benim zamanımda, ben çocukken yani -evet çok eskiden değil- çok güzel barbieler vardı. arabaları vardı, evleri vardı, mağazaları bile vardı. neyse, vücut ölçüleri idealdi. güzel göğüsleri ve güzel bir poposu ve ince bir beli ve vücuduyla orantılı bir de kafası vardı. ne var ki içi boştu, yine neyse. geçenlerde bir oyuncakçıya gittim ve yeni nesil barbieleri görünce şok geçirdim. kafaları kocamaan olmuştu. ve evet, hâlâ boştu. hatta daha da boştu. çirkinleşmişlerdi. üzüldüm.
büyük kafalı, küçük vücutlu kızcıklar. önce oyuncakları vardı, çizgi filmleri vardı. şimdi sinemalardaymış. hemen gitmeliyiik.
buradan bana bratz! diyen herkesi kınıyorum.
buradan bana bratz! diyen herkesi kınıyorum.
beat kuşağının düşünce yapısının iki temel taşı vardır: batılı bir felsefe olan varoluşçuluk ve doğulu bir yaşam bilimi olan zen. bu iki akımın ortak yanı, gelenek-görenek-önyargı-vs. daraltıcılarını aşmaktır.
beatnik yaşam biçimi, tabii ki pek çok tepki almış, yadırganmış ve acımasızca eleştirilmiştir. ve bence eleştirilen her günü birbirinden farklı olan düzensiz yaşamları, uyuşturucu kullanmaları değil; dünyaya karşı içten duyarlıklarıdır. ayrıca yurtseverlikten ulusalcılığı ayıklamışlar, gerçek yurtsever nasıl olunur göstermişlerdir.
amerikayı oto-stopla bir baştan bir başa geçer ve durmaz ve durmazlar.
"insanlık tarihinde uzun uyku dönemlerini izleyen kısa uyanıklık dönemleri olmuştur. kuşkusuz uyananlar bir avuç insandır. ama onların uyanıklıkları öykünme ya da uyarma, dürtme yoluyla toplumu çok yönden etkiler. sonra yeniden uykuya dalınır. yüzyılımızda yirmili yıllar gibi elli beşlerde başlayıp yetmişlere kadar süren, beatniklerin başlattığı sonradan hippilerin sürdürdüğü dönem de insanlık serüveninin ilginç birkaç sayfası olarak tarihe geçmiştir."
beatnik yaşam biçimi, tabii ki pek çok tepki almış, yadırganmış ve acımasızca eleştirilmiştir. ve bence eleştirilen her günü birbirinden farklı olan düzensiz yaşamları, uyuşturucu kullanmaları değil; dünyaya karşı içten duyarlıklarıdır. ayrıca yurtseverlikten ulusalcılığı ayıklamışlar, gerçek yurtsever nasıl olunur göstermişlerdir.
amerikayı oto-stopla bir baştan bir başa geçer ve durmaz ve durmazlar.
"insanlık tarihinde uzun uyku dönemlerini izleyen kısa uyanıklık dönemleri olmuştur. kuşkusuz uyananlar bir avuç insandır. ama onların uyanıklıkları öykünme ya da uyarma, dürtme yoluyla toplumu çok yönden etkiler. sonra yeniden uykuya dalınır. yüzyılımızda yirmili yıllar gibi elli beşlerde başlayıp yetmişlere kadar süren, beatniklerin başlattığı sonradan hippilerin sürdürdüğü dönem de insanlık serüveninin ilginç birkaç sayfası olarak tarihe geçmiştir."
beatnik sözcüğü aşağılatıcı bir anlamda bu akıma karşı olanlarca kullanılmıştır. onlar kendilerini "beat kuşağı" adıyla tanıtıyorlardı. fakat ülkemizde "beatnik" adıyla tanınmış olmalarından dolayı bu kullanım yanlış değildir.
bu adamın yaptığı satirik yalakalıktır. ünlüler arasındaki benzerlikleri iyi saptayan bir ekibi vardır.
conan obrienin e2de yayınlanan şovu. komiktir, güldürür, arada sıkar.
the teenagersın eğlenceli parçası.
[male]
last week, i flew to san diego to see my auntie
on day one, i met her hot step-daughter
she’s a cheerleader, she’s a virgin, and she’s really tan
as she stepped out of her massive car
i could only notice she was more than fuckable
i think she was coming back from the game or something
because she was holding those silly pom-poms
on day two, i fucked her, and it was wild
she’s such a slut
[male]
i fucked my american cunt
[female]
i love my english romance
[male]
it was dirty, a dream came true
just like i like it, she’s got nice tits
[female]
it was perfect, a dream came true
just like a song i’ve been wanting to
[female]
ok, listen girls:
i met the hottest guy ever
basically, as i was stepping out of my suv
i came face to face with my step-cousin or whatever, who cares?
anyway, he was wearing skinny jeans, had funky hair
and the cutest british accent ever
straight away, i could tell he was rocker
from his sexy attitutde and the way he looked at me
mmmmmm, he is totally awesome
oh my god
i think i’m in love
[male]
i fucked my american cunt
[female]
i love my english romance
[male]
it was dirty, a dream came true
just like i like it, she’s got nice tits
[female]
it was perfect, a dream came true
just like a song i’ve been wanting to
[male]
i fucked my american cunt
[female]
i love my english romance
[male]
it was so nice to meet you
[female]
the pleasure was all mine
i do like you
come to cancun for spring break
[male]
i’ll think about it
it could be great
[female]
and don’t forget to send me a friend request
[male]
as if…
[male]
last week, i flew to san diego to see my auntie
on day one, i met her hot step-daughter
she’s a cheerleader, she’s a virgin, and she’s really tan
as she stepped out of her massive car
i could only notice she was more than fuckable
i think she was coming back from the game or something
because she was holding those silly pom-poms
on day two, i fucked her, and it was wild
she’s such a slut
[male]
i fucked my american cunt
[female]
i love my english romance
[male]
it was dirty, a dream came true
just like i like it, she’s got nice tits
[female]
it was perfect, a dream came true
just like a song i’ve been wanting to
[female]
ok, listen girls:
i met the hottest guy ever
basically, as i was stepping out of my suv
i came face to face with my step-cousin or whatever, who cares?
anyway, he was wearing skinny jeans, had funky hair
and the cutest british accent ever
straight away, i could tell he was rocker
from his sexy attitutde and the way he looked at me
mmmmmm, he is totally awesome
oh my god
i think i’m in love
[male]
i fucked my american cunt
[female]
i love my english romance
[male]
it was dirty, a dream came true
just like i like it, she’s got nice tits
[female]
it was perfect, a dream came true
just like a song i’ve been wanting to
[male]
i fucked my american cunt
[female]
i love my english romance
[male]
it was so nice to meet you
[female]
the pleasure was all mine
i do like you
come to cancun for spring break
[male]
i’ll think about it
it could be great
[female]
and don’t forget to send me a friend request
[male]
as if…
la pendule, sonnant minuit,
ironiquement nous engage
à nous rappeler quel usage
nous fîmes du jour qui s’enfuit :
— aujourd’hui, date fatidique,
vendredi, treize, nous avons,
malgré tout ce que nous savons,
mené le train d’un hérétique.
nous avons blasphémé jésus,
des dieux le plus incontestable !
comme un parasite à la table
de quelque monstrueux crésus,
nous avons, pour plaire à la brute,
digne vassale des démons,
insulté ce que nous aimons
et flatté ce qui nous rebute ;
contristé, servile bourreau,
le faible qu’à tort on méprise ;
salué l’énorme bêtise,
la bêtise au front de taureau ;
baisé la stupide matière
avec grande dévotion,
et de la putréfaction
béni la blafarde lumière.
enfin, nous avons, pour noyer
le vertige dans le délire,
nous, prêtre orgueilleux de la lyre,
dont la gloire est de déployer
l’ivresse des choses funèbres,
bu sans soif et mangé sans faim !...
— vite soufflons la lampe, afin
de nous cacher dans les ténèbres !
charles baudelaire
ironiquement nous engage
à nous rappeler quel usage
nous fîmes du jour qui s’enfuit :
— aujourd’hui, date fatidique,
vendredi, treize, nous avons,
malgré tout ce que nous savons,
mené le train d’un hérétique.
nous avons blasphémé jésus,
des dieux le plus incontestable !
comme un parasite à la table
de quelque monstrueux crésus,
nous avons, pour plaire à la brute,
digne vassale des démons,
insulté ce que nous aimons
et flatté ce qui nous rebute ;
contristé, servile bourreau,
le faible qu’à tort on méprise ;
salué l’énorme bêtise,
la bêtise au front de taureau ;
baisé la stupide matière
avec grande dévotion,
et de la putréfaction
béni la blafarde lumière.
enfin, nous avons, pour noyer
le vertige dans le délire,
nous, prêtre orgueilleux de la lyre,
dont la gloire est de déployer
l’ivresse des choses funèbres,
bu sans soif et mangé sans faim !...
— vite soufflons la lampe, afin
de nous cacher dans les ténèbres !
charles baudelaire
bir akrabasını kaybetmiş kişiye nick yoluyla baş sağlığı dilemektir. oldukça gereksizdir. çok fazla gördüm bunu. bir de yanına mutsuz smiley konulur. abartıp solmuş gül ya da. neden yapılır bu? onu görünce, sevinecek, minnet mi duyacaktır o yakınını kaybetmiş kişi? yoksa "bakın, ben çok duyarlıyım." demenin bir yolu mudur bu? öyledir sanırım..
yapmayın, etmeyin.
yapmayın, etmeyin.
kitap okumamanın sonuçlarının yansıdığı başlıktır.
bu bir kitap adı!
o kadar.
bu bir kitap adı!
o kadar.
david lynch (hani çok bahsettiler ya) filmi aranmaktadır. bir bu bulunur. alınır, eve gelinir, playera konulur. başlar maşlar. anne ve abla da kanepeye kurulur. bakılır iki kadın öyle böyle değil, bayağı yakınlaşmakta. bunlar nihayet sevişmeye başlayınca, anne döner minik stellaya ve "senin aldığın film de böyle olur!" der. kapatmaya yeltenmez ama. öyle izlenir ve film biter. anne ablaya bakar, abla stellaya bakar, stella anneye bakar: "bi bok anlamadık" denir, cd playerdan alınır ve yatılır.
david lynch filmi anlamıyorum.
hiç zeki değilim.
cool değilim.
ama bi de tek başıma izleyeceğim, dikkatlice.
ikinci ama: filmde tek bir sözcük hafızamda yer etmiştir -büyülü sanki: silencio!
david lynch filmi anlamıyorum.
hiç zeki değilim.
cool değilim.
ama bi de tek başıma izleyeceğim, dikkatlice.
ikinci ama: filmde tek bir sözcük hafızamda yer etmiştir -büyülü sanki: silencio!
fr, yılan.
(bkz: serpent)
simon tormey’in geçen yıl everest yayınları’ndan çıkan kitabı. türkçe’ye "yeni başlayanlar için anti-kapitalizm" olarak çevrilmiştir ve kapağına da bir domuz kumbarayı kıran çekiç figürü konulmuştur. orijinal kapağından daha iyidir. son derece kapsamlı bir "rehber"dir fakat konulara derinlemesine girilmemiştir. e ama, başlangıç için yeterlidir.
horace mac coy 1897 yılında tennessee’de doğdu. amerika’nın gerçekten hakkı yenmiş yazarlarından biridir. öğrenimini tamamlayamadığı için hayatı boyunca bir sürü işe girip çıktı. bunların başlıcaları gazete satıcılığı, taksi şoförlüğü, satış mümessilliği, özel korumalıktır.
horace mac coy 1930 amerika’sının ekonomik çöküntülerinin üzerine basan “atları da vururlar” adlı kitabıyla dikkat çekti. 1935 yılında yayımlanan bu eserin ardından unutulan yazar, ancak “atları da vururlar” genç rejisör sydney pollack tarafından filme çekildiğinde hatırlandı, kitaplarının yeni baskıları yapıldı. horace mac coy 1955 yılında öldü.
horace mac coy 1930 amerika’sının ekonomik çöküntülerinin üzerine basan “atları da vururlar” adlı kitabıyla dikkat çekti. 1935 yılında yayımlanan bu eserin ardından unutulan yazar, ancak “atları da vururlar” genç rejisör sydney pollack tarafından filme çekildiğinde hatırlandı, kitaplarının yeni baskıları yapıldı. horace mac coy 1955 yılında öldü.
süper manyak harika muhteşem tahrik edici delirtici eğlenceli suça teşvik eden mükemmel ötesi mike segretto kitabı, romanı, ormanı.
aşırı agresif, narsist, ultra seksi, kötülük perisi, lezbiyen marynin maceraları. tek ve en özel aşkını hapisten kaçırmak için yollara düşer mary. ve bu yolda da önüne geleni paramparça eder.
bu kitap, the whonun eşliğinde okunmalıdır. kitaptaki tüm bölüm başlıkları the who’nun çeşitli albümlerinden seçilmiş şarkı isimleridir çünkü. her bölüme adını veren şarkı dinlenerek okunursa harika olur. ben öyle okumadım gerçi.
şöyle bölümler ve şarkılar:
overture (uvertür)
out in the street (sokaklarda)
the dirty jobs (kirli işler)
motoring (motor faslı)
i can’t reach you (sana ulaşamıyorum)
put the money down (parayı koy oraya)
shout and shimmy (inlet ve titret)
substitute (yedek aşık)
did you steal my money? (paramı sen mi yürüttün?)
glittering girl (pırıl kız)
goin’ mobile (motorize)
fiddle about (bakım zamanı)
the seeker (arayışta)
young man blues (gençler için blues)
see my way (benim tarzımı tanı)
sparks (kıvılcımlar)
relax (rahatla)
cache cache (saklı saklı)
had enough (yetti be!)
bargain (pazarlık)
disguises (kılık değiştirerek)
postcard (kartpostal)
a legal matter (yasal bir masal)
cobwebs and strange (akıl bulanıklığı ve tuhaflık)
underture (alkışlar)
ve sıra alıntılarda:
birbirlerinden koparıldılar! iki siktiğimin yarısı birbirinden koptu! bir ilişkinin sırf çok, çok yakın ve aşşşşk ile dolu olduğu için sağlıksız olduğunu söyleyen o devlet memuru da kim? onca insana musallat olan aşka yönelik hoşnutsuzluk niye? aşkta yanlış olan ne var? lütfen, anlat bana. bu kokuşmuş dünyada öbür şeylerin ne façası olduğunu biliyorum, ama aşka ilişkin bir kusur bulamadım henüz. kusursuzdur o ve birbirine âşık olmaya âşık iki kız kardeş için yaratılmıştır. ama dünya yüzündeki her insan bu billur gibi sağduyuyu göremez. herkes nefretin, yalanın ve fesadın yoğun ve kokmuş sisinin içinden öteler bakamaz ve bakıp da gerisinde üç şeyden oluşma bir kusursuzluk dünyası olduğunu göremez: desiree, mary ve aşk.
(s.58)
ateş beni yakamaz ve yasa beni alamaz ve ben istisnasız her zaman kazanırım.
(s.114)
“bu mary’nin,” diye devam etti yahoo, (bayağıi eğitimsiz, entelektüel karşıtı, kaba bir maddeciliğe sahip kişiler için kullanılan bir deyim) “sicilinde yirmiden fazalsı yasa görevlisi –ilçe hapishanesi gardiyanı- olan otuzu aşkın cinayeti var. küçük bir çocuğu ve bir dedektifin onlu yaşlardaki kızını kaçırdı. arizona’dan new york’a kadar geçtiği her yeri alt üst etti ve aynı yolu aynı şekilde gerisingeri gitti. modern toplumun bütün yanlışlıklarının beden bulmuş halidir o. ikiz kardeşiyle olan ilişkisinin doğasını öğrenince anlayacağınız gibi ahlaken çökmüştür. insan yaşamına, mülke ve ahlakın ve toplumca paylaşılan iffetin temel ilkelerine mutlar ve büsbütün bir saygısızlık halindedir. yüreğinde tanrı korkusu taşıyan biz amerikalılara bahşedilmiş özgürlükleri, yasalara ya da özlük ilkelerine hiçbir uyum ya da idrak göstermemeye varan düzeyde suistimal eder. ama o bir hayvan değildir. kurnazdır ve aklının ve mantığını üst düzeydeki yönlendirmesiyle davranır. o acımasız bir katildir. deli değil, ahlaken yolundan sapmış bir insandır.”
…
“savunma, konuşma sırası sizdedir.”
sally kardeşçe bir destek vermek için elimi avucuna alıp sıktı, ayağa kalktı, eteğini düzeltti ve jürinin önüne doğru yürüdü.
“sayın jüri üyeleri. müvekkilim mary toplumun el alışılmadık kurbanlarından biridir. ebeveynlerini çok hassas bir yaşta yitiren, bu dünya yüzünde ona sevgi ve şefkat gösteren tek kişi olan kız kardeşiyle birlikte porno filmlerde oynamaya zorlanan…”
ah, desiree’m benim. sally haklıydı. o beni severdi. gerçekten, gerçekten severdi beni.
“…ve henüz onlu yaşlarındayken, üstün konumdaki yetişkinlerin cinsel tacizine uğrayacağı, acımasızlığın egemen olduğu bir kızlar ıslahevine gönderilen…”
burada şunu belirtmeliyim ki, sally o konuda haklı değildi aslında. anımsayacağın gibi, mezun olduğum o üniversitede cinsel tacizi uygulayan bendim. iyi okuldu. güzel günlerdi.
“…mary meslektaşım bay jardine’in kurnazlıkla vurgulamaya çalıştığı gibi ‘modern toplumun bütün yanlışlıklarının beden bulmuş hali’ değildir. anılan toplumun bir kurbanıdır o. hayret ve korkumuzu değil, acınmayı hak etmektedir. evet, kimi eylemleri esef edilecek türdendir, ama insanlığın sadece en karanlık köşelerini görmüş ve oralardaki gölgelerin dayattıklarıyla yaşamış olan bu kadını cezalandırmalı mıyız? bayanlar ve baylar, içinde yaşadığımız toplumdan ve mary gibi insanların edimlerinden bizler sorumluyuz. bu toplumu biz yarattık ve mary, onun hem bir ürünü hem de kurbanıdır. mary’ye yasanın bütün güçlerini kullanarak ceza vereceksek kendimizi de sorumlu tutup yargılamamız gerekmez mi? mahkemenin ilerleyen aşamalarında lütfen bu sözlerimi aklınızda bulundurun. gracias.”
(s.162-164)
şimdi bu peri masalını alacak ve dünyanın geri kalanı için onu kâğıda geçireceğim ve o şey sevgiyi ve sadece sevgiyi anlatan yeni bir tevrat ve incil ve kuran olacak. ve bu kocaman ciltli kitabıma önüne geleni paramparça etmek adını vereceğim, çünkü yaptığım şey tamı tamına budur; önüme geleni geriye sadece sevgi kalana dek paramparça ederim ben.
paramparça edilmiş say kendini.
bitti.
(s. 179-180)
aşırı agresif, narsist, ultra seksi, kötülük perisi, lezbiyen marynin maceraları. tek ve en özel aşkını hapisten kaçırmak için yollara düşer mary. ve bu yolda da önüne geleni paramparça eder.
bu kitap, the whonun eşliğinde okunmalıdır. kitaptaki tüm bölüm başlıkları the who’nun çeşitli albümlerinden seçilmiş şarkı isimleridir çünkü. her bölüme adını veren şarkı dinlenerek okunursa harika olur. ben öyle okumadım gerçi.
şöyle bölümler ve şarkılar:
overture (uvertür)
out in the street (sokaklarda)
the dirty jobs (kirli işler)
motoring (motor faslı)
i can’t reach you (sana ulaşamıyorum)
put the money down (parayı koy oraya)
shout and shimmy (inlet ve titret)
substitute (yedek aşık)
did you steal my money? (paramı sen mi yürüttün?)
glittering girl (pırıl kız)
goin’ mobile (motorize)
fiddle about (bakım zamanı)
the seeker (arayışta)
young man blues (gençler için blues)
see my way (benim tarzımı tanı)
sparks (kıvılcımlar)
relax (rahatla)
cache cache (saklı saklı)
had enough (yetti be!)
bargain (pazarlık)
disguises (kılık değiştirerek)
postcard (kartpostal)
a legal matter (yasal bir masal)
cobwebs and strange (akıl bulanıklığı ve tuhaflık)
underture (alkışlar)
ve sıra alıntılarda:
birbirlerinden koparıldılar! iki siktiğimin yarısı birbirinden koptu! bir ilişkinin sırf çok, çok yakın ve aşşşşk ile dolu olduğu için sağlıksız olduğunu söyleyen o devlet memuru da kim? onca insana musallat olan aşka yönelik hoşnutsuzluk niye? aşkta yanlış olan ne var? lütfen, anlat bana. bu kokuşmuş dünyada öbür şeylerin ne façası olduğunu biliyorum, ama aşka ilişkin bir kusur bulamadım henüz. kusursuzdur o ve birbirine âşık olmaya âşık iki kız kardeş için yaratılmıştır. ama dünya yüzündeki her insan bu billur gibi sağduyuyu göremez. herkes nefretin, yalanın ve fesadın yoğun ve kokmuş sisinin içinden öteler bakamaz ve bakıp da gerisinde üç şeyden oluşma bir kusursuzluk dünyası olduğunu göremez: desiree, mary ve aşk.
(s.58)
ateş beni yakamaz ve yasa beni alamaz ve ben istisnasız her zaman kazanırım.
(s.114)
“bu mary’nin,” diye devam etti yahoo, (bayağıi eğitimsiz, entelektüel karşıtı, kaba bir maddeciliğe sahip kişiler için kullanılan bir deyim) “sicilinde yirmiden fazalsı yasa görevlisi –ilçe hapishanesi gardiyanı- olan otuzu aşkın cinayeti var. küçük bir çocuğu ve bir dedektifin onlu yaşlardaki kızını kaçırdı. arizona’dan new york’a kadar geçtiği her yeri alt üst etti ve aynı yolu aynı şekilde gerisingeri gitti. modern toplumun bütün yanlışlıklarının beden bulmuş halidir o. ikiz kardeşiyle olan ilişkisinin doğasını öğrenince anlayacağınız gibi ahlaken çökmüştür. insan yaşamına, mülke ve ahlakın ve toplumca paylaşılan iffetin temel ilkelerine mutlar ve büsbütün bir saygısızlık halindedir. yüreğinde tanrı korkusu taşıyan biz amerikalılara bahşedilmiş özgürlükleri, yasalara ya da özlük ilkelerine hiçbir uyum ya da idrak göstermemeye varan düzeyde suistimal eder. ama o bir hayvan değildir. kurnazdır ve aklının ve mantığını üst düzeydeki yönlendirmesiyle davranır. o acımasız bir katildir. deli değil, ahlaken yolundan sapmış bir insandır.”
…
“savunma, konuşma sırası sizdedir.”
sally kardeşçe bir destek vermek için elimi avucuna alıp sıktı, ayağa kalktı, eteğini düzeltti ve jürinin önüne doğru yürüdü.
“sayın jüri üyeleri. müvekkilim mary toplumun el alışılmadık kurbanlarından biridir. ebeveynlerini çok hassas bir yaşta yitiren, bu dünya yüzünde ona sevgi ve şefkat gösteren tek kişi olan kız kardeşiyle birlikte porno filmlerde oynamaya zorlanan…”
ah, desiree’m benim. sally haklıydı. o beni severdi. gerçekten, gerçekten severdi beni.
“…ve henüz onlu yaşlarındayken, üstün konumdaki yetişkinlerin cinsel tacizine uğrayacağı, acımasızlığın egemen olduğu bir kızlar ıslahevine gönderilen…”
burada şunu belirtmeliyim ki, sally o konuda haklı değildi aslında. anımsayacağın gibi, mezun olduğum o üniversitede cinsel tacizi uygulayan bendim. iyi okuldu. güzel günlerdi.
“…mary meslektaşım bay jardine’in kurnazlıkla vurgulamaya çalıştığı gibi ‘modern toplumun bütün yanlışlıklarının beden bulmuş hali’ değildir. anılan toplumun bir kurbanıdır o. hayret ve korkumuzu değil, acınmayı hak etmektedir. evet, kimi eylemleri esef edilecek türdendir, ama insanlığın sadece en karanlık köşelerini görmüş ve oralardaki gölgelerin dayattıklarıyla yaşamış olan bu kadını cezalandırmalı mıyız? bayanlar ve baylar, içinde yaşadığımız toplumdan ve mary gibi insanların edimlerinden bizler sorumluyuz. bu toplumu biz yarattık ve mary, onun hem bir ürünü hem de kurbanıdır. mary’ye yasanın bütün güçlerini kullanarak ceza vereceksek kendimizi de sorumlu tutup yargılamamız gerekmez mi? mahkemenin ilerleyen aşamalarında lütfen bu sözlerimi aklınızda bulundurun. gracias.”
(s.162-164)
şimdi bu peri masalını alacak ve dünyanın geri kalanı için onu kâğıda geçireceğim ve o şey sevgiyi ve sadece sevgiyi anlatan yeni bir tevrat ve incil ve kuran olacak. ve bu kocaman ciltli kitabıma önüne geleni paramparça etmek adını vereceğim, çünkü yaptığım şey tamı tamına budur; önüme geleni geriye sadece sevgi kalana dek paramparça ederim ben.
paramparça edilmiş say kendini.
bitti.
(s. 179-180)
baazı aşırı kötü kalpli, korkunç, sapık, öcü möcü, sadistimsi, vampirimsi modlar sebebiyle yapılabilecek şeydir. yerinde yapılırsa iyidir.
(bkz: sözlüğü terk etmek)
teletoon yapımıdır. minik pipili andy larkin ve abuk şakaları, minik göğüslü ablası ve huysuzlukları, minik beyinli ebeveynleri ve moronlukları ile harika bir çizgi dizidir. komiktir arasıra.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?