım... ilk bilimsel bul
uşlar:yazı,mürekkep,kalem,kitap...ilk komün yapılar:köy,ilçe,şehir...ilk savaşlar,ilk barış antlaşması(kadeş)kültürel yakınlaşmalar(helenistik dönem) hep bu arenada gerçekleşmiştir.

hristiyanlık,musevilik,islamiyet, hep bu bölgeden dünya’ya yayılmış,peygamberlerin çoğu da burada öğretilerini yaymıştır.

yeryüzündeki en değerli yeraltı kaynakları başta petrol olmak üzere hep bu bölgede yer alır.en bereketli nehirler(fırat-dicle)bu topraklarda akar.
yine dünya üzerinde üç kıtaya hakim bulunan bu özelliği sayesinde de barındırdığı fikir akımlarını çabucak dünyanın her bir tarafına ulaştıracak kadar faal bir coğrafya bulamazsınız.

yine dünya ikinci bir kez buralarda döngüsünü sürdürmüş(nuh tufanı)burada ömrünü tamamlayacaktır.

tüm zenginliğiyle binlerce kralın iştahını kabartmış,milyonlarca insana mezar olmuş,bir o kadarına da şan şöhret sağlamıştır mezopotamya.
halen üzerindeki cazibeyi yitirmemiş(ırak istilası)barındırdığı zenginlikleriyle tüm dünya için bir çekim merkezi haline gelmiştir adeta.

ve son bir söz cengiz çandar’ın da belirttiği gibi ’’mezopotamya’ya hakim olamayan hiç bir ulus süper güç olamamıştır,olamayacaktır da’’;bugün abd’nin demokrasi maskesi altında sürdürdüğü kanlı eylemlerini hangi amaçla icra ettiği gerçeğini adeta yüzümüze vururcasına.

nil nehri

tiryaki
ne ilginçtir ki dur durak bilmeksizin taşması bir çok bilimsel bulguya ilham kaynağı olmuştur.takvim,astroloji,matematik; bir çok temel bilim dalı eski çağlardaki gelişimini nil nehrinin azgın sularına borçludur dersek fazla abartmamış oluruz herhalde.

adamlar bir gün bakmışlar ki taşmış nehir,ekinler harap olmuş.oturup düşünmüşler bu suya nasıl engel oluruz diye,şeyan fısıldamış kulaklara haydi bre yallah bir baraj kuralım şunun önüne.sayelerinde insanoğlu suyu dizginlemeyi öğrenmiş.
bir gün kalkmışlar bakmışlar sular çıldırmış gene bu kez su tarlalara,ekinlere zarar vermemiş vermemesine de not etmişler kükrediği,sukünete büründüğü zamanları.adam akıllı bir takvim oluşturmuşlar.sayelerinde insanlık gün,ay,hafta demeyi öğrenmiş.
derken bir gün sular yıkıp geçmiş bunların yıkılmaz denen duvarlarını.kalkmışlar adam akıllı bir proje yapmışlar bu sefer.her biri birer matematik şaheseri olan birçok set çekmişler uslanmaz nehrin önüne.dört işlemi sökmüşler bu sefer,toplamayı,çıkarmayı,bölmeyi...hatta ve hatta hipotenüsü,polinomları...

hindi

tiryaki
hepimizin de pek ala bildiği gibi hatta diye diye artık manasını yitirmiş bu ’’hindi’’ kelimesi ingiliz denyoları tarafından turkey şeklinde yazılmakta törki biçiminde de telaffuz edilmekte.yarası incinmeyen var mı bu kelimeden?elbette ki yok....hah öyleyse ben var size bu hindiye neden bizim bircik vatanımızın adı verilmiş onu size anlatmak,size açıklamak.

efendim şimdi preveze deniz savaşında ki ispanyol sömürü kuvvetleri de alet olmuştur bu savaşa barbaros hayrettin, haçlılara ;ömrü hayatlarında bir daha tadamayacakları ağır bir yenilgi tattırmıştır.hatta yenilgi değil adeta helak etmişlerdir bunları tek tek.aralarından makus talihlerini yenme becerisini gösterenleri de gemiden don paça kaçmakta bulmuşlar çareyi.gemiden cumbur lop diye atlayıp’’ help help help’’ şeklindeki feryatlara daha fazla kayıtsız kalamayan temiz yürekli bir leventimiz de kalkmış bu gavurlardan bir kaç tanesini denizden toplayıp bir güzel ilgilenmiş,yedirmiş,içirmiş.hatta bu gavurları gemideki bir kaç ispanyolla beraber akdenizin sıcak sularında memleketlerine uğurlamış .ee bu inceliğe karşılık vermeden durmayan ispanyol askeri de kalkmış buna gemide yiyecek olarak beslenen gulu gululardan bir kaçını hediye etmiş.(tüm bu olanlar barbaros paşadan bihaber yapılıyor bu arada.)o zaman da hindi namı diğer gulu gulu anavatanı olan kuzey amerika’dan daha yeni yeni avrupa ile tanıştırılıyor.
savaş bitmiş.evli evine köylü köyüne...her neyse bu temiz yürekli askerimiz kalkmış hindi mindi ayırt etmeksizin bu kanatlı ancak uçamayan yaratıkları bağrına basmış, hemcinsleriyle yani horoz ve tavuklarla beraber aynı kümeste beslemeye başlamış.derken hindilere olan alaka tüm anadolu’ya yayılmış her bir osmanlı evladı daha önce hiç görmediği bu asabi,ilginç mahlukatı beslemeye, evcilleştirmeye başlamış.
ve günün birinde istanbul’a ticarete gelen bir ingiliz gavuru da merakına yenik düşmüş efendim.’’ madem geldim buraya şu acayip mahlukatlardan bir kaç tenesinden de ben alayım’’ deyip memleketine götürmüş bir kaç adedini.
memleketinde demişler ki buna ’’lan bu da neyin nesi böyle’’, nedir, ne marifeti vardır bu kuşun diye.iq sınırlarını harbi zorlamışa benzeyen bu ingiliz gavuru da’’ eee ...bu turkey(türk kuşu)dir demek türünden bir gaflete düşmüş.ve o gün bugündür o lavuk ingiliz yüzünden bu hindiye artık osmanlı topraklarının adı verilmiş.hatta o denli sevilmiş ki bu kuş ;noellerde,kutlamalarda ziyafeti bile verilmiş zavallı hayvancağızın.

işte bu da böyle bir hikayedir işte....
28 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol