sirinsem gunahim ne

süleyman demirel gibi yılların politikacısı,adamı suya götürüp susuz götüren birinin eğer bu sözü söylemesinin tek bir anlamı vardır;o da önümüzde ki günlerde akp’ye rakip yeni bir oluşuma ön ayak olacağıdır.ya da kafa buldu baykalla o da olabilir.

iki ay önce bir danışmanı kendisine putini örnek aldığını söylemişti.

ilk bakışta ab’ye abd’ye kafa tutan bir adamı örnek alması güzel gelebilir.ama önce putin nasıl kafa tutuyor ona bir bakalım.rusya’nın zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarından gelen para ve bunları gerektiğinde silah olarak kullandığı için öyle borusu ötüyor.peki türkiye’nin böyle kaynakları var mı?başbakan kendisi dedi türkiye’nin petrol kuyuları yok diye.
ayrıca putin bu güce eline geçeni özelleştirme yoluyla değil millileştirme ve yandaşlarına satma yoluyla ulaştı.
özün sözü bu açıdan erdoğandan putin olmaz.

putin dış politikada esip gürlediği gibi içerdede gürlemektedir.
kendini desteklemeyen burjuvayı çeşitli yollarla sindirmiş ve kaynakların kendi yandaşları eline geçmesini sağlamıştır.ve bu putin’in bu kıyağı muhalif basının susturulması olarak kendisine dönmüştür.

şimdi erdoğan %46.8 lik oy ve tek başına iktidar sonucunda bu yola başvurmayacağı ve bir diktatör olmayacağını nasıl garanti edeceğiz.
(bkz: padişahım çok yaşa)

bir grup entelin seçimin akp ve ordu arasında yapıldığını zannetmesi sonucunda ortaya attığı önerme.evet cumhurbakanlığı seçim süreci akpye bol oy kazandırmıştır.ancak bu oyların sebebi muhtıra değil chpnin tavrı,mahkeme kararı ve dindar cumhurbakanı propagandasıdır.burada muhtıra chp’ye ve halkı anlayamayan partilere verilmiştir.
inanmazsanız gidin gazete yazarlarının seçim öncesi gezilerine bakın.ya da boş verin bunları 28 şubat dönemine bakalım.askerin muhtırası sonrasında halk neden ayar yiyen mağdur rp’yi oy yağmuruna tutmadı onu bir analiz edin.hadi onu geçtim 2007yi 1954le kıyaslamayı bırakın allah aşkına.

#603253

sonuç olarak yesin ama iş yapsın anlayışının artık kanıksandığını hatta "yemeyen iş yapmaz" anlayışının yerleşmeye başlandığını görmeme sebep olmuştur.

22 temmuz seçimleri sonucunu buna bağlamak bence yanlıştır.

önce halkı oyun boşa gider diye üçün birini seçmeye zorlayacaksın,ki bunların ikisi baykal ve bahçeli gibi çoğunluğun sevmediği liderlerin başta olduğu partiler.yine bu iki partinin geçmişlerine bakın sadece ekonomik ve siyasi krizleri,boş siyasi tartışmaları görürsünüz.üstüne üstlük koalisyon devirlerini hep kötü hatırlayan bu halka üçüncüye karşı bu ikisinin koalisyonu gündemde tutulmaktadır.

gelelim üçüncüye.her dönem geçmiş dönemleri mumla arayan halk yine aynı durumdadır.esnaf,memur,çiftçi emekli paso dert yanar,ama son dört yılda ekonomik kriz olmamıştır ve halkın ekonomik göstergelerine göre durum iyi sayılmaktadır.şimdi "nasıl" diyeceksiniz.şöyle ki özelleştirme ve sıcak parayla oluşan düşük enflasyonun uzun vadede ülkenin g.tünde patlayacağını ben biliyorum sen biliyorsun ekonomiden az biraz anlayan herkes anlıyor.ama bunu halk anlamıyor,kimse anlayacağı dilde anlatmıyor.halkın geneline göre tüp,ekmek ve elektriğe zam yoksa durum iyidir.zaten döviz bolluğu dolayısıyla kur düşük kaldığı için ucuz ithalatla enflasyon düşük kaldı.2001 krizinin üstüne "buna da şükür" çekiliyor.

gelelim seçim programlarına.ilk ikisinin programlarında somut bir şey mevcut değil.eskiyi hatırlatan populist vaatler.üçüncüye bakıyoruz,vaatleri populistlikten uzak.populizmi,peşinen bulgur,kömür olarak "somut" bir şekilde sunuyor.

ayrıca halk sadece üçüncünün programından haberdar.çünkü medyanın büyük kısmında sadece üçüncünün temsilcileri ağırlıklı olarak yer alıyor.ilk ikisine belki kasten yer verilmiyor belki de kendileri istemiyor ama sonuçta onlar medyada kendilerine kısıtlı zaman bulabilmişler.bu kısıtlı zamanda biri ip sallıyor diğeri kendine atılan lafları cevaplıyor.üçüncü ise geçmiş ne yapacağını somut bir şekilde anlatıyor.

şimdi böyle adaletsiz şartlarda yapılan seçim sonucunda halka aptal imasında bulunmak ayıptır,günahtır.

son olarak;zeki sezer şöyle bir laf etmiş;"adam işsiz,çocuğu okula gidemiyor ve biz bu adama ’laiklik elden gidior’ dediğimizde adama küfür gibi geliyor".işte bu anlaşılmadığı ve buna göre politikalar yapılmadığı,%10’luk seçim barajı düşürülmediği sürece bu halk daha çok akp’yi seçer.

şimdilik çömez.
hoşgeldin
diyalog içeren nickler sanırım bu ara moda.

öyle bir kitlesi var ki,değil %30,%50 bile oy alır.

birader dtp hakkında ne düşünüyorsun?
a q ben onların
-peki tayyip erdoğan dtpyle koalisyon yaparız diyor,buna ne diyorsun.
-yalandır.
-gazetebak işte burada.
-gazete yalan söylüyordur.

bir başkasına şehitlere kelle dediği konuşmayı dinletiyorum(http://tinyurl.com/29hmzm) inanmıyor,ben de inanamıyorum.

"%34.4den az oy alırsam çekilirim" demiştir.çekilip cumhurbaşkanı olmayı düşünmektedir.eğer %34.4’ü geçerse recep cumhurbaşkanı olur,tayyip başbakan kalır.
(bkz: demokrasilerde çareler tükenmez)

16 07 2007 tarihinde kadir çöpdemirin başbakana oğlunun gemisini sorduğunda kullandığı terim.meğer o gemi değil gemicikmiş,vadesi çok uygunmuş.asıl ilginç olan ise bu sorudan sonra başbakanın sesinin tonunun değişmesi,başbakana soru soran diğer gazetecilerin konuyu değiştirme çabası,kadir çöpdemirin kibarca susturulması olmuştur.

yapılan el hareketleri terbiyesizlikten değil acıdandır.
önce haka dansı için gereken duruşu tanımlayalım:dizler hafif bükük,sırt dik tutulur.işte bu şekilde durmak bir süre sonra başta diz ve sırt bölgelerinin,sonra karın kaslarının kol kaslarının acımasıyla sonlanır.ha iyi kas yapar ama evde yalnızken yapın dışarıdan bakılınca baya bi komik duruyor.

ağızlarından iki kelimenin biri demokrasi(diğeri de hakaret),stk(!)ların demokrasi yıldızları,ama en ufak bir eleştiri karşısında nasıl bir şiddet.beyefendiler bekliyor ki halk el pençe divan karşılarında beklesin.

bir vosvos’un arkasında:"ne tavşanlar geçtim".

piyasadaki en kötü ses sistemlerine sahip olurlar genelde.

yolu kurtlar vadisine düşen polat miyavdar ile kankası miyavtinin başına gelenleri anlatan dizi.

bir parti lideri don kişotluk yapıp uygulasa bile zayıf lider olarak görüleceği için kısa vadede göremeyeciğimiz uygulama.

kendisine akşam yıldızı denir.

türkiye’nin elektriği vatandaşından daha ucuza sattığı yer.

bahsettiğimiz salata çoban salatası ya da yeşillikten ibaret salatalardan ise türkiye’de doğup büyümüş hiç kimse öyle doymaz.en fazla dayananlar ise sağlıklı yaşam tribine girip,sigarayı bırakıp salata+diyet kola takılanlardır.onlarda en fazla 2 hafta dayanır.

fakat son dönemde moda olan ve hafif ciks mekanlarda bulabileceğiniz ton balıklı ya da tavuklu,koca kaselerde gelen salatalarsa benim gibi bir ayıyı bile ekmeksiz doyurabilecek kapasitedirler.

gereğinden uzun öğrencilik deneyimlerime göre hocaların gözünde bilip de parmak kaldıranlardan daha değerli olan öğrenci tipidir.sebebini tam bilemesemde tahminim hocaların onları "derse istekli,girişken" gibi görmesidir.hocayla samimi olmanıza yarayabilir.en kötü isimleri sınav kağıtları okunurken hatırlanır,en kötü 5-10 puan alırlar(hocaya göre değişir bazısında ters tepebilir).unutmayın fazla samimiyet bazı angaryalara yol açabilir.mesela ders esnasında "x odamdan şunu bunu getirebilir misin?" gibi.ama memnuniyetsizliğinizi belirtmediğiniz sürece lehinize olur.

ha doğrumudur?bence değildir ama ders geçmek istiyorsanız ya da asistanlık gibi bir düşünceniz varsa çekinmeyin.sınıf içinde hakkınızda oluşabilecek "sazan kefal" laflarını kafanıza takmayın,ülkemizde öğretim görevlileri memur düzeyine indirgendikleri için midir,pohpohlanmak hoşlarına gider.en azından(okuduğum fakülte için konuşuyorum) asistanların yarısı hakkıyla yarısı yalakalıkla asistan olmuştur.

kusuratlı rakam verseler daha inandırıcı olurdu bence.

(bkz: kusuratli rakam vereyim de salladigim anlasilmasin)